En Sıcak Konular

Maskeli Bir Dünya mı?

1 Mayıs 2020 12:59 tsi
Maskeli Bir Dünya mı? Özlem Genç Yazdı: Maskeli Bir Dünya mı?


MASKELİ BİR DÜNYA MI?

 

Bu salgın nedeniyle hepimiz son iki aydır sosyal izolasyonda ve evlerde karantina içindeyiz. Bununla birlikte; dışarıda, işyerlerinde, marketlerde, toplu yerlerde ve hastanelerde maske ile dolaşmaktayız. Maske ile yaşamaya alışmamız için herkesten, her kurumdan baskı mevcut. Maske takmanın solunum/hava yoluyla bulaşan hastalıkları önlemede etkisi tabi ki yadsınamaz. Doğru ve yerinde, zamanında kullanım şartıyla maske oldukça koruyucu bir ekipman. Az önce okuduğum bir teknoloji haberi: “Bir firma tarafından akıllı telefon yüz kilitleriyle çalışabilen şeffaf N95 maske geliştiriliyormuş (https://www.webtekno.com/huami-seffaf-n95-maske-h91363.html)”. Son zamanlarda maske modası bile ortaya çıktı, çiçekli böcekli maskeler piyasada mevcut, defileleri de yapılıyor. Yani maskeyle yaşamaya artık alışalım mı? Benim pek niyetim yok ama, sizi bilemem. İşte bu yazımızın konusu: Maskeli bir dünya nasıl olur? 

 

14.yüzyıldaki kara veba salgını sırasında kullanılan gaga şeklinde uzantısı olan veba maskelerinden sonra günümüzdeki maskeler korkutucu değil gibi görünüyor. Ancak vebanın solunum yoluyla bulaşan bir hastalık olmadığı daha sonraki yüzyıllarda öğrenildi ve bu maskelerin sadece bir kostümden ibaret olduğu ortaya çıktı. 1918 yılındaki İspanyol gribi salgınında 50 milyon kişi ölümle yüz yüze gelmişti ve o zamanlarda da koruyucu maske kullanılıyordu. Fazladan bir bilgi: “İspanyol gribi”, aslında İspanya’da başlamadı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ilk kez Mart 1918’de ABD’nin Kansas eyaletinde, Fort Riley Kışlası’nda görülmüş ve kısa sürede 48 askerin ölmesine yol açmıştı. Gemilerle savaşmaya gönderilen ABD askerleri ile Avrupa’ya yayıldı. Savaşa katılan ülkelerde moral bozulmaması için medya tarafından grip haberlerine sansür uygulandı ve savaşa katılmayan İspanya medyası ilgili haberler verince salgın İspanya’nın üzerine kaldı. Yine 1941’deki Pearl Harbor saldırısından sonra çocuklar için Disney’in ürettiği Mickey Mouse gaz maskeleri sevimli görünüyordu ama bence o dönemde bile olsa takmak istemezdiniz.


Bir veba doktoru                        İspanyol gribi zamanında       


 Mickey Mouse gaz maskeleri


Biraz teknik bilgiyle devam edelim. Teneffüs ettiğimiz havada %20.9 oksijen, %78.1 azot, %1 argon ve diğer gazlar (bizim için önemli olduğundan karbondioksit (CO2): % 0.03 vb) bulunmakta. Oksijen yetersizliği veya yokluğu yaşamımızı anında tehlikeye sokar. Havadaki oksijen oranı için kabul edilen alt limit %19.5, üst limit ise %23.5 dür. Karbondioksit ise insan nefesi içinde %4 oranında sürekli dış ortama salınmaktadır. En yaygın boğulmaya yol açan gazdır. Peki, maske kullanımı ile soluduğumuz havada bu gazların oranları değişebilir mi?

Sürekli kullanıldığında maske içinde soluk verişimizle çıkardığımız karbondioksit birikir ve bu karbondioksiti tekrar akciğerlerimize geri alırız. Cerrahi basit maskelerde daha az görülmekle beraber, bu durum partikül süzme kapasitesi daha yüksek olan N95 vb maskelerde daha fazla yaşanmaktadır. Cerrahi operasyonlarda yada yoğun bakımda hastalarda kullanılan karmaşık maskelerde karbondioksit bir sistemle maske içinden uzaklaştırılır. Sürekli ve kronik olarak artmış karbondioksit solunumu ile “respiratuvar asidoz” adı verilen klinik bir durumun ortaya çıkma olasılığı mevcuttur. Kısaca solunum sistemi kaynaklı kanda aşırı CO2 birikmesi (kanda CO2 basıncının 45 mmHg’nın üzerine çıkması) ve bazı metabolik olaylar ile kanın ph değerinin asidik olması. Klinik olarak; güçsüzlük, halsizlik, letarji ve dezoryantasyon (kafa karışıklığı ve oryantasyon bozukluğu), anksiyete,  baş ağrısı, nefes darlığı, solunum hızında artış, yüzeysel solunum, kalp ritminde artma ve bozulmalar, titreme-kas seğirmeleri, bayılma ve konvülziyonlara (nöbet) neden olur. Deri sıcak ve kırmızıdır.  Bunların hepsi ciddi solunum sistemi hastalıklarında görülen bulgular. Ben biraz burada “panik atak” semptomlarına da rastladım. Ne dersiniz? İşin psikolojik yönlerini de değerlendirmek lazım. Yine; hava eksikliği, kısıtlama korkusu ve boğulma hissi. Tipik klostrofobik bir hastanın semptomları değil mi? Aman hemen endişelenmeyin. Maskeyi çıkardığınız anda hepsi dakikalar içinde düzelecek. Ya peki maskeleri (N95 gibi maskeler, gaz maskeleri vb) sürekli takmak zorunda bırakılırsak? Ben bilemem, bekleyip göreceğiz.

İblisin de yanmak için maalesef oksijene ihtiyacı var ve yeryüzünde yandaşlarına yangınlar, savaşlar çıkartarak havayı kullanıyor (Oktan Keleş, Melekler Ağlarken, sayfa 196). Bu sefer yandaşlarına bir laboratuvar ürünü virüs imal ettirdi ve bunun sebep olduğu enfeksiyona yakalanmamak için insanlara bir de maske taktırıyor. Cümleten oksijeni süzdüre süzdüre alıyoruz ciğerlerimize.

Maske takan her insan hem soluk alırken hem de soluk verirken fazladan bir güç harcamaktadır. Soluk verme işlevi (ekspiryum) normalde pasif olup ekstra güç harcanmaz. Sürekli maske takanların yorgunluğunun sebeplerinden biri de budur. Yine uzun süre maske kullanımı yüz ve baş derisinde tahriş nedeniyle, deri lezyonlarına sebep olur. Yıllarca maske takan birinde ise ağız ve diş yapısı ve genel yüz yapısında yapısal değişiklikler de kaçınılmaz. Bunu tahmin etmek için uzman olmaya gerek yok. Neslin yüz görünümünü de değiştirmek için güzel bir fırsat, hem de gerekli olan işlemi kendilerine yaptırarak.

Evet, bu hastalık koku alma hissimizi de yok etti. Ama maske taktırmak yoluyla. Burnumuzda, yüzümüzü hunharca yıkasak da çıkmayan, maskenin o ilginç ve kimyevi, yanıksı kokusu. Şimdi koku ile sihir nasıl yapılırmış Oktan Keleş Pirimin Asa kitabına (sayfa 217, Koku sihirleri) bir danışalım bakalım: “Kokunun insan zihnine görüntü ve sesten daha fazla etkisi vardır.  Hz.Yakubun, oğlu Hz.Yusuf’un kokusunu duyması beldeden beldeye koku naklinin olduğunu göstermektedir (Yusuf/94). Her beldenin her kendine has yapının bir kokusu vardır. Kokular, zaman mefhumunu ortadan kaldırarak maziye ve anılara geri götürür insanı. Anılar kokular ile zihne kodlanır. Kokuların insan ruhuna bir alfabesi vardır. İblis özü itibariyle ateşten yaratılmış olup, ateş kokuları yakar ve güzel kokudan nefret eder.” Böyle tarif edince, işim nedeniyle bu aralar çok sık taktığım maskenin yanık kimyasal kokusu burnuma kadar geldi. Koku almadıkça ağzımızın tadı da kalmıyor zamanla. Sevgili Peygamberimize bu dünyada “sevdirilen” şeylerden bir de “güzel koku”. Şimdi; mis kokulu taze pide kokan Ramazan iftarlarını, çocukluğumuzda yaz tatillerinde vakit geçirdiğimiz tezek kokulu köyümüzü, ilk düşen yağmur damlası ile havaya yükselen toprak kokusunu, susam kokan taze gevreği ve İzmir körfezinin o müthiş kokusunu kimse bana unutturamaz. İşte bunlar anılar. Bir maskenin sihrine mi yenileceğiz.

Biliyoruz ki mimikler insanlığın ortak dili. Yine Sayın Oktan Keleş’in Asa kitabından (sayfa 43, Mimik Dili ve Sihirde Kullanılması): “Ses ve kelimelerden önce bize tahsis edilen ilk dil; mimik dilidir. Duygu ve düşünceler yüz mimiklerinden okunabilir ve bireyler gibi toplumlarında mimikleri vardır. Topluma gösterilen ve korku kaynağı olan yılan tabiatındaki hadiseler toplumun iç dünyasındaki his kimyasını bozduğundan aynı etkiyi dışarıya tepki olarak verir”. Unutmayalım sima ilmi Sevgili Peygamberimizin ilimlerinden biridir (Muhammed/30, Bakara/273). Çevrenizdeki insanların (tabi maskesi yoksa) yüzlerindeki korku ve endişeyi görebiliyorsunuz değil mi? Toplumların mimikleri değişti bu salgınla beraber. Maske ile yüzümüzün önemli bir kısmı, yani mimilklerimiz gizleniyor. Botoks vb. uygulamalar ile mimiklerimizi daha bozmadık ama sağolsun maskeler istenilen etkiyi bırakıyor insanlarda. Maske takan bir kişiyi tanımakta zorlanıyor ve yüzünün yarısını göremediğimizden anlaşmakta ve söylediklerini de anlamakta zorlanıyoruz (tamamen deneyim). Gözler ruhun aynası ama, herkesin de ruhunu tanıyamam ki.

Son zamanlarda video konferans görüşmeleri yaygınlaştı. Ama bakın ne gibi zararları varmış. Bir haberden alıntı (https://www.webtekno.com/zoom-goruntulu-gorusme-psikolojik-sorunlar-h91287.html): “Yüz yüze iletişim kurarken ortamdaki iklimi ölçme şansına sahibiz. Buna göre davranışlarımızı belirliyoruz. Video konferanslarda ise ne kadar görüntü olsa da beden dilinden ya da yüz ifadelerinden ipuçları çıkartamıyoruz. Ayrıca bilimsel olarak beden dili yoksa iletişimin %85’ini kaybediyoruz. Kamera karşısında kimsenin ayakta durarak, sırf tavrını belli etmek için el kol ve vücut hareketleri yapamayacağını bildiğimizden,  bu açığın tümünü de sözel olarak karşılamaya çalışıyoruz….Sıradan bir iş yerinde insanlar çoğunlukla yüz yüze iletişim kurarlar. Bir kişi diğer kişinin gözlerinin içine bakar. Ancak bu gibi yazılımlarda doğrudan size bakan bir grup insanın olduğu kalabalık ekranlara saatlerce bakmak zorunda kalıyoruz”. Bu doğru tespitlere ne denir. Bu uygulamalarda sevdiklerimizin sesi başka geliyor, gözleri hep bir başka bakıyor değil mi bize? Ağlayan, acı çeken, gülen robotlar gibi. Gerçi bunların hepsi çoktan yapıldı (https://www.youtube.com/watch?v=9UGkk3oturM). İnsanlarla empati yapacakmış!  

Gelelim sadede. Maske; belirli zamanlarda, kısa süreler ile, belirli koşullarda ve uygun eğitim ile birlikte kullanılması gereken kişisel koruyucu bir ekipmandır. Ne yazık ki geçmiş zamanlarda kölelere de cezalandırmak yada bulaşıcı hastalığı varsa diye önlem almak amacıyla demir maskeler takılırdı. Şimdi bize de takılmaya çalışılan dijital maskeler hangi amaca hizmet ediyor? Şimdi ilk paragraftaki teknoloji haberini tekrar tekrar okuyunuz.Bir zamanlar Jim Carrey’in başrolünü oynadığı “Maske” filmi vardı. Severek izlemiştik hepimiz. O filmdeki maske, kişiye güç veriyordu. Bize takılan maskelerin de öyle süper güçlerinin olacağını falan hayal etmiyoruz değil mi? Yoksa…  

Korona bahanesiyle aslında tüm dünyaya topyekûn maske takıldı. Sadece ağzımıza, burnumuza değil, korkudan perdelenen gözümüze de. Biz; korona, maske, eldiven vs ile uğraşırken uzaya Starlink uyduları gönderildi. Nerdeyse herkesin birebir onu gözetleyen bir uydusu olacak, ne mutlu hepimize. Ortadoğu’da (https://www.sozcu.com.tr/2020/dunya/son-dakika-corona-gunlerinde-abdden-teroristlere-jest-turkiyeden-maske-al-pkkya-gonder-5785930/), Kuzey Afrika’da, Akdeniz’de ve Amazon ormanlarında (https://www.globalresearch.ca/pentagon-producing-biological-weapons-amazon-rainforest/5711326) hain planlar tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Çok önemli birileri ve sülalesi yeraltındaki saraylarında yaşamaya başladı.  

Yani kısacası neymiş: Asıl mesele maskede değil maskeyi bize takanlarda imiş. Bundan sonra da hâlâ ağzını, burnunu ve gözünü açmazsan bu masal da böyle sürer gidermiş.

Bizim ise son ve tek sözümüz: NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.  


Saygılarımla


Özlem Genç

drozlemg@gmail.com 

Ek: İkdam Gazetesi’nden 1918 tarihli, İspanyol gribi ilgili bir haber. (Not: Korona da bir grip virüsüdür)




 




Bu haber 8,045 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,174 µs