KAMBALA'dan İŞARETLER
O ağacın altında kalpler O derken O nun yolunda doğru yol üzerinde Olanlardan Olmak umudu ile , Bismillah...
Yıllardır yazdıkları ve söyledikleri ile budun a yol göstere bilgi ve ışık olan Deruni Baba'mın yine yeniden işaretleri üzerine araştırırken gördüm ki gene arkaik dönemden günümüze ve geleceğe atılmış bir ok işaretleri sözleri.
"ARI-AŞI-AYAZATA -BaaL- KASIM- KESKİN ATEK- KESKİN SOĞUK " KESKİN BIÇAK" "ne alaka?" demişti KAMBALA.Yani bunların arasında bir alaka var siz kurun manasında idi sözü.
İsimler anlamlar tarihte nasıl yer almışlar hangi mitlere konu olmuşlar.Mit denilip geçilenler yaşanan ancak anlatılmayanlar.Zihnimde iyice beliren bir gerçek var ; o da tarih ve din olarak algılatılan yaşatılan gerçek ve inanılması gereken olarak KOD' lanan ne varsa ya eksik yada çarpıtılmış olgulardan ibaret olduğudur.Ne taraftan derin bir araştırma ya da tefekkür yapsam hep aynı hissiyata kapılıyorum.Yanlış ve hatalı hatta çarpıtılmış olay , anlatım , olgular kesin gerçeklermiş gibi algılatılmış.
KAMBALA'dan seslenen Türkiye'nin Bilge Kamı'nın kodlamaları üzerinden isimler manaları tarihteki yerleri ile yolumuz da ilerlemeye çalışalım.
BAAL: Baal , İbranice 'על / Ba‘al, Akkadca B"lu (m), B"l, Ugarit, Finike, Ba‘lu (m), Bal, Samiriye Bāl, Aramca Be‘lu, MÖ 19. yüzyıldan itibaren Mısır hanedanlığı B‘r, Yunanca 'ηλος, eski tarihçi Yosefus’a (Joshephus) göre 'ααλ, Latince Belus, Hironimus’a (Hieronymus) göre Baal, Arapça Ba‘lu, eski güney Arapça B‘L, Etiopya Bā‘el olarak söylenir.
Baal efendi, sahip, koca, kral (Molek) ve tanrı anlamlarına gelir. Eski Ortadoğu bölgesinin ve Kartacalıların baş tanrısı
Uğruna insan (özellikle küçük çocuklar) kurban edilir. Fırtına ve yağmur tanrısı olan Baal verimlilik tanrısı olarak görülür yaygın bir biçimde tapınılan bir tanrıdır. Diğer bir adı Tammuz olan Baal, Marduk’un güneş olma özelliğini de taşır. Merodak-Baladan adı Babil’in bir kralının adı olup bundan görüldüğü gibi Baal adı aynı zamanda Merodak’da adlandırılan Marduk’tur. Bu şekilde Baal ilk olarak Babil’in baş tanrısı olan Marduk olarak ortaya çıkmıştır.
Babil krallarından bazıları kendileri de bir tanrı olarak görülürler ve tanrılarının adlarını taşırlardı. Marduk adının Babil’in kurucusu olarak gösterilen Nimrod’dan geldiği düşünülür. Marduk ve Nimrod sözcüklerinin içeriğinde isyan etme anlamları bulunur.
Marduk Semiramis’in oğludur. Semiramis gök kraliçesi ve kutsal anne olarak görülen bir tanrıçadır. Semiramis Kutsal Anne ve oğlu Nimrod (Marduk) inancı bu şekliyle Babil’den gelir. Hıristiyanlık bu eski putperest inanç biçimini İsa’nın annesi Meryem’le çocuk İsa’ya uygulamıştır. Hıristiyanlığın ilk zamanlarında olmayan, Kutsal anne Meryem ve bebek İsa inancı buradan doğar. Gerçekte Meryem’den “Kutsal Anne” diye söz edilen bir pasaj bulunmaz. Marduk güneş tanrısı olduğundan, kundaktaki ve beşikteki çocuğun başucunda bir güneş çemberi (Halo, Nimbus) resmi bulunur. Çocuğun bulunduğu kundak beş köşeli İştar Yıldızı (Pentagram) olarak resmedilir ve İştar yıldızına benzeyen Christmas rose çiçeğiyle simgelenir. Marduk reenkarnasyon ile yeniden dünyaya geldiğinde annesiyle evlenerek, bu kez oğlu olmak yerine, kocası (Baal: koca) olur. Annesinin adı da değişir ve İştar adını alır. Bundan böyle Marduk (Nimrod), Baal ve Tammuz olarak varlığını sürdürür.
Fırtına ve yağmur tanrısı olarak bitkileri sulayan bir tanrı olarak görülen Baal (Tammuz), yazın kurak mevsimi geldiğinde öldüğü kabul edilir. Kadınlar Tammuz’un arkasından yas tutar ve ağlarlar. Tapınma olarak sürdürülen bu geleneğin, bir şiddet sonucu öldüğü sanılan Nimrod’un arkasından tutulan yasla ilgili olduğu düşünülür. Ölen Tammuz yeraltı dünyasına gider ve bütün bir kış boyunca beklemeye başlar. Tammuz’un ölümüyle yağmurlar kesildiğinden bitkiler giderek solar ve doğa kışa kadar yavaş yavaş ölür.
Güneşin yeniden gücünü kazanmaya başladığı 22 Aralık’ta (Noel) Tammuz yeniden doğar. İlkbaharda gece ve gündüzün eşit olmaya başladığı 21 Mart’ta sevgilisi-eşi İştar’la (bitkilerin tanrıçası-verimlilik tanrıçası) cinsel ilişkiye girer. Bu tarihten itibaren yağmurlar yağacak ve doğa ürün vermeye başlayacaktır. Bu nedenle ilkbahar sevinçli kutlamalar yapma zamanıdır. Baal ve İştar’a tapanlar onları bu cinsel ilişkiye teşvik etmek amacıyla, bunlara ait sembollerin bulunduğu tapınaklarda seks ayinleri yaparlardı.
Bu ayinlerde fahişeliğe hizmet eden hem kadın hem de erkek fahişeler bulunurdu. Ayinlerde yemek yenir, şarap içilir, müzik yapılır ve bunu erkek ve kadın fahişelerle yapılan seks izlerdi. Tapınılan yerlerde Tammuz’a ait sembol bir dikilitaştı, İştar’ınki ise hem dikili odun bir kazık (Kutsal odun ' Holywood) hem de bol yapraklı ağaçlardan çoğunlukla meşe ağacıydı. Eski Mısır’da bulunan Tammuz sembollerinden biri olan crux ansata " halkalı haç Tammuz’la İştar’ın cinsel birleşmesini simgeler. Bunun şekli, büyük T harfinin üzerine kondurulmuş oval bir çemberdir. Haç çeşitli şekilleriyle Tammuz’un adının baş harfinden oluşarak bu tanrıyı simgeler.
Haç sembolü Hıristiyanlığa gerçekte Hıristiyan olmayan, fakat siyasi amaçlarla Hıristiyanlığı devlet dini haline getiren Roma İmparatoru Konstantin ile Hıristiyanlığın kutsal bir simgesi haline getirilip kullanılmaya başlanmıştır. Roma imparatoru Konstantin imparatorluk sınırlarındaki putperest inançlı ulusları dışlamamak adına, bunlara ait inanç ve gelenekleri Hıristiyanlıkla birleştirmiştir. Bu şekilde İsa’nın çivilendiği T şeklinde olmayan düz direğin, T şeklindeki bir haç olduğu inancı Hıristiyanlığın temel bir sembolü olmuştur.
Baal ya da Tammuz bulunduğu yer ve zamana göre farklı adlar almakla birlikte aynı rolünü yerine getirmeye devam etmiştir. Tammuz’un eski Yunan’daki karşılığı Dionysos’tur. Dionysos’un eşi-sevgilisi de Artemis’tir. Roma bu eski Yunan tanrı ve tanrıçalarını kendi tanrılarına eklemiştir. Tammuz’un Roma’daki karşılığı Adonis ve Artemis’in karşılığı’da Venüs’tür.Baal, İştar ve Tammuz Babil’in üçlü tanrıları olan Sin, İştar ve Şamaş’ın devamıdır. Babil kökenli üçlük inancındaki temel, üç tanrıyla gösterilen tek tanrı inancıdır.
Bu özelliğiyle Baal, İştar ve Tammuz şeklinde görünen üç tanrı aslında Baal’da tek bir tanrı olarak biraraya gelir. Ancak asıl olarak Baal Marduk’tan geldiğinden, bu tek tanrı Marduk’tur. Üç farklı sembolle simgelendiğinden, bunlardan Seherin oğlu Hilal (Heylel Ben Shachar-İbr.), Heylel sözcüğünün hem hilal, hem de yıldız anlamlarını içermesinden dolayı, hilal ve beş köşeli yıldız sembolleri genel olarak bir karı-koca gibi (Baal: koca) birarada bulunur. Baal’ın (Marduk) aynı zamanda güneş olma özelliği olduğundan, bu da ayrı bir tanrı gibi gösterilen Tammuz’la ve Tammuz’un baş harfi olan haç işaretiyle, ya da güneş çemberiyle simgelenir.
Sözcük anlamı bakımından düşünüldüğünde Marduk, Baal’dan üstün başka bir tanrı değildir. Marduk sözcüğünde isyan etme anlamı, Baal sözcüğünde ise bu tanrının efendi (Baal: efendi, rab, lord) olma anlamı öne çıkar ve Baal’ın efendi olarak egemenliği vurgulanır.
Baal’ın Simgeleri
• Marduk: Güneş, hilal ve yıldız olarak farklı tanrı özellikleriyle kendini gösteren Baal, gerçekte tek bir tanrı olup Marduk’tur.
• Seherin oğlu hilal, parlak yıldız: Hilal (Helel Ben Shachar-İbr., Helel ' Hilal ' Lucifer) sözcüğü Şeytan için kullanılır. Hilal olarak kullanılan sözcük aynı zamanda yıldız anlamına gelir. Bu şekliyle Baal hem hilalle, hem de beş köşeli İştar yıldızıyla (pentagram) simgelenir. Anlatımda İştar ayrı bir tanrı olarak sunulsa da, özde Lucifer olarak tek bir kişi vardır.
• Baal’ın bir diğer simgesi güneş çemberidir. Sarı renk güneşin rengi olarak Baal’a aittir. Genellikle uzakdoğuda kullanılır.
• T şeklindeki haç sembolü Baal’ın diğer adı olan Tammuz’un baş harfidir. Haç’ın çeşitli şekilleri bulunur. Gamalı Haç " Svastika Uzakdoğu dinlerinde kullanılan şeklidir.
• Altı sayısı Baal’le ilgili olarak kutsal önem taşır. Altı sayısının iki ya da üç kere yinelenmiş şekilleri de (6, 66, 666) Baal’la ilgilidir.
• Altı köşeli yıldız güneşle ilgili olarak bir semboldür. Pergel ve gönye olarak gösterilen Mason sembolü, gerçekte ters yönlü olarak iç içe geçmiş iki piramit şekliyle Altıgenyıldız sembolüdür ve pergel ve gönyenin ortasında eski şekliyle Baal’ın simgesi hilal bulunur. Günümüzde hilal yerine Gematria sözcüğünün G’si vardır.
• Piramit: Ziggurat biçiminde inşa edilen Babil Kulesi, Nimrod tarafından yapılan ilk piramit benzeri yapıdır. Yandan bakıldığında üçgen görünen piramitin üstte bulunan ama görünmeyen ayna görüntüsü bulunur. Görünmeyen ters piramit yerdekinin üstüne ya da içine gelecek şekildedir. Biri yere, diğeri göğe ait kısmı simgeler. Her ikisi yandan altı köşeli yıldız resmini verir. Geometri (Gematria) yerle ilgili, Astronomi (gerçekte Astroloji anlamındadır) gökle ilgili olup 33 + 33 = 66 şeklinde, yer ve gökle ilgili toplam sayı olarak Baal’ın (Marduk ' Şeytan) kutsal sayısını verir. 33’lük tesbihler iki kez çevrildiğinde Baal’ın 66 sayısını simgeler.
• Baal’la ilgili bir başka simge laledir. Aynı zamanda hilali temsil eden lalenin özellikleri Baal’ın özellikleridir. Lalelerin altı yaprağı bulunur ve bu sayı Baal’la ilgili kutsallığı simgeler. Lalenin içi siyahtır; bu özelliğiyle ön planda Baal ve Marduk’la simgelenen tanrının içindeki kötülüğü simgeler. Lalenin içinin tersine ferahlatıcı bir renk ve parlaklıkta olan dış yüzü ile, Baal’ın simgelediği Şeytan’ın dışardan kendisini nurlu bir varlık gibi gösterme özelliği simgelenirBaal’ın simgesi hilal boyunduruk anlamında kullanıldığında insanlara yapılan baskıyı simgeler.
MARDUK: Marduk (Çivi yazısı: ?'タᆱ? dAMAR.UTU; Sümerce: amar utu.k "Güneş'in danası, Güneşsel dana"; Grekçe: Μαρδοχαῖος,[3] Mardochaios), antik Mezopotamya'daki geç dönem tanrılarından birinin adıdır. Hammurabi zamanında Babil, Fırat vadisinin politik merkezi olduğunda, Babil panteonunun başı olarak Marduk'a tapınılmaya başlanmıştır. Babil yaratılış destanı olan Enûma Eliş'te tanrıların en büyüğü ilan edilmiştir. O aynı zamanda babil'in koruyucu tanrısıdır.
Lakabı “Büyük Efendi, dünyanın ve cennetin efendisi” idi. Gücünün, her zaman fakir insanlara yardım etme ve
kötüleri cezalandırmada kullandığı bilgeliğinde saklı olduğuna inanılırdı.
Mardok olarak da okunabilir. Bereket tanrısıdır ve (sembolü mer-doğ, bağ beli) ileriki tarihlerde bu Mazda olarak değişecektir.(VİKİ)
Sümerlilerin Enuma Eliş[4] (Gökyüzünde) sözcükleriyle başlayan ve bundan ötürü bu adla anılan uzun yaratılış şiiri, Marduk'un baştanrılığını şöyle anlatır (Kimi incelemeciler Marduk'un bu şiire sonradan sokulduğunu ileri sürmüşlerdir): İlk kaosun canavarı Tiamat'ı (tuzlu suların kişileşmesi) yendikten sonra "yeryüzünün ve göğün tanrılarının efendisi" olur. İnsanlarla birlikte bütün doğa, varlığını ona borçludur.
Babil'deki en önemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila'da her yeni yıl şenliğinde Enuma Eliş şiiri okunurdu. Marduk'un karısı olarak en sık anılan tanrıça Zarpanit ya da Zarbanit'ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk'un yıldızı Jüpiter, kutsal hayvanları ise at, köpek ve özellikle çatal dilli canavardı.
Marduk en eski anıtlarda, elinde üçgen bir kürek çapayla betimlenir; bunun bereketi ve birlikteliği simgelediği düşünülür. Yürürken ya da savaş arabasına binmiş durumda da betimlenir. Giysisi yıldızlarla süslüdür. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, Marduk ve Zarpanit'i saygıyla anmışlar, ikisinin birçok tapınağını yeniden yaptırmışlardır mızrak, ağ ya da yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da yazıtlardır.
NİMROD: Hem Nimrod, hem de Nimrod'un tanrılaştırılmış şekli olan Marduk, içeriğinde isyan etme anlamını taşıyan birer sıfat olarak da kullanılmışlardır. Nimrod zamanının ilk isyancısı olma özelliğiyle Şeytan'ı simgeler. Nimrod ve Marduk sözcüklerinin Maradh sözcüğünden türemiş sözcükler olduğu da düşünülür.
Marduk adının Babil kentini kuran Nimrod'dan geldiği düşünülür. Merodak-Baladan adı Babil'in bir kralının adı idi. Buna göre Baal ilk olarak Babil'in baş tanrısı olan Marduk olarak ortaya çıkmıştır. Babil kralları aynı zamanda kendileri de bir tanrı olarak görülürler ve tanrılarının adlarını taşırlardı. Anlatımlara göre Nimrod insanların dağılmayıp kendi yönetimi altında bir arada bulunmalarını istemiştir. Bu amaçla Babil Kulesi'ni inşa etmeye yeltenerek bir isyanı başlatır. Nimrod hayvanları avlayan ve insanları benzer şekilde öldüren savaşçı bir kişiliğe sahiptir.
Tammuz'la ilgili anlatımlarda, kadınların ölen Tammuz'un ardından yas tutup ağladıkları gösterilir. Bunun nedeninin, insanlara şiddet uygulayan Nimrod'un da benzer bir şiddet sonucu öldürülmüş olmasından kaynaklandığı düşünülür. Bununla birlikte Babil inancında ölüm gerçek ölüm olmayan bir süreçtir ve yeniden doğuşa (reenkarnasyon) inanıldığından, aslı Nimrod olan Tammuz'da her yıl yeniden dünyaya doğmaktadır.
Marduk reenkarnasyon ile yeniden dünyaya geldiğinde annesiyle evlenerek, bu kez oğlu olmak yerine, kocası (Baal: koca) olur. Annesinin adı da değişir ve İştar adını alır. Bundan böyle Marduk (Nimrod), Baal ve Tammuz olarak varlığını sürdürür.
SEMİRAMİS: Yaşamı çeşitli efsane ve öykülere konu olan Semiramis, efsanevi Asur kraliçesidir. Yunan mitolojisinde Babil Devleti’nin kurucusu olarak kabul edilen Semiramis’in İran ve Mısır fatihi olduğundan da söz edilir. Tanrı Marduk, Semiramis’in oğludur. Semiramis, “gök kraliçesi” ve “kutsal anne” olarak kabul edilen bir tanrıçadır. Kutsal Anne Semiramis ve oğlu Nimrod (Marduk) inancı, bu şekliyle Babil'den gelir. Askolan Gölü’nde yaşayan Tanrıça Derketo ile Asurlu çoban Kaystre’nin kızıdır. Doğduktan sonra annesi tarafından bir ormana bırakılan ve ‘kumrudan gelen’ anlamı taşıyan Semiramis, ormanda güvercinler ya da kumrular tarafından büyütülür. Günün birinde Semiramis’i ormanda tek başına gören kralın çobanı tarafından evlat edinilir. Semiramis büyüdükçe eşsiz güzelliğiyle herkesin dikkatini çekmeye başlamıştır. Devrin kralı da onun güzelliğine hayran olanların başında geliyordu. Kral onunla evlenir. Böylece, Semiramis kraliçe olur. Kralın ölümünden sonra da kırk yıl Asur devletinin başında kalır.
Asur Kralı Ninus, gerçekleştirdiği seferler sırasında, günümüzdeki adı Babil -Babylon- olan kenti ihata altına alır. Kenti ele geçirmesi durumunda buraya, en sevdiği Bab ve İlon adlarındaki iki tanrının adlarının birleşiminden oluşan Babilon adını vereceğine dair and içer. Semiramis, Kral Ninus'un bu sefer sırasındaki komutanı olan Oannes'in eşidir. Ancak bu evlilik gizli tutulduğu için hiç kimse, Semiramis’in Oannes’in eşi olduğunu bilmez. Semiramis’in Oannes’ten iki oğlu olur. Savaş alanına kuşanmış bir erkek savaşçı gibi çıkan Semiramis, Baktrialıları dize getirip alandan geri çekilmelerine yol açan tek kişidir. Bu savaşçının kimliği hakkında bilgi sahibi olmayan Asur Kralı Ninus, bu savaşçının (Semiramis) bulunup huzura getirilmesini buyurur. Eşi Oannes, herkesten gizlediği güzel eşini göz önüne çıkarmak istemez. Kral tarafından ölümle tehdit edilen Oannes, Semiramis'i kralın huzuruna getirerek; "bu cengâver, bir kadındır hükümdarım" der. Semiramis’in güzelliğini görür görmez ona âşık olan Kral Ninus, hemen onunla evlenmek ister. Oannes, ‘o benim eşimdir’ diyerek gerçeği açıklamak zorunda kalır. Onun, Oannes ile evli olduğunu öğrenen Kral Ninus, kendi kızının karşılığında Semiramis’i kocasından ister. Ancak Oannes, buna razı olmaz. Bunun üzerine Oannes’in gözlerini oydurtan (bir rivayete göre de kraliçe olan Semiramis tarafından öldürülür) Kral Ninus, Semiramis’i kendine eş olarak alır. Böylece kraliçe olan Semiramis’in Kral Ninus’tan Ninyas adında bir oğlu olur.
Sihir ve büyü yapma yeteneğine de sahip olan Semiramis, Kral Ninus’la evlenip Asur kraliçesi olunca eski eşi Oannes'i güvenilir bir adamına öldürtüp özgürleşir. Kral Ninus, eşi için Babil'in inşasına başlar. Babil’in inşa projesini bizzat kendisi hazırlayan Semiramis’in, günün birinde düşündeki Babil için "Ey Babil! Sen nesiller boyu yok olmayan bir kent olacaksın. Yollarının kavşaklarında insanları neşe, görkem ve şehvet karşılayacak. Altın kâselerde yakılacak mumlarla aydınlanacak sokakların, erkekler ismini söylerken erkeklerin burun delikleri kalkıp inecek" dediği söylenir. Kraliçe Semiramis'in büyüdüğü yere olan özlemini gidermek isteyen Kral Ninus, Dünyanın Yedi Harikası'ndan birisi olan Babil'in Asma Bahçeleri'ni inşa eder. Yapay dağlar, büyük teras, şelale, su mermeri olarak bilinen taş evlerin kat kat yükselmesi ve buralardan akan su, ‘Kumrudan gelen Semiramis’ olarak da bilinen Semiramis'in özlemini gidermek amacıyla tasarlanmıştır. Bir başka rivayete göre de Babil'in Asma Bahçeleri, Babil Kralı II. Nebukadnezar tarafından, doğduğu yere karşı sıla özlemiyle yanıp tutuşan eşi Amyitis için yaptırılmıştır.
Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Babil’in Asma Bahçeleri de zamanla Semiramis’i tatmin etmez olur. Zira o, bu kente hükmetme arzusundadır. Ama kocası Kral Ninus, buna engeldir. Neticede onu da zehirleyerek öldürür. Ülkede yas ilan edilir ve Semiramis, kocasının yerine tahta oturur. Kırk yılı aşkın bir süre Asur, iktidarını elinde tutar. Kral Ninus'tan olma oğlu Ninyas’ı bir rakip olarak gören Semiramis, hükümdarlıkta ortak istemediği için oğlu Ninyas’ı uzağa gönderme bahanesiyle öldürtür.
Babil işgalleri devam etmektedir. Bundan ötürü Semiramis, zor günler geçirmektedir. Tam da bu sırada orduyu ayaklandıran bir köylü çocuğun başarılarından söz edilmektedir. Bu köylü çocuğunun başarıları günün birinde Semiramis’in kulağına kadar gider. Onu saraya çağırtan Semiramis, güzelliğiyle onu etkileyerek ondan yararlanma çabası içindedir. Ancak çocuğu görür görmez hemen tanır. Bu oğlu Ninyas'tan başkası değildi. Böylece onun öldürülmeyip saklandığını da öğrenmiş olur. Semiramis bundan böyle "kendisi dışında hayatında başka bir kadın olmayacaktır" koşuluyla yanından ayırmadığı oğluyla birlikte hükümdarlığı sürdürür. Ancak oğlu, günün birinde bir kıza âşık olur. Ama koşula göre bu kızla evlenmesi olanaklı değil. Bunun üzerine oğlu, çevresinin de kışkırtmasıyla Kraliçe Semiramis'i öldürme planları yapar. Fakat tanrısal yetenekleri bulunan Semiramis, tüm planlardan haberdar olur. Ve bir gece Tanrılara; "ben herhangi bir kadın değilim, sizin çocuğunuzum ve herhangi bir kadın gibi de ölmem" der. Ertesi sabah Semiramis’i öldürmek için balkonunun altına rahiplerle birlikte gelerek Tanrı’ya dua etmeye başlayan oğlu, annesi Semiramis'in de balkona çıkıp duaya katılmasını bekler. Ama balkonda bir kumrudan/ güvercinden başka hiç kimse yoktur. Kumru, göklere uçup gider. Onu öldürmeye gelenler Sarayı altüst ederler. Ama Kraliçe Semiramis'ten bir ize rastlayamazlar. Bunun üzerine onun, göklere uçtuğuna inanırlar.
Semiramis, Mezopotamya Bölgesinin üst kısımlarında yaşayan surların kraliçesidir. Koca bir ülkeye hükmeden, dediği dedik kestiği kestik dünyalar güzeli Semiramis, o güne kadar gönlüne göre birini bulamamıştır. Ta ki Van’ın Muradiye kazasının kuzey yamaçlarına bir sefere çıkana kadar, Semiramis bu sefer sırasında bölgenin hâkimi olan Ara adında genç bir Hükümdara gönlünü kaptırır. Güzel olduğu kadar mağrur da olan Kraliçe, bu sırrını kimseye açıklayamaz. Savaş devam etmektedir. Semiramis’in kuvvetleri son bir saldırı ile bölgeyi ele geçirirler. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis, Ara’ya olan aşkını yüreğine gömer, hemen dönüş emrini verir.
Dönüş yolu üzerindeki Van’a gelirler. Van’ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini Van Gölü’nü çok beğenen Kraliçenin en fazla dikkatini çeken yeşillikler arasında göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası olur. Ara’nın hatırasına bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa süre içerisinde kale yapılır. Eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd koyarlar. Aradan yıllar geçer, Ara’nın acısıyla yanan yürek, bu defa da sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis, Kaleyi ve kurduğu şehri Van adındaki bir komutana bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir.
GANEŞ:Hindu mitolojisindeki en önemli tanrılardan biri. Kendisine Jainizm ve Budizm inançlarında ibadet ediliyor. Ganapatya Hindu mezhebinde Ganesha en önemli tanrıdır. Ganesha'nın fil kafası ruh'u (atman) ve insan vücudu fiziksel'i (maya) temsil ediliyor. Aynı zamanda yazarların, gezginlerin, öğrencilerin, ticaretin ve yeni girişimlerin (kişinin önündeki engelleri kaldırdığı) koruyucusu ve taşıdığı itibara kıyasla ilginç şekilde tatlılara düşkün. Hikayede Ganesha kendisine tapanların gözünde iyi, görkemli ve ilahi bir tanrıdır. Hindu mitolojisine göre Ganesha, Lord Shiva ve Tanrıça Parvati'nin oğludur. Hintçe Gan "grup" demek, Esha ise cömert, eli açık, pek sahi kimse anlamına geliyor. Evren atomlar ve farklı enerjilerden ibaret. Farklı varlık gruplarını yöneten yüce bir yasa olmasaydı evren kaos içinde olurdu. Hint mitolojisine göre bütün bu atom ve enerji gruplarının efendisi Ganesha'dır. İnanışta o, her şeyi kapsayan ve bu evrene düzen getiren yüce bilinç olmakta.
Ganesha 'Ajam Nirvikalpam Niraakaaramekam' sözcükleriyle tanımlanıyor. Bunlar Ganesha'nın Ajam (doğmamış), Nirvikalpa (niteliksiz), Niraakaar (biçimsiz) olduğu ve her yerde süre gelen bilinci sembolize ettiği anlamına gelir.
Mitolojide Ganesha, evrenin varoluş nedeni olan enerjidir. Her şeyin doğduğu ve her şeyin çözüleceği yer. İddialı, değil mi?
Baal sıcak ve güneş anılınca Ömer hocam ın belalısı ganeş i de almadan olmaz bu açıklamaya dedim .TMT den sevgilerle:))).....
Bu alıntıladığım tarihsel verileri birleştirirken günümüze doğru getirirken aşağıda çok tanıdık ve belki hayret verecekresimler paylaşacağım konuyu ilintilendirmekte yardımcı olacağına inanıyorum.
MERYEM VE İSA
semiramis nimrod tammuz
Eminim sizde de şimşekler çakmaya başladı. Bu baba oğul kutsal ruh meselesi Hristiyanlıkta var bugün. Marduk geleneksel mitoloji bilgilerin de diğer tanrıların güçlerini kendinde toplamış onları yenmiş ve kendi tanrılığını bir olduğunu ilan etmiş. Şimdilerde yaşatılan ismine semavi denilen Hristiyanlık acaba hangi kaynaktan daha çok besleniyor tv ve film endüstrisi bize hangi sahte tanrıları yutturmaya çalışıyor.
Tanrının annesi hem de karısı değişik isimler ile değişik kavimlerde yaşamış Semiramis. Yukarda yüzlerini hala gördüğümüz özgürlük anıtı kahve ve film endüstrisi. Demek oluyor ki tanrılarını putlarını hala yaşatıyorlar. Bizlere de bunlara geliyorlar. Farklı anlamlar yüklüyor başımıza açtıkları belalara güzel ve modern isimler verip kandırıyorlar.
Bizim üç çağı birleştiren sembolümüze benzer semboller tasarlayıp anlatımlar ve felsefeler yapıp yanıltıcı örtücü sembolleri zihinlere kazıyorlar.
Ganeş Güneş'te yaşayan şerli güç. Neden burdaa diğerleri ile birlikte aldığımın resmi aşağıdadır. Yorum kısımları eksik kalmış gibi görünebilir ancak hayal dünyanızın buraları fevkalade dolduracağına eminim. Benim eksikliklerimi sizlerin zekalarında tamamlanacaktır bundan eminim.
Ganeş İsis Semiramis
Hz İbrahim Azer olan babasına neden itiraz etti.:
Enam / 6:74
Hani İbrahim, babası Azer'e: "Sen, putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve halkı apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum." demişti.
Bakara / 2:258
Allah, kendisine mülk*verdi diye İbrahim'le Rabb'i hakkında mücadele edeni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabb'im diriltir ve öldürür." demişti. O da: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Öyleyse, Allah Güneş'i doğudan çıkarıyor, sen de batıdan çıkar deyince, o gerçeği yalanlayan nankör, şaşırıp kaldı. Allah, zalim olan topluma doğru yolu göstermez."
Diriltmek ve öldürmek bugünlerde de birileri böyle tanrıcılık oynamıyor mu öldürüyor virüs yayıp sonrada adeta diriltmek gibi aşı vaad ediyor insanlara. Tabii gerçekten de bu işlerin yapılabildiği devirler yaşanmış. İnsanları bazı varlıklara tapması put gibi basit kavrama indirgenip saklanmış örtülmüş anlatılırken taşmış tahta imiş helva imiş :))) sen onları küllahıma anlat. Şimdiler de gene belki de aşıların hatta gdo ile yiyeceklerin için koyulmuş bazı maddeler ile iletişime geçip adeta yaratma gibi evrim gibi başka başka varlıklar çıkarmak bizleri başka şeylere çevirmek istiyorlar. O cağımız da kaydedilen put ilah tanrı videosunu izlemenizi salık veririm.
Evet belki de bizleri İrophionun dediği gibi kendi türlerinin rahat tüketebileceği besin kaynaklarına çeviriyorlar. Belki de gençlik iksirleri ile sürekli genç olarak kalan ölüme meydan okuyan insanların iksir hammaddesi olarak görüyor ve kullanıyorlar.
Gene bu şekilde galaksiler oluşturma gücünde olan varlılar yaratan ve yok eden türler ile karşılaşma zamanımız geldiği için mi bizleri uyarmak isteyen ATA'lar bilgileri tekrar açığa çıkarıyorlar. Bana öyle geliyor ki bir parmak şıklatması ile çok acayip işler yapacak adeta tanrı sanılacak hatta bizlere kendilerini öyle tanıacak varlıklar kapımıza dayandılar.Ancak biz biliyoruz ki Şira'nın Rabbi de ALLAH tr.
Bakara / 2:130
İbrahim'in milletinden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Ant olsun onu dünyada Biz seçtik; o, ahirette de iyilerdendir.
İyi ki Milleti İbrahim var Türk 'er var.
Ali İmran / 3:95
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyle ise hanif olarak İbrahim'in milletine*
tabi olun. O müşriklerden değildi.
"
Güneş kavurucu ateş. Baal arı aşı iğne. Biden seçildi final yapacaklar dedi Kambaba.
Bal arısı iğnesini kullandı mı kendi de ölür. Acaba biz de mi final yapıyoruz onlar kendileri yapıyor sanırken. İğne çıktı batırdığında ölümüne yolculuk başlayacak baal içinde. Azer ateş İbrahim ateşin oğlu. Kendi cinsinden olanı yakmaz mı? Yakar elbet. Kambabam testi de çamurdan al kafana geçir bakalım etki etmiyor mu demişti anlatırken:)))İbrahim in milleti gene insanlığı uyarıyor size yutturulana inanmayın ALLAH a inanın diye.
Görüldüğü üzere eski çok tanrılarını baal da birleştiren ismine de tek tanrı denilen islam öncesi dinler sanki inananlarını İsa Meryem gibi figürlere yönlendiriyormuş gibi yapıyor ancak sistemi ve planlarını Semiramis baal nimrod tammuz gibi çok tanrılı inançlarına göre yapıyorlar. Aslında çok tanrılı dinlerini Hristiyanlık kılıfına büründürmüşler. Ondan öncesi de zaten kabalistler ve kabal düzeni içerisinde bir sistem uyguluyorlar. Bizim bu savulmalarımız da kendi sistemimizi uygulayamamamız. Töre sisteminden çıkmış olmamız İslam'ın da Kuran dan uzaklaştırılıp bize verilmesi gene aynı sistemler tarafından.
SAFFAT 125 :
Yaratanların en güzelini bırakp da Ba el e mi yöneliyorsunuz?
Allah yaratanların en güzeli olarak kendini tanıtıyor. İlk Yaratan diğerleri var olandan yaratan. Onlar Tanrı olarak anılamaz.Kudretli varlıklar olsalar bile.
Nimrod (marduk yada baal) İbrahim i ateşe attığında
ENBİYA 69:
Ey nar, serin ve selamet ol İbrahime dedik.
Kam baba Biz diye söylenilen yerlerde Allah'ın görevlileri ile iş gördüğünü söylemişti. Ayaz Ata bu iş te görev almış demek ki.Ayaz keskin soğuk ateşi bile yakan soğuk. Ateş yanmış da İbrahim e selamet ve serinlik olmuş. Bir olaya aynı anda demek kimine rahmet kimine eza ve cefa olabiliyor.Bu anın rüyası nı görmüştüm baya oldu.Dev mancınıklar kurulmuş azer in halkı iki sıra halinde dizilmiş bizler ortada tek sıra halinde ayak ve boyunlarımızdan birbirimize zincirleniş en önde İbrahim olduğu halde ateşe atılacak mancınığa doğru yürüyorduk. Çevredekilede ellerindeki sopalarla bize vuruyor yada taş atıyordu. Çok azametli bir andı. Ateş çok uzakta olduğu halde sıcaklığı vuruyordu. Yolunda olalım da karınca misali inşALLAH.
BA AL:
Şimdi günümüze gelelim aşı yalnız insanlara tek tek mi yapılıyor yoksa topluca yapılan spreyleme denen olayın da bu baal ile ilintisi var mı?
Baryum, en ağır elementler arasında yer alan elementlerdendir. Röntgen çektirenlerin yakından tanıdığı solüsyonların içeriğinde baryum vardır.aryum, yerkabuğunda bol bulunan ağır elementlerdendir. Röntgen uygulamalarında baryum içeren solüsyon ve ilaçlar kullanılır. Bu sebeple özellikle sindirim sistemi sorunları için röntgen çektirenlere baryumlu solüsyon ve ilaçlar içirilir. Ağır bir metal olduğu için adı Yunanca “ağır” anlamındaki bir kelimeden gelmektedir. Havai fişeklerden okullardaki deneylere kadar çok geniş bir alanda kullanılır. Baryum mineralinin ışıkta parlama özelliği vardır. Suda çözünen bileşikleri oldukça zehirli ve tehlikelidir. Türkiye’de de bol bulunan baryum, olağandışı bazı özellikler de içerir.
Baryum, barit minerali içinde keşfedilmiştir. 1600’lü yıllarda İtalya’nın Bologna Vincenzo Casciarolo bölgesinde olağandışı bazı taşlar bulundu. Bu taşlar gün ışığında parlıyordu. Bu taşların barit minerali olduğu anlaşıldı. 1774 yılında İsveçli kimyager Carl Wilhelm Scheele, bu mineralin bilinmeyen bir elementin sülfatı olduğunu belirledi. Daha sonra mineralog Dr. William Withering, Cumberland’daki bir kurşun madeninde ağır bir mineral buldu. Bu mineralin de baryum karbonat minerali viterit olduğu anlaşıldı.
1808 yılında İngiliz kimyager Humphry Davy tarafından eritilmiş barit mineralinin elektrolizi yöntemi ile baryum ile kez izole edildi. Baryum sülfat, 1908 yılında sindirim sisteminin x ışını görüntülenmesinde radyokontrast madde olarak kullanıldı. 1926 yılından itibaren petrol ve doğalgaz aramalarında kullanılmaya başlandı. “Baryum” kelimesi, Yunanca “ağır” anlamına gelen “barys” sözcüğünden türetilmiştir. İngilizceye, “ağırlık” ve yoğunluk” anlamındaki “barite” sözcüğünden “barium” olarak geçmiştir.
Baryumun kimyasal sembolü “Ba”dır. Atom numarası 56, atom ağırlığı 137,32, yoğunluğu 3,51 grcm3’tür. Erime noktası 727 derece, kaynama noktası 1897 derecedir. Periyodik element tablosunun 2-A grubunda, alkaliler element serisinde yer alan toprak alkali metaldir. Element halinde beyaz gri metalik görünümündedir. Genellikle beyaz renklidir. Sarı, esmer, pembe, açık yeşil, açık mavi, gri ve siyah oluşumlarına da rastlanmaktadır. Metalik baryum yakıldığında elma yeşili rengini alır ve kurşun yumuşaklığındadır. Gümüş gibi parlak olan metalik formunun saklanması oldukça zordur. Isı ve elektrik iletkenliği iyi düzeydedir. Tel ve levha haline getirilebilir. Sıcaklıklarda parlak bir sarı-yeşil renkli bir alevle yanar.
Toprak alkali metallerin özellikleri birbirine benzemesine rağmen baryum, kalsiyum ve stronsiyum elementlerinin özellikleri diğer alkali metallerden farklıdır. Özellikleri bakımından diğer toprak alkali metallerden ayrılan baryum, kalsiyum ve stronsiyum; suyu ayrıştırarak hidrojen açığa çıkarır ve hidroksit oluşturur. Bu hidroksitler ısıtıldığında su kaybederek oksit haline döner. Karbonatlarının ısıda kolay ayrışmasına rağmen baryum karbonat, en zor ayrışan bileşiktir. Sülfatları suda erimez. Diğer metallere göre daha uçucudur ve damıtılabilir.
Baryum, oldukça yüksek aktifliği olan bir elementtir. Yüksek reaktivitesi sebebiyle element halinde bulunmaz. Aktif bir element olduğu için su, oksijen, azot, kükürt, hidrojen, amonyak, halojenler ve asitlerle kolayca reaksiyona girebilir. Hava ve diğer oksitleyici gazların bulunduğu ortamda tutulması şiddetli reaksiyona yol açabilir, bu sebeple tehlikelidir. Baryumun toz formu, kuru hava, argon ve helyum gibi inert gazlarla depolanabilir. Hava azotuyla yüksek sıcaklıklarda birleşerek nitrürleri verir. Baryum buharı; oksijen, azot ve karbondioksiti yok eder.
Baryumun bütün bileşikleri toksik özellikler gösterir, yani zehirlidir. Baryum sülfür, “siyah kül” olarak adlandırılır ve birçok bileşik bu maddeden elde edilir. Baryum sülfat ve baryum karbonat oldukça zehirlidir. Yüksek aktifliği sebebiyle bileşiklerinin yaydığı enerji çok yüksektir yani yüksek miktarda ısı yayar. Kalay, çinko, kurşun, platin, magnezyum, silisyum ve alüminyumla cıva temelli alaşım yani malgama oluşturur.
Baryum, doğada bazı minerallerde bulunur. Yerkabuğunda yaklaşık yüzde 0,05 oranında bulunan baryum, tabiatta en bol bulunan elementler arasında 14. sıradadır. Aktifliği sebebiyle elemental olarak bulunmaz. En çok baryum sülfat minerali barit mineralinde oluşumları vardır. Barit, metalik olmayan minerallerin en ağırıdır. Diğer baryum minerali, baryum karbonat içeren viterittir. Baritin, barita selestit ve barito kalsit adı verilen stronsiyum ve kalsiyum minerallerinde, fosfatlı ve silikatlı minerallerde de oluşumlarına rastlanır. Doğada tortul ve çökelme ile (sedimanter) meydana gelir. Mineralleri, genellikle sıcak su çıkan bölgelerde yoğun olarak görülür. Deniz yosunları, balıklar, bazı bitkiler, toprak ve bazı besinler de baryum içerir.
Doğal baryum, yedi kararlı izotopun karışımından oluşur. Bu izotoplar ve içerik oranları şöyledir; Ba-138 (% 71,66), Ba-137 (% 11,32), Ba-136 (%7,81), Ba-135 (6,59), Ba-134 (% 2,42), Ba-132 (% 0,097), Ba-130 (% 0,101). Bunların izotopların dışında 13 yapay radyoaktif izotopu daha bulunur.
Dünyadaki en yaşlı baryum oluşumları Türkiye’de bulunmaktadır.
• Baryum sülfat içeren bazı taşlar, ışığa maruz kaldıklarında parlar. 1600’lü yıllarda İtalya’nın Bologna bölgesinde keşfedildiği için bu taşlara “Bologna taşları” denir. Simyacılar, bu taşların büyülü olduğuna inanıyordu.
• Baryum bileşikleri insan ve hayvanlar için tehlikelidir. Suda çözünerek vücuttaki zararlı bileşikler oluşturabilir. Felce ve ölüme yol açabilir.
• Baryumun yutulması halinde ortaya çıkabilecek bazı olumsuz etkiler şunlardır; beyin, karaciğer, böbrek ve kalp hasarı ve şişmesi, sinir reflekslerini azaltır, solunum güçlüğü ortaya çıkarır, yüksek tansiyon, kalp ritim bozuklukları, kas zayıflığı, mide tahrişleri ve reflü, iltihaplar, tümörler, kabızlık, yutma zorluğu…
• “Baryumlu lavman”, kalın bağırsaktaki (kolon) anormallikleri görüntülemek için kullanılan bir tür röntgen ilacıdır. Tek kontrastlı ve çift kontrastlı (hava kontrastlı) olarak ikiye ayrılır. Röntgen öncesi bazı işlemlerin ardından yutulur ve kalın bağırsaktaki anormal durumların görüntülenmesine yardımcı olur.
• “Baryum yutma” adı verilen solüsyonlu uygulamada ise, baryum içeren solüsyonun yutulmasının ardından yemek borusu, mide ve ince bağırsaklar röntgenle görüntülenir
ALUMİNYUM:
Alüminyum (veya aluminyum, Simgesi Al). Gümüş renkte sünek bir metaldir. Alüminyum’un Atom numarası 13 tür. Doğada genellikle boksit cevheri halinde yer almaktadır. Alüminyum oksidasyona karşı üstün direnci ile pek çeşitli kullanım alanlarına sahiptir. Bu direncin temelinde pasivasyon özelliği bulunmaktadır. Endüstrinin pek çok kolunda milyonlarca farklı ürünün yapımında kullanılmakta olup dünya ekonomisi içinde çok önemli bir yeri vardır. Alüminyumdan üretilmiş yapısal bileşenler uzay ve havacılık sanayii için vazgeçilmezdir. Hafiflik ve yüksek dayanım özellikleri gerektiren taşımacılık ve inşaat sanayiinde geniş kullanım alanı bulur.
Alüminyum hafiftir
• Alüminyum, hava şartlarına, yiyecek maddelerine ve günlük yaşamda kullanılan pek çok sıvı ve gazlara karşı dayanıklıdır.
• Alüminyum’un yansıtma kabiliyeti yüksektir. Gümüşi beyaz renginin bu özelliğe olan katkısı ile beraber gerek iç gerekse dış mimarî için cazibeli bir görünüme sahiptir. Alüminyumun bu güzel görünümü, anodik oksidasyon gibi uygulamalar ile uzun müddet korunabilir.
• Alüminyum elastik bir malzemedir. Bu nedenle ani darbelere karşı dayanıklıdır. Ayrıca, dayanıklığı düşük sıcaklıklarda azalmaz. (Çeliklerin, düşük sıcaklıklarda ani darbelere karşı mukavemeti azalır)
• Alüminyum, işlenmesi kolay bir metaldir
• Alüminyum ısı ve elektriği bakır kadar iyi iletir.
Barium & Aluminum Most Common Weather Modification “Chemtrails” Sprayed Spells “Baal”
Baryum Aluminyum hava dan yapılan spreyleme de en çok kullanılan iki element.
Bir diğeri de strontium.Ancak baryum ve aluminyum un periyodik tablodaki isimleri ile alırsak aşağıdaki resim ortaya çıkıyor.
Sevgi saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Bülent Batur
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle