En Sıcak Konular

Kambaba-8

19 Ağustos 2020 09:16 tsi
Kambaba-8 Kambaba-8

 Kambaba-8

 https://www.youtube.com/watch?v=BbhqNWe2Az4   

 

 Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)       

KAMBABA 8

Mahlukata Güven Vermek

Mahlukata güven verdin mi? Bak gördüğün gibi elinden yem yiyor. Bu Akbaş, benim ilk kuşum. Bu Akbaş, ak, "ak" olanlar hep yiyici böyle. He he he. Benim ilk kuşum bu bak. Unutmuyor beni böyle senede iki ay falan bir ay geliyorum tanıyor beni. Öbürleri hep bunların yavruları. Yavrusu var şimdi, gidecek şimdi kusacak ağzına, yavrusunu besleyecek. He, bu sonuna kadar bitirecek.

 

Türklerde Unutulan Av Kültürü

-Kambaba, nasıl oluyor bu balık işleri?

-Kemal nasıl oluyor balık işleri?

-Vallahi nasip büyük geldi. Dereden geldi hem de Kam Babam.

-Şimdi Kemal kardeşimle, Özgem gel sende böyle. Harun Balam, Kemal Balam, Özge Balam. "Şaşılacak şekilde bir yol tutup gidecek midemizde." Kehf suresinde ayet var ya.

-Evet Sultanım

Şimdi bu da şaşılacak şekilde midemizde yol tutacak. Tengri'nin bir armağanı. Çevir Kemal'im. Çevir, çevir, çevir, çevir. Şimdi küçük balıklar dediğimiz, porsiyonluk balıktı öyle mi? Harun Balam.

-Evet, Kam Babam.

Biz onları saldık niye? Büyümesi lazım bu kıvama gelecek, havyar dökecek daha çok bereket olacak.

-Eyvallah

-Doğru mu?

-Doğru

-Bunu yaptığımızdan dolayı mıdır? Başka bir sebepten midir? Tengri bize bunu nasip etti biraz sonra da bu ikramı, hem balığımıza, hem Tengri'mize şükrederek tüketeceğiz, kendi vücudumuza katacağız birleşeceğiz. Öyle mi Kemal'im?

-Evet

- Öyle mi Özge'm?

-Evet, Kam Babam

-Öyle mi Harun?

-Evet, Kam Babam

 -Teşekkürler. Evet, şimdi Türkler Kam bilgisine göre, dağa taşa yaylaya dağa çıktığı zaman, nehirlik alana, bir adetini kaybettiler, Türkiye Türkleri. Dikkat edin. Ne yapıyorlar? Aşağıdan kasaptan, değil mi? Tavuktu, etti alıyorlar mangalı da alıyorlar, herhangi bir piknik yeri diye bir gölgeye vesaire, alana gidip yaylalara şuraya buraya orada bunları yapıyorlar. Asıl olan çoluğunu çocuğunu alacak, kendisi derede gece tutacak. Gittiği yerde avlanacak. Av kültürü ama daha önce söyledik gereksiz bir av kültüründen bahsetmiyoruz. Ve avın standartları da ortada onu daha önce de söyledik. Çoluğuna çocuğuna bu kültürü aşılayarak, kendi emeği ile yaptığını mangal yapacak. Anladın değil mi Kemal?

-Evet abi

-Şimdi biz burada iki günden beri derede sabahlıyoruz. Soğuk var. Öyle mi Harun?

-Evet, Kam Babam-O kadar bekledik ve karşılığını gördük bu kadar. Bitti Ama bu bir kültürdür. Demiyorum ki; pikniğe gitmeyin, etmeyin, şunu yapın bunu yapmayın vesaire. Fakat bu kültür çok önemlidir. Asya Türklüğü hala bunu devam ettirmektedir. Çoluğunu çocuğunu alır, obasıyla götürür. Zaten birçok yer bozkır, yayla, orada nehirler daha gür akar. Bizde de var bunlar burada. Ve o kültürü yaşatır. İşte unutulan töre, adetlerinden bir tanesi de budur. Özge anladın değil mi?

-Evet, Kam Babam

Çoluğumuza çocuğumuza bunu aşılayacağız. Ama av yaparken, balık avı nelere dikkat edeceğimizi söylemeye gerek yok herhalde. Balığın boyundan, ihtiyaç fazlası kesinlikle olmayacak vesaire. Ve havyar dönemi değil yavrulama dönemleri değil. Av dönemlerinde ve bu adeta da bir şifa ve ilaçtır bu anlatabiliyor muyum? Doğal olduğu için, yoksa maksat burada efendim şunu yiyelim bunu içelim falan meselesi de değildir. Gördüğünüz gibi ölçüyle Tengri her şeyi veriyor. Evet, teşekkür ederim.

