En Sıcak Konular

Mekanın Tekliği-Havanın Sırrı

12 Eylül 2018 08:41 tsi
Mekanın Tekliği-Havanın Sırrı Mekanın Tekliği-Havanın Sırrı


MEKANIN TEKLİĞİ - HAVANIN SIRRI


  O gün ölümü ve hayatı düşündüm. Rüyamda İlhami Abi’yi gördüm. Anlatmaya başladı:


           - Allahu Teala’nın yarattığı mekan tektir = ÂLEM.


                  Bu tek mekan içinde âlemler yaratmıştır.


                         Yani “Âlem içinde Âlemler.”


Tek mekan içindeki âlemler, mekanlar, boyutlar farklı farklı olarak şuurumuzca algılanır. Ama bütün bu boyutlar “TEK MEKAN” içindedir. Zahirî âlem, batınî âlem, mânâ âlemleri, tüm boyutlar, uzay, dünya, ahiret âlemi, yedi kat gök, yedi kat yer ve bilinen-bilinmeyen bütün boyutlar, âlemler bu tek mekanın içindeki odalar gibidir. Bu tek mekanın odaları içinde melekler, cinler, nuranî varlıklar, akla gelen bütün yaratılmışlar ve eşref-i mahlukât vardır. Bu tek mekan bir ev gibidir. Evin efendisi eşref-i mahlukâttır. Eşref-i mahlukât bu evin bütün odalarını gezebilir. Bütün odaların anahtarı ona verilmiştir. Yani “tek mekanın bütün unsurlarını, boyutlarını.” İyi anlaşılsın diye bir örnek verelim:


Tüm âlemler tek mekandır dedik. Birdir dedik. Öyleyse tek mekanın içinde bulunan birkaç unsuru, âlemi, boyutu örnek alalım:


Dünya âlemi

Ahiret âlemi.


Eşref-i mahlukât hayattayken; yani dünyadayken bir insan ahiret âlemini ve diğer boyutları nasıl gezer?

Bu ölmeden önce ölmenin sırrına vakıf olan velilere has bir hâl olarak anlatılır. Önce şunu bilmek gerekir. Bu tek mekanın içinde bulunan odalardan örnek aldığımız dünya âlemi ve ahiret âleminden dünya âlemini iyi algılamamız gerekir.


Dünya âlemi farklıdır, dünya hayatı farklıdır.

Dünya âlemi dünya hayatını da içine alan genel isimdir.

Yani dünya hayatı dünya âleminden bir parçadır. Dünya hayatı söz konusu olunca “hava” işin içine girer. Dünya hayatındaki hayat “hava” ile algılanır. Diğer boyut ve âlemlerdeki “hayat” için hava söz konusu değildir. Dünya hayatını yaşayan bir insan, bir veli tek mekandaki bütün odaları, boyutları Allah’ın izni ile gezer. Şimdi burada şöyle sorulabilir:

Dünya hayatındayken ahiret hayatına ölmeden, “havasız” nasıl gidilir?

Bu Adetullah’a aykırıdır denilebilir. Oysa bu yetki Adetullah içindedir. Dünya hayatında son nefesini (son aldığı havayı) veren bir insan nefes (hava) alınmayan ahiret âlemine göç etmiştir. Artık ona hava lazım değildir. Buradaki soru ise şudur:

Peki yaşayan, o havayı teneffüs eden; yani daha ölmeyen canlı bir insan nasıl bu havayla (nefesle) havasız bir ortama havası, nefesi kesilmeden (ölmeden) gider?

Cevap olarak şu örneği verelim:

Dünyada yaşayan bir astronot “dünya”dan getirdiği hava ile havasız (yaşamsız) ortam “uzay”a veya bir başka gezegene gider. Kısacası insan Yaradan’ın ona verdiği donanımlarla (manevî) ölmeden önce ölür; her türlü âleme, boyuta gider. Bu yaşayan insanların hâlidir. Hava bir insanda unsurken; yani canlıyken, o insan nefes alıyorken tek mekan denen âlemin her yerine gider. Ölmüş insanlarsa havaya ihtiyaç olmadığı için Allah’ın izni çerçevesinde evin odalarına gidebilir. Dünya hayatına da, âlemine de...

Şimdi de şu örneği verelim:

Uyurken bir insan hava alarak (nefes) melekut âlemine gider. Dolaşır, bazı hâller, mânâlar yaşar şuuruyla. Oysa melekut âlemi de ayrı bir mânâ, bir âlemdir. Orada da ayrı bir hayat, işlev vardır. O âlemdekilerin hava ihtiyacı yoktur. Ama uykudaki insan oraya uyurken, nefes alırken, yaşarken havayla gitmiştir. Yani bir mânâda yanında havayla gitmiştir. Kısacası anlatılmak istenen şudur:

Tek mekanda canlıda, cansızda müşahedelerde bulunabilir. Hava, yaşayan insanların bütün mekanlarda bulunmasına engel değildir. Allah Resulü (sav) Mirac’a hayattayken yükselmiş. Bütün âlem ve boyutları tek mekan içinde müşahede etmiştir.

Bir mânâ da şudur: Tek mekanda dolaşmak için ne havaya ne havasızlığa ihtiyaç vardır. İki unsur da tek mekanda, boyutlarda, âlemlerde bulunmaya engel değildir. Ölü veya canlı, Allah’ın izni ile tek mekanda anahtarları elinde bulundurur.

Fark şudur: Canlıyken tek mekandan çıkıp Rabbiyle “beka bulmak” için havada daha çok fırsatlar, anahtarlar bulunur. İmtihan da bu havanın içinde; yani insanın aldığı nefes içinde bulunur. Somut, soyut, zahir, batın, boyutlar, dünya, ahiret, melekut ve dahası tek mekandadır. Ve insan da o mekandadır. Yaradan da bu mekandan münezzeh; ama yarattığı tüm kullarıyla o mekanda, her yerde “muhataptır.” Kulları o tek mekanın hangi odasında olursa olsun ( boyutlar, âlemler) Rabbi oradadır. Kula düşen elindeki anahtarların farkına varıp doğru kilitleri açmaktır.

İlhami Abi’nin anlattığı bu müthiş hakikatleri bir solukta dinlemiştim. Her konuşmadan sonra bir müddet kendime gelemiyordum. Etkisi hayli sürüyordu. İlhami Abi’yle beraberken hep böyle oluyordum. Beraberlikten önceki Âdem ile sonraki Âdem hep farklı oluyordu. Yeni algılayışlar, yeni tefekkürler, yeni açılımlar... Şimdi de böyle olmuştu. Bu konuda ve bu konuya bağlı birçok konuda algılamalarım artmıştı.

Demek ki insan hayattayken nefsini arındırarak, çeşitli metot ve çalışmalarla elindeki anahtarları kullanabilir. Artık iyice anlamıştım

Bir veli bir başka boyutta, bir başka veliyle nasıl konuşur ya da zamanı aşıp dünyanın ucuna nasıl gider?

Aslında tek mekan vardı ve hepsi odalardı.

Önemli olan da bu tek mekanı da aşıp, oradan çıkıp Rabbimizle beka olmaktı. Artık vücutla mı, vücutsuz mu diye düşünmeyecektim bu tek mekandaki dolaşmaları. Ölüm, hayat, ahiret artık sadece bir insanın tek mekandaki tek hayatlarıydı. Yani HAYAT hepsiydi; ölüm de yaşam da. Algıladığımız her yerdeki ismi neyse oydu. Ölüm artık benim için içinden çıkılmaz bir hâl değildi. O da canlıydı. İspatı öldürülemeyişi.


                                        Yani ölüm

                           “öldürülemeyen gerçek.”

O zaman ölüm öldürülemiyorsa “hayat”tır. Hani derler ya, “hayatını kaybetti.” Hayır öyle değildi. Şimdi anladım ki hayat tekti ve merhaleleri vardı. O zaman şöyle söylemek daha doğru olurdu:                                                                                 

                                   Havasını kaybetti.

Havası tükenen, son nefesi veren hayatı yitirmiyordu. Bizzat Yaradan’ın bahşettiği hayata başka merhaleden devam ediyordu. Bir de şunu idrak etmeye başlamıştım: “Allah hem mekandan münezzeh; ama orda.” Bu lafzın bir çelişki olmadığını anlamıştım.

Olay şuydu: Yaradan tek mekan yaratmıştı yarattıklarına. Her şey o mekandaydı; hatta zamanda...

               Yani Yaradan vardı, bir de yarattığı “Tek mekan.”


Bütün kulları tek mekandaydı. Hangi boyutunda (odasında) olursa olsun Yaradan kullarına o tek mekandan bakıyor, münacatlarını, dualarını dinliyordu. Dolayısıyla Allah her yerdeydi. İlmiyle de kuşatarak o mekandaydı aynı zamanda. Teşbihte hata olmaz diyerek düşündüm. Allah en iyisini bilendir.


Bir anda uyandım. Uyanır uyanmaz da düşündüm ki ben uykuda da Âdem’dim, uyanıkken de. Demek ki Âdem olarak iki âleme rahatça giriyormuşuz. Öyleyse bu diğer âlemlere niye kapı olmasın Allah’ın izni ile.

Bütün bunları unutabilirim endişesiyle hemen bir şema çizdim. Şimdi vahdet-i vücudu da aştık elhamdülillah.                                   

Yaratan ve yaratılan var:


 


 


Oval: Tüm yaratılmışlık: evren, 7yer, 7gök, arz, arş, boyutlar, yokluk, varlık, alemler...                                                                    YARADAN


 


                                          


 


Oktan Keleş

Melekler Ağlarken sh .21-27


 



Bu haber 6,509 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    1. OKER Teorisi Alametleri

    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,479 µs