En Sıcak Konular

GÖK TANRI İNANCININ KURAN’DAKİ İZLERİ

1 Temmuz 2023 06:36 tsi
GÖK TANRI İNANCININ KURAN’DAKİ İZLERİ GÖK TANRI İNANCININ KURAN’DAKİ İZLERİ (KAM DEFTERİ isimli kitap çalışmamdan)

GÖK TANRI İNANCININ KURAN’DAKİ İZLERİ

(KAM DEFTERİ isimli kitap çalışmamdan)

Konu, Gök Tanrı inancıyla Kuranın örtüşmesi vs. değildir. Bu yazı, bazı bilinen konuları ve bilinmeyenleri ilk defa bir başka açıdan ele alan bir bilgilendirme yazısı olacaktır. Sayfalarca örnek verilebilinir ancak ben mümkün olduğunca kısa ve öz yazmaya gayret ettim. Bu yazı, benim yayınlanmayan eski makalelerimden birisidir ve yeni kitap çalışmamda kullanacağım için şimdiden belirteyim ki, kitap halinde derlediğim zaman daha farklı, eklenmiş içerikler olacaktır. Bu bilgilendirme yazısı adeta bir önsöz niteliğindedir. Nelerin örtüldüğünü ve bilinmesi istenilmediğini delilleriyle siz okuyucuların ve balaların tenezzülüne sunuyorum. İlahiyatçıların ve birçok Müslüman kesimin irdelemeye çekindiği konuları farklı bir bakış açısıyla yansıtacağım. Bu konuda doktora tezi hazırlayacak olanlara kaynak niteliğinde olması dileğiyle…

GÖK TANRI İNANCI, tarihsel literatür bir tabir olsa da doğrusu Gök tanrı yaşayışıdır. İnanç terimi, yaşayan bu olguya tam uymaz. Çünkü bunu (inancı) yaşayanlar inanmazlar, yaşarlar. Yıllar önceki slogan olmuş, bendenize ait bir terim tanıdık gelecektir. Türkler, Tengri’ye (Tanrıya) inanmazlar. O’nu bilirler. İnanmak; acizliktir, bilmemektir.

Dedim ya mümkün olduğunca kısa ve öz yazacağım. Bu yazıya konu edilecek birçok bilgiyi yıllarca kitaplarımızda yazdık, çizdik. TV programlarında, videolarda vs. anlatabildiğimiz kadarıyla anlattık. Bu yüzden şu da böyle, bu da şöyle demeden lütfen kısaca vereceğim bilgilere odaklanın.

GÖK kelimesi Türklerde, KÖK kelimesi olarak bilinir. Bugün Moğollarda ve Türk topluluklarında KÖK denildiği zaman mavi, mavi gök, yine gök ile ilişkilendirilerek bir şeyin anası, kökü anlamında kullanılır. Bengütaşlar da açıkça Kök-Türk yazısı malumdur. KÖK-ÖK-OK-ÖKSÜZ vs. birçok anlam, Türk boylarınca farklı farklı kullanılmıştır ve tamgalaştırılmıştır. Şimdi GÖK kavramına bir literatür kelime olan İslam ilahiyatından bakalım.

SEMA, gök demektir. SEMAVİ Dinler tabiri aslında Sema kısmı Türkçeye çevrilmemiş, bilerek eksik algılatmadır. SEMAVİ DİNLER’in Türkçe karşılığı ve doğrusu şudur: GÖK DİNLERİ. Neden Türkçe söylenmez, hangi kaygıyla malumdur. Kısaca; çünkü Tanrı’ya bir mekân izafe etmekten çekinilir. Oysa söz konusu Kur’an ise bizzat bu konuda çok açık ayetlerde, hiçbir yorumlamaya meal bırakmayacak net ayetler sunar. Mesela, meallerde çoğu zaman örtmeye çalışsalar da birebir baktığınızda çok açıktır. Mülk 17: “Yoksa gökte olan zatın, üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz?” Gökte olan zat kimdir?

 

Yine bilgi ağlarında “GÖK” yazarsanız onlarca ayet karşınıza çıkacaktır. Mülk 17’de görüldüğü gibi “Gökte olanın” tabiri çok açık geçmektedir. Sakın bilgisizlerin ve art niyetli örtücülerin “ya burada mecaz var” sözlerine kanmayınız ve araştırınız. Apaçık kitabı kapalı bir kitap haline getiren yüzlerce meal ve tefsircilerin ki aralarında bile birçok ayette anlaşmaya varamamışların -istisnalar hariç- hezeyanlarına dikkat! Kendi mezhep ve tarikat anlayışlarına Kur’an heba edilmiştir. Kuran’da her konuda mecaz yoktur. Mülk 17’de olduğu gibi çok açık bir şekilde gökteki bir kudretten bahsedilmektedir. Bunu mecaz kabul edenlere şunu söylemek lazım; o zaman şirk dediğiniz Gök tanrı inancının sahipleri de mecaz yapmaktadır… Oysa Tanrı’yı bilmenin asıl anlamı, insanın kalbindedir. Dile dökülmediği için, hiçbir söz kalptekinin hissettirdiğini söze dökemediği için, sözlerin kifaye etmeyeceği için, ona bakılırsa her söz mecazdır. “Şairin sözlerinin anlamı, şairin kendisinde gizlidir” mahur sözü gibi. Semavi dinler tabirine Hristiyanların, Yahudilerin, Sabiilerin, Suhuf sahiplerinin inançlarını katarlar. Gerekçeleri tek tanrı kavramıdır. İyi ya Tengricilik yani Tek Tengricilik yani Tek Tanrıcılık, Kur’an Araplara Arapça olarak inmeden en az 7 bin yıl önce vardı. Neden tefsir yapanlar eğer gerekçe tek tanrıcılıksa; semavi yani gök dinleri literatürüne Gök Tanrı yani Tek Tengri inancını dahil etmezler? Yani tek tanrı yaşayışını… Literatüre koyamayanlar çok önemli değildir istedikleri kadar örtsünler. Kuran’da ve İslam uygulamalarının birçoğunda Tek Tengrici yani Gök tanrıcı yaşayışın izlerini açıkça görmekteyiz. Mesela İbrahim ata, İbrahim peygamber için Kuran; “Ne Hristiyandı ne Yahudiydi. O, Tek tanrıya inanan Hanifti” der. Al-i İmran suresi 67. Ayet tek Allaha inanırdı der. Tek tanrıya inanmak yoksa bir gerekçe değil mi? İbrahim peygamberin Sümerli olup olmadığına burada girmiyorum bile. Bizimkisi sadece düşünmek ve tefekkür etmek üstelikte verilerle. Kuran’da birçok ayette “Düşünmez misiniz, sorgulamaz mısınız” diyor ya burada da o yapılmakta. Bazıları “Kuranda çok mecaz var” diyor. İyi ya mecazları da düşünüyoruz. Yoksa düşünmez misiniz denirken Kuranın tümü kastedilmiyor mu? Soru kipim polemik maksatlı değil, amacım bu değil boşuna vakit kaybına gerek yok. Apaçık olandan konuşuyoruz. Gök Tanrıcılara sıklıkla Bakara 170. Ayeti okunur, “Ne zaman onlara Allah’ın indirdiklerine uyun denilse, Onlar: Hayır, biz ATALARIMIZI üzerinde bulduğumuz geleneğe uyarız derler.” Oysa verilen bu örnek çok yanlıştır. Neden mi? Birisi de çıkıp dese ki: “Kuran ineli 1400 sene oldu, o günküler ve ondan binlerce sene önce örneği verilen tek tanrı inancında olanlar, mesela Kuran’da Nahl suresi 123. Ayette: “Bir hanif olan İbrahimin yoluna tabii ol, İbrahim milletine uy ey nebi! Dedik” diyor. Bu mana da onların yolu da bir gelenek hepsi birer ata. Peki, Bakara 170’teki ayeti Tek Tengricilere okuyanlara, bu bakış açısıyla Tek Tengricilerde onlara bu ayeti okusa ne olur? Yani deseler ki bu ayete göre, Kuran evrensel ise, bugünün insanına da hitap ediyorsa, bundan 5-6 bin yıl önce yaşamış, sizi atalarınızın olduğu söylenen geleneklerine uyarken bulduk. Burada daha çok şey söylerim de ateistlere pas atmak istemiyorum. Akıl akıl akıl…

Hani din akla gelmişti ya onun için akla vurgu yapmakla yetiniyorum. Ayrıca hakaret etmeyen ateistlere saygı duyuyorum en azından araştırıyorlar. Mecaz dersen, Tengrici de der ama Tengricilerin de böyle derdi yoktur çünkü onlar Tengri’yi bilirler. NOT: Burada her Tengriciyim diyen ve ekolünden bahsetmiyorum. Gerçek Gök tanrı yaşayış sahiplerinden bahsediyorum. Kısaca Gök Tanrıcılık yani Tek Tengricilik bütün Gök dinlerinin kökü ve atasıdır. Semavi yani gök dinleri literatüründe yer alsa da almasa da, bilim bunu söyler. Cengiz Han’ın, Arap elçilerine söylediği şu sözü hatırlayalım: “Sizin anlattığınızı, din dediğinizi biz binlerce yıldır yaşıyoruz.” Araplar için umarım iyi bir başlangıç olmuştur mealinde.