 

Çek, çek, al, al, ver ,ver, ver,..dur şöyle al. Getir bakıyım getir. Dur, dur, dur.. Bunun...yavaş yavaş.. Çıkartırsın yavaş yavaş, ağır ağır.

-Operasyon tamam.

Ağda tut, ağda tut kaçmasın. Dikkat et. Kafasını göreyim. Büyüklüğünü göster. Kendine doğru tut, kendine doğru tut. Emsal görüksün. Ah!.. Bu öbüründen de büyük. Bu öbüründen de büyük. Şöyle Özgeciğim. Evet Evet, koy bakalım. Bırak bırak, çırpınsın. Gel şöyle gör.

-Vay maşallah.

-Bügünkü biraz daha büyük oldu. Harun Bala görüyor musun?

-Maşallah Kam Babam

-Bu da Özge'nin nasibine. Kam Babam sizin sayenizde gittik balığımızı tuttuk bayağı bir mücadele verdik. Ama sizin sayenizde nasibimiz buymuş. Ne yaptık küçük balıkları geri bırakıyorsunuz. Geri bırakılıyor, onlar büyüyecekler, büyüyecekler daha sonra bir şekilde gelecekler önümüze, nasip olarak, kısmet olarak. Rızık olarak, şunu unutmasınlar geçende söyledim. Türk kültüründe kendi balığını kendin tutacaksın. Çoluğuna çocuğuna öğreteceksin. Tabii ki, şimdi diyecekler. Nerede bu balıklar tutalım? Çok yer var. Göl, oralarda oraların yanlarında mangal yakanlar, o göle bir baksınlar. Ancak çevreye doğaya tabiata saygılı olmak kaydıyla ve öğrenecekler. Gidipte al eline tüfeği, geyik avla demiyoruz. Git işte kaçak av yap demiyoruz. Her şey bu Her şeyin bir usul erkânı var Türk kültüründe. Şuan da gördün değil mi? Bu balığımız da aynalı sazan denilen bir tür. Ancak bunlar da birçok, İsrail sazanı denen bir türü attılar ülkemize, barajlara, göllere. Bunların havyarlarını yedi Ve o, bu balığın da soyunu kuruttular. Bilinçli şekilde olduğuna, hiç şüphem yok. Birçok konu gibi. Ama biz yaşatacağız. Havyarlı balığı yakalamayacağız. Havyarlarla tekrar atacağız vesaire sağacağız. Her şeye rağmen Türklüğü yaşatacağız. Bir şey diyor musun?

-Kam Babam, bizde Ata kültürümüzü devam ettireceğiz. Çolumuzu çocuğumuzu alacağız gideceğiz, ihtiyacımız olduğu zaman göle gidip nasıl tutulduğunu, sizden öğrendik zaten. Bunu uygulayacağız İnşallah.

-İnşallah evet. Tengri Biz Menen diyelim. Harun yaklaş. Şuradan şöyle biraz daha, iyi alabiliyor musun? Evet. Bak yerinde de durmuyor. (-canlı, maşallah) Kuzu, kuzu gibi bu kuzu gibi, bak bunun kafasına, kırlangıç gibi bak. Çok enteresan değil mi? Öbürü böyle değildi. Bak topak bir kafa var görüyor musun? -Evet, Sultanım, enteresan. Bak, bunun kafası çok enteresan bir şekilde yakın al da görsünler, bak, yakın alıyorum. Görebiliyor musun?

-Görebiliyorum.

-Çok enteresan. Daha önce..

-Yuvarlak bir kafası var.

-Evet yuvarlak. Çok çeşitlisini tuttuk ama işte Tengri'nin armağanı. Tengri Biz Menen.

 

Türklerin tabiata bakışı ve “Şifa Allahtadır”

Bu da ikinci büyük balığımız yine Özge Balamız ve ailesi burada. Harun Balamız burada. Ve balığı mıncıklayacağız. Elimizle yiyeceğiz. Geçen ki gibi. Eski adetler üzerine, genelde balıkları nasıl yaparlar biliyorsunuz. Balığın yanında falan da, iyi gider derler ya. Böyle bir şey yok. Balığın yanında ne gider? Temiz bir zihniyet. Bu balığa teşekkür edeceğiz. Vücudumuza katacağız. Bir soru sormuştun sen? Bu âlemde, zarar verdiğimiz tabiat nebatat, ve varlık alemi başka bir alemde eza görür mü?

-Evet, Kam Babam.

Evet, Eş anlamlı şekilde görür, buna boyut desinler. Fakat tinsel vücudumuzla, tabiatın tini birbirine bağlı. Daha önce anlatmıştım. Burada yapacağımız her türlü zarar, oradan kendi tinimizden, bir mıncıklama gibi bir parça koparmaya benzer. Ezasını onlar çektiği gibi, kendimiz de çekeceğiz. Kendimizde çekeriz. Üstelikte bunu bir takım Müslümanların ahirette görüşürüz dediği gibi değil çoğu şey, dünyada görüşülüyor. Ama insanlar farkında değil. Öyle mi Özge?

-Evet, Kam Babam, doğrudur.

-Evet şimdi yine söylüyoruz. Biz bu balığın şifasına Tengri'nin ikramı olması cihetiyle, bunun gıdadan önce bize vereceği, bize katacağı, cevherlerine talibiz. Balığa teşekkür ediyoruz. Bizden bir parça, tini tinimizle, bulaşacak. Kendisi de suret âleminde, bizle hem hal olacak. Onun için teşekkür ediyoruz. Biz balığa tapmıyoruz. Ya da varlık âlemine değil. Biz Tengri'ye de tapmıyoruz. Dolayısıyla teşekkürlerimizi sunuyoruz ve bu unutulmuş olan Türk âdetini, kültürel olarak ve aynı zamanda da, bilgi açısından şifasına talibiz. Biz Tabii ki Tabi ki; şöyle derler. "Şifa Allah'tandır." denir değil mi? Doğru mu? Burada da bir yanlışı düzeltelim mi?

-Düzeltelim

-Şifa Allah'tan değildir. Şimdi diyecekler ki, Allah'ın "Şafi" ismi var, şu var bu var, falan Şifa Tengri'dedir. Ama Tengri, yani şifa Allah'tan değil Allah'tadır. Hani rızıkların olduğu gibi. Ve dağıtmıştır bütün varlık âlemine şifayı. Harun anladın mı?

-Anladım Kam Babam

-Yani şifa bu balıkta da olabilir. Suda olabilir. Karıncada olabilir. Bir arının balın da olabilir. Bir yaprak da olabilir. Bir tırtıl da olabilir.

-Tabiatta yani

-Aynen öyle. Bir taşta olabilir. Gökyüzüne bir bakma da olabilir. Anlatabiliyor muyum? (-evet) Yıldıza bakarak hastayım diyen bir İbrahim Atayı düşünün? Değil mi? Şifa Allah'tadır. Allah'tandır. Meselesine dikkat etsinler. Her yere şifayı yaymış. Biz buna talibiz dolayısıyla da, efendim kuru kuru dua edip, tapınma ile ilkel beyinle, daha önce de söyledim. O devirler bitti. Türk çağına girildi. Tengri'yi müşahade etme çağındayız. Bütün balalar buradan bilsin bunu. Onlar biliyor. Bilmeyenlere de söylesin, fiziki ilkel tapınma ile Tanrı'ya ulaşılmaz. O işler bitti. Zihinsel aktiviteyle, tinsel aktiviteyle ulaşılır. Buna tefekkür de. Derin düşünce de, kainatı tabiatı varlık alemini, kendin de içinde olmakla beraber müşahede etmek de. Ancak böyle ulaşabilirsin böyle muhatap olabilirsin. Aerobik yaparak değil. Şimdi efendim, ibadetimize laf mı ediyorsun? Diyebilirler. Hayır. İstersen takla at, umurumda bile değil. Ama 1 milyar 700 milyon İslam âlemi, hala Allah'ına ulaşamamış ki, burnu maalesef ki, kötü kokulardan arınmamış. Teşekkür ediyorum, balalar.

 

Avlanmanın Sırrı

Evet, Balalarım gördüğünüz gibi bir gece kelebeği görüyorsunuz şu anda. Evin tavanında ve orman kelebekleri çok nadirdir. Üzerindeki desene dikkatinizi çekmek istiyorum. Şu güzelliğe bakın. Ne desenler var. Evet, daha da yaklaştırıyorum. Ve şöyle alıyorum. Sabit tutmaya çalışıyım ki net görün. Evet, harika değil mi? Balalar nasıl?

-Evet Kam Babam

-Muhteşem bir kelebek, şimdi tabi bunu kelebek mi değil mi diye de merak ederler. Şu elimi de getireyim. Uçuralım şöyle, evet uçtu. Şimdi gördüğünüz gibi, küçültelim. Evet Özge Balam, Harun Balam. Burada da herhalde gözüküyorumdur. Şimdi gördüğünüz gibi doğada çok güzellikler var. Öyle mi Özge? Gel bakalım böyle yanıma gel. Şu anda gece yarısını geçtik. Yine biz zirveye çıkacağız biraz sonra. Hazırlık yapıyoruz. Tabiatı içimizde çekeceğiz. Avlanma konusuna biraz daha devam edelim. Bu balık konusu Türklerin kültürü, çoluk çocuğuna aşılama meselesinden bahsettik ya.

-Evet, Kam Babam

-Başka bir sır daha verelim, aslında bu avlanma gelişigüzel de değil. Kültürün yanında, başka bir şey daha var o da nedir biliyor musunuz? Şifa, bu mahlukatta şifalar var doğal mahlukat bunlar. Balık olsun, herhangi bir yenebilecek av hayvanı olsun. Tekrar altını çizelim zamanında, vaktinde olacak şekilde. Birçok hastalığa Tengri bunları, ilaç deposu olarak tabiatta gezdiriyor. Gözümüzün önüne geliyor, gidiyor, geliyor gidiyor. Buraya geldiğinizden beri birçok hayvan gördük değil mi? Sayalım mı? Evin önüne kadar domuzlar, tilkiler, çakallar. Değil mi? Sansarlar, yabani kuşların haddi hesabı yok. Kekliği, sülünü vesaire, atmacası, kartal, şahin, kuzgunlar. Yani doğa muhteşem. Ve gittiğimiz o soğuk derelerde, pınarlarda, görmüş olduğumuz balık cinsleri vesaire, çiçekler nebatat bitki, ağaç ve meyveler. Hepsi organik dikkat ederseniz. Çünkü zirai bir tarım değil. Gittiğimiz alanlar ve hepsinde ayrı birer şifa var. Yani bir lokma, o etten bir lokma o meyveden yediğimiz zaman, kimbilir hangi bilmediğimiz, hastalıklarımızı da bedensel olarak şifa var. Anladın mı Harun?

-Anladım, Kam Babam

-Yani demek istediğim o ki, bu depoyu, Tengri'nin ikramı olan depoyu, ecza deposu diyelim, ilaç deposu diyelim sağlık deposu diyelim, adını ne koyarsak koyalım, güzel kullanacağız. Yerinde ve verimli kullanırsak, dolayısıyla da hem fiziki hem metafizik birçok hastalıktan halas oluruz. İşte "Türk Milletini", "Türk Budunu" bu bilgilerden uzaklaştırdılar. Şimdi işte Kam Baba, videolarıyla çeşitli veya Kambala videolarıyla tekrar, Türklerin kadim sırlarını açıyoruz. Atalarımızın değil mi? Ata balıklarımızı yakalıyoruz. O aslında seninle de beraber yakaladığımız aynalı sazan dediğimiz balık, bugün Türkiye coğrafyasına çok nadir bulunan bir cins. Yani birçok sazan cinsi var. Hepsinin ismini hemen hemen aynı şeyler söylüyorlar. Ama Harun Bala, aynı zamanda; Su Ürünleri Mühendisi. Öyle mi?

-Evet, Kam Babam.

-Kendi ihtisas alanı da, nasıl bir balık cinsi. Eti olsun zerre koku yok ve adeta, tabii ki şimdi burada anlatmanın anlamı da belki yok. Fakat misal vermek açısından söyleyelim. Birçok konuda şifa kaynağı. Bildiğimiz sazanlardan falan değil o, atlayan sazanlardan değil veya iki ayaklı sazanlardan da değil. Hani birazcıkta latife yapalım. Demek ki çocuklarımızla bir doğaya tabiata gittiğimiz zaman. Bir tabiatta doğaya saygıyı öğreteceğiz. Hemen, çoluk çocuk çiçek koparmayacak. Efendime söyleyeyim, işte hani hanımlar sevinir ya çiçek götürmeyi vesaire falan. Şimdi doğal çiçekleri, yerinden kopardığımız zaman, bir bayanı sevindireceğiz ama neleri üzeceğimizi, hangi âlemdeki o güzel Ruhani varlıkları üzeceğimizi de çocuklarımıza aşılayacağız. Tabii ki burada bu zirai çiçeklerden falan yetiştirmeden bahsetmiyorum. Doğadaki taşları bile yerinden mümkün mertebe oynatmayacağız Ve hayvanlara, yaratılmışlara, ağaçlara, bitki örtüsüne saygılı olacağız. Onlara teşekkürlerimizi sunacağız. Hem görsel şölen hem sağlık şöleni vesaire. Böyle, böyle, böyle Türk kültüründeki atalarımızın hem uzun yaşama sırrına, Hem, uzun yaşamakta maharet değil. Sağlıklı yaşama sırrına, hem de fizik ve ruhsal açıdan sapasağlam olma sırrına değil mi? Ulaşacağız ve yeni neslimizi ona hazırlıyoruz. Yeni bir "Türk Nesli" geliyor. Hepsi "Pars" ve "Gökbörü" şeklinde. Bilgilerimizi atalarımızdan aldığımız gibi naklederek sunacağız. Hepimiz burada sorumluyuz. Teşekkür ediyorum Özge Balam.

 

Tengri’nin Armağanı “Çam Sakızı Çoban Armağanı”

Şimdi şu kekikleri görüyorsun değil mi?

-Evet, Kam Babam.

-Gel buraya. Gördüğünüz gibi, dağ kekikleri, şuanda saat gece ikiyi geçiyor. Ve biz yine aşağı-yukarı 1800 metrelere geldik ve kekikleri topluyoruz. Bunların her biri şifalı otlar. Bunları kopardık gel böyle bakalım. Yine birçok bitki var ve gece bunlar açıyor. Sen bana ben şimdi şeyi, şöyle seni alalım şu taraftan. Evet, gördüğün gibi, topla bakalım. Evet, Özge Bala ile beraber, diğer balalara şifalı ot topluyoruz. Hepsini hediye edeceğiz. Şimdi. Evet,

-Tengri'nin armağını müthiş bir kekik.

-Evet, şimdi şöyle düşünelim. Çam sakızı çoban armağanı değil mi?

- Evet, Kam Babam.

-Şimdi şöyle, şu taraftan al beni al Çam sakızı çoban armağanı deyip geçmemek gerekiyor. Çünkü sakız armağan edecek çoban da kalmadı. Dağlarımızda maalesef ki, sakızlarda azaldı dağ sakız olsun, İşte damla sakızı, çam sakızı bunların her birinin ayrı özelliği var. İthal ediyoruz. Güzelim Türk coğrafyası bunlarla doluyken. Fakat başka bir sır verelim. "Çam Sakızı Çoban Armağanı" deyip geçmeyin alın. Çünkü o aslında onun eliyle, Tengri'nin armağanıdır. Onda mutlaka bir şifa vardır. Teşekkür ediyorum. Kapatalım.

 

Televizyon Programından Şamanlıkla ilgili bir kesit

Murat Bardakçı: Akşemsettin, "Şaman" mıydı?

Halil İnancık: Kısmen, kısmen, neden biliyor musunuz? Ben onun şaman olduğuna şuradan hükmettim. ikinci Murad'ın kızı galiba ve ya hanımı hasta, tabipler bir şey bulamıyorlar. İyi edemiyorlar. Sonra Akşemsettin'i çağırıyor. Akşemsettin ona bir takım otlar şey ediyor. "Otman Baba" bütün bu şeyhler, şeyhler ormanlarda gezerler. Hangi nebat, hangi hastalığa iyi gelir. Onu bilirler. İşte bu "Şamanist" şeyidir... Kısmen hem Müslüman şeyhi, hem de "Şaman" oluyor. "Şaman" ananesi bu şekilde de devam ediyor. ...bu raks varya... ...Barak Baba'nın şeyidir o da Şam'a gittiği zaman biliyorsunuz o... bu şamanist şeydir, dans raks... Bugün Kızılderililerin raksı gibi. Efendim. Bunun Elyat diye bir din tarihçisi vardı, Chicago'da benim dostumdu, Rumendir. Bu şamanizmin bütün dinlere olan tesirleri üzerinde bir büyük güzel eser yazdı. Çok meşhur elyat.

Murat Bardakçı:Bizde hala devam ediyor mu?

Halil İnancık: Efendim Sümer’den beri, bugün yaşadığımız birçok adetler. Efendim sosyal hadiseler kurumlar, 5000 sene önceden geliyor. Biz farkında değiliz. Bugünkü medeniyet, Amerika'da öyle hurafeler, her şey, (-dinlerin içindeki bazı unsurlar) her şey efendim bir terkip halinde geliyor onun için.

 

Hayvanları ve İnşaatları Neden İzlemeyi Severiz?

Kemal Balam'la güvercinlerimizi uçuracağız. Ah Kemal'im. Kemal'in burada çok büyük emeği var. İnsanlar hayvanları seyretmeyi sever. Psikolojide, hiç düşündün mü? Aha burayı da çek. Gel. Şuradan al. Şimdi onun iki sebebi var. Bir tanesi, geçmişten gelen atalarımızın avcı özelliği. Hayvanları gördüğü zaman, eskiden av olayları oluşuyor, nesli tükenmiş hayvanlar var. Onları avlıyorlar. Organize şekilde avlıyorlar. Kurtların yaptığı gibi, Turan taktiği. Yani kollektif bir av. Oradan genlerimizde genetik, psikolojimiz de örtülmüş, kalmış o. Serçe bile görse bir topluluk, insanlar böyle bakıyor çok sevdiğinden değil. Türkleri bir özelliği vardır. Biraz latifeli olsun. Dağda bayırda bir hayvan gördüğünde, şöyle bir bakar. Bundan ne olur acaba diye? Önce, önce bir şey olur mu diye? Aslında bu atalardan gelen bir şeydir. Hayvanlara bakış açımız odur. Kendini korumak veya avlanacak fakat bunu bilemez. Kimisi meraktan işte inceliyorum der. Değil psikolojik bir şeydir. İkincisi de iş makineleri seyrederler ya, en önemli şeyden bir tanesini söyleyeyim. Bunu da ilk defa söylüyorum. İş makineleri sorulan insanlara, psikolojide yeri var bunun. Psikologlar şöyle açıklar; "Kendini, mesela kepçe operatörünün yerine koyar" diyor. Seyreden adamlar, diyor. Türkiye'de de meşhur. İnşaat seyretme, ben olsaydım şöyle yapardım. Orayı böyle kazardım. Şöyle alırdım. Diyerek diyor, bağ kurar diyor. Bu yanlıştır. Bunun bilimsel açıklamasını biraz önce söylediğim gibi söylerler. Asıl gerçek şudur. Geçmiş çağlarda, çok büyük dev yarı robot, yarı biyolojik varlıklarla, atalarımız savaştığı için. Anlatabiliyor muyum? Ve onlarla mücadelesi için o da psikolojimizde kalmış. Farkında değiliz. Dev araçlar gördüğümüz zaman, dev hayvanlar ve dev robotik varlıklar bilinçaltımızda genetik şuurumuz da var. Fakat daha aymamış insanlık, sadece seyrediyor. Psikologlarda diyor ki; kendini onun yerine koyuyor. Alakası yok. Yine bilimsel bir şey. Yüzlerce, saniye içerisinde resim gösteriyorlar. Tık tık sayıyor. Kuş, karınca, işte leylek, ördek, örümcek falan, yılan ve bir dakika sonra diyor ki ve ya otuz saniye sonra. Bilgi ağlarında var bu deneyler. Psikoloji deneyleri. Ne gördün diyor? Yüz resim arasından diyor ki, örümceği ve yılanı gördüm. Öbürlerini niye görmüyor? Beyin düşmanı olduğu, daha önce genetik, çekindiği şeyi görüyor, algılıyor. Burada da o iş makinelerine bakmasın anlamı; eskiden atalarımız Basat'ın tek gözlü canavarı öldürme destanı, meselesi gibi ki, o zaten ne olduğunu Tengri'nin Türk'ünde yazdık. Mevzu bu. Anlatabildim mi? Ne demek istediğimi? Bilinçaltından şöyle bir bakıyor, ama aymamış vaziyette bakıyor. Geçmişin o dev varlıklarını hissediyor bir şey ama. Ne olduğunu anlayamıyor. Mesele bu. Şimdi bu gözle baksınlar. Anladın mı Kemal Balam?

-Çok iyi anladım abi

 Not: Videoyu yayına hazırlayan  ve konuşmayı deşifre eden   Fatih'lere (Yıldız-Erdoğan) teşekkür ederiz.



Bu haber 6,636 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,641 µs