BİLİMSEL YÖNTEM VE KARİZMATİK OTORİTE ÜZERİNE
Bu konuyu yazmaya karar verdiğimde Gönül Mimarları programının çekimlerine katılmış , orada komutanımız Oktan Keleş Bey ve başbuğumuz Namık Kemal Zeybek Bey’i dinlemiş , akabinde de koldaşlarımızla birlikte ocağımıza geçmiştik. O akşam Namık Kemal Zeybek Bey’in bilimsel yöntem ve bilimlik bilginin önemine dair yaptığı konuşmaları düşünürken kafamda bu yazının taslağı oluşmaya başlamıştı.
Bu yazıda öncelikle bilimsel yöntem ve bilimsel düşünme metodolojisinin yazının konusu ile ilgili kısımlarından bahsedilecek, daha sonra tasavvuf penceresinden ontolojik anlamda akıl sahasını ilgilendiren konularda bilimsel düşünce metodunun uygulanmamasının şirk ile bağlantısı ele alınacak. Yönetim bilimleri ve siyaset olgularının da akıl sahasını ilgilendiren konular olması hasebiyle karizmatik otorite ve bilimsel düşünce metodunun yoksunluğu arasındaki korelasyon gösterilmeye çalışılarak yazı sonuçlandırılacak. Bu gövde üzerine oturan yazıda tarihsel olay ve şahsiyetlerden örnekler verilerek argümanlar daha net bir biçimde sunulmaya çalışılacak.
Öncelikle bilimlik bilginin en belirgin özelliği yanlışlanabilir olmasıdır. Zaten bilimsel anlamda bir bilgi ortaya koyan bir kişi sunduğu bilginin kendisinin önerdiği bir model olduğunu ve bu modelin kesin bir doğruluk ifade etmediğini bilir. Bu anlamda bilimsel gerçek terimi mutlak bir gerçeklik ifade etmeyip aşılmadığı veya yanlışlanmadığı süre içerisinde kısmi anlamda bir gerçeklik ifade eder. Burada bir parantez açıp yayınladığı bazı videolarda bilimsel gerçek tabirini kullanarak insanlara düşüncesini mutlak gerçekmiş gibi empoze etmeye çalışan kanaat önderlerini de kavram kullanımı konusunda daha hassas olmaya davet edelim. Özetle bilimlik bilgi şartlara göre değişiklik gösterebilen ve kesinlik ifade etmeyen bir bilgi türüdür. Bunu aklımızda tutarak tasavvuf öğretisinde birçok mutasavvıf tarafından anlatılan ontolojik yaklaşımın yine konumuzla ilgili kısmına bir göz atalım. Tasavvuf anlayışına göre Allah’ın isimleri yaratılanlarda belirli oran ve miktarlarda bulunur. O ismin tam tecellisi Allah’ın kendisindeyken, bir miktarda tecellisi de yaratılan varlıklarda bulunur. Örneğin Allah’ın ilmi bütünsel, tümel iken insanın ilmi kısmi, tikeldir. Bu anlamda akıl sahasını ilgilendiren konularda kesin bilgi sahibi olduğunu iddia ederek bilimsel metodolojiden uzak bir bilgi anlayışı ortaya koymak; Allah’ın Alim isminin kendisinde kısmi olarak değil, Allah’ta olduğu gibi külli olarak var olduğunu iddia etmek anlamına gelir ki bu da kendisinin de Allah gibi görülmesi demek olacağından ; Allah’a ortak koşmak, yani şirk anlamına gelir. Özellikle akıl sahasını ilgilendiren konular kısmının altını bir kere daha çizmek gerektiğini düşünüyorum çünkü metafizik anlamda yaşanan bazı olağanüstü durumlar ve hallere binaen bu sahada kesin bilgiler verilebilir ve bunda abes bir durum yoktur. Mesela tarih sahasını ele alalım. Tarih alanında en önemli kaynaklar yazılı belgeler ve arkeolojik buluntulardır. Gerek yazılı belgeler, gerek arkeolojik buluntular yenileri bulundukça geçersizleşebilmekte ve tarih anlatısı değişebilmektedir. Bu anlamda bilimsel metodolojiye uygun olarak bir tarihçinin anlattıklarının kesin hüküm olmadığını bilmesi ve bunu dinleyici ve okuyucularına da belirtmesi gerekir. Ancak işin içine metafizik bir öğe, mesela zaman yolculuğu girerse bu kişi tarihi bir vaka üzerinde kesin hüküm verebilir ve kendisine güvenenler de dilerse bu hükme inanabilirler. Bu noktada metafizik bilgi ve bilimlik bilgi üzerinde uzun uzun durmamın nedeni bu ayrımın yapılmasının çok önemli olması ve birçok karışıklığın bu ayrım net bir biçimde yapılamadığından ortaya çıkıyor olmasıdır.
Bilimlik bilginin kesinlik içermediğini ve akıl sahasının konuları ile ilgili olduğunu kısaca açıklamaya çalıştıktan sonra akıl sahasının bir konusu olan siyaset bilimi üzerine eğilerek merceğimizi biraz daraltalım. İleride otorite tiplerine değineceğimizden öncelikle otoritenin tanımlanması ve iktidar kavramından farklarına dikkat çekmeye çalışalım. İktidar yönetenlerin yönetilenler üzerindeki yaptırım gücünü ifade eder. Otorite ise bu yaptırım gücünün gönüllü olma durumunu yani yönetenlerin yönetiminin meşruiyetini ifade eder. Burada Weber’in oluşturduğu otorite tipolojisini kullanacağım. Bunun nedenlerinden biri bu tipolojinin siyaset bilimi literatüründe genel kabul görmüş olması, diğeri ve daha önemlisi ilerleyen bölümlerde göstermeye çalışacağım gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bu tipoloji üzerinden iftira atılmasıdır. Bu yazı kapsamında özellikle ilgileneceğim otorite tipi karizmatik otorite olacak çünkü yazının içeriğinde de görecemiz gibi karizmatik otorite akıl sahasının konusu olan siyasal otoritenin akıl üstü, adeta metafizik bir konuma gelerek sorgulanamaz bir kuruma dönüştüğü, bu yönüyle de hem yönetenlerin hem de yönetilenlerin şirk içine düştüğü bir otorite tipidir. Bu ön açıklamadan sonra karizmatik otoritenin genel özelliklerinden bahsedelim ve bu otorite tipinin dünyevi ve akli bir kurum olmasına rağmen bilimsel metodoloji ile nasıl çeliştiğini göstermeye çalışalım. Karizmatik otorite; yöneticinin istisnai yeteneklere sahip olduğu ve bir yöneticiden çok bir kutsal kahraman olduğu inancına dayanır. Bu inanç yöneticiyi sorgulanamaz bir konuma getirir. Buna bağlı olarak yöneticinin ağzından çıkanlar halk için bir peygamberin ağzından çıkan vahiy gibidir. Bu bağlamda karizmatik otorite bilimsel metodoloji ile doğrudan çelişir, çünkü yöneticinin fikriyatı hızla doktrinleşmektedir. Batı literatüründe genel olarak Mustafa Kemal Atatürk de karizmatik otorite olarak gösterilmekte, üstüne üstlük Hitler ve Stalin gibi zalim diktatörler de bu tipolojinin içine konularak Gazi Paşa bu diktatörler ile aynı kefeye konulmaktadır. Bu iftiralara en açık cevap ise başbuğumuz Namık Kemal Zeybek Bey tarafından verilmiştir. Onun naklettiği olayda kurmayları Gazi Paşa’ya efendim sizin fikirlerinizi toplayalım ve bir doktrin haline getirelim teklini sunuyorlar. Gazi Paşa ise bu teklif karşısında: “Asla! Bunu yaparsanız olduğumuz yerde kalırız, ilerleyemeyiz” demiştir. Yine Gazi Paşa bir söyleminde “ Bir gün benim söylediklerim ile bilim çelişirse siz bilimi tercih ediniz” demiştir. Bu iki söylemde de Mustafa Kemal Atatürk sorgulanabilirliğini belirterek karizmatik otorite tipolojisine girmediğini göstermiştir. Bu sözler Gazi Paşa’nın bilimsel yöntemi ve bu yöntemin en temel özelliği olan yanlışlanabilir olma ilkesini nasıl özümsediğini ve kul olmanın bilinciyle Allah’ın alim ismine ancak kısmi manada mazhar olunabileceğine vakıf olduğunu göstermektedir. Gazi Paşa saygınlığını içi boş masalsı bir karizmatik otorite olarak değil, yaptıkları ve ilmi ile elde etmiştir. Bu noktada komutanımız da aynen Gazi Paşa gibi var olan saygınlığını; ilmi, çalışması ve eylemleri ile elde etmiştir ki tıpkı Gazi Paşa gibi komutanımız da kendi söylemlerinin araştırılması ve sorgulanmasını istemektedir. Bu saygınlık içi dolu bir saygınlık olup karizmatik otoritede görülen saygınlık ile karıştırılmamalıdır.
Karizmatik otoritenin saygınlığının içi boş ve masalsıdır. Gazi Paşa ve komutanımıza karşıt olarak karizmatik otorite sözde mütevazi olsa da kendisine karşıt fikirde olanlara tahammül edemeyen ve bir an önce onları yok etmeye çalışan bir kişiliktir. Karizmatik otorite saygınlığını hangi kurumdan elde ediyorsa o kurum onun için karizmasını sürdürme aracıdır. (Bu araçsallaştırmanın en önemli örneklerinden biri Emevi Hanedanı’dır. Emevi Devleti hüküm sürdüğü dönemde cebriyye mezhebini benimsemişti. Bu mezhebe göre insanın özgür iradesi yoktu ve olan her şeyin sorumlusu yaratıcıydı. Emeviler bu mezhebi kabul ederek halka bizden size kötülük de gelse bu Allah’tandır diyorlar ve sorgulamayı engellemeye çalışıyorlardı. Burada Emevi Hanedanı’nın ortaya çıkan bir mezhebi işe yarar bulup araçsallaştırdığını görüyoruz.) Bu çok önemli noktaya değindikten sonra karizmatik otoritenin genel özelliklerini incelemeye devam edelim. Akli bir olgu olan yönetim olgusunu sorgulanamaz bir olguya dönüştüren karizmatik otorite tipinin bunu yaparken kullandığı en önemli kurum doğası gereği vahiy gibi yalanlanamaz öğeler içeren dindir. Bu anlamda özellikle de din olgusunun sosyolojik anlamda daha önemli olduğu toplumlarda karizmatik otorite dini öğelere fazlasıyla başvurur hatta siyasi bir figür olmaktan çıkıp dini bir figür haline gelebilir. Karizmatik otorite sorgulanamazlığını, bir anlamda karizmasını sürdürebilmek için insanların sorgulama mekanizmasını tetikleyen akla değil, insanları coşku ve galeyana sürükleyen duygulara hitap etmeye çalışır. Bu anlamda söylemlerin içeriği genellikle olgusal olmayıp, hikayelere dayalıdır. Söylem sırasında ses tonu ayarlamasına aşırı özen, sık sık duygulanma ve ağlamaklı olma , eğer söylem uhrevi bir konuda ise uzaklara uzun uzun bakma, gözlerini kapatarak uhrevi alemlerde dolaşıyor hissi yaratma gibi haller dikkat çeker.
Karizmatik otoritenin en büyük krizi karizmanın canlı tutulmasıdır, bu anlamda yönetici yönettikleri ile sık sık bir araya gelmeye çalışır. Küçük bir grubu yönetiyorsa bu propaganda cismen bir araya gelerek, büyük bir topluluğu yönetiyorsa iletişim araçları kullanılarak yapılır. Karizmatik otorite yönetilenlerin duygularına hitap ettiğinden temel amaç coşkunun canlı tutulmasıdır. Ancak tarihe bakıldığında karizmatik otorite sahibi yönetimlerin geçici olduğunu, bu coşkunun uzun süre canlı tutulamadığını görüyoruz. Bunun nedeni karizmatik otoriteye atfedilen özelliklerin o kişide gerçekten bulunmaması ve bu durumun yönetilenlerin histerik hali azalıp akli melekeleri daha ön plana çıktıkça anlaşılmasıdır. Sonuç olarak akli bir saha olan yönetim hususunda bilimsel metodolojiden uzaklaşarak sorgulanamazlık hedefiyle hareket etmek hem yönetenler hem de yönetilenler için onarılması çok zor ve zaman alan sonuçlara sebep olabilir.
Melih KÖLÜK
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle