1. Bölüm: http://www.onaltiyildiz.com/?haber,7277/turk-bilim---1
“Mitakuye Oyasin”: “Ben ve tüm akrabalarım birdir, bir bütündür, birbirine bağlıdır.”
1. Bölüm’e, Oturan Boğa Üniversitesi’nde öğretmen olarak görev yapan Linda Kara Geyik’in yerli bilim felsefesi ile ilgili değerlendirmeleri ile başlamıştık. Bu değerlendirmelerin en temel özelliği, tüm bilimler de dahil evrendeki her şeye Kızılderililerin birbirine bağlı unsurlar olarak bakmasıdır. Linda Hanım bu durumu, kadim Kızılderili deyişi olan “Mitakuye Oyasin” kavramıyla özetlemektedir. Bu söz Lakota dilinde, “ben ve tüm akrabalarım, hepimiz biriz, bir bütünüz, birbirimize bağlıyız.” anlamındadır. Kavramın sembolü olan “dört yönlü çark”a ve renklerinin açıklamalarına geçmeden önce, Türk kültürü ile benzeşmelerinin önemi bakımından Reis Oturan Boğa’nın hayatı ile ilgili birtakım bilgiler vereceğiz. 1. Bölüm’de de bahsettiğimiz gibi, Türk Bilim bakış açısı sadece fen bilimlerinden oluşmayacak, diğer sosyal bilimlerden, felsefeden, tarihten, antropolojiden, sanattan, musikiden ve de en önemlisi mitolojiden edinilecek katkılarla zenginleşecek ve birbiriyle alakası yokmuş gibi görünen bu sahaları “Mitakuye Oyasin” felsefesiyle birleştirme ülküsünde olacaktır.
Reis Oturan Boğa’nın (Tatanka Iyotake) fotoğrafları incelendiğinde, kendisi bir savaşçı, komutan ve kabilesinin lideri olmasına rağmen birtakım silahlarla olan fotoğraflarından daha fazla, elinde tütün çubuğu ile olan fotoğrafları olduğu görülecektir. Tütün çubuğu, diğer adıyla “Barış Çubuğu” hem Mitakuye Oyasin’in sembolü olan dört yönlü çarkın oluşmasını anlatan ilgili Kızılderili mitinde, hem de bunun Türk kültürü ile olan ilişkisinde büyük öneme sahiptir; yani burda durum rastgele bir tütün tüttürme işi değildir.
Reis’in 14 yaşındayken düşman kabilelerle olan savaşlarda kazandığı ilk zaferini kendi eliyle resmettiği bu çizimde, oturan boğa figürü görüldüğü gibi kendini temsilen belirtilmiştir. Kalkanından sarkan dört kuş tüyü (kartal tüyü), Siyu’lardaki adamlık kavramının simgeleridir: Cesaret, Dayanıklılık, Cömertlik, Bilgelik. Bu dört unsur, tahmin edileceği üzere yukarda bahsettiğimiz dört yönlü çarkla da uyum ve birlik halindedir. Reis, savaştaki bu ilk başarısından sonra “Oturan Boğa” ismini almıştır. Oturan Boğa tembellikten, uyuşukluktan dolayı oturan bir boğa anlamına değil; sonucu ölüm bile olsa tuttuğu mevziden asla hareket ettirilememesinden kaynaklanan bir dayanıklılığa ve güce atıftır.
Oturan Boğa’nın yine kendi çizdiği bu resimde de üzerinden dört kartal tüyü sarkan, kartal figürlü kalkanı görülmektedir. Bu durum, Türk kültürü ile olan benzerlik açısından önemlidir; zira Türk Ongunu’nda Yer’de Kurt ne ise Gök’te de Kartal odur…
Harbiye Marşı’ndan:
“GÖKlerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
TÜRK vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
KARTAL yuvalarında, hürdür millet seninle.”
Türk kültürü ile olan diğer bir benzerlik de, sefere giderken atının kuyruğunu kesme ve düğümleme geleneğidir. Bu gelenek, askere gönderilenlere kına yakılması geleneği ile aynı istikamette olup milleti için, vatanı için ölümü göze alarak yola çıkma, şehit olma kavramlarını betimlemektedir.
Türk kültürüne ait bu vurguyu, yine bazı tv yapıtlarında da görmek mümkündür. Her ne kadar mevcuttaki tarihi diziler, birtakım baskın siyasi merkezlerin propaganda makineleri haline dönüştürülmüş olsa da Diriliş Ertuğrul’daki at kuyruğu düğümü sahnesi önemlidir.
Alp başı olan Bamsı Beyrek karakterine Ertuğrul Bey tarafından belli bir mevziyi tutma ve ne olursa olsun mevzisini terk etmeme emri verilir, ancak Bamsı emri yerine getiremez ve alp başılıktan ve alplikten azledilir. Bu rütbe sökme işlemini takiben Bamsı da atının kuyruk düğümünü çözer, çünkü artık sefere çıkamayacaktır ve dolayısıyla atının kuyruğunun düğümlü olmasının da bir anlamı kalmamıştır.
Kızılderililer için oldukça önemli diğer bir simge de bufalodur. Siyu’lar bufalonun etinden beslenme amaçlı, derisinden giyinme amaçlı, kemiklerinden de aksesuar ve alet edevat yapma amaçlı olmak üzere faydalanagelmişlerdir. 1845 yılında yapılan bu tabloda, Amerika’nın güneybatı bozkırlarındaki bir bufalo avı resmedilmiştir.
Avlanma işlemi, rastgele saldırma şeklinde değil, belli ritüellere uyularak gerçekleştirilmektedir. İlk önce savaşçılar bozkırda, “ağzı batı yönüne bakan bir hilal” oluşturmaktadır… Hilal (Çift Boynuz), her zaman batı yönüne bakmak durumundadır… Daha sonra hilalin ortasına, kutsal kabul edilen boyalı bir taş yerleştirilir. Avcıların içinden en yetkili ve tecrübeli olanı, Barış Çubuğu’nu tüttürmeye başlar ve taşı başının üstüne çıkararak Yaratıcı’ya şükreder. Diğer avcılar da sırayla Barış Çubuğu’nu alarak bu şekilde tüttürür. Bu ritüel tamamlandıktan sonra avcılar atlarına binerek bufalo sürülerini aramaya koyulur.
Bir diğer önemli Kızılderili ritüeli ise Güneş Dansı’dır. Aşağıdaki fotoğrafta, bufalo derisine işlenmiş bir Güneş Dansı ritüeli görülmektedir.
Siyu’ların yaşamlarında “hayat çarkı”, “hayat döngüsü” kavramının çok merkezi bir rolü vardır ve bu durum bu işlemede de belirgin bir biçimde öne çıkmıştır; yukarda bahsettiğimiz Mitakuye Oyasin felsefesinin simgesi de çember, çark şeklindedir. Arka tarafta bir Kızılderili çadırı görülmektedir. Kızılderili çadırlarını diğer çadırlardan farklı kılan, tabanının köşeli değil çember şeklinde olması da bu inancın bir ürünüdür…
Katılımcıların sırtlarındaki sekiz köşeli yıldızlar ve diğer Ay-Yıldız işlemeleri dikkate değerdir. Bu resimde en önemli hususlardan biri de ilk bakışta hıristiyan haçına benzer gibi görünen, artı işareti gibi duran simgeyi doğru yorumlamaktır. Genelde kaynaklarda bu simgelerin anlamları açıklanmamakta, açıklama yapılmış olanları da yoğun manipulasyon ve hıristiyanlık propagandası içermektedir:
Bufalo derisine işlenmiş bu Güneş Dansı’nı açıklayan kaynaklardan birinde, artı işaretine benzer simgenin, ritüele Kızılderili kabilesinden olmayan beyaz bir adam katıldığından dolayı orda olduğu iddia edilmektedir. Bu açıklama, oldukça kurnazca bir şekilde kurgulanmıştır. Çünkü direkt hıristiyanlığa vurgu yoktur, ancak dolaylı olarak vurgu vardır; dolayısıyla propagandanın etkisi daha güçlüdür. İşlemede görüleceği üzere en önemli ve merkezi sembol, bu artı işaretine benzeyen semboldür. “Beyaz adam” kavramıyla bu sembol eşleştirilerek okuyucunun bilinçaltında sanki bu ritüel, beyaz adamın yüzü suyu hürmetine düzenlenmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır. Kimdir bu beyaz adam? Elbette işgalci Amerikalılardır. Beyaz adam kavramı da bu yönüyle Amerikalılarla eşleşiktir. Peki Amerikalılar dini ritüellerini nasıl gerçekleştirir? Hıristiyanlık inancına göre. Böylece Amerikalılar’la da hıristiyanlık eşleşiktir. Bu tip bir manipulasyondaki kavram zincirinde böylece ilk adımdaki artı işareti, son adımdaki hıristiyanlık ile eşleştirilerek zihinlere yerleştirilmeye çalışılır. Diğer yandan, üzerinden yüz yıldan daha fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen Kızılderililer ile Amerikalılar arasındaki anlaşmazlıklar ve çatışmalar son bulmamış iken ve zamanında taraflar arasında kanlı savaşlar gerçekleşmiş iken, beyaz adamın (Amerikalılar’ın) Kızılderili ritüelindeki en önemli unsur olarak açıklanmasının ciddiye alınacak bir yanı yoktur.
Peki bu artı işaretine benzer simge, neyi işaret etmektedir?.. Mitakuye Oyasin simgesindeki dört yönlü çarkın da merkezini oluşturan bu simge, kadim Türk tarihindeki “Oz Tamgası”nın ta kendisidir...
Kulbak Bilge Ötüken Tasavvufu, s.363’te bu durum açıklanmıştır: Tamgaların ek olarak bir de harf formları vardır. Dolayısıyla Kızılderililer’deki bu artı işaretine benzer simge, Oz-An tamgasının diğer bir formudur. Peki Kızılderililer’de harf olan Oz-An’ın yanında tamga olan Oz-An da var mıdır? Vardır…
Abd başkanlarından John F. Kennedy’nin eşi Jacqueline Kennedy’nin 1939 yılında küçük bir kız çocuğu iken çekilen fotoğrafında, üzerindeki Kızılderili giysisindeki Ok-Yay ve Oz-An simgelerinin tamga halleri görülmektedir.
Aşağıdaki fotoda ise Barış Çubuğu ile birlikte başka bir Oturan Boğa görülmektedir:
Bu da “Bizim Oturan Boğamız”dır… 1967 yılının sıcak bir yaz gününde, Belçika’da katıldığı bir maskeli baloda kendine Kızılderili kıyafeti seçmiş ve Barış Çubuğu ile Oturan Boğa pozu vermiştir. Yanındaki hanım ise 1970 yılında hayatını birleştirerek kısa bir süre evli kalacağı Marie Claude’dur.
“Barış'ım uzaktan geldim
Dört kapı önünde durdum
Dört kapıdan geçemezsem
Geldiğim gibi giderim” , Dört Kapı, Barış Manço
Kızılderililer’in “dört yönlü çark”ı, Oz-An tamgası ve Barış Manço’nun “dört kapı”sı… Bu üç dörtlüyü dört yapacak olan, dörde bambaşka bir anlam katacak olan ise bir Sultanlar Sultanı’dır…
Dikkat edilirse, Yesevi Sultan’ın türbesindeki mimari desenlerde hem sağ yöne bakan, hem de sol yöne bakan Oz simgesi vardır. Sağ yöne bakan Oz simgesinde Güneş enerjisine (eril enerji), sol yöne bakan Oz simgesinde ise Ay enerjisine (dişil enerji) atıf vardır.
Öyleyse Yesevi Sultan’ın türbesindeki mimari desenlerde Ay-Yıldız, geometrik şekil olarak olmasa da, sağa ve sola bakan Oz tamgaları nezdinde anlam olarak gömülüdür…
“Hâlık'ımı ararım gece gündüz cihan içinde;
Dört yanımdan yol indi evren ve mekân içinde.
Dörtten yediye yettim, dokuzu geçip gittim,
Ondan ikiye geldim çerh-i keyvan içinde.”, 62.Hikmet, Yesevi Sultan
Bu hikmetin açıklaması da Başbuğ Zeybek Bey’in Aşk Yolu adlı eserinde yapılmıştır:
Bu hikmet, ayrıca rast makamında ilahi formunda bestelenmiş ve TRT Avaz’ın 2017 yılında gerçekleştirdiği “Sevdayı Muhammed Yesevi İlahileri Konseri”nde icra edilmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=RlfArVKWMkk 25:50’den itibaren Arslan Baba menkıbesiyle beraber izlenebilir.
“...Arslan Babamı sorsanız, Peygamber'e saygılı
Sahabeler ulusu, Rabb'in seçkin kulu
Yattığı yeri perişan, bir diken kulübesi;
Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.
Çarşamba günü işitip ansızın Hazret vardılar;
Arslan Bâb'ın evine o gün misafır oldular
Yattığı yeri perişan görüp hayran kaldılar;
Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.
O Muhammed Mustafa durup dua eylediler
Melekler âmin deyip elini açarak durdular
"Şöyle ümmet verdin"deyip Hakk şükrünü eylediler
Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük...”, 18.Hikmet, Yesevi Sultan
Yazı dizimizin 3.bölümünde, Mitakuye Oyasin kavramına devam ediyor olacağız...
Yasin Murat Yiğit
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle