https://www.youtube.com/watch?v=gVOnrmeTIJk
Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)
Şimdi zan ile madde ilişkisini mana ilişkisini geçtiğimiz günlerde konuşmuştuk. Bunu tekrar edelim. Şimdi bir mahiyette zan ile madde ne demek işte atom dediğimiz nedir atom Başkanım yani tarifi maddenin en küçük yapı taşı. İşte etrafında nötron, protonlar vs. onun bir şeması var biliniyor. Geçtiğimiz günde konuştuğumuz mesele şu idi. En küçük yapı parçası bu ise işte bu parçalanır mı ayrışır mı aynı zamanda da ondan daha küçük acaba bir yapı parçası var mı? İşte zerre olabilecek ya da ifade edebileceğimiz herhangi bir şey, daha da küçültebilir miyiz? Orkun’a selam olsun buradan şimdi Ankara’da. Orkun albayım ile de onunla da sabahladık yine bu konuları konuşurken. Daha da geriye gidebilir miyiz? sorusu soruldu. Yani atomunda daha ufak parçasına gideceğiz, gideceğiz, gideceğiz acaba mümkün mü? Yoksa bize böyle bir öğreti mi sunulmuş bunu tartışmıştık, konuşmuştuk. Ogün sende vardın değil mi Hayrettin abi de vardı. Çorumdan geldi sırf bu konu için. Şimdi orada bir şeyler söyledik onları tekrar edelim. Felsefi, bilimsel, hipotez, tez farketmiyor. Semra hocam sizde katkı verebilirsiniz bu manada. Maddenin boyutundan başladık en görünen kısmından geriye doğru gittik. Küçülttük, küçülktük, küçülktük atoma ulaştık. Atomu gördük. En küçük yapı taşı diye adlandırdığımız o hali gördük. Yani tabi insan beyni soruyor. Ondan daha küçük bir şey yok mu? Daha da küçük parçacıklar olduğunu söyleniyor. Onu da böldük en küçüğü ne ise adlandıramadığımız, bilmediğimiz gittik, gittik, gittik mantıken bir hiçliğe gitmemiz gerekiyor değil mi, hiçlik alemine girmemiz gerekiyor ki bazı teoriler var bu şu andaki modern bilimde maddenin, madde aleminin yani fiziki alemin devamlı sonsuza giden bir işlev olduğunu söyleyenlerde var. Yani sen ne kadar küçültürsen küçült o sonsuz şekilde madde aleminden dışarı çıkmayacak anlaşılacak şekilde söylüyorum yani bu kadar basit değil ama madde boyutundan dışarı çıkmıyorsun ama sonsuz küçültüyorsun. Fakat bir türlü bitmiyor gibi görüşler var. Yani geniş çevrelerce de ciddi anlamda irdeleniyor.Tabi bunlara karşı olanlarda var. İnsan beyni ise başka bir şey söylüyor. Yani diyoruz ki o zaman bunu biri kurgulamış, yaratıcı böyle bir şeyi hapsetmiş sonsuz şekilde ne kadar maddeyi küçültürsen küçült hiçliğe ulaşamıyorsun yokluğa ulaşamıyorsun gibi bir anlam çıkıyor. Bu yaratıcının da bir muradı yani kanunu gibi algılanada bilinir yani böyleyse. Fakat biz diyoruz ki ya mantıken düz düşünce de maddeyi küçülttün, küçülttün sonunda mikron, mikroskoplar daha da büyük cihazlar yaptın teknolojik olarak yok oldu gitti. Ondan sonra başlayan bir şey var yokluk alemi falan. Hani bir ayeti irdelemiştik. Önce ölümü yani hiçliği sonra hayatı yarattı diye bir ayet terslik varmış gibi gözüküyor hani hiçten geldik sonra hiçe gideceğiz falan gibi. Şimdi bu düşünülebilinir mi böyle.Bir de şimdi biz şunu şöyle düşünebilirmiyiz? Maddeyi küçülttük, küçülttük, küçülttük atoma ulaştık atomu da küçülttük küçülttük daha derinlemesine indik, indik, indik yok oldu her şey. Bizim orada ulaşacağımız bir şey var‘Kün’ emri teolojik anlamda bakalım. Fizik buna cevap veremiyorsa ben buna teoloji ile bir cevap vermem gerekir. Yani bir emir kipi, emir aleminden bir ses ‘Kün’, ‘Kün fe yekun’. İşte ‘Kün’‘Ol’emri. Oraya ulaştık yani madde kayboldu maddenin en ufak parçaları da gitti. Artık yokluk, yokluktan da başka bir aleme geçtik. Çünkü yoklukta bir var, yokluğu da aşıyoruz. Bilim yokluğa kadar belki geliyor yokluğu da belki varlık içerisinde sayıyoruz. Yani yoktan var edilme vs. yaratıcılık ilkesi diye bazı inançlarda yaratılış ilkesi yoktur aslında hep var olan şeyler vardır vs. Bizim ÖnTürk bilgilerinde de kısmen her şey yaratılmadı var olan üzerine bina edilen kavramlar onu konuştuk onu ileri de bir konu yapabiliriz. Ol emrine ulaştık yani Kün yaratılış bir ses. Belki‘ElestibiRabbiküm’‘Ben sizin rabbiniz değil miyim?’ sesi falan. Yani o sesi duyduk orada. Madde yok oldu, yokluk yok oldu, atomlar her şey gitti. Öyle bir noktaya geldik. Bu mümkün mü? İnancımıza göre böyle bir şey mümkün. Şimdi biz de tez yapıyoruz yani geriye gidersek diyoruz yani, bilim adamları da tez yapıyor.İşte maddenin sonsuz boyutunda ilerlemesi tabi başka kavramlarda sunuyorlar, hepsi bir modelleme. Yani katiilik arz etmeyen konular üzerinde inançtan söz edilmemesi gerektiğini kendileri söylediğine göre bizim de buna bir düşünsel bazda bir cevabımız veya düşüncemiz olması gerektiği için deklerasyonda bulunabiliriz bir beis yok değil mi bunda yani bir sorun, sıkıntı yok. Felsefi yönlü deriz, bilimsel açıklama deriz, düşüncemiz budur deriz vs. vs. Tamam emri duyduk peki oradan da geriye gittik tanrıyı mı gördük. Şimdi bu kavramlar konuşulmaya korkulduğu için özellikle İslam dünyasında çünkü cehalet diz boyu korkuyorlar dinden falan çıkarız gibisinden sanki dinin içindeler de dışarı çıkmaktan korkuyorlar bu ayrı bir konu. Sesi de duyduk.Sesin sahibini görebilir miyiz daha geriye gittik. Mantıken düşündüğünüz zaman böyle bir şey olabilir ama tabi beşeri akılda bizim seslenişimiz gibi bir beşer yok orada. Yani Bülent seslenirse şimdi sesin Bülent’in olduğunu anlarız da kapının ardında olsun içeri de Bülent’ten geldi bu ses oraya gidersek Bülent’ide görürüz önce sesini duyarız doğru mu Bülent’i görürüz. Fakat burada tabi Tanrıyı görmek ya da Tanrıyı görebilirmiyiz yani böyle beşeri şekilde tabi göremeyeceğimize göre her şeyden münezzeh diyoruz ama her şeyin içine de katıyoruz, ilmi ile her şeyi kuşatmıştır diyoruz Batındır, Zahirdir diyoruz sonra diyoruz ki zamandan, mekandan münezzehtir diyoruz. Yani burada bir tutarsızlıklar var bunları daha önce konuştuk yani çalıştaylarda anlattık. İşin orasında değiliz onları daha önce açıkladık. Yine başka notlar aldınız galiba onları açıklayacağız sonra daha devam edeceğiz yine böyle bir nargile sohbeti yapıyoruz. Fokurtusuz oldu bu sefer közler olmadığından dolayı. Peki Tanrıyı görmek veya Tanrıyı gözlemlemek mümkün mü? Mantıken olabilir diyoruz, münezzehse olamaz diyoruz. Fakat şöyle bir şey var ses, kün. Acaba Tanrı orada mı? Oradan mı sesleniyor hani geri gittik ya şimdi maddeden çıktık, manaya işte yokluk de ne dersen de oradan da çıktık. Kün emrini, Kün sesini duyduk emir kipini duyduk, emir fiiliyatını duyduk, o ana belki geldik. Tanrı indinde zamanda yoksa zamansızlık boyutuna da geldik. İşte şimdi bak virgül koyalım araya düşünüyoruz değil mi, dinsel olarak bir seyr-i süluk yapıldı değil mi işte bak şimdi geldik. Tanrı orada mı sesi orada olduğuna göre, düz mantıkla orada diyebiliriz de her yerde olduğuna göre orada bir yerde yani bir yere gitmemesi gerekiyor.Yoksa acaba Kün demiş ol sesini bir yere kaydetmiş bu madde ve mana alemine adeta bir teyibin eski usül söyleyelim cd değil de kaset bant gibi. Şimdi o kayıdıyapmış madde ve mana aleminde o sesi duyuruyor yani biz bir kayıt yaptık Bülent’ten örnek verdik. Bülent sesini kayıt yapmış ses geliyor oraya bir gidiyoruz ki teyibin içinden o ses geliyor ama ses Bülent’in sesi orada da gittik gittik sesi duyduk ama Kün’ü Tanrı yokta sesini duyduk. Kuranda sesti ya emir sesti ya vs. Şimdi bütün o şey ses ilkesi ile hareket halinde ise ol emri ile bir varlık konu çok genişte biz ufak bir yerinden tuttuk geldik. Epeyden beri konuşuyoruz değil mi Orkun rica ettiği için kayıda aldık,dostlar diyelim selam olsun hepsine. O zaman Tanrı kendini bir yerde gizlemiş zamandan, mekandan, şuur aleminden münezzeh olmuş ama sesi var. Varlık ispatı var, maddeye nüfuz etmiş, manaya nüfuz etmiş, bilincimiz ile de biz bunu algılamışız. Biz burada islami bir açıklama açısından da bir sıkıntı olmaz hani münezzeh diye. Bizde her şeye katıyoruz evet, bilgisi ile her şeyin içerisinde hem zahir, hem batın sesi kayıtlı zahirdir ve batındır anlatabildim mi Başkanım. Ama zatı başka bir şey. Bunu böyle açıklamak lazım bir kere bunu düzeltelim diye burayı açıkladım bu bizim işimiz değil de Müslümanların kafası karışık. Her yerde diyorsun zamanda,mekanda diyorsun, semavativelard diyorsun sonra zamandan mekandan münezzehtir o zaman biz zamanı yaşıyorsak mekanda yaşıyorsak burada değilse ne diye burada diyorsun. Öyle mi Ozan. Şimdi sistemlerimizi ne diye bozuyoruz biz ey Müslümanlar. Bir karar verin bu Allah nerede. Daha önce Kambaba videolarında yaptık biz biliyoruz şu anda yanımızda. Fakat hangi şekilde yanımızda. İslam alimleri bunu yüzyıllardan beri tartışmışlar. Şimdi oraya girmeyeceğim. Biz biliyoruz ki burada yani. Fakat zati ile mi burada, manası ile mi yoksa emir kipi sesiyle mi Kün emri ile Ol emri ile.İşte maddeyi böldük, geldik geldik buralara kadar ulaştık baktık ki yaratıcımız bir yere kayıt yapmış sesini sesi geliyor ama kendisinin orada olması sesinin olması veya emrinin olması tabi sesi de bu kadar küçültmeyelim hani beşeri bir şekilde düşünmeyelim onun altını çizelim şerh düşelim. Şimdi aslında bakıyorsun ki Kuranı Kerimde birkaç tane şey var zan dan bahsediyor. Zan, Zan etmek hani zannettim ki deriz ya zannediyoruz değil mi? Sen hiçbir şey zannettin mi? Muhsin abi sen?Hepimiz zannetmişizdir yani. Şimdi burada olduğumuzu zannettiğimiz şuan Balalarla beraber, Kalperenlerle beraber şuanda bir zan içerisindeyizburada olduğumuzu, bilinçlerimiz birbirine bağlı şekilde an örgüsü içerisinde zamanmekan meselesinden çıktı konu. Biz burada zaman nasıl geçiyor anlayamıyoruz bilinçlerimiz birbirine örgülü bir şekilde olduğu için muhabbet dediğimiz. Dışarıdaki adam diyor ki hala bunlar konuşuyor diyor kaç saat oldu diyor halbuki bizim için ne kadar çabuk zaman geçti ya. Biz zamanın farkında değilken o adam zamanın farklı akışında bizi gözlemleyip diyor ki, ya ne kadar konuşuyorlar arkadaş saatlerce bak zaman onun için farklı işliyor bizim için farklı işledi. Biz zamandan ve mekandanbahsederken. Şimdi konumuz bu değil. Bunu bir dolaşalım. Sen şimdi Kuranı Kerimi aç bakalım şu zan meselesi ile ilgili sen de Türkçesini hangi ayeti kerime. Enam Suresi 148. Ayet oku bakalım.
Sümeyye AKIN: Enam Suresi 148. Ayet ‘ in tettebi’ûne illâ-zzanne ve-in entum illâ taḣrusûn ‘
Olcay DEDE: "Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."
Oktan KELEŞ: Zan kelimesi orijinal olarakta geçti değil mi orada. Zanne Türkçesi ile de zan. Zan’na uyuyorsun şimdi yaratıcı böyle bir kelamda bulunmuş mu bulunmuş madem bilimsel açıdan bize 50 tane model sunuyorsunuz hatta bilmiyorum diyorsunuz hatta şu anda kesinlik arz etmiyor diyorsunuz bizde sizin bütün bilimsel modellerinizi inceledik. Burada çeşitli sunumlar yaparken de bazen astronomi sunumu Orhan’a da selam olsun bizim. Bilimsel verileri inceledik. Katii bir cevap alamıyoruz o zaman felsefeye başvuruyoruz, akla başvuruyoruz dinde bunu öğütlüyor değil mi teoloji anlamında Kurana da başvurduk şimdi. Bir daha okur musun orayı.
Olcay DEDE:" Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."
Oktan KELEŞ: Saçmalamak var zanna uyuyorsunuz kim yaratıcı böyle diyor. Şimdi dikkat edin. Maddeyi böldük böldük atoma geldik, atomu da küçülttük mü hocam işte hiçliğe geçtik yokluğa geçtik orayı geçtik künsesini duyduk tanrı orada mı yok mu artık oralara falan geldik baktık ki orada veya yok fark etmiyor hani anlattık izah ettik. Şimdi oradan bu tarafa tekrar geliyoruz. Tanrı’dan, sesten işte yokluk, hiçlik falan varlık derken atom parçası ondan sonra madde oluşuveriyor falan hatta bugünlerde işte frekans, dalga boyutları falan tartışılıyor yine. Varlık alemine yani zahir dediğimiz suret alemi, müşahade alemi dediğimiz o aleme, fizik alemine bilimsel anlamda da giriş yaptık. Bilincimiz var algımız var başka şeyler bunlar. Zamana kayıtlıyız, mekana kayıtlıyız. Şimdi acaba bu o sesten sonrasıbizim bilincimizin bu zamanı ve madde meselesi zan mı?Biz zan mı ediyoruz, hayal mi ediyoruz değil mi hayale dayalı bir şey mi yaşıyoruz ya da yaşıyoruz ki bu vesileyle yaşadığımızı falan mı zannediyoruz. Şimdi bu bir diğer ayeti kerimeyi okur musun?Ramazan sen oku.
Ramazan DEMİR: Şura Suresi 30. Ayet;‘Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir.Bununla beraberAllah yine de çoğunu affeder.’
Oktan KELEŞ: Şimdi bu ayete benzer birkaç ayet daha var.Kendi zan ettiklerinizle oluşturduğunuz bir hayat var. Yaşadığımızı zanediyoruz ve devamlı yarını umuyoruz bugünden yarını umuyoruz. Yarın bizim için zan, hayal. Yarın yaşanmadı ki daha anlanmadı ki an olarak demlenmedi ki hani dem bu demdir dem bu demdir dem bu demdir. Zan olmaktan ibaret değil mi hocam doğru mu. Yani yarın diye bir şey var mı şu an öyle bir şey iddia edebilir miyiz? Ama yarın diyeceğiz ki işimiz var gücümüz var falan filan umma. Zan ile yarını yaşıyoruz bugünden halbukiyarını daha yaşamamız mümkün değilama zan etmişiz ve kurguluyoruz şöyle olursa böyle olur hiçbir zamanda bugünden kurguladığımız yarında öyle olmamıştır. Tıpkı bugünün dünde ki kurguladığımız gibi olmayışı gibi başka bir konuda.Bu ayete de bakıyoruz şimdi yine atom parçacığına gelelim tekrar orayı düşünelim. Böldük böldük işte sonra zan kendi ellerimizle yani oluşturduğumuz nefsinizi ilah edinmeyin,helvalar gibi zanlar yapıyoruz, saçmalıyoruz bir hayat kurguluyoruz fakat bir de hayatın realitesi dediğimiz başka bir kavram var o anda o yaşanıyor veriliyor gerçekler diyoruz. Gerçekte ne kadar gerçek o da ayrı bir konu onlara girmeyeceğim. Fakat zan ile oluşturduğumuz, saçmaladığımız bir şey var ve yaratıcı da diyor ki hani tanrıyı bulamadık ya veya bulduk sesinden ya kulum senin zannın üzerineyim ben onu caiz görüyor o zannımızı.İşte bu helal zan anlatabiliyor muyum.Çünkü yetkiyi vermiş hayalde öyle ya elma dediğin zaman hemen hayal edebiliyor ya Kün dedi oldu hayalinde oldu.Kuş hayal edin ettiniz mi. Saniyede yapabiliyorsunuz değil mi zihnimizde yapabiliyoruz. Yaratıcı kün diyor oluyor ya biz de hayalimizleçünkü o kendi vasfından, kendi vasfının bazı tecelliyat güçlerinden bizlere vermiş ruhundan üfleme cihetinden şimdi o konuya girmeyelim.Yani bu seni Allah falan yapmıyor ayrı bir konu yaratabileceği konular var mesela yaratanların en güzeli Allah’tır diye bir ayeti kerime var oraya girmeyelim. Böyle bir zannı Allah kabul ediyor mu hocam kulun zannı üzerineyim.İşte anlatmayayım Musa çoban hikayesi uydurma kaydırma bir ton hikaye vardır değil mi böyle üçkağıtçılar vardır. Ama bunların hepsi menkıbe falan filan hakikati birazcık yansıtsın, ayna tutsun, mecaz mukayese edilebilsin diye söylenen şeyler tamam bunda da bir sıkıntı yok. Fakat aklında bir zannı veya hakikati olmalı ve düşüncenin, tinin,ruhun ÖnTürklerde bu var Tengiriyi nasıl hayal edersen et o değildir.Hani İbni Arabi’nin de bir şey vardır ya Allah’ı nasıl hayal edersen o değildir diye ne zan ediyorsan o değildir ama bu senin zannetmenin zannını o kabul ediyor öyle mi zannı üzerineyim diyor doğru mu. Bilgilerimiz böyle değil mi bize sunulan kandırmıyorlarsa bizi. Şimdi birçokzannımız var atom şöyledir böyledir filan değil mi hocam siz öğretmensiniz aynı zamanda baştacımıssınız. Molekülden bahsetmiştik daha önce hocam bizi hep kandırdınız varsayılan çizgiler ne o meridyenler, paraleller, başlangıç meridyeni. Varsayılan, kardeşim niye sayıyorsun yok sayıyorum. Zaman, mekan boyutlarından bahsettik de bu konu farklı konu da buralara girdik. Şimdi bu zan meselesi ayette de geçtiği gibi saçmaladığımız, kendi ellerimizle işlediğimize birazcık girelim mi?Oluşturuyoruz, oluşturuyoruz Ramazan ne diyor orada dilediğini de affeder çoğunu affeder bu saçmalıklarınızı, bu biriktirdiklerinizin çoğunu da affeder Allah’ da siliyor bu zanlarımızı, hayallerimizi.Düşünsenize hayalinin sonu nereye kadar gider uçayım, kaçayım görünmez olayım şunu yapayım bunun sonu tanrılığa falan gider hatta onu da sonlanmaya kadar gider. Allah ilebir görüşeyim bakayım kimmiş bu hayalin sonu yok. Ne demek istediğimi anlaşıldı mı burada şimdi bunları konuşmaya korkan Müslümanlar korkmayın ya imanınızdan falan olmuyorsunuz ya batı bunları konuştu yüzyıllardan beri bak belli bir seviyeye geldi. Şimdi inançsal boyuttan falan, senin inancından ne olur geç onu da mevzu bu değil şimdi dolayısı ile de bu zannın, saçmalamanın bir sonu yok yani Öyle bir hayal edersin ki kendini tanrı olarak hayal et. Bu gücü Allah sana vermiş mi vermiş doğru mu melih. Sonu var mı kendini Tanrı olarak hayal edemez misin edersin ama tanrılığı bilmediğin için onun nesini hayal edeceksin o sıkıntı.Böyle bir yaratma yapıyor ol diyor oluyor.Bu kadar kısıtlı görme işte hayvanlar yarattık başka bir şey yarat dediğin zaman elimizde ne varsa onun taklidini yapacağız, tanrılığımız o kadar.Aslan var, kaplan var, yılan var, solucan var, kuşlar, böcekler, bitki, nebat var, orman var, tabiat var, su var, nehir var, deniz var, gök var, yıldız var, güneş var,ay var.Yani bütün model önümüzde tanrılığımızda bu kadar.Onun yine bütün sırrı kadarına erişeceğiz. Bütün bunların dışında bir şey Tanrılığımız ne yapabiliriz desek hayal etsek orada hayal duruyor bak saçmalığımız kesiliyor anladık mı anlatabildim mi? Şimdi bunları anlamayan dangalak arkadaşlarımız oluyor bazen biz biliyoruz ama koymayalım diyoruz ama çok istendiği için koyuyoruz.Şimdi tamam Bu zannı da ellerimizle de bir şeyler biriktiriyoruz. Hayalimizi gerçekleştirmeye çalıştığımız anlar oluşuyor. Şimdi hayal kurduk yarın para kazanacağız şöyle yapacağız, böyle yapacağız. Nasıl kazanacağız, kimin hakkına hukukuna tecavüz edeceğiz, haramdır, helaldir falandır filandır bunlara dikkat etmeden bunları somutlaştıracağız.Şimdi para elimize bugün hayal kurduk,yanlışen ama somut bir şekilde elimize gelecek şimdi veya başka bir şey ne bileyim yani sadece madde olarak, maddiyat olarak düşünmeyelim.Başka bir madde falan, menfaat falan, makam, mevkiye geleceğiz şunu yapacağız bunu yapacağız falan somutlaştıracağız. Şimdi hayalimiz somuta doğru dönerken zanın yavaşlatılmış, bilincin yavaşlatılmış halini yaşamaya başlayacağız.Hani bardağı attık bir saniyede kırıldı ama ağır çekimde izlesek yavaş yavaş ayrışımları, tek tek o moleküllerin birbirinden ayrıldığını konuşmuştuk bunu daha önce bu birikmeye başlayacak öyle mi Ramazan. Somut haline gelecek bu böyle parçalı bir şekilde yırttık falan böyle yavaş yavaş en küçük parçaya ayıracağız falan ondan sonra bu tekrar gelecek gelecek önümüze bütün bir şekilde Somutlaşmış bir şekilde başka bir maddenin boyutuyla moleküllerin birleşmesiyle istediğimiz bir zandan bir hayalden somutlaşacak. Şimdi kendi ellerimizle bir şey biriktireceğiz saçmalık nereye getiriyor işi. Sonra bunların hoş olmadığını yaratıcı söylüyor da doğru mu ramazan senin okuduğun o ayette
Ramazan Demir: Şura 30: başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.
Oktan Keleş: bununla ilgili birçok ayette var buna benzer bunu aldık zannı aldık bir sürü ayet var sadece anlatmak istediğimiz konuya 1-2 örnek olsun diye söylüyoruz. Peki, şimdi helal zan vardı Allah diyor ki: Kendini bile nasıl zannediyorsan makbuldür diyor. Çünkü o yetiyi sana vermedim senin kodlarında yok diyor. Beni hakkıyla anlaman, görmen, müşahede etmen mümkün olmayacağı için sen bu olmayanı nasıl hayal edersen et diyor ben razıyım çünkü bunu ben sana böyle kodladım diyor. O zulüm etmez ki yapmadığını, vermediğini talep etmiyor ki. Teklif dahi etmiyor. Şimdi bu mihvalde hocam bu zanlar öyle iken aslında cehennem de bir zan olabilir mi? Başınıza gelen cehennem başına gelecekse kendi ellerinle biriktirdiğin, kendi zatının oluşturduğu, saçmaladığın şeyle yaptığın. Cehennem acaba Allah fiziken yapmış mı? Bunu da İslam alimleri hala karar veremediler. Yaratıldı, yaratılmadı, sonra yaratılacak, şu anda varda daha içine girilmedi girilecek falan. Bazıları da cehenneme gidip geliyor oradaki adamların halinden bize haber veriyor bu da tuhaf değil mi menkıbelerde. Adamın biri ölmüş sonra bir gitmiş oraya bir bakmış oradaki başka bir ölüyü görmüş sen niye böyle yapıyorsun demiş falan o da gelip anlatıyor böyle şeyler var değil mi? Zanlar bak yine zanlar ben bunları şimdi bu şekilde yaparken bilinçli yapıyorum. Zanlar anlatılıyor anlatılıyor cehennem zannı öyle kendi oluşturduğumuz bir şey değil mi? Kendi ellerimizle yaptıklarımızla güzel bir cehennem hazırlayacağız belki hani ceza yeri falan cehennem ateş falan zannediyoruz. Ateşler, orada nüanslar var ayette de daha önce işledik. Yerler ve gökler durdukça ayetlerini hatırlıyor musunuz cennetle ilgili cehennemde duracaktır. Demek yer, gök olmayınca cehennem de gidecek falan zan. Hatta affederim diyor sizin o zanlarınızı darmadağın ederim hayallerinizi de diyor çoğunu. Siz oluştururken ben o moleküllerine ayırır yok ederim yoksa acayip cehennemler oluşturacağız zan ediyoruz. Sonra başımıza gelen cehennem başımıza geldiyse ya da bizim başımız ona girdiyse biz kendimiz oluşturmuşuz gibi bir anlamda çıkar. Hayal, ütopik, ütopya sonra somutlaştırmaya çalıştığımız şeylerin tekrar terse dönül olarak döngüsel olarak taa emir kipine gelerek değil mi? Hiçlikten başlayarak tekrar bu yana gelerek oluşturduğumuz her şey cehennem. Şimdi o gün Orkun sordu o zaman cenneti de biz oluşturuyoruz. Hani bazı İslam âlimleri -alim diyenler- alim dediğim çoğu da zaten bu cennet basit işte falan cehennem pahalı böyle güya felsefe yapıyorlar. Hem felsefeye karşılar hem de böyle felsefe yaparlar hani Hristiyanların yaptığı gibi. Onlarda bir Augustinus vardır teolojilerinin babasıdır yani adam felsefecidir ki baktı ki baş edemiyorlar hemen içine alıyorlar onların şeyidir öyle yok edecekler onu. Bu papalığın taa Roma kilisesinin adedidir bizimkilerde şimdi. Hem Gazali’yi savunursun Gazali de eski felsefecidir sonra tövbekar oldu neden olduysa. Ondan sonra reddettiği şeyi konu, işte cehennem daha pahalı alkol şöyle bilmem ne şöyle öyle mi başkanım bir de sırıtarak falan. İşte cennet daha şey yok öyle bir şey kardeşim. Satın mı alıyorsun? Kendi ellerinle yaptığın bir şeyi. Cehennemi oluşturduk. Peki, cenneti dedi cenneti biz hayal edemeyiz e altından ırmaklar akan örnekler var değil mi Nihal ne anlatıyor orada. Altınlar ırmaklar akan diyor, kaplar altın gümüş filan tahtlar var filan burada da var bir sürü hikâye ya geçtik. Bir mecaz var orada düşük zihniyetinle en az geri zekalıya anlatacak şekilde anlatılmış ama o değil cennet. Altın olsa kapalı çarşı altın dolu cennet orası mı şimdi? Gidelim gezelim orayı cennet diye. Diğer şeyleri rubailerdekileri anlatmayacağım ne demek istediğimi Ömer Hayyam’ın baksınlar yani oralara girmeyeceğim. Şimdi oku sen onu. Cennet konusunu biz mi oluşturuyoruz hatırlat bunu Bülent.
Sümeyye: Şura 30: “Vemâ esâbekum min musîbetin febimâ kesebet eydîkum ve ya’fû ‘an keśîr”
Oktan Keleş: evet, musibetin yani musibet geldiği zaman değil mi söylediğim gibi bir oluşum var orada. Başınıza gelen ellerinizle ellerle. Bu eller kudret eli Allah’ın da eli Yedullah geçer ya allah’ın eli yok yani o başka bir şey zan. Peki, cenneti biz oluşturmuyoruz işte. Cennet yaratıcının ikramı. Arasındaki cehennemle fark bu. Birini biz satın alırken yine felsefe yapalım zanlarımızla, kendi ellerimizle oluştururken onu somuta çevirmeye şunu yaptığım gibi uğraşırken değil mi? Bana bir tane kağıt versene a4 kağıdı. Şimdi cenneti biz yapamıyoruz. Çünkü yaratıcını ikramı. Ne diyor yaratıcı birçok inançlarda da bu böyle. Kimse ibadetiyle cennete giremez e hani ibadetler hep ibadikum fiiliyat var değil mi? Oluşturma, faaliyet falan fizik alem, mücadele cehd, mücahide veya cehd cihat kelimesinin kökeni de o yani mücadele etmek kafa kesmek falan değil o ayrı konu savaşta değiliz şu an. Demek ki bu kadar uğraşla bunu ne yapamıyoruz? Şimdi Hz. Peygamber yalan mı söylüyor? Haşa. Demek ki biz değil. Peki bu ne? soruyorlar peki nasıl girilir oraya cehennemi biz yapıyoruz da bu iş? O diyor allah’ın lütfu keremi ikramı yani. O yüzden güzellik orada. Cennet cennet dediğin nedir ki birkaç melek, birkaç huri sen isteyene ver onları diyor ya bana seni gerek seni. Şimdi oradaki oluşturmanında Allah’ın ikramını reddetme yok. Orada da başka bir mizansen var. Yaratıcı yani eser ve eser sahibi. E hangisini seçersin? Eserin sahibini isterim ondan bir sürü yaratır. Sen o yarattığının bir tanesini isteyene ver onları, anları o anda olanları ver ver. Bana seni gerek seninle işim iş olursa istediğimi yaptım demektir ya gibi hani dostluk kurduk filan meselesi gibi şimdi bu başka bir mevzu. Şimdi mesele o zaman ne oluyor demek ki cennet ne olmuş oluyor allah’ın ikramıi yaratıcının ikramı, sürprizi gibi bir şey. Cehennem ne oluyor? Kendimiz oluşturuyoruz ve allahta diyor ki çoğunu ben yok ediyorum yani zanlarınızı, hayalinizi somuta çevirttirmiyorum. Onun için bazen diyoruz ki ya şu işimizde olmadı lanet olsun anladın mı? O yok ediyor saçmalıyoruz çünkü. Ama biz saçmaladığımızın farkında değiliz her anlamda ama o biliyor ve yok ediyor. Diyoruz ki hay aksiliğe bak ya tam böyle olacaktı hepte bana denk geliyor hep biz saçmalıyoruz demek ki bazı şeyleri. Şimdi hayalimizde tanrıyı oynayabiliriz hayalimizin sonu yok yani tanrı olmakta isteyebiliriz. Bunun şeyi yok saçmalık değil mi? Ya bir gün tanrılık dediğin şeyi, zannettiğimiz şeye ulaşan bir teknolojik bir adam olsa yine tanrı değildir. Dünyayı tek eliyle çevirse falan ben yine ona tanrı demem anlatabiliyor muyum güneşi de alsa filan derim al bir tarafına sok sen yine benim tanrım olamazsın. Benim tanrı bilincimle, Tengri bilincimle senin bu yaptıklarının alakası yok. “O da her şeye gücü yeter” her şeye gücü yeter buna senin gücün yetiyorsa o senden sonsuz defa daha güçlüdür salak. Seni gözümle görüyorum, müşahede ediyorum güneşi de görüyorum haa demek ki güneşin kaderinde böyle bir adam bunu tutabilirmiş yani. Bizim Karadenizli güneşe gideceğiz demiş nasıl gideceksinsıcak demişler akşam serinliğinde gideceğim demiş. Şimdi mesela şurada bir kağıt niye seçtim bunu bir şey oluşturuyorum bak bu da böyle şey olsun. Şöyle bir zarf şekli oldu mu mektup gibi oldu bunun içine mektup koyuyoruz değil mi? Şimdi cehennemi nasıl oluşturacağız ben bununla bir fiiliyatla uğraşıyorum doğru mu başkanım. Bir madde var bunu eğiyorum, büküyorum zamana yaydım bunu böyle uğraşıyorum bak böyle tekrar katlıyorum ediyorum filan bir mücadele yapıyorum. Şimdi bir cehd var değil mi mücadele var. Sonra çıkartıyorum bunu kurt kulağı gibi yapıyorum kurda benzetiyorum. Diyorum ki dur bakalım biraz daha mücadele edelim bakalım ne yapacağız diyorum. Sonra bunu buradan çekip alıyoruz bunu da buradan çekip alıyoruz böyle “x” yapıyorum diyorum ki çarpı bu yapma bunu falan filan. Sonra diyorum ki biraz daha mücadele edelim zannediyorum şimdi zan zan zan. Sonra bir anda bir gemi haline getiriyorum devamlı bir mücadele içerisindeyim kayık yapıyorum. Ondan sonra diyorum ki bunlara bir yelken açalım diyorum işte yelkensiz gemi mi olur rüzgarla gidecek diyorum. Sonra diyorum ki yok ya toparlayalım bunu tekrar zarf haline getirelim filan. Şimdi bir mücadele var devamlı bir mücadele içerisindeyim boş bir kağıtla uğraştık mücadele yaptık falan diyoruz. Şimdi bir şey oluşturuyorum burada. Oluşturduğum şey şu kutu. Şimdi bunun içine günahları doldur ya da işte olmayacak bütün her şeyi doldur değil mi? Cehennemi oluşturduk bak bir mekan oluşturuyorsun içine doldur doldur zannettiklerini doldur hakikaten de oluşturuyorsun, cehd ediyorsun ayete göre de. Fizik alemindeki o en atomun daha küçük zerre diyebileceğimiz veya daha başka şeyler olabilir yani felsefi açıdan da olailir, mantıkende olabilir. Dolduruyoruz dolduruyoruz dolduruyoruz… Allahtan, Allah bunu alıpta şöyle atıyor. Ya bırak bunu diyor içindekilerle beraber atıyor. Tekrar sana bir fırsat veriyor yeniden başlangıç için. Ama cennette öyle değil cenneti kendi ikram ediyor ve hayal edemeyeceğin işte püf noktası. Cehennemi hayal edebilirsin en fazla ateş. En korktuğun, derinin yanacağı falan tepki yapacağı hepimiz bir şekilde yanmışızdır. Sobada, tüpte şurada burada eski jenerasyon çok yanardık biz. Ama cenneti cennet nedir dese geçende söyledik huzurla alakalı bir kavram söyledik. Dedim ki cennete seni Allah koysa senin sevdiklerinin hiçbiri yanında olmasa orası sana cennet olur mu? Tek başına bütün cennet işte ağaçlar, ormanlar aklına ne geliyor hayal ne yapıyorsun. Şimdi tabi Semra hocamda burada tam söyleyemeyebilirsin hayalini onu anlıyorum ama. Şimdi neyse evlatların, sevdiklerin de burada Kalperen ocağında sen de cennettesin orası sana cennet olur mu? Olmaz. Ama cennette mahsun olma yoktu değil mi, korkulardan emin olma vardı doğru mu? Demek ki cennet dediğin şey huzur. Peki sevdiklerinle burada olursan burası senin cennetin olur mu? Can, cin, cenne örtülü bahçe, huzur demek ki huzur ve esenlik olan yer. Senin tininin hissettiği huzur anda huzur. Mekansal boyut ağaçlar, ormanlar bilmem neler her şey bunların bir yere kadar hayali var ondan sonrasını hayal edemiyorsun. Diyor ki yaratıcı istediğin kadar hayal et hiçbiri cennette değil ben ikram edeceğim, sen aklına hayaline gelmeyecek bir şeyin içerisinde bulunacaksın. Şimdi aklımızla hayal etmeye başlayınca işte bak sevdiklerimizden uzaklaşıyorsun saçma sapan şeyler var. Efendim cennete girecek adam da öbürü girmeyecek falan da işte öbürü öbürüne şey yapacaktı bir sürü hikaye var değil mi? Allah başka bir şey söylüyor bu hacı hoca takımı başka bir şey söylüyor tabi istisnaları tenzih ediyoruz. Kafamızda bu sefer cennet olgusu oluşuyor. Hayal kuruyoruz, onların dar anlatımlarıyla dikkat edin buna dar anlatımları bizde bir resim çizdiriyor. Cehennem direk ateş, kebapçı, urfa, adana, mangal, ızgara çevir yan tekrar duman tütsün bağrış çağrış, şiş bir yerinden giriyor öbür tarafından çıkıyor. Cehennemi zannetmek daha basit neden biliyor musun? Fiziki alemde de işte o atomlar şimdi yine öbür tarafa geldik hocam katkıda bulunur musun. Şimdi bak köz var yanıyor ha sıcak tesir ediyor bana mesela ben bunu alsam, tutsak aa ateşi avucunda tutuyor falan derler almam tabi elim yanar. Şimdi bunu hissediyoruz tesir var fiziğimize, biyolojimize değil mi hocam. Bunu zannetmek çok basit. Şimdi ısıdan çektiğimizi zannediyoruz ateş hemen tesiri gelir hani limon deriz ağzımız sulanır tesiri hemen gelir ya. Fakat cenneti hemen zannedemiyoruz bak düşünün ne demek istediğimi neden biliyor musun? Ulan şimdi ne hayal etsem deriz. Ateş hemen geliyor sana tesir ediyor. Şimdi cennet ya bu neyi hayal edelim tamam bir resim var ağaçlar, ormanlar doğa acayip güzel değil mi güzellikler, her şey varda. Ama dur bunu geliştiriyim hayal hayal… Edin hadi bakalım hayal cennet bahçeden öteye çıkmayacaksınız bir manzara şeyi. İşte yaratıcı diyor ki o değil benim ikramım var orada. O ilkel en salağınız peygamber öyle diyor ya ahmaklar cenneti doldurur diye bir hadis var öyle bir hadis var ya. E tabi onlar söylüyor biz söylemiyoruz öyle mi Bülent. Zannetmede zorlanıyoruz çünkü onun bir sınırı var dönelim gerçekliğe. İçimize, tinimize de böyle ikram olacağı için bir anda böyle sudan çıkmış balık gibi her şeyden sıyrılmış, beden yükünden işte kederden, korkudan, üzüntüden, hüzünden, kaygıdan silinmiş. İster istemez yaratıcını zikredebileceğin bir psikoloji de yok ama o haldesin. Bir anlık onu düşünün yani. Görsel bir şölen başka bir şey, hissel yaşamak başka bir şey. Ama cehennem ateş bitti bak hemen hissettik. Cennet deyince hemen algılayamıyoruz, oluşturamıyoruz. Bir de şöyle bir şey var değil mi yaratıcı dese ki hepiniz tamam kendi cennetinizi oluşturun. Ne isterseniz de onu ben size yapacağım dese. Sonsuzluğa gideriz biz ha ha bire bir şey ekleyeceğiz bunu da ekleyelim, şu da olsun, bu da olsun bitti. Varlık aleminde ne vardı hanımlar erkekler için, kadınlar ya da tersi işte ağaçlar, ormanlar, hayvanlar hoşumuza giden her şey vardı vardı modeller bitti varlık aleminde gördüğümüz. Şimdi ne? uydur. Şimdi uyduralım ya Ozan sende ne var, sen ne düşündün kardeş. Bundan alacağız, ondan alacağız ha hakkaten lan bunu da ekleyelim diyeceğiz. Bizim Karabaşta orda mesela ben cennette bu Karabaşla bizim İzmir’deki kurtu isterim yani kesin olması lazım. Şimdi dedi ki Gökhan sende ne var kardeş. Uyduracağız ya artık bizde uyduruğumuzda bitti oluşturamıyoruz bir türlü cenneti. Nesrin hanım anlatabiliyor muyum, hocam anlatabildim mi? Çünkü istiyoruz bak bir de ebedi kalacağız ya ulan ondan bundan mahrum kalmayalım ha. Ebedilik var şeytan ne demişti ebedilik ağacını sana göstereyim mi diye bizim Ademi kandırmıştı ya. Ata kazık yedi bi de biz yemeyelim falan bir sürü zanlar bak orada da zan zan zan oluşturamıyoruz cenneti. Cehennem anında oluşuyor ateş bitti kaç kurtul öyle bir şey yok. Cennet oluştur hadi dese yaratıcı tekrar uydur uydur bitti uydurukta bitti ne yapacağız. Şimdi dedi ki yeter tamam bu kadarla girelim bu sefer bir girdik ulan Ozan daha fazla uydurmuş. Tüh ulan ben bunu nasıl düşünemedim değil mi bitmiyor. Dolayısıyla biz cenneti bir türlü yaşayamıyoruz Yasin öyle mi psikolojik olarak. Demek ki zan, caiz olan zan kulumun zannı üzereyim. Bu konuştuklarımızda ona zan, o bize verdi o gücü. Müslümanlar korkuyor bu gibi konuları konuşmaktan estağfurullaaaah, haşaaaa dağlar inliyor böyle haşaaaa. Ne oluyor lan esrar, eroin mi kaçırdık ne oluyor. Yaratıcının hikmetlerini konuşmaya çalışıyoruz üstelikte biz bunu tekrar söyleyelim kendi sohbetlerimizde başka sohbet yapmıyoruz biz. Bilim, maneviyat, ilim, tarih, din, sanat bazen uygulamalı bir şeyler yapıyoruz ediyoruz resim şu bu falan. Yani kardeşim bunu da yaratıcı vermiş bize donatmış. Nesrin hanım mesela çok güzel tiyatro sergiledi burada defaatle, güzel kostümler dikiyor mesela. Kendi şeyini sergiliyor herkes bilgi, mahareti, becerisi gönlünün istediği kadarıyla hoşluğuyla bir şeyler yapıyor. İçimizde her türlü insanda var generalinden tut işçisine kadar, profesöründen doktoruna kadar. Mühendis çok zaten de hiç biri bir işe yaramıyor birkaç tanesi haricinde. Bir kere Gökhanı kesinlikle hariç tutuyorum Gökhan benim közlerimi tedarik ediyor sağolsun kardeşlerimin hepsi öyle hepsini seviyorum. Dolayısıyla demek ki bir hakikate ulaşmak için bir şeyler konuşuyoruz değil mi şu anda olduğu gibi. Konuşmazsak zan edemeyiz, zan edemezsek O’nun kabulüne eremeyiz. Çünkü ne zannedersen kabulümdür diyor. İster adına tanrı de, ister Tengri de, ister Allah de ister başka bir şey söyle ulaşamazsın. Ulaşamayınca böyle hımbıl hımbıl kalırsın ne an’ı yaşarsın, toplum içerisinde beşeriyet sıkıntıların, depresyonların oluşur. Dertlerini bile paylaşacak bir başka hücreli canlı bulamazsın bırak tinsel varlığı bile doğru mu Nesrin hanım. Lafa gelince sosyal varlığız falan böyle konuşurlar ya büyük büyük laflarla. Şimdi dolayısıyla da ben cennete gitsem yani çok zannetmiyorum ama şimdi zannetmiyorum ya zannetmek ve etmemek bize verilmiş bir şey değil mi. Gitsem hakikaten hepinizi isterim ya biriniz eksik olsanız. Bu arada burada kızdığım insanlar dahil olmakla beraber yani bazen işte olur. Ya derim olur mu ya dünyada bir renkti ya onsuz olur mu ya. En çok huzur bulduğum yerinde kopyasını isterim ya. Burası çöp bile değildir belki o aleme göre ama ya derim ki yaratıcıya uyduruklarımdan birisi diyeyim. Ya şu Kalperen ocağını Kambala gibi balaların hepsi olacak şu ağacımı mağacımı aynen hepsini istiyorum ha. Ya da bundan sonra nerede oluruz bilmiyorum yani mekan olarak Allah nereyi nasip eder bilmiyoruz. Çok büyüdük, sığmıyoruz çoğu yerlere çok şükür ama gönüllere sığıyoruz diye düşünüyorum. Derim ki yarabbi ya bunu istiyorum ben ya tamam buralar çok güzel ara sıra orayı bir görüyüm ya gireriz hep beraber toplanır yine nargileleri yakarız. Cennet değil mi her istediğimizde olmuyor muydu? Şeytanda bize ateş getirsin anasını satıyım. Sizi seviyorum Allah’a emanet olun.
Not: Videoyu yayına hazırlayan Fatih Erdoğan'a, konuşmayı deşifre eden Fatih Yıldız ve Kazım Kubilay'a teşekkür ederiz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle