Bozkırın Mübarekleri: Temuçin �" 1
“Cennet bile Çin’in şatafatından bıktı. Ben, kuzeyin el değmemiş doğasında kalırım; sadeliğe dönerim. Kıyafetlerim ve yiyeceklerim, çobanların ve seyislerinkiler gibi olur. Askerlerime, öz kardeşlerim gibi davranırım.” - Cengiz Han
Mübarek sözcüğü, kutsal anlamındadır. Kutsal ise, kut ile ilgili, yani devlet ile ilgili demektir. Diğer yandan, inanç bağlamında ise Tanrı ile ilgili olan anlamındadır. Türklerde kutsallık hem Tanrı’yı, hem de devleti işaret eder ve devleti bu şekilde aygılayış biçimleri ile tüm uluslardan ayrılırlar.
Devlet ise, en başta adalet demektir. Bir Karahanlı eseri olan Kutadgu Bilig’de (Devlet Bilgisi) en tepedeki karakter olan hakan Küntogdı (Doğan Güneş) adaleti, vezir Aytoldı (Dolan Ay - Dolunay) ise devleti (kutu) temsil eder. Türk Devleti’nin Kağanı, Adalet’tir. Adalet yoksa, ortada devlet olmaz; olsa da o devlet, Türk Devleti olmaz.
Makalenin girişindeki Cengiz Han’ın sözleri, makamını ziyarete gelen bir Çinli filozofa, kendisini tanıtış şeklidir ve buram buram adalet kokar. Adaletin azaldığı yerde, şatafat ve gösteriş artar. Eğer bir devlet makamında gösteriş artıyorsa, en az o artış kadar milletin hakkından gasp ediliyor demektir. Bu durum, bugünün en gelişmiş ve adaletli ülkelerinin devlet kurumlarının sadeliği ile en fakir ve düzenbaz ülkelerin devlet kurumlarının sonradan görmeliği karşılaştırıldığında daha net ortaya çıkar.
Hangi devlet başkanı, Cengiz gibi, gelir düzeyi en düşük seviyede olan yurttaşın yediğinden yiyip, giydiğinden giyer? Hangi yönetici, halkın en fakirinin yaşadığı gibi yaşamayı göze alır veya kabul eder? Düşün ki bütün dünya senin, her türlü olanak elinin altında, ama sen yine de devlet başkanı olarak gelir düzeyi en düşük vatandaş gibi yaşıyorsun ve bunu da gurur duyarak belirtiyorsun. Bu tavır, yüksek karakter göstergesidir.
Bir ordu komutanının askerlerine öz kardeşi gibi davranması demek, her zaman yanlarında olması demektir, ki Cengiz de tüm savaşlara ordunun en önünde katılmıştır. Askerin yediğinden yemiş, uyuduğu yerde uyumuştur; bundan dolayı da aralarında sarsılmaz bir sevgi ve saygı bağı oluşmuştur.
Cengiz’in kendisi hakkındaki bu sözlerine, daha önce herhangi bir kaynakta rastladınız mı?.. Öne çıkarılan “asarım, keserim” tarzı sözler, bugünün Batı ve Arap işbirliğinin en somut örneklerinden biridir. Arabın kaydettiği söylenen bu yönde bir kaç söz, Batının propaganda gücü ile tüm dünyaya yayılır. İşbirliği içindedirler, çünkü ikiside Cengiz’in tokadını yemiştir. Sadece bu ikisi değil, Rus da, Fars da, Hint de, Çin de yemiştir. Tüm bu ulusların propagandası, bundan dolayı birbirine paralel ilerler.
Bize göre mübarekliğin hası, Cengiz’in kendini tanıttığı bu sözlerde gizlidir; delinmiş kayık gibi yan yatmış gezmeyi öğütleyen, mevcut kitle iletişim organlarının ürettiği mübareklik algısında değil. Bu yapımlarda mübarek, böyle sessiz konuşan nur yüzlü bir ihtiyardır; genelde de diklemesine gevşek sarılmış lahana dolması gibi de beyazımsı bir elbise giydirirler karaktere. Mübareklik, böyle bir karakterle özdeşleştiğinde, algı operasyonu başarılı bir şekilde yapılmıştır. Fazla sesin çıkmayacak, boyun bükerek gezeceksin, her denileni eleştirel düşünce süzgecinden geçirmeden emme basma tulumba gibi he deyip kabul edeceksin; kimlerin iştahını kabartırsın?.. Din tüccarlarının elbette.
“Harabat ehlini hor görme Zakir...”
Bu söz kime? Hangi harabat ehli, burdaki harabat ehli? Harap olan mı, harap gördüğün mü?.. Birtakım dini kriterlere göre harap olan mı, yoksa senin kendi nefsine göre harap gördüğün veya harap görmek istediğin mi?.. “Kızlar okutulmaz” deyip okumuş bir kadın doktor, mühendis, öğretmen veya avukat gördüğünde işkembe çorbasına dönen bir surata göre harabat ehli, kadın doktorlar, mühendisler, öğretmenler ve avukatlardır…
“Defineye malik nice viraneler var...”
Gerçek defineler ise, bu yobazların virane olarak gördüklerindedir…
İşte biz de makalemizde, virane olarak görülen ve bu şekilde tanıtılmaya çalışılan bir defineyi, Bozkırın Mübarekleri’nden Cengiz Han’ı çok genel hatlarıyla konuk edeceğiz.
Arap, Pers ve Avrupa tarihçiliğinin Attila, Cengiz ve Timur gibi Türk Töresini ve Hun geleneğini, İskit geleneğini devam ettiren Bozkırın Adamları'nı barbar ve şeytan göstermesinin temel nedeni, din ve aristokrasi kamuflajı altında halklarını ezerek yaşadıkları firavunluk hayatının sona erdirilmiş olmasıdır.
Kuvvetli bir dostluk ve aynı zamanda kuvvetli bir düşmanlık karakteri, çift başlı kartal gibi Temuçin’in kişiliğine çocukluğundan itibaren yön veren temel etken olmuştur. Onun yenilikçi savaş teknikleri ile Avrupa’nın ağır zırhlı şövalyeleri işlevini yitirmiş ve yerini süvari sınıflarına bırakmıştır. Kuşatma savaşına yeni bir boyut getirmiş ve şehirlerin surlarla korunabileceği algısını tarihe gömmüştür. Ordularına birbirlerinden çok uzak mesafelerde başarılı bir şekilde savaşabilme kabiliyeti kazandırmakla kalmamış, bu seferleri devam eden uzun yıllar içinde de nasıl sürdürebileceklerini öğretmiştir.
Romalıların 400 senede aldığından daha geniş bir coğrafyayı, 25 senede almıştır. Bu, Pasifik’ten Akdeniz’e, Sibirya’dan Hindistan’a, Kore’den Balkanlar’a kadar ortalama Afrika kıtası büyüklüğünde bir toprak parçasıdır. Bugün, bu topraklar üzerinde yaşayan insan nüfusu ortalama 3 milyar kadardır. Tüm bu başarıları elde ettiği ordusunun büyüklüğü ise bugün büyük bir stadyumu ancak doldurabilecek olan 100.000 kişidir.
Temuçin, bir devlet başkanı ve ordu komutanı olarak, aynı zamanda da çok usta bir mimardır. Onun mimarlığı taş üzerinde değil, fethettiği uluslar üzerinde olmuştur. Küçük krallıkları stratejik bir biçimde birleştirerek ulus mimarlığı yapmıştır. Doğu Avrupa’da bir çok Slav şehri ve prensliği tek bir Rus devleti altında birleştirilmiş, Doğu’da ise güneyde Song hanedanlığının kalıntıları ile Mançurya’daki Curçen toprakları, batıda Tibet ve Gobi Çölü’ne bitişik Tangut Krallığı ile Doğu Türkistan’daki Uygur toprakları, üç kuşak boyunca birleştirilerek Çin devleti inşa edilmiştir.
Yönettikleri halkları ezen, dini yönetim kamuflajındaki Ortadoğu firavunlarının ve doğuştan gelen ayrıcalıklara dayanan aristokrasi sistemi ile iş gören Avrupa derebeylerinin taçlarını, kafalarında parçalamıştır. Kurduğu liyakata dayalı yeni sistemde din ve sınıf ayırmaksızın çalışan herkese eşit yükselme imkanları sağlamıştır.
1162’de doğduğunda Eski Dünya, sınır komşuları dışında birbirinden haberi olmayan bölgesel medeniyetlerden oluşmaktaydı. Avrupa’nın Çin’den, Çin’in de Avrupa’dan haberi yoktu ve eldeki yazılı kayıtlara göre birinden diğerine yolculuk yapmış olan bir insan da yoktu. 1227’de öldüğünde ise Doğu ve Batı’yı bugün dahi geçerliliğini sürdüren diplomatik ve ticari bağlarla birbirine bağlamıştır.
İpek Yolu boyunca birbirinden ayrık ve cansız ticaret şehirlerini birleştirmiş ve tarihin en büyük serbest ticaret bölgesini oluşturmuştur. Tüm yurttaşlar için vergileri indirmiş ve doktorlara, öğretmenlere, din adamlarına ve eğitim kurumlarına vergi muhafiyeti getirmiştir.
Kurduğu devlet, diğer birçokları gibi kendine zenginlik ve hazine istifleyen bir devlet olmamış, savaşlarda elde edilen ganimetleri büyük ölçüde paylaştırmış ve böylece ekonomik hareketliliği ve ticaret döngüsünü güçlendirmiştir.
Bugünün modern firavunlarında olduğu gibi, devrin hükümdarları kendilerini kanunun üzerinde görürken, en tepedeki yöneticiden sıradan vatandaşa kadar tüm hiyerarşiyi bir uluslararası hukuk sistemi oluşturarak Kök Tengri Yasası boyunduruğuna almıştır. Yasayı çiğneyen kim olursa olsun makamını, soyunu, dinini, kendine olan yakınlık derecesini önemsemeden hiç birinin gözünün yaşına bakmamıştır.
Tarih, bir çok fatihi sefil bir şekilde ölüme mahkum etmiştir. İskender, Babil’de gizemli bir şekilde ölürken adamları ailesini öldürmüş ve topraklarını parçalamıştır. Sezar’ın aristokrat arkadaşları ve müttefikleri, Roma Senatosu’nda onu arkadan bıçaklayarak öldürmüştür. Napolyon, işler tersine gitmeye başladığında mahkum olarak dünyanın en ücra köşesindeki adalardan birinde yalnız başına ölüme terkedilmiştir. 70 yaşındaki Han ise çadırında kendisini seven bir ailesinin, sadık arkadaşlarının ve bir emirle hayatlarını riske atmaya hazır askerlerinin arasında son nefesini vermiştir.
Devlete mutlak sadakat göstermeleri şartıyla, hükmü altındaki tüm milletlere kendi dinlerini özgürce yaşama güvencesi vermiştir. Devlet kanunlarına sadık kalarak işkenceyi kaldırmış, devlet düzenini bozmaya çalışan terör unsurlarına ve hainlere ise acımamıştır. Esirliği kaldırmış ve gırtlak gırtlağa canlı savaşta olduğu devletlerininkiler de içinde olmak üzere, tüm elçilere diplomatik dokunulmazlık getirmiştir.
Avrupa halkları fakirlikten kırılırken, doğuştan gelen imtiyazlarla bir eli yağda bir eli balda yaşayan aristoktat sınıfının tüm kıtada defterini dürmüştür. Arap, Pers ve Çin diyarının zanginliğine tezat fakir Avrupa halklarına dokunmamış ve kıtada ilerlemeyi durdurarak fetihlerin yönünü değiştirmiştir.
Doğu’dan fakir Avrupa’ya getirilen kağıt baskı, pusula ve ateşli silahlar teknolojisi ile abaküs, daha sonraları Rönesans’ın da temelini oluşturacak gelişmeleri ortaya çıkarmıştır. Teknoloji, savaş, giyim, ticaret, sanat, edebiyat ve müzik olmak üzere Rönesans boyunca Avrupa’da gelişen her alanda, onun damgası vardır.
“Onlar, sadece savaşın değil, bilimin de ustasıydılar.” - Roger Bacon / İngiliz Bilimadamı
Bugün diğer dillere “hurray!” şeklinde geçen sevinç ünlemi ve özellikle başta Sovyet ve Rus orduları olmak üzere diğer orduların “ura!” olarak kullandığı savaş çığlığı, onlardan öğrenilmiştir. Sözcük öz Türkçe “urmak” veya “vurmak” anlamındadır.
“Çetük kim, ura pençesin aslana
Eğer diri kalur ise, uslana” - Türk Atasözü
Temuçin, yaşamı boyunca kendi yüzünün resminin çizilmesine, heykelinin yapılmasına ve paralara basılmasına izin vermemiştir. Bugün, Temuçin’i tasvir eden resimlerin ve heykellerin tümü o öldükten sonra yapılmıştır. Her millet onu istediği gibi tanımlamış, bundan dolayı da Çin kaynaklarında boş gözlerle bakan yaşlı bir adam, Pers kaynaklarında tahtına oturmuş bir sultan ve Batı kaynaklarında da zalim ve acımasız gözlerle bakan bir barbar olarak gösterilmiştir.
Ressamların onun portresini hayal gücüyle çizmesi gibi, tarihçiler de ellerinde güvenilir ve somut bilgi olmadan kendi korkularını ve kuruntularını onun şahsı üzerine yansıtarak tarih yazmışlardır. İskender, Sezar, Napolyon gibi adamların şiddeti sanki yüce bir misyon sahibi imişler gibi mantıklı gösterilmeye çalışılmış, ancak iş Temuçin’e geldiğinde başarıları sümenaltı edilerek altın, kadın ve kan peşinde koşan bir adam hayali oluşturulmuştur.
Ruslar Batı’nın teklojisine ulaşamadıklarında veya Japonlar’dan tokat yediğinde, Persler komşularından geri kaldıklarında, Çinliler Batı’ya ve Japonlara yetişemediğinde, Hintliler Britanya kolonizasyonu karşısında çaresiz kaldığında ve Araplar bugün atam bombası üretememelerinin sorumlusu olarak kitaplarının yakılması (yalan bilgidir) olarak gördüğünde, Afganlar Abd işgalini onların seferlerine benzettiğinde, Temuçin tüm bunların altında yatan günah keçisi olarak seçilmiştir.
Bizim için ise Büyük Han, Türk’e kalkan eli kıran ve Araba, Perse, Hinte, Rusa, Çine, Batıya meyleden ve özünü kaybeden Türkleri de hizaya getiren, Bozkırın Kutlusu olarak kalmaya devam edecektir…
Dokuz Tuğu alıp Cengiz Han olmadan önceki Temuçin’e, 8 asır sonrasından bir Karahanlı sadası ile seslenerek makalemizi sonlandıralım:
Bulıt kökredi urdı nevbet tugı
Yaşın yaşnadı tarttı hakan tugı
Yaşık örledi yirde koptı togı
Yaka keldi aşnu tokuz al tugı
- Kutadgu Bilig -
Y. Murat Yiğit
@yigit_ym
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle