Hz. Yusuf'un Kuyusu - Altın Elbiseli Adam
https://www.youtube.com/watch?v=lJqUniRwfLA
Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)
Yener DURSUN: Kıymetli Sultanımız, Değerli Koldaşlarımız, Kalperenlerimiz bir Kalperen Ocakları’nda gönül buluşmalarıyla birlikteyiz.
Bu çekim yayınlandığı zaman izleyen koldaşlarımıza da selam olsun şimdiden. Yine dolu dolu bir gün, bir program yaşadık. Sabaha karşı 2:50. Her zaman olduğu gibi muhabbetlerimiz, programlarımız arasında yine çalıştay formatında Kuran’da geçen meseleler üzerine bir çekim olsun istedik. Çünkü, şimdi işleyeceğimiz, çalışacağımız, tefekkür edeceğimiz bu konuyu daha önce işlemiştik. Tabi bu aramızda konuşulunca çekimde olmayanlarda merak ediyor koldaşlarımız kalperenler de. O yüzden istedik ki bunu çalıştay formatında tekrar edelim. İnşAllah bu konu ile beraber başlayacağız. Başlamadan önce selamlama konuşmasını kendilerinden istirham edeceğiz Gönül Kıymetlimizden.
- Oktan KELEŞ: Estağfurullah Başkanım onur duydum. Kıymetli Gönüldaşlarımla, Koldaşlarımla tekrar bir arada olmak büyük bahtiyarlık. Yani edebiyata gerek yok hepimiz birbirimizin gönlünün içerisindeyiz. Ben yine söyleyeyim de hepinizi çok seviyorum. Başka bir şey de söylemiyorum. Herkese de kalbi selamlar. Burada olmayanlarda gönlümüzde, yanımızda yani suretlere takılmayın. Dünyanın öbür ucunda olanlar, hatta galaktik ötesinde olan amcaoğulları dahil olmakla beraber, boyutlar ötesindeki koldaşlarımıza da selamlar. Evet Başkanım buyrun programı açalım.
-Yener DURSUN: Estağfurullah Sultanım. Biz çalışacağımız konu daha önce görüşmüş olduğumuz, tefekkür ettiğimiz, yine Gönül Kıymetlimizin, Ocağımızın Kurucu Banisi’ninyolbaşçılığında Kuran’da Yusuf Kıssası ile ilgili ayetler konusunda bugüne kadar dillendirilmemiş, açıklanmamış çok klasik şekilde tefsirler, mealler var. Ama bunu Sultanımız bahsedince gördük ki burada fevkalade olaylar var, yine kendileri söyledikten sonra düşündüğümüz de Allah Allah biz bunu niye böyle düşünemedik? neden, niçin böyle değerlendirmedik, bugüne kadar bu böyle anlatılmış hangi meseleler gizlenmiş bunların hepsi çok kısa bir aralıkta değerlendirdiğimiz konuşmalardı, çalışmalardı. İnşAllah şimdi Hz. Yusuf ile ilgili, kardeşleri ile ilgili, babasının Yakup (A.s.) söyledikleri ile ilgili, yaşadığı yerde, meliklik yaptığı yerdeki olaylarla ilgili birçok yani açıklanmamışsa bugüne kadar hakikaten buna sır denmez de ne denir. Yani niye açıklanmadı?Açıklayanlar bugüne kadar bu klasiğin içinde niye kaldılar? Çağımızın bu döneminde yaşayan insanların algısı anlayışı geçmiş dönemdeki bu ayetlerin açıklanması ile tatmin olmayınca bir şüphe, bir çelişki içinde kalıyorlardı ama açıklanınca hakikaten bu bütün açıklığı ile ortaya çıkınca insan daha çok Kurandaki meselelere bakış açısı noktasında büyük farklılıklar oluyor. Tabi bu farklılıkların oluşmasında başta Sultanımız olmak üzere tekrar kendilerine, zatıalilerinehürmetlerimizi, saygılarımızı, şükranlarımızı sunuyoruz. İnşAllah lafı uzatmadan da konuya geçelim diyorum Sultanım izninizle.
-Oktan KELEŞ: Teşekkür ediyorum. Şimdi tabi daha önce de biz bu konuları burada ele aldık. Bazı sorular geldi. Bende bir soru sordum bu Yusuf peygamberin, yalvacın geçtiği ayetler de bir mesele var. Şimdi Salih’te buradayken o ayetleri bir açalım. İşte Yusuf peygamber klasik biliyorsunuz bilinen bir mesele vardır. Kuyuya atılmıştır kardeşleri tarafından vs. vs. Fakat kuyudan sonra bir kervan gelir çıkartır satarlar. Şimdi ayette şöyle bir ibare geçiyor buradan giriş yapmıştık. Çünkü bu konu suistimaledilebilinecek bir konu. Biz de özellikle Kuran meselesinde Kuran’ı tanımadan art niyetli olup, bu gibi biraz önce söylediğim gibi bu meselede arz edeceğim asıl noktadan başlayarak çıkacağız ama o noktayı suistimal edebilirler. Salih orada ayeti kerime de diyor ki; İşteo satıldı ama diyor çok az bir dirheme birkaç dirheme. ‘Dirhem’ kelimesi geçiyor Arapçada da. Dirhem ölçü biri Drahmi, Mehdi Drahmi diye de geçer. İlgili arkadaşlar, ilgilenenler baksınlar onlara bilgi ağlarına vs. Ölçü birimi Yusuf peygamber döneminde yok. Romalıların çıkarttığı Drahmi sikke paraları olur meşhur gümüş para pehmi drahmi, drahmi diye ölçü, gümüş özellikle paralara verilen bir ölçü birimi.Daha sonra bölge coğrafyasında o dönemin Romalılarınca kullanılmaya başlayınca işte arap yarımadasında da hatta Anadolunun bir kısmında çünkü Romalıların hüküm sürdüğü alanda akdeniz havzası yine batı Avrupa kısımlarında da pehmi drahmi ve bugün müzelerde de baktığınız zaman birçok sikkenin altında pehmi drahmi veya drahmi yazar gümüş sikkelerde. Burada Kuranı Kerim drahmi kelimesini kullanıyor fakat Yusuf peygamber dönemi en az bu ayet indiğinden 4000 sene öncelere falan tekamül ediyor. 3000 diyen var 5000 bin diyen var vs. ama yani firavunlar çağı, firavunlar dönemi ve firavunlar dönemin de böyle bir ölçü biri mi yok. Şimdi soru şuydu. Biz dünde Hüseyin Hocam buradaydı başka kimler vardı Muhsin ağabey buradaydı, Serdar buradaydı, kardeşlerimiz buradaydı, Ertuğrul yine buradaydı bir beyin fırtınası seviyesinde bir şeyler yaşadık diyelim. Fakat bugüne topu attık.Çünkü biraz madem öyle detaylı yapalım diye yine herkesin görüşünü alacağız. Şimdi şöyle bir şey var Kuran diyor ki; Peygamber çok az bir fiyata Türk Lirasına satıldı ama Türk Lirası Cumhuriyet devriyle başlamış olan bir para birimidir. Peki o dönemde yoksa Yaratıcı neden o para birimini kullandı kelimesi ile başladı. Sonra ayeti kerimeyi irdeleyince peygamberin satılmasından tutunda, kervanın sucularına kadar birçok bugüne kadar meal ve tefsirde işlenilmemiş konular var ve bunlar müslümanlarca özellikle irdelenmemiş, sadece hikayelerdeişte Yakup peygamber üzülmüş, kurt yemiş yemesin seni demiş vs. kardeşleri onu kuyuya atmış.Mesela kuyuya atmış ama kuyuya attıysa ayağı bacağı kırılmıyor mu? Yusuf peygamber çok güzel olduğu söyleniyor doğru mu daha önce çalıştaylarda hatırlarsanız bunları işledik. Peki güzel bir çocuğu kuyudan çıkartıyorlarda onlar o güzelliği görmüyorlar mı? O güzelliğe karşı ‘Müjde’ diye bir kelime var ayette çocuğu kuyudan çıkartan adam ‘Müjdeler olsun’ diyor. Daha sonra kervan satıyor ve peki öyle güzel bir kişiyi kadınlar, Züleyha falan kıssalarını hatırlarsanız işte elma doğruyormuşda elini kesmişler falan bir çok mesele vardır biliyorsunuz çok detaylandırmayacağım. Onlar niye güzelliği görmemişler mesela Salih ve çok az bir paraya satmış Müjde demesine rağmen müjdeyi bu kadar ucuz ve önemsemediler denmiş. O ayetlerde böyle birçok soru işaretleri var. Şimdi drahmiden girdik ama konu birbirleri ile aslında tetikleyici olduğu için bugüne attık. Bu konu ile ilgili ayeti bulanlar var mı? Oku ayetleri yüksek sesle
- Bekir ÖZTÜRK: (Elmalılı Hamdi Yazır) ‘ Ve onu düşük bir değerle birkaç Dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.’
-Oktan KELEŞ: Evet şimdi Dirhem kelimesi orijinalinde dirhem geçiyor Salih. Arkadaşlar bu konu ile alakalı baya bir şey yaptık onların haricinde bu konu ile ilgili bir şey beyan etmek isteyen var mı? Ya da düşünülsün demiştik o arkadaşlarda katılabilir. Buyur Salih.
-Salih YAVUZ: Yani, dirhem o zaman ki arap topluluğunun belki konuşmuşsunuzdur ama arap topluluğunun kullandığı para birimi olarak yani onların anlayacağı tarzda bir hitapla dirhem denilmiş olabilir.
-Oktan KELEŞ: Sıklıkla en akla yatkın yorumlardan bir tanesi. Ama tabi yaratıcı o dönemde kullanılmayan çünkü diyor ki o kulu kuyudan çıkarttılar yani o çağı anlatıyor, Yusuf peygamberi anlatıyor ve satıldığı zaman dirhem kelimesini Yaratıcı kullanıyor. Şimdi Yaratıcı bunu özelikle dirhem diye kelam ediyorsa sanki biraz daha derinlemesine bir şey olması lazım yani oranın anlaşılacağı derken az bir ücrete demiyor, altına gümüşe demiyor, çok ucuz buğdaya takasa demiyor, özellikle dirhemi vurguluyor ve o dönemde de dirhem araplar arasında çok kullanılmıyor. Yani altın, gümüş, ecir, ücret karşılıklar vs. birçok şeyleri var tabi o bölgede kullanılan bir şey ama bölgede kullanılmıyor. Romalılarda böyle bir para birimi ölçü birimi var. Bu biraz tuhaf değil mi? Hüseyin Hocam buyur.
-Hüseyin Ağabey: Yusuf peygamberi satın alanların para birimi değil de satanların para birimi olabilir mi? Yani dirhemi hani o kervancılar buluyor ve satıyorlar acaba onların para birimi mi?
-Oktan KELEŞ: Şimdi satan veya alanda olsa o dönemde o para birimi yok.
-Hüseyin Ağabey: O zaman bir zaman yolculuğu yaşanmış olabilir mi?
-Oktan KELEŞ: Akıla, mantığa bu gelebiliyor. Şimdi biz burada ayeti kerimede ki meseleleri iyice anlayabilmek için o ayetleri bir baştan sona oku bakalım. Yani girişi de oku kuyuyu, kuyudan çıkarılışı, satılışını.
-Bekir ÖZTÜRK: Yusuf Suresi 15. Ayet: ‘ Nihayet kardeşleri Yusuf’u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik; Andolsun ki sen onlara ileride hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin. Ve yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler. Dediler ki; Ey babamız biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk. Yusuf’uda eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de baktık ki onu kurt yemiş. Şu anda biz doğru da söylesek yine de sen bize inanacak değilsin.’
-Oktan KELEŞ: Şimdi burada bir dakika. Arkadaşlar İslam toplumu artık şunu öğrenmek zorunda. Biliyorsunuz biz bu çalıştayları epey yaptık. Yüzlerce konferans, toplantı haricinde de birçok program vs. hep bir şey vurguladık. Kuranı Kerime, Yaratıcının ne dediğine hakkıyla bakmak gerekiyor. Yani duygusal olarak bakmak, böyle de olur mu diyerek değil. O ne demişse öyle mi mesela Adem’in iki oğlunu hakkıyla anlat diye bir ayet var değil mi orada çok dikkat çekici bir şey. Demek hakkı ile anlatılmayan bir şey var ki Yaratıcı bu yani Ahmet, Mehmet’ten bahsetmiyoruz. Bu konuları böyle çok ciddiye almak gerekiyor. Şimdi burada peygamber çocukları var peygamber diyorsun çocukları var bunların babalarına peygambere yalan konuşuyorlar. Bunlar üçkağıtçı bir adam. Şimdi öyle mi? Babasına yutturmaya çalışırkende ne diyor tekrar oku ayeti kerimeyi
-Bekir ÖZTÜRK: ‘Dediler ki; Ey babamız biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk. Yusuf’uda eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de baktık ki onu kurt yemiş. Şu anda biz doğru da söylesek yine de sen bize inanacak değilsin.’
-Oktan KELEŞ: Gelelim buraya. Biz doğru da söylesek bir de adamı üçkağıda getirmeye çalışıyorlar. Şimdi adam dediğimiz adam yani Yakup peygamberden bahsediyoruz doğru mu? Öyle değil mi Salih. Burada bir tuhaflık yok mu? Demek ki şu çıkıyor arkadaşlar. Bir adamın peygamber olması onun soyunun, neslinin, çoluğunun, çocuğunun da kendisi gibisi olması gibi anlam taşımıyor. Doğru mu arkadaşlar. Bunu artık Müslümanlar kabul edecekler. Bu Kuranı Kerimi hakkıyla anlatmadıkları için işte şöyle olmuştur da, böyle olmuştur da yalancı,sahtekar bunlar. Şimdi düşünün sizin babanız peygamber ve Allah’ tan vahiy alacak bu adam bir de ona yutturmaya kalkıyorsun. Bir de diyor ki biz söylesekte sen bize inanmayacaksın diye mugalata yapan oğulları varmış bunun doğru mu Orkun. Şimdi bu kelimeyi benden başka Türkiye’ de bu şekilde anlatacak adam yok. Çünkü ben bu konularda artık gemileri yaktım. Allah’ ın kitabı ya doğru okunacak ya okunmayacak kardeşim. Zaten doğru okunmadığı zaman okunmamış anlamı geliyor. Okunmayacak derken onun kararını ben verecek değilim tabi ki, ironi yapıyorum burada. Fakat hakkı ile anlatmak gerekiyor öyle mi? Bu konuda fikri olan var mı? Şuraya kadar olan konunun.
-Misafir: Buna benzer Hocam daha önce Nuh’un eşinin gemiye alınmaması ile ilgili de yaşanmıştı. Kendisine inananları gemiye almasına rağmen eşini gemiye almamıştı. Bu da peygamberin akrabalarının, canının yarısının ona inanmayacağı, onunla doğru yolda olamayacağı anlamına geliyor.
-Oktan KELEŞ: Evet, Hatta senin soyundan, senin ailenden değil diye de bir ibare vardı. Demek ki şimdi mesele şu; Şimdi Yaratıcı böyle diyor ama Müslümanlar böyle demiyor. Bu işi yumuşatmaya çalışanlardan tutunda, farklı farklı anlatımlar yapanlar. Kardeşim bunlar sahtekar doğru mu? Bitti. Sahtekara sahtekar demek tescil edilmiş adamlardan bunu kim tescil etmiş, ben değil Allah. Kuran tescil etmiş. Bunlar yalan söylemiş kime babalarına, babaları kim peygamber, kendi resulüne yalan söylediğini kim söylüyor, teyit ediyor Allah. Yani tescil edilmiş olan adama sen sahtekar, yalancı, hırsız, dolandırıcı, kul hakkı yiyen, çalan çırpana bu ister yönetici olsun ister yönetmeyici olsun kim olursa olsun. Allah’ ın hepimiz kulu isek, eşit isek kardeşim isterse Sultan Süleyman olsun bütün lafım hepsine gidiyor burada. Bundan sonra lafı esirgemek yok. Siyaset yapmıyoruz. Hakkı ile Kuranı anlatacağız. Öyle değil mi Başkanım. Bu konuda da hiç kimse lagaluga yapmasın. Sahtekarlar bilmem neler türemişler böyle. Ondokuzlar falan bizleri bilmem neye davet etmişler falan hepsi palavra sahtekar üçkağıtçılar. Muhattap bile almıyoruz kimseyi. Bu tip şeylere kimse de aldanmasın. Böyle yok efendim birim neresi bizim yerimizde belli, yurdumuzda belli her şeyimizde belli. Dikkat edin de biz sizi kafaya takmayalım. Yakında herkes, herkesin sonunu görecek. Mesele şu; Şimdi Allah’ın kitabından bahsediyoruz burada. Ya hakkı ile anlatılacak ya anlatılacak. Buna bir karar verilmesi gerekiyor. Bu çocuklar sahtekarmış doğru mu? Evet. Biz söylemiyoruz babalarına açıktan yalan söylüyorlar. Şimdi öncelikle Allah’ın ne dediğini Tengiri’nin, Yaratıcının ne dersen de ona, ne dediğini tam anlamadan, içselleştirmeden hikmetine ulaşamazsın. Doğru mu Salih, Öyle değil mi Hüseyin Hocam. Lagalugaya gerek var mı? Biraz avami oluyor ama hakkınızı helal edin. Öyle mi Başkanım. Bu pısırıklık korkaklık yüzünden İslam Dünyası bu halde işte. Çünkü Kelam doğru düzgün okunmuyor, anlatılmıyor, anlayanda korkudan söyleyemiyor. Yöneticiler de aynı şekilde davrandığı zaman aynı yumuşatmalar oluyor. Ya Allah’a inanıyorsundur ya inanmıyorsundur. İnanmayan ile de bir sorunumuz yok. Ama ne dediği ile alakalı örtmeyeceksin. Kafir örten değil midir hakikati. O örtüleri kaldıracağız inşAllah. Olay budur. Şimdi demek ki bunlar yalancı, sahtekar babalarına böyle söylemiş ayete devam edelim bakalım nasıl gidiyor.
-Bekir ÖZTÜRK: ‘Birde gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi. Babaları dedi ki; Hayır nefisleriniz aldatmışta size bir iş yaptırmış. Artık bunda bana güzel bir sabır gerekiyor. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah’tır. Daha sonra bir kafile gelmiş sucularını da göndermişlerdi. Kovasını kuyuya saldı; Müjde ey Müjde!’ İşte bir çocuk.
-Oktan KELEŞ: Tamam. Şimdi peygamber zaten işi bildiği için çocuklarına diyor ki; Siz nefsinize uymuşsunuz, bana da sabretmek düşüyor, Allah’ın bunda bir hükmü var, hikmeti var diyor. Peygamber işin farkında değil mi? Yani çocukların bu yalancılıklarını, sahtekarlıklarını yemiyor. Diyor ki biliyorum nefislerinize uymuşsunuz ama diyor fakat polemik yapmıyor ya da niye böyle yaptınız şudur budura girmeden Allah’tan hikmet bekliyor. Bana sabretmek düşer diyor. ‘İnnallahemeassabirin’ Allah sabredenlerle beraberdir ayeti gereğince de sabrı bir metot olarak seçiyor. Bu önemli bir kıstas ve üstelikte düşün peygambersin. Her türlü işin iç yüzünü bildirildiği kadarını vahiy olarak biliyorsun ama bu metodu seçiyorsun. Şimdi bu aradaki hikmetleri çekmek açısından bunların altını çiziyorum. Kuyu meselesi birazcık daha baştan al müjde demeden önce.
-Bekir ÖZTÜRK: ‘Daha sonra bir kafile gelmiş sucularını da göndermişlerdi. Vardı kovasını kuyuya saldı; Müjde ey Müjde! İşte bir çocuk dedi ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu. Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.’
-Oktan KELEŞ: Tamam. Şimdi kervan geliyor anlatılan mesele uzun uzun anlatmayacağız burada, tefsirlerdeki palavraları, yalanları, dolanları, israiliyatuydurmalarını, veya birilerinin veya cahil cühalanın veya art niyetli olan fark etmiyor. Burada kelam ne diyor biz ona bakacağız oradan kafamızı çalıştıracağız, gönlümüzü oraya vereceğiz. Kafile, kervan sucularını gönderiyor. Sucular ne için gider, su almaya. Daha önceki ayet neydi bunu kuyuya bıraktılar değil mi. Kuyuya indirme şeklide aslında ayette geçmemesine rağmen bırakma idi yani atmıyorlar kuyuya. Şimdi atsa kafası, gözü dağılır. Dün Yasemin Hanım galiba bunu şey yapmıştı. Şimdi dolayısıyla da fakat sucular burada önemli olan kıstas bu kervandan kafileden su kırba o zamanın işte ne diyelim mataraları diyelim deriden yapılan şu bu falan yapılan vs.vs. kova diyelim daha doğru olsun. Su almak için kuyuya sallıyor ve çocuk çıkartıyor. Ve müjde diye bağırıyor. Fakat enteresan değil mi ayette bu çocuğu bir meta müjde niye müjde acaba çocuğu satmak için mi müjde?Şimdi öyle olsa işte iki dirhem meselesine döneceğiz. Seviniyor oradakiler fakat kafile aldığı zaman saklayıp önemsemiyor bu çocuğu ayete göre bunun neresi müjde bir çelişki var mı bu işte enteresanlık yok mu? Müjde deniyor ama önemsemiyorlar nesi müjde olabilir ki böyle bir şeyin ve çok az bir paraya da satılıyor. Yine altını çiziyorum çok güzel bir insandan bahsediliyor kadınlar parmaklarını, ellerini doğruyor ama burada ki onlar o güzelliği görmemiş.Şimdi diyeceksin ki çocuktu belki çirkindi de büyüyünce güzel oldu falan bir sürü yorum yapılabilir. Fakat biz burada Müjde seviniliyor çocuğu çıkarttık ve kafile buna önem vermeyerek çok az bir paraya satıyor burada bir çelişki var mı? Şöyle dün ki arkadaşlarda düşündülerse katılabilirler. Orkun buyur. Çelişki derken bir tuhaflık var yani sen bir şey buluyorsun bir müjde bir meta ne dersen de cevher, şu, bu falan ama çok az bir değere veriyorsun ve önemsemiyorsun. Nasıl bir müjde ki bu. Evet
-Orkun AKAR: Evet Sultanım. Müjde kavramı ile sonunda arkasından gelen çok az bir değer bir biri ile örtüşmüyor. Yani o kadar sevildiyse ve müjde olarak algıladıysa paha biçeceği değerinde o müjde ile doğru orantılı olması lazım. Burada müjde olarak nitelenen bence çocuğun kendisi değil, o kervanın oraya geldiği zaman ki bulacağı işaret. O kervanın muhtemelen başka bir şeyi daha var o çocuk onları işaret buluyor. Onun için müjde yani para kazanacakları, edinecekleri değer mal ikinci üçüncü beşinci planda. O çocuğun bulunması bir olaya işaret gibi sanki Sultanım. Müjde o işareti bulduk çocuk çıktı bu kuyuda sonra o kervanın başka bir görevimi vardı artık, başka bir şey mi var ileri ki ayetlerden değerlendirileceğini düşünüyorum.
-Oktan KELEŞ:Evet çok güzel. Teşekkür ederim. Dünde buna yakın şeyler konuşuldu. Savaş buyur kamerada sen varsın.
-Savaş AĞCA: Ben şeyi söyleyeceğim. Bu müjdeyi veren sucularla, kervandakilerin bilgilerinin farklılığından kaynaklanıyor olabilir mi?
-Oktan KELEŞ: Bu da aynı şekilde konuya dahil edilebilecek bir unsur. Buda konuşuldu. Dede buyur.
-Bülent Ağabey (DEDE): Sultanım oraya kervanın gelişi güzel gitmediğini, bir şeyi aramak ve o işareti bulmak maksadıyla yönlendirildiğini ve müjde ile de onu ifade edildiğini anladım.
-Oktan KELEŞ: Kısmen doğru evet bu da dahil edilecek birazdan. Evet başka kimdi. Buyur.
-Bekir ÖZTÜRK: Sultanım, burada ayetin devamında onu gizlediler diyor. Gizlediklerine göre arıyorlardı ya da Orkun’un dediği gibi bir işaret, bir şeye göre belki de sırf onun için oraya gittiler.
-Oktan KELEŞ: Şimdi kervan yalnız şöyle bir şey var onu hemen anti parantez. Dün 2 3 saat konuştuk herhalde Başkanım değil mi. Tabi meseleleri bugüne atmamızın sebebi çekim yapalım herkesle paylaşalım. Çünkü çok sorular geliyor ve sorular içerisinde bununla ilgili soru da geldiği yoktu yani daha çok böyle işin farklı noktaları ile ilgili sorular vardı. Fakat bizde dedik ki bu konu aslında bilindiğinden, sorulduğundan daha fazla soru gerektiren ve ona verilmesi gerektiren cevaplar dolu dedik ve bugüne attık. Kervan fakat Dede önemsemiyor yani kervan hani müjdeyi de önemsememiş oluyor ki az bir paraya dirhemi yalnız kodlayın dirhem ne yani Salih’in dediği gibi acaba o dönemde bir mecaz mı var. Yani yaratıcı da dirhem demesi altın demiyor, ücret demiyor başka bir şey demiyor bir para birimi ölçü birimi kullanması biraz şey değil mi salih yani bir hikmet arana bilir mi burada.Muhsin abi bir şey mi söyleyecektiniz. Buyrun abi.
-Muhsin Doğan: Sultanım bu Hz. Yusuf’u bulanlar ile satanlar ayrı kişiler olabilir mi?
-Oktan KELEŞ: Evet dün bunu da konuşmuştuk. Şimdi ben genel topluyorum ki dün ki konuşmalarla burada olmayanların da bilgilenmesi açısından evet aynen öyle birazdan bir açıklama yapacağız. Dede buyur.
-Bülent Batur(Dede): Sultanım biz dün bu konunun konuşulduğunu arkadaşlar söylemişlerdi. Gelirken biraz Yusuf Suresi ile ilgili ayetlerin tamamına baktım. Başlangıçta Elif Lam Ra ile başladı o da ilginç geldi.Ra Mısırda geçmesi ona bir vurgu var. Bir de ondan sonraki gelen kısımda da onu satın alan aile onun kıymetini biliyor bu diyor çok değerli buna iyi bakalım ileride evlatta edinebiliriz diyor.
-Oktan KELEŞ: Evet o ayetlere geçeceğiz birazdan.
-Bülent Batur (Dede): Yani kıymet bilen birine ulaştırılmak üzere bir emanet alınmış ve yani ücreti onlar için önemli değil ama ondan sonraki yapılacaklar açısından o çocuğun oraya gitmesi önemliydi.
-Oktan KELEŞ: Evet madem ki bu ayeti zikrettin o devam et ayetlere.
-Bekir ÖZTÜRK: ‘Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi. Onu satın alan Mısırlı eşine dedi ki; Buna güzel bak bize faydalı olabilir ya da evlat ediniriz. Yusuf’u böylece oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. O tam ergenlik çağına gelince kendisine ilim ve hüküm verdik. İşte biz güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız. Derken evinde bulunduğu hanım onun nefsine murat alıp, yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve ’hadi beri gel’ dedi.
- Oktan KELEŞ: Tamam oraya kadar olan bundan sonraki olanları da devam ederiz Züleyha’nın işte gömleğini arkadan yırtma meselesini. Biz şimdi konunun dirhem ve kuyu, müjde fakat önemsenmeme meselesi ve çok az bir şeye satılma meselesi ile ilgileniyoruz. Bir ibare daha var orada daha sonra biryere yerleştirdik diyor değil mi onu bir daha tekrar alırmısın.
-Bekir ÖZTÜRK: ‘Onu satın alan Mısırlı eşine dedi ki; Buna güzel bak bize faydalı olabilir ya da evlat ediniriz. Yusuf’u böylece oraya yerleştirdik.’
-Oktan KELEŞ: Oraya yerleştirdik. Şimdi film değişti. Sucularla, kervandaki kişiler Dedenin söylediği gibi Muhsin abinin zikrettiği gibi demek ki aynı kişiler değil. Çünkü Sucular yani su bulmak için gidiyor hatta çölde düşünün Mısırdan bahsediyoruz yani o coğrafyayı gözünüzün önüne getirin çölde en değerli şey sudur değil mi? Hatta hemen anlatalım Mesnevide geçen bir hikaye vardır;‘Çoban bir padişahla görüşmeye gitmiş uzun yollar kat etmiş çölden gelmiş yanında bir küp su getirmiş hediye olarak padişaha sunmuş. Padişahın veziri atılmış;‘Bre densiz sen getire getire padişahımıza bir kap su mu getirdin. Görmüyor musun burada altında ırmaklar akıyor sarayın, her yer su, çağlayan, dağlardan karlı nehirler iniyor.’ deyince. Padişah bilge dileriz ki böyle bilgeler ülkeyi yönetir. Türk Coğrafyasını, Türkleri de eskiden olduğu gibi bilgeler Bilge Kağanlar,Tonyukuklar yönetir o basirete ulaşmışlar yönetir. Der ki; ‘Ey vezir seni azlediyorum. Bilmezmisin ki bir çölde en değerli şey sudur. Çünkü sıcak, en değerli şey ne para ne meta ne başka bir şey. O kendisi için en değerli olanını getirip bana sundu. Bu anekdottan sonra devam edelim. Sucular su arar işte gider ve der ki nihayet burada bir kuyuya daha bakarlar buradan başka kuyulara da bakmış o sucular yoklama çekiyor fakat orada suya sevinmesi gereken adamlar çocuk çıkınca müjde diye bağırıyor. Çocuğu aldıkları zaman kervana götürdükleri zaman tabi bu çok kısa değildir arasındaki mesellere birçok yorum yapılabilir ancak anti parantez israiliyatla değil, yahudi tarihi ile değil. Yapacaksanız da Türk tarihi ile yapın, İslam tarihi ile yapın. İslam tarihi derken de tarihin olgularını önce kelama bir başvurun bakalım Kelam açıkça söylemiş. Demek ki sucular, Allah size akıl etmezmisiniz diyor. Elif Lam Radeğil mi dede başlıyor. Elif çağ lam ve ra. 3 kategoride ele alınacak bir ayeti kerimedir bu. Dirhemi de oradan vuracağız şimdi biraz sonra meseleyi.Şimdi burada sucular su için sevinmesi gerekirken çocuk çıkıyor. Şimdi düşünün aynı şeyi biz yaşıyoruz psikolojimize soralım daha önce yapmıştık bu çalışmayı ayetleri yaşayarak şöyle gözümüzü kapatalım aynı şeyi biz düşünelim demiştik. Düşünelim çölde suya gidiyoruz su arayacağız bizim için su lazım değil mi diğer meseleyi anlatmamda ki anektodun sebebi buydu fakat çocuk çıkıyor ve müjde diyoruz halbuki biz müjdeyi su bulunca su çıkınca dememiz gerekiyor idi sucular isek. Bununla alakalı bir yorum yapmak isteyen var mı? Buyurun hanım efendi.
-Misafir: Mana aleminde Yusuf’un kendisi su anlamına gelip suyu bulmuş olmuyorlar mı?
-Oktan KELEŞ: Şimdi mana aleminde o baştaki hurufumukatta denilen ayetlerle incelediğimiz zaman sizin söylediğinizi çıkartırız oradan bizde ona kuyu gözüyle bakarsak mana, hikmet çıkar biz önce zahiri ve zahiri içerisinde ki hikmeti manalardan bahsediyoruz daha sonra batıniyete dalarız. Teşekkür ederim o var öyle. Buyur Melih kardeşim.
-Melih KÖLÜK: Sultanım benim aklıma şey geldi çocuk yaşıyor. Yani çocuğun yaşaması orada su olduğunu göstermiş olabilir onlara. Yani çocuk ölü değil ne kadar süredir orada olduğunu da bilmiyorlar. Çocuk çıkınca acaba su da vardır diye düşünmüş olabilirler diye geldi aklıma.
-Oktan KELEŞ: Evet bu bir düşüncesel bazda olası bir şey. Onur buyur.
-Onur ÖNER: Sultanım,dirhem dediniz dirhemin gümüşle bir bağlantısı olduğunu söylediniz. Gümüşü ayla bir bağlantı kurabilirsiniz. Altını güneşle, dirhemi de gümüşle ayla bir bağlantı kurabilir miyiz?
-Oktan KELEŞ: Kurabiliriz. Birazdan dirhem meselesini özel ele almamız gerekecek. Biz çünkü buradan yola çıkarak diğer hikmetlere de bakıyoruz yani müjde deniyor az bir paraya satılıyor vs. yani demek istiyorum kibize soru gönderen arkadaşlar, kardeşler selam olsun onlara dolayısı ile aslında sorduğunuz sorudan daha fazlası var demek için bu kadar geniş ele alıyoruz o konuya gireceğiz. Teşekkür ediyorum.
-Misafir: Sultanım şimdi bizde biraz Bülent abi ile inceledik. Aslında bu sürecin başlangıcında Yusuf’un babası ile olan diyaloğu var anlattığı bir rüya var. Şimdi Onur arkadaşta aynı şeyi söyledi. Orada aslında bütün ayetler bütün hepsi kodlama şeklinde geçiyor da 12 yıldız, Güneş ve Ay’ın secde ettiğinden bahsediyor. Orada anlatılan ya da işaretleneni bilemiyoruz. Babasının yönlendirmesi var devam eden ayetlerde kardeşlerin ile paylaşma babası olabileceklerin farkında hatta kardeşleri ile olan konuda da farkında sizde az önce izah ettiniz ya sabır yöntemini seçiyor olacakları da biliyor.
-Oktan KELEŞ: Evet bu işin kaderi meselesi. Yani Aslında bir kader var kader işlemeye başlamış belki rüya ile başlamış zaten peygamber tam mahiyetini belki bilmese bile vahiyden anlaşılan şudur ki yani bir şeylerin olacağını biliyor ve sabretme yolunu seçiyor vs. olayları takip edip gözlemliyor bunu kast ediyoruz.
-Misafir 3: Evet ayetlerde hep bir kodlama ve çok ince ayrıntılı tanımlamalar var. Çok ayrıntılı tanımlamışlar kelime kelime.
-Oktan KELEŞ: Evet. Buyur Hüseyin Hocam.
-Hüseyin Hoca: Efendim dirhem aynı zamanda bir ağırlık ölçüsü. Mesela 2 dirhem para birimi olarak düşük olabilir ama 2 dirhem altın çok yüksek bir meblağ edebilir.
-Oktan KELEŞ: Evet güzel fakat tabi ayetin söylediği önemsememişlerdi ve az bir paraya az olduğunu söylüyor yani aslında ağırlık ölçü birimi de daha sonra kullanılıyor. Gümüş paralara verilen ölçü birimi Romalılar tarafından tarihte literatürde. Hocam buyrun.
-Misafir: Ben müjde konusuna değinmek istiyorum. Müjde demelerini bence Yusuf’un rüyasını bilmeleri ve o zaman ki toplumun rüya yorumlama ilmi konusunda biraz bilgi sahibi olmalarından kaynaklandığını ve müjde diye sevinmelerini buna bağlıyorum.
-Oktan KELEŞ: Rüya ilmi çok revaçtaydı muhakkak ki hocam. Yalnız tabi burada müjde diye bağıranlarda rüyayı görenler değil sucular yani çünkü onar bulduğu için. Bir şey mi diyeceksiniz başkanımbuyrun
- Yener DURSUN: Sultanım tabi dün baktık dün konuştuk bugün bakınca şimdi bu kervandaki sucular bir öncesinde Yusuf’un kardeşlerinin bir konuşmaları var kendi aralarında. Şimdi daha öncesinde 7. ayette: ‘ And olsun Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için büyük hikmetler var.’ diyor Allah. 8. ayette de diyor ki; ‘Onlar şöyle demişti; Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.Oysa ki biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız açıkça bir şaşkınlık içerisindedir.’ 9. ayette ‘Öldürün Yusuf’u veya onu bir yere atıp bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size dönük kalsın.’ Niye babamızın yüzü değil de babanızın yüzü
-Oktan KELEŞ: Şey gibi değil mi samirinin meselesindeki gibi anamın oğlu ey Musa dediği gibi Harun’un
-Yener DURSUN: Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz diyor. 10. ayette ‘İçlerinden bir sözcü dedi ki.’ Şimdi bunlar kardeş ise, konuşuyorsa yani niye sözcü olsun içlerinden biri. Buraya kadar geçen ‘içlerinden bir sözcü dedi ki; Eğer yapacaksanız öldürmeyin Yusuf’u. Onu kuyunun derinliklerine bırakıverinde bir yolcu kafilesi alsın.’ Şimdi burada da yani kervandaki sucularla kervanın farklılık oluşu gibi çok net
-Oktan KELEŞ: Çok net bu çok net.
-Yener DURSUN: Yani burada öldürün Yusuf’u diyor, içlerinden bir sözcü çıkıyor ve babanızın yüzü size dönük olsun, kardeşlerin ilk başta söylediği Yusuf ve kardeşi diyor, babamıza diyor yani zamansal bir boyut var, mekânsal bir boyut var, toplumsal bir boyut var.
-Oktan KELEŞ: Orada zikrettiğiniz ayetler burada o ayetlere de atıf yapacaktık Allah razı olsun güzel oldu bu. Şimdi diyor ya biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Şimdi onu söyleyen demek orada bir toplulukta var başkaları da var peygamber çocuklarının arasında o olayı işlemek için yönlendirme yapıyor. Buyrun Başkanım devam etmek istiyorsanız.
-Yener DURSUN: Estağfurullah Sultanım. Buradan bu ayetlere bakıldığında o topluluk oraya biraz önce Dedenin söylediği gibi Elif Lam Ra ile ve sizin söyledikten sonra tekrar bakayım dediğim şeye burada farklı çağlar ya da farklı zamansal bir durum mu var yani drahmi o dönemde kullanılmayan bir para birimiyse eğer.
-Oktan KELEŞ: Burası çok net. Bilimsel olarak çok net müzelerde yani kalıpları dahi olan tarihsel bilimsel olan bir şey yani çok net. Hani bu şöyle olabilir, böyle olabilir denilebilecek iddia edilebilecek bir şey değil çok net bir bilgi. Ama şöyle bir şey olabilir mi? Özür dilerim aradan hikmet yakalayacaksak kaçmasın diye söylüyoruz. Şimdi Yusuf peygamberin güzelliği meşhurdur ya acaba çocuk iken güzel değilmiydi diye bir şey çıkıyor mu bu konu ile ilgili bir şey söylemek isteyen var mı. Muhsin abi buyrun.
-Muhsin Doğan: Sultanım dünde bahsetmiştik o coğrafya da yaşayan insanların esmer olduğu, Yusuf peygamberin ise sarışın ve beyaz tenli olduğundan dolayı bir Türk peygamberi olabileceği aynı zamanda buraya gelen Yusuf peygamberi bulanların görevli bir insanla başka çağda ya da ulu atalar olabilir mi?
-Oktan KELEŞ: Dün bunları konuşmuştuk fakat buna da değineceğiz çok teşekkür ediyorum. Başkanım devam etsin kesmeyeyim. Ben burada ki o nüansı size tekrar hatırlatayım. Ne olursa olsun beyaz tenli, siyah tenli fark etmiyor birilerinin güzel gördüğünü, güzelliği ile meşhur olan bir insanı onlar o güzelliğini önemsemiyor. Yani az bir paraya satıyor fakat başkaları görüyor. Hani derler ki altının değerinden sarraf anlar tamam da bu konuya misal verilecek bir mesel değil çünkü güzelliği ile meşhur bir insandan bahsediyoruz.Çocukken güzel değil miydi gibi bir soru sorarlar. Sormadan biz soralım yani şimdi ateistler bunu yapar yani onlardan önce biz davranalım hikmet babında biz soralım. Buyrun Başkanım siz devam edin lütfen.
-Yener DURSUN: Şimdi Sultanım bu kardeşlerinin Yusuf (A.s.) kuyuya atmadan önce babasının bir şeyi var yani Yusuf (A.s.) babası ile bir konuşması var rüyasını anlatıyor, kervandaki sucular kuyuya gittiklerinde müjde çocuk diyor. Çocuk dediğimiz kaç yaşında olacak, babasına rüyayı anlatacak, onlarda müjde çocuk diyecek.Yani bir yaş aralığına baktığımızda kendi çocuğumuza baktığımızda dediniz ya ayetleri yaşayarak düşünelim diye şimdi düşündüğümde yani Berat’ı çocuk olarak şimdi de görüyoruz 15 yaşında çocuk olarak görüyorum.
-Oktan KELEŞ: 100 yaşına da gelse göreceğiz bizim çocuğumuz.
-Yener DURSUN: Allah razı olsun. Ama yani gelipte o çocuk boyutunda bana böyle bir rüya anlattığında çocuk der geçerim. Çocuk bir şeyden etkilenmiş, bilinçaltından etkilenmiş ama Yakup (A.s) anlatma bunu kardeşlerine diyor. Bu rüyayı anlattığında bu rüyaya değer veriyor Yakup (A.s.) büyük bir insan gibi değer veriyor yani akıl baliğ olmuş yaşamış gibi fakat kervandaki adamlar bulduğunda çocuk diyor yani arada bir yaşanmışlık oluyor ama o yaşanmışlığın mekanı orası değil gibi, zamanı orası değil gibi.
-Oktan KELEŞ: Eyvallah. Dirhem konusunda birazcık kapı aralanmış gibi oluyor zaman boyutu. Mağara, Ashabı Rakim’i düşünelim Kehf suresini dedik ya başka ayetlerle de işi doğrulatmak.
-Orkun AKAR: Orada da para meselesi var Sultanım Kehf Suresinde.
-Oktan KELEŞ: Yine bir para meselesi var. Aynı zamanda şöyle bir durumda var şimdi İslam literatüründen de konuşalım bazı dangalaklar var bizlerin bunları bilmediğini zannediyor. Yani şimdi Kambala, Kambaba videolarında bazen geliyor şu şöyle, böyle. Şimdi biz Kuran-ı Kerim’ iyıllardan beri irdeliyoruz. Yüzlerce binlerce program yaptık, toplantı yaptık, kitaplar yazdık falan buralara değinmeyeceğim. İslam literatüründe, Salih katkıda bulunursan sevinirim sen hatırlarsın. Kurban meselesinde işlemiştik hatırlarsanız çalıştaylar da İbrahim peygamber bir rüya görüyor oğluna söylüyor oğlu da sözünü yerine getir baba diyor. Sanki Peygamberler çocuklarına bir danışma, ondan onay makamı gibi ama her çocuğundan değil. Bazı çocuklara böyle şey var değil mi iltifat ötesi bir şey aslında önemse diyelim mi. Yani İbrahim peygamber o konuda seni keserken gördüm falan biliyorsunuz meseleyi rüyadır o zaten biliyorsunuz onu irdeledik burada. Fakat söylediği zaman baba sen sözünde sadık kal diyor ve onun sözüne göre o işlevi yapmaya kalkıyor. Burada da bir çocuğa bir şey var ama Başkanımın dediği konu çok önemli yani ben bu anektodu da çiziyorum ki bu meseleleri biliyoruz yani çoğu maalesef ki alimim diye geçinenler bunları çok irdelemezler. Bazı çocuklar çünkü peygamberse bu vahiy alıyordur, bazı sırlara vakıftır. Mükerrem edilmiştir veya edilmemiş olsa da ona danışıyorsa şimdi danışılan kişi demektir yani o bilgiyi ve onda olana kıymet verilen bir kişidir. Yaş aralığı da çok önemli değil ama ilahi bir bilgiden yola çıkılarak bu ilgi, danışma olabilir. Bu gözden kaçmamalı, bu da çok işlenmez İslam literatüründebuyrun Başkanım.
-Yener DURSUN: Estağfurullah Sultanım Bunları söyleyerek hani bir zamansal farklılık var.
-Oktan KELEŞ: Çok güzel bu, buradan gireceğiz bu kapıdan gireceğiz çok güzel bir kapı açtınız. Dede buyur.
-Bülent Batur (Dede): Sultanım şimdi birkaç ayet ötede bu kadınların ellerini parmaklarını kesmeleri meselesinde orada diyorlar ki bu insan olmaz diyorlar gördükleri zaman ancak melek olabilir. Onlar için çok farklı bir yapıda, O derece şaşırtacak yapıda biri ile karşılaşılıyorlar ama kervandakiler çocuğu bulduğu zaman kendilerinden görüyorlar belki aynı türdenler, belki aynı ırktanlar onlar için aynı
-Oktan KELEŞ: EyvAllah, EyvAllah bu konu güzel çünkü buraya değinecektik. Buyrun
-Misafir: Hocam daha önceki ayette şey vardı. Yusuf (A.s.) gördüğü rüyayı babasına anlatıyordu sakın söyleme yoksa kardeşlerin sana kötülük yaparlar diyordu. Hatta işte diğerlerine göre daha az kötü olan kardeşi de kuyuya bırakalım sanki biri daha sonra onu belki geçenlerden alır diyordu. Ama babasının söylememe demesinin sebebi de sana kötülük yapanlar şeytan onları teşvik eder gibi bir şey vardı. Sanki şeytan kardeşlerine bir şeyleri fısıldadı gibi bir şeyde çıkıyor orada sanki bir kehaneti önceden onlara fısıldadı gibi bir şeyde ortaya çıkıyor orada
-Oktan KELEŞ: Evet bir hikmeti çıkacak olan bir şey sanki değil mi evet çok güzel.
-Orkun Akar: Rüyanın yorumu olabilir mi Sultanım. Yani ona müjde diye sevinmelerinin sebebi çocuğun kendisi değilde oçocuğun o rüyayı yorabilecek o kodu okuyabilecek kişi olduğu için mi?
-Oktan KELEŞ:Evet ben buna en son bir yorum yapacağım.
-Bekir ÖZTÜRK: Sultanım birde öncesinde kardeşleri Yusuf (A.s.) babasından istediğinde babası zaten peygamber olduğu için birçok şeye vakıftır mutlaka diyor ki korkarım ki onu kurt yerde sizin haberiniz olmaz diyor.Hani bunların çocukların,sahtekar çocukların bir şey yapacağını biliyor belki de birilerine hani onlar müjde dediklerinde acaba bir bilgiyle çocuğu arayan birileri de mi olabilir? Yani bilgiyle beraber çünkü babası şüpheleniyor onlara vermek istemiyor ama onlarda gelip ona yalanları sıralıyorlar.
-Oktan KELEŞ: Şimdi burada Deruni manalara da girelim. Aynı şekilde yine Ali Mushafı’ndan dem vuralım, Erenler lügatından da dem vuralım. Buralara gireceğiz. Mesela yıllar önce bir televizyon programında yapmıştım. Olumsuz ek kullanılmaz Türklerde bu anektodlara girelim ama sen yine konuyu unutma konuyu saptırmayayım. Şimdi kurt yemesin dedi diyor. Mesela biz çocuklarımız bir yere gider ufak çocuklar elimizde oynarken ‘Dikkat et düşersin!’‘sin’ düşersin olumsuz bir ek. ‘Dikkat et kayarsın’. Halbuki bu Türklerde de tam tersidir ‘düşmeyesin’, ‘kaymayasın’, ‘yapmayasın’. Yani negatif eki pozitif eke çevirme var. Birde şöyle bir şey var. Kurt yemesin.Aslında orada Deruni manada Melami meşrep eğitim alanlar bunu bilirler tabi kendine Melami diyen adamlardan bahsetmiyoruz onlar melanet peygamberlerinde duası geri çekilmediği için o da bir yönlendirme yapıyor mana olarak ne diyor kurt yemesin dua ediyor ve duası kabul ediliyor. Çünkü daha sonraki yerlerde çocukların bahanesi kurt yedi, bir şey yedi kanlı bir gömlek getirme meselesi vardır değil mi? Peki o kan kime ait kan ve yüzüne sürdüğü söylenir ve Yusuf’un kokusu geliyoruzaktan gibi meseleler.Ama benim anlatmak istediğim bu anektodu da dua olarak çocuklarımızada söylediğimiz söz, Hz Peygamberinde Hadisi var muallaktadır niyetler hatta rüya içinde söyler nasıl yorarsan öyle aşağı düşer. Alak yani havada asılı duran, muallak taşı falanda denir ya havada olan mahiyetinde düşmek yani oradan belki de suret aleminemüşaade alemine düşmeden önceki hadiseyi öyle bir yorun ki, öyle bir dillendirin ki sözler kelimeler titreşim biraz sonra oraya gireceğiz söylenmeyenleri söylememiz gerekiyor ve bir dua ediyor adetakurt yemesin.Bu da kabul ediliyor gibi. Şimdi muallak yani bizlerde normal hayatımızda olumsuz bir ek kullanmamaya gayret etmemiz gerekiyor birçok şeyde olmayasın, etmeyesin yani işi pozitife çevirme söylemleri de bir manada bunu kuantumcular vs. birçok şeyler şimdi oralara girmeyeceğim ama işte kozmoza şey gönderme falan halbuki bu Kuranda var şimdi nereden aldınız kime ne satıyorsunuz be kardeşim. Tabi İslam dünyasının maalesef ki bir eksiği bu. Bunlar anlatılmadığı için, bu konuları başkaları, başka dinler, ideolojiler, inançlar hatta sapkınlıklar adına kendi mallarıymış gibi anlatıyorlar. Kendi malları güzelse bizde sahip çıkarız da daha güzelini göremedik. Güzel diye gördüklerimize de baktık ki asıl zaten bizim mallarmış, etiketi değiştirmişler. Şimdi gelelim oraya var mı şimdi bir şey söylemek isteyen Dede buyur.
-Bülent Batur (Dede): Sultanım burada buyurduğunuz gibi kurt yemesin bir dua olarak geçiyorsa aynı zamanda bunu karşısından düşünürsek Yusuf’u kurt ile kodlanmış olan kurtarsın olarak da düşünebilir miyiz?
-Oktan KELEŞ: EyvAllah. Bu da işin batıni noktalarından bir tanesi. Sonuç bölümüne doğru yaklaştığımız zaman bunları deriz.Ama Başkanımın söylediği konu çok önemli o ayeti kerime de topluluk, birbirimizi pekiştiren topluluk, bir kıskançlık olduğu belli bir kaygı olduğu belli aslında kıskançlık ötesi bir şey kıskançlık konusu kardeşler arasında olan bir şey babam beni daha çok seviyor az seviyor falan filan. Bu insanın doğasında ilk insandan beri ilk insan atalarının soylarında olan hasletler. Yani daha çok insani duygular diyebiliriz. Orada başka bir kaygı da var sanki toplumunda bir kaygısı var. Yani bir yönlendirme yapıyor biri, babanız diyor öyle değil mi başkanım artı o yönlendirmede sanki bir başkası daha konuşuyor şöyle yapın belki biri alır yönlendiriyor. Ondan önce de babası da yönlendirme yapıyor kurt yemesin. Fakat şimdi o coğrafyayıdüşün demek ki kurtlar var niye aslan yemesin, kaplan yemesin, vaşak yemesin, sırtlan yemesin, yılan yemesin değil mi bir coğrafya tanımı da var mı kurtlar ile ilgili bir sembolizma düşünülebilir mi?
-Orkun Akar: Kesinlikle o coğrafya da kurt, çölde kurt olmaz diye biliyorum.
-Oktan KELEŞ: Kurtlar var ama Çöl kurtları onların kendine faydası yok onlar bizim bozkurtlar gibi değil. Evet Buyur Dede
- Bülent Batur (Dede): Sultanım burada ilk baştaki Elif Lam Ra ya dönersek Ra da kurt sembolü bu orada ki kötülükten bahsediliyor olabilir mi?
-Oktan KELEŞ: Evet bu da Batıni noktada hanım efendinin de biraz önce söylediği gibi ele alınacak bir mesele.
-Bülent BATUR(Dede): Yani onlara karşı kardeşlere dışarıdan konuşanda Ra ve Mısırı düşünürsek o kesimden yani şer dediğimiz kesimden birileri Ra’nın insanları iyiliği örtmek için kardeşlere fısıldıyor diye düşünebiliriz
-Oktan KELEŞ: O kesinlikle ele alınması gereken yani bu nükte var. Bunu da tekrar hatırlatırsanız daha sonra sonuç bölümüne doğru gittiğimizde irdeleriz. Şimdi şu kurt meselesinde biraz daha duralım mı? Şimdi Mısır coğrafyasını hayvanlar aleminin belgesellerini izleyenler bilir bu arada biraz hızlı konuşuyorum kusura bakmayın vakit almasın diye kardeşlerimiz yorulmasın vs. diye. İşte yılanlar olması lazım değil mi zehirli yılanlar, çöl akrepleri, öldürücü yani yok edici, imha edici, cana kastedici hayvanlar sayılmıyor mesela yani aslan falan, çöl aslanları falanda var ama özelikle kurt deniliyor.Sanki o olay olmadan önce onlar o coğrafya da değil kurt coğrafyasında yani daha çok kurdun olduğu bir coğrafya da tanıdık bir hayvandan, tanıdık bir güçten bahsediyor bunu da göz ardı etmeyelim. Sanki bu olay Mısırda olmuş gibi değil de daha önce başka bir yerde o coğrafya da yani buranın şimdi en tehlikeli yeri caddeler var aman trafik var, araba çarpar bilmem ne çarpar şimdi dağa gittiğimiz zaman değil mi dağa gittik hep beraber biliyorsunuz arabayı bırakın. Allah’tan başka olan şeyler ortadaydı. Yani anlatmak istediğim şey arabalardan orada bahsedemeyiz değil mi? Ama şehirde bahsedebiliriz, şu anda bahsedebiliriz orada da kurt coğrafyasında bu olay geçiyor da fakat daha başka sanki o coğrafyaya da atıf edilmek gibi bir şey olabilir mi? Bu konu hakkında bir şey söylemek isteyen var mı? Buyrun.
-Bülent Batur (Dede): Sultanım bu kuyuyu bildiğimiz bir kuyu olarak ele almayıp da bir vorteks, bir zaman tüneli bırakılmış çeşitli çağlara açılabilen bir yer olarak düşünebilir miyiz?
-Oktan KELEŞ: EyvAllah Dirhemi de sen böylelikle erken açıklamış oluyorsun. Şimdi bu şey öyle olmaz diyecekler falan var. Kehf suresini okusunlar. Herşey oluyor birde olanın haricinde uçuk kaçık bir ton hikaye yapıyorlar tefsir adı altında yazıyorlar değil mi? Hatta okuduk diyanetin tefsirini geçtiğimiz sene Türk isimleri Kuranda geçiyor derken bunlar diyor Nuh peygamberin gemisinde gelmiş olan putlar yani Nuh peygamber yuh artık put taşımış yani o gemiye her hayvandan bir çift al, bir de put al demiş Allah sanki. Tabi böyle değil de anlatmak birazda böyle sözel beyan ve belagatla beraber olduğu zaman daha iyi anlaşılır diye bu cümleleri latifeli sarf ediyoruz. Şimdi dönelim biz yine hadiseye hikmetleri anlattık ana konuya dönüş yapalım. Sonuçta şöyle bir şey diyebilir miyi?. Bu konu ile ilgili bir mesele. Kervan köle kervanı veya ticaret kervanı, meta kervanı. Köle derken o dönemin kültüründe kölecilik var. Birbirlerini köle ediyorlar, müşriklerin zaten en büyük özelliği kölecilik falan filan. Bir dönem bu Osmanlıda da var idi. Dolayısı ile bu köleci zihniyetle yola çıkmış kervanda olabilir, ne bileyim ipek satan ticaret mallarını falan coğrafyadan filan coğrayaya da götüren bir kervan da olabilir ama ticaret kervanı olduğu açık fakat sucular bunlar değil. Çünkü sucular kervan ile ilgilenmediği çok açık çocuğu görünce biliyor ne aradıklarını biliyorlar ve müjde diyorlar. Onlar işin metası ile alakalı değil ki onun için çok önemsenmiyor.Yani bu öyle bir şey ki 2 dirhem farz edelim ki 10 milyon dirhem denseydi bir peygamberin bir kefeye onu koyup bir kefeye parayı koysak yine değerini biçebilir miyiz biçilemeyecektir. Onlar işin meta bölümü ile ilgilenmeyen kişiler olduğunu Kelam bize çok açık şekilde söylüyor. Suculardan bahsediyoruz. O zaman sucular için şöyle bir şey diyebilir miyiz?İnsan şekline girmiş melekler de olabilir daha önce bu ilahi kaderi yerleştirdik kelimesi ile zaten bu ilahi kaderi yürüten bunlar kuyuları arıyorlar, meseleyi biliyorlar ki Yakup peygamber de işi bildiği için sabrediyor, olayın kaderi akışını bekliyor ve o arada o yönlendirme ile bir şey olmayacağını da aslında bilerek Yusuf’un kokusu geliyor diye sıklıkla gözyaşı döktüğü söylenir.Hatta gömleğini gözüne sürdüğünde açıldığı gibi mevzularda vardır şimdi oralara girmeyeceğiz. Peki bu demek ki kervanla sucular farklı kişiler bir şekilde kervana kaynak yapmış kişiler bunlar yani sızmışlar veya işte onlardan gibi görünmüş kişiler fakat aradıkları şey meta falan su değil sucu bahanesiyle bizim işimiz bu diyor saklıyorlar kervana teslim ediyorlar onlarda önemsemeyerek satıyor.Satması bir ilahi kader yani senaryo öyle bir hazırlanmış ki yerleştirdik diyor bu olaylarla da oraya yerleştirdik. Yani o çocukların kıskançlıkları, toplumun şunu bunu yapması, kuyuya bırakmaları falan her şey bir senaryoymuş ama senaryonun sahibi ilahi bir senaryo olduğu için bizzat yaratıcı olduğu söyleniyor.
