Halüsinasyon Gıdalar
Osman Baba ile Kız Kulesi’nin karşısında hem manzarayı seyrediyor hem de çalışıyorduk. Galata ile ilgili Osman Baba bildiklerini anlatmış ve sormuştu: “Eren evladım, yorulmadıysan biraz daha devam edelim mi?” “Hayır yorulmadım efendim,” diye cevapladım.
Osman Baba cebinden köstekli saatini çıkardı baktı. “Ezan’a az vakit var. Öğleni kılalım sonra devam ederiz,” Dedi.
Yavuz Selim arabayı hazır etmişti. Birlikte Aziz Mahmud Hüdai’nin türbesinin olduğu camiye gittik. Osman Baba türbede uzun bir tefekküre dalmıştı. O sırada ezan okunmaya başlandı.
Namazlarımızı kıldıktan sonra, caminin önünde buluştuk. Osman Baba, Yavuz Selim’e bir şeyler söyledi.
Yavuz Selim, bizi sabah oturduğumuz yere bıraktı ve yanımızdan ayrıldı. Osman Baba ile baş başa kalmıştık.
Osman Baba: “karnın aç mı evladım, önce bir şeyler yiyelim mi?" diye sordu. “Hayır aç değilim efendim,” diye cevap verdim.
“Tamam o zaman, biraz daha çalışalım, sonra yemeğimizi yeriz.”
“Siz bilirsiniz efendim,” diye cevap verdim.
Osman Baba cebinden küçük bir not kağıdı çıkardı, ona baktı ve notu tekrar cebine koydu. O anlatmaya, ben de not tutmaya başladım:
“Bak evladım, bildiğin gibi GDO’lu yiyecekler maalesef besin dünyamıza sokuldu. Bu konuda yeteri kadar uyarılar yapılmasına, konuyla ilgili çekincelerin belirtilmesine rağmen gdo’lu gıdalar zorla bu millete dayatıldı. Üstelik bunların zararları hakkında onlarca bilimsel rapor olmasına rağmen. Hükümet yetkililerine bu kadar rapor sunulmasına rağmen, onlar, bile bile bu gıdalara izin verdiler. Hükümet, büyük bir vebale imza attı. Gelecek nesilleri yok edecek, Şeytani bir projeye alet oldu.
İşin dini boyutunu ele almaya gerek bile yok. “EKİNİ VE NESLİ MAHVEDECEKLER!” Ayeti her şeyi açıklıyor. Acı olan, bizim üzüldüğümüz şey ise, bu mahvedişi muhafazakâr bir hükümetin üstlenmesi. Söylenecek çok şey var amma…” dedi ve sustu Osman Baba. Gözleri yine uzaklara dalıp gitmişti. Hatta dikkat ettim, Osman Baba’nın gözleri nemlenmişti. Onu bu şekilde kederli görünce ben de not tutmayı bırakmış, başımı öne eğmiş, öylece düşünüyordum.
Osman Baba derin bir nefes aldı ve konuşmasını sürdürdü. Ancak sesinden, onun çok üzgün olduğunu rahatlıkla anlayabilirdiniz.
“Tohum meselesini, GDO’lu gıdaları, İsrail’in büyük planlarından olan; 'tüm insanları kendilerine esir etme, kendi tohumlarına bağlı kılmanın' paralelliğini söylemeye gerek yok. Bazı yetkililer çıkıyor diyor ki, ‘biz sadece İsrail’e bağımlı değiliz, başka yerlerden de tohum alıyoruz.’ İyi de, aldığın adamlar niye İsrailli kardeşim? Yahudi sadece İsrail’de mi yaşıyor?” diye ses tonunu yükselterek bu soruyu sordu ve konuşmasına şöyle devam etti:
“Bak evladım, bizden geçti ama özellikle yeni nesli mahvetmeye uğraşıyorlar. Gıdalarla bu gençlerimizin, çocuklarımızın genetiğini bozuyorlar. Şimdi sana işin başka vahim bir boyutunu anlatayım: ‘Halüsinasyon Gıdalar’ diyelim bu konumuza. Ne demek bu? Hatırlarsın bir zamanlar, özellikle ortaokul öğrencilerine –şimdilerde de yapılıyor mu, bilmiyorum- patatesten pil yaptırıp, küçük el feneri ampulleri yaktırıldı. Yani patatesten enerji elde edilirdi. Bu örneği şunun için verdim; yediğimiz Allah vergisi besinlerde, öyle güçler, enerjiler var ki, bunlar insan bünyesinde olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır.
Meselâ mantarlar, zehirli diye bilinen radyasyon yüklü enerjili besinlerdir. Bu mantarların zehirli olanlarının tüketilmesi halinde, insanın fiziki bünyesine zarar vereceği gibi beyninin bir bölgesine de direkt kalıcı zararlar verir. Ne yapar; zehirli mantar yiyen kişi, geçici veya kalıcı halüsinasyonlar görmeye başlar. Biz buna halk arasında, kâbus diyoruz. Uyku hali dışında, uyanıkken insan kâbus görmeye başlar.
Sana başka bir örnek daha vereyim: Deli bal. Deli bal, özellikle Doğu Karadeniz yöresine özgü acı kestane balıdır. Bu bölgede yetişen ve deli balın oluşmasını sağlayan birtakım endemik çiçekler mevcuttur. Bu bal cinsini, yöre halkı ilaç olarak kullanır. Acımsı buruk tadı olan bu bal, çok az yenildiğinde sinir bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi sinir sisteminde felçlere neden olmaktadır. Zehirlenme, bulantı, kusma ile kendini göstermektedir. Deli bala yöre halkı, ‘ayı bayıltan’ demektedir. Dediğim gibi bu baldan fazla miktarda yiyen insan, birkaç gün bitkisel hayata giriyor. Yöre halkı, 'bal çarpması' olarak adlandırdığı bu olaya maruz kalan kişileri toprağa, çamura yatırırlar.
2011 yılında vizyona giren Sherlock Holmes filminde, Karadeniz ve deli bal konu edilmiş ve bu bal narkoz olarak kullanılmıştır. Bunu sana şunun için anlattım; bu balın özelliğini tüm dünya yüzyıllardır biliyor. Bu tür örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Benim anlatmak istediğim; tükettiğimiz birçok besindeki kimyasal özelliklere vurgu yapmak. Bu besinlerdeki maddeleri kullanılarak, bilinçli olarak yapılan saldırılara dikkat çekmek. Bizlere, özellikle gençlere ve çocuklara halüsinasyon yaşatacak bu maddelere karşı herkesi uyarmak.
Bu gıda meselesi çok önemli evladım. Bunu düşündükçe uykularım kaçıyor. Mesela bir besin içine konan bir madde, başka bir madde ile temas ederse… İşte o zaman insan düşünce yeteneğini yitirebilir, uyanıkken ayaktayken halüsinasyonlar görebilir. Düşün, bir patates ampul yakıyorsa, insan vücudunda neler yapar? Mesela, bir yiyecekten aldıktan sonra, ani bir ağırlık çökmesi, dalgınlık, uyku hali ve bu esnada hayattan düşüncesel olarak kopmalar, bütün bunlar tesadüf müdür? Bu belirtiler, şeker hastalığı kategorisinde ele alınmamalıdır. Bilmem anlatabiliyor muyum?” diye sordu.
Ben ise duyduklarım karşısında dehşete düşmüştüm. Bu gıdaların zararlarını biliyordum ama meselenin bu kadar ciddi olduğunu ancak şimdi daha iyi anlıyordum.
Osman Baba: “Ya bu gıdaların çocuklara yaptığı etki? Bu ‘Halüsinasyon Gıdalar’ sinsi bir planla yediğimiz her besine konulursa ne olur? Halüsinasyon çeşitleri, kişinin içinde bulunduğu sosyokültürel konumuna göre de değişir. Mesela, dini alanda kafa yoranlar; kısa aralıklarla üç harflileri gördüm, melekleri gördüm vs. derler. Başka alanlarla uğraşanlar ise, ‘çok çalışmaktan kafayı yiyoruz’ gibi şeyler söylerler. Örnekler daha da çoğaltılabilir.”
Ben ise duyduklarımdan dolayı iyice moralim bozulmuştu. Notlarımı dikkatli almak için büyük bir gayret sarfediyordum. Beynim allak bullak olmuştu. Bize neler yapıyorlardı, özellikle gelecek nesillere neler yapıyorlardı? Hele şu Fast food çılgınlığına ne demeli? Anneler, babalar; kuyruklarda bekleyip, çocuklarına neler yedirdiklerini bilmeden…
Osman Baba ayrıca meselenin bir de toplumsal psikolojiye müdahale boyutundan örnekler verdi ama bunların “şimdilik yazılmamasını” rica etti.
Ayrıca o gün Osman Baba şunları anlattı: “Bak evladım, besinlerdeki kimyasal değişikliğe bir örnek verecek olursak; şaraba tuz atarsanız, sirke olur. Peki farklı yiyeceklere başka şeyler katarlarsa ne olur? Yine belli bölgelerde yapılan küflü peynir, bir müddet sonra antibiyotik ve penisiline dönüşür. Yani yararlı bir ilaç olur. Demek ki; ilaç olabilen yiyecekler, bazı müdahalelerle, farklı amaçlara hizmet edebilir. Hani eskiden büyüklerimiz şöyle derlerdi: ‘Gece çok yeme, kâbus görürsün.’ Bu bilimseldir. İnsanın hormonları o vakitlerde farklı çalışır, yenilen yiyeceklerle beyne farklı sinyal gönderilip, insanın kabus görmesine sebep olunur. Ama artık işin rengi değişti. Şimdilerde az yesek dahi, artık uyanıkken, ayaktayken bile halüsinasyon görmek mümkün. Hele ilaç sektörünün, insan genlerine müdahalesiyle, besin sektörü paralel giderse…
Son olarak bu konuyla ilgili şunu söyleyelim evladım: Efendimiz (sav)’in yemekle ilgili bir uygulaması; Sirkeyi sofrasından eksik etmemeye çalışması. İşte bu konu özellikle günümüzde tam tefekkürlük bir konudur.”
Erol Elmas
16.02.2012
Birinci bölümü okumak için:
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=45
İkinci bölümü okumak için :
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=211
Üçüncü bölümü okumak için:
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=237
Dördüncü bölümü okumak için:
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=401
Beşinci bölümü okumak için :
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=489
Altıncı bölümü okumak için :
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=954
Yedinci bölümü okumak için
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1020
Sekizinci bölümü okumak için
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1230
Dokuzuncu bölümü okumak için
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1320
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle