En Sıcak Konular

Kambaba-23

17 Haziran 2022 07:04 tsi
Kambaba-23 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)

Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)

 

 Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birebir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)  

Gökhan: Kambabam şimdi bu gündem ile ilgili size bazı sorular sormak istiyoruz. Gerek Kalperenlerin gerek birçok arkadaşımızın bize sorduğu sorular var. Ne diyorsunuz bu son gündemle ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz? Siyaset ayağı ile ilgili meseleleri nasıl görüyorsunuz? Bu konular hakkında söylemek istedikleriniz nelerdir acaba?

Oktan KELEŞ: Tabi Gökhancığım. Öncelikle Yüce Türk Milletini sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Tüm Balaları ve Kalperen camiasını ayrıca muhabbetle ve hasretle saygıyla anarak selamlıyorum. Biliyorsunuz ki dağ evindeyim. Şimdi son günlerde Balalar dâhil olmak üzere birçok takipçimiz twitter’dan olsun, mesajlardan olsun bu konularla alakalı sorular soruyor. Bizler de arada sırada biliyorsunuz ki twit atıyoruz gündemle de alakalı. Onun dışında Kambaba diye başlıyorsun ki Türkiye’nin Kambabası olmak bir onurdur. Doğaya biliyorsunuz;  yaban hayatı hayvanlar, töre, kültürümüz… Türk kültüründen bahsediyoruz tabii ki… Tarihimiz vs. birçok çalışmamız var. Bunlarla ilgili bazılarını yayınlayamadık neden çünkü benim birde yazar kimliğim var; siyasilere Başdanışmanlık yapmış biri olarakta 32 yıllıkta camianın içerisinde olan biri olarak da tabi ki haklı olarak birçok soru geliyor. Benimde yıllarca yazmış çizmiş olduğum, televizyon programlarında anlatmış olduğum konuların ekserisinin analizlerimin gerçekleşmesi yönünde de ve takipçilerimin haklı istekleri doğuyor. Yani Kambaba videolarına devam edeceğiz. Hatta hatırlarsan seninle ilgili de burada birkaç video çektik hatta onları bile yayınlayamadık. Onları da inşallah önümüzdeki haftaya yayınlamayı düşünüyoruz, bunu da müjde verelim.

 Şimdi tabi gündem böyle olunca Türkiye de yazar çizer biri olarak geçmişiyle de işte bazı siyasi atmosferlerde bulunmuş biri olarak tabii ki sormaları ve benimde birkaç fikir beyan etmem doğal. Bazıları eleştiriyorlar; sen tabiattan bahset falan ama iş öyle değil tabi ülke bizim ülkemiz, vatan bizim vatanımız, devlet bizim devletimiz, biz milletin bir parçasıyız, ferdiyiz gelişmelere kayıtsız kalamıyoruz. Verdiğim istihbaratlarında özellikle doğrulanmasından sonra birçoğunun malum haliniz bu istek artıyor. Yani eleştirilere şöyle cevap vermiş olayım. Duyarsız kalmak tabiata, havaya, suya, hayvanlara, nebata olmadığı gibi vatanımızın her sahasında gelişmelerine tabiî ki kayıtsız kalamıyoruz üslubunca. Aslında söylediğim şeyler devede tüy bile değil biliyorsunuz yakından. Dolayısı ile çok bulaşmak da istemiyorum ama tabiî ki bu durumu bilgilerimle aydınlatma iddiasında haddinde değilim ama inandığım şeyleri, bildiğimi zannettiğim şeyleri de paylaşmakta ayrı bir erdemdir diye düşünerek hareket ediyoruz. Öncelikle müsaade edersen Gökhan, twitterdan birçok takipçi var biliyorsun ben mesajlara karşılık veremiyorum. Zaten burada da dağ başında  teknolojik bir kısıtlılık var. Ama ormanda da şehirde de olsan fark etmiyor. Çalışmalarımız yoğun, şahsi çalışmalarımız da var dolayısı ile de bu yoğunluk içerisinde Kalperenlerin ismini anmasam da kızmayın hepsi gönlümde ama şöyle bakıyorum twitterdan devamlı yorum yapan arkadaşlarımız var tanımıyorum çoğunu. Tayfun Çinka Bey’e, Börübay Batur bizden selamlar olsun. Tungatigin kardeşimize selamlar. Rastgele açıyorum yanlış anlamasınlar yani hani seçerek falan söylemiyoruz. Bakıyorum yine Nostradamus56 kardeşimize selamlar. Bunlar baya bir yorum atıyorlar. Yine Gazi Mustafa rumuzlu kardeşime selamlarımı gönderiyorum, Orkun Albayıma selamlar, yine bakıyorum Neşe Açıkgöz Hanımefendiye selamlar.  Hüseyin Örnek kardeşime selamlar, Rekult rumuzlu takipçimize selamlar, Zümrüt hanımefendiye selamlar, Cihan Yüzbaşı bizden selamlar kardeşim, Pars Gökbay ki Can bizden, evet Devrim rumuzlu arkadaşımıza sevgiler selamlar, doktor Halil Can Doğan kardeşim burada tanıdığım insanlar, Evren rumuzlu kardeşimiz, Nihal Kaya hanımefendi bizden kalperen, Prof.Dr. Atilla Murathan Hocam benim o kendisi zaten ellerinizden öpüyorum hocam dinleme tenezzülünde bulunursanız, Bora kardeşime selamlar, yine bakıyorum Suphi Şimşek kardeşime selamlar, Şener Evcil kardeşime, dostlarımıza kalbi selamlar, hepsine kalbi selamlar. Şöyle bakıyorum hepsine kızmayın lütfen. Aşık Avşari, Barışın Baykuşu rumuzlu kardeşime selamlar, magirusdeutz Yasin Murat Yiğidi’me kalbi selamlar takip ediyorum Yasin seni çalışmaların çok güzel. Evet tabii ki bunları dediğim gibi önüme gelen arkadaşlara isimlerini okuyarak selam yolluyorum yanlış anlaşılmasın. Yine bizim geçtiğimiz günlerde attığımız twitimiz gündem oldu, tt olmuş işte hepsine çok çok teşekkürlerimi sunuyorum. (https://twitter.com/oktankeles/status/1530530676608487426?s=20&t=nZ6bLPUgEKKw90N2mnNsMw) 28 Mayıs’ta atmış olduğumuz Sayın Çavuşoğlu ile ilgili twitimiz, videolarımız, görüntülerimiz. Şimdi isimlerini anmadığım bütün takipçileri de anmaya çalışacağım. Aynur Velioğlu hanımefendi sizlere de kalbi selamlar, hürmetler.

Şimdi Gökhan konu başlığımız şöyle olsun; “AKP Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor.” İddialı bir başlık hatta konuşmanın başlığı böyle olsun. Şimdi hatırlayacaksınız Rusya-Ukrayna savaşını aylar öncesinden gününü, tarihini iddialı bir şekilde yine böyle bir telefonla Erol ELMAS Bey ile Ankara’da yapmış olduğum röportajda iddia ediyorum diyerek söylemiştim. https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8909/oktan-keles-ile-gundem

O günlerde o 2-3 ay süresince askeri uzmanlar, strateji uzmanları, güvenlik uzmanları sözde bu işin uzmanlığını yaptıklarını söyleyen birçok kişi “asla öyle bir şey olmayacak; Rusya Ukrayna’ya girmeyecek falan filan deli saçmasıdır falan” dediler ve verdiğim tarih dakika dakika, iddia ettiğim tarih saniye saniye gerçekleşmiştir. Neden bunu söylüyorum. Bunun gibi birçok unsur verdiğim istihbaratlar var televizyonlarda, canlı yayınlarda geri sayım yapılarak güya beni işte akılları sıra makara yapacaklardı falan filan ama hepsi bir şekilde gerçekleşti ki bazılarının gerçekleşmesini ben dahi istemiyordum biliyorsun ki ilk önce ben söyledim inşALLAH olmasın diye. Şimdi bu tabi öyle bir şey de değil. Bunlara öyle iddialı bir şey söylemek istiyorum. Siyasi genel başkanlara Başdanışmanlık yapmış biri olarak, o atmosferi bilen biri olarak Türkiye’de her an her şey olabileceğini görmüş yaşım ve tecrübem itibariyle de bilen biri olarak tabi ki bu konularda her konuda ya da iddia ettiğin herhangi bir hadisede Türk Siyasi hayatında iddia merhum Demirel’in dediği gibi 24 saatte çok şeyler gerçekleşir. çok erken meşhur sözünü hatırlatarak ifade etmek istiyorum. İddia yapamazsın ama şu anda görünen resim, tablo duyumlar gelen bilgiler ki bunlar bana has şeyler her tarafta bizim dostlarımız var, arkadaşlarımız var yıllarca bir mahiyette tabii ki her cenahtan sosyalleşmiş çalışmalar yapmış biri olarakta dostlarımız ile bağlarımız kopmamıştır. Bunlar siyasidir, değildir. Yani bunları göz önüne alarak, gündemi okuyarak şimdi de bazı siyasetçilere ve bazı gazetecilere ders vermek amacıyla bu analizi yapıyorum. Hani Rusya-Ukrayna konusunu onun için girizgâh yaparak başladım söze. Hani o zamanda işte “olmaz olmaz” diyenlere şimdi de buradan diyorum ki bu da buna benzer bir mesele. Bakın olma olasılığı çok yüksek. Çünkü konuşulanlar, duyumlar şu anda ki plan program bu. Ve şunu söylüyorum. Hatırlarsın Gökhan sen yanımdayken 23 Ekim 2021 de notta almışım Kambaba-19 Gündem videosu çekmiştik beraber. https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8725/kambaba-19-gundem

 Bugün gerçekleşen birçok şeyi söyledik ve o videoyu sürekli gündeme getirdik. Yani orada; “Yunanistan meselesi, doların yükselmesi, erken seçim olacak” dedik, göreceksiniz bunların hepsi gerçekleşecek falan deyip bilinçli bir şekilde iktidarı devretmek için yumuşak bir geçiş ki o Kambaba-19 Gündem videosunu öneriyorum. Oradakileri durmadan anlatacak değilim orada her şeyi hemen hemen anlattık. Plan programı ve büyük resmi söyledik ve yanlışlıklar yapılacak, ekonomi açısından, siyasi üslup açısından falan aslında bunların bilinçli olduğunu ve bunlardan çok AKP’nin de haberdar olmadığını fakat insanların ne oluyor falan bu kadar yanlış varken bir telaşın altına düştüğü anda erken seçime ışık yakılacağını söylemiştim. O videoda detaylı anlatmıştım. Hatırlarsın soğuktu da baya dışarıda yapmıştık benim dağ evimin önünde. Şimdi Gökhancığım burada bir takım anketçiler, Siyasi Genel Başkanlar, Siyasetçiler, Gazeteciler Ak Parti için beklenir falan filan diyorlardı hatırla 23 Ekim 2021 de daha önce de söyledim daha önceki videolarımda hepsi bende arşivimde videolar… Erken seçim, baskın seçim… Erken seçim fark etmez hepsi erken seçim kapısına giriyor. Tabi bunun etiği var, etiği olmaması var. İşte 23 Haziran’ın bir hafta öncesine de erken seçim denilir. Ama etik olur mu olmaz mı bu tartışmalara girmek istemiyorum. Sonuçta ben erken seçim tarihini daha doğru buluyorum. Şimdi burada da hatta Sayın Karamollaoğlu bile “bugüne kadar ben bile ihtimal vermiyordum ama bugünden sonra fikrim değişti erken seçimi bekliyoruz” dediler. Hatta Kasım ayı falan tarih verenler oldu. Bu kişilerin anketçi, siyasetçi ya da çizer televizyona çıkan ahkâm kesen falan tenzih ettiğim insanlar var tabi her zaman olduğu gibi. Ekserisi şimdi ağız değiştirdi çünkü aslında erken konuşmamak lazım ben büyük resme bakarak bunu söylemiştim. Bugün Türkiye de birçok kişi maalesef ki gündemi analiz etmiyorlar. Gündemdeki olan şeylerin malumat sonuçluğunu yapıyorlar yani ifşa ediyorlar güya. İfşa değil ki sen olayı bize aktarıyorsun muhabirlik yapıyorsun. Yani bu bir analiz değil. Bir hadise oluyor bunun üzerine kritik yapıyorlar bu bir analiz değildir. Ne siyasi-politik ne jeo-stratejik, ne askeri hiçbir şekilde ne ekonomik yani uzmanlık alanları dışındaki konuları hele hele öyle bir anlatıyorlar ki tarihi fecaatleri, kültürel fecaatleri burada konu etmeyeceğim.

Şimdi başlığımıza dönelim. AKP Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor diyorum. Şimdi gündemimizde erken seçim var mı yok mu falan tartışmalarını geçtik. Ben hala erken seçim olacağını tıpkı o geçmişteki son 23 Ekim 2021 videomu da referans göstererek daha öncesi de var daha önceki videolarda ama bunu özellikle çünkü bu süreç devam ediyor orada anlattığım süreç bugün Türkiye de devam ediyor. İzlerseniz ne demek istediğim anlaşılacaktır ki zaten fazla uzun bir videoda değil galiba 20 dakikalık bir şeydi. Şimdi Gökhancığım, bugünde işte sandık gelecek, sandığa telkin ederler mi etmezler mi bunların hiçbirinden bahsetmeyeceğim. Şimdi bir kere baştan şunu söylemiş olalım. Efendim işte seçim olmayacak, sandık öne gelmeyecek diyenler emin olun soytarılardır. Bakın Türkiye de seçim olacak, ister erken olsun ister zamanında fark etmez. Türkiye’de sandık gelecek ve seçimde yapılacak. Yani sakın bu provokasyonlara, bazı bilgisiz soytarılara ve bazılarının da altında bilgili bir şekilde birilerinin borazanlığını, etki ajanlığı yapanlar yani cahil kullanılanları falan o şizofrenik tipleri bir kenara bırakalım, yani işte sandık gelemeyecek bunlar işte sandık seçimleri yapılmayacak işte kaos çıkacak şu olacak bu olacak falan filan. Yaşım itibariyle 12 Eylül’ü de görmüş biriyim yani Ortaokul yıllarımdan hatırlıyorum olan olayları da daha sonraki süreçleri de bilen biriyim. Şunu iyi bilmek lazım her seçim öncesi Türkiye de kaosta çıkabilir, kavga hır gür de olabilir. Tabi 12 Eylül öncesini dillendirmiyorum. Bizim okuduğumuz okula bile bomba konduğu anılarımı bir gün anlatırım hem böyle geçmişten bir şeylere dem vururum yani bunlardan bahsetmiyorum. Yani o devirler çok kötü devirler yani o atmosferden değil ama Türkiye de ne zaman bir seçim atmosferine girilse bu konuşmalar, bu psikolojik harpler bilinçli, bilinçsiz bazen iyi niyetli, bazen kaygıdan kaynaklanan meseleler konuşulur. Haksızda değiliz bizde bunu dinleyenler duyanlar psikolojik harbi maalesef ki etkin olarak kullanan çevre bunu bilinçli yaptığı için halkımız bu konularda bilgi sahibi olmayan ve geçmişe dayalı tecrübesi olan insanların kaygı duyması aynı kaygının içerisinde yer alan toplumun bir parçasıyız çok doğal. Fakat işte sandık gelmeyecek seçim olmayacak. Asla inanmayın bunlara. Sandık gelecek, seçim olacak. Bakın göreceksiniz. Artık geri sayımlar başladı. Zamanında da yapılsa öncede yapılsa hep beraber yaşayacağız, ALLAH’ın izniyle göreceğiz. Şimdi meselemiz bu değil. Bir kere bunun altını çizelim.

Bir başka mesele. Bunlar sandığı devretmezler. Sandık kim galip çıkarsa elbette ki devrederler. Devredecek diye bir şey yok, söke söke alınır. Burası Hukuk Devleti. Şimdi diyecekler hukuk mu kalmış ya bırak bunları işte seçim başka bir şeydir. Türkiye seçimleri başka bir şeydir. Bakınız her türlü olumsuzluklara maalesef ki, maalesefin altını çizelim bu sistemin getirmiş olduğu veya geçmişten günümüze birikmiş olan artıklık olumsuzlukların birikmesinin maalesef ki, işte yine maalesef kelimesini sıklıkla kullanıyoruz önümüze getirdiği olumsuzlukların yığılması bize her şeyi düşündürüyor. Ama özeti Türkiye bütün bunlara rağmen seçimlerini bir şekilde yapmıştır ve yapacaktır göreceksiniz. Şimdi işte Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu yeni sistemde Cumhurbaşkanı yani ittifaklara dayalı işte Cumhur İttifakının başı olarak şu anda kendisi Cumhurbaşkanlığı Makamında oturuyor ama aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı. Yani bir siyasi partinin genel başkanı ve partili bir Cumhurbaşkanı yani Türkiye bunu ilk defa görüyor. Biliyorsunuz ki biz 5 sene KRT’ de Sayın Namık Kemal ZEYBEK Beyefendi  Başbuğumla -selamlar olsun kendisine- program yaptığımızda da ısrarla bu sistemin yanlış olduğunu, kesinlikle bu sisteme geçilmemesi gerektiğinin ve bu sistemin muhalifliğini yaptık. Ama öyle ya da böyle bir şekilde bu önümüzü geldi. Ama işte oylar şöyle oldu böyle buralara girmek istemiyorum. Şimdi anlatacağım konuları dallandırıp budaklandırmak istemiyorum. Fakat bazı şeyleri de anlatmadan da anlatacağımız konuların özetini iyice algılatma açısından bir açıkta duymak istemiyorum çünkü anlaşılması gerekiyor.

 Bugün herkes şunu bekliyor. Seçim olacak mı? Olmayacak mı? Cevabını verdik. Seçim olursa sandığı verecekler mi? yönetimi devredecekler mi? Cevabını verdik. Aslında ak kaybedecek mi kaybetmeyecek mi her şeye rağmen oylar çalınacak mı şöyle falan Olağanüstü Hal ilan edilip, Olağanüstü koşullarda mı seçime gidilecek, kaotik ortamlar mı ortaya çıkacak biliyorsunuz gündem de Sadat gibi yapılar falan filan gibi meseleler bunları düşündürebilir. Bunlar da değil. Bakınız soru sorulması gereken şeyi bize düşündürttürüyorlar. Bunlar topluma bir şekilde pompalanıyor, empoze ediliyor soruyu yanlış soruyoruz. Çünkü gördüğümüz hadise yanlış. Bize gördüğümüz hadiseyi yanlış aksettikleri için daha doğrusu elle gösterdikleri için bizde gördüğümüz görüntüden soru soruyoruz. Aslında sorduğumuz soru doğruda olsa işte kaygılar şunlar bunlar gördüğümüz görüntü yanlış. O bize yanlış gösterildiğinden dolayı da biz sorularımızı o görüntüye dayalı olarak dolayısı ile doğal olarak soruyoruz. İşte ben bunun altını çiziyorum. Hayır. Bakınız kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri konuşmak istiyorum şimdi burada. Bu analiz bana ait olsun. Tıpkı 23 Ekim 2021 de seninle yapmış olduğumuz görüntülü video çekimi gibi. Hatta orada doların biliyorsun ki daha yükseleceğini hatta daha öncesinden olur mu ya falan filan diyenler şimdi soruyorlar. Hele bazıları var ki onlar tamamen karşı olarak nezaketsizce muhalefet etmişlerdi. Şimdi bazıları özeniyor, bazıları üsluplarını devam ettiriyorlar onlar kendi bileceği şeyler.

“Ak Parti Ana muhalefete Hazırlanıyor” diyorum. Bırakın sandığı vermeyi, devretmemeyi şunu bunu. Fakat bunun birçok versiyonunu anlatmak lazım nasıl olacak. Birincisi bugün enflasyonun %70’lerde TÜİK’in rakamlarının yanlış olduğu falan buralara girmiyorum. Her şey ortada. Ekonomi kötü. Arjantin ile beraber Dünyada maalesef ki en fazla enflasyona sahip olan ülkeyiz. Ukrayna’da savaş var %16.7 mi ne enflasyon var bizde TÜİK’in açıklamalarına göre bile %78’lerde falan ki çok çok üstünde olduğunu çarşı da pazarda biz bunları görüyoruz. Doğru mu Gökhan?

Gökhan: Evet, Evet Kambabam. 

Oktan KELEŞ: Zaten Halkımız, milletimiz bunları yaşıyor ve görüyor. Yani bunları tekrar tekrar gündeme getirip işte acaba öyle mi acaba böyle mi meselelerine girmeye gerek yok. Şimdi demek ki 2 -3 sorunun cevabını verdikten sonra devam edelim. Gösterilenler kim seçim olacak mı? Seçim olacaksa sandığı verecekler mi? Erdoğan tekrar aday mı? 2 kere bu yeni sisteme göre aday olması gerekiyor. Bazıları hayır diyor. Anayasa Mahkemesine götürüleceği söyleniyor. Yine meşrutiyet tartışmaları doğabileceği söyleniyor falan falan. Aslında resim bu değil.

Resim şu; Bugün seçim olsa yani şu an itibariyle seçim olsa Ak Parti kesinlikle bu seçimi Cumhur ittifakı kaybedeceğini kendileri de çok iyi biliyorlar. Yani bilim diye bir şey var. Ellerinde hiç kimsenin, hiçbir partinin ve kurumun yaptırmayacağı kadar, yaptırmadığı kadar anketler var. Yani şimdi Ak Parti’yi bunca zaman ne zannediyorsunuz. Yani gelişigüzel, işte şark kurnazlığı ile işte dine, dindarlara hitap ediyor işte algılara hitap ediyor. Evet doğru. Fakat bu kadar basit mi zannediyorsunuz böyle bir sistemin 20 yıldan beri yürümesini. Tabi ki arkasında destek olan güçler şunlar bunlar onları da bir kenara koyuyorum. Yani bir çalışma üslubu ve eseri var. Dolayısı ile kendi çalışma metotlarında bugün seçim yapılsa kısaca söylüyorum oralara, o sokaklara o caddelere girmeyelim şimdi biliyorlar ki seçimi kaybedecekler.

 Peki, 20 yıllık defaatle seçim yapmış bir Erdoğan tekrar kaybedeceği bir seçime girer mi? Zaten sorunun gelişi itibariyle dikkat edersen kaybederken oradan çıkarıyoruz. Erdoğan vermez, sandığı vermez, Ak partililer vermez. Çünkü çok alıştılar şunu yaptılar, bunu yaptılar falan filan oralara da girmiyorum. Uluslararası suçlar falan, işte 128 milyar dolar falan bunların hiçbirini konu etmiyorum. Bu psikoloji ile bir görüntü meydana geliyor birileri de üflüyor. Oysaki kişisel kendi psikolojisini katmıyorum yani o kadar da hadsizlik yapmayayım. Bazıları o kadar tanıyanlar ki bende kendisi ile bir iki defa teşviki mesaiyim olmuştur muhtelif yıllarda ama bilemem tabi. Fakat 20 yıllık bir iktidarın sonunda ki Tayyip Erdoğan figürünün kaybedeceği bir seçime girebileceğine inanıyor muyuz? Ülkenin şu anda ki geldiği ekonomik noktayı baz alırsak. Şimdi Gökhancığım bugün seçimi kaybederler diyoruz. Tabi bunun yanı sıra hayır diyenlerde çok ben onlara da saygı duyuyorum kendi taraftarlarına falan, kendilerinin de çok inandıklarını düşünmüyorum. Çünkü eğer bugün Cumhur ittifakı işte Tayyip Erdoğan ve ortağı Milliyetçi Hareket Partisi bugün kazanabileceklerini bilseler, yarın anında o baskın denilen benim erken seçim diye daha fazla uygun gördüğüm kelime ile seçime giderler. Gitmiyorlar zamanında olacak diyor seçim. Tamam -ki ben buna da ihtimal vermiyorum-. Dediğim gibi resmin büyüğüne bakıyorum. Ekonomik parametrelere, gelişmelere, iç siyasete, dış siyasete, konjonktürel mevzulara, birçok mevzuya dayalı olarak yani anlık kişisel olup işte şüpheyle bunun bilmem nesi şöyle mevzularına girerek analiz yapmak istemiyorum. Şimdi elimdeki verileri de tabii ki herkese burada metotlarımı söyleyecek değilim. Bazıları soruyorlar ya sen kâhin misin, şu musun, bu musun. Bir gazete öyle bir başlık atmıştı hep söylerim “Kâhin mi? Yazar mı?” diye, nasıl oluyor bu falan filan. Gelip geçiştirdiğim konular. Şimdi 32 yıldan beri bazı şeyler oluyorsa demek ki bazı özel anekdotlara, kimsenin değinmediği noktalara değinip bakmaya, görmeye, anlamaya, araştırmaya çalışan biri olarak ki bunu da ene olarak lütfen kabul etmeyin zaten tanıyanlar bilir. Mevzu böyledir.

Gökhan Demircan: Biliyoruz, biliyoruz Kambabam.

Oktan Keleş: Demek ki bugün Gökhancığım, AK Parti seçimi göze alamıyor çünkü kaybedeceğini biliyor. Bu benim görüşüm ha. Efendim o öyle demiş, boş ver geç onları. Analizi ben yapıyorum sonuçta, benim düşüncem. Doğrudur yanlıştır kabul edenler, etmeyenler hepsine saygı duyuyorum. Sordunuz diye söylüyorum zaten fikrimi çünkü bıktım artık. Dediğim gibi tabiat, doğa şeylerini çekmem lazım birikti. Şimdi bakın, bugünkü ekonomi çarşıda, pazarda, şurada, burada, her yerde hissediliyor. Her yerde ama. Elektrik, su, doğalgaz vs. şu, bu. Bakıyorsun medyaya işte doğal gaz bulduk, petrol bulduk, hiç kimsenin bulamadığı kadar falan falan falan falan. Öbür taraftan işte umut vaat edici sözler. Defaatle Sayın Erdoğan’ın dolar işte 3 lirayken, 5 lirayken, 6 lirayken, 7 lirayken, 8 lirayken, 10 lirayken değil mi -bugün işte 16’ları falan geçti, 17’ye dayandı bilmiyorum- dolayısıyla da söylemleri var ve yıllar içerisinde. Ve sonunda da geldiği nokta dedi ki enflasyon meselesi değil hayat pahalılığı var diyerek yani ekonomi biliminin de dışında bir şey söyledi ve şöyle demişti bana verin oyunuzu işte bu kardeşinize -ki televizyonda programını çok yaptık biz bunun- uçacağız. Evet, uçtuk ve aşağı bir türlü inemiyoruz. Doğru, uçtuk. Ya şu anda hâlâ uçuyoruz ama kanatlarımızla değil, rüzgâr bizi nereye götürürse yani rüzgârın, kasırganın, dış etkenlerin insafına kaldık. Rüzgâr önünde sürünen bir yaprak misali, sürüklenen bir yaprak misali iradesizce uçuyoruz. İstiyoruz ki yere bir an önce konalım, ayağımız yere bassın. Yani bu millet, bu devlet, bu vatan, bu ülke hepimizin. Maalesef ki böyle. Bu kadar da bir mizahi bir tonlama yapmak hakkımızdır diye düşünüyorum. Şimdi orayı da geçelim. Bu ekonomik parametrelerde, şu andaki konjonktürde işte mülteci sorunları vesaire vesaire yığılmalar, Afganlılar, Pakistanlılar ve halkın psikolojisi şu yönde sessizler dahi.

Bakın, anketçilerin kararsızlar diye bir tablosu var. Bayağı yüksek gösteriyorlar hatta diyorlar ki Cumhuriyet tarihinin, seçim tarihinin öncesinde hiç bu kadar olmadığı kadar yüksek. Kimisi %20’nin üzerinde gösteriyor… Ya %20’yi baz alalım. Bunlar aslında işte dağıtıldığı zaman partilere oy oranları eşit dağıtılıyor. Hâlbuki kararsız adam. Bakın, söylemedikleri nokta şu şimdi bazı söyleyemeyecekleri şeyleri söylüyorum. Bir; anketçilerin kararsız dediği oylar AK Parti’den kesinlikle karar verip ayrılanlar. Çeşitli neden ve sebeplerle bunu deklare edemeyenler. Karasızlıkları şu; AK Parti haricinde hangi partiye ve oluşuma oy vereyim. Mesele bu. Gökhan anladın mı bunu?

Gökhan Demircan: Anladım, anladım Kambabam.

Oktan Keleş: Yani şu kararsızlıkta değil tekrar AK Parti’ye döneyim mi, dönmeyim mi karasızlığı değil bu çünkü adam kararını vermiş artık kararsız olmaya. Bakın, kelimelerime lütfen anlayarak muhalefet edin. Duyar gibiyim bazılarını. Çünkü anket konusunda da naçizane bilgim var. Dedim ya işte o siyasi genel başkanları vs. baş danışmanlık yapmış birisi olarak, bazı kurumlarda bulunmuş biri olarak bildiğim şeylerden bahsediyorum. Bunlar ne yapıyorlar tabii ki köklü partilerin finans açısından -şimdi anketçilere de buradan cephe açmayım ama- kararsızları şöyle dağıtıyor; eşit. Biri para vermesin veya versin manasında bir şey söylemiyorum. Eşit dağıtıyorlar çünkü bu anketin bilimsel bir tarzı var ki oraya da girecek değilim, onlar anketçilerin işi onlar açıklasınlar. Bu millet sorsun onlara canım. Sabahtan akşama kadar televizyonlarda, sosyal medyalarda şu kadar oyu var, bu kadar bilmem nesi var falan. Kimisi bazen rezil olur seçim sonrası, kimisi tutturur, kimisi gerçekten bu işini hakkıyla yapar ama dedim ya başta Türk siyasi hayatının ne olacağı belli değildir. Adam bilimsel olarak dört dörtlük bir anket yapmıştır fakat sosyoloji ve sosyolojinin taşıdığı psikoloji bunu kaldırmaz, anında görüntü değişir, anında bir hadise olur, oylar o tarafa kanalize olur, bu tarafa olur falan falan. Diğer etkenleri saymıyorum bile. Şimdi demek ki karasızlar dediğimiz mesela AK Parti’den kopanlar, şu anda anketlerde AK Parti’nin %30’un altına düştüğü ve yine kararsızlar dağıtıldığında bu ifadeler dillendirilmekte Gökhancığım. Şimdi birincisi neymiş, anketçilerin bu kararsız dağılımını bilerek böyle dağıttıkları. İki; bakın arkadaşlar, soran kardeşler, sizin sorularınız üzerinden şu anda bu konuşmaları yapmaktayım. Teveccüh ettiğinizden dolayı hepinize saygı duyuyorum. Bugün faiz lobisi dediği Sayın Erdoğan’ın -değil mi- ve AK Parti’nin kurmaylarının, siyasetçilerinin yıllarca faiz lobisi şöyle, faiz lobisi böyle böyle, yandaş medyasının pompaladığı faiz lobisi yüzünden böyleyiz, faiz lobisi yüzünden şöyleyiz dedikleri faiz lobisiyle şu anda AK Parti kucak kucağa, el ele, gönül gönüle. Bankacılar o kadar memnun ki hallerinden -bak, iki dedim ha, ikiyi unutmayın şimdi bu konuda söyleyeceğim hiç kimsenin söyleyemeyeceği şeyi, itiraz edenler çıksın karşıma- o kadar memnunlar ki zaten Maliye Bakanı hani gözlerinden ışık saçan süper adam ne dedi kendileri Sayın Nebati, biz ihracat konusunda bir sıkıntımız yok, evet. Bak. Ey Türk milleti ya, lütfen ya. Birazdan oraya da değineceğim ama bizim de bir dar geçinenler maalesef ki bu programımızdan faydalanmıyor, onlar sıkıntı hâlinde. Ya kardeşim, beni dinleyenler içerisinde …….. dâhil, ulan hangimizin ailesinde kaç tane ihracatçı var. Hepimiz bir şekilde bu devlette çalışan, zorluk çeken bu ülkede –bu ülke manasında söylüyorum, düzeltiyorum- ve bir şekilde hayatımızı idame eden, geçmişte çalıştığımız alın terimizle, birikimlerimizle yaşamaya çalışan, zaman zaman onları eriten ve kıt kanaat geçinen toplumuz, toplumsal olarak söylüyorum. İhracatçılardan bana ne desem zaten vatan haini misin diyecekler şimdi. Bak yine Kambaba kızıyor diye bazen söylüyorlar bana. Sinirlenmek istemiyorum ama Oflu damarımı çıkarmayın. Ama ihracatçılar tabii ki olsun, ülkemiz genişlesin, büyüsün vs. vs. fakat kardeşim bir realite var ve bunu en yetkili ağız söylüyor, Maliye Bakanı ya. Yani bunu kahvedeki Ahmet, Mehmet falan filan söylemiyor. E o zaman biz de millet olarak tabii ki eleştiririz; çünkü o dar gelirli dediğimiz sınıfın içerisindeyiz hepimiz ya. Neden, ya benim durumum iyi olabilir Gökhan, senin olmadığı zaman ben nasıl seninle hoşbeş edeceğim, güleceğim, eğleneceğim öyle değil mi? Üzülmeyeceğim, hüzünlenmeyeceğim, bir çare aramaya çalışmayacağız, toplum böyle, yardımlaşma şudur budur falan. Bakın, işte bayramlar birazcık işte bu işleri güya şeye alıyor işte Ramazan Bayramı, zekâttı, fitreydi, sadakaydı, şuydu buydu, şimdi kurban geliyor falan falan falan. Arkadaşlar, zaten ikinci vereceğim kimsenin söylemeyeceği şeyi şimdi söylüyorum. Bu bankacılar, bu faiz lobisi AK Parti’nin şu andaki politikalarından o kadar memnunlar ki… Bak bunu bilerek söylüyorum, bilerek duyumla söylüyorum, zaten duymaya bilmeye gerek yok, biraz araştırın göreceksiniz. Ve o faiz lobileri şu anda AK Parti’den o kadar memnunlar ki kelimesini devam ettirerek şunu söylüyorum bu sistemin biraz daha devam etmesini istiyorlar. Hatta çok isterler de… Neden? Kendilerine yarıyor. Türk milletinin halkına, milletine, dar gelirlisine yaramıyor. Dolayısıyla da işte söylemeyecekleri şey şu; seçim olmasını istemiyorlar arkadaşlar. Bakın, kim istemiyor? Bu faiz lobisi, bankalar. Hadi iddiaya girelim. Hadi gelsinler, ekonomistlerini alsınlar, şunları bunları alsınlar, verileriyle gelsinler, yaptıkları kârlarla gelsinler. Ve Maliye Bakanı’nın sözlerini kendileri teyit ettiler, şimdi o meselelere girmeyeyim. Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar kazançları oldu. Hatırlayın daha önceki -yaşı itibariyle olanları söyleyelim- 90 yıllarını, krizlerini. Bankalar batıyordu değil mi?  İsimlerini vermeyelim şimdi.

Gökhan Demircan: Evet. Şimdi bankalar büyüyor.

Oktan Keleş: Şimdi de bankalar yükseliyor arkadaşlar! Bunlar erken seçim falan olmasını istemiyorlar. Peki, “Altılı Masa” denilen… Ben ki onlara biliyorsunuz dizayn diyorum, Amerikan, AK Parti de öyle, yani maalesef öyle, NATO’nun, AK Parti’nin veya işte Altılı Masa’nın, hiç fark etmez hani falanca parti, birkaç tanesi belki dışındadır işin, onları da kaale almıyorlar zaten, Amerika’nın dizaynıdır çünkü müttefik. O konuya da girmeyeceğim işte NATO, şu, bu, melanetleri falan filan ülkedeki hatta NATO’ya karşıymış gibi gözükenler de NATO’nun politikalarını uygulayan partiye destek verebiliyorlar. O zaman kime hizmet ediyorlar arkadaşlar diye sorduğun zaman akıl diyor ki bunlarda aynı herkes aynı yere hizmet ediyor gibi bir görünüm çıkıyor değil mi? Bak, ben söylemiyorum, bilim ve gördüğümüz resim söylüyor. Yanılıyorsam lütfen dinleyicilerimiz beni düzeltsinler. Neyse, konulara girmiyorum, oralara.

Yani bugün –şimdi başka bir bam teline dokunuyorum- bankacılar, faiz lobisi, bu finans sektörü erken seçim olmasını istemiyor çünkü eğer erken seçim olur, iktidar değişirse bu sistem de değişecek. Bu sefer o dar gelirlilere, mecburen işte o kaybolan orta direğe akacak olan paralar işte onun bunun işte falan falan değil, ben şimdi o kelimeleri tekrar etmeyeceğim, kimlerin, hangi müteahhitlerin aldığı şunlar bunlar dedikleri, iddia ettikleri meseleleri halka aktarmak zorunda. Çünkü artık başka çıkar yol kalmadı. Arjantin ile beraber 2.yiz ya, sondan ikinci ha. Neyse, kötü bir şey tabii ekonomik açıdan, güç açısından bahsetmiyorum. Bunun da karıştığı işte devlet battı mı hayır efendim, Türk devleti her zaman ayakta, rahat olun siz! Millet ne durumda sen ona bak, millete, değil mi? Şimdi, demek ki bunlar erken seçim istemiyor. Peki, hangi etki alanlarıyla bunu yaptırmamak için uğraşırlar Gökhan? Muhalefetle değil mi?

Gökhan Demircan: Kesinlikle. Kesinlikle, evet.

Oktan Keleş: Yani, e tabii ki aynı zamanda iktidarla. Yani seçim olmasın kardeşim, benim işime geliyor. Sen şimdi esnafsın, düşün, devamlı bir konjonktürel bir meselede para kazanıyorsun. Hiç olmadığı kadar tarihinde para kazanıyorsun.

Gökhan Demircan: Evet, sisteminin bozulmasını istemezler Kambabam.

Oktan Keleş: Sen mühendissin aynı zamanda. Ne mühendisiydin Gökhan’ım?

Gökhan Demircan: Ben metalürji ve malzeme mühendisliği mezunuyum Sultanım.

Oktan Keleş: Hah, ben senin çalışmalarını bildiğim için, yani oraya girmeyelim ama yani hiç kazanmadığın kadar bir para kazanıyorsun bu sistemden, bu sistemin gitmesini ister misin?

Gökhan Demircan: Hayır Sultanım, istemeyiz tabii ki.

Oktan Keleş: İşte, haa… İşte kıymetli takipçiler ve dinleyiciler, bunun için bunları söylemezler. İktidarı zorlayan kitle bu faiz lobisi ama onlarla kucak kucağa…Altılı Masa diyorsunuz ya erken seçim istiyormuş da işte seçim işte cumhurbaşkanı adayını söyle diyor Tayyip Bey de bunlar da söylemiyormuş ya seçim gününü sen söyle diyorlar. Bunların da içerisinde bu faiz lobisiyle sevişenler var, öpüşenler var. Yani kelimelerimi mazur görün yani kucak kucağa, can ciğer anlamında söylüyorum. Ve işte söylemeyecekleri şey, ikincisi buydu arkadaşlar. Bunlar erken seçim olmasın diye, işi uzatsınlar diye uğraşan lobi, evet, bu lanet faiz lobisi.   Bakın Tayyip Erdoğan’ın söylediği söz o zaman doğruydu. Rahmetli Erbakan da öyle söylüyordu. Değil mi? Yani bu yeni bir söylem de değil ama şimdi onlarla beraber. Maalesef ki böyle oldu. Bakın, kim bunu söylüyor? Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati. İhracatçılar, bankacılar, sektör, ülkenin o alandaki büyümesini… Ama ithalattan bahsetmiyor, o ayrı konu, tekniğe girmeyeceğim dedim şimdi. Fakat dar gelirliler, orta direk olmayan orta direk, birçok zengin var ve çoğunlukta fakir var. Yani çok zengin olanlar oldu fakat Türkiye’nin %90 maalesef belki de 90’ların üzerinde fakir halk var. Yani zor geçinen halk var, belki bunları yüzdeye vursak bu kadar da vicdansız konuşmamak lazım ama ekserisi böyle. Kim söylüyor? Maliye Bakanı. Demek ki bu söylemimizi de kafadan uydurmuyoruz, iftira veya işte birilerinin dediği gibi ya işte sansasyonel işte dezenformanist bilgi verme falan sen de iktidarın…  Hatta bazen şimdi sen işte muhalefete de çatıyorsun, iktidar… Evet, kardeşim! Evet! Ben Türkçüyüm. Benim inandığım doğrularım var. Ben şehitlerin, gazilerin hakkını asla çiğneyemem. Onların ruhlarıyla yaşıyorum ben. Ruhi Üsteğmen’in, yanımda şehit olan arkadaşlarımın ruhlarıyla yaşıyorum. Kimse bana CHP’nin HDP ile olan aşkını normal gösteremez. Bak, şimdi oralara girmeyeyim, oralarla ilgili düşüncelerimi zaten defaatle anlattık televizyonda, şurada, burada, videolarda açıp baksınlar. Konu bu değil ama e AK Parti’ye de bakıyorum din adına, mütedeyyinlik adına, muhafazakârlık adına yapılanlara. E MHP’ye bakıyorsun milliyetçi bir partiydi, şimdi oraya geleceğim. Bakın, hiç söylenmeyen iki tane şeyi söyledik. Şimdi arkadaşlar “AK Parti Ana Muhalefet Olmak Mı İstiyor?” başlığını üç kabul edin. Aslında birinci gündem o da madde olarak söylenmeyecek şey, adamlar artık seçim kazanalım kaybedelim değil, kaybettiklerinin farkında. Bilimsel olarak elindeki anketler… Bunları kimler biliyor? İşte Tayyip Bey’in etrafındaki birinci halka. O Kambaba 19 mu dedim Gökhancığım ben oraya?

Gökhan Demircan: Evet, evet.

Oktan Keleş: Evet, Kambaba 19’da, o 23 Ekim 2021’de yapmış olduğum videonun içeriğinde olduğu gibi ikinci halka birazcık. Üçüncü halka hiç bilmiyor, bunlar milletvekilleri, şunlar bunlar falan falan. Bazı bürokratlar işi çakabilir, bazı evrilmeler, bazı devşirmeler, bazı işte kurumdan kuruma gelen bazı bilgiler, fısıltı değil bunlar, belgeleri de yok edilir falan filan ve aslında devlette bir şey de kaybolmaz onu da söyleyeyim. Şimdi bunların derdi artık “Tamam biz bugün seçim olsa kaybedeceğiz. Peki, ne yapalım? E zamanında seçim olsa iki defa kaybedeceğiz. Peki, ne yapacağız? Hiç kasmayalım.” diyen bir milletvekili grubu AK Parti’den yani bir grup gelip Sayın AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a… Bakın, Cumhurbaşkanlığı makamından bahsetmiyorum, AK Parti Genel Başkanı, çünkü siyasete seçimlere AK Parti olarak girecek, bir de kendisi cumhurbaşkanı adayı olarak girecek. Bu iki ayrı nüansı hâlâ anlayamadılar. Maalesef ki Türk seçmeni de bunu şöyle idrak edemiyorlar, eski sistem yok. Bakın, bugün kırsalda mesela ben şunu gözlemledim. Biliyorsun bizim burası, tarımcılık, hayvancılık… Ben bir de yaban hayatının içerisindeyim hatta geçen bir vaşak görüntüledim.  Kurt görmüşsün hatırlıyorsun kapımıza kadar geldi.

Gökhan Demircan: Evet, kapımıza kadar gelmişti.

Oktan Keleş: evet, sen çağırmıştın gülmüştük hatta falan. Tilkiler, sansarlar, domuzlar şunlar var. Tam yuvaları benim 50’şer metre, 10’ar metre böyle bir yaban ortamındayım. Yani kırsal alanın da değil, yaban hayatın ortamındayım ve burası aynı zamanda daha aşağılara doğru tamamen tarımcılık ve hayvancılıkla geçiniyorlar, adamlar ekmiyor çoğu. Geçen sene ekenlerin bazıları ekmiyor. Hayvanlarını sattılar, ellerinden çıkardılar, görüyoruz. Şimdi ben neden bunu söyledim, konu o değil. Konu şu; siyasi politik bilgileri, kaliteleri maalesef ki yaptıkları işle endeksli. Yani rençberse adam, rençber kelimesi de Farsça bir kelime. Nedir bilir misiniz? İşkence demek. Bakın etimolojsine sözün. İşkence, toprakla uğraşan, işkence çeken, zorluk çeken… Rençberse adam şimdi zorluğundan siyasete bakıyor Gökhan. Anlatabiliyor muyum?

Gökhan Demircan: Anladım, anladım.

Oktan Keleş: Öyle değerlendiriyor. Adam diyor ki bana ne Yunanistan böyle olmuş, Suriye böyle olmuş, Amerika oraya girmiş, bilmem Rusya buraya çıkmış falan filan adamın öyle bir dünyası yok, maalesef ya. Bakın, üzülerek söylüyorum, Türkiye’yi gezen, kırsalı çok iyi bilen bir kardeşiniz olarak bunu söylüyorum. O kaliteyi artıramadık kırsalda maalesef ki ya. Tamamen fanatizm üzerine kurulan işte partileri spor takımı tutar gibi tutma gibi kulaktan dolma bilgilerle o da öyle mesela Tayyip Erdoğan ne yapıyor, işi bildiği için siyaseti bildiği için CeHaPe diyor bak CeHaPe. Hiçbir zaman oy vermedim CeHaPe’ye, vermem de. CeHaPe kelimesi 1940’lı yılların sonunda 50’li yılların ağız kelimesi CeHePe demez de CeHaPe. Niye? Demokrat Parti ile işte o aralarındaki husumet, çekişmeler, o dönemin işte zorlukları falan falan, konjonktür, II. Dünya Savaşı ve sonrası falan filan CeHaPe, CeHaPe, CeHaPe… Niye? O entelektüel seviyede tutmaya yani o kalitede tutmaya çalışıyor hâlâ o söylemi bugün kırsala CeHaPe. Şimdi yaşlı amcalarımız o dönemi yaşayan insanlar da anıları coşunca, depreşince evet CeHaPe ya bunu da böyle… Ulan geçti, geçti. 70 sene geçmiş. 1950’yi geçeli 72 sene olmuş. Yani işin orasını değil ama maalesef orada kalmış. Kırsaldaki halk hayvancıysa hayvan politikası üzerinden “bana ne yem pahalı”, evet, işte “sütü nasıl satacağım” derdi bu ve politikaya, siyasete ve siyasetçiye bakış açısı bu. Tarımın aynı şekilde. Gübre pahalı, işte ilaç pahalı, tohum pahalı falan falan işte don vuruyor, dış etkenler var, tabii etkenler var vs., alacağım teşvik kredi, işte borç erteleme, şu, mazot diyor 30 lira oldu ben nasıl gideceğim. Tabi böyle güzel söylemiyor, onların kendi şiveleriyle, Karadeniz şivesiyle de burada Ege şivesiyle de Urfa şivesiyle de konuşabilirim. Onlar böyle nazikçe söylemiyorlar. Mazotum işte şu kadar oldu falan diye geçiştirmiyorlar başka şeyler ekliyorlar ki hepimiz Türk toplumunda yaşıyoruz, dinleyenler şu anda nasıl söylediklerini tahmin ediyorlardır ve gülümsediklerini tahmin ediyorum. En azından tebessüm ediyorlardır. Evet, bu meseleden baktığı için oraya indirgemeye çalışıyor. Zaten işte şarki, şark siyasetiyle Türkiye yönlendirildiği için o dar gelirliler şehre nüfuz eden etkenleri, şehirdeki halk da siyasete farklı işte fanatizmle bakmak açısından değerlendirerek savunuyorlar. Şimdi böyle olunca bütün… Tabii ki istisnaları, şunları, bunları tenzih ediyorum yani. Bilinçli halkımızı, onları ya bilinçsiz olanları da saygıyla selamlıyorum. Mesele o değil de anlatmak istediğim konu şu herkes baktığı işten, esnafsa esnaf ve kredi meselesine bakıyor. Adam borcumu işte götür vergi mi, gelir vergisi, peşin vergi mi işte şu mu, nasıl ödeyeceğim falan falan, işte stopaj vergisi mi. Yani herkes yaptığı işten siyaseti değerlendiriyor.

Benim Deruni Devlet kitabımda yıllar önce yazmış olduğum, televizyonda da anlatmıştım, devlete herkesin bir bakış açısı var demiştim. Çok beğenilmişti hatta devrin başbakanı da onu dillendirdi bizden alarak. İşportacı devleti zabıta olarak görür, işte köylü jandarma olarak görür, muhtar olarak görür. Herkesin devlet tanımı farklıdır yani görüşü farklıdır. Yani dolayısıyla da işte sahadaki, şehirdeki insan asker olarak görür değil mi onun hegemonyası altında falan görür. Yani “devlet nedir?”diye sorsan herkesten farklı farklı cevaplar alabilirsiniz; fakat kendi yapmış oldukları, kendi kültür, birikim ve konumları itibarından bunu değerlendirip izah etmeye çalışırlar. İşte bunun politikaya bakış açısı da insanların yaptığı işler. Ekonomi bitti kardeşim sen ister tarımcı, hayvancı ister esnaf, ticaretle uğraşan efendime söyleyeyim ihracatçısı dâhil olmakla da –ithalatçı özellikle- sanayicisi, küçük ölçekteki işletmeler, ne derseniz diyin, hangi sektör derseniz diyin bunu görüyorlar ve hepsinin ortak ağız birliği ekonomi çok berbat, bir an önce sandık gelsin, değişsin. Çünkü burada böyle de bir ikilem var. İşte Sayın Tayyip Erdoğan dış güçler dedi. Kardeşim dış güçler, dış güçler… Sen dış güçlere rağmen ülkeyi bu hâlden kurtarman gerekmekte olan bir makamdasın ki biz de millet olarak soruyoruz. Hemen birileri oradan öyle dedin, böyle dedin falan geç onları ya. Neyse geçtik orayı. Bunlar geç dediği için değil haa, oralara geleceğiz bak, oralara nasıl geleceğiz.  Bu sosyal medya… Gökhan sesim geliyor mu bu arada?

Gökhan Demircan: Geliyor, geliyor Kambabam. Dinliyoruz.

Oktan Keleş: Sosyal medya biliyorsun yasası komisyondan geçti işte hakaret, küfür, şu, bu. Eyvallah, desteklediğimiz çok yönler var ancak bakın troller daha önce de tweet attım, bilerek konuşuyorum, trol terör örgütü olarak yargılanacak binlerce insan var ülkede bu iktidar değiştiği zaman. Ön alsınlar diye kendi trolleri de bu kanunla satılmış oluyor. Bak onu da hani söylemezler ama ben söyleyeyim. Diyecekler ki bak ama biz söyledik, kanun çıkarttık. Sen tabii biliyorsun hepimize ana avrat, Atatürk’e, dine, imana fark etmez iki taraflı sövdür, saydır ondan sonra kanun çıkart. Yook! Bakın, trol terör örgütü davaları geldiği zaman bu kardeşinizin bu sözünü -zaten tweetim orada duruyor- hatırlarsınız hatta ben yurt dışındaymış daha ben sana sallarım. Salla, salla… Hepsini kayıt alın. Bakın, hepsini kayıt alın, ekran görüntüsünü alın, bunları mahkemeye verdiğiniz zaman bunlar üzerinden çok büyük tazminatlar da kazanılacak. Yurt dışından atıyorlar, bir olay olmuştu, oldu 10-15 sene hatta ilk zamanlar bize bir sürü atmışlardı, biz bunları Erol Bey ile ilgili yere verdik hukuki anlamda. Yurt dışından biriymiş falan. Tabii biz unuttuk bunu. 1 sene geçti bu çocuk Türkiye’ye giriş yaparken havaalanında tabii yakalama emri çıkmış, bizi aradılar ya böyle böyle. Allah Allah biz davayı unuttuk yani biz neydi bu falan diye sonra işte böyle böyle, ağladılar, sızladılar, neyse işte o günkü… Yani kaçış yok. Bundan hele hiç kaçış yok çünkü bu özellikle kayıt altına alındı.

 Bakın, şimdi fazlasını söylemeyelim. Bunu bir uyarayım da o yapmış olduğunuz hakaretler, şunlar, bunlar… O bir de böyle klavye delikanlıları bunlar, böyle insanların yüzünü gördüler mi onu yapacak cesarette adam yok bunlarda. Ya iki taraf, Türkçüsün diyorsun Türkçülük adı altında, Atatürkçülük adı altında, dincilik adı altında, milliyetçilik adı altında, komünistçilik adı altında, solculuk… Fark etmiyor yani hepsinin şeyi belli. Geçtiğimiz günlerde de bana -Alevi canlara selam olsun şimdi o noktaya da geleceğim, onu da değinmiş geçmiş olalım- şimdi biz Alevi canlara selam olsun. Sen bırak bu işleri Aleviler senin işte sahan değil falan filan gibi. Ulan benim evime Dedeler de gelir, yıllarca, sen bilirsin Gökhan. Alevi dernek üyelerimiz var, hepsi canım benim, canım hepsi ciğerim benim. Ben Alevi bir ailenin çocuğu değilim tabii Trabzonlu olarak biz de öyle bir kültür yok ama ben Alevileri emin olun Sünni akımdan çok fazla severim hatta Sünni akımı sevmem bile yani. Burada kızacaklar şimdi bizimkiler, başta benim sülale ama çok önemli değil. Ve bu Alevi üslubuna uymayan trolcükler de buradan duysunlar onu. Benim evime Dedeler gelir. Alevi, Bektaşi erkânını çok iyi bilirim. Onların edebine söylemleriniz uymadığı için sizi kale almıyorum şerefsizler, bak şerefsizler. Ama ola ki işte dedim ya gün gelecek devran dönecek. Sakın ağlamayın. Sakın ben bilmiyordum, yeğenim atmıştır, işte falan atmıştır, çocuk atmış, komşum atmış, biri ele geçirmiş… Bunların hepsi çıkar, öyle mi değil mi belli olur yani. Neyse, bu konuyu böyle bir geçiştirelim.

Şimdi gelelim AK Parti’nin ana muhalefet olma planına. Kızılcahamam’da bunlar konuşuldu AK Parti kampında fakat işin orası da değil bir takım milletvekili gitti ve dediler ki Sayın Erdoğan’ın danışmanlarına… Dinleyin ey gazeteciler, bir takım gazeteciler. Ve muhalefet ayak yapmayın, bak ama şu faiz lobisiyle olan muhalefet, ilişkilerinizi de söyleyin. Siz böyle insanları kandırmayın, Türk milletini kandırmayın siz de. Bak AKP artığı olan Davutoğlu ve Babacan’dan bu millete fayda gelmez. Onu da söyleyelim. Ya zaten sizi orada istikşafi görüşmeydi, bilmem neydi diyerek oyalayan başbakanlık yapmış bir adam Davutoğlu, değil mi? Neyse. Arınç da çıkar böyle işte güya kravatını takmış da bilmem neymiş bugün öyle bir görüşme yapmış falan, ben onu da tiye aldım. Neyse.

Mesele şu bunlar gidiyor, diyorlar ki: “biz artık ana muhalefet olalım.” İşte o birinci ikinci halka dışındakiler dedim ya… Ve affınır gibi gözükecek. Yani seçim istiyormuş gibi gözükecek Ak parti. Seçim yapacak fakat Tayyib Erdoğan’ın aday olacağını, tekrar söylüyorum, düşünmüyorum. Kaybedeceği bir seçime girmeyecek ve ana muhalefet partisi olmayı artık kabullendiler. Bakın muhalefet partileri sizi şuradan kandırıyor ey Türk milleti. Bu faiz lobisiyle onlarında ilişkisi var. Onlar diyor ki aman seçim falan ısrar etmeyin ya.. Niye yiyişimiz tıkırda. Bunların hangisi sanayici, hangisi ihracatçı, hangisi komisyon alıyor. Bunlarında çıkması lazım, tıpkı iktidar gibi. İktidarda söylenen o laflar söylenip yutulacak laflar değil, değil mi.  İçişleri bakanının söylediği şeyler var,  10.000 dolar alan insanlar var. Hala açıklanmadı. Ki bu çok önemli değil yani. Komisyonlar, ihalelere fesat karıştırma falan falan…

Şimdi muhalefetten de, bakın yahu seçeceğiniz adamalara. Allah aşkına pazardan hıyar seçerken bile bakıyorsunuz, dokunuyorsunuz yumuşak mı?  işte kurtlu mu, bozuk mu öyle mi? Seçerken kendi normlarına göre seçiyorsun da benim günahım ne kardeşim. Bana da diyorsun ki al tuz eline gel. Ya milletin ne kabahati var dedirtirler adama, bak ben böyleyim işte.

GÖKHAN:  Hak ediyorlar Kambabam.

OKTAN KELEŞ: Kısacası arkadaşalar, kim bunlarla ilişkili bir bakın bakalım şu milletvekilleri portföyüne. Kim bu adamlar, ne iş yapıyor bunlar. Tarımcı mı, köyden mi gelmiş, aşiret mi, ona buna zulüm mü yapmış, feodal yapıyı mı? Çünkü feodal yapı zihniyeti ile ülkenin politikası yönlendiriliyor hala. Dedim ya şarki kurumlardır. Yani şark, işte o doğu meselesi itibariyle. Ki onlar bizi baya geçtiler şimdi haklarını yemeyelim. Ama bizde öyle bir kitle maalesef ki hala kaldı.

Kıymetli takipçiler Ak parti ana muhalefet olmayı kabullendi. Ve mealen şöyle diyorlar, hiç değilse bir enkaz… Türkiye’nin ekonomik durumu ortada. Yani bunlar toparlayamıyorlar.  Çünkü dışarıdan aldıkları krediler, paralar… Mesela IMF’den kurtardık diyorlar, milyarlarca dolar borcumuz var dışarıya. İngiltere’deki finans kuruluşlarına, şunlara bunlara.. Hiç buralara girmeyim. Yani enkaz var. Diyorlar ki biz en azından şu anda bu seçimi kazanamayacağız, doğru. Ee seçimi yaptırmazsak, olağanüstü hale gidersek ordu da bir yere kadar… Ben her zaman için Türk Silahlı Kuvvetleri nereye ne yaparsa arkasındayız, hiç sıkıntı yok. İşte bana soruyorlar, ya 50 defa Yunanistan’ı anlattık kardeşim. Cevat babamıza, Kıbrıs uçağının pilotu,bizim manevi büyüklerimizdendi. Ocağımıza gelip gider, hatta görüntülerimizde var onunla açılışta falan. Ben elini öpmüştüm ağlayarak, birbirimize sarıldık Kıbrıs bayrağı verdik. Orda da dedik, kardeşim Mehmetçiği bile rahatsız etmeyelim. Verin bana yetki Oktan Keleş olarak, versin yüce devletimiz işte ben kurtlarımla Kıbrıs’a gideyim çökeyim ya. Hadi bakalım Yunanistan, NATO ülkesiymiş de bilme ne. Evet, onlar fırsat bulsalar bizi bir kaşık suda boğarlar ama Türk Devleti o kadar aciz değil. Ekonomik parametrelerle de devletin silahlı kuvvetlerini, devletin, milletin gücünü lütfen aynı kefeye koymayın.  Bakın Türk milletinden bahsediyoruz ha. Bakın bunu şovenist bir dille söylemiyorum. Neyse bunlar ana muhalefet olmayı kabullendiler. Tabi alttakilerin haberi olmaz. Kızılcahamam kampında da bunların konuşulduğunu biliyoruz. Ve şöyle bir şey söylüyorlar en azından bu ülkeye bunlar gelecek ve bu enkazı bunlar da yönetemeyecekler. Biz de ana muhalefetteyken bunlara saldıracağız. Çünkü bunlar biliyorlar nerde ne olduğunu ve korunma zırhına bürünecekler. Bakın şimdi diyecekler ki ya bunlar meclisteki çoğunluğu kaybederse bunların dokunulmazlığını tek tek kaldırırlar. Evet doğru. Ama işte o yapılacak anlaşma, yine o 23 Ekim 2021’e atıf ediyorum. Ey Türk milleti bunu sadece Kambaba’dan duyabilirsiniz. Bakın gün geldiği zaman yine konuşuruz, tıpkı Rusya-Ukrayna hikâyesi…

O güne kadar bana mesaj atıyorlardı. İşte 24 saatin kaldı, 10 saatin kaldı, 5 saatin kaldı, ne oldu, kalk Kambaba. Ne oldu girmedi Rusya… Gördün değil mi Gökhan. Orkun Albay’ıma selam olsun çok gülmüştük. Son saniyesinde, son dakika haber, Rusya girdi Ukrayna’ya verdiğimiz tarihte. İşte aynısı olacak. Daha önceki verdiğim tarihler gibi. Orada da geri sayım yapıyorlardı. Yahu çıkmasa ne olur kardeşim, ben Peygamber miyim yahu. Bırakın da bir kere yanılalım. İşte diyorum, keşke benim dediğim bazı şeyler çıkmasa. Ama ilkeler var onlar çıkacak, güzel şeyler olacak bakın göreceksiniz. Neyse arada sırada da latifeli dil kullanıyorum.

Bunlar diyor ki Gökhan’ım, enkazda bunlar yapamazlar bizde ana muhalefet görevini yaparız. Bu arada muhalefet partileri bugün ki televizyonda defaatle söyledim. Bak parlamenter sistem eninde sonunda gelecek. Sayın Zeybek beyle yaptığımız programlarda, hemen hemen her hafta. Ve yapmayın şu sisteme geçmeyin, neyse geçildi. İşte şimdi kendileri de pişman ve şöyle diyorlar MHP maddesine geleceğim birazdan. Ve diyorlar ki, evet biz ana muhalefette oturursak bunlarda… Muhalefet ne diyor; parlamenter sisteme geçiş, yani iyileştirilmiş, güçlendirilmiş, falanlaştırılmış, tuzlanmış, soslandırılmış neyse işte sonuçta bir geçiş. Ki ben de inanıyorum buna, bu geçiş olacak. Bu sistem çöktü, bu sistem olmaz. Ama şu anda kanunlarımıza boynumuz kıldan ince. Türk devletinin her zaman hizmetindeyiz. Kanunlara uyarız, ayrı mesele. Ama vatandaş olarak muhalifliğimizi ta baştan beri sürdürüyoruz. Şimdi Bülent Arınç, kral çıplak deme zamanı.. Ulan biz karikatürünü de yaptık. Defaatle söyledik. Bizi Cimer’e falan şikâyet edenler… namussuzlar…

Kıymetli budun, kıymetli takipçiler, Ak Parti diyor ki nasılsa parlamenter sisteme de geçiş olacak bu sefer MHP’yi de sırtımızdan atmış olarak yine eski Ak Parti’nin o, işte açılımlar saçılımlar falan filan işte doğu politikaları, işte kürt oyları meselesini biliyorsunuz gündeme getiriyorlar. Defaatle de getirdiler, bu en son belediye seçimlerinde ne yaptılar, o vatan haini kardeşini TRT’ye çıkardılar ve MHP de bunun ortağı düşünebiliyor musunuz? Şimdi de diyorlar ki eğer parlamenter sisteme de geçersek biz zaten orda korunma zırhını da alırız, dokunulmazlık zırhını, ana muhalefette bunlara habire verir. Hani siz böyle yapacaktınız. Hani siz şöyle yapacaktınız. Bu arada bunlar birbirlerine düşer. Yine 1-2 sene içerisinde o parlamenter sisteme geçiş hikâyelerinde, yani bunlara hesap sordurmadan, plan bu çünkü soracaklar ‘ya bunlar çoğunluğunu kaybederse dokunulmazlığını kaldırırlar’. Bu zaman zarfını şimdi taşlayarak, işte muhalefet yaparak. Bak bunu da güzel muhalefet yaparlar ha onu da söyleyeyim. Bu muhalefet var ya şunu bilsin. Bu 6’lı masaymış bilmem ne muhalefetiymiş başarısı falan değildir. 20 yıllık Ak Parti iktidarının çöküşünün sebebiyle şu anda ki konjonktür doğmuştur. Yani buradaki muhalefet mıymıntının tekidir, Ey Türk milleti. Yani AK Parti ana muhalefeti daha düzgün yapar, saldırır. Doneleri de biliyor çünkü kurumları devrederken bile kurumların bütün bilgileri bunların elinde olacak. O zaman zarfında yani tam geçer geçmez, anlaşmalar allemler kallemler ile hem bu dokunulmazlık zırhıyla kendilerini korurlar…Feda edeceklerini de edecekler. Bakın bugün Ak Parti 2/3 ‘ten fazla milletvekili bir daha meclise girmeyecek. Onların çoğu bilmiyor ama ben söyleyeyim buradan arkadaşlara. Şimdi dolaysıyla yeni gelen milletvekilleri ile de ana muhalefet olurlarsa bu parlamenter sisteme geçiş edebiyatıyla zaman zarfını da kendi lehlerine çevirdikleri an, birçok şeyi halledeceklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla Ak Parti ana muhalefet olmayı kabullendi, ey bugün ki muhalifler, muhalefetler. Yok,“Sandık gelecek mi? Seçim olacak mı?”yı bırakında siz bundan sonraki süreci nasıl oturup tertiplersiniz onu düşünün. Ve bu arada peki MHP, MHP’nin durumu neydi? Bahçeli’nin MHP’si durumu. Şimdi televizyonda da hatırlasın Gökhan, Sayın Zeybek beyefendi ile de yaptığımız zaman, Sayın Namık Kemal Zeybek beyefendi eski Kültür Bakanımız, Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşundan beri Başbuğ Türkeş’in yanında olan, hatta Ülkü Ocaklarının kurucularından olan Sayın Zeybek bey ülkücüleri yetiştiren bir adam. İlk ülkücülerden bahsediyorum, sağlam delikanlılardan, abilerimizden vs. Şimdi de var sağlam ülkücüler yok değil, hepsi canlarımız. Biz o jenerasyonuz. Fakat olmayanlarından bahsediyorum, ülkücülükten geçinenlerden bahsediyoruz. Neyse Bahçeli’nin MHP’si Zeybek Bey televizyonda söylemişti ki ben kendisinden istirham etmiştim kendilerinden bunu tekrar gündeme getirelim diye. KRT de birkaç TV programında getirdi. Sayın Zeybek beyin söylediği şuydu: Alparslan Türkeş bey, merhum başbuğ, demişti ki; bu devlet görevlisi, Bahçeli için. Ramiz Ongun Bey de aynısını söylemişti. Hatta Ertuğrul Türkeş Bey, bizzat Türkeş’in oğlu da aynı şeyi söylemişti. Bir yalanlamada gelmemişti. Neden konuyu açtım bakın, herhangi bir konuyu açarken bir tarafı deşmek açısından değil. Şimdi söyleyeceğim mesele şu; peki milliyetçilik ayaklar altına alınırken, burada söyleyemeyeceğim şekilde Ak Partililerin ve Sayın Erdoğan’ın Sayın Bahçeli’ye saydığı o hakaret laflarını ki dillendirmeyeceğim, haya ederim. Bu kadar laf söylenmişken, T.C. tabelaları sökülürken işte birçok mesele olurken, Andımız kaldırılırken yahu ben daha bir milliyetçi partinin ne yapmasını beklerim. O zaman bana milliyetçiliğini göstermeyeceksen ne zaman gösterecek! Kaldı ki biz milliyetçi hareket partisine televizyon da oy istedim, daha sonra en fazla biz eleştirdik biliyorsun yıllarca. Çünkü bu kabul edilecek bir şey değil. Fakat hep şu söylendi, şimdi gelelim o Ramiz Ongun, Sayın Zeybek ve Sayın Türkeş’in o sözlerine neden girdiğimi; bak dikkat edin buradaki meselde şu arkadaşlar şimdi söylenmeyen şeyi söylüyorum size.Bu kadar meseleye rağmen Sayın Bahçeli MHP’lileri küstürmesi… İşte İYİ Parti oradan çıktı, Sayın Ümit Özdağ’ın partisi oradan çıktı ve birçok MHP’li küstü, ayrıldı. Çünkü Bahçeli’nin MHP’si ile MHP’yi ayrı tutuyorlar, Ülkücülüğü farklı tutarlar. Zaten farklı, hepsine selam olsun. Mesele şudur arkadaşlar, bu kadar şeye rağmen eğer Devlet Bahçeli Ak Parti’ye destek verdiyse şu hava meydana geldi. Siyasal İslamcı BOP eş başkanı olan Tayyip Erdoğan’ın nerede duracağı, sınırları bilinmediği için, devlet görevlisi Bahçeli bunu kontrol etmek için yanına bu kadar lafı yutarak işte kızılcık şerbeti, kan şerbeti içerek vs. o baldıran zehrini içerek entegre oldu ve onu kontrol etmek amaçlı yanına geldi, havası estirildi. Hala bu söylenir. İşte bakın püf noktası burası, yani devlet görevlisi değil de devletin verdiği MHP, bu Tayyip Erdoğan’ın Siyasal İslamcı muhafazalar, tabi tırnak içinde İslamcı meselesini söylüyoruz. Yani kontrol, çünkü BOP eş başkanı, 22 ülkenin sınırları değişecek denildiği zaman televizyonda program yapmıştım bakın, bu Türkiye de bu gelecek falan. İşte BOP, Büyük Orta Doğu projesi seçilecek, eş başkanları olacak falan. Fakat ona orda dedim eş başkan Türkiye’den çıktı. O zaman bunu da bilemezdik, oldu neyse ondan sonra defaatle eleştirdik falan, önce inkâr edildi sonra kabul edildi. İşte MHP burada onları dengeleyici, kontrol edici bir denge unsuru olarak, bu dengenin de kontrol mekanizmasını kurarak yanında olduğunun havasını estirdi ve birçok MHP’linin de küserken bile hep Sayın Bahçeli’den bir tavır bekledi, her olayda. Mesela Sayın Bahçeli, bizde eleştiriyoruz değil mi defaatle, 6 yıl önce HDP kapatılsın dedi. Muhtelif zamanlara bakın internette hep aynı ses tonuyla geçen hafta yine aynı Yahu 6 yıldan beri bunu söylüyorsunuz. Kapatın şunu. Bir de şöyle konuştu: bunlarla aynı Meclis’te oturmak, züldür, şerefsizliktir. Ya birde nereye gidiyor laflar. Neyse geçtik onu, bu HDP’yi kapatın kardeşim. Bakın 16 gün süre verdik. 16 günü işlemedin çok pişman olacaksın, ey Ak Parti ve MHP. Neden? O 16. günün sonunda 17. günden sonra Türkiye’deki gelişmelere bakın buraya geldi, işte buraya geldi daha da gidecek. Sonra bin pişman olursun, ya keşke o zaman kapatsaydık falan. Tabi onun farklı sebepleri var 6-7 milyon oydan bahsediyorlar, %11 oydan falan. Bir siyasetçi için bu çok büyük bir potansiyeldir. Neyse oralara girmiyoruz. Tabi ki Türk seçmenini de PKK ile özdeşleştiren de şerefsizdir, o da ayrı bir mesele. İşte bu dezenformasyonları, bu sandık gelmeyecek, kaos olacak diyenlere bakın altından ya CIA çıkar ya MOSSAD’ı çıkar ya batılısı çıkar, BND çıkar, KİT’i çıkar kitle imha gizli servisine denir yanlış anlaşılmasın. Dolayısıyla arkadaşlar MHP’nin rolü de böyle psikolojik sosyoloji haline geldi toplumda. Fakat “hadi ya, bırak ya, acaba bir açığımı vardı?” diyenler çoğunlukta. Ancak her şeye rağmen şimdi püf noktaya geliyorum, söylenmeyen 4. şeyi söylüyorum. İşte Ramiz Ongun, Sn. Zeybek, Sn. Türkeş’in bu sözleriyle neyi izah etmeye çalıştığım, neden o konuyu açtığıma dair şimdi konu geliyor. Bu böyle mi değil mi meselesine dikkat edin. Bu HDP’nin biliyorsunuz ki milletvekili maalesef ki işte bu Mithat Sancar geçtiğimiz günlerde racon keser gibi artık dedi… Bütün medyaya güya bomba gibi düştü, ben tweet de attım; ulan kime racon kesiyorsun falan diye. Ya bizi de alın, açık görüşün ya da kim bizimle görüşürse onunla ….. Dedi.  Demeye getirmedi, açık açık bizsiz seçim kazanmazsın, 6’lı masaya söyledi. Ne dedi bizsiz seçim kazanamazsınız. Dolayısıyla da biz de artık açıktan gelin konuşalım, edelim vs. Babacan ne dedi konuşuruz dedi, sıkıntı yok dedi. Var, onunda yayınladım videosunu. Yo bunlar böyle derler. Bakmayın siz millete milliyetçi forsunda büründüklerini. İşte bazı partiler tabi uzak güreşti, bazıları “ ne olacak işte, demokrasi hayatımızda bunlar…” bak bak edebiyata bak. git bir şehit evinde bunları anlat. Neyse geçtik orayı sinirlenmeyelim yine, derin nefes alalım.

Bu Mithat Sancar böyle deyince, bakın arkadaşlar şu çıktı, şimdi MHP ile ne alakası var olayın. Bu HDP diyor ki bizle beraber iş birliği yapın sizi Erdoğan’dan kurtaralım, bu konjonktürden kurtaralım. Ben de zaten orada bağırmışım, kimi kimden kurtarıyorsunuz. Türk milletinin size ihtiyacı mı var. Türk milletini HDP mi kurtaracak. Ve bu politika ile işte CHP ye kızdığım meselelerin başında, Atatürk partisi diyorlar. Değil kardeşim. Atatürk gelse bunların hepsini… Ya Atatürk olsaydı zaten bunlar olmazdı da… Neyse hadi şimdi bir tartışmaya girmeyelim. Bam teline dokunmayayım. Yani Türk milletini yıllarca CHP üzerinden manipüle ederek minnet altında bırakacaksın. Bunlar ama biliyorsunuz sevgili vatandaşlarım şimdi duyar gibiyim Kılıçdaroğlu’nun sesini. Kemal bey kızma lütfen. Kızsan da çok önemli değil. Yani sizin maalesef ki tavrınız bu. Diyeceksin ki, ey Türk milleti, ey dostlarım, kardeşlerim, civanlarım, mertlerim ama bakın bunlar da ne yaptı, o kötü günlerden oylarını vererek tıpkı İstanbul’u öyle diyorlar ya, bizsiz kazanamazdınız ki, yalan da değil yani bunlar şimdi gerçekleri konuşuyoruz… Neyse böyle yaptılar onun için mecliste şu gibi imtiyazları olsun bu gibi imtiyazları olsun. Şimdi geçtiğimiz günlerde bakanlık dağılımları ile ilgili bir liste yayınladım ben. Onlarda prensip listesi olur olmaz o ayrı konu. Orda da diyor ki bazıları: ya onlar öyle bir şey yapma…  Ya arkadaşlar siyasetçi oraya babasının hayrına mı oturuyor sanıyorsunuz. Tabiî ki Bakanlık isteyecek tabiî ki imtiyaz isteyecek. Tabiî ki falan kurulun ihalelerini isteyecek. Neyse şimdi oralara girmeyeyim. Minnet altında Türk milletini bırakarak bu politika ile Kemal Kılıçdaroğlu ve üzerinden, diğerlerinden. İşte Davutoğlu buna dünden razı. Hiç karışmasın. Babacan zaten saklamıyor. Kapattınız da ne oldu ki diyor. Yayınladık, kendi sesleri arkadaşlar. Bunlar var. Ve güya HDP’yi Türk siyasi hayatına tekrar farklı bir şekilde monte ederek, Amerikan dizaynı işte o CIA dizaynı sokacaklar arkadaşlar. Bu kadar basit. Ha şimdi gelelim Ak Parti ne yapıyor. Ak Parti zaten kaybetti. Ben hatta bir teklifte bulundum; siz racon kesin bu HDP ye, git nereye gidiyorsan, kimle anlaşıyorsan anlaş, Ak Parti HDP ile mi anlaşıyor. Ak Parti’ye oy verende o zaman namert olsun ya. Madem şehitliği, gaziliği, milliliği konuşuyoruz değil mi? Millet cezalandırsın dedim. Ama siz beraber olursanız, ki şu anda diyor ki: biz beraber değiliz, falan ama bunlar hikaye. İki tarafta Cumhur ittifakı da Millet ittifakı da HDP’nin oylarına göz dikmiş durumda. Yani bu kadar açık ve net. Ha neyse tabi Ak Parti sonuna kadar işi götürüyor, işte anlaşmalar yapar mıyız, eder miyiz? bilmem ne falan. Tabi herkes kolluyor. Millet ittifakı da tabi aynı şekilde öyle. Biz bunu kabul etmiyoruz Türk milleti olarak. En azından ben kabul etmiyorum. Bir Türk olarak, Türk milleti olarak bunu kabul etmiyorum. Ancak şimdi MHP ile ne alakası var. Bu minnet altında ezilmeyen MHP, hani Ak Parti’yi kontrol etmek için oraya angaje oldu, entegre oldu. Sayın Bahçelinin MHP’si, bakın altını çiziyorum. MHP derken Bahçeli’nin MHP’sinden bahsediyoruz. Tayyip Erdoğan’ın BOP eş başkanının veya siyasal İslamcının veya onlarla bunlarla, hatta deliğe süpürmeyin diyen adamların o söylemlerini göz önünde bulundurursak, kontrolünü nasıl yaparız diyerek bir görev vardı. MHP bunu yaptı siyaseten. Yani devlet görevinden hariç kendi MHP olarak, Bahçeli durumu olarak buraya angaje oldu algısı meydana geldi. Kim mesela 2-3 günden beri medyada, sosyal medyada yazılar yazıyorlar, videolu görüntüler. Kimler bunlar, mesela Sabahattin Önkibar, İşte o Memduh Bayraktar eski Tansu Çillerin danışmanı vs. gibiler. Ve birçok kişi Devlet Bahçeli devlet görevlisidir. Görevi de Tayyip Erdoğan’ın siyaset hayatını bitirmek ve Ak Parti’yi bitirmektir ve bunu da başarıyor diyen. Daha önce de atmıştı ama son günlerde, bir de başlıkları da öyle. Videolar yayınladılar, bütün her tarafta bu konuşulmaya başlandı. Girin sosyal medyaya zaten biliyorum bunu araştıran çok insan var. Bu konuşmalar artınca tekrar şu gündeme çıktı, şimdi Mithat Sancar ve MHP, bakın dikkat edin. Şimdi konuyu dağıtıyor gibi oluyorum ama bunları açmam lazım. 4. Madde bakın, neden tekrar şu algı meydanda. Yani seçim geliyor, erken seçim olacak işte; ekonomi kötü, AKP sıkıştı falan bu arada acaba sürpriz yapacak mı? Bu da konuşuldu, acaba MHP tekrar erken seçim çağrısında bulunur mu? Seçim yapar mı? Gibi meseleler gündeme çıktı ve Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını bitirmek göreviyle Devlet Bahçeli ve bunu da başardı diyerek videolar çekiyorlar. Bu isimler önemli yayınları, gazetecileri kulağı delikleri falan filan. Bazıları da şimdi isimlerini zikretmeyelim ama CIA ajanları diyelim. Yani bunu pompalamakla görevli insanları bazı şeyleri. Şimdi onları biliyoruz bilenler de bilir.

Şimdi kıymetli takipçiler olay şu, yani Devlet Bahçeli’ye paslık gol atıyorlar. İşte bak MHP milliyetçileri ayaklar altına aldırma, andımızı kaldırma. Bu kadar meseleden yolsuzluk, soygun falan oluyor. Hatta geçen büyük birlik partisinin bir MKYK üyesi, onun da tweetini attım kendi sözlerini falan. hırsızlılığınız, yolsuzluluğunuzu, liyakatsızlığınızı, unutmadık falan dedi Ben dedim ki ya arkadaş niye o zaman destek veriyoruz. Birinden Türk milleti kaçıyor birine. Siz parti olun siz çıkın neyse. Şimdi MHP öyle bir paslık gol geliyor ki, bu psikolojik sosyolojiyi haklı çıkaracak bir ortam işte bunu göremiyorlar ey muhalefet.Ve bunu bana soran balalar, takipçiler. Zaten onlar işin bilincinde bilerek soruyorlar, öğrenmek maksadıyla. Fikirlerimi söylüyorum. Ama bu bilinmiyor bakın paslık gol. Üfleniyor. MHP, Bahçeli görevini tamamlamak üzere, Bahçeli’nin görevi buydu, zaten başardı Tayyip Erdoğan bitti. Biraz avami konuşuyorum özür dilerim. Anlaşılsın diye. Paslık goldür bunlar, bu yayınlar. Ve işte şimdi Bahçeli daha önce oluşan bu algıyı haklı çıkarabilmek için bu paslık golü gol atacak mı? Nasıl? O da diyor ki işte, zamanında seçim yapalım, sürpriz yapmayacağım falan filan. Oynuyor yani, Ak Parti’ye de mesajlar veriyor burada. Yani zaten sen 3. Kez seçilemeyebilirsin. İşte meşruiyetini sorgulayabilir. Ya da erken seçim de olsa batarsın. O zaman da bittin falan. Yani o da oynuyor. Bu paslık golü şöyle çevirirse; tamam, seçim yapalım ve ana muhalefete geçmiş olan. Daha sonra seçimden sonra Ak Parti ile zaten araları açılacak, ayrılmış olacaklar. Ak Parti zaten hemen MHP üzerine kurgulamış olur o zaman. Ya bizi MHP kandırdı. Onlarda zaten bu kandırılma muhabbeti meşhur ya. MHP bizim sırtımızda idi, yıllarca bu yüzden doğudaki vatandaşlarımızla aramız açıldı falan falan. Ya bunların şimdi girmiyorum dilaltlarına. Fakat MHP bu gollük pası gol atmazsa ki atacağı kesin Sayın Bahçeli’nin Çünkü bu sosyolojik psikolojinin, oluşmuş olan algının yani Bahçeli’nin MHP si bilinçli şekilde Cumhur ittifakında Ak Parti’yi kontrol ediyor. Recep Tayyip Erdoğan’ı kontrol ediyor. Çünkü şimdi her ne kadar Bop eş başkanı dediysek te siyasal İslam’ında. Şuanda ülkenin geldiği durum daha önceden görmüştü Devlet Bahçeli’yi bu şimdi şimdi bakın nasıl yaptı. Haklı çıkartacak o golü atmak zorunda. Nedir o gol? İşte seçime, o ondan önce Ak Parti’yi seçime götürerek bitirme meselesi. Şimdi peki Mithat Sancar ile ne alakası var MHP’nin. HDP de diyor ki, bizsiz oy kazanamazsınız biz sizi kurtaracağız mealinde anlayın. Şimdi ne olmuş oluyor Bahçeli’nin rolünü HDP çalmış oluyor. Yani o %10’u oyumuz var en az, %10-12 diyorlar da maalesef ki. Yani dolayısıyla o oyla ancak Ak Parti’den, bu günkü konjonktürden, Tayyip Erdoğan’dan kurtulursunuz. Sizi de biz kurtardık. İşte CHP de dedim ya, bu Türk milletini minnet altında bırakmak. İşte bu rolü MHP bu algının, meydana çıkmış o sosyolojik algının ekmeğini HDP’ye yedirmemek için son günlerde daha da sinirini artırdı Sayın Bahçeli. İşte bu da bir göstergedir. Yani rol çalma diyor HDP’ye. Bu iş benimdi, ben bu kadar… MHP’yi  işte bu hale getirdim, küskün ordusu yarattım, bu partiden 2 pari meydana çıktı falan. işte Ümit Özdağ bey, İYİ parti falan, daha küçük oluşumlar falan. Yani bu pası atmak zorunda. Eğer atmazsa ne olur. Bahçeli tarihe nasıl geçeceğini biliyor. Ama öyle bir fırsat önüne geldi ki, işte bu pompalamalar yapıyorlar dedim ya sosyal medyada; işte Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını ve Ak Parti’nin hayatını bitirmekle görevli Devlet Bahçeli başarmak bunu başarmak üzere ve bunu başardı. İşte devlet bahçeli bu golü atarsa, Bahçeli MHP’sini tarihe geçirmiş olacak ve herkes diyecek ki tekrar o milliyetçi jargon ve milliyetçi kesim diyecek ki işte gördün mü ve hatta küskünler diğerleri helal olsun çünkü ona göre de bir hikâye yazılır ona göre de açıklamalar olur işin sonunda. Dolayısıyla da son tahlilde konuşulacak kelimelerle bu hikâye anlatılırken işte Devlet Bahçeli’yi şunu bunu dedi ama işte efendime söyleyeyim bu kadar lafları sineye çekti ama sonuçta neymiş vatanını milletini ve turan taktiğiyle üstüne çekerek boğdu dedirtecek bir gol. İşte 4.sü bu.

 Mithat Sancar’ın 3 gün önceki konuşmaları ve 3 günden beri yapılan yayınlar ki bu günümüzde de artacak. Bu konuşma yayınladıktan sonra da bakın sosyal medyaya aynı bu konu başlıklarına bakın. İşte 2 tane isim verdim size Memduh Bayraktar, Sabahattin Önkibar gibilerden. Diğerlerine hepsine bakın konu başlığını yazın sosyal medyaya. Bahçeli, Erdoğan’ın siyasi hayatını bitirmekle, AKP’yi kontrol etmekle görevli ve bunu başardı başarıyor falan. Bu pompalamaları görün işte bu taktik goldür. 4. Söyleyeceğim mesele buydu. Şimdi bakın bugün seçim olsa nereden düşünüyorsun kesin kaybedeceklerini diyenlere de bir çift bir şey söyleyeyim.

 Bakın arkadaşlar bugün Türkiye’de %100 seçmenin içerisinde %20’si ideolojik seçmen haline gelmiştir. Ekonomik krizden de artık önünü göremeyen, yarına umutla bakamayan işte birçok parametresi var. Yani bugün seçim olsa taş çatlasın bu ülkede %20 seçmen ideolojik bakar. Yani ben ülkücüyüm şuna oy vermem, ben solcuyum buna oy vermem ben işte bilmem neyim. Bunun da yarısı HDP’lidir emin olun. Onlar ideolojik bakıyor meseleye. İster aç kalsınlar, susuz kalsınlar şu kalsın bu kalsın meselesini demiyorum yanlış anlaşılmasın ama ideolojik bakarlar. Geri kalan cumhuriyet tarihinde olmayan anketlere yansıyan mesele şudur %80 üzerinde hatta bu %20 bile yüksek bir rakam ama ben hadi iyi bir şekilde onlara cevap vermiş oluyum hadi %20 diyelim. Gerisi ideolojik bakmadığı için bu seçim bugün yapılsa kaybedecekler ve bunlar bunu görüyor bilimsel olarak çalışıyorlar. Artık olağanüstü hal ile, Suriye’ye savaş açar mı? Hayır. Ordu bir yere kadar işi götürür. Daha önce de söyledim ordunun yapacağı her hareketi bir Türk olarak biz destekleriz hatta biz gideriz hiç sıkıntı yok ama artık millet buna da bakmıyor. Yani Yunanistan NATO ülkesi bu yunan uyduruğu Osmanlı artığıydı biz yönettik yıllarca. Dolayısıyla onların hırlaması gürlemesi ancak bu şu anlama gelmesin konumuz o değil. Dış politikada sıkıntımız var, Amerika bizi çevreliyor NATO vasıtasıyla şununla bununla falan şimdi konumuz o değil onunla ilgili bir sürü konu yaptım biliyorsun Gökhancım onlarla ilgili görüşlerimizi açıkladık. Aslında NATO programı yapmak lazım NATO’dan çıkarsak ne olur, çıkmazsak ne olur. Ayrıca söyledik bir an önce çıkalım diye ama hala bazıları ama şu ama bu… Ya kardeşim biz Milli mücadele savaşını, Çanakkale savaşını biz NATO ile mi yaptık ya? Biz Türk milletiyiz be. Neyse konjonktürel strateji meselelerinde devletin bakış açılarını ön planda tutarak konuşmak lazım ama konumuz bu değil. Şimdi AKP bırakın sandığı verecek mi vermeyecek mi, bırakın işte 3. Aday olacak mı olmayacak mı, erken seçime gidecek mi gitmeyecek mi ya da olağanüstü bir hal mi kurgulayacak ülkede bir kaos mu Sadat madat hikayeleri filan hayır arkadaşlar. AKP bugün ana muhalefet partisi olmayı üst kademesi o birinci halka kabullendi ve politikalarını öyle geliştirecek. Dolayısıyla tabi ki kendi seçmenine bunu hissettirerek değil fakat yaptığı politikalar bakın ne demiştim 23 Ekim 2021 Kambaba-19 videosunda: Bilinçli bir şekilde birçok laflar söylenecek, bilinçli bir şekilde yanlış politikalar üretilecek. Her yanlışlık yapıldığında o videoyu hatırlayın dedim. O videonun içeriğinde var izlerseniz göreceksiniz.

Haa şimdi de diyorum ki bu yanlışlıklar mesela ne diyor biz nas ile hareket ediyoruz diyor. E nas Allah’ın ayeti filan meselesi hadi gelmişken şimdi söyleyelim. E peki onunla hareket ediyorsun sonra da sürtük diyor af buyurun. Onunla ilgili eleştirel bir karikatür de yaptım biliyorsunuz ama sonra da diyor ki ben milletimin ağzıyla… hani nas ile konuşuyordun ama şimdi diyorsun ki milletin ağzıyla konuşuyorum. Yani karar verin nasa mı, Allahın ağzıyla mı? Milletin ağzıyla mı? Kaldı ki Türk milletini tenzih ederim yani o ağız milletin ne kadarında var o tartışılır. Şimdi arkadaşlar tabii en azından millette olsa bile siyasetin tepesinde olmaması gereken sözcüklerdir. Hani derler ya söz meclisten dışarı diye meclisten dışarı ama bunlar dışarı olması gereken sözleri meclisin içerisine soktular yani maalesef ki böyle.

Şimdi demek ki arkadaşlar 4 madde saydım ama siz bunu 1 madde üzerinde görün lütfen. Ana muhalefet olmayı kabullendi AK parti. Tabii ki 3’de 2 milletvekilleri gidecek. Bunlar zannediyor ki biz orada yine seçiliriz filan. Bir bilgi daha veriyim. 28 Haziran’da yani önümüzdeki günlerde Madrid’de NATO toplantısı olacak. Madrid’de biliyorsunuz toplanacaklar NATO ülkelerinin başkanları, görevlileri filan. Orada Stoltenberg dedi ki: “Biz her şeyi 28 ve 30 Haziran günlerine ayarladık” Türkiye ile de alakalı biliyorsunuz bu hani işte terörü destekleyen ülkeler var ya o namussuzlar onlar işte konuları da var da fakat başka bir öneri var. Sayın Erdoğan bu toplantılara katılacak yani 29’inde Madrid de olacak ve Madrid’de olduğu zaman bir görüşme yapması umuluyor. Kiminle? Joe Biden ile. Joe biden ile eğer görüşme yapabilirse bütün planlar AKP genel başkanı olarak dikkat ediniz AKP genel başkanı olarak kelimelerimi seçerek konuşuyorum dikkat ediniz lütfen. Eğer o görüşmede ha Türkiye işte şu ülkeler NATO’ya girer girmez ya da Suriye operasyonu, Yunanistan bilmem ne bunların hepsi farklı şeyler. Kaldı ki Yunanistan hikâye yani. Her zaman NATO, Amerika bu alçaklığı yapmıştır bize karşı. Türkiye ne zaman zora geldi o Yunan uyduruğuyla bizi güya tehdit ediyorlar. Ahmet Hakan’da utanmadan programını yapıyor CNN’de efendim bizim köprülerimizi vurabilirlerdi diyor o da ciddi ciddi emekli komuta kademesinde bulunan insanlarda tabi bir tanesi haricinde “ya olur mu öyle şey daha kalkmadan biz vururuz onları” dedi. Ağzına sağlık komutanımızın. Şimdi İsmail Hakkı Tekin paşadan bahsediyorum bu arada genelkurmay daire istihbarat başkanıydı kendileri. Yani bir de halka böyle şeyler var yani güya vatan millet Sakarya filan. Uşağın bir tanesi ufak çocuk bağıra bağıra ağlıyor. Annesini görmüş yataktan da çıkmıyor. 5-6 yaşlarında bir tanesi. İşte “vatan bölünmez, bayrak inmez, ezan susmaz” diye bağırıyor çocuk. Annesi diyor ki: “ula uşağım altına mı sıçtın yine” bunun karikatürünü yapmışlar hoşuma gitmişti. Yani her olayda bu kutsal kavramları kullanıyorlar ya yani şimdi Gökhan anladın mı?

Gökhan Demircan: Anladık anladık kambabam    

Oktan Keleş: Gökhan sen niye anladın mı diyorum biliyor musun? Sen anlarsan herkes anlar. Diyecekler ki ulan ben mi geri zekâlıyım ulan est. Hayır. Sesim geliyor mu anlamında diyorum anlıyorsun değil mi Gökhan? Neyse kıymetli izleyenler gönül sohbeti yapar gibi konuşuyoruz burada anlatacak o kadar çok şey var ki aslında.

Dolayısıyla da eee bunlar işte daha önce de seçime girdi ne yaptı kaybettiler. Davutoğlu vardı ya o zaman Başbakan istikşafi görüşmeler gitti geldi bilmem ne sonra bir daha seçime götürdüler ülkeyi yani olmaz demeyin. Bunlar ana muhalefet olmaya hazırlar. Tekrar söylüyorum sandık gelmeyecek diyen alçaktır CIA’in, MOSSAD’ın şunun bunun ya da kafasından zoru vardır ya da kaygı duyanlar filan onlardan bahsetmiyorum bunun borazanlığını yapan soytarılar birilerinin elemanıdır artı ya birazcık bu işi bilen biri olarak söylüyorum artı yok efendim seçimde bunlar devretmez diyenlerde aynı borazanlığı yapıyorlar. Bir de böyle bir şey oldu yani muhalefet o kadar bunun üzerine gitti ki adamın vereceği varsa vermez. Anladın mı Gökhan? Bir hikâye vardı ocakta anlatmıştım hatırlıyor  musun? Haberi yok adamın bir şeyden ama ulan ha öyle mi demek bu millet benden korkuyor vermem diye tamam o zaman vermem. Ya bu muhalefetin yaptığı yanlışlıklar saymakla bitmez. Muhalefetten kastımda birkaç partiyi zaten onlardan ayırıyorum onlarla işimiz yok yani. Hiç biri ile işim yokta hani olacaklar böyle biraz şey olanlar insaflılar filan millilik, milli değerlerimizi koruyan yani Türklüğümüzü, milletimizi, devletimizi, devletin bütün kurumlarının haysiyetini, milletimizin bütün renklerini bakın dili olsun, kültürü olsun fark etmez burada ayrımcılık yok, etnisite saymanın anlamı yok hepimiz birlikte Türk milletiyiz. Onların değerlerini, tarihimize sahip çıkan ya pazarda işte fişe bakıp da es geçmeyecek vatandaşımızın o konforunu sağlayacaklardan bahsediyorum anlatabildim mi? Yani mesele bu. Şimdi bunlar Bahçeli de HDP bu gollük pası şimdi durup dururken bir yerden sekerse futbol tabiriyle söyleyeyim kontrpiye kalıpta golü öbür taraf atmasın diye sinirlendi son zamanlarda.

 Pompalıyorlar bu 4 maddeye dikkat edin. Ak parti artık ana muhalefet partisi olma yolunda 1 son tahlilde. Tayyip Bey bilerek yanlış konuşuyor, yanlışlıklar yapıyor ve devam edecek bu da 2. Oyları %20’nin altına düşmek üzere düştüğü anda erken seçim olacak 3. Dolayısıyla MHP, Bahçeli bu golü atabilecek mi bu çok önemli zaten kızgınlığı ondan. Bakın Kemal Kılıçdaroğlu’nun alevi meselesi. Dedim ya alevi canlara selamlarımız olsun. Çok ayıp bir şey ya bu utanılacak bir şey yani Alevilikte bu toprakların bir değeri ya canlarımız ya. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Bakın Devlet Bahçeli de Kılıçdaroğluna o konuda destek çıktı geçen hafta dikkat edin. Neden? O paslık gol geldi ya o röveşata yapmak istiyor hatta 90’a takmak istiyor.  Çünkü Bahçeli, MHP algısını son tahlilde evet aslında böyleymiş filan dedirtecek çünkü bunu yazmak zorunda. Çünkü ülkede bir milliyetçi parti MHP’nin yani devlet için çok gerekli bir parti, ülke için çok gerekli parti ama işleyiş bakımından öyle bir hale geldi ki artık milliyetçiler arasında hiçbir önemi kalmadı gibi bir şey. Artık yani milliyetçiliği bilmeyen yeni nesillerde milliyetçiliği öğrenmek isteyen gençler dahi MHP’ye bakarak milliyetçi olamaz. Niye? Ya milliyetçiliği ayaklar altına aldırmışsın, andımızı kaldırmışsın, işte Öcalan’a ip atıyorsun ama sen idamın olmamasını imzalamışsın. İşte Ak partinin bütün olumsuzluklarına ortak olmuşsun. Bakın Saadet partisi Sayın Temel Bey biz onların şeylerine ortak olmayız dedi akıllılık yaptı dışarıda kaldı. Artı MHP’ye de şöyle dikkat edin. MHP hiçbir zamanda tabi poliste orada burada belki kadrolaşıyorlar. Mehmet Moğultay zamanında demişti MHP’lileri mi alıyım diye yani sol parti de öyle demişti herkes kadrolaşır falan filan bu siyasetin acayip bir hali. Liyakat önemlidir diyorum ya her zaman işi ehline vermek. Temel bey bunda dışarı kaldı fakat Bahçeli’de kendisi makam istemiyor yani kendisi hükümette yer almak istemedi yani oraya ortak olmak istemedi hep dışarıdan güreşti. O havayı o hani algı vardı ya kontrol ediyoruz ama dışarıdayım haa gözüm üstünde haa diye. Hâlbuki kızılcık şerbetini de yuttu denmediği laf kalmadı. İki tarafta birbirini suçlayacak bir pozisyonda. Yani AK parti her an herkesi bir şekilde ekarte edebilecek pozisyonda son tahlile şu kelimelerle devam edeyim ve bitiriyorum. Bakınız bunların hepsi kayıkçı kavgası. Rasim Ozan Kütahyalı denen o müstakbel o kodes çocuğu ben öyle bir tivit de attım. Ne dedi ya Ersan Şen anayasa profesörü ve Ümit Aksakal profesör bunlar hukukçu ya. Bunlar bizim köpeğimiz dedi herif bunlardan ne dava çıktı ne bir şey. Yani kayıkçı kavgalarına aldanmayın. O televizyonlarda her konuda her şeyi bilenler var ya hiçbir şeyi bilmiyorlar. Biliyorsun 10-15 tane video yaptım bir taraftan bana bir de rica geldi ya uğraşma şunlarla bunların suyu ısındı biliyoruz hepsini filan.  Gökhan kulağın şişti mi yavrum?

Gökhan Demircan: yok yok estağfurullah

Oktan Keleş: Bak şimdi peki erken seçim olacak mı? Evet, erken seçim kesin olacak ve bu senenin sonunda olacak plan bu. Reklam ajansları da hani şu partilere iş yapan reklam ajansları var ya isim vermeyim. Gitsinler şimdi hangi sloganları. Geçen bir tivitte attım biliyorsun değil mi? “al kurtul”, “ver kurtar” sloganları da hazırlamışlar. Ya bu muhalefet var ya ah ah. Bu faiz lobisiyle olan ilişkileri bu 4 unsuru unutmasınlar. Yani Ak parti bundan sonra kendi planları şu ana muhalefet partisi olmayı kabullendi. Dokunulmazlık zırhına bürünüp işte mügalataya getirerek 2 sene 3 sene içinde neyse parlamenter sisteme de geçer geçmez anlaşmaları öyle yapacak dolayısıyla kendileri de yargılanmadan böyle ucuz kurtulacak. Devlet’de de devamlılık esasiyeti üzerinden bunu yaparak bakın bu kelimeyi çok duyacaksınız devletin devamiyeti tabii ki öyle devleti ebed müddet o anlamda söylemiyorum. Onların propagandası şu olacak devlette devamlılık esastır dolayısıyla da bizim önceden attığımız imzalar sonradan karşılanmalıdır. Bunlar üzerinden anlaşma yaparak ana muhalefetteyken oraya geçerken ak partililerin bir kısmı da isyanda yani biz parti olarak niye Tayyip beye mahkumuz işte bazı isimler var aralarında bölük börçük. Dolayısıyla bir takımda diyor ki kardeşim ana muhalefette kalalım tekrar güçlenelim Tayyip bey de işte artık sağlık gerekçelerimi şununla bununla mı geriye çekelim başka bir adayla girilecek bu seçimlere göreceksiniz büyük bir ihtimalle muhtemelen. Tayyip bey de girerse kesin kaybetmeye girecek ana muhalefet olmak için girecek bu planlar doğrultusunda AK parti varlığını sürdürmeye çalışacak. Tabii ki ana muhalefete düştükten sonra düşmeden önce muhalefet ile bir anlaşmaları olur mu? Bakın bunun da altını çizelim bu da 5 olsun aslında 4 ama yani bugünkü muhalefette çeşitli gerekçelerle işte ülke tehlikede carttı curttu hikâyeleriyle filan. İşte onlarında yaşamını uzatacak anlaşma yapılırsa seçimden hemen önce muhalefetle bu 6’lı masayla olur yaparlar. Eğer yapmazlarsa ana muhalefete de düşerse Ak parti kesinlikle Tayyip Erdoğan sonrası bir dizayn, Tayyip Erdoğan işte ruhani bir lider gibi nasıl söyleyelim onursal başkan gibi görülüp altta bir yapılanma olursa onları o zaman konuşuruz. 4 maddeyi anladın mı Gökhan’ım?

Gökhan Demircan: Evet evet kambabam

Oktan Keleş: şimdi demek ki bunları anlattık bunları söyledik. Yüce Türk milleti hiçbir zaman karamsarlığa kapılmasın güzel günler var. Şimdi başka bir şey söyleyeyim. Şimdi bunlar gelecekte ne olacak diyecekler haklı olarak şimdi bu gelenler kim gelecek birinden kurtar öbürüne al. Bir geçiş ve onarım dönemi yaşayacağız. Yüce Türk milletini göreceksiniz Türk çağına girilmiştir Türk milletini göreceksiniz ancak orada maalesef ki milletin bir parçası olarak milletime de bir sitem yapmak istiyorum. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyen bir başbuğ Atatürk’ün mirası üzerindeyiz. Yani kendi ellerimizle maalesef ki yaptığımız işleri de bazen soruyorlar devlet nerede? Devlet burada bak dimdik ayakta. Sıkıysa git hadi devletin bir kurumunun kapısına da artistik yap bak devlet orada mı değil mi görürsün hadi git bir karakolun önüne. Devlet burada, bayrak göklerde. İşte devlet dimdik ayakta Türk devleti ama millet kardeşim kusura bakmayın hala kendi refahınızı, kendi konforunuzu, en azından bırakın onu ya gelecek nesiller için, torunlarımız için çalışmamız, onlara gelecek hazırlamak için seçimimizi iyi yapmamız gerekmekte. Bende soruyorum bana devlet nerede diyenlere: Ey Türk milleti biz neredeyiz? Bakın biz neredeyiz kendimle beraber. Allah hayırlar versin bu arada hiç kimse bizi bir şeyden kurtaramaz biz Türk milletiyiz. Yunanıymış, Amerikasıymış, İsrailiymiş şusuymuş maalesef ki dedim ya hıyar seçerken bile bakmadığımız yöneticilerimiz bugün İsrail ile nasıl anlaştılar. Daha önceki yazılarıma bakın onları da söylemiştim tek tek. Gün gün tarih tarih orada bakın yazıyor arşivde. O gün “one minute” dedikleri zaman ben ne demişim, bakın bu Esad ile de antlaşma yapılıp bu mültecilerden de kurtulunulacak göreceksiniz bakın bunlar gerçekleşecek.

Şunu söyleyeyim bakın bu Suriye meselesinde bir bilinmeyen bir şeyi de burada söyleyeyim de yarın öbür gün çıkarsa. Şimdi bu Suriyeliler bunlara ne teklif ediyorlar biliyor musunuz? Ey Türk milleti! Bak bu 5 olsun 5. Hala kalan Suriye sınırımızda mayınlı arazilerimiz var. diyorlar ki ya bunları Türk devleti temizlesin hepsini kalan yerleri de. Temizlenen yerleri bize açsınlar biz tarım yapalım orada kimler diyor biliyor musun? Suriyeliler. Diyorlar biz oraya yerleşelim. İşte asıl o zaman Suriye tarafından işgale uğrarız arkadaşlar. Buradan bunu da ön almak için söylüyorum gözümüz üstünüzde her konuda. Bu millet sahipsiz değil, yüce Türk devleti sahipsiz değil bunu herkes bilsin. Bakın bu çok tehlikeli. İşte şehirlerde şu mahallelerden 1200 mahalleden gidecekmişte bunlar çok önemli değil bunları 1 günde gönderirsin emin olun. Efendim uluslararası hukuka göre konuşsana bunlar mülteci değil falan diyorlar ben biliyorum neyin ne olduğunu. Sığınmacı nedir protokol açısından bunların uluslararası hukuktaki tanımı nedir geçici göçle gelenler filan geç onları bana anlatma öğretme de. Asıl tehlike şu işte gönderemezsiniz bunları uluslararası… Göndeririz kardeşim göndeririz öyle şeyler de var ki maddeler de bilerek açıklamıyor hükümet. Şimdi açıklarsa millet diyecek ki niye o zaman göndermiyorsunuz. Onlar kesinlikle gönderilecek ama işin tehlikesi o sınır boyunca tarım yapalım orada yerleşelim bu milyonlar kitlesi olursa ve oradan yine akın olursa işte o zaman güney topraklarımızı Araplaştırmış oluruz. Tabii ki bu olmayacak bunu teklif ediyorlar arkadaşlar bakın bunu bilin ama dediğim gibi takip edenler var her konuyu. Rahat olun, müsterih olun sitemimi de unutmayın. Bu süreç üstüne de ayet var. “Başınıza gelen musibetler kendi ellerinizle işlediklerinizdendir.”

Hadi kambaba olarak da dini bir şey de söyleyeyim. Yine Türk töresinden söylüyorum ve yüce başbuğumdan. Atatürk diyor ki “Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır.” Yani biliyor hani Atatürk’e de laf konuşuyorlar ya geri zekâlı tayfa. “Ama Türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”. “Ne mutlu Türküm diyene” diyorum. Tabiat ve kambaba videoları çekmeye devam edeceğim. Bu konuları konuşmamamı isteyen kitleye özür dileyerek bu konuları konuşmadan bir yazar 15 kitabı olan ve şu anda da baya bir çalışmalarım var 2-3 kitap daha çıkacak nasip olursa. İşte Adguk’u çalışıyoruz vs. hatta yayınlayacağız yakında. Kayıtsız kalmam mümkün değil geçmişim itibariyle de ama ne yaparsak yapalım arkadaşlar eleştirenler, eleştirmeyenler fark etmiyor. Bakın bizler hepimiz aynı toprağın mahsulleriyiz. Aynı yerde güneş vuruyor çamaşırlarımız kuruyor, domateslerimiz kızarıyor. Dolayısıyla aynı yerin havasını, oksijenini soluyoruz. Edebiyat, felsefe yapmayım şimdi. Birbirimizi eleştirirken birbirimizi ötekileştirerek değil birbirimizin menfaatini korumak, kendini korumak ilkesinden yola çıkarak yapılmalıdır. Bakın ilk ilkel toplulukları bile öyleydi. İlkel topluluklarda ne vardı ilk insan kendi çocuğunu korudu. İlk insanlar kabilesi diyelim ilk insan derken anlayın. İşte neolitik daha erken neolitik dönemde anlatılan hikaye nedir? İnsanlar kavimleşmeden önce kabile kabile kendi çocuğunu korudu neden? Neslini o sürdürecek. O sürdürürse avlanmayı avlayıcılığı, toplayıcılığı her neyse o zaman ki konjonktür yapacak ve kendi ihtiyacı vardı o çocuğa. Ve o çocuğun her türlü sağlığıyla, hayvanlardan, düşmanlardan korunmasını yaparken karşı kabilesinin de çocuğunu korudu neden biliyor musunuz? çünkü o çocukla bu çocukla evlenecek ve türeyecekler vs. yani ötekileştirmek değil ilkel insanların bile – ilkel insanlar bizim anladığımız anlamda değil- ilkel bir dünya yaşanmış ama akıl hayal edilmeyecek şekilde de üstün çağlar yaşanmış o da ayrı konu defaatle yaptık onları yapacağız da nasip olursa.  Hepinizi sevgiyle, saygıyla, hürmetle, hasretle selamlıyorum. Sürçü lisanımız olduysa affolsun yani uzun sürdü ama siz istediniz napalım yani. Görüntü almıyoruz bunu telefon aracılığıyla yaptık. Gökhan teşekkür ediyorum.

Gökhan Demircan: Rica ederim kambabam değerlendirmeleriniz çok güzeldi teşekkür ediyoruz. Herhâlde dinleyenler memnun kalacaktır diye düşünüyoruz.

Oktan Keleş: İnşallah. Onların bileceği bir şey tenezzülü onlara ait. Onların bir manada gönüllerinin önünde eğiliyorum herkesin küçük, büyük fark etmez biz onları aştık çok şükür. Çokta zorlanmadık yani eneden meneden falan filan. Şimdi kamlığa devam ediyoruz, Türk kültürüne devam ediyoruz ve Türk dünyasıyla ve bir de Amerika’dan bu sene gelecek olan Kızılderili kabile reisleri var. Altaylardan gelen Akay Kine vardı selam olsun televizyon programı yapmıştık. Onlarla da bir program yapacağız prensipte anlaştık nasip olursa çünkü pandemi içerisinde iptal etmiştik işte bu yasaklardan filan dolayı. Tarihimize, tabiatımıza ve kültürümüze tekrar yön vermek, yeni nesile aktarmak için çalışacağız. Şimdi şunu unutmayın 28 Haziranda ki Madrid’de ki o toplantı da Sayın Erdoğan ve Biden görüşmesinden çok umut bekleniyor. Eğer Biden, Sayın Erdoğan’a bazı alanlar açarsa işin rengi farklı bir noktaya gitme ihtimali de var fakat çok düşük bir olasılık. Yani Türkiye’de Haziran ayı sonu 30 Haziranda bitiyor toplantılar. Yani 1 Temmuzdan sonra farklı bir siyasi atmosfer olacak ve ondan sonra herkes görecek ki bu konuşmalar artacak AKP artık ana muhalefete razı olacak pozisyonda siyasetler üretildiği kulislerde konuşulacak. Öğreteceğiz, öğreneceğiz hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum…

Ne mutlu Türküm diyene!

Tengri biz menen!

Doğrular benim olsun demiyorum, yanlışlar bizim olsun doğrular sizin olsun gönüllerinizden öpüyorum.


 Not: Videoyu yayına hazırlayan  Fatih Erdoğan'a, konuşmayı deşifre eden Fatih Yıldız'a, Esra Sert’e, Kazım Kubilay’a ve  Yunus Emre Yıldırım’a teşekkür ederiz.

  



Bu haber 12,970 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    11,171 µs