-Misafir : Zaman çarkı olabilir mi kuyudaki de?
-Oktan KELEŞ: Şimdi oraya gireceğiz. Şimdi İmam Ali’nin kuyu kazdığı meselesine dikkatinizi çekiyorum. Tengri’nin Türk’ünde bir kitap şerhi yapmıştık tercümesi. Şimdi Orkun sende aynısı var yakından çek Orkun komutanımın o kuyu şeyinin aynısı orada vardı bu da bir madalyonudur. Şimdi orada siyah bir gezegeni yani kara gece de leyli yani geceye ait bir gecede su kuyusundan sır çekenleri, sır çıkaranları yani bu büyük bir sembolizmadır aslında Tengri’nin Türk’ünde de o vardır ne manaya geldiği orada biraz izah ettik onu. Şimdi ve başkanımın söylediği ayette hatırlarsanız ne diyor. Bu meseleyi soranlar için büyük hikmetler var enteresan için soranlar için sormayanlar zaten… Şimdi biz sorduk soranlarla beraber tekrar sorduk hikmet avcılığı yapıyoruz, kuyudan hikmet suyu çıkarmaya çalışıyoruz ve gece şu an sabaha gidiyoruz 4’e doğru geliyor gibi düşünelim. Çünkü Kuran yaşayansa yaşanansa bizde yaşayan olmamız gerekiyor öyle mi Salih. Her anı falan değerlendireceksin gibi. Şimdi Türk öğretilerinde de baktığımız zaman Yusuf’un ismi Joseph başka Yasef işte İbranice adı Hristiyanlar da ise bizde Yusuf. Arapça da aslında Yusufe diye. Firavunlar dönemi Yuzarsef değil mi. Şimdi kurt coğrafyasını gözünüzün önüne getirin su’cular belli. Su’cular melek deyin, insan şeklinde şu deyin ama bilgili insanlar bunlar işi biliyor, Görevi almış. Yuğ, yuğmak yıkamak. Yu-sucu su sucular yuğ-su’cular. Öz be öz Türkçe ve öz Türk coğrafyasında bir bize çağrışım yapıyor. Yuğ-su “f” kelimesi de bizde olmadığı için sonradan ekleniyor Yusuf diye. Aslında birçok medeniyette yuğla başlayan isimler .Yuğ Türkçede yuğmak, yıkamak, yuğmak. Su da zaten yıkanılan şey olduğuna göre yuğ-su.”F”de yuğ elif fu ram f’yi ra diye bölebiliriz bu da işin başka bir Batıni açıklamasıydı bunu da noktaya getirelim kurt coğrafyasını da böyle kodlamış olalım. Şimdi oraya gidiyor ondan sonra işte hadiseler gelişiyor ve ashabı rakim’den, ashabı kehf’den mağara ehlinden 300 küsür sene uyuduklarını işte 9 eksilttiler. vs. meselelerine baktığımız zaman da bir zaman, mekan kayması olayı 3 ayrı elim-ram-ra meselesiyle versiyonla anlayacak soranlara ama nasıl soranlara? 1- ilmi soranlara, akli 2- gönlü 3- hikmeti. Soranlara ayrı ayrı anlatılacak işte bunun içinde bilimsel, tarihsel, teolojik birçok kronolojiyi koyarak soranlar olduğu gibi ruhani bir de kendin için soranlar olduğuna yaratıcı aslında böyle cevap veriyor. Şimdi Kuran’ın metadolojisine tekrar dikkat çekerek bu konuyu böyle ele alalım. Bir de gelelim Salih’in başta söylediği gibi şimdi arap toplumuna bunu nasıl anlatacaksın. Dirhem derken de çok enteresandır değil mi dirhem. 2 dirhem 1 çekirdek. Çekirdek de aslında bir ölçü birimi gibi bir şey ama bizde başkanım siz dün arz etmiştiniz nasıl kullanılır buyurun
Yener Dursun: 2 dirhem 1 çekirdek denir yani şimdi 2 dirhem 1 çekirdek ama çok güzel giyindiğinde denir yani pahalı elbise giymiş.
Oktan keleş: yani aslında çok ucuz bir 2 dirhem yani 2.5 dirhem demektir çekirdek küçük bir birimdir araştırılırsa görürler. Ama bizde kullanım amacı yani ölçü ve değer nispetinde değil de aslında değerin üzerinde anlatılan yakışıklı, güzel hatta üzerindeki elbiselere de ithaf edilen, itham edilen bir değil mi kişiye içindekine de, dışındakine de ithaf edilen bir adeta söz gibi deyimdir 2 dirhem 1 çekirdek gibi kelimesi. Yusuf’ta böyle bir adamsa 2 dirhem çok az filan diyoruz ya aslında metasından, değerinden önemsememe değil çünkü kervanın maksadı ticaret kervanı o ne bulsa satacak şerefsiz o ayrı. Ama su’cuların amacı satmak matmak değil onların görevi kervana bunu teslim edip oradan alıp müjde çünkü irşat Tengri dağlarından Mısır’a gidecek. Mısırdaki piramitlerin yapımının başlangıç yılları da bunlardır. Tengri dağlarının taklidi oraya yapılmıştır. Şimdi bununla ilgili birçok araştırılırsa ipucu görülecektir hatta bununla ilgili ben merhum Kazım Mirşan hocayla görüşmüştüm. Işıklar içerisinde olsun. Böyle ufak bir diyalogda vardı fakat tarihsel olarak baktığımız zaman bir taklit var. Şimdi Mısır piramitleri daha sonra şeytanlaştırılıyor oradaki firavun çağı. Hatta Yasemin hanım burada mı meliklik çağından bahsetmiştiniz dün tekrar onu bir ifade eder misiniz.
Yasemin hanım: Evet yani benim bildiğim okuduğum zamanda o ayeti çok eski bir düşünce bir yazıda da okumuştum geçmişte. Yusuf’un o dönemde yaşadığı zaman Firavunlar çağı değil Meliklerin yönettiği mısırı ve…
Oktan Keleş: demiştiniz fakat evet teşekkür ederim. Yani firavun değil demiştiniz değil mi Melik. Melik kelimesi malik, melik, Maliki yevmiddin hatta dün böyle bir şey yaptık din gününü sahibi kim? Maliki kim? Ne anlıyoruz buradan diye. O ayrı bir onu sonra işleriz gerekirse. Melik, Araplarda da melik kavramı olduğu için malik, melek, melik kelimelerini değil mi. Yani orada öyle fakat bizde padişah, kağa, sultan, han unvani gibi onlarda da firavunluk dönemi ve işte ilk piramitlerin yapılma, eski Mısır’ın yapılma dönemi. Orada da dirhem olmayacağına göre bilimsel olarak. İşte başkanımın açtığı kapıdan şimdi demiştik aralanda girelim. İşte çağ ve mekan, zaman ve dedenin elim-lam-ra meselesinden de baktığımız zaman güneşle de, ayla da değil mi? Onur sen ayla ilişkilendirmiştin onu biraz açar mısın?
Onur Öner: Altınla gümüş arasındaki oran 1’e 12’dir sultanım. Yani 12 adet gümüş 1 adet altına metal olarak eşittir. Sembolizmin dilinde de işte gümüş ay’ı sembolize eder, altın da güneşi sembolize eder.
Oktan Keleş: şimdi gelelim başka bir sırra. Bizi takip etmek zorundalar kaderleri. Başkanım bir şey arz etmek ister misiniz?
Yener Dursun: konu değişmeden sultanım coğrafyayla ilgili hakkınızı helal edin. Şimdi Enam suresi 84. Ayet: “ve ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik hepsini hidayete eriştirdik. Bundan önce de Nuh’u ve onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyüb’ü, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hidayete ulaştırdık. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz” diyor. Yani coğrafya dediniz ya kurt coğrafyası. Şimdi İbrahim (A.s)’a baktığımız da Urbarra yani çölden bu tarafa dahi yani kurtların olabileceği coğrafya.
Oktan Keleş: O da bilimsel olarak teolojik tarihte de çok nettir ki İbrahim peygamber için “ne Yahudiydi ne Hristiyandı dosdoğru halefti.” Ve geldiği yer itibariyle Azer olan babasından bilelim. Ur şehri Urfa’dan dem vuralım. Yani arap coğrafyasıyla alakası olmayan bir şahıs oralara gidiyor falan gibi. Evet, buyurun.
Yener Dursun: Yusuf (a.s)’da atasına ithaf ederken İbrahim (a.s)’ı işaret ediyor. Yani o coğrafyadan dediğiniz gibi irşadın kurt coğrafyası dediğinizin de bir delili olarak çok gözümüzün önünde kaldı. Hakkınızı helal edin.
Oktan Keleş: bir şey söylemek isteyen de varsa buraya kadar olan bölümde
Orkun Akar: şimdi o piramitlerin aslında bizim dağlarımızın oradaki coğrafyasındaki dağların yansımaları. Bir taklit olduğunu söylediniz. Hemen aklıma şey geldi 3 Sümer dağı 3 Sümer. Keops, Kefren, Mikerinos dİye geçer en eskileri de odur.
Oktan Keleş: evet özür dilerim aklıma geldi şimdi mısır coğrafyası bir çöl. Yani jeolojik dönemleri bugün bilimsel olarak yeraltı dahi net net haritalanmış bilinen bir yer olduğu gibi düz. Mabetler genelde firavun mezarları olarak söylenir ama onların işlevine baktığın zaman bir mabet başka bir amaç… Şimdi dağ yok Türkler dağa yönelmeye alışmış. Haldun burhan dağına, Burhan Haldun dağına mesela Cengiz’in değil mi, Attila’nın Tengri dağlarına, tanrı dağlarına çünkü tanrıyı yüksek yine burada derken tanrıyı yüksek yerlerde anmak ya da oraya onu konuşlandırmak demeyelim de layık görmek en yükseklere. Tanrı anılacaksa tanrının yeri neresidir derse dünyada surette bir yer gösterse bizde en yüksek yerleri ararız, alta yerin dibine Hades’in girdiği yere, Earlik han’ın girdiği yere söylemeyiz değil mi Dabbetül Arz’ın. Şimdi burada şöyle bir şey de çıkıyor değil mi en yüksek yer derken Mevlana’nın babası vefat ettiği zaman Bahaeddin Veled zat, Alaaddin Keykubat olacak galiba diyor ki: Babanızın Hüdavendigar kabrinin üzerinde yani mezar üzerinde öyle bir gök kubbeli bir türbe inşa edelim ki ister misiniz? Mevlana ona şöyle bir cümle sarf ediyor. Asya kültürüdür bu Mevlana’nın söylediği. Daha önce onaltıyıldız’da bir makalem yayınlandı türbe ve göbeklitepelerin, Mamahatun türbesine bakarlarsa tekrar Erzincan’da formun aynısı. Spiral şeklinde tavaf etmeleri tavaf kültürü Türkler. Zaten mimarlarda şey diyorlar bu kesinlikle İslam mimarisi değildir öz be öz kam ve ortaasya mimarisidir hatta Selçuklu mimarisi bile değildir. İlk Selçuklu mimarisi de İslam ile alakası olan bir mimari değildir neyse oralara girmeyelim başka bir programını yaparız onun.
Orkun Akar: Konik kubbe dağın zirvesi dönerek konik kubbe diyoruz.
