Provakatif Eylem miydi?
Yoksa Sinsi Bir Plan mı?
Akdamar’daki ve Sümela’daki ayinlerden sonra, onlardan statüsü tamamen farklı olan Ayasofya’da ayin yapma çığırtkanlığı da neyin nesiydi?
Son günlerde Türkiye gündemini oldukça meşgul eden, neredeyse diplomatik ve toplumsal bir krize dönüşebilecek olan 'Ayasofya’da ayin yapma eylemi' “şimdilik” son buldu. “Şimdilik” diyoruz çünkü bu eylemle ilgili olarak gelen haberler hiç de hoş değil!
İleriki günlerde sahneye tekrar koyacakları “bir oyunun” ilk bölümünü izledik. Senaryonun birinci bölümü -kendilerince- başarılı bir şekilde uygulandı.
Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta, Amerika’dan gelen 250 kişilik bir grup, "Ayasofya’da ayin yapacaklarını, izin verilmezse bu ayini zorla gerçekleştireceklerini" tüm dünyaya ilan ettiler.
Bu 250 kişilik grubun içinde; ABD eski Başkanı Bill Clinton’un avukatı, Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın yakın dostları, bir çok tanınmış kişi ve elit bir Hıristiyan tabakanın olduğu medyaya yansıdı.
Bu provakatif eylem, çeşitli girişimlerle -şimdilik- durdu.
Aslında bu provakatif eylemin arka planı şuydu:
Bu eylemcilerin amacı: AYASOFYA’YI dünya kamuoyu önünde tartışmaya açmaktı. Burada şunu söyleyebiliriz ki, birinci perdeyi başarı ile tamamladılar. Kendileri de gayet iyi biliyorlardı ki, zorla gelip Ayasofya’da eylem yapmaları mümkün değildi. Böyle bir girişime teşebbüs etselerdi, yüz binlerce Müslüman Türk, namaz kılmak için Ayasofya’ye akın edecekti.
Bu grubun eyleminden sonra, planlanan ikinci aşama ne?
Önce, bu konu ile ilgili bir bilgiyi sizlerle paylaşalım:
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, “İstanbul, özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir, geri sayım başlamıştır…” sözünü sizlere tekrar hatırlatalım. Yazı uzun olduğu için okuyucuları sıkmamak için kısa bir bölümünü aldım.
Yani geçmişten günümüze bu konuyu gündemde tutmak isteyenler, emellerine ulaşıncaya kadar bu konu üzerinde spekülasyonlar yapmakta kararlılar. Çeşitli odaklarca, Ayasofya meselesi hep gündemde tutulmaktadır. Bu odakların kimler olduğunu, meraklıları araştırırsa kolayca bulabilirler.
Bu ayini organize eden, örgütünün kurucusu olduğu iddia edilen Chris Spirou şunları söylemiş:
“Biz Hristiyan Ortodokslar olarak, Musevilerin ağlama duvarında, Müslümanların Mekke'de yaptıkları gibi dua etmek istiyoruz. Eğer çözüm bulunmaz ise (işin püf noktalarından biri bu söz, O.Keleş) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde çözüm bulunur. Biz savaş istemiyoruz, sakin bir şekilde dua etmeye gidiyoruz. Hiçbir hükümetin dini alanların kullanılması hakkı konusunda saptama yapamayacağını ve din adamları ile bunların giyinme tarzı hakkında tayinde bulunamayacağını” söyleyerek ayrıca konu ile ilgili olarak, “daha önceki aylarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Ayasofya'da ayin yapılması talebiyle bir mektup gönderdiği” belirtti.
Chris Spirou, Organizasyon'un merkezinin ABD olduğunu söyledi.
Tüm bu konuşmalar, başta Türk medyası olmak üzere dünya medyasında geniş bir şeklide yer aldı. Birkaç gün boyunca medyada: “geldiler, gelecekler, ayin yapacaklar, kaos olur” türünden birçok haber ve yorum yazıldı.
Daha sonra birtakım arabulucuların devreye girdiği, yapılan derin temaslar sonucunda -güya- “Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Ayasofya'da ayin yapmak isteyen Amerikalı grubu, üstü kapalı şekilde uyardığı” haberleri medyada yer aldı.
Konu ile ilgili olarak Milliyet Gazetesi’nde yer alan habere ( http://www.milliyet.com.tr/ab-den-ayasofya-da-ayin-istegine-sorumlu-davranma-cagrisi/dunya/sondakika/12.09.2010/1290326/default.htm?ref=haberici )
bir göz atalım:
Genişlemeden sorumlu AB Komisyonu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Angela Filote, “Ayasofya’da ayin talebi konusunda açıkça hüküm beyan edemeyeceklerini (işin püf noktalarından biri de bu, bu kelimeye özellikle dikkat çekmek istiyorum O.Keleş) 15 Ağustosta Sümela Manastırı’nda düzenlenen ayin ve Akdamar Kilisesi’nde pazar günü yapılacak ayin bunun yeni delilleridir” dedi.
Ve konuşmasının devamında: “Türkiye’de dini özgürlüklerin uygulanmasını ilerletmek için birçok meselenin daha çözülmesine ihtiyaç var ama bu çözümler diyalog ruhu içinde aranmalı. Bu kapsamda bu tür konular ilgili topluluklarla Türk hükümeti arasında tartışılmalı. AB Komisyonu sorumluluk ruhu içinde gerçekleştirilmesi gereken bu diyalogu destekliyor” diye konuştu.
Şimdi, buraya kadar anlattığımız yukarıdaki bilgileri analiz edelim:
1- 'Uluslararası Ayasofya Koalisyonu' organizasyonunun merkezi: ABD.
2- Bu organizasyonun başkanı olduğu söylenen, Chris Spirou, beyanatında şu kelimeyi kullandı: “Biz Ortodokslar, dua etmek istiyoruz.”
Peki ey Spirou, adama sormazlar mı: 250 kişilik grup içindeki 78 kişi neden Katolik’ti?
Bu 78 kişinin içindeki iki kişi, Vatikanda’ki Papa’nın özel kaleminin yeğenleri değil miydi, Vatikan, neden özel kalemini kullanarak sizin yanınızda yer aldı?
Ve içinizdeki 3 kişi neden Musevi (Yahudi) idi?
3-Yine bu grubun içinde, Graham E. Fuller’in bir kitabını yayınlayan yayınevinin hissedarı olan kişi, sizin aranızda ne arıyordu? Fuller’in piyasaya son çıkan kitabının adı: A World Without Islam ( İslamsız Bir Dünya).
Kitabın içeriği her ne kadar, İslamsız bir dünyanın bugünden farklı olmayacağını anlatsa da, kitabın ismi aslında onların bir özlemini dile getiriyor: İslamsız bir dünya veya İslam’ın olmadığı bir dünya.
4- “Bu organizasyonda Katoliklerin olması çok doğal” diyeceklere de şunu söylememe gerek var mı: Ortodoks Katolik yakınlaşması yani: Vatikan Papa+Ortodoks= Fener Rum Patrikhanesi…
(Papa’nın Ayasofya’yı ziyareti bir semboldü.)
5- Medyanın bizlere üflediği -büyük harflerle özellikle vurguluyorum- PROVAKATİF eylem girişimi, sıradan bir ayin eylemi değildi.
Büyük bir planın ilk aşamasıydı. Maksatları Ayasofya’yı Türk ve Dünya kamuoyunda tartışmaya açmaktı. Bu konuda da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.
6- AB Komisyonu da bu durumu tasdik etti. Açıklamasında, “durun, yapmayın, bakın Hükümetle bu iş olur, Akdamar ve Sümela nasıl oldu… Mesajı gerekli yerlere verildi.
Şimdi bu analizlerden sonra gelelim önümüzdeki günlerde sahneye konulmak istenen sinsi plana:
Birinci aşamada AYASOFYA’yı tartışmaya açmayı başaranlar şimdi; Türk Medyası’nın ve bazı tanınmış kişilerin desteklerini almaya çalışarak, başka bir tartışma açacaklar o da şu:
Ayasofya’yı, Cuma günleri Camii olarak Müslümanlara, Pazar günü de Kilise olarak Hıristiyanlara ibadete açalım…
Bu teklif karşısında başlayacak olan tartışmaları bir düşünün…
Türk kamuoyunun sesini şimdiden duyar gibiyim. “Çok güzel bir teklif, ne güzel, dini özgürlük, demokrasi, Türkiye’nin dünyaya güzel bir dersi, hayır asla olmaz, olur vs.” bu türden bir çok tartışma başlayacak.
Bu tartışmaların neticesini tahmin etmek zor değil. Böylece SUR’da bir gedik açmış olacaklar.
Bu işin ihalesini alacaklar var mıdır Türkiye’de, bilemem, bekleyip göreceğiz… Böyle tarihi bir oyuna alet olma riskini kim alır Türkiye’de?
Bu büyük bir plan. Bu büyük bir organizasyon. Önce Ayasofya’yı yarı camii yarı Kilise olarak ibadete açmak… Böylelikle Müslümanların da gururu okşanır. Hoşgörü masalları anlatılır…
Ya sonra?
2014 yılında ne olacak?
2014 yılında Uluslar arası kuruluşların baskısıyla bir taslak metin hazırlanıp şöyle denilecek: Mabetlerin ilk sahiplerine, ilk dinlerine iadesi… Bu anlaşma dayatılacak! AB Komisyonu’nca bu imzaya açılacak ve imzalattırılmaya çalışılacak!
İşte İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, "geri sayım başlamıştır," sözünün artık son saati…
Bu doğal olarak sadece Lord Curzon’un planı değildi. Bu büyük bir “Megola İdea'dır.” Tarih boyunca bu plana destek verenler ve verecekler bilinir…
Papa’nın İstanbul’da Ayasofya’da dua etmesinin bir anlamı vardır. Papa’nın 3. Bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştırma misyonunda AYASOFYA’nın, bir şekilde, Hıristiyan ibadetine açılması çok büyük anlam taşır.
Türk ve İslam dünyasının yeteri kadar hoşgörü gösterdiği açıktır. Müslümanlar, hoşgörünün sınırını iyi bilirler. Yüce Kur’an’da Allah ne buyuruyor: “Onlardan olmadıkça, onlar sizinle dost olmazlar!”
Tüm dünyada İslam’a ve İslam’i değerlere bir saldırı vardır. Onlar, hoşgörü’yü Yüce kitabımız Kur’an’ı yakan RAHİPLERE öğretsinler!
Biliyoruz ki, hoşgörü zaten İslam’ın özüdür. Bazıları, Peygamber Efendimiz’in (sav) Hudeybiye antlaşmasını örnek gösterip, İslam dünyasını pasifize ediyor ve tavizkâr bir konuma sokuyorlar. Bu doğru değildir. Çünkü: Peygamberimiz (sav) müşriklerle anlaşma yaptığı gibi CİHAD’da yapmıştır! Hoşgörüye 'eyvallah' ama tavizkârlığa 'hayır' demenin en gerekli olduğu zamandayız. Yanlış anlaşılmasın lütfen, uyanık olmak da bir cihaddır!
AB Komisyonu’nun ince mesajlarını Türk Hükümet’i iyi analiz etmelidir! Ayasofya meselesinde aldanmamalıdır! Bazıları bu meseleyi kritik bir noktaya getirip, içteki uzantılarla, bu işi, Hükümet’in üzerine yıkabilirler! “İran’dan 25 milyon dolar alındı” haberlerini unutmayalım!
Bu grup, başta İngiltere olmak üzere, AB üyesi Devlet Başkanları’na, Sarkozy’de dahil, Ayasofya ile ilgili talepleri hakkında mektuplar gönderdiklerini saklamıyorlar. Ve ilerde bu görüşme trafiğini açıklayacakları zaman, sanki Türk Hükümeti’nin Ayasofya ile ilgili gizli bir gündemi varmış gibi bir hava estirebilirler. Bu konuya dikkat etmek gerekir! Türkiye'nin bu konuda gizli bir gündemi yoktur!
Dış basında – tıpkı 25 milyon dolar haberi gibi- AYASOFYA ile ilgili bu tip haberler çıkabilir. Bunlara hazırlıklı olmak lazım.
Bütün bu nedenlerden dolayı, AYASOFYA ile ilgili, dünyaya net ve kesin bir tavır koyan bir mesaj verilmelidir!
Son olarak, Türk Milletinin kullandığı bir söz var, onu tekrar hatırlayalım: CAMİİYE LAZIM OLAN KİLİSEYE VERİLMEZ!
NOT: İnşallah yakında AYSOFYA hakkında bilinmeyenleri içeren bir yazımız olacak.
Saygılarımla...
Oktan Keleş/On Altı Yıldız
HAGİA SOPHİA
(Summary)
1- The center of the organisation, “International Hagia Sophia Coalition”, is in USA.
2- In his speech Chris Spirou, so called head minister of the organisation, used the words: “ We, as Orthodox, want to pray”
Well, it is necessity to ask to Spirou “ Why did you tell that all people here were Orthodox, even 78 out of them were Catholic?
It is interesting that, two people out of the 78, were cousions of principle clerk of the Pope in the Vatican. Why did Vatican send these two people?
And, why did three Jewish people take place in the organisation?
3- In addition, there was a person, a shareholder of publisher who published the book, A World Without Islam by Graham E. Fuller.
Even, the book explains that a world without Islam would not different from existing world, in fact, the name of the book gives mouth to their aspirations: a world without Islam.
4- It is clearly understood that closeness between Orthodox and Catholic means the Pope and Orthodox = The Ecuminical Patriarchate…
Visit of the Pope to Hagia Sophia is symbolic.
5- That Media mentioned as “ provacative action attempt” is not an ordinary ritual ceremony.
This was the first step of the big plan. Aim of them was to give voice in both Turkish and world public.We can say that they could be succesful in that sense.
6- In explanation of EU Commission, “ everything goes on way, thanks to the goverment, this end would realize, think Akdamar and Sumela, they were examples of what can be done. . The mesage understtod by to whom it concern.
After these crucial analysis, and now it is time to highlight what will happen in near future:
First step. People who can open to discuss the Hagia Sofia issue, try to take support of Turkish Media and some populer people. A new discussion voiced is:
Hagia Sofia can open to pray on Fridays for Muslims, on Sundays for Christians.
In the light of this discussion, following arguments in Turkish Media could be like that:
“ That is really good idea, compromising democracy, freedom of religion” or
“ Turkey teach the world how democracy is implemented” or
“ That issue should not be discussed, there is no way to exercise it.”
Thse kind of arguments may start and go on..
Whether people or the goverment are interested with this issue is now ambiguous, we will see later. Who in Turkey would undertake the risk of being a tool of such a historical plan?
It is a big plan, really big organisaiton.. Firstly, open Haiga Sofia for both Muslims and Christians… Therefore, it is tugged as Muslim’s hearts strings. Fairs tales on clemency are explained.
And then?
What will happen in 2014?
In 2014, there will be a draft prepared by force of international institutions, which say that “ …. To refundment of temples to first owners!” then this treatment will be imposed! EU Comission will force Turkey to sign the treatment.
As Foreign Minister of England, Lord Curzon said in 2 January 1918, the countdown starts!
This is not only a plan of Curzon, it is a big “Megola idea”. Thrpughput history people who supported and support this plan always known.
There is mean of Pope’s praying in Hagia Sofia. Opening of Hagia Sofia as Christian worship is critically important for the mision of Pope, Christanializaiton of Asia in 3rd millenium century.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle