En Sıcak Konular

Dünya Kültür Mirası: Türk'ün Altın Elbiseli Atası

3 Temmuz 2020 09:03 tsi
	Dünya Kültür Mirası: Türk'ün Altın Elbiseli Atası Fatma Kızık Yazdı: Dünya Kültür Mirası: Türk'ün Altın Elbiseli Atası

    

         Dünya Kültür Mirası: Türk'ün Altın Elbiseli Atası

          Zamanın birinde bir yuğ töreni yapıldı. Binlerce altın eşya, bir Türk tiginiyle birlikte gömüldü. Gümüş bir tas üzerine iki satır sagu (ağıt)  yazıldı ve yanına bırakıldı. Üzeri tümülüs şeklinde toprakla örtüldü. Yıllar, asırlar geçti, iki bin beş yüz yıl kadar  sonra 1969 yılında tamamen tesadüf eseri,  Kazakistan'ın Issık göl bölgesinde Altın elbiseli adam, güneşle tekrar buluştu.

          Kurgandan gün yüzüne ilk çıkarıldığında pırıltıdan araştırmacıların gözleri kamaştı,  elbiseye bir süre doğrudan bakamadıkları notu düşüldü. Dünyayı şaşkına çeviren olağanüstü bir şaheserdi. Bilim dünyasında şok etkisi yarattı. Dünya kültür mirası içinde en büyük hazine mezarı olarak kabul edilen Tutankamon'un mezarı kadar büyük ilgi uyandırdı. Bir İskit (Saka) prensi olduğuna inanılan altın elbiseli adamın kemiklerine yapılan karbon testiyle genç yaşta öldüğü öğrenildi.  

         Altın elbiseli adam, kökenini bilmeden zarafeti ve ihtişamıyla bir anda karşımıza çıksa,  geçmişten değil de gelecekten geldiğini, başka bir dünyaya ait olduğunu düşünmez miydik?  

 

      

     

          Kurganın bulunmasından tam 9 yıl sonra 1978 yılında, dünya sinemalarında vizyona giren filmle hayali bir kahraman yaratıldı, Süpermen. Yani süper adam son derce ironik. Film aslında 1976 yılında çekildi neden 2 yıl bekletildi acaba?

    

         Filmin konusu, kendi gezegenlerini terk edecek kadar aracı olmayan farklı bir gezegenin  sakinleri, küçük bir bebeği bir kapsülle uzaya yollarlar. Kapsül uzun bir seyahat sonrası dünyaya, küçük bir kasabaya düşer. Kapsülü ve içindeki bebeği yaşlı ve çocuksuz bir çift olan Kent'ler bulur.  Misyonu: Çift kişilikte yaşayan bu karakter dünyayı kurtarır barış için çalışır vs. Fantastik bir kurtarıcı mesih algısıyla. Projelerinin devamında şimdilerde  (format değiştirerek) Digital Messiah'ın singularity’ciler tarafından kullanılan bir kavram olduğu haberi için bkz. https://www.onaltiyildiz.com/?haber,2400

         Tarihler tesadüf olabilir mi? Sebebi çok açık zihinlerde kavramların yerini değiştirmek unutturmak. Altın elbiseli adamın giysisinde ucu yukarı doğru üçgen plakalar bulunmaktadır, sihirli ok, göksel bağın simgesi. Buna karşı, Süpermen'in giysisinde   ucu yere doğru bakan üçgen sembolü içinde "s" harfi kodlanmış. Şeytanın mahareti ters göstermek. Sözde kahramanın, isminin baş harfi gibi görünse de singularity'nin kelime anlamı olan; benzeri olmayan eşsiz diğer anlamda, süper. Kökeni ise Yahudilikle ilişkilendiriliyor. Süpermen Yahudi köklerine geri dönüyor başlıklı haber, sitemizden duyurulmuştu.  https://www.onaltiyildiz.com/?haber,5479

         Konumuza dönecek olursak;

         Uçsuz bucaksız bozkırlarda at koşturan Sakalar (İskitler) batılı bakış açısıyla gizemli ve hayalet  bir halk olarak tanımlanmaktadır. Karadeniz'den  Altay'a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşayan  bu halkın, yüksek bir medeniyeti vardı. Yüzlerce yıl  önce altını levhalar şeklinde kullanmış,  ayrıca  sicim halinde eğirerek işleme sanatının en üst boyutunda süslemelerde kullanmışlardır. Dökme altından zırhlar yapmışlardı. Bu sanatı Bozkırda mı  öğrenmişlerdi? Yoksa  kozmik bir kökene mi sahiplerdi? Kopuz Ata (1-2) yazı dizisinde yer alan mavi dönengeç ve 16 Türk tiginiyle bir ilgisi var mıydı?

         H. Nihal Atsız'ın 1973 yılında çıkan bir makalesinde yer verdiği İskitlerin tarihiyle ilgili bilgilerde, Kazak İlim Akademisinden, Gayneddin Alioğlu Musabay, Yenisey-Orkun Yazıtları ile Essik yazısı arasında 1.000 yıldan fazla zaman farkı olduğunu bildirmiştir. Kurganda Altın elbiseli Adamın yanında bulunan tas (veya kaşık) üzerinde yazan yazının, Göktürkçe olduğu anlatılmış  ve  daha erken  arkaik bir döneme ait  olduğu  açıklanmıştır.https://huseyinnihalatsiz.com/makale/altin-elbiseli-adam-hakkinda-yeni-bilgiler/

         Kurganda bulunan yazı muhtemelen tiginin kendi kullandığı saf gümüş  bir tas veya kase üzerine yazılmış. Farklı çözümlemeleri yapılan yazı için farklı metodlar denenmiş.      

Kazım Mirşan'ın yazıyı çözümlemesi:

         Asaleti övgüyle anılmakta olan ve öbür dünyaya göçmüş Ok asıllı savaşçıdır. O tanrı katına geçmek suretiyle günahlarından arınarak, öte dünyaya alınmış olan saygın kişidir.

         Batı dünyasından ve bilim insanlarından bazı kesimler, İskitlerin Türk olup olmadıkları konusunda bir karara varamamıştır, tıpkı Lolan güzelini  (giydiği kumaşın dokumasından) Avrupa halklarına bağlama çabaları gibi İskitlerinde, İrani bir halk olabileceği ilgili görüşler ortaya atılmıştır. Yönlendirilmiş kaynaklarda geçen  "atlı göçebe çoban hayatı sürmüş İskitler" tanımlamalarına karşı Altın elbiseli adam; Türk'ün  atlı göçebe çoban hayatından çok öte bir medeniyeti olduğunu, gök bilgeliğini  üzerinde taşıdığını göstermiştir. Issık göl bölgesinin en eski Türk yurdu olduğu, batı ve doğu Türklerin de kaynaşma noktası olduğu kabul edilmektedir.(Ahmet Taşağıl'ın Oğuznameler ve İslami kaynaklardan tespitleri )

         Tarihsel süreçleri içinde bu bölge, Türklerin arkeolojik etnoğrafik eserleriyle doludur. En çok balbal dikilen bölgelerdendir. Ancak yine de ısrarla kökenlerinin Türk olup olmadığı tartışılmaktadır.

         Macar dilbilimci Oswald Szemerényi, İskitler için tarihte kullanılmış çeşitli kelimeleri araştırmış ve temel olarak bunları Saka gruplarına ayırmıştır. İskitlerin kendilerine verdikleri ismin skuda "okçu" olduğunu görmüş, en çok kullanılan kelimeler içinde "fırlatmak, ateş etmek" anlamına ulaşmıştır. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0skitler

         Sultanımız Kambala videolarında; yeni bir Altın elbiseli adamın bulunacağını  haber verdikten kısa süre sonra  geçtiğimiz günlerde  bulunan yeni altın elbiseli adam ile ilgili haber, sitemizden  duyuruldu. Tek bir örnek olmadığını anladığımız sayısı bilinmeyen bir kültürel hazineyle karşı karşıyayız. Bundan önce ise 2000'li yıllarda Kırgızistan’ın doğusunda ortaya çıkarılan bir kaç tane daha kurgan olduğu ve bunlardan 3. altın elbiseli adamın son derece önemli bir değer taşıdığı görülmüştür. Şilikti Baygetöbe kurganında bulunan 3.Altın elbiseli adamın  üzerinde dökme altından bir zırh bulunmuştur. Kanatlı pars, bronz ok uçları, hayvan motifleri, yıldız motifleri çok sayıda  altın eşya  bulunan Baygetöbe kurganının, hükümdar mezarı olduğu kabul edilmektedir.

          Baygetöbe'nin asli unsurları korunarak yapılan heykeli, Kırgızistan’ın simgesi haline gelmiştir. Yüce Türk devletinin elinde hangi teknolojilerin  ve ilimlerin bilgisi korunmuş ve Tengri yardımıyla insanlığın yararına kullanılmıştır? Bu heykel ve Okyay pusatı karşılaştırması görsel olarak yazının devamında gösterilmiştir.

         Kurganlardan çıkarılan buluntularda ki semboller, giyim kuşamları ile  üzerinde bulunan unsurlar, Türk  atalarımız olduklarını  açıkça göstermektedir. Türk dünyası ve Anadolu’muzda  aynı unsurların yaşatıldığı sayısız örnekler bulunmaktadır. Kadim tarihi içindeki sembol hayvanların minyatürleri kurgandan çıkmıştır. Bozkırın zorlu hayat şartları içinde  bir tören kıyafeti olan altın elbise, zamanın sınırlarını aşan bir mükemmelliktedir. Elbisenin üzerinde bir ceket-zırh, kemer pantolon, çizme ve başlık bulunmuştur. Ok, tüy ve tuğlarla süslü olan elbise üzerinde koç, geyik  motifleri at, kurt, pars gibi hayvanların kabartmaları vardır. Türk kültüründe bu hayvanlar ongun olarak görülür.

         Altın elbisenin bel kısmında, 16 büyük altın motifle  süslenmiş bir kemer bulunmuştur. 16 sayısı sayısal sembolizm açısından önemlidir. Bu konuda Kopuz Ata'da https://www.onaltiyildiz.com/?haber,572616 16 sayısının kadim bir sır olduğunu 16 dünya ve  16 tigin (prens) sırrıyla ilgili olduğu bilgisine ulaşılabilir. Aşağıdaki resimde kurganlarda ki kemerlerden, ortada ki kemerin tokasında spiral döngü (dönengeç) bulunmaktadır. Tengri'nin Türk'ünde "Okyay Pusatının" kemer tokasında da bir spiral(çark) görüyoruz. Asırlardır sadece yerde değil gökte devam eden serüvenin simgelerinin, süsleme sanatı içinde bir takım cihazları ifade ettiğini  düşünebiliriz. Ay'dan gelen uzay binengecinin döne döne dünyaya geldiğini bilenler biliyordu deniyordu Kopuz Ata'da ve "parlak ışık saçan binengeçlerin şekli tamga oldu sembol oldu sonraki çağlara" (Kopuz Ata 2)

 

           

Okyay Pusatı                                          Baygetöbe Altın Adam   

          Açıkça görülmektedir ki; Kadim Türk Devleti zamanı aşarak her çağda; Gök Türk, Tengri'nin Türk'ü ilkelerinde, tarih içindeki yürüyüşünü  Kızıl Elmaya doğru sağlam adımlarla sürdürecektir, gerçek Kahramanlarla.(Okyay ve Baygetöbe giysilerinde uçan binekler olan beşik ve kanatlı pars, oklar ve yay,  başlıklar, ayrıca kuşlar ve iki giyim biçiminin  benzerliği karşılaştırılabilir.)

                  

      Orjinaline bağlı kalınarak  Restoraysonu yapılmış Altın elbise       

         Oğuz Kağan destanında  "Altın Yay"  ve Ok metaforu  devlet yönetim ve hakimiyetini temsil etmektedir. Ayrıca başlıkta bulunan kuş tüyünün bilgi, ilim,  divit sırrına işaret olduğunu öğreniyoruz. (bkz.Deruni Devlet, sf 369)                                      

         Elbisenin  üzerinde sayıları 3000’i geçen üçgen  altın levhalar, ayrıca  altın süslemeli bir kama, kılıç ve kın  vardır. Kurganda bulunan At, geyik, pars, kurt, dağ keçisi, yırtıcı kuş figürlerinin belirgin özelliği Türk kültüründe her birinin kutsal kabul edilen yardımcı ruh hayvanlar olmasıdır. Bu totemik hayvan unsurlarının Türk Halk Oyunları  kültüründe kurt oyunu, kartal  oyunu, at oyunu, vb. hayvan taklitli oyunlar olarak yaşatıldığını belirtelim. Türk kültüründe kutsal olan tüm değerler geleneklerle kültür hayatının her alanına yayılır ve korunur.  Örneğin; At kutsal hayvanı taşlarda, söylenceli kültürde, oyun kültüründe, türkülerde, giyim kuşamda, halı kilim çadırlarda, kam ayinlerinde vb. şekilde sayısız örnekte görülür.       Altın elbiseyle ilgili araştırmalarda, bu hayvan figürlerinin saldırmaya hazır pars, uçma eylemini yapan at, gibi hareket tarzını ifade eden tasvirler olması diri, çevik, atılgan, eylemsel karakteri yansıtır.  Dolayısı ile oyun kültüründeki bu karakter canlandırmalarını görsel  kültür metinleri olarak karşılaştırmalı okuyabiliriz.                                                                                                                                                                                                                                                                    

         Altın Kanatlı at motifi:  Kanat, gökle ilgilidir. (Tengrinin Türk'ü sf:50 gök soyluların binengeci uzay aracı bilgisi) Baygetöbe kurganında bulunan kanatlı pars, gök parsta böyledir. Kanatları onları göksel bir soyla ve bilgiyle ilişkilendirir.

         Manas destanında Manas Hanın yiğitlerinin sürdüğü kanatlı atlar, rüzgardan daha hızlı olan atlar olarak anlatılır. Bütün Türk dünyasının efsanevi varlıklarıdır. Destanlarda bu atların kanatları herkese görünmez. Bu durum anlatmalarda sihirsel bir güce atıftır.Zamanın ilerisindeki teknolojiler, ancak sihirle açıklanabilirdi. Yardıma ihtiyacı olanlara yardımına koşar, yolunu kaybetmişlere yol gösterir şifa götürür. Tulpar, Sarat,  Akbuzat olarak söylenceleri vardır. Akbuzat mitolojileri, İslamiyet döneminde Bozatlı Hızır anlatmalarına dönüşmüştür. Gökbörü, pars, kartal, ve geyik-dağ keçisi figürlerinin her biri etrafında da çok  geniş bir külliyat vardır.Özellikle  türeyişle ilgili göksel ana-ata söylenceleri gök kurt, gök geyik olarak sembolleştirilmiş hayvan motifleridir.

         Giyilen deri çizme dize kadar altınlarla süslüdür. Elbisede kullanılan başlığın bu kadar yüksek olması dikkat çekici. Kambala 5' te öğrendiğimiz bilgilerden;  İnsanın enerji bakımından alıcı verici olması konusuyla da ilgili olabilir. Zülkarneyn'in çift boynuzlu başlığı, altın boynuz meselesi gibi.

         İlginçtir, Bektaşi inanç geleneğinde tac ve hırka için "cihaz-ı tarik" tanımı kullanılır. Tarik yol anlamına geldiği gibi  t-r-k harf öbeği ile Türk anlamına da gelmektedir. Bu giysi anlayışında ki tanıma göre kutsal elbisesi için; Türk'ün giydiği cihaz anlamını yüklememiz yanlış olmaz sanırım. Böylece tören ve görev giysileri içinde, dünya dışını da kapsayan kozmik giysiler olduğu konusunu düşünülebiliriz. Bektaşilik geleneği içinde Türklük kodlarının korunduğu bilinmektedir. Ayrıca konunun Tarık yıldızıyla bir ilişkisi olabilir mi? Hakasya raporunda Sultanımızın paylaştığı resimlerden altın boynuzun bir haberleşme cihazı gibi  sinyallerinin yıldızlara ulaştığı kaya resimleri Mitolojide kahramanlık tacı olarak kodlanmış bir cihaz olabilir. Bir önceki yazımızda maaday kara destanında ataların naaşlarının konduğu mezarın içine gümüş konarak, dışına altın sürerek,  yüzyıllarca bozulmaz  sonsuza kadar yıpranmaz bir taş saray yaptıklarını anlatan ululama sözleri, bazı özel ve kutlu kişilere yapılan bu tören anlayışı altın boynuzun bulunduğu antik mezarla aynı mantık dairesinde görülüyor. Burada bir alt konu başlığı açarak "boynuz" "manyak"  kavramlarının argo içinde, düşük ahlaki bir algılatma ve tahribatla nasıl yozlaştırıldığını, kavramlar üzerinden algı operasyonları yapıldığını belirtmek gerekir. Bu kavramlar, simge ve gösterge bilimsel açıdan kodlar ve Türk'ün kültürel tarihinin derinliklerinde yer alan kadim öğretilerdir. Manyak giymek, boynuz takmak kadim bilgeliktir.

          Türk mitolojisindeki dünyanın boğanın boynuzu üzerinde durduğuna dair mitlerini düşünelim. Kadim anlatmalarda bulunan, boğanın boynuzunu oynatması ile oluşan yer sarsıntısı kavramları, Boğa takımyıldızı ile ilgili olabileceği gibi,  Hakasya raporunda, boynuzun yerden çıkarılması ile oluşan felaketler zincirini de anımsatmaktadır.  (İnceleme için Çernobile götürülmesi ve Çernobil felaketi) Yerden söküldüğü anda Frekansların bozulması kozmik  bir mesaj olarak değerlendirilebilir. Abakanlı yaşlı bilge bunu biliyor muydu?

         “Atalarımızın kemikleri sızlıyor, duymuyor musunuz, bunu buradan çıkarırsanız, gökyüzünden de görülecek büyük felaketle karşılaşacaksınız, bizim de dirilişimiz olacak!”

 https://www.onaltiyildiz.com/?haber,4281HYPERLINK "https://www.onaltiyildiz.com/?haber,4281Gök"Gök 


        

    Çağımızın gerçekleriyle Türk töresi daha da önemi kazanmaktadır.  Toplumların kültür mirasları küreselcilerin akımlarıyla ellerinden alınmış, alınmaya devam etmektedir. Kadim değerleri bilgi ve kavramları kendi ürettikleri  suni kopyalarla yer değiştirmeye her alanda bunu kullanmaya çalıştıkları sayısız örnekler mevcuttur. Giyim kuşam üzerinden de bunu gerçekleştirmektedirler. Birkaç yüzyıllık bilgi ve üretimleriyle binlerce yıllık kadim değerlere meydan okumaya, oluşturdukları dünya sistemi içinde ne yiyeceğimize ne giyeceğimize  karar vermeye çalışıyorlar. Tüm dünyada tekstil endüstrisi dünya insanlarını herkesin alabileceği ekonomi seviyesinde tek tipleştirmeyi başarmıştır. Jean denen kot pantolon ve tişört giyimiyle özelikle gençleri avucunun içine almayı başarmıştır. İronik olan ise kot pantolonun nasıl ortaya çıktığı. Emperyalist Amerika, kıtanın maden kaynaklarına "Altına hücum" salgınıyla saldırdığında, uzun süre suya ve doğa şartlarına dayanıklı bir kumaş arayışına girmiş ve kot pantolonların üretimine başlamıştır. 1800'lü yıllarda ilk olarak renksiz üretilen pantolonlar  tüm dünyaya kabul ettirilmiştir.

         Kambala Sorgu 2'de şeytani kodların şifrelendiği tişörtle bu konunun ne kadar önemli olduğunu görmüştük Giyim üzerinde taşınan sembollerin frekansların etkilerini göz ardı etmeden, atalarımızın bilgi ve deneyimlerinden binlerce yıllık birikimlerinden elimizden geldiğince istifade etmeliyiz.

         Çağların Bilgeliği ile yolumuzu aydınlatan Okyay Kağanım ve tüm Onalyıldız ailesine, kıymetli koldaşlarıma kalbi sevgi ve saygılarımla.          

 

Oğuz-Kağan Destanından

Söz dışında kalmasın, bilsin herkes bu işi

Oğuz-Kağan yanında, vardı bir koca kişi

Sakalı ak, saçı boz, çok uzun tecrübeli

Soylu bir insan idi, akıllı düşünceli

Ünvanı Tuşimeldi, yani kağan veziri

Uluğ Türük'dü adı, Oğuz’un seçme eri

Altından bir yay gördü, uyur iken uykuda

Yayı bulunuyordu, üç gümüşten oku da

Ta doğudan batıya, altın yay uzanmıştı

Üç gümüş ok kuzeye, sanki kanatlanmıştı

Anlattı Oğuz-Han’a, uyanınca uykudan

Rüyayı tabir etti, içindeki duygudan

Dedi: Bu düşüm, dirlik düzenlik versin

Hakanıma Tanrı,  birlik güvenlik versin

Rüyada ne gördüysem, Gök Tanrı’nın sözüyle

Seni de öyle yapsın, Tanrı kutsal özüyle

Yeryüzü hep insanla, dolup taşar boyuna

Tanrım Bağışlayıver! Oğuz-Kağan soyuna.

(Uygur sahası söylencesi)

 

Fatma KIZIK

 

 



Bu haber 5,269 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,097 µs