En Sıcak Konular

Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-1

17 Nisan 2020 09:06 tsi
Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-1 Ozan Aydın Yazdı:Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-1

                          Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-1

 

Bu yazı Yüce Türk Ordusunun Kahraman Hilalilerinden birisi olan Eren ağabeyime ithaf edilmiştir…

 

‘’ Unutma! Zaman bir örtü kaldır onu aradan…’’Eren abi

2020

Saat 22:00

Kaç saatten beri kitap okuyordum bilmiyorum. Bir an için kitaplardan başımı kaldırıp saate baktığımda, saat gece On’u gösteriyordu. Virüs salgını riskinden dolayı bir süredir evde vakit geçiriyordum. Araştırmalara, kitaplara dalmıştım. Açıkcası araştıracak çok şey olmasına rağmen bazen insan istediği bilgileri hemen elde edemiyordu. Belkide her olayın olduğu gibi her bilginin de bir zamanı vardı. Şimdi müzik dinleyerek zihnimi dinlendirmeliydim.

Müzik dinlemek için odamda bulunan taşınabilir ve dedemden kalan pikabımın kapağını açarak, pikabın üzerine Ruhi Su’nun El Kapıları adlı 33’lük plağını yerleştirmiştim. Bu plak benim için çok değerliydi ve bendeki anısı bambaşkaydı. Plak cızırtılı sesi ile pikapın üzerinde dönmeye başlarken benimde zihnimde anılarım can buluyordu.

2014

İkizimin vesilesi ile Eren abi ile tanıştığımda, henüz 22-23 yaşlarındaydım. Eren abi, tanıştığımız andan itibaren, gönlümde iz bırakan nadir insanlardan birisiydi. Genellikle çok konuşkan birisi değildi fakat konuştuğu zaman ağzından öyle sırlı kelimeler dökülüyordu ki; kelimeler o anda aklınıza değil, sanki unutulmamak üzere gönlünüze yazılıyordu. İlerleyen dönemlerde, İkizimle beraber Ankara’ya yolumuz düştüğünde Eren abi ile muhakkak görüşüyorduk. Fakat bu sene çalıştığı yerdeki sorumluluğu artmıştı ve artık çok yoğundu. İş yoğunluğundan dolayı bu yıl bir kere bile Eren abiyi görememiştim. Türk Devleti için gecesini gündüzüne katan az sayıda insanlardan birisiydi Eren abi.

Saat 17:30 civarıydı, iş çıkışında Ankara’ya gidecektim. İşlerin yoğunluğundan olsa gerek biraz stresliydim. Ankarada katılacağım toplantı için evraklarımı hazırlarken anılarım beklenmedik bir şekilde aklımda belirmişti. Bu hallere alışmaya çalışıyordum. İnsan ne de olsa iç alemini tam anlamıyla kontrol edemiyordu. Çünkü orada gönül denen Allah’ın ipini sarkıttığı bir iradesizlik alemi mevcuttu.

Bir yandan bu düşünceler tefekkür halinde ışık misali zihnimde belirirken; bir yandan da Eren abi ve onunla ilgili anılarım zihnimde can buluyordu. Belkide Eren abi de beni düşünüyordur demeye kalmadan telefonum çalmıştı. Telefonun sesiyle birlikte irkilmiştim. Telefona baktığımda arayan Eren abiydi. O anda şaşkınlıktan ellerim titrese de telefonu açabilmiştim.

Eren abi ‘’Merhaba Ozan nasılsın? Hayat nasıl gidiyor? Uzun zamandan beri görüşemiyoruz’’ demişti. Bende ‘’Evet abicim, seni rahatsız etmek istemiyorum, biliyorum bu dönem çok yoğunsun. Bizim işler ise bildiğin gibi yoğun aynı düzen devam ediyorum abicim.’’ diye bilmiştim. Daha sonra bir kaç dakika Eren abi ile gündem hakkında konuşmuştuk. Konuşmamız sonlanırken Eren abi ‘’Ozan, Ankara’ya işin düşerse çalıştığım kuruma gel. Ne zamandan beri sohbet edemedik. Burada hem sohbet eder hem de yeni plaklar hakkında fikir alış verişinde bulunuruz.’’ demişti.

İkizim Baran ile beraber birkaç kez Eren abiyi çalıştığı kurumda daha önce ziyaret etmiştik. Fakat bu sefer yalnız Ankara’ya gidecektim. Yüzyüze Eren abi ile sohbet etme fırsatı yakalayacaktım. Araştırdığım yeni konular hakkında onun fikirlerine danışabilecektim. Tabi birde plaklar vardı. Araştırdığım bilgiler, biriktirdiğim plaklar gönlü güzel insanlar ile bir araya gelebilmem için ne de güzel sebeplerdi. Bu sebeplerin kıymetini bilmem gerekiyordu.

Ben iç sesimi dinlerken telefonu ihmal etmiştim. Eren abi ‘’ Ozan telefon kesildi galiba, duyabiliyor musun?’’ demişti.  Bende ‘’Duyuyorum abicim, zaten bende bugün akşam Ankara’ya gelecektim, otelimi vs. ayarladım. Yarın toplantılarımı bitirip, inşallah yanına geleceğim. Ayrıca yeni çalıştığım konuda senin de fikrini almam gerekiyor. Bu arada bilgin olsun, uzun zamandan beri aradığım fakat bulamadığım bir plakta var abicim.’’ demiştim. Eren abi’’O zaman anlaştık. Buraya geldiğinde hallederiz hepsini merak etme. Yarın görüşmek üzere.’’ diyerek telefonu kapatmıştı.

O an ofiste huysuz ve sinirli olan bedenimin enerjisi bir anda değişivermişti. Saat 18:00’a yaklaşıyordu, hemen iş yerinden alacağım arabayı kontrol ettim. Ofiste ki eşyalarımı toparlayarak, çıkışa doğru yöneldim. Alacağım arabanın plakasını kontrol ettim. Bavulumu arabanın bagajına yükledikten sonra Ankara’ya doğru yola koyuldum.

Yol boyunca radyoda çalan müzikleri dinlemiştim. Her zaman müzik yalnız kaldığımda benim en iyi arkadaşım olurdu. Müziğe olan ilgim ise çoçuk yaşlardan itibaren başlamıştı. Özellikle telli çalgılar konusunda ikizim ile birlikte ailemizden dolayı bilgi birikimimiz ve tecrübemiz vardı. Bu kadar müzikle iç içe olmama rağmen, Eren abi ile tanışana kadar pikap sesine yabancıydım.

Hayatımdaki pikap dinleme ve plak toplama alışkanlığımı Eren abiye borçluydum. Her buluşmamızda muhakkak bana bir plak hediye ederdi. Eren abi plakları alırken nelere dikkat etmem gerektiği, satın alırken neleri yapmamam gerektiğini öğretmişti. Plak ve pikap biriktirmek için gerçekten işin ehli olmak gerekiyordu. İstediğiniz plağı sağlam şekilde bulmak kolay olmuyordu.

Ben ise son günlerde Ruhi Su’nun El Kapıları adlı plağını arıyordum. Ancak bir türlü bulamıyordum. Bulduklarımın ise, ya kapağı yırtık ya da plağın üzeri çizikti. Eren abi bana ilk plağımı elleriyle hediye ederken ‘’Plaklara dokunmadan onları sakın satın alma! Muhakak onlara dokunarak almalısın!’’ demişti. Bu yüzden bilgi ağları gibi sanal ortamdan almak yerine Eren abinin sözünden çıkmamak adına plakları yerinde görüp, kontrol ederek alıyordum.

Belki de Ankara’ya vardığımda Eren abiden tavsiye alarak bir kaç yere uğrar ve Ruhi Su’ya ait aradığım plağı bulabilirim diye düşünmüştüm.

Bir yanda arabada çalan müzik bir yanda düşüncelerim ile Ankara’da kalacağım otele varmıştım. Arabayı otoparka park ettikten sonra, hemen resepsiyona doğru yöneldim. Bana ayrılan odanın anahtarını alarak, asansöre bindim. Asansörden indiğimde gözlerim 116 numaralı odayı hemen bulmuştu. Odama girdiğimde artık günün yorgunluğu üzerime çökmüştü. Televizyonda haberleri dinliyorken uyuya kalmıştım.

Rüya gördüm mü? Görmedim mi? Bilemiyorum ama gözlerimi açtığımda gecenin karanlığı çoktan kendini gündüzün ışıklarına bırakmıştı. Sanki kendimi yedi saat uyumuş gibi değilde, on dakika kestirmiş gibi hissediyordum. Hazırlanıp kahvaltı etmek için yarım saatim vardı. Yataktan kalkarak hızlı bir şekilde hazırlandım ve kahvaltı etmek için lobiye indim. Hızlı bir kahvaltıdan sonra beş dakika gecikmeli de olsa iş yerine doğru yola çıkabilmiştim.

Planıma göre uzun sürecek olan toplantılarımı iş yerine vardığımda kısa sürede bitirmiştim. Genelde iş yerlerinde ki toplantılar planlandığı şekliyle gitmez ve planlanan saatte aksama yaşardık. Fakat bu sefer herşey yolunda gitmiş ve toplantım uzamamıştı. Artık işten çıkıp, Eren abinin çalıştığı kuruma doğru yol alabilirdim.

Ankara trafiği İstanbul’u aratmayacak kadar yoğunlaşmıştı. O yoğunluktan dolayı Eren abi ile buluşmak için planladığımız vakti biraz geçirmiştim. Nihayet ilgili kuruma vardığımda, daha fazla vakit kaybetmeden arabamı otoparka park edip, asansöre doğru yöneldim. Asansör yukarıya çıkmaya başladığında kalbimin atışlarının hızlandığını fark edebiliyordum. Güzel insanlarla buluşmamda her zaman bu heyecan oluyordu ve bu heyacanı anlatacak kelimeyi gönlümde bir türlü bulamıyordum.

Asansörün kapısı açıldığında Eren abinin sesi kulaklarımda yankılanmıştı, ‘’Naber Ozan, nasılsın?’’ diyerek selamlaşmıştık. Resmi bir ortamdı, içimden abi diyerek mi bey diyerek mi hitap etmem gerektiğini düşünürken; istemeden de olsa, ‘’İyiyim Eren abim, sen nasılsın? İyi görünüyorsun.’’ demiştim. Eren abi beni asansörün kapısında karşıladıktan sonra onun odasına doğru yöneldik. Odasındaki masasının karşısındaki koltuklardan birisine oturmam için işaret etmişti.

Eren abi genelde çok az konuşan bir insandı. Fakat belki de benimde suskunluğumu görünce konuşmaya başlamıştı. Hal ve hatır sormadan sonra Eren abi ‘’Eee Ozan araştırdığın, çalıştığın yeni konular var mı? Anlat bakalım.’’ demişti. Bende ‘’Ölülerin dirilişini, ölü diriltme ritüellerini ayrıntılı olarak araştırıyorum abicim. Henüz daha yeni başladım, inşallah tamamladığımda bir rapor haline getireceğim.’’ diyerek, Eren abiye ayrıntılı olarak çalıştığım konudan bahsetmiştim.

Bunun yanında, Eren abide çalıştığı konular hakkında bana bir kaç tane elinde olan yayınlayacağı belgeleri göstermişti. Gerçekten her gösterdiği belge ve resim Türk siyasi ve Türk kültür tarihine damga vuracak değerdeydi. Bunları nasıl bulduğuna hayret etmiştim. Eren abi şaşkınlığımı görünce ‘’Biliyorsun bu belgeler bizlere ehilleri tarafından emanet ediliyor, yoksa bilgi ağlarında şurda burda bulunacak belgeler değil bunlar. Unutma, emek verdiğin, aradığın belgeleri bulamasanda, onlar bir gün muhakkak sana ulaştırılırlar, yeterki niyetin salih olsun.’’ demişti.

O anda masasının altından büyük ciltli bir kitap çıkarmıştı. Kitabın orjinal olduğu her halinden belliydi. Kitabın yazarı Şemsettin Yeşil’di. Eren abi kitapta ki sayfaları karıştırmaya başlamıştı. Bir süre sonra ‘’İşte sana araştırmalarında yardımcı olacak cümleleri buldum.’’ diyerek, kitapta yazan cümleyi masasındaki not kağıtlarından birine yazmıştı. Eren abi ‘’Al bakalım burda yazanları iyi tefekkür et, sana yardımcı olacaktır.’’ demişti.

 

Eren abi ile yaklaşık bir buçuk saat bir çok konu hakkında sohbet etmiştik. Artık onun vaktini almamak adına müsade istemiştim. Eren abi ‘’Dur bakalım ozan, senin için bir plak ayırmıştım, sana gitmeden vereyim.’’ demişti. Belli etmemiştim ama o an çok sevinmiştim, masasının altından plağı çıkardığında şaşkınlıktan plağa bir süre bakakalmıştım.

 

Eren abinin masasının altından bana doğru uzattığı plak kapağında Ay-Yıldız bulunan yaklaşık iki aydan beri aradığım Ruhi Su’nun plağıydı. Şaşkınlığımı üzerimden atarak ‘’Abicim, çok teşekkür ederim. İki aydan beri arıyordum ama bulamamıştım.’’ dedim. Eren abi ’’Ozan, dediğim gibi yeterki niyetin salih olsun, gönülden aradıkların bir gün muhakkak seni bulacaktır. Unutma, zaman bir örtü, kaldır onu aradan’’ demişti.

Eren abinin ne demek istediğini o gün için tam anlayamamıştım. Arada bu şekilde cümle arasına sırladığı kelimeleri vardı. Deruni kelimeler… Bunlar öylesine kelimelerdi ki, sırlarına ancak derinlere dalan elmas gönüllüler vakıf olabilirdi.

Eren abi bu söylediklerinden sonra ayağa kalmış ve ofisinden asansöre doğru yürüyerek beni yolcu etmişti. Asansöre binerken içimi bir hüzün kaplamıştı. Eren abi ‘’Ozan inşallah yakında yine görüşeceğiz.’’demişti. Bende ‘’İnşaallah abicim!’’ diyerek duasına ortak olmuştum.

2020

Saat 23:30

Anılar yavaş yavaş zihnimde silikleşirken, odamda çalan pikapta susmuş ve kendini boşa almıştı…

Devam edecek…

 

Ozan Aydın

Saygılarımla

 



Bu haber 7,635 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,732 µs