En Sıcak Konular

Türk Ataların İnsan Evrimindeki Yeri

15 Eylül 2020 09:23 tsi
Türk Ataların İnsan Evrimindeki Yeri Dudu Bozkurt Yazdı...

TÜRK ATALARIN İNSAN EVRİMİNDEKİ YERİ

İnsanın Biyolojik Evrimine İlişkin Olarak Kazım Mirşan’ın ALTI YARIQ TİGİN Kitabı Üzerine İncelemeler-2

Daha önceki bu konuyla ilişkili ilk yazımızda insanın biyolojik evrimini Kuran ve bilimsel araştırmalar ışığında incelemeye çalışmıştık. Konunun devamına ilişkin ikinci yazımızda ise Kazım Mirşan’ın konumuza ışık tutan “Altı Yarıq Tigin”  okumalarını o günkü bilimsel bulgular ve birtakım ayetler ve öğretiler ışığında açıklayan “Akınış Mekaniği- Altı Yarıq Tigin” kitabını anladığımız kadarı ile izah etmeye çalışmış ve Altı Yarıq Tigin yazılarında dünyadaki Türklerin uzay kökenli atalarının (OT-OZ/ON-OĞ) insan evrimindeki etkilerinden bahsetmiştik. Bu yazımızla ise OT-OZ/ON-OĞ kavramlarını ve Türklerin Göksel temellerini daha derinlemesine incelemeye ve anlamaya çalışacağız.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki;  Altı Yarıq Tigin yazılarında kişi-oğlunun tüm evolusionu bir takım sistemler ve öğretiler ışığında izah edilmiş bulunmaktadır. Burada zihinlerimizde bir şema oluşması açısından Sayın Oktan Keleş’in 14/03/2020 tarihli Ankara’da Ata Derneğinde yapmış olduğu “Ataların İnancı” konulu konuşması bize yol gösterecektir.

Sayın Oktan Keleş konuşmasında dünyadaki  insan tarihinde 8 çağın olduğunu belirtmiş ve bunların adlarının Biyolojik Çağ, Büyü Çağı, Mitolojik İnsan Çağı, Tanrısal Düşünce Çağı, Dinsel Düşünce Çağı, Akılcı İnsan Çağı, Bilimci İnsan Çağı, Bilimin Ürettiği Sonuç Olan İnsan Çağı olduğunu izah etmiş ve bu çağları “inanç” bağlamında değerlendirmişti. Bizim yazımızın konusu ise “inanç” olmamakla birlikte söz konusu anılan çağların insanın biyolojik ve zihinsel gelişimini de ortaya koyması sebebi ile konumuzun çerçevesinin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.  Bu kapsamda daha önceki yazılarımız Biyolojik Çağ, Büyü Çağı, Mitolojik İnsan Çağına ilişkin doneler içermektedir. OT-OZ/ON-OĞ olgusunun  insanlık tarihinde meydana gelmesi ile zihinsel evrim tetiklenmiş ve yeni bir çağ geçişi meydana gelmiştir.

Altı Yarıq Tigin yazılarında ilk olarak “Sezgi Veya Tefekkür Yoluyla Edinilebilen Bilgi/olguyu  Erdem Yapan Namdar OT-OZ’a, Kosmos Rex Honorisinin (Hükümdar Onuru) Nuru İle Irk Muvaffakiyeti Zaferler Lideri Peygamberliğine Vahiy Oldu. Kosmik Dünya hükmündeki Işık-Nous (oluşu gerçekleştiren doğasal devim,) Sınır Bilin Lider peygamberliğine vahiy oldu. Uzay Gemisine Gün Işığı Hızı Veren Liderin Kendisine Vahiy Oldu. Tüm Düşünme Yeteneklerinin Yaratılışı İçin Bir Vahiy Oldu.” Denilerek sezgi ve derin düşünme ile elde edilen bilgiyi “erdem” yapan namlı OTOZ’a verilen Yarlığ/vahiylerden 3 tanesinden bahsedilmektedir. Şimdi bu üç Yarlığ/vahiyi daha detaylı  incelemeye başlayarak konuyu daha açık ve anlaşılır kılmaya çalışalım:

 

  • OT-OZ Nedir?

İlk Yarlığ       : İT ÖKÜ İR İRİNÇÜ-AT UQUZ -OTOZDA, ON OĞUR ÇUR YARIQI UR-ONU, AT ODUN UÇI- ÖGİSİ-KE YARLIQ BOLTI.

 

Manası           : İcra Gnosisini (Sezgi Veya Tefekkür Yoluyla Edinilebilen Bilgi) Erdem Yapan Namdar OT-OZ’a, Kosmos Rex Honorisinin (Hükümdar Onuru) Nuru İle Irk Muvaffakiyeti Zaferler Lideri Peygamberliğine Vahiy Oldu.

Kazım Mirşan bu yarlığın İYİM-ON’da Türk ırkı ve bu ırkın kişi-oğlunu ıslahını konu ettiğini kitabında belirtmektedir. (Terimlerin manası için bkz: https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7935/kazim-mirsan-in-alti-yariq-tigin-kitabi-uzerine-incelemeler-1) Peki bu ne demektir ve bu olayı tarihimiz ile nasıl izah edebiliriz?

Kazım Mirşan Hoca Pre- Mısır yazıtlarından, tevrattan ve Türk söylencelerinden OT-OZ kavramını “ışık hızı ile giden gemiler ile gelerek yeryüzünde teşekkül eden varlıklar” olarak tanımlamıştır. Pre-Mısır yazıtlarında geçen ve “asüman cisimlerine gidebilmek için yanma ateşi” manasına gelen cümleyi ve Tevrat’ta Yaratılış 3’üncü bölümde geçen “(23)Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı. (24) Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.” “yaşam ağacının yolunu denetlemek için Aden Bahçesinin doğusuna her yana dönen alevli kılıç yerleştirme” olgusunun da OT-OZ kavramı olduğunu ifade etmektedir.

Yine Kazım Mirşan’ın bir başka delil olarak gösterdiği husus ise, Altı Yarıq Tigin’in devamında yer alan “OL-ONİ İÇREKİ SÜDE KELÜRMÜS ÜÇ YARIQDA ÖGE KE BİR YARLIQ BOLTI. (Kosmos Dünyası Hükmündeki Ordu İle Getirilmiş Üç Nurun/ışığın  Sahibine )” Altıncı yarlığda geçen  “üç nur/ışık” kavramı ile Türklerin ÜÇ-ON (üç kozmik) ırkından oldukları yönündeki kabulün benzer nitelik taşıdığını vurgulamıştır. Buradan kasıt Üç kozmik ırkından olma, yani Türklerin efsane ve mitolojisinde de kendi kökenlerini yersel ögelerde değilde göksel ögelerde araması ve ortak yön olarak “üç” kavramının sözlü gelenek içerisinde aktarılmış olma ihtimalidir. Her ne kadar OT-OZ  kavramı bilinen sözlü gelenekte yer almamakta ise de, OT-OZ’un vasfı ve fonksiyonu ile ilgili olarak “ÜÇ YARIQ/ÜÇ IŞIK” kavramının ÜÇ-ON kavramı ile süregeldiğini ileri sürmek mümkün görünmektedir. Kazım Mirşan ÜÇ-ON’larla ilgili olarak Hoytı Tamır gündeliklerinde -Orhun Irmağı vadisinde bulunan ve bu adı taşıyan kayalıklara yazılmış yazılardır. İÖ. 879 – İÖ. 516 yılları arasında yaşanan günlük önemli olaylar kısa kısa birkaç satırla vurulmuştur.- geçen “üçler savaşı kutlu olsun” tabirinin ÜÇ-ON’lara işaret ettiğini izah etmektedir.

OT-OZ kavramının manasına ilişkin olarak kısaca özetlediğimiz bilgilerden sonra OT-OZ kavramını ve insanlığın evrim ve gelişimindeki etkisini ve OT-OZ’larla Türklerin dünyada sahneye çıkışlarını daha derinlemesine incelemeye çalışalım.

  • Altı Yarıq Tigin Yazılarının Açıklanmasında Kullanılan Metod ve İlkeler

Kazım Hoca, Altrı Yarıq Tigin yazılarını okuyup izahını yaparken -daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere- bir çok bilim dalından yararlanmakla birlikte, yazıları izah etmede I-Ging öğretisi ile birlikte Tanrı determinizmi diye ifade ettiği Fussilet Suresi 11’inci ayetteki “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, göğe ve yerküreye,"İsteyerek veya istemeyerek, geliniz!" dedi. İkisi de,"İsteyerek geldik" dediler.” İfadeden yola çıkarak “isteyerek geliriz” ilkesinden, “makro dünyada ne var ise mikro dünyada ondan farklı bir şey yoktur” diye tanımlanabilecek iç benzeşikliği kanunundan ve ayrıca dualite prensibinden yararlanmıştır. Bu ilke ve prensipleri esas almak suretiyle bir çok matris, heksagram ve trigram oluşturmuş ve Proto-Türkçe ve Proto-Mısır kaynaklarından faydalanarak Altı Yarıq Tigin’i açıklamıştır. Kazım Hoca I-Ging’den faydalanmasının sebebini “I-Ging kehanet için yazılmış olan Çince bir kitabınn  adıdır. Kim tarafından yazıldığı bilinmeyen bu kitabınhayret verici yönü, OR-OĞ AR ‘ları esasına göre, Altı Yarıq Tigin bahsine tekabül eden 8 işaret kullanması ve bu trigramlardan Altı Yraıq Tigini yorumlayıcı heksagramlar teşkil etmesidir.” Diyerek izah etmiştir.

Mirşan Hoca, Proto-Türkçe ve Proto-Mısır kaynaklarından ise makro ve mikro dünyadaki kişi-oğullarını ve bu kişi-oğullarının isimlerini, ne zaman, nerede ve nasıl yaşamış olabileceklerinin tespitinde faydalanmıştır. Yine Tabığaç okullarında Türk Alfabesine ilişkin olarak okutulduğu düşünülen belgeden (daha önceki yazıda bahsedilmişti) ve ayrıca Tibet Çarkından faydalanmıştır.

 

 

Tibet Çarkı

  • İnsan Evriminde Var Olan Makro ve Mikro Dünya İnsan Türleri

Kazım Mirşan bilimsel veriler, teolojik bilgiler ve kadim öğretilerden faydalanarak insan evriminde etkili temel 6 kavram ve olgudan bahsetmektedir. Kavram diyoruz çünkü, Kazım Mirşan tarafından bunlardan bir kısmı kişi-oğlu olarak kabul edilmiş bir kısmı, uzay halkı/insanı olarak kimliklendirilmiştir. İnsanlığın evriminde etkili olan 6 kavram şunlardır: ED-AT, İT-AT, UB-ÖK, BU-ÖK, ON-OĞ ve OT-OZ.

ALTI YARIQ TİGİN yazılarında OT-OZ ve ON-OĞ kavram/olgularından bahsedilirken diğer dört kavram Proto-Türkçe ve Proto-Mısır kaynaklarından faydalanılarak Kazım Hoca tarafından tespit edilmiştir. Bizim yazımızın konusu OT-OZ ve ON-OĞ kavramları ile bu kavramların Türklerle ilişkisi ve insanlık tarihindeki etkileridir. Ancak bu amacımızın gerçekleştirebilmek adına diğer dört kavramdan da kısaca bahsetmemiz gerekmektedir.

  • Ana Yaratık ED-AT’lar ve Ondan Olkunan İT-AT’lar

ED-AT;  ana yaratıktır. İT-AT ise  bu ana yaratığın impulsu ile oluşan yaratıktır. Bu iki kavram “isteyerek geliriz” kanunu gereğince dublet halindedir. ED-AT’lar makro dünya ya da OL-ONİ varlığıdır. İT-AT’lar ise yeryüzü yani mikro dünya varlığıdır. Burada ED-AT’lara ilişkin olarak Kazım Hoca biyolojik açıdan da değerlendirmelerde bulunmuş olup, her ne kadar biri diğerinin olkundurması ile oluşmuşsa da ED-AT’lar ile İT-AT’ların kan genlerinde farklılık olması gerektiğini ortaya koymuştur. Buna göre,  A geni yeryüzü ile uyumlu olmakla beraber bunun yanında yeryüzü ile uyumu kısıtlı olan B geninin teşekkülünün göksel bir kaynakla olabileceğini ifade etmiştir. Konu kitapta detaylı izah edilmiş olunmakla birlikte burada kan grupları bahsine bu kadar değinmekle yetineceğiz. Yine Kazım Hoca ED-AT’ların kromozom sayısının 24 olduğunu, İT-AT’ların ise 23 kromozomlu olduğunu ifade etmektedir.  Tabıgaçta Pre-Çince’de ED-AT’lar ölümsüz varlıklar olarak bilinmekte olduğu da yine Mirşan Hoca tarafından belirtilmiştir.

  • Kişi-Oğlu, Apes (Kuyruksuz Primat) Ve Maymunların Ortak Atası: EM-BUĞ Ve Nuh Kıssası

EM-BUĞ, kişisi İT-AT  kişisinin bir varyantıdır. 25 kromozomlu ve kişi-oğlu, apes (kuyruksuz primat) ve maymunların ortak ceddine denilmektedir. Zamanımızdan yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamışlardır. EM-BUĞ zaman içerisinde mutasyona uğramış ve ÜÇ-YARIQ KİŞİSİ teşekkül etmiştir. ÜÇ YARIQ KİŞİSİ tanrı determinizmine uygun olmadığından yok olmuştur. Yine EM-BUĞ kişisinin mutasyonundan BİR YARLIQ KİŞİSİ meydana gelmiştir.

Burada yeniden Altı Yarıq Tigin’e dönecek olursak Kazım Mirşan Hoca “Tüm düşünme yeteneklerinin yaratılışı için BİR vahiy oldu.”  Cümlesinin EM-BUĞ’a işaret olduğunu, akabindeki “Nurların nurlu kalabilmesi için BİR nuru vahiy oldu.” Cümlesinin ise ÜÇ YARIQ KİŞİSİni anlattığını düşünmektedir.

Burada Nuh Peygamberin tufanda gemiye binmesi ve oğlunu Yaratıcı’nın emri ile gemiye almaması olayını EM-BUĞ, ÜÇ-YARIQ KİŞİSİ ve BİR YARLIQ KİŞİSİ üzerinden değerlendirmek bizlere yeni ufuklar açacaktır. Araf Suresi 69’uncu ayette “Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” denilerek Hud peygamberin kavmine yönelik hitabına yer verilmiştir. Hud peygamber kavmine,  kendilerinin Nuh Kavminden sonra ONLARIN YERİNE GETİRİLDİKLERİNİ VE YARATILIŞ İTİBARİYLE ONLARDAN DAHA ÜSTÜN KILINDIKLARINI söylemektedir. Yaratılış itibariyle üstünlük olgusu ile Nuh kavmi ve Hud kavmi arasındaki tür farklılığı ya da insan evrim basamağındaki üstünlük anlatılıyor olmalıdır. Bunun işaretini ise yine Kuran’da Hud Suresi 45 ve 46’ıncı ayetlerde görebilmekteyiz. Ayetlerde “Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedensin. Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.”  Denilmektedir. Nuh peygamber oğlunun ailesinden olduğunu söylerken Yaratıcı onun ailesinden olmadığını söylemekte ve “ innehu amelun ġayru sâlih(in)” yani “şüphesiz o uygun bir iş değil.” Demektedir. Kanaatimizce “ailenden değil.” İbaresi ikisinin yaratılış açısından farklılıklar arz ettiğine -genetik ve mutasyon kaynaklı(!)- işaret etmektedir. Yine “uygun iş değil” ifadesi ise klasik tefsirlerdeki “ oğlunun uygun iş yapmadığı” yorumunun aksine, onun yaratılış itibari ile insan evrimi açısından uygun olmadığı anlamının ihtiva eder gibidir. Bu izahımız, EM-BUĞ kişisinden olkunan ÜÇ-YARLIQ KİŞİSİ ve BİR YARLIQ KİŞİSİ  bahsi ile örtüşmektedir. ÜÇ-YARLIQ KİŞİŞİ Nuh Kavmi, BİR YARLIQ KİŞİSİ ise Hud kavmi olabilir. Daha önceki yazılarımızda farklı insan türlerinin bir arada yaşadığına ilişkin bilimsel bulgulara değinmiştik.

  • Yabani Adam UB-ÖK  ile İsmail ile İshak Peygamber İlişkisi

UB-ÖK ise, bilimsel açıdan yabani adamdır. Mirşan Hoca Tevrata göre İsmail peygamber olduğunu düşünmektedir.

  • OT-OZ’ların Müdahalesi ile Islah Edilerek Oluşturulan BÜ-ÖK’ler ile Sümer/Kengerler  Arasındaki İlişki

BÜ-ÖK ise, Altı Yarıq Tigin’in “Kozmik Dünya Hükmündeki Işık-Nous Sınır Bilin Lider Peygamberliğine vahiy oldu.” Cümlesinde bahsi geçmektedir. Mirşan Hocaya göre bu cümle ile İYİM-ON’da Sümer Bili ve OT-OZ’lar aracılığı ile yapılan mutasyonla ıslah edilen kişi oğullarındaki medeniyet doğuşu konu edilmektedir. Burada müdahale edilen kişi-oğlu UB-ÖK’tür.  Ancak genetik kanunları çerçevesinde uzun bir dönem boyunca her iki kişi-oğlu birarada yaşamıştır. Ve maalesef söz konusu farklılıktan dolayı tarihimiz bir çok kız ve erkek çocukların ölümüne tanık olmuştur. Nitekim “Kızlar Allah’ında oğlanlar bizim mi?” , “Allah bize oğlan çocukları verip de meleklerden kız mı tuttu?” denilerek kız çocukları ve Mısır’da ise erkek çocuklar öldürülmüştür. Bu çatışma öyle ki yakın tarihimize kadar Araplarda kız çocuklarının öldürülmesi şeklinde dahi yaşatılmıştır. (İlgili bir takım ayetlere ilk yazımızda değinmiştik.)

Sümer Devletinin tarihi her ne kadar M.Ö 3200 olarak verilse de Sümer Tabletlerinde anlatılan olaylar bu devletin temelinin bu tarihten çok daha önce olduğu izlenimi vermektedir. Öyle ki Sümerler/Kengerler dünyadaki bir çok hayvan ve bitkiyi ehilleştirdiklerini hatta insan yarattıklarını anlatmaktadırlar. Tarihi bir olgu olarak Sümer Tabletlerinde Sümerlerin dünyaya ilk geldiklerinde dünyanın farklı bölgelerinde insan yaptıkları/yarattıklarına dair yazılar ile  Altı Yarıq Tigin’in “Kozmik Dünya Hükmündeki Işık-Nous Sınır Bilin Lider Peygamberliğine vahiy oldu.”  İfadeleri birlikte değerlendirildiğinde  söz konusu müdahalede OT-OZ varlıklarının açıkça rol aldığı hususu da netlik kazanmaktadır. Kazım Hoca “Sınır Bilin/Sınır devleti” ibaresini “Sümerler/Kengerler” olarak kabul etmiştir.

 Kazım Hoca, BÜ-ÖK kişisinin Pekin kişisi de diyebileceğimiz kişi olduğunu ve  günümüzden 300.000 yıl öncesinde yaşadığını düşünmektedir. Eğer BÜ-ÖK kişisinin mutasyonla ıslah edilmesini Sümer/Kengerlerin başlangıcı olarak kabul edersek iki durum meydana çıkar: 1- Sümer/Kenger tarihi 300.000 yıl önce başlar. 2- BÜ-ÖK kişisi  insanın evrimi yönünden zihinsel bir evrim de yaşamıştır. Yani BU-ÖK çağının en zeki kişi-oğludur.

Bilindiği üzere, tarihçiler halen Sümer/Kengir medeniyeti gibi yüksek bir medeniyetin nasıl bir anda ortaya çıktığını bilimsel kabul edilen olgular çerçevesinde açıklayamamaktadır. Yine Maya’ların kültür ve medeniyet seviyesinin de nasıl ortaya çıktığı bilim çevrelerince tam olarak izah edilememektedir. Ön Maya kültürü kesin kabul görmemekle birlikte 10.000 yıl öncesine kadar tarihlenebilmekte ve yine ilk Sümer Devletinin M.Ö 3200 yılında kurulduğu kabul edilmektedir.  Kabul edilen tarihe göre ise dünyamız M.Ö 10.000-5500 yılları arasında genel itibari ile Orta Taş Çağı(!) ve Cilalı Taş Devrini(!) yaşamaktadır. Gerçekten de arkeolojik buluntular Sümer, Maya, İnka ve Antik Mısır gibi medeniyetlerin çok daha ileri bir teknoloji ve zihinsel gelişmeye dayalı yaşam sürdüklerini gösterirken, aynı dönemlerde daha ilkel kavimler de bulunduğunu ortaya koymaktadır. Tabiki, bulunan çanak-çömlek vs. Ye bakarak bir toplumun ilkel olduğunu söylemek mümkün olmasa da, anılan medeniyetlerin ortaya koydukları eserler çok daha üstün bir zihinsel fonksiyona ve üstün bir medeniyete işaret etmektedir. Bu itibarla OL-ONİ/uzaylı olan ve Altı Yarıq Tigin’de “İcra Gnosisini (Sezgi Veya Tefekkür Yoluyla Edinilebilen Bilgi) Erdem Yapan Namdar OT-OZ” olarak övülen ve “icrada” görevli oldukları anlaşılan OT-OZ’ların dünyamıza ve insanlığa yaptıkları bir müdahale tarihi olgu ve bulgular ile de uyuşmaktadır.

Online yayınlanan Ant Kitabında Sayın Oktan Keleş, Allah’ın kudret eli ile görevlendirdiği kişilerce Adem’i yarattığını ve sonrasında  Allah’ın meleklere “Yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediğini, meleklerin ise “Bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” diye cevap verdiklerini ve bu cevabın meleklerin Allah’ın yarattığı Adem’den habersiz olduklarını yani Allah’ın Adem’i yaratırken kudret eli ile kullandığı “görevlilerin” melekler olmadığını izah etmişti. Burada “Adem’in yaratılması” bir süreci kapsayan olgudur.

Sümer tabletlerinin bir çoğunun Tabletlerde anlatılan Gökten İnenlerin çekilmesine yakın yazıldığı anlaşılmaktadır. Yine bir çok tabletin Irak Savaşı sırasında ve sonrasında yağmalandığı ve ortadan kaybolduğu hususunu da unutmamak gerekir. Bir başka husus olarak ise, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ Hanımefendinin bir makalesinde “Yalnız şunu belirtmeden geçemeyeceğim; Sumerlilerin yaradılış efsanesinden biraz farklı olan Babil yaradılış efsanesinden Türklerden bir iz bulamamam oldukça ilginç” diyerek gözüne çarpan bir gerçeği ortaya koymasıdır. Babil Tabletlerinde sanki kasıtlı bir şekilde Türklerin izlerine yer verilmemiştir. Tüm bu durumlar da insanın evrimi ve yaratılışı hususunda tarihteki Türklerin izinin örtülmeye çalışıldığı izlenimi vermektedir.

  • Dünya Formuna Uygun Olarak Dünyada Yaşayan Uzaylı Türk Atalar: ON-OĞ ve OT-OZ kişisi

OT-OZ’lar ON-OĞ’lar tarafından olkundurulmuştur. Altı Yarıq Tigin’de “ON OĞUN ÇUR YARIQI UR-ONU (Kosmos Rex Honorisinin (Hükümdar Onuru) Nuru İle Irk Muvaffakiyeti)” denilerek geçmektedir.  Kazım Hoca burada ON-OĞ’lar ile OT-OZ’lar arasında ED-AT ve İT-AT’lara benzer bir durum  olduğunu söylemektedir. Buna göre ON-OĞ’lar da ED-AT’lar gibi makro dünya varlığı ya da uzaylıdır. 

Burada ON-OĞ’lar ile Türklerin ilişkisini de ortaya koymak gerekiyor. “ON” kavramı kozmoz manasına gelmektedir. “OĞ” ise şeref manasındadır. Türkler kendilerine “ON” da derlerdi. Yine Kırgızistan’da bulunan ve kurumuş bir çam ağacı kalasındaki yazıtın bir bölümünde “ÖC UÇU ÖGÜZ AŞU EL, BU ALTIN ON-UYUL UÇ BU- Liderliği Deniz aşa halk, işbu yetkilin ON-Federasyonu lideridir.”  Denilmek suretiytle “ON” kavramının bir federasyon devletinin adı da olduğu anlaşılmaktadır.

 

ON-OĞ/Kozmik kişisi- Tamgalı Say

OT-OZ’ların kişi-oğluna ıslah amacıyla müdahalesi sonucu insanlık zihinsel ve bilinçsel açıdan da evrim yaşamıştır. Yine bilinç ve zihniyet açısından dünyada ve insanlığın gelişiminde oldukça etkili olan OT-OZ ve ON-OĞ kişi-oğlunun dünyada azınlıkta olması dolayısıyla, her ne kadar onlara ilişkin bir takım kayıtlar bulunabilmekte ise de çoğunlukta olan dünya yerlileri arasında eridikleri anlaşılmaktadır.

  • OT-OZ’lar ve Süleyman Peygamber Kıssası

Bu yazı serimiz dışında acizane yazdığımız “Hz. Süleyman ve At Kıssasının Tengri’nin Türk’ü Kapsamında İncelenmesi” başlıklı yazımızda (https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7605/hz-suleyman-ve-at-kissasinin-tengri-nin-turk-u-kapsaminda-incelenmesi)  Öğretmenimiz Sayın Oktan KELEŞ tarafından “Tengrinin Türk’ü” kitabında yayınladığı ve daha öncesinde izahını işbu sitede yaptığı (https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7221) “Eski Dünya Tasviri” ile “ata benzer uzay binengecini” Sad Suresi 30,31,32 ve 33’üncü ayet kapsamında irdelemiştik. Bu tefekkürümüzün sonunda ise Öğretmenimiz Oktan Keleş tarafından Tengri’nin Türk’ü kitabında çizilen ve Gök Soylu Türk’e ait olan, bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu at gibi duran uzay binengecinin Sad suresi 31. ayetin tarifine neredeyse birebir uyduğu ve bu suretle de Gök Soylu Türklerin Süleyman Peygamber ile irtibat kurmuş olduğunun Kuran ile bize anlatıldığını izah etmeye çalışmıştık.

Şimdi ise “Soylu At” bahsinin devamı olan Süleyman Peygamberin tahtına koyulan ceset bahsini Sayın Kazım Mirşan Hocanın yorumuyla aktarmaya çalışalım. Altı Yarıq Tigin OT-OZ’ların ON-OĞ ışığı ile teşekkül ettiklerini söylüyor.Kazım Hoca kitabında yapmış olduğu Ulus Genetiği Analizi ile de bu bilginin doğruluğunu teyit ettiğini ve bu analiz sonucunda da Süleyman Peygamberin tahtına bırakılan cesedin aslında “ON-OĞ kromozomu” olduğunu söylemektedir. Kazım Hoca Süleyman/Davut Peygambere gösterilen atlardan kast edilenin örtülü olarak ON-OĞ kromozomları olduğunu ve Süleyman Peygamberin de onları istediği ve bunun üzerine Süleyman’ın tahtına bu kromozomların bırakıldığı kanaatindedir.  Yine Süleyman Peygamberin “bu mülke benden sonra kimse eremesin” duasını da OT-OZ’larda bulunan mülke genetik açıdanda OT-OZ’lar dışında kimsenin ermemesi şeklinde yorumlamıştır. Yine Süleyman Peygamberin tövbesinin ise “genetik ıslah” olduğunu yani tabiri caiz ise sadece ona has olarak genetik mutasyon  ile ıslah yapıldığı şeklinde olduğunu belirtmektedir.

Enam Suresi 84’üncü ayette “Biz ona(İbrahim) İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.” denilerek Süleyman Peygamberin İbrahim Zürriyetinden olduğunu vurgulamıştır. 6 Eylül 2020 tarihinde yayınlanan ve tefekkür edilen “Süleyman Peygamber insan mıydı? Yoksa cinlerden miydi?  (https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8098/suleyman-mabedi-sirri---altin-elbiseli-adam-fizik-ve-metafizik-sirri) sorusuna acizane biz de bu yazımızla bir tefekkürde bulunalım. Anılan ayette sarih bir şekilde “İbrahim zürriyetinden” olarak Süleyman Peygamber tarif edilmiştir. Bu da İbrahim Peygamberin insan olduğunu düşündürüyor. Ancak Kazım Hocanın anlatmaya çalıştığı üzere, Süleyman Peygamber OT-OZ’larca ıslah edilen diğer kişi oğullarından farklı olarak, OT-OZ genetiğine mutasyonlandı ise Süleyman Peygamberi görünmeyen örtülü varlıklara ve ayetlerde sayılan tatlı tatlı esen rüzgâra, bina kuran ve dalgıçlık yapan bütün şeytanlara ve zincirlerle bağlanmış diğer yaratıkların hükümdarlığında söz sahibi  olması durumu biraz daha netlik kazanmış olacaktır. Bu da aslında bize göstermektedir ki, halen sırrı aranılan Süleyman Mabedi Sırrı Türk Atalarımızın sırrının Süleyman Peygamberde zuhur eden küçük sayılabilecek bir yansımasıdır.

Son olarak Sayın Namık Kemal ZEYBEK’in “Tüm dünya insanları biraz Türk!” sözü bilincimizde daha da netlik kazanmıştır. 

14/09/2020

Dudu BOZKURT

-https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7911

-https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7935/kazim-mirsan-in-alti-yariq-tigin-kitabi-uzerine-incelemeler-1

-https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7605/hz-suleyman-ve-at-kissasinin-tengri-nin-turk-u-kapsaminda-incelenmesi



Bu haber 3,403 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,474 µs