Ülkemizde maalesef Kur’an-ı Kerim tam olarak hiçbir zaman Türkçeye çevrilmemiştir. Çevirenler de meal ve tefsirlerde aslından çıkartılarak örtülmüştür. Yüzlerce örnek verilebilinir. Mesela Türkçe’de “biz sana Kevseri verdik” diyor. Biz sana ifadesi Türkçe, ya Kevser? Niye Türkçe anlamına çevrilmiyor? Türkçe anlamıyla Kevser: su, su havuzu. Manalarına bakabilirsiniz. Kısaca kutsal su yani su ama Arapça Kevser olarak Türkçe mealde kalıyor. Bu nasıl Türkçe çeviri? Mesela “Rahman arşa istiva etti” diyor yani tanrı. İyi de “arş” kelimesi niye Türkçeye çevrilmiyor? Çünkü arş: taht, oturulan yer demek. Şimdi dikkat! Türkler için su çok önemlidir. Su kültü, Tengricilikte ne anlama gelir, nasıl kutsaldır üzerine hangi manalar bina edilmiştir, hangi yasalar çıkartılmıştır araştırırsanız görürsünüz. Türkler için suyun azizliğini, yaratılış mitolojisinde nasıl yer aldığını anlarsınız. Evet, su azizdir, Tek Tanrının sırrıdır. Sadece yaşam kaynağı değil, Türklerde kutsallığı da malumdur. Birçok inanışta Batıni sırlar vardır. Burada merhum Dr. Münir Derman’ı anmadan geçemeyeceğim. Su üzerine yazılarının toplandığı kitapçıkları vardır. Kendi mana görüşünden yazsa da aslında Gök Tanrı’yı yani Türk’ün Tek Tanrısını o günkü anlayışta, yazılarında sırlamıştır. Anlayanlara…

Sakın işi hacı-hoca olayı olarak görmeyin. Manaları kalbinizde hissetmeye çalışın. Şimdi dönelim Kuran’daki Gök Tanrı yaşayışının örtülmeye çalışılan izlerine ve ayrıca diğer semavi yani Gök dinlerinin kitaplarındaki sadece ama sadece birkaç örneğine. Gök Tanrıcılara, “Tengri nerede?” diye sorarsanız gökte der. Bu tanrının kudretine halel getirmez yani gök tanrı yaşayışında olanlar lafı eğip bükmezler. Sonuçta her şeyin, yerinde göğünde yaratıcısı Tek Tengri yani Tanrı’dır. Gökte iş görmesi abes değildir. Üstelik Kuran’da bunu söyler ama örtücüler; “Allah’a mekân mı izafe ediyorsun” derler ve hemen “o sizin bildiğini gök değil” diyecek kadar gülünç duruma düşerler. İyi ya o başka bir gök ise yine bir mekân demektir. İsmine ne dersen de, nasıl uydurursan uydur. Kuran’da yaratıcı açıkça Arş’a, Gökteki tahtta, hükümdarlık kurduğunu beyan eder. Şems’in güzel bir sözünü söyleyelim. “Nice âlimler gördüm Allah’ı ispat edeyim derken, inkâr ediyorlardı.” Bugün de bir takım sözde âlimler, sözde kendilerince Allah’ın söylediklerini düzeltmeye çalışıyorlar. Yüzlerce örnek veririm de bir tane verelim. Tevbe 97: “Araplar, küfürde, ikiyüzlülükte en önde, en aşırıdırlar. Allah’ın elçisine indirdiğini tanımamaya en yakındırlar…” Şimdi Dikkat! Orijinal ayette “el-ea’rabu” yani Araplar, üstelik de çoğul beyan buyrulurken mealcilerin birkaçı hariç yüzlercesi (bu arada kaç meal var araştırın) Allah’ı düzeltircesine “ARAPLAR” yerine bedeviler, göçebeler, çölde yaşayan Araplar, göçebe-yörük Araplar diye çevirmişlerdir. Tefsirine girmiyorum bile çünkü ayet açıktır. “ARAPLAR”  çoğul, Kur’an evrensel dersek ki öyledir. Çoğul Arapların içerisine bugünkü Araplar ve geçmişteki tüm Araplar girecektir ama komik örtücüler, çölde yaşayan, göçebe, bedevi falan filan diyerek sözde Allah’ın dediğini ironi olsun nasıl da düzeltmeye kalkmışlar.

Gök Tanrı yaşayışı ve Türk’lerin suya atıf ettikleri kutsallığı Kuran’da görüyoruz. Örnekler: Hud 7. Ayet: “Gökleri ve yeri 6 günde yaratmış olan O’dur. O, hanginizin daha iyi davranacağını denemek içindir. O’nun ARŞI-TAHTI SU üzerindedir…”

Araf 54: “Şüphesiz Rabbiniz Gökleri ve yeri 6 günde yaratan sonra ARŞ’A istiva eden…”

Yunus 3: “Şüphesiz ki rabbiniz gökleri ve yeri 6 günde yaratan sonra her işi düzenleyip yöneterek ARŞ’A istiva eden…”

Mülk 17’de ne deniyordu: “Gökte olanın taş yağdırmayacağından güvende misiniz…” şimdi gökte olan melektir falandır diyecek örtücülere Fecr 21-22: “Hayır, yeryüzü ardı ardına dümdüz edildiği zaman, Melekler sıra sıra iken rabbin geldiği zaman” yani rabbin dizi dizi meleklerle geldiği zaman… Mealciler rabbin emri diye çevirmişler. Peki, Rab sıra sıra dizili meleklerle nereden gelir? Geldiği yer bir mekân değil midir? Ya da gelinen yer? Diğer ayetlerde ne yazıyordu? ARŞ. Peki, İslam inanışına göre ARŞ’A ne deniyor? Göklerin en yükseği ve dokuzuncu gök, tanrı katı. Arapça karşılığı da taht ve koltuk. Dokuzuncu gök, Dokuz Tuğ’u anımsatıyor mu? ARŞ ne demekmiş yani Gök Tanrı nerede imiş? Bu yüzden tam Türkçe çeviri, meal ve tefsirlerde yapmazlar. Allah her yerdeyse, zaten kendisi yaratmış göğü de, insanın kalbini de. Niye gizlenir?

 

Kur’an ayetlerinde açıkça belirtiliyor ama İslam ekolünün farklı farklı mezhep ve anlayışları, tarikatları hakikatı örtmeye çalışıyorlar. Şah damarından daha yakın Tanrı’yı, insanın kalbine sokuyorlar da bir türlü göğe yaklaştırmıyorlar. Mantıksız sorularla yarattığı göğe sığar mı? Diyorlar ya da sözde entropik yasalardan bahsediyorlar. İşlerine gelince bilimi alıyorlar. İyi de bilimi de Allah yaratmadı mı yani Tanrı? Bırakın da istediği gibi yarattığına tasarruF yapsın. Gökte O’nun, yerde O’nun.

Mearic 1-4: Melekler ve ruh O’na elli bin yıl olan bir günde çıkarlar-yükselirler. O yüksek makamların sahibi Allah’tır.

Şöyle derler; O’nun bulunduğu mekâna yükselmek demek değildir. Gök, makam yüksekliğini, hükümdarlığın, gücün simgesidir diyerek açıklama getirmeye çalışırlar. İyi ya gök madem makam yüksekliği, hükümdarlığın, gücün simgesi niye Gök Tanrıcılara, Gök ile Tanrı’yı yan yana kullanmayın kafirler denmektedir? Kısacası tefsirciler, mealciler yukarıda dediğimiz gibi sözde Allah’ı düzeltmeye kalkmışlardır. Bir sürü ayeti özünden saptırarak hikâyeler yazmışlardır. Gök Tanrıcılar, Tanrı’yı şekil olarak tarif etmezler ki. Türklerde, Tek Tengri inancı vardır. Uydurulmuş çok tanrılı Tengricilik yoktur.

Mülk 16: “Gökte olanın sizi yere batırmayacağından emin misiniz?” ne diyor ayet, “Gökte olan (semai) emin misiniz?” apaçık olana parantez eklemeyin. Gökte olan sonra batırmasın yerin dibine…

Gök Tanrı inancının (yaşayışının) Kuran’daki izlerine devam. Rad 13: “Allah yıldırımı istediğine çarptırır.” Moğolların ve eski Türk boylarının Gök Tanrı inancında, gök gürültüsünde savaşmadıkları, Tengri’nin kudretinin yıldırım ve şimşeklerin kırbacı olduğu herhalde bilinir. Bazıları Zeus’da aynısını yapıyor, yıldırımla adam çarpıyor diyebilir ama unutulmamalı ki Türk inancı ve mitolojisi denilen bilgiler, Yunan mitolojisinden çok çok daha eski. Kuran’da açıkça diyor ki: Allah yıldırım ile istediğini çarpar yani Tanrı çarpar. Eee en eski Türk inancında da bu var yani Gök Tanrı inancında. Yıllar önce bir TV programında sormuştum, sorum meşhur olmuştu. Allah, yıldırımı istediğine çarptırırsa, camilere neden boşuna paratoner takıyorlar? Allah kendi evini vurur mu? Sadece ironi yapmıştım. Bilirim ki O, boşuna iş yapmaz…

Bakara 210: “Onlar, Allah’ın ve meleklerin bulut gölgelerin içinden çıkıp ve işin bitirilmesini bekliyorlar…” Şimdi dikkat! Lütfen yine ayetin orijinaline bakın. Parantezli meal ve destansı tefsirlere (istisnalar hariç) değil. Şimdi diğer Gök kitaplarının yani Semavi kitapların birkaç ayetine bakacağız. Bakara 210’daki, Tanrının bulut yani gök içinden gelme beklentisi ile nerede ise birebir.

Yeşaya 19:1, İşte Rab hızla yol alan buluta binmiş Mısır’a geliyor. Tevrat ayeti. Rab neye binmiş? Buluta. Bakara 210’u aklınızda tutun lütfen. Yine Tevrattan;

Mezmur 104:2-3-4, “Ya Rab, Tanrım ne ulusun. Görkem ve yücelik kuşanmışsın. Bir kaftana bürünür gibi ışığa bürünmüşsün. Gökleri bir çadır gibi geren, evini yukarıdaki sular üzerine kuran, bulutları kendine savaş arabası yapan, rüzgârın kanatları üzerinde gezen, rüzgârları kendine haberci, yıldırımları hizmetkâr eden sensin…” ne diyor Tevrat’ın bu bölümünde? “Evini yukarıdaki sular üzerine kuran…” Tıpkı Kuran ayetindeki, “Tahtını, Arşını sular üzerine kurduğu gibi” ve yıldırımlar su, bulutları kendine savaş arabası yapan. Bakara 210’daki bulutlardan Allah’ın gelmesini bekleme ve işlerin bitirilmesini isteme. (Hud 7: O’nun arş’ı su üzerinde)

Mezmur 68:15, “Ey Başan dağı, Tanrı dağı. Ey Başan dağı, dorukları ulu dağ! 16: Ey ulu dağlar niçin yan gözle bakıyorsunuz, Tanrı’nın yerleşmek için seçtiği dağa. Evet, rab, orada sonsuza dek tutunacaktır.

33= Göklere kadim göklere binmiş olanı, işte sesiyle, güçlü sesiyle gürlüyor tanrı… Bu ilgili Tevrat ayetlerinde Tanrı dağı tanıdık geliyor mu? Göklere binmiş olan Tanrı, Yunan Mitolojisindeki Olimpos dağı yani Tanrı dağı, Tevrat ayetlerinden yeni. Tevrat ayetleri de Gök Tanrı ve Tanrı dağlarından ve bilgisinden, Türk inanışından yeni yani yine en eskisi Türk inancı…

Yeşaya 19:

 

Mezmurlar 68:

 

Devam edelim. Hakka Suresi 17. Ayet: “Melekler o gün rabbinin tahtının kenarındadırlar ve rabbinin tahtını 8 melek taşır.” Bu ayette de açıkça görülmektedir ki ARŞ yani TAHT vardır. Mecaz değildir ve 8 melek taşır ve o tahtın kenarındadırlar. Mearic suresindeki “meleklerin yükselmesine” bir cevap var. Melekler olmayan tahtı mı taşımaktadırlar? Bir de bu ayeti tefsir eden tefsirci ve hadis meşhurlarına bakalım. “8 meleği” şöyle anlatırlar; 8 adet dağ keçisi, yabani keçi Allah’ın tahtını taşırlar. Dikkat! Dağ keçisi…

 

Bütün bu bilgiler aslında Gök Tanrı inancının bir şekilde Araplara sirayetidir ve diğer Gök dinlere. Dağ keçisi, Türklerin en eski ortak tamgası ve ongunudur. Hatta ilk Aşina boyunun dahi tamgasıdır. Bir alıntı; Türkolog Prof. Dr. Sayın Cengiz Ayyılmaz’ın araştırmalarından bir makale. Kaynağı olduğu gibi göstermekteyim.

(https://yenidenergenekon.com/369-turklugun-kutlu-tamgalari-3/)

 

Bu da yabancı bir kaynak ve linkinde yer alan 8 dağ keçisi figürü açıklaması:

 

Tanrının tahtını taşıyan 8 Dağ keçisi figürü. Tanrı Athtar’a atfedilmiş orijinal kabartmalar:

 

Kazakistan’da bulunan Altın Elbiseli Adamdan 1000-1200 yılları arasına tarihlenen Türk Çadır bezi veya duvar halısı parçası. 8 Dağ keçisi bir taht taşıyor. Üzerinde Hititlerin dahi kullandığı Tengri tamgası. Daha birçok keçi ile görsel koyabiliriz.

 

 

 

 

Yine bir hadis, bunların hepsi gökteki tanrı inancının İslam inancındaki söylenceleridir. “Allah, gökten dünya semasına iner.”

 

Bakara 144: “Biz senin yüzünü göğe çevirdiğini elbette görüyoruz. Artık kıblen Mescidi haramdır.” Bu ayette açıkça peygamberin gökyüzüne bakarak arayışta olduğunu anlatır.

Bir bilgi daha; İsra suresi 1. Ayet: “Bir gece kulunu” diye başlar ayet. Mescidi haram’dan, Mescidi Aksa’ya götüren diye devam eder. Ayetin orijinalinde Mescidi Aksa geçer. Bu, “kulunu” ifadesi aslında Hz. Muhammed için değildir. Musa Peygamberi anlatır. Mescidi Aksa diye bilinen yer bugünkü Mescidi Aksa değildir. El-Aksa kelimesi “en uzak” anlamına gelir. Tıpkı, Kur’an ayetlerinde gökte anlatılan kısım gibi. İlk kıble diye bilinen, Hz. Muhammed’in yönü Mescidi Haram’dan, mescidi Aksa’ya yürüdüğü iddia edilen yer halife Ömer döneminde yapılmıştır. Yıl 705’tir. Hz. Muhammed 632’de ölüyor. Nasıl oluyor da o ayet yani İsra 1,  peygamberin ölümünden yıllar sonra yapılan yere gitti desin?

 

Burada kesiyorum. Gök Tanrı inancı bir din değildir. Bu yüzden semavi dinler kategorisine alınmazı zaten uygun değildir. Gök tanrı inancı yani yaşayışı yaşanır. Bu yüzden hala yaşanmaktadır ve yaşayacaktır. Maksat Tanrı’yı ete kemiğe büründürmek değildir. Bir takım cahillerin Gök Tanrıcılara itham ettikleri her şey Kuran’da ayetler olarak mevcuttur. Herkesin inancı kendinedir. Dışarıdan biri gelip sadece örnek verdiğim ayetleri okusalar, bu kitabın kimlere ait olduğunu sorsalar, kesin Gök Tanrıcılar derler. Burada anlatmak istediğimiz Gök Tanrı inancının birçok dini direkt olarak etkilediğidir ve izleridir. Gök Tanrı inancının bir kitabı yoktur. Kitabı bütün kâinattır. Kuran; kariye, toplanan demektir. Müslümanların iddia ettiği gibi ilk inanış dahi İslam ise ki bu beşer açısından doğru değildir. Gök Tengricilik bilinen en eski Tek Tengriciliktir. Kuran, Arapça indirilmiştir. 1400 yıl önce Kur’an indi ama 10.000 yıl önce Tek Tanrı’ya inanan yani bilen bir topluluk vardı… Bu topluluğa ”TÜRK” derler. Bugün de var yarın da var olacaktır. Belki de ilahi bilgileri Tengri, Türk genine yazmıştır da daha sonra bir kitap gönderme ihtiyacı olmamıştır. Buraya kadar olan yazının yorumlarının bekliyorum. Başta dediğim gibi din karşılaştırmaları polemik değil, başka bir açıdan Gök Tanrıcılık inancının izlerini aramaktır. Daha sonraki bölümlerde birçok bilgi daha vereceğim gerekirse. Müslümanlar dua ederken ellerini nereye açar? Göğe…

Saygılarımla…

Oktan KELEŞ

-KAMBABA-

 

Not: Değerli kardeşim Fatih YILDIZ’a yardımları için teşekkür ederim.

 



Bu haber 119,222 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,297 µs