Oktan Keleş: Yalnız spiral dönme yani dönerek. Yani ölüyü tavaf etme. Şimdi Beytullahta da deniyor ya makamı İbrahim var sen onu da tavaf etmiyor musun? Diyorlar ölü tavaf mı edilir. Lan siz etmiyor musunuz? Türklere laf atanlar, Arapçılar. Siz önce orada bir kere İbrahim peygamber yok önce onu öğrenin. Ama makamı İbrahim var tavaf ederken onu da etmiyor musun? Peki, makamı İbrahim’de iki rekat namaz kılan kesin cennetliktir diyen bir zat-ı muhterem yok mu bizde böyle cübbesiyle meşhur. Orada da sopa yiyorlar adamlar herkes orada kılmaya kalkıyor Suudi polislerle yapıştırıyor ona jopları falan ibadete bak ya dayaklı ya. Ne güzel değil mi sopa, haydar deniyor ya bizde. Şimdi bi de secde ediyorsun oraya e ölü varsa orada makamına da sen onun secde ediyon. Şimdi kime secde ediliyordu bir sürü hikaye değil mi. Şaman kendinizsin biz kam’ız, Tengriciyiz Türkler böyledir. Tengri’yi biz doğarken değil hep yanındaydık. Oraları başka konularda anlatacağım. Yani siz çok sonradan duydunuz öyle bir Tengri diye biri varmış BİR ŞEY VARMIŞ Allah, yaratıcı neyse sonra da iman etmeye çalışıyorsunuz hala iman bile etmiyorlar çoğu edenlere saygımız sonsuz bizene. Şimdi gelelim ana konuya Mevlana Selçuklu sultanıan der ki: “Su gök kubbeden daha büyük bir kubbe yapabilir misiniz sultanım?” Alaaddin Keykubat hiç düşünmeden “Hayır, yapamayız.” O zaman bırakın der. Hatta bir beyiti vardır: “Bizim mezarımızı yeryüzünde aramayınız, biim mezarımız ariflerin kalindedir, gönlündedir” çok büyük hikmet değil mi. İşte Türkler bu öze inanır, Asya geleneğidir. Mevlana’da Belh’den geldiği için zaten o Kührevi daha şeylere gidersek Necmettin Kührevi mesela onların hepsi Asya kökenli sonradan dezenformasyona uğrayan Türk. Şimdi burada tek tek sayıyım islamın içerisindeki Kam adetlerini lohusa şekerinden girelim şundan bundan girmeyeceğim oraya çok çok kullandığımız şeyler var boşver onlara girmeyelim sonra bir program yapalım bakalım tanıdık geliyor mu hala yaşıyor çünkü. Ama biz Türklere ait bir şey bu yani Araplar reddeder bunları. Şimdi demek ki o düz coğrafyada mısır coğrafyasında bir şey yok Türkler kubbe dev kubbe Tengri dağları işte meselesi adını ondan koyuyor yani en üst düzeyde gider yakarırız, toy yaparız, keçileri götürürüz dağ keçilerini sürülerini filan işte orada toy yapar ikram eder birbirine falan falan. Şimdi bunlar ne yapıyor adak meselesinde Allah ile pazarlık yapıyor. Bak oradan nereye getiriyorlar işi değil mi. Allah’ım bu işim olursa kurban kesecem, kan akıtacam diyor. Olmayınca olmuyor yani napalım olmadı olmadı olsaydı olurdu… işin oralarına girmeyelim o konuları çok deştik zamanında. Piramitler meselesine de gelince de işte bugün büyük Türkistan sınırlarında bulunan –Büyük Türkistana selam olsun, Doğu Türkistan değil Türkistan’ın doğusu orası- Büyük Türkistan’ın bir parçası dolayısıyla da şu anda Çin’in hegemonyası altında olan topraklarda da Türk piramitimsi kuganların, yapıların olma geleneği ve yine Ortalık Asya’da bu kurganlardan bol miktarda bulunması burada da mısırda da adamlar Tengri dağına gidip yakarış, algış yaptıkları için Türkler atalarımız orada bakıyorlar ki koskoca çöl bizi buraya da göndermişler. Şimdi Tengri bizi buraya gönderdi bunlar şimdi Yuğ-su-fu ettiler Yusuf. Yakop’u onlar İsrail derdi bilmem ne meselesi de onlar diyor diye biz hemen mi kabul edeceğiz yani. Allah’ta çok güzel söylemiş değil mi kelamında onlar öyle derdi diyor. O öyleydi demiyor onlar öyle derlerdi diyor. Şimdi biz bir yere gidelim 50 kişi 50 tane laf söylerler. Biz neyse oyuz da onun bizi tanımlaması bizim için bir şey ifade etmiyor doğru mu? Şimdi baktılar ki düz coğrafya o zaman ne yapalım bu kültürle dağ inşa edelim kültürü başladı. Piramitlerin ilk sırlıdır bu sonraki olan firavun piramit mezarları dezenformasyon halidir bunlarla ilgili de firavun hanedanlarını burada irdeleriz belgelerle, hiyerogliflerle. Rosetta taşından neler çıkartılmış bunların hepsini tek tek başkanım uygun görürseniz bir gün burada onun çalıştayını da yapalım ve ilahi kelamın da hangi gözle bakılması gerektiğini daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. yoksa biri bir şey söylese ya boşver kardeşim Yusuf böyle olmuş şöyle olmuş falan filan çocuklarımızın adını hadi Yusuf takalım sonra Müslümanlar Yusuf Yusuf. Oysa bizimki Yuğ-nus gibi bizim Yuğ-nus yuğan, Yuğ-suf kültürünü yuğ-su kültürü işte bir koddur aynı zamanda orada bir hadiseye binaen daha sonra tekrar ayyuka çıkmış bir sırdır bu. Piramitlerin oluşumu Tengri dağlarının taklididir. Daha sonra dezenformasyona uğramış firavun manyağı kalkmış kendini ilah filan söylemiş falan filan. Bu dağ sahibi benim dağ dediği üç beş tane piramit çölün ortasında hala gittiğin zaman duruyor falan filan dağ yok çünkü. İşte bu olaya böyle bakalım başkanımın açtığı kapı çok önemliydi. Şimdi gelelim bu dirhem, altın. Onur sen onu tekrar eder misin altın ve gümüş arasındaki fark ve ay ile bağdaştırdığın meselesi.
Onur Öner: Sultanım bedel olarak ekonomide eskiden kullanılırmış 12 adet gümüş 1 adet altına bedeldi bu kullanılan bir sistemdi. Bir de siz konuşurken benim aklıma da geldi Nasreddin Hoca’nın da kuyudan bir ay çıkarma hadisesi de vardır ve sembolizmde zaten tasavvufta da kullanılır sultanım sizden de öğrendik bunları. Gümüş ayı temsil eder, altın da güneşi temsil eder.
Oktan Keleş: Eyvallah çok güzel. Şimdi sen bir şey mi söyleyeceksin ilhan. İlhan bir şey söylemeyekmiş.
Bekir Öztürk: Siz dediniz ya tavaf şekli dağlara çıkarken de genelde dönülerek çıkılır tavafın belki de ilk çıkışı odur. Bir de daha önce bir şey okumuştum Mısır’daki piramitlerin bizim Orta Asya’daki piramitlerden çok sonraları yapıldığını hani Orta Asya’da da Türklerde mumyalama geleneği var mısırdaki mumyalamanın da ondan çok sonraları olduğunu söylüyor
Oktan Keleş: evet evet bizim eski bakanımız Halil Şıvgın bey kendisinin beyanatları vardır dileyen bilgi ağlarına bakar. Bu artık saklanan bir şey değil National Geoghraphic bile bunların belgesellerini yaptı mumyalar vs. bunları biliyoruz artık. Asya çağına girdik, bunları inanıyoruz ki Çin’de dostane bir şekilde aslını söyleyerek eğer uzlaşmak istiyorsa Türklerle gerçeğini anlatacak. Çünkü anlatmak zorunda sebebi şu örtmesi hiç önemli değil. Bunlar bizim atalarımız Türk atasına sahip çıkandır. Yüz milyon yılda geçse biz torunlar olarak atalarımızın kabirlerini tekrar gideceğiz ihya edeceğiz. Onun için dostane bir şekilde açarlar Asya çağında el ele kol kola emperyalizme karşı mücadele ederiz. Bizim kültürümüze, bizim inancımıza saygı gösterirlerse Türk kılıç çekmez. Dostane bir şekilde birlik beraberliğimiz tabii ki bizim hâkimiyetimiz adı altında başka hiçbir sancak, bayrak, tuğ tanımadığımız için olmakla beraber oturur konuşuruz. Bilge Tonyukuk’u da böylelikle analım. Çin’in zulmünden kendini kurtarıp sonra Budununu kurtarma dertli yıllarını kendisi bizzat taşa kazıtmıştır. Şimdi biz torunlarda titreyip kendimize geleceğiz ve geldi nesil geliyor titreme aşamasındayız. Yüce Türk Devleti de bu işin artık farkında. Bazı çakal çukallar devletçilik oynuyorlar, derin devletçilik oynuyorlar, bilmem necilik oynuyorlar falan filan Türkiye Cumhuriyetinin kanunları neyse, nizamı neyse, başı neyse, sistemi neyse ona biat edilecektir onun dışında kimse devletçilik oynamasın hepimiz bu devletin bir parçasıyız ve yüce Türk budunun, bütün Türk coğrafyasındaki budunun bir neferiyiz. Şimdi gelelim bu söylediği meseleye başkanım siz o kim söyledi o rüya meselesini ayeti kerime de meşhur rüya. Rüya da yıldızların secde ettiğini tekrar okur musun?
“Hani bir vakitte Yusuf babasına demişti ki babacığım ben rüyada 11 yıldız ile güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm.”
Oktan Keleş: Şimdi bak Onur ne dedin sen altın birimini
Onur Öner: Evet altınla gümüş arasındaki oran 1’e 12 sultanım
Oktan Keleş: bir benzerlik var mı Oradaki gümüş ve altın arasındaki birim farkı koyduğumuz zaman değil mi. Şimdiki burada bedeller farklı. Şimdi gelelim altın meselesine. Yine bu drahmi’yi konu edelim. Dünde birazcık bahsettik bu meseleden. Şimdi saklanan, gizlenen bir şey var. Hani bu “manna” işte firavunların bu altın tozu epifiz bezini işletmesi 3. Gözü açacak şu bu meselesi var ya ve tabutlarını kıyafetlerini mezara da altın saf altın meselsi filan. Şimdi bu sırlara girelim. Altın coğrafyası ya da dünyadaki altın değer birimi ama Onur’un söylediğini ayeti kerimeyi ve altın meselesini, dirhemi, Yusuf meselesini, soranların hikmetini, Türklerle bağını hepsini şimdi irdeleyeceğimiz meseleye geçelim. Şimdi herkes şunu iyi araştırsın dünyada 90’lı yıllardan beri raporlanan ve gizlenen ve bu konuda birkaç kişinin suikastla öldürüldüğü bir konu var bu artık gizlenmiyor bütün dünya başta Amerika olmakla beraber İngiltere Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülke bu deneye katıldı bu deneyi yaptı ve bu deneyle ilgili raporlar yayınlandı. Yani bu anlattığım roman hikâye falan değildir araştırılırsa görülecektir daha da detaylı görülecektir. Ben çok sığ bir şekilde anlatıp anlaşılacağını düşünüyorum. Altın meselesi şimdi kâinatta yaratılan hiçbir şey fizik kanunlarına göre yok edilemez. Şimdi vardan yok edilme meselesine gelelim. Şimdi biz bu kâğıdı yaktığımız zaman kâğıt moleküllerine ayrılarak form değiştirir fakat yok edilemez. Özgül ağırlığı atıyorum bunun 3 gram ise yandığı zamanda bu bir şekilde 3 gram olur külleri ve havaya karışan sıvı,katı,gazlar kağıttan örnek veriyoruz ama bütün metalar bütün değerli cevherlerde bunun içerisinde olmakla beraber düşünüldüğü zaman form değiştirir ve imha edilemiyor mutlak anlamda. Şimdi bunun deneyini yapıyorlar. Bir kutu kurşunlarla kaplı özel bir kutunun içerisinde birçok metali eritiyorlar erittikleri zaman metalin mesela 10 gram ise dikkatinizi istirham ediyorum 10 gram ise yaktıkları zaman veya hangi işleme tabii tutuyorlarsa molekül parçalara ayrıldığı zaman sadece yakma falan değil ben anlaşılsın diye söylüyorum ilgilenenler baksınlar. Bu konuda ilgileneceklerdir bundan sonra inanıyorum e raporları da yayınlayacağım. Var olanı yayınlayacağız bir de yani sadece bazı bilgileri söyleyeceğim.10 gram herhangi bir meta imha edilmeye kalktığı zaman hangi işlem olursa olsun biz bunu basite indirgeyelim yakma diyelim lazerle. Forum değiştiriyor katıdan sıvıya da değişebilir sıvıdan katıya değişebilir birçok form fakat özgül ağırlık yine 10 gram oluyor. O kutunun içerisine bu hapsediliyor yani katısı 3 grama düşebilir ama gaz olarak bütün o molekül parçacıkları mikron mikroskoplarla işte trilyonda bir gösterilecek şeyler var gelişmiş cihazlarla e bakılıyor ki o orda yani 10 gram o kutunun içerisine hapsedilmiş. Ebatlar büyütülüyor 1 kilo, 10 kilo, 100 kilo, 1 ton aynı şey 1 ton ise 1 ton moleküller parçalandıktan sonra. Katı, sıvı tekrar söylüyorum hapsolunduğu bir alanda form değiştirse bile özgül ağırlık 1 ton. Şimdi altını yapıyorlar arkadaşlar 10 gram altını koyuyorlar, eritiyorlar birçok şimdi onlara girmeyelim bu füzyon müzyon işlerine falan girmeyeceğim. Tekrar altını çiziyorum basitleştirerek söylüyorum eritiyorlar ve 10 gram altının 1 gramı yok. Anlaşılacak şekilde söylüyorum veya 1 kilo altının 900gramı var ama 100 gramı eksik. Hapsedildiği dedik ya demin metadan ne gaz ne başka bir şey ve bugüne kadar şu anda bu teknolojide bilinmeyen ve raporlanan konu devletler bazında niçin altın değerli konusunun cevabını burada aramanızı istirham ediyorum. Araştırın özellikle balalar, kalperenler bu konuya yönelsin gençler baran, ozan hepiniz Yasin, melih, Orkun yani tek tek isim saymaya gerek yok herkes bunu araştırmalı ve bu hapsedilen kutuda 10 gramda 1 gram yok veya 1 kilo külçe altında 100 gram yok nereye gidiyor? Bir yere gidiyor bu. Daha büyük alanda daha büyük külçelerle yapılıyor aynı şekilde şimdi dolayısıyla bu bulunamıyor ve bugünün teknolojisiyle cevabı olmayan fakat cevabı hermetizm’de, eski Türk söylencelerinde arıyorlar, önce eski Mısır’da arıyorlar şimdi Yusuf meselesiyle gireceğiz bu bir yere gidiyor madde âleminde değil çünkü yok hapsolmuyor. Kurşun özel yapılmış kabinlerden de çıkması mümkün ihtimali yok onun da bilimsel bütün her şeyi argümanları ortada bu nereye gitmiş olabilir. Ve şöyle bir sonuca varıyorlar bu bir boyut değiştiriyor bu 10 gram. Işınlama teknolojisinin boyutlar arası gezinin değer miskali altına verilen değer de yaptığı işleve verilen değer olduğu eskiden görülüyor onun için Ötüken’de altın çıkarmak yasak ve bu arada hanımefendi dünkü sözünüzü yüksek sesle söylerseniz metafizik varlıklar altın takmama meselesinin bir başka mevzuna girip altın elbiseli adama geleceğim oradan şimdi. Siz buyurun söyleyin.
Misafir: Altının metafizik iletken olduğunu öğrendik bir şekilde. Metafizik iletken ama nereye gidiyor, kimlerle iletişime geçiliyor, bir geçiş kapısı gibi düşünürsekte şerlilerle bir iletişim olduğundan Türk dünyası bunu çıkartmıyor ama neden Altın Elbiseli Adamlar var Türk dünyasında
Oktan Keleş: oraya girme oraya kadar gitme metafizik alana orayı izah edeceğiz. Şimdi bu bir yere gidiyor bu 10 gram ya da işte cüzi miktar ben onu 10 gram diye söylüyorum yanlış anlaşılmasın yani. 10’da olur 1.5 de olur bir miktarı yok nereye gidiyor. Diyor ki boyut değiştiriyor. O zaman da gittiği yerden de gelme gibi bir şeyi olabilir mi diye soru soruyor bilim adamları. Ve dünyada işte şimdi can alıcı raporlardan gizlenen mesele şu dünyada zaman zaman istatistik olarak kaynak ve rezerv meselesi ayrıdır. Yani bir şeyin kaynağı başka bir şeydir o kaynakta bulunan rezerv başka bir şeydir bunu enerjiyle ilgilenenler petrol olsun, doğalgaz olsun şu olsun bu olsun bilirler aynı şey değildir. Şimdi dünyada altın rezervi başka bir şey, kaynağı başka. 10 senede bir, bir çoğalıyor bir eksiliyor kaynakta. Çeşitli uydu cihazlarıyla ve gelişmiş cihazlarla ve madencilerin raporlarında çok net görülen bir şey bu. Bu altın nereye gidiyor soru şu geliyorsa nerden geliyor? Şimdi hemen diyecekler ki jeolojik dönemde bilmem milyonlarca yılda oluşan bilmem ne altın kübikti de kristalize cartı curtu içinde elementi falan… Kardeşim böyle bir istatistik var, böyle bir deney var. Ve bunlar artık kesinlikle şu kanaate varılmıştır bu altın bir yere gidiyor bulamıyoruz bilinmeyen şey şu gidiyorsa gittiği yerden de geliyor mu? Birileri bunu ikide bir getiriyor gönderiyor ve insanlık bu altın yüzünden birbirine giriyor ama paranın kendi metanın değerinden değildir. Şimdi Yusuf peygamber dirhem meselesine gelince ölçü birimi meselesine gelince az bir şeyle yaptığı işlev önemli eğer ki ışınlanma, boyutlar arası bir geçişte kullanılıyorsa Mısır firavunlarının değil mi öbür âlemi görme mevzusunda da altına olan hevesleri azamet, şaşa, gösteriş değildir. Burada soru şu oradan da geliyor mu? Orası neresi? Şimdi bu araştırılıyor. Türk söylencelerinde aynen bu var kızıl diye geçiyor altın. Onları da yayınlayacağız yazıtlarda diyor ki ama kızılı kötü olarak görüyor yani kızılı gönderenleri kötü olarak gönderiyor. Kızılı gönderenlerle bizim kağanlar savaşmaya gittiler diyor oraya. Şimdi ora öyle bir isim ki söylemiyorum hemen çalıyorlar hemen kitap yazıyorlar bilmem ne yaptıkları için onu da aynı Kulbak Bilge gibi alınlarının ortasına çarpacağımdan dolayı. Diyor ki oraya gidenler vardı bizim kağanlardan o boyuta. Kaf dağı hikâyelerinin kökeni burası daha sonraki İslamla, Perslerle Kaf dağı hani hayali dağ mı sonra İslam tasavvufunu da oradan giriyor. Onun için mallar bizim bizim Türk malları, Made in Turkey, Turkish ki Turkish de demiyoruz Türk işi. Yani bu sendika Türkiş’den falan bahsetmiyoruz ha. Sendikacılar haram yemeyin lan işçinin hakkını savunun sahtekârlık yapmayın. Şimdi olay şu Altın Elbiseli adam hatırlarsanız kambala da dedim ki çıkacak duyacaksınız ve çıktı zaten onunla ilgili bir görüntüm de vardı. Çıktıktan sonra biz kendisiyle biraz tanıştık. Daha başka şeylerle de tanıştık tabi her şeyi takdir edersiniz ki şey yapmak doğru değil zamanı gelince. Şimdi altın elbiseli adamlar şaşadan, azametten, gösterişten mi bunları giyiyorlardı ki o programda hatırlayın bir şey dedim bunun başka bir sırrı var ama ileride anlatacağım işte anlatıyoruz. Biz de zamanı bir ileriye bir geriye alıyoruz. Buradaki dostluk muhabbet çok başka öyle değil mi biz bizi biliriz öyle mi abi, öyle mi Ahmet baba, dede hepiniz. Neyse altın elbiseli adamlarda tebdili kıyafetle o boyuta girip savaşanlar. Yoksa azamet, şaşa değil. Şimdi bununla ilgili makalem var yayınlanacak çalmayın lütfen. Çünkü temelini bilmiyorsunuz bu kadarını yayınlayacağım ama bunu bu kısmını not alın bu kısmını aynı şekilde yazıya dökeceğiz.
Şimdi şeyi de düşünsünler Süleyman’ın asasını kurt yiyor kurt yiyince cinler alaycı bir şekle düşüyor çünkü ölmediğini düşünüyorlardı korkarak tapınak inşa ediyorlardı. Neyin tapınağını inşa ediyorlardı? Çalışıyorlardı. Kurt meselesi asanın yenmesi bir de altınla çok iştigal edenlerin halüsinasyon görme meseleleri bir anda aklını yitirme meseleleri neden oluyor bunu da araştırsınlar evet.
Şu ayeti de düşünsünler dünyanın kenarlarından eksiltiyoruz. Ne manaya geliyor baksınlar evet teşekkür ederim.
Şimdi Yusuf meselesine döndüğümüz zaman dirhem, altın, satış değer meğer neden az bir değer halbuki yaptığı işte başkanımın açtığı kapıyı tekrar altını çizelim acaba o dirhem denilen şeyle bir geçiş çağdan çağa, mekandan mekana, zamandan zamana dede anlatabildim mi? Ve altının böyle bir işlevi var.
Orkun Akar: Başka kültürlerde bu söylediğiniz şeyin işaretini bulduğumu düşünüyorum. o az bir miktar altınla o boyutlar arası geçişi sağlamayı da pagan kültürü ve mısırda da var. Bi stiks nehri var o nehri ben geçmek için ölünün gözlerine birer tane altın para konur.
Oktan Keleş: Bizde de, Hitit uygarlığında da taşlar konur. Mavi nazar boncuğunun kökeni o dur Ra’nın gözü çok sonra oradan alıntıdır, heykelleri filan vardır. Onunla ilgili bir heykel bizim arkeoloji müzemizde vardır. Bu arada Nil hanımı selamlıyorum buradan tekrar. Şimdi altın meselesine gelirken dede üzerinde dur unutma Elif-lam-ra üç şekilde zahiri, Batıni, hikmeti hepsinin bir ayette birçok bakış şekli vardır. Zamanlara, mekânlara, soranlara o gün soran başka bir şey alacak ben bugün sordum bu teknolojik bilgiyle başka bir şey almam gerek. O gün soranla benim alacağım cevap aynı olursa o zaman Allah inancında bir sıkıntı olması gerekir. İşte Allah’ın büyüklüğü burada anlayın artık Kuran’da çelişki yok ama maalesef mealciler, tefsirciler maalesef israiliyatçılar Kuran’ı kelamı bu hale getirdikleri için, Kuran’ı bir şeye getirmediler canım tefsirini, mealini şunları bunları algısını maalesef bozdukları için böyle oluyor. Şimdi ben başka bir şey söyleyeceğim. Nil hanıma neden özellikle şey yaptım anlayacak şimdi kendileri. Boyutlardan boyutlara geçiş oluyor mu Altın elbiseli adamdan örnek verdik mi açmamak kaydıyla çok fazla ama zaten ana format belli oldu. Şimdi Kuran’ı Kerim de ayetler var cenneti tasvir ettikleri zaman altınlar var, altın kaplar, gümüş kaplar cart curt. Ey Müslümanlar böyle bir cennet sizin kafanızda oluşturduğunuz gibi zannediyorsanız gidin kapalı çarşıya bakın orada bütün dükkânlarda altın var o kaplardan daha fazlası var. Merkez bankasında şu anda yok galiba. O boyuttan birileri aşırmış. O boyuttan aşıranlar var. Acaba o boyutunda elemanları mı var bizim bu boyutta ya. O boyuttan aşırmışlar canım. Sıkıyorsa o boyuta gitsinler. Ama gidebilmeleri için altın elbiseli kağanlar gibi olacaksın. Altın da para etmiyor elbise de para etmiyor. Neyse şimdi şuraya gelelim Orkun ve bütün koldaşlar Kuran’da altın cennet tasvirleri var ya orada bir misal veriliyor orası da bir boyut. Hatta İslam alimleri tartışıyor cennet yaratıldı mı, yaratılmadı mı, var mı, yok mu cart mı curt mu el ezher ekolü böyle bilmem ne ekolü böyle falan falan. Bir misal alemi var bir boyut alemi var cennet dediğin yerde asıl Ötüken’de yani daha ötesini de söyleyelim. Oraya gidip gelenler dünyada birçok medeniyet kurmuşlar oraya benzer. Agartha bunlardan biri, Umu ve Mu onlardan biri. Gidiş gelişlerde gördükleri bütün kopyaları buraya uyarlamışlar ama asılları orada. Şimdi oraya geçmek istiyorsan altın biriktirerek geçemezsin. İslam’da bunu öğütlemiyor mu biriktirmeyiniz, dağıtınız. Bunu hep ekonomiye falan filan işte insanların ihtiyacına binaen olduğunu söylerler. Birkaç ayet var ileride irdeleyeceğiz o ayetler aslında altının şu anda da silah sanayisinde, tıp sanayisinde, endüstri de birçok değil mi altın ve gümüşün kullanıldığı 36.000 saha kalem vardı bilgisayarlar şunlar bunlar filan. Şimdi bu altın meselesine değil mi dikkat çekmek ve haram olmasının sebebinin aslında efendim altın mesela şurada duruyor Osmanlı altını var burada diyor bir de gümüş var daha eski şeylerde. Altın takmak falan filan ya bu yadigâryazıyor zaten üzerinde atadan, deden kalan bir hatıra olduğu için. Şimdi altını altın olduğu için mi şu teneke olduğu için mi değerli yaptığı işlev mi değerli. Şimdi gelelim Yusuf meselesine dirhem meselesine az bir… dirhem olarak bakarsan şöyle bir para olarak bakarsan hikaye ama peygamberin yaptığı işlev, başkanımın açtığı kapı, dedenin söylediği 3 şey Hurufu mukatta’dan işe girersek paha bile biçemezsin çünkü onun sahibi sen değilsin el mülkillillah. Dede sen bir şey söyleyecektin şimdi söyle hakkını helal et.
Bülent Batur: Şimdi bu Türkçülerin çok kullandığı şey var ya Gök girsin kızıl çıksın. Bu sizin altın elbiseli adamlar kağan meselesine göre göğe girilsin kızıldan çıkılsın olabilir mi bunun aslı diye aklıma düştü.
Oktan Keleş: Onunla ilgili işte yazımda var birçok şeyde şimdi bunları açıklarsak hemen yazarlar çizerler. Yazmalarına filan bir şey dediğim yok. 1- kaynak gösterin. 2- tam anlatalım onu bari çalın. Yani dezenformasyon yani sonra bana patlıyor ihale ya siz diyor böyle demişsiniz. Hâlbuki benim dediğim yayınlanıyor onaltıyıldız’da makalelerim. Oradan adam alıyor başka bir sitede yayınlanıyor. İsmim de geçerse falan aaa bunu bak yalan yanlış Oktan Keleş böyle bir şey yazmış… değil. Bizim siteden bakın, bizim söylediklerimizi değerlendirin. Bizden alıntı yapanları, çalıntı yapanları neyse geçtik onları artık yılların yazarı olduğumuz için bu konular artık bizim için şey olmuyor. Evet buyur.
Bülent Batur: Bu Yusuf’u hani yerden baktığımız zaman böyle şeyler gözüküyorda mesela bu 11 yıldızın secde etmesi, ayın ve güneşin secde etmesini göksel Yuğ-su’dan da alırsak onu Yuğ’lamaya gelenler var gökten yani oradaki farklı uygarlıkların farklı bilgilerin de Yusuftan tarafa olacağı bilgisi. Ra’nın da ona karşı bu bilgiyi örtme çabası
Oktan Keleş: Aynen böyle. Galaktik bir ayeti kerimedir o daha önce onu irdeledik burada aslında bu sizin söylediğinizi. Defaatle de dillendirmişimdir tekrar edelim. Evrenimizin içinde ve dışında şimdi dışı nere diyeceksiniz içini anladıkta dışı. Dışı da var, başka boyutlarda var, birçok medeniyetler, uygarlıklar var. Bize benzeyenleri olduğu gibi bize benzemeyenleri, çok çeşitli formda olanları vs. gelişmişi, gelişmemişi, akıllısı, geri zekalısı, haramzadesi orada da var korsanları, isyan çıkaranları ve aynı zamanda da hayra çalışanları, Tengri’nin yanında olanları vs. vs. onlardan bir 11 yıldızın yani galaktik uygarlığın bu işe boyun eğeceği, uyacağı anlamına gelen rüya demesinin de başka sırları vardır ama biz gelelim ilkel beyinle tekrar bu ayete düşelim. Okuyup geçeceğiz. Buyurun başkanım. İmam Ali’yi unutmayın Kuyucu, ilmin kapısı. Soranlardan olduğu için öyle oldu o da ayrı bir sırdı onu da bugün vermiş olalım. O ney çıkma hikayesi anlatılır ya. Buyurun başkanım
Yener Dursun: Şimdi az önce söylediniz ilkel beyinle buna baktık Allah korusun bakmıyoruz sayenizde de ama bakılmaya devam edilirse, yüksek bir bilince erişilmezse tehlike büyük şöyle ki bu çok az miktarda kayboluyor ya sultanım ve bunun yaptığı o az miktarın yaptığı iş çok büyük bir işlev, fonksiyon. Bugün ki gençlik ya da bu çağda yetişen genç nesil 1400 sene önceki ya da daha önceki ilkel beyinle bu ayeti değerlendirdiğinde karşılaşacağı tehlikenin farkında değil şöyle ki bilgi çağı diyoruz bilgisayarda kullanılan işlemcilerin hepsi altın. Oradan başka bir kapı başka bir boyut açılmıyor mu bunu siz www’yü yazdığınızda yani bununda delili olmuş oluyor
Oktan Keleş: başka bir şey daha söyleyeyim. İlk defa söyleyeceğim bunu bilenler var devlet kanalında da bilenler var. Çünkü ben ne olursa olsun devletimle her şeyi paylaşırım her bilgiyi. Muhbir falan da değilim yanlış anlaşılmasın bana bir sürü bilgi de gelir çoğuna bakmam bile o ıvır zıvır hikâyelerden bahsetmiyorum yani. Ya da fikir sunarız vs. falan zaman zaman. Şimdi bu konuları anlatabilmek için 11 sene bekledim. Bu konular 11 sene önce biliniyordu ve noterde kayıtı vardır bunun. Çünkü bu teknoloji geliştikçe vereceğim misaller ve zaman değil mi misal olması için, mecaz yapman için bile bir örnek lazım. Şimdi işte bu insan beynine çip takma hikayeleri Elon Musk geçen açıkladı beyinle bilgisayar arasında. Bu bildiğimiz çipçiler, üçkağıtçılar gibi değil ha o çip mip orasına burasına takacak kendilerine taksınlar onu. Onları açıkladık fakat tabi o çip denilen şey işte bir hücre bir bilgisayarla insan beyni arasında bağ kuracak bir mesele. Deneylere başlanıldığını dünyaya ilan edildiler şimdi bundan sebep bu çıkmasaydı sen bunu 15 sene önce anlat, 11 sene önce anlat hahah hihi hoho hep böyle. Şimdi anlattıklarımız için de haha hihi hoho yapacaklar ama geldikleri zaman öbür taraftan buraya biz muhtemelen burada olacağız biz iki tarafa da haha hihi yapacağız. Şundan söylüyorum yeni nesil için biz mücadele ediyoruz. İlkel beyinler gittiniz gittiniz. Ya beyninizi yükseltin yaratıcınızı ilkel bir beyinle analiz etmeye kalkıyorsunuz daha önce de anlattık bunları tapınma işine döndürüyorsunuz bizim derdimiz namaza, niyaza falan filan ona laf söylemek değil. Aerobik deyince biri takılmış ona yav değil kardeşim anlayın ne demek istediğimi yani yaratıcı bizim ilkel beyinli olmamızı mı istiyor bir kere soruyu böyle soralım ya. Ve bu beyinle ona ibadet edip kulluk etmemizi mi istiyor mesela ben bir yaratıcı olsaydım. Yaratanların en güzeli de Allah'tır diye bir ayet var ha. Yaratıcı derken ilah anlamında değil. Bir robot meydana getirseydim en güzel şekilde yapmaya çalışırdım en güzel şekilde yarattık hikayesi frekans aşağı yukarı onları anlattık. Yani geri zekâlı bir robot yaratmazdım çünkü o adam bana hizmet edecek ya hiç olmazsa değil mi öyle mi pili biten, bataryası biten. Siz yaratıcınızı kendinizle mamul olarak mı zannediyorsunuz ey geri zekalılar, ilkel kafalılar, neandartaller. Onlara da böyle damga vuruyor neandartal birisi yaşamıştır o ayrı yaratılmıştır. Onunla biz ilkel bile diyemeyiz. İlkel insan diye bir şey yok insan insan. Kendini ilkel yapmış topluluklar, ilkelliğe indirmişler ondan sonra da bizler de şimdi onlar ilkel insan biz neyiz. Yaratıcımızı bile kendi frekansımıza aşağılara çekmeye çalışıyoruz asıl ilkellik bu değil mi onu yukarıların yukarısına eğer ki çıkarmak istiyorsak ki çıkarma indirme ironik konuşuyorum yani o münezzeh diyeceğiz zamandan, mekândan sonra aşağı. Ya anlatmak istediğim önce kendini yüceltmen lazım bir manada yani yüceltmekten kibir, ene filan bahsetmiyoruz bilincini yükseltmen gerekiyor. Bu bilinçten ancak yaratıcının memnun olacağını düşünüyorum ki onun da bize ihtiyacı yok zaten. Bizim kendimize faydamız yok ona ne olacak. Ama bir anlaşılsın bakalım değil mi ibadet, ibadikum öyle mi ibadet etme ne manaya geliyordu. Kulluk fakat başka bir manada aşağı işte hakir görüyor o değil değil. Kuran bunu söylemiyor köle möleden bahsetmiyor Kuran. Allah’ın köleye ihtiyacı yok kula da ihtiyacı yok ama sen onu ihtiyaç sahibiymiş gibi gösteriyorsun nasıl ilkel beyinle taparsan, ilkel beyinle işte irdelersen olayı o zaman senin Allah’ın da ihtiyaç sahibi ben onun kuluyum kuluysa o da senin efendim e işte falan bize ne ihtiyacı var gibi anlamlar çıkar. Salih anlatabildim mi ne demek istediğimi oysa o her şeyden münezzeh. Teşekkür ediyorum bir şey söylemek isteyenler, eklemek isteyenler varsa Bekir buyur.
Bekir Öztürk: sizin anlattığınızdan şimdi son dönemlerde popüler ya sürekli devletler altın topluyor çok değerli hem de acaba bu dediğiniz çok aşikar ve çok tehlikeli bir şey belki onlarla irtibat içinde olup buraya insanlığı yok etmeye az önce çipten bahsettiniz belki bu çiplerde altın falan var veya buradan birilerini başka yerlere yem olarak ya da köle olarak transfer etmeye bununla alakalı olabilir mi?
Oktan Keleş: Olabilir. Tengri’nin Türk’ün de bir yazmıştım resim romanlı biliyorsun. 3 sene önce yazdığım romanda ne dedik 2020 yılında altın hiç olmadığı kadar dünya tarihinde altında da paragrafta resimler vardı kimler ne için bunu yapıyor. Merak edenler kitap reklamı yapmıyorum da internette var parayla almanıza gerek yok önceden söylemiştik. Şimdi olay şu olayları bilmek analiz etmek lazım. Yalandan müslümancıklık yapmanın anlamı yok, yalandan Türkçülükte yapmanın da anlamı yok, yalandan Atatürkçülük yapmanın da anlamı yok, sahtekârlık yapmanın da anlamı yok, Kemalistlikle oynamak yok. Yani biz Türk Budunu olarak Yüce Türk Devletinin kıymetini bileceğiz ama Türklüğün kıymetini bilerek Türk Milletinin de hangi kalitede olması gerektiği için çalışmamız gerekmekte. Kuru söylemlerle, sloganlarla, birbirimize böyle şey yapmakla bu işler olacak işler değil. Olay bu kadar basit. Şimdi inanıyorum ki Hüseyin hocam bilmiyorum eklemek ister mi Melihçiğim sen bir şey söyleyecektin buyur kardeşim. Hatırlatın bana
Melih: Est. Komutanım. Şimdi komutanım benim aklıma şu geldi. Kütlenin korunulduğunu düşünürsek şimdi altını mesela bir işleme tabi tutuyorlar bir kısmı kayboluyor yani bulamıyorlar nerede olduğunu boyutlar arası geçiş olduğu düşünülüyor. Buradan oraya bir şey gidince oradan buraya ne geliyor? Oradan buraya altın geldiğin de buradan oraya ne gidiyor? Bir bu geldi bir de bunun önüne hani Zülkarneyn’de demirin formunu değiştiriyor ve bir set çekiyor bir şeylere bu bununla alakalı mıdır?
Oktan Keleş: Ya direk alakalı da yazacağım konulardan bir tanesi açık ettiniz onu ama evet onu tekrar et sen tekrar et onu direk alakalı. Zülkarneyn, Kehf suresindeki o meseleye bu gözle bakmak gerekiyor. Ne diyor bilmeyenler bilenlere sorsunlar değil mi kuran seni birine sormaya yönlendiriyor, ehile değil mi. Bu illa din âlimi olacak değil fizik profesörü olabilir öyle değil mi astronomi uzmanı olabilir bilim adamları ama film adamlarından bahsetmiyoruz yani. Akademik kariyeri olsun diye yalandan korkarak aman bana şimdi şey gözüyle bakarlar bilmem ne deyip pörsüyüp profesör unvanını alıp istisnaları her zaman tenzih ediyorum. Çok değerli profesörlerimiz var, muhteşem hocalarımız var, idealist hocalarımız var Atilla Murathan hocamın ellerinden öpüyorum, gönüllerinden öpüyorum Ayşe hocama aynı şekilde sağlık, sıhhat diliyorum ve bu onu da analım ya Münir Derman Hazretlerini, merhumu da analım “Su” eserlerine bir baksınlar. Yuğ-su kültürü Su, hayat, canlılık, şu bu yada taşıyla da ilişkilendirsinler birçok şeyi yağmurlar, sular. Evet, sen devam et şimdi.
Melih Kölük: ben şey demiştim yani buradan kaybolan altın karşılığında oradan buraya ne geliyor o boyuttan buraya kütle olarak. Hani bu süfli bir varlık mıdır nasıl bir şeydir.
Oktan Keleş: tabi metafizik bir geçişte sağlamış oluyor. Ben senin şeyini önemsedim daha çok Zülkarneyn meselesinde set olayını tekrar edersen.
Melih Kölük: Orada yani Zülkarneyn bir metalin formunu değiştiriyor aslında orada altına yapılan işleme benzer bir şey yapıyor
Oktan Keleş: Aynen böyle acaba o boyuta mı set çekiyor. Bana altın getirin eriteyim şunu getirin bakır getirin eriteyim. Bir şey eritme derken işte burada da bir eritme meselesi var ya işte Müslümanlar bunu öğrensin bunu, bunu öğrensin. O eritmeden zannediyorlar ki körükler dev körükler biri çizmişti bir zaman bir kitap çıkarmış yav alice harikalar diyarındaki kitap daha gerçekçi koca körükleri yapmış adamlar minicik böyle bir şeyler filan altınlar hangi işçiyle hangi saçma sapan neyse konuşmaya gerek yok. Ama her şeyden önce ilahi kitabın şu elimizdeki asıl Zehep deniyor Arapça da biz kızıl diyoruz kızılın anlamı da başka mahiyeti, manası vs. ile. Şu Kuran’a bir de gerçekten akıl gözü ve gönül gözüyle baksınlar ya. Teşekkür ediyorum melih çok teşekkür ediyorum. Buyurun başkanım
Yener Dursun: Şimdi yaratılmış en güzel, en iyi yaratılmış bir insan var. Buna çip takmaya çalışıyorlar. Türkler oysa yada taşını gördük biz sizde yada taşında da yada taşının içerisinde de çizgiler halinde sanki altın parçacıkları ya da şeyleri var yani sen çip takmaya uğraşta daha uğraşırsın da Türk o taş ilmiyle duasını ya da şeyini o boyuta Tengri boyutuna gönderiyor
Oktan Keleş: Aynen öyle. Şimdi Melih dedi ya oradan ne geliyor ne gidiyor diye işte Mısır Firavunlarını düşünün neden tabutları altın, maskları altın acaba onlar oradan gelen bir hanedan da olmuş mudur diye soralım yazacağım ama önceden bir soralım. Her hanedan değil sonraki onların neslinden halkın neslin olanlarda onlara özenip kendini öyleymiş gibi taklit yapıp uydurma piramitler yapmış olabilirler mi şimdi bir de bu gözle bakın. Kesin bunu şimdi yayınlamadan önce ben fatihim inanıyorum ki şey yapacaktır bunu canım fatih. Çünkü kayıt altına al bunları hemen çalarlar bunları. Teşekkür ediyorum hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. Ömer kardeşim el kaldırdı Ömer buyur.
Ömer: Sultanım bu set meselesine geldiğimiz zaman bu Zülkarneyn setine siz eski dünya tasviri yazınızda o haritada gösterdiğiniz dünyanın sol tarafında bir güneş var ve güneş ışınları bir varlığın gözüne doğru parlatılmış durumda. Orada ki güneş altın meselesi oradan gelmekte o zaman. Aynı şekilde bu eski mısır firavunları ve mısırdaki öbür taraf işte ölümden sonraki hayatta bu özel altın, mal, mülk hani öbür tarafa geçişte daha da kolaylaştırıcı bir etken olarak görülüyor.
Oktan Keleş: Öldükten sonra hayata gelme denen kavramı söylemeyecektim ama söyleyelim bari. Bu mısır ölüler kitabı, Tibet ölüler kitabı onların arasındaki nüanslar farklıdır gerçi. Şimdi öldükten sonraki hayata inananlar var ya biraz önce cennetten falan bahsederken bir tüyo verdim ama çoğu kişi anlamadı buradan bahsetmiyorum tenzih ediyorum hazirunu ama izleyenlerden anlayanlar çıkacak ve yorum atacaklardır. Ölümsüzlüğü yakalama meselesi dedikleri şey ölümsüzlüğü değil gidip gelme meselesi. Bu vasıtayla gidip firavun oraya tekrar geri gelme. Buradan bir şeyler götürme, oradan buraya bir şeyler getirme. Şimdi bazen soruyorlar bu teknoloji bazen nerden geliyor diye. Sadece göksel bir teknoloji gelişmiş beyinlerin oluşmuş olduğu bir konsensüsle alakalı bir mesele değil. Başka boyutlardaki teknolojilerde şu anda buraya geliyor. Hangi yolla geliyor? Ve kime geliyor? Nebati krallarının soyu kim? Bir araştırsınlar. Bugün dünyayı yöneten güçlerden hangileri meşhur isimler söylememe gerek yok kendilerini şecerelerinde neden biz nebat krallarına bağlıyorlar neden? Öyle yalandan efendim şöyleymiş ezoterik bilgi böyleymiş bilmem neymiş altyapısı olmayıp da milleti saçma sapan şeylere yönlendirenler biraz araştırsınlar.
Bekir Öztürk: hep servet, iktidarda aynı insanlar sultanım.
Oktan Keleş: yani işte oradan girip çıkıyorlar, girip çıkılıyor. Şimdi gök girsin kızıl çıksın. Tekrar edelim gök girsin kızıl çıksın. Yaşasın Türklük, Teşekkür ediyoruz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle