Osman Baba, “Teksas ve Yeni Özgürlük Heykeli” ile ilgili konuşmasını bitirmişti. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Benim ise uykudan göz kapaklarım kapanmak üzereydi. Osman Baba’nın uykusunun geldiğine dair hiçbir emare yoktu. “Acaba hiç uyumuyor mu?” diye içimden geçirdim. Yavuz Selim ise çoktan dışarıdaki kanepenin üzerinde uyuya kalmıştı. Kapının aralık kalmış bölümünden Selim’i görüyordum.
Ben ise uykuya direnmeye çalışıyordum. Gece 02 gibiydi. Osman Baba’nın hâli birden değişmişti. Bakışlarını bana çevirdi, mânâlı mânâlı baktı. Boncuk boncuk terlemişti. Osman Baba’nın bu hâlini görünce telaşlanmıştım. “Acaba hastalandı mı?” diye düşündüm. Hiç konuşmadı. Bir süre sonra:
“Evladım, sen Yavuz Selim’in yanına geç bekle, biraz sonra inşallah seni çağırırım,” dedi. Ben de denileni yaptım. Osman Baba arkamdan odanın kapısını kapattı. Yavuz Selim uyumaya devam ediyordu. Benim ise heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Acaba Osman Baba beni neden dışarı çıkarmıştı?
Bir süre sonra odadan ‘konuşmalar’ duymaya başladım. İçerden sanki ‘metalik’ bir ses geliyordu. Konuşulanları tam olarak anlamıyordum. Zaman zaman da Osman Baba konuşuyordu. “Herhalde Osman Baba telefonla biriyle konuşuyor?” diye içimden geçirdim.
Aradan bir yarım saat kadar geçti geçmedi, odanın kapısı açıldı. Osman Baba beni tekrar içeri davet etti. Hiç konuşmuyordu. Eliyle işaret etti, "geç otur" mânâsında. Ben ise heyecandan ölüyordum, denilen yere oturdum. Osman Baba koltuğuna oturmuş, derin bir tefekkür halindeydi. Bir süre öyle kaldı. Hiç konuşmuyordu. Ben de gözlerimi ona dikmiş, öylece bakıyordum. Osman Baba koltuğundan kalkarak masaya yöneldi. Masanın üzerinde bulunan siyah kadifeden bir tespih çıkararak bana uzattı:
“Bu senin, bak bu tespih Osmanlı kehribarı. Sıkma kehribar. Her yerde bulamazsın. Bunu yapan ustalar artık yok” dedi.
Ben Osman Baba’nın elini öperek tespihi aldım.
Osman Baba'nın hediye ettiği tespih.
Az önce ne olmuştu? Osman Baba bu tespihi neden bana verdi? Benim aklımda bu sorular vardı. Osman Baba ise:
“Bugün nasipliymişsin… Uykun gelmediyse biraz daha çalışalım mı” dedi. Bu son yaşanan olaylardan sonra bende uykudan eser kalmamıştı.
“Hiç uykum yok Osman Baba, hazırım” dedim.
Osman Baba yine derin derin düşüncelere daldı. Bir süre yine konuşmadı. Odada bulunan saatin tıkırtıları duyuluyordu sadece. Yavuz Selim ise hiç uyanmamış, uykusuna devam ediyordu.
Sessizliği Osman Baba bozdu:
“Şimdi de başka bir konuyu ele alalım Eren evladım. Bak son günlerde altın fiyatları aldı başını gidiyor. Bunun sebeplerine bir bakalım” dedi.
Ben de birkaç gündür bu konuyu düşünüyordum. Tevafuka bak. Gerçekten de altın neden bu kadar yükselmişti? Acaba bunun perde arkasında ne vardı? Osman Baba’nın bu konuyu anlatacağına çok sevinmiştim. Çünkü işin hakikatini öğrenmiş olacaktım.
“Hazır mısın?” dedi Osman Baba.
“Hazırım” diyerek kalemi ve not defterimi elime aldım.
Osman Baba anlatmaya başladı:
“Global dünya ekonomisinin krize girdiği yazılıp çiziliyor. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere, bazı ülkelerde de krizin etkileri açıkça görülmektedir. Hatta Amerika’nın ekonomik olarak çöküşün eşiğinde olduğu bile iddia edilmektedir. Özellikle ABD’nin ekonomik çöküşünün belirgin hale gelmesi ile dünyada ‘ekonomiye hükmeden güçlerinin’ çözüm arayışlarına girdiğini görmekteyiz.
Altının engellenemez bir şekilde fiyatı sürekli yükselmektedir, dedik. Tüm dünyada ekonomi haberlerinin ilk sırasında ‘altın’ yer almakta ve tüm ülke halkları altın almaya yönlendirilmektedir. Peki yapılan bu çığırtkanlıkların altında yatan gerçek nedir?
Dünya ekonomisinde bir zamanlar altın rezervlerinin para karşılığı ‘dolar’ idi. Doların birçok sektörde ‘karşılık’ olarak kullanıldığı malûmdur. Fakat dolar, artık tüm dünyada ‘karşılığını’ yitirmeye başlamıştır. Dünya ekonomisini elinde bulunduran güçler, doların ciddi anlamda değersizleştiğini, itibar kaybettiğini ve bir kâğıt parçası hâline dönüştüğünü görmüşlerdir. Bu güçler, doların küresel mücadeleler sonucunda potansiyelini iyice kaybettiği için yeni arayışlara girmişlerdir. Dünyadaki diğer para birimlerinin kaderi de farklı değil ki. Doların yaşadığını diğer para birimleri de yaşadı. Dolar da diğer para birimlerinin yaşadığı kaderi aynen yaşıyor evladım. Bunun için küresel güçler, paranın yerine başka bir ‘sembol’ arayışı içersine girmişlerdir.” Dedi Osman Baba.
Ben ise bir yandan hızlı hızlı not alıyor. Bir yandan da gözüm Osman Baba’nın az önce bana verdiği tespihe kayıyordu. Osman Baba, tespihe baktığımı gördü:
“Tespih koleksiyonu yapıyormuşsun? Bu da koleksiyonuna bizim hediyemiz olsun” dedi. Ben ise Osman Baba’nın koleksiyon yaptığımı nereden bildiğine şaşırmıştım. Bir ara Yavuz Selim ile bu konuda kısa bir sohbetimiz olmuştu Ankara’ya geldiklerinde. “Acaba o mu söyledi, Osman Baba’ya koleksiyon yaptığı mı?"
Osman Baba tekrar altın meselesine döndü ve anlatmaya başladı:
“Bilindiği üzere para, karşılığı bulunan değer gücünün sembolüdür. Lidyalıların parayı tarih sahnesine çıkarmalarından yıllar sonra Rönesans ile birlikte Hollandalılar deniz ticareti yollarıyla ve kurdukları bankalarla depoladıkları tüm ticaret mallarının karşılığı olarak hisse senedini icat etmişlerdir. Öyle ki, dünyanın öbür ucundaki Hindistan ile ortak şirket kurmuşlar ve hisse senetleri ‘sembol’ bir güç haline gelip tüm dünyada kullanılır olmuştur. Borsanın kökeni bu devirlerde başlamıştır. Örneğin bir hisse senedi, 500 kilo ipek böceği kozası ediyordu yani değerini taşıyordu. Zamanla birçok ticari mal, bu hisse senetlerine değer olarak atfedildi ve zamanla bu hisse senetleri tüm dünyada dolaşır oldu. Artık tüm dünyada mal alım-satımı, hisse senetleriyle yapılır hale geldi. Araziler, tarladaki ürünler bu kâğıt parçalarıyla alınıp satılıyordu. İlerleyen dönemlerde, kâğıt paralar tekrar tarih sahnesine, gücün sembolü olarak girdi.
Paranın gücünü o ülkenin merkez bankası belirliyor. Merkez bankasının gücünü de, tüm dünyayı sömüren, sömürgeci ailelerin elinde bulundurduğu, sömürdükleri ülkelerin; yer altı ve yer üstü tüm kaynakları ve hatta insan güçleri belirliyordu. Çağımızda bu güç, farmason şeytani Amerika, İngiltere ve İsrail merkez bankalarında karşılığı kan ve sömürü olan ‘dolara’ atfedilmişti. İşte bu doların güç kaybetmesi, değişen dünya konjonktürü ve bu konjonktüre bağlı olan enerji merkezlerinin değişimi zaten çoktandır bir karşılığı olmayan doların sembol değerinin yitirilmesine neden oldu. Şu günlerde dünya ekonomisini elinde bulunduran şeytani güçlerin (ailelerin) önlem olarak yeni kararlar aldığını biz biliyoruz. Yeni planı anlatmadan evvel, önce kalpazanlık hakkında bir kaç söz edelim:
Paranın icadından beri kalpazanlar da vardır. Hatta hiç bilinmez ama ilk kalpazan, parayı bulan adamın ta kendisidir. Bulduğu paranın gücünü bağlı olduğu kralına atfedince, sahtesini de kendisi için basmıştır.
Grek Roma’da kalp para, yani sahte para çok revaçtaydı. Daha sonra hisse senetlerinin de sahteleri yapıldı. Kâğıt paranın kullanımından sonra kağıt paranın da sahtesi yapıldı. Öyle ki 2.Dünya savaşında Nazi Almanyası, Yahudi birçok kalpazanı toplama kamplarından toplatmış, ayrı bir birim kurdurmuş ve milyonlarca sahte sterlin bastırmıştır. Sonuçta bu işten İngiliz ekonomisi çok zarar görmüştür. Almanya ne zamanki sahte dolar basımına geçmiş, işte Amerika’nın Almanya’ya o zaman müdahalesi başlamıştır. ABD’nin müdahalesinin aslında işte bu sahte dolar basımı yatar. Gerisi teferruattır. Bunlar tarihte gizli kalmış, gizli tutulmuş bilgilerdir.” Dedi Osman Baba.
Benim ise uykum artık iyice açılmış, anlatılanları hızlı bir şekilde not ediyordum. öğrendiğim bu yeni bilgiler karşısında şaşkınlığım iyice artmıştı. Osman Baba, bugün yine çok önemli, tarihi bilgileri benimle paylaşıyordu. Bunun için kendimi çok şanslı hissediyordum. Ne kadar şükretsem azdır. İyi ki, bu ‘erenler’ ile tanışmışım. (Yada tanıştırılmışım)
Osman Baba konuşmasını sürdürdü:
“Şimdi tekrar dönelim bugüne. Bugün altının yükselişi dünya ekonomisini elinde tutan ailelerin geçici bir süre için insanlığı altın ve diğer değerli metallere yönlendirmesidir. Sebebi çoktur, fakat en önemli ve can alıcı sebebi: Amerika karşılıksız olarak dolar basmaktadır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi doların karşılığı konjonktür gereği bir değeri olmadığından, artık eski gücünde değildir. Sembol olma özelliğini kaybetmiştir.
Çin, bilindiği üzere dünyanın tüm ürünlerinin birebir taklidini yapan ve dünya piyasasına süren bir ülkedir. Çin, artık dünya ekonomisinde birinci sıraya yükselmiştir. Beyaz Saray, bu işi engellemek için dünya piyasasına durmadan dolar sürmektedir. Gelişmiş ülkelerin, “bu dolarların karşılığı nedir?” sorusuna Amerika; silah sektörünü, elinde bulundurduğu enerji sektörünü ve depoladığı madenleri göstermektedir. Gelişmiş ülkelerin, ekonomist şeytanileri, gösterilen bu karşılığa zaten ortak oldukları için, bu teminattan tatmin olmuyorlar. Bunun için dolardan memnun olmayan bu şeytaniler, dünyadaki halkları altına yönlendirmektedirler.
İşte burada yine dünya halkı kandırılmaktadır! Neden mi? Paranın firavunu Wall Street’te, “dokuzlar” toplantısında birtakım karar alınmıştır: Dünya halkları, altına yönlendirilip, altın aldırılacaktır. Sonra ne yapılacaktır? Altın fiyatları belirli bir düzeye gelince satılacaktır. Yani, yine paraya dönüştürülecektir. Bu zaten yapıla gelen bir aldatmacadır.
Şimdi gelelim asıl plana: Yeni dünya ekonomik sisteminde altının değeri: Orta sınıf metaller sınıfına alınacaktır. Tıpkı yukarıda bahsettiğimiz gibi; tarih içinde hisse senedi ve para gibi değersiz konuma gelecektir. Büyük bir ekonomik güç olarak değer gören, büyük önem atfedilen altın, yerini yeni bir “materyale bırakacaktır.” Çünkü dünyada ihtiyaçtan fazla altın rezervlerinden çıkarılmıştır.”
Osman Baba’nın verdiği bu dehşet verici bilgilerden sonra sordum:
Peki Osman Baba, “takı, süs ve para karşılığı olarak çıkarılan altın halen dünyada doğal denge bozularak yine çıkarılıyor, bunun sebebi nedir?”
Osman Baba:
“Bunun sebebi evladım; takı, süs ve para değeri için değil, ileri silah teknolojisinde kullanılmak için çıkarılmaktadır. Altından sonra daha az değerli olan gümüş, nasıl bol miktarda silah sanayii ve diğer sanayi dallarında kullanılıyorsa yine bakır, nasıl gümüşten daha az değerli bir madense ve aynı amaçlar için kullanılıyorsa işte altında tıpkı bakır ve gümüş gibi olacaktır bu yeni ‘materyal’ karşısında. Bu materyali şimdilik söylemiyoruz Fakat bir özelliği var ki, taklidi yapılamıyor. Kalpazanlık, bu materyal karşısında işe yaramıyor. Bu materyalin diğer bir özelliğini de; insan eli değdiği zaman, hafif ovuşturulduğunda hafif parlayacak ve gerçek olup olmadığı böylelikle anlaşılacak. İnsan ile bu materyal arasında da bir bağ var. Bundan sonra tüm ekonomik değer ve güç bu yeni materyale yüklenecek! İnsanların yeni güç sembolü bu "materyal" olacaktır! Bu materyal üzerinde çalışmalar hızla sürmektedir. Şimdilik bu konuda bu kadar bilgi yeter Eren evladım.
Lidyalılar parayı tarih sahnesine çıkarmışlardı demiştik. Ancak son yapılan arkeolojik kazılarda Asurlular’ın ilk parayı bulduğu tezi savunulmaya başlandı. Bu tezi savunanlar, Asur Kralı Sanherip' in " Tanrıdan aldığım ilhamla kilden bir kalıp yaptım, içine bronz döktüm ve yarım şekel paraların basımında olduğu gibi, mükemmel bir biçimde onların(çeşitli hayvanların) figürlerini yaptım " sözlerini kaynak göstermektedirler.
Bu araştırmalar, ilerledikçe belki başka yeni bulgular da ortaya çıkabilir. Yani, şu an ki arkeolojik bulgulara göre bildiklerimiz bunlardır. Yarın ortaya çıkabilecek yeni arkeolojik bulgular şimdiki bilgilerimizi değiştirebilir.
İlk sikkeler, altın ve gümüş karışımından meydana gelen elektrondan yapılmıştır. Bu doğal elektronu ilk kez altın ve gümüşe ayırarak sikke bastıran Krezüs'tür.
Lidyalılar, altını ayırma becerisini elde ettikten sonra altın artık ayrı bir maden olarak dünya sahnesine çıktı. Bu ayrışım olmadan önce basılan paralara ‘elektron para’ denilmekteydi. Arkeolojik kazılarda hâlâ bu paralar çıkmaktadır. Bu paraların özelliği, altının diğer madenlerden ayrıştırılmadığı halde basılmasından dolayıdır. Bu tür çalışmalar, yeni materyal için de şu anda sürdürülmektedir.
Evet, altının para etmeyeceği çağa girmiş bulunmaktayız. Bu da bize Mehdi (A.S)’ın çağında gerçekleşecek bir rivayeti anımsatıyor adeta. ‘Mehdi zamanında, altının hiç bir değeri olmayacak.’
Osman Baba, bana milyarlarca dolar değerinde bilgiler anlatıyordu. Bu bilgiler karşısında insanın dili tutuluyordu. Osman Baba’ya, “bu bilgilerden Devletimizin haberi olup olmadığını” sordum:
“Sen yazınca olacak evladım. Bizim işimiz söylemek, gerisi onlara kalmış, biz vazifemizi yaptık” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Taklitçi Çin, bol miktarda doların tıpkısını basmış ve bankalarında depolamış olup, bu dolarları piyasaya sürmesi halinde, ABD ekonomisini çökerteceğinden, dünya şeytanileriyle pazarlık içerisindedir. Zaten kendisi de bir şeytani olan Çin, anlaşma sağlanamazsa, Amerika tarafından sahte dolar basmakla suçlanacaktır. Anlaşma sağlanırsa, dolara biraz nefes aldırılıp, altın bir müddet daha değer gücü olarak dünya sisteminde tutulacaktır.
Şu anda kalpazanlık sadece paralar için geçerli bir terim değildir. Kalpazanlığın alanı oldukça genişlemiştir. Kredi kartlarından, diplomalara, kimliklere, sigorta kartlarına kadar geniş bir alanda yapılmaktadır. Dijital kalpazanlık şimdilerde oldukça modadır. Kalpazanlıkla, bir kişiye adeta sıfırdan bir hayat kurulmaktadır. Bunu da istihbaratçılar gayet iyi bilirler.
Şimdi gelelim yine esas konumuza Eren evladım. Bak, bir de şöyle düşün: Dünyanın en kıymetli mücevherleri, altınları, madenleri gücünü nerden alıyor? Bunların hepsi sanal güçlerdir. Tonlarca altının olsa, mücevherin olsa bir bardak suyun olmasa, bunların ne değeri olabilir? Güç, mutlak Allah'a aittir. Ne diyordu Ayet’inde Cenab-ı Allah:
“İNSANLARA ALTIN VE GÜMÜŞLER SÜSLÜ, ÇEKİCİ KILINDI. BUNLAR DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ METALARIDIR. HALBUKİ ESAS GÜZEL VARILACAK YER ALLAH KATINDADIR.” Al-i İmran / 14
Gerçek güç, sahte gücün üzerindedir. Allah'ın gücünden gayri güç zannedilen her şey sanaldır. İnsanların zihnine sihirdir.” Dedi Osman Baba.
Uzaklardan ezan sesleri gelmeye başlamıştı. Bu gece, çok önemli bilgileri Osman Baba yine benimle paylaşmıştı.
Osman Baba’nın dediği gibi: Bugün nasibimiz varmış…
Benim ise aklım hâlâ Osman Baba’nın odada tek başına kaldığında içeride neler olduğunda kalmıştı. Kim bilir, belki bir gün, Osman Baba orada yaşananları da anlatır…
NOT - 1: Buradaki analiz hemen bugünden yarına olabilecek değişiklikleri değil, uzun vadeli bir planı açıklamaktadır. Yatırımcıları yönlendirmek amaçlı hazırlanmamıştır. Bu konuda kişiler, kendi kararlarını kendileri vermelidir.
NOT-2 :Bu yazı dizimizdeki konular, hiçbir kitap, dergi ve senaryolarda izinsiz olarak kullanılamaz. İnternet siteleri kaynak göstermek şartıyla kullanabilirler.
Erol Elmas
İkinci bölümü okumak için :http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=211
Üçüncü bölümü okumak için: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=237
Dördüncü bölümü okumak için: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=401
Beşinci bölümü okumak için :http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=489
Altıncı bölümü okumak için :
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle