En Sıcak Konular

Hız Körlüğü

1 Temmuz 2021 05:10 tsi
Hız Körlüğü Orkhan Yazdı...

Hız Körlüğü

Günlerden bir gün yine atabeyimin kutlu, saadetli demlerinde muhabbet ile seyr-ü sefa sürerken Akça Koca bize Tesla’nın ilmi keşiflerinden bahsediyordu. Sonra konu Süleyman a.s , Sebe melikesi ve onun hükümranlık alemeti tahtı konusuna geldi. Konu bizler tarafından bilindik meseleler ile anlatılmaya çalışıldı bildiğimiz kadarıyla. Her zamanki gibi bizlerin tüm yorum ve sözlerini büyük bir sabırla dinlediler. Bizim sözlerimiz tükenince ‘’ Burada odak noktası olarak hep Belkıs ve tahtı ile onu getiren kitaptan ilim verilmiş kişiden ‘’ dem vururlar ama esas meselenin ‘’ Göz açıp kapayana kadar geçen sürede getiririm’’ ifadesi olduğunu söylediler ve konuyu bu meyanda anlatmaya başladılar. Niye göz açıp kapayana kadar? Kolunu kaldırıp indirene kadar yahut ta parmağını şıklatana kadar değilde göz açıp kapama ile görme hassasıyla ilişkin bir durum niye öne çıkarılmış?  Gözü açıp kapama ile başka bir kader, sadece kapama ile başka bir kader yaşanacaktı çünkü. Bu ifadeden ilk öne çıkan  müthiş bir hızla bu olayın gerçekleştiğiydi. Tesla’nın özel hayatından ilginç detaylar verildi. ( Kendine ait olmayan metallere dokunmadığı, el temasından, tokalaşmadan kaçındığı, kalacağı otelin etrafında üç kere döndüğü, oda numaralarının üç’e bölünmesi gerektiği v.b) 10.000 yılda olmayan teknolojik gelişmelerin son 100 yılda olağan üstü bir HIZDA gelişmesi konusuna dikkat çektiler. Önce Belkıs meselesinin geçtiği ayeti yazalım.

Neml- 40: ‘’ Yanında kitaptan bir ilim bulunan zât da dedi ki: «Ben onu sana daha kendine gözün dönmeden getiririm.» Vaktâ ki (Hazreti Süleyman) Onu (tahtı) yanında karargir olmuş gördü, dedi ki: «Bu Rabbimin fazlındandır, tâ ki beni imtihan etsin ki, şükür mü ederim, yoksa küfran-ı nîmette mi bulunurum ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi lehine şükreder. Ve kim de küfran-ı nîmette bulunursa, şüphe yok ki, Rabbim ganîdir, kerîmdir.’’

Muhtelif meallerde genellikle gözünü açıp kapamadan, kırpmadan diye çevrilmiş, Türkçe deki en kısa süreyi betimleyen deyim olarak. Ayette göz geçmiyor, ‘’ Darfuke ‘’ taraf geçiyor. Yani;

Senin tarafın sana dönmesi bana aynaya baktığımız zamandaki durumu düşündürdü. Burada da görme hassasını anlıyoruz aslında, meallerdeki ifadeyle bir çelişki yok. Atabeyim zamanında demiştiler, aynadaki aksinin sana dönmesi, aksini görmen için bile bir zaman geçiyor işte o en kısa zamanlardandır diye. Aynanın boyut kapısı olarak kullanıldığı v.s konularıda malum buralara girmeyeceğiz bu yazımızda. Bunlar konuşulurken atabeyim aniden Gökhana birşey fırlattı. Bizlere sordu gördünüz mü ? diye. Biz göremedik ama Gökhan gördüm ama tam anlamıyla tarif edemem dedi. Alıp baksana yahu denilince Gökhan koltukla vücudu arasında kalan kısımdan aldı atabeyimin fırlattığı şeyi. Fındık ebatında küre şeklinde bir taştı (?) bu. Üzerinde işaretler, lekeler vardı. Getir onu bana dediler. Bizlere bakın ne görüyorsunuz dediler. Tuttuğu açıyla ilk önce faltaşı gibi açılmış gözleri ve şaşkınlıkla sanki Ooo der gibi bir ağızı olan bir suretti bu. Sonra taşı öbür tarafına  çevirdiler, şimdi ne görüyorsunuz dediler. Bu açıyla sakin bir yüz ifadesi olan bir surete döndü işaretli taş. Hızlıca düşünmeden cevap verirsek ilk tarifi yapacaktık haliyle. Ama bu durum tek taraflı, acele bir çıkarım olacaktı.( Tıpkı Hiç DURUP düşünmezler mi ayetinde belirtildiği gibi, durun, hızı, koşuşturmayı bırakın ve gerçeği görün )  Sonra Gökhan’a  mutfak kapısına doğru hızlıca koş dediler. Gökhan koştu, sonra tekrar bize doğru koş dediler. Gökhan koştu. Tekrar koş denilince Gökhan koşmaya başladı, atabeyim dur dedi. Gökhan durunca ne gördün dediler. Gökhan başını bize çevirdi. Çevirme deyip ne gördün diye yinelediler. Gökhan birşey göremedim dedi. İşte hız vs tamam da esasında hız körlüktür dediler. Sonra Kerim Kitabımızı getirin dediler. Kuranımızı yanılmıyorsam Serdar kardeşim getirdi. Atabeyimin yanında ayakta durur vaziyetteyken atabeyim oturduğu yerden Kuranımızın sayfalarında eliyle gezindiler. Parmağımın durduğu ayeti oku bakalım dediler.

Ayet okunmaya başlayınca biz yine hayret deryalarına düşüverdik hepbirlikte. Ayeti yazalım;

Zariyat-34: ‘’ Ki bu taşların her biri, Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için herkese ayrı ayrı işaretlenmiştir.’’ Evet sanki ayeti yaşamıştık. Gökhan’a fırlattığı işaretli taş gibi. Hızlıca atılan bir taş. Belli belirsiz görebildiğimiz. Ama hepsi adrese teslim belirlenmiş taşlar, hedefinden şaşmayan. Bunu hızla ifade edemezdik. Bu Tengrisel bir kudretin eseriydi. Atabeyim bu konuyu bizim tahammül hududumuzca simüle etmiştiler. Bunu şihaplarla da ilişkilendirebileceğimizi, bilgi paketçikleri de olabildiğini,  her atılanın şer değil hayra da sebep olabileceğini söylediler. Tıpkı radyo aktiviteyi atom bombası olarak şer üzre kullanmak yerine, radyo terapi maksadıyla hayr yönünde değerlendirmek gibi. Ayrıca bu konuyla ilintili olarak benim olmadığım günlerin birinde bir yumurta meselesi yaşanmış Ocağımızda. Atabeyim oturduğu yere göre sağındakilere gözlerini kapatmalarını, solundakilere ise açık tutmalarını söylemişler. Ogün kardaşıma da ‘’ Ogün gel demiş ve ikiye katladığı peçete kağıdını vermiş ve akabinde bir ağırlık, bir şey hissediyormusun demiş.’’ Ogün de ‘’ Yok atabeyim ‘’ demiş. Sonra şimdi hissediyormusun deyince , evet ağırlaştı sanki der demez içini açıp baktıklarında bir yumurta olduğunu görmüşler. Şaşkınlık hali geçince, yumurtanın barkod numarasına kadar bildiğin sanki buzdolabından alınmış bir yumurta gibi olduğunu hayratle müşahede etmişler. Yukarıda da değindiğim gibi  gözü açık olanlar için zaman ve o zamana kayıtlı kader farklı işlemiş, kapalı olanlar için de farklı işlemiş. Ana tema görmekti. Neyi gördüler veya gördüklerini zannettiler? Gözü kapalı olanlar için atabey gitti buzdolabından aldı geldi önermesi mantıklı geliyor değil mi? Peki gözü açık olanlar bu durumu nasıl açıklayacaklar ? Gözü açık olanların gözlerini açıp kapatırkenki geçen kapalı mili mili saliseler içinde atabeyim müthiş bir hızla gidip yumurtayı buzdolabından mı alıp geldi? Savlanabilir... Peki sonra içinde yumurta olan peçeteyi buruşturup hiçbir kırılma emaresi görülmeden, Gökhana nargile közünde yaktırmasına ne demeli? Yanma esnasında da yumurtaya dair hiçbir emare görülmemiş. Acaba tabi ben orda yoktum, o gün orada bulunanlar hızlıca gelişen olayları tam analiz edebildiler mi? O hız onlarda bir körlüğe mi neden oldu? Bilemiyorum, atabeyimden vakti geldiğinde öğreniriz işin aslını inşaAllah.  Bana dönerek Orkhan yaz bu konuyu burada olmayan canlarda duymuş olsunlar dedi. Ben de başüstüne diyerek emrini almıştım. Şimdi burada  konuyu  idrakimce bir kaç hususu da  ekleyerek  bitireceğim.

Evet hız körlüktü. Yani kahrolasıca insan ne acelecidir bahsi.


Bu resimden de görüldüğü üzere hız arttıkça görüşümüz azalıyor. Açı değişikliği yüzünden.

https://www.fullhdfilmizlesene.com/film/lucy-izle/

1:09:20 ve 1:09:50 arası

Yolda giden bir arabayı videoya çekin, Görüntüyü aşırı hızlı oynatırsanız,  araba kaybolur... Peki, Arabanın orada olduğuna dair kanıt bulunabilir mi? Sadece zaman bize var olduğunu söyler. Varlığa gerçekliğini veren şey zamandır. Zaman tek gerçek ölçüttür. Maddenin varlığını zaman kanıtlar. Zaman olmadan, biz de olmayız.

Lucy filminden bir sahne. Burada da hızın artmasıyla doğru orantılı olarak görmenin sınırlarına gönderme var. Zaman vurgusu da hayli ilginç. Elinizi uzatarak parmak uçları yukarı gösterecek şekilde hızlıca sallayın bakalım. Ne gördünüz? Flu, birbirine geçmiş bir görüntü. Parmaklar, boğumları, parmak sayısı görülemiyor değil mi? Hız körlüğü....

Neml-40 ayetine kendimce kullandığım yöntemlerden biriyle baktım. En fazla tekrar eden harflere baktım. 12 kez yinelenen ELİF, NUN, LAM ve RA Harfleri...Bu harflerden EL NUR kelimesini çıkardım.  Meleklerin hızı, nar değil nur hızı. Kuantum teorisindeki  takyonların hızı. Işık hızından bile kat kat korkunç bir hız. Ama O Nur’un ala nurdur. Nur üstüne nurdur. O kudret muazzam bir hızla işaretli taşları şaşmaz bir biçimde muhatabına iletiverir. O körlükten beridir. Biz körüz. Başlardaki gözle bakmaya çalışırsak hep.

TAKYON / TACHYON : ANT YOK / ANT YOCH   Bu hızda sizin düzleminizdeki ant, kural, yasa yok. Kudret aleminin yasaları cari. Konuyu yine kerim kitabımızdaki işaret ayetle bitirelim.

Bakara- 32 : ‘’Onlar: “Sen kudret ve egemenlikte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Doğrusu yalnız  Sensin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!” diye cevap verdiler.’’ Ademe secde bahsinde geçen meleklerin hikmetini öğrenmek maksadıyla sordukları sorunun hakikati. Ya rabbi biz vasfımız gereği çok hızlı hareket ediyoruz ve haliyle göremedik, acele ettik. Sen bize bildirdin de işin aslını öğrendik. Umarım o günkü konuyu layıkı ile aktarabilmişimdir. Sürç-ü lisan ettiysek affola.


                                                                                                     ORKHAN



Bu haber 5,047 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,215 µs