En Sıcak Konular

Oktan Keleş



Oktan Keleş
13 Eylül 2020

Kambala-7 (İlk Defa Açıklanan Maden Sırrı)




 https://www.youtube.com/watch?v=BDEviyhTzYc

 

 

 Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)  


Kambala’ dan Selamlar.      

Yüce Türk Milleti’ni ve Yüce Türk Budunu’nu Balaları en kalbi duygularımla selamlıyorum.      

Bir Kambala videosunda daha beraberiz. Bundan önce dağda tabiatta çektiğimiz Kambaba videoları da ayrıca devam edecektir. Evet Kambala videosunun formatı bellidir. Sizlerden gelen yoğun istek üzerine zaman zaman çekeceğimizi ifade etmiştik. Öncelikle ses problemi ile ilgili bir cümle sarfedeyim. Bu görmüş olduğunuz metal ve mikrofondan burada çok var. Ses probleminin bizimle bir alakası yok kıymetli izleyenler. Ancak yüklendiği zaman videolarda bir haller oluyor, özellikle de Kambala başlığı ile yüklenince. Bu sorunu çözeceğimizi zannediyorum ve ayrıca yazıya döküldüğü içinde ayrıca en üst seviyede ki ses tonajıyla da aslında dinleyenler dinliyor. Bilgi edinmek isteyenler en azından kulaklıklarıyla dinleyebilirler. 

   

Kıymetli Balalar, Kıymetli izleyenler    

     

Malum 7 ay önce çekmiş olduğumuz pandemi videoları Corona, Covid-19 videoları eğer tekrar irdelenecek olursa aynı çizgideyim, aynı laflarımın altını çiziyorum. Bu corona virüsü insan yapımı, laboratuvar üretimi ve söylemiştim 2022’ye kadar dışarı çıkamayacaksınız, şuranıza buranıza çip takılacak vs. diyenler vardı. Şimdi kendileri Doğu Akdeniz uzmanı falan oldu televizyonlarda, medyalarda. Kıymetli izleyenler, tatillerde sahiller dolup taşacak demiştim ve nitekim hepsi oldu. Bende Ege’ de çeşitli yerlerde birazcık gezme imkanıbuldum ve oradaki bütün enstantaneyi ve olduğu gibi resmi gördüm. Doldu ve taştı. Aynı zamanda evlerinizden çıktınız korku salanların söyledikleri gibi birşeyler olmadı. Bir virüs var baştan beri söylüyoruz. Fakat bu virüsün öldürücülüğü ve tedavisi konusunda özellikle vurguladığım ilk baştaki videolarda ne söylüyorsam aynısını söylüyorum. Biliyorsunuz korku pompalayanlar evlerden dışarı çıkılmayacak 2022’ye kadar unutun her şey dijital olacak ve evlerinizde kapanıp kalacaksınız, milyonlarca ölüm olacak vs. deniyordu. Çok çeşitli programlarda bilinçli şekilde veya bilinçsiz şekilde korku pompalandı Türk Budununa. Evet, nitekim şu anda yaşamış olduğumuz konjonktürdegördüğümüz gibi herkes yine dışarıda fakat bir corona virüsü var devletin telkinlerine ve uyarılarına uymamız gerekiyor. Ancak daha öncede söyledim çok filmler çekilecek bu corona üçkâğıdının üzerine. Corona artık öldürücülüğü 16 defa büyük mutasyon, yüzlerce  defada küçük mutasyon geçirdiğini ki bunu 7 ay önceki videolarda söylemiştim ve bugün uzmanlar ve Dünya Sağlık Örgütü dahi bunu söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün sahtekârlığına bir dikkat edin. Geçtiğimiz günlerde başkanı yine bir açıklama yaptı. Dünyada pik yaptı ve aşağı doğru iniyor özellikle Amerika da dendi. Fakat Hindistan’ı işaret ediyor. 1 milyar 400 milyon yani 1.4 milyar insanı barındıran hijyen ve pislik had safhada olan hijyeni olmayan, mikrobun, virüsün yaşam koşulları ve birazda inancından kaynaklanan insan nüfusunun yoğun olduğu bir Asya ülkesi olan Hindistan’ da sadece bu yüzde 80’lere vardığını orada aşağı inmediğini söylüyor. Ölümcül ölümcül ölümcül… Virüse dikkat edelim. İroni falan yapmayacağım. Gerçekten bu 7 ay önceki gibi Dünya felakete gidecek, 500 milyona inecek, şöyle olacak böyle olacak diyenlere özellikle tekrar bir göz atmanızı istirham ediyorum. Neden Çünkü bu budunu korkutmak ve Küreselcilerin Yeni Dünya Düzeni Sistemine yavaş yavaş alıştırmak için medyalarda boy gösterdiler. Falan raporu okuyoruz, filan raporu okuyoruz. 20 sene önce yazdığımız kitaplarda televizyon programlarında söylediklerimizi tekrar edip durdular vs. vs. Fakat tabiki saptırarak ve korkutarak. Kıymetli Balalar, 1 milyar 400 milyon olan Birleşmiş Milletler nüfus sayımına göre ki, ülkeler zaman zaman Birleşmiş Milletlere ve nüfus oranını ayarlayan kurumlara nüfusunu deklare ederler. Pandemi öncesi 1 milyar 400 küsur küsuratını söylemiyoruz olan Hindistan’ da gerçekten öldürücü bir virüs olmuş olsaydı 7 ay sonra dünya raporlarına 42 milyon nüfus arttığını söyleyen bir Hindistan olur muydu? Yani 100 milyonlara falan inmesi lazımdı değil mi? 1.5 milyar Hindistan’ın ve diğer ülkelerde aynı şekilde bunu takip ediyor. Çin’ de zaten bu tamamen kontrol altına alındığı için normal hayata çoktan dönüldü. İtalya’da bir şehirde maske takmak yasaklandı. Yine dünyanın birkaç ülkesinde coronadan bahsetmek suç oldu. Çünkü ekonomiler çöküyor. Çöküyor ve ilk videolarda söylemiş olduğum şey tekrar istirham ederek dikkatinizi çekmek istiyorum.’Corona artık bir korku aracı olacak!’ demiştim. Nasıl? Ekonomisi kötü olan ülkelerde herhangi bir ekonomik bunalımdan dolayı kalkışma olmaması, mevcut otoriteye başkaldırmaması için devamlı medyasından korku pompalanıp ve bu manada insanları bir şekilde içeri tıkmak veya ekonomiyi bir manada asimile ederek corona üzerinden bu pandemi üzerinden insanları yönetmek aracı olacak demiştim. Şu anda dünyada 2. 3. Dünya ülkelerine dikkat edelim ve özellikle söylenen, konuşulan medyalarında ki sosyal ağlarını bırakın medyalarında ki haberlere lütfen erişin hepsi gözümüzün önünde. Zaten böyle tehlikeli bir corona virüsü olmuş olsaydı ki evet tetikleyici, kronik hastalara ölümcül olan bir virüsten bahsediyoruz, fakat ben baştan beri söylüyorum bir grip virüsü olarak görüyorum bunu. Çünkü neden aklı vermiş Yaratıcı kardeşim dolayısı ile Ege sahillerini gördük bu Muğla Fethiye’de, İzmir Çeşme’de, Alaçatı da saymayacağım insanlar iç içeydi gördüm, gözlerimle gördüm ve binlerce kişide gördü. Çeşmenin 2 milyon nüfusu arttı. Evet dolayısıyla da bu insanlara corona bir şey yapmadı fakat İstanbul’ da bazı şehirlerde işte sıkı önlemlerle vs. değil mi fazla irdelemeyeceğim. Şimdi oradan tatilden dönen tatilciler burada insanları uyaracaklar. Maskeni tak, şöyle yap, böyle yap diye değil mi.  Orada gördük kolluk kuvvetlerimizin de anonslarını duydum. Fakat hiçbir müdahale yoktu neden turizm bölgesi olduğu için ve hala öyle devam ediyor. Anons yapılıyor fakat müdahale yok. Evet bundan sonra olur niye turizm sezonu geçti. Bir başka mesele de, gerçekten öldürücü olsaydı aklımızla alay mı ediyorsunuz veya öyleyse daha da kötü değil mi diye sorar insan beyni. Sayın Cumhurbaşkanı Giresun’daki sel felaketinden sonra insanlar toplandı küçük bir miting yaptı. Gerçekten öldürücü olsaydı böyle bir toparlanmaya birazcık düşünün bakın tekrar altını çiziyorum ironi veya eleştiri olsun diye söylemiyorum. Sadece kıstasları getiriyorum Hindistan örneğindeki gibi diğer ülkeleri saymıyorum. Gerçekten ölümcül olsaydı böyle mitingler olur muydu? 350 bin kişinin Ayasofya açılışı veya şu, bu, falan filanlara girmeyeceğim. 1500 kişilik nikah salonunda, nikah açık alanda o tür düğün yapılan yerde mevcut iktidar partisinin milletvekili düğün yapıyor, yemekli düğün yapıyor ve medyaya bunu yayınlıyor, aynı gün yöneticiler diyor ki düğünleri biraz kısalım. Aklımızla alay mı ediliyor Kıymetli Budun! Yani düğün yapacaksanız 1500 kişiden aşağı yapmayın mikrop yoksa şaşırmıyor, inek size hücum mu ediyor denilmek istiyor bu bilim böylemi işliyor tıp. Yani 100 kişi, 200 kişi, 300 kişi ile yapılan düğün toplu etkinliklere virüs saldırıyor ama 1500 kişiden korkuyor herhalde değil mi?  gibi sorular sorulamaz mı ve bu uygulamalar lütfen! Ayakta yolcu almayın güzel bu dakikadan sonra mevcut hükümette daha samimi olmak zorunda. Bilim Kurulu’nu söylemiştim ilk videolarda, Kambala videolarında deprem profesörlerine dönecek demiştim oldu mu artık kimse dinlemiyor. Kendileri de birçok deklarasyonda bulundu değil mi biz tavsiye ederiz olaylara çok müdahale etmiyoruz dendi ki Sağlık Bakanının da bir iki defa istifaya yeltendiği Ankara kulislerinden geliyor kulaklarımıza, medyada konuşuluyor yani özel bir bilgi değil. Bizler vatandaş olarak şöyle bir baktığımız için ben projektör tutmaya çalışıyorum meselelere. Gerçekten öldürücü olsaydı şu anda dünya nüfusunun yarısı gitmeyecek miydi? Bu tatiller, bu açılımlar yani 2. 3. Dünya ülkelerinde genellikle vatandaş suçlanır neden? Maske takmadın da, sosyal mesafeye uymadın da falanda filanda değil mi. Sosyal devlet madem öyle herkesi al içeri yiyeceğini, içeceğini, doğalgazını, elektrik, su faturasını öde ve okul masraflarını ki yüz yüze eğitim de şu anda kademeli olarak açılıyor ki doğru yapılıyor onu da söyleyeyim. Bugüne kadar o deprem profesörlerinin magazinel duruma düşmesi gibi Bilim Kurulu üyeleri saygın kişiler yanlış anlaşılmasın ben jeoloji profesörlerini eleştirmiyorum ama medya onları öyle bir pozisyona getirmişti ki bir müddet sonra insanlar bu meseleye farklı bakacak demiştim öyle de oldu değil mi. Birçok kişi diyor ki ben coronaya inanmıyorum. Hayır corona virüsü var sadece ben şahsen coronanın ki 7 8 ay önce birkaç örnek gösterdim yüzlerce örnek var. Öldürücülüğü abartıldığı gibi değil olduğunu ve korku pompalayanların yalan söylediğini abarttıklarını söylemiştim bütün videolarda ve zamanı geldiği gün siz cevap verin demiştim. Görüyorum bazen videolarda, televizyon programlarının altlarında evet eleştirmeye başlamışsınız. Çünkü Türkiye’de bir tek acizane bendeniz bu coronadan Korkmayın Yüce Türk Budunu anlatıldığı gibi değil demiştim. Daha sonra ağız değiştirecekler ve ağız değiştirdiler ki ona da video çektik bakın değiştirmeye başladılar. Şimdi de istiyorlar ki 2. 3. 5. Dalga falan pik yapsın, kaotik bir ortam çıksın tekrar bunlar televizyonlara şu anda coronadan bahsetmeyenler tekrar turizm mevsimi kapandıktan sonra Azrail 52li sayılara falan çıktı ülkemizde değil mi 13- 14 lere inmişti. 13-14-15-22-23 birden 50 değil mi. Turizm sezonu kapandı pik matematiksel sayısının tersine işlemeye başladı. Buradan görüyoruz ki yine corona bir korkutma aracı halinde olacaktır. Gelişmiş bir ülke sosyal devlet anlayışında tabiki işteHıfzıssıhha kanunları, tıbbi önlemler alınmalıdır ama vatandaşlarında, Yüce Türk Milletinin de sosyal refahı özellikle ekonomik durumu da göz önüne alınarak yapılmalıdır. Öyle olacağına da inanıyorum öyle olmalı. İnsanları tekrar içeri kapatacaksanız bu olaydan sebep, insanların bütün ekonomik mağduriyetini gidermek zorundasınız yöneticiler olarak. Bakın şimdi istiyorlar ki işte bir yerlerde bir şeyler olsun da tekrar corona gündeme gelsin pompalıyorlar. Yurt dışından birçok kişiyle görüşüyoruz diyorlar ki Türkiye’ deki televizyonda anlatıldığı gibi bir durum bizde yok. İnanıyorum ki birçok kişinin akrabası yurtdışında vardır, onlarda konuşuyordur. Artık coronanın şu andan itibaren yani pandemi başlayıp ta bugüne kadar gelen konsept içerisinde, bu sistemin içerisinde sunulan tepsideki malzeme için söylüyorum inandırıcılığı kalmadı. Ya daha ciddi bir tepside, daha ciddi bir pakette sunun ciddiye alsın millet Çünkü burada milletinde kendini rehavete kaptırması iyi bir şey değildir. Kronik hastalığı olan birçok kişi var. İşçileri serbest bıraktınız ağır sanayi işçilerine diğerlerini tıktınız. 18 yaşından küçükleri bir müddet dediniz ki onlar içeri de kalacak 19 yaşındakiler çalışmaya devam etti. 65 yaşındaki yaşlılarımı korumak adına güzel bir şeydi. O çocuk çalışıyor eve gelip dedesine bulaştırdı bunun mantığı ne? Bu tabi sadece ülkemizde değil dünya ölçeğinde böyle. Pozitif çıkan coronalılar kaçıyor onlara da polis müdahale ediyor onların kanunlarınca vs. falan fakat burada artık dünya insanlığı coronayı ciddiye almıyor. Bakın İspanya da geçen bir kadını polis sürükleyerek götürdü. Coronaya inanmıyorum ben dedi istatistik ve anket yapmışlar. Corona virüsü var mı var tekrar altını çiziyorum. Bir sürü doktor arkadaşlarımız var bu konunun uzmanı var. Fakat bu virüs laboratuvar üretimi baştan beri söylediğim gibi ve çıkacağını da söylemiştim çıkacak göreceksiniz. İlk videolara bakın ne demişsek aynısı söylüyorum. Ancak tabiki devletimizde bu konuda aslında duyarlı oldu. Fakat Dünya Sağlık Örgütü’nün çelişkili yönlendirmeleri bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok yanıltmaya sebep oldu. Birileri de istiyor ki muhalif olan bir kısım var bu işe siyasete girmeyeceğim onlar da diyor ki coronadan dolayı şöyle olsun da hükümet şöyle, ya hükümet meselesi değil, Türkiye meselesi, insanlık meselesi. Ne istiyorsunuz. Birinci videoda da sormuştum, ikincisinde de sormuştum öbürlerinde de ne istiyorsunuz bu milletin hercümerç içerisinde, kaos içerisinde hastalanıp gitmesini mi bundan bir şeyler ülkenin karışmasını mı.Buna asla Türk Budunu müsaade etmeyecektir. Yüce Türk Devleti de dimdik ayaktadır. Doğu Akdeniz de, Kafkaslar da, Irak’ın Kuzeyinde, Balkanlar da işte ülke ülke saymaya gerek yok Suriye’de, Libya’da vs. birçok yerde. Mehmetçiğimiz kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri bayrak göstermektedir. Alçak Fransa ve Yunanistan kale almıyoruz neden bir yazımda da söyledim. Bize devlet görev versin 10 bin Bala ile 10 bin Alp ile Yunanistan’ı 3 günde alırız, 1 gün bize müsaade etsin orada biraz işlerimiz olur demiştim. Avcılar Derneği Başkanlığına bağlı Türkiye federasyonundaki avcılarımız sadece Yunanistan’ı 2 günde alır bırakın Türk Silahlı Kuvvetlerini yormayı. Diğer Fransa ve Batı emperyal ülkeler her zaman ki gibi vahşetinizi, pisliğinizi kusuyorsunuz, alçaklığınızı kusuyorsunuz ama artık Türk Milleti, Türk Budunu da uyanmıştır. İçeriden ve dışarıdan pompalanan Türkiye’nin mevcut konjonktürünü, birlik beraberliğini bozmak için yapılan siyasetlere ben siyaset demiyorum Hainlik diyorum. Şu anda dar bir yoldan giderken dünya ve ülkemiz, sosyal devlet anlayışını her zaman eleştiriyorum onu ayrı tutuyorum geçtiğimiz videolarda da sert eleştirdim. Ancak devlet meselesi başka bir şeydir, Yüce Türk Devletinin meselesi başka bir şeydir. ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruat’ diyen bir Atamız var değil mi buna sahip çıkmamız gerekir. Baştan da söyledim çare Atatürk. Yine söylüyorum dindarlara, Atatürkçülere, bilmem necilere falan. Bu milletin kurtuluş reçetesi Atatürk’ tür. Geçtiğimiz günlerde işte mevcut tarikatlar, yüzlerce program yaptık televizyonlarda tarikatlar kapansın şöyle olsun, böyle olsun diye eleştirildik hala eleştiriliyoruz. Efendim şu ahlaksızlık oldu, sapkınlık oldu. İnsanın olduğu her yerde olur evet.  Ancak bunların meselesi bakınCübbeli Ahmet benim şifa ayetlerinde birçok televizyonda birbirimizle atıştık bana laf yetiştirdi, Sayın Zeybek’ e laf yetiştirdi falan ama daha sonra İsmail Saymaz ile yaptığı programda hepsinden özür diledi, bu kitapları yazmamam lazımdı, hata yaptım dedi onun için bizim için mesele kapandı. Tabi şahsımıza söylediği siz şiasınız şusunuz busunuz meseleleri ayrı mesele. Ancak bizim derdimiz şuydu. Şimdi o da Atatürk’ e sığındı. Geçen Ahmet Hakan’ın programında tamamen tarikatları suçluyor, işte dini grupları suçluyor falan gerçekten bizim noktamıza gelmiş.Ancak Atatürk ile ilgili konuda bakın dikkat ediniz bu sapkınlıklar falan niye ayırıyorum. Kıymetli Budun devletimizin ve milletimizin bir konuda uyanık olması gerekir. Mesele sadece sapkınlıklar gayri ahlaki şeyler değil ki. Bu tarikatlar ve bu gibi yapılar tarikatlar, cemaatler istisnaları tenzih ederim.İstisnalar hangisi diyeceksiniz. İstisnalar Türkmen Tasavvufunu uygulayanlardır. Kimdir onlar Hoca Ahmet Yesevi, Hünkar Hacı Bektaşi Veli ekolünden gelenlerdir. Onların devletle bir alıp vermediği yoktur. Ruhani olarak, uhrevi olarak bu işlerle uğraşanlardır. Kurumsal olarak Holding açanlar, dernekler tüzüğü adı altında birçok yayını olan, televizyonu olan ihalelere giren, uhrevilikle alakalı olmayan, seküler hayatla alakası olan tarikatlardan bahsediyoruz. Asıl tehlike şudur. Cübbeli Ahmet de ne dedi kendi dedi cemaatimden İsmail Ağa’dan da tepki aldım dedi. Hangi konuda Atatürk meselesinde. Atatürk’e dedi bende dedi övgüler sundum mealinde yani ona kötü söz söylemeyin, şöyle yapmayın böyle yapmayın. Bakın kendini ele veriyor kendi tarikatını cemaatini de şikayet etmiş oluyor. anlatmak istediği şey bu. Bu tarikatlar gayri ahlakiyetin de dışında devletin temeline, Atatürk’e kurucu ata ve babalarına karşı bir dinamit zihniyetinde adam yetiştiriyorlar. Gidin bunların içerisine bakın bakalım Atatürk için ne söylüyorlar...Türklükle ilgili ne söylüyorlar? Mevcut sistemle, koşullarla ilgili ne söylüyorlar? Sosyal Devlet anlayışını yanlışlardan falan bahsetmiyorum. Birçok konuyu eleştiriyoruz biz ama Devlet demek başka bir şeydir. Bunların maksadı nedir bir de Kuran-ı Kerim’den ayet getirip “Seccademi serdiğim yer vatanımdır” diyorlar. Oysaki vatan kutsaldır. Milli tarikatlar, nerde bunlar? Milli tarikat Atatürk’e laf söyler mi? Gidin bunların içerisine “ İşte Cübbeli Ahmet Atatürk’e sığındı, o da doğru yolu ‘inşallah takiye değildir’ buldu diye düşünüyorum. Onun için onu şu anda konu etmeyeceğiz. Eleştirmeyeceğim, tarikatları da...Yüzlerce makale, televizyon programı yaptık. Bunların asıl problemi bu tarikatlara giren genç zihinlere Atatürk düşmanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti düşmanlığı aşılanmaktadır. Sonra da yerli ve milliymiş, efendim bunlar sosyolojik vakaymış eee? Sosyolojik vaka da, Devlet kendi nizamının altına dinamit koyacak bir zihniyet bir bataklıktan bahsediyoruz. Bunlara karşı bir an önce tedbir alması elzemdir diye düşünüyoruz. Neden? Vatandaşlık hakkımız için. Yüce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için. Adamların derdi uhreviyetlik değil ki, sabahtan akşama kadar Atatürk’e laf söyleyecekler, takiye yapacaklar, Devlet şöyle, Devlet böyle...İşte şu kafirler şunlar şu kafirler bunlar. Bir üretim mi yapıyorlar, uçak mı üretiyorlar bunlar? Türkiye ekonomisine, Türkiye insanlığına bırakın Dünya insanlığını falan ne katkıda bulunmuşlar? Holdingleri şunları bunları var dedik hastaneleri vs. falan falan falan...Herkes biliyor. Ne üretiyorlar? Kaldı ki o hastanelerde de kendi dervişlerini, sofilerini, binlerce mağdur var. Bedava bakmıyorlar, bunları ben medyadan öğreniyorum. Ne üretiyorlar, uzay mekiği mi yapıyorlar? Bu milyonlarca, milyarlarca dolar sermayeleriyle. Sabahtan akşama kadar yüce Türk Devleti’ne laf söyle, efendim Atatürk şöyleymiş, Atatürk böyleymiş, silah arkadaşları şöyleymiş. Efendim bir tane namussuz vardı Yunan galip gelsin diyen bir namussuz. Değil mi? Bunların hepsi bunu üretiyor, bu zihinleri zehirliyor. Yoksa gayri ahlakilik insanoğlu her yerde mevcuttur. Tabi ki insan iddiasından vurulur. Ayrı konu. Bu konuyu da böyle es geçiyorum. Hakkaniyetle gerçek samimi dindarlar ve müminlere haşa ki sözümüz olmaz. Yeryüzü sizin mescidinizdir ayeti itibariyle. Evet nereye giderseniz gidin eee namaz kılacaksın. Git bakiyim Fransa şimdi sana namaz kıldırıyor mu? Cami yaptırıyor mu? İtalya’sı, İngiltere’si,  Hollanda’sı, Belçika’sı, Yunanistan’ı şusu busu. Oralar da yeryüzünün bir parçası değil mi? Türk vatanı kutsaldır. Türk Devleti kutsaldır. Yirmi beş otuz senedir söylediğim meseleler bunlar televizyonlarda, yazılarımda, konferanslarda. Tabi tepki de alıyoruz dindarlardan, niye? “Neresi kutsaldır Kuran’da yeri mi var?” diyenler var. Arapları gördünüz, ilk günden beri eleştirdiğim Araplar. Şimdi dördüncü Arap ülkesi İsrail’le anlaşma yaptı. Bakıyorum İslamcı basına benden fazla tepki gösteriyorlar. Ben yıllardan beridir gösteriyordum, gazetelerde vs. televizyonlarda söylediğimiz zaman bu alçak namussuzları “Romantik ümmetçiliği bırakın, Türk Birliği’ne dönün” dediğimiz zaman “Irkçı, faşist, din düşmanı” ilan ediliyorduk. Şimdi bakıyorum ki maşallah Araplar’a, tabi bir de altını çizelim Şimdi Arap halkından falan bahsetmiyoruz. Defaatle anlattım değil mi? Neler sayıp sövüyorlar. Gerçekleri düşünün.   

Şimdi Corona meselesine gelelim. Kapatacağım. Bilinç kıyametinden bahsetmiştim yıllar önce. Televizyonlarda da çok anlattım kitaplarımda da var. Bilinç kıyameti, şu anda işte kaotik bir dönem. 2021 yılında ilk başladığımız günden itibaren yalnız bu sonbahar sıkıntılı, Corona  için değil şimdi burada biraz notlar aldım onlarla ilgili bilgiler de vereceğim. Bilinçleri karıştırdılar, insanları korkuttular. Ekonomik yönden çöken ve çökmekte olan ülkelerin psikolojisini bozdular toplumunun. Ve toplum değerlerini bozdular. Sonbahardaki durum ne olacak? Gerçekten gripler olacak diğer hastalıklar olacak, hastaneler dolup taşacak, herkes kendini Covid falan zannedecek değil mi? Bunun üzerine de bir senaryo yazılıp “Hastanelerimiz dolup taşıyor” vs. Falan bu korku aracı devam ettirilecek. Zaten pandemi süreci içinde de kronik hastalığı olanlar da korkudan ameliyat olacaklar da şunlar bunlar ertelediler hastaneye gitmediler şimdi hastanelerde yoğunluk olan denilen kısımlar bunlar. Birden hücum ettiler baktılar ki Corona’dan bi cacık olmuyor. Yahu öbür hastalıklarımızdan gideceğiz.

Evet. 2021 yılından itibaren Dünya’da bir karışık bir dönem ama kötü anlamda düşünmeyin taşların yerli yerine oturtulmaya çalışıldığı ekonomilerin Dünya bazında bir dönem olacak ve küreselciler bu işi beceremediler yenildiler. Corona numarası tutmadı. En az üç beş sene kendilerini toparlayamazlar. İşte bu dönem zarfında tekrar ulus devletler ekonomilerini ve Dünya sistemine göre ayarlamalar yaparak tabi bu arada yine dünyada felaketler şunlar bunlar felaket dediğim işte tabiat felaketlerinden bahsediyorum depremler terör olayları şunlar bunlar olacaktır. Geçmişte ne olduysa. Elon Musk çocuğunun ismini unutmuş geçen medyada vardı. Çok zekiydi ya bu geri zekalı. İşte “İnsan beynine çip takılacak, bilgisayarla iletişim” onu anlatacağım, yirmi sene önce yazdığımız kitaplarda var bu yaa resmini bile Kulbak Bilge’de çizmiştim. Öyle bir adam. Bu bildiğiniz çip falan takma değil, bakın kimseye çip falan takılmadı. Ekim ayında falan da yüzlerce aşı denemesi var zaten bunun aşısı da mevcut. Şimdi ilaç sektöründe de gizli örtülü bir kavga dövüş var ki bundan milyonlarca milyarlarca dolar kazanacaklar ilk videoda söylemiştim Corona’nın yan sanayi maskeler, aşılar, ilaçlar falan sürülecekti ki Ekim ayında bunları göreceksiniz. Ekim-Kasım bu sene ülkeler yarışacak “Benim aşımı al eyy gel vatandaş, benim aşım daha iyi, bir aşı alana bir tane daha veriyorum. Aspirin veriyorum.” belki diyecekler falan. İroni, şaka yapıyorum ama gerçekten böyle olacak medyalarda göreceksiniz yüce Türk Budunu. 

Evet. Birçok da soru gelmiş ama ben bilinç kıyametini söyleyeyim. İşte Bilinç kıyametini yaşıyoruz. Söylediğim şey buydu. Onun için bir aydınlanma, bilinç devrimi yapmadıktan sonra Türk örf ve geleneğine töresine dönmedikten sonra toplumun ayrıştırılarak bu denemelerle, bu gibi dünya sosyal deneyleriyle, birçok ülkeyi kobay olarak psikolojilerini görmeleriyle dünya bu duruma geldi. Bak geçtiğimiz günlerde bir tane müftü. Şimdi söylemeyeceğim nerede olduğunu. Kendi gözlüğü var, üzerine kaynak gözlüğü takmış, üzerine siperlik, ağzında maske, elde eldivenler, bir de kolluk takmış. Yanına gelen cami cemaatını kovalıyor. “Deli misin sen bee? Tedbir alsana.” falan. Bu söylediğim roman hikaye değil. O adam yaşıyor vee “Deli misin be sen? Tedbir alsana.” diyen adamın haline bak. Uzaylılara dönmüş, uzaylılar bile görse dalga geçecek pozisyona gelmiş hani iman, hani cennet falan filan? Tedbir falan değil mi? Müftülük görevindeyken o pozisyonda yanına biri gelse gözünün üzerinde  kaynak gözlüğü ağzında maske elinde eldivenler buraya kadar kolluk, deli bu bunu tımarhaneye atın diyecek adam. Yaratıcı şimdi onu bu pozisyona sokmuş. Korkudan. Niçin bu örnekleri veriyorum? Toplumumuzda dolu. İnsanlar korkuyor, evhamlı bir halk oluştu. Şimdi insanlar birbirine gidip gelmiyor, töreden onun için bahsediyorum değerlerimizden. Neden? Ya ben giderim de hasta olur bu benden bilir bunu şimdi Corona’yı, o da diyor ki benden bilir. Ooo falan falan falan. Değil mi? Yüce Türk Budun’u tedbirini alacak. Karşımızda bir virüs var. Daha önce de söyledik. Bu arada da böyle bir virüs yok diyen ahmaklar da, lütfen topluma bence bilinçli pompalanıyor olabilir bu. Fakat abartıldığı gibi olmadığını da çok büyük böyle aman kaotik olmadığını da gördük. “Şimdi olmadı ya virüs kızacak şimdi yapacak anasını satayım.” mı diyeceksiniz. Yüce Türk Milleti uyanık olmalı. Bilinç kıyameti işte yaşanıyor. Bilincimiz dağıtılıyor. Şimdi neden Elon Musk’dan bahsettim? Şimdi bu Arap Baharı’nda da aynı hikâyeler oldu değil mi? Araplar demokratik şeye dönecek falan filan. Bunların hepsi Tepegöz’ün oyunları. Nam-ı diğer Deccal’in. Dördüncü ülke İsrail’le anlaştı. Barış imzaladı dikkat edin. Lütfen, saklıyorlar araştırın ama göreceksiniz yabancı basında Amerikan basınında. Anlaşmanın adı “İbrahim Anlaşması”. Trump bizzat adını böyle koydu, Araplarla Yahudileri barıştırmak için “İbrahim Anlaşması”. Bizim basında çok çıkmıyor neden? Hala Arapçılar var değil mi? Oktan Keleş’in söyledikleri çıktı veya benim gibi düşünen birçok Türk Budun’undan olan yiğitlerin dedikleri çıktı hazmedemiyorlar değil mi? Gerçi şimdi para geldi mi “Uuu yallah habibi, gel sana kurban olayım.” diyecek birçok insan var değil mi?

Evet, bilinç kıyametinden bahsettik, şimdi teknolojik gelişmelerde neler olacak onları söyleyelim. Zaten var olan hologram çalışmaları var. Dijital alemden Kristal İlmi diye yıllar önce yazmış olduğum kitapta hala vardır, makalelerde de hatta birkaç gazetede de çıktı yayınlandı. Kristal İlmi, yani dijitalin de üstünde bir bilim, ilim, teknoloji. Televizyon ekranı evinizin önünde olacak bunun denemeleri yapılmıştı. Televizyonlarda gösterildi. Hologram şeklinde ne olacak arkadaşlar? Teknolojinin ilerlemesi bu bakın dikkat edin. Yüz yüze eğitim var ya, öğretmeniniz hologram şeklinde evinize gelecek. Doktorunuz evinize gelecek. Tabi ona göre bir tertibat. Hologram şeklinde yansıyacak. Kişilerin hologramlarından telif alınacak bununla ilgili çalışmalar var. Bunların hiçbiri medyumluk önceden kehanet gibi algılanmasın. Yıllar önce de yazdık çizdik anlattık. Şimdi bakıyoruz herkes bir şey anlatıyor. Sanki yeniymiş gibi değil. Bunlardan etkilenmeyin. Bunlar teknolojinin doğasında olan şeyler. Şimdi internetin içinde bir bilinç yok. Neden bilinç kıyametinden bahsettik? İnsanoğlunun içinde bir bilinç var. Bunu dış âlemde, iç alemde, beyninde, kalbinde, kendi fizyolojisinde, fiziğinde, metafiziğinde bilinç var. Şimdi bu bilgisayarla bu çip beyne takılacak olan şey şu; insan bilinci bütün bu kainatı iyi algılıyor, balalara da yine buradan pas atalım. Yaratıcısını, yaratılmışlığı varlık âlemini biliyor yine kendi dünyasında da. İçinden biliyor. Fakat bilgisayarın içerisinde bir bilinç yok. İşte bilgisayarla insan beynindeki bilinçle temas kurdururlarsa o çip dedikleri mesele de o bildiğimiz çip değil. O anlattıkları çip falan herkese takılacak olandan bahsetmiyoruz. İnsan bilincini bilgisayar bilincine aktararak yani bilgisayarda bir bilinç oluşturarak ortak makineleştirme dedikleri bir deneyler bunlar ve yeni de değil bu kavramlar yıllarca söyledik gülünüyordu, alay ediliyordu şimdi çıkınca üzerine de birçok yalan yanlış şey anlatılıyor. Biz burada aydınlatma görevindeyiz. Yıllarca araştırıyoruz. İçindeyiz birçok meselenin. Gördük, okuduk, ehillerinden dinledik. Üstelik de şimdi değil. İspat mı? Bakın yıllar önce yazdığımız kitaplarda orada hepsini yazmışız. Şimdi zuhur etmesi. Geçtiğimiz sene Davos, ne dendi, yarı insan yarı makine geliyor diyenler oldu. Ee biz Sin insanının yazıp resimlediğimiz zaman televizyonlarda anlattığımız zaman şimdi söylemeyelim meşhur bir ulusal televizyonda spiker hanım gülmüştü. Şimdi gülsene. Geçtiğimiz gün telefonla görüştük ona da aynısını söyledim. Evet... Bizdeki bilinç kâinatı şuurlu veya şuursuz deneyleniyor, deneylendiriliyor. Temas kuruyor. Bilgisayarlar bunu yapmıyor. Onu elde etsinler diye bir bağ kurmaya çalışıyorlar. Bunu söyledik.

Evet. Arap Birliği’nden bahsettik.  Birçok önümde notlar da var. Çok soru da gelmiş yine ama bu soruları cevaplamak mümkün değil yani kısa süreler içerisinde. Şimdi işte “Tanrıyı surette arama” meselesi tasavvuftaki veya Türk öğretilerinde ki değil mi? mevzuu bu. Yani zihnin bir matematiği var. Ancak bu matematikte görsel, görsellikten ifade sadece gözlerden bahsetmiyorum duyduğunuz, hissettiğiniz, tattığınız bütün her şey içine girer. Fakat bununla deneyimleyemiyorsunuz. Tin diye bir şey var, ruh. Türklerde tin denir. Kur’an’da da Tin suresi var. Geçtiğimiz günlerde de bana bir takipçim söylemiş rica etmiş bununla ilgili bir şeyler söyler misiniz diye daha detaylı program yapmak istiyorum bununla ilgili ama birkaç şey söyleyeyim. İncir tin denir,  Zeytune zeytin denir. Hani zeytin dağında İsa’nın işte tinle de budanın falan. Bunlar felsefi açıklamalar. Tin dediğimiz şey Kur’an’da da aslında ruhtur. Ruh’un içerisine sıkıştırılmış enerjisi hali. İşte ona bilinçle işlendi. Tin yaratıcısını ana programı hisseder deneyimler. Görsel suret değil yani fizik değil. Şimdi mesela ne diyelim? Başka sorular da var da onlara da bu arada göz gezdiriyorum. İnsanın bir içi var değil mi? Tin de burada diyoruz yani öyle tarif ediyoruz. Tin aslında çok büyük bir kavram geniş. İçinin kabul ettiği başka bir şey. Hani mutmain deniliyor. Mutmain oldum. Bilgi başka bir şey. Akıl, zeka, bilgi...Mesela insanlara bakın, resimde kabiliyeti yok denir okulda değil mi? Sayısal, sözel diye bir şey çıktı eğitimde. İşte Güzel Sanatlara fazla bir meyli yok veya tam tersi. İçten gelen bir marifete, maharete, içle alakalı bir meseleye Tin’inin formatı o senin. Sonradan elde edilecek bilgiyle olacak bir şey değil. Müzik tarihini ezberleyebilirsin, Beethoven’ları, Bach’ları işte Itri’leri, Dede Efendi’leri bizden de sayalım. Hacı Arif Bey’leri vs. Rahmetli Barış Manço’ları, müziğin Sümerler’de ki dizisini. Anlatabiliriz değil mi? Tarihsel bütün gelişimini. Bu bilgidir. İcraat et dediğin zaman notaları da kısmen hamparsum notaları da olabilir bu daha önce kullanılan dizi. Ancak tın tın tın tın bir ruh yoktur. Fakat öyle insanlar vardır ki içinden geldiği için, tininin formatında boğulduğu için tininin işte matematiği ile hareket ettiği için ona fıtrat da diyebiliriz ama tam fıtrat da değil. İşte içtekini dışarı çıkartmaktır asıl olan. Tin formatı başka bir şey, akıl, zeka, bilinç formatı başka bir şey. Bilgi başka bir şey, icra başka bir şey. İcra’dan zevk almak başka bir şey. Şimdi dolayısıyla da Yaratıcı da içinden geldiği gibi yapar içindekine de marifet denir, kabiliyet denir. Aslında bilgi dıştan, marifet içten gelen bir şeydir. Müzik, Güzel Sanatlar’dan bahsettik veya diğer alanlar Zanaat da olabilir. İçten gelerek severek yapılan şeyler değil mi? Bilgisi başka içten gelerek icra edileni başka dedik. Aynı adam da beyin ameliyatı yapamaz. Aynı adam da belki Tarih Profesörü olamaz. Tarihe meyilli olmaz vs. vs. Ama içteki Tin dediğimiz şey çok önemlidir. Şimdi bu konulara tabi ileride gireceğiz. Tanrı’yı surette aramayacağız. Bu aynı zamanda yıllar önce de söyledim gönül madenciliği, gönül madenciliği. Şimdi işte buna batı teknolojisi, şer akıl yöneldi. İnsanlığın bu içindekini çıkarmaya çalışıyor, biraz evvel arz ettiğim bu çiple iletişim kurarsa. 

Şimdi madenciliğe gireceğim. 

Kalpoder arşivinden iki tane video yayınlandı geçtiğimiz günlerde. Biri “Yusuf Kuyusu ve Altın Elbiseli Adam” biri de “Süleyman Mabedi ve Altın” diye. Lütfen onları izleyin. Çünkü bu anlatacaklarımı oraya atıf yapıyorum. Dolayısıyla da alt yapısı orada birkaç saatlik çekimlerle var. Sadece konu olarak. Şimdi mesela “Gönül Madenciliği” derken işte ayette de geçer ya “Nice taşlar vardır içinde pınarlar saklıdır.” Delmek lazım, sondaj yapmak lazım yıllarca konferanslarımda veya sohbetlerimizde bunları anlattık. Kitaplarımızda anlattık. Fakat şimdi bunları bilimsel olarak irdeliyorlar. Bilincin, insan zihninin derinliklerine inerek gönül madenciliğine, yani kalp diyelim ona, başka bir şey diyelim, derinler diyelim. Onlar daha materyal düşünüyor. Beyin, nöron falan filan diyecek saygı duyuyoruz ama buraya iş geliyor. Şimdi nedir bu? Türk Kam bilgilerinde de vardır. Bizde yıllar önce de söyledik tekrar edelim. Chi...İçsel bir şeydir Chi. Hani Çiğ insan deriz ya. Mevlana der ya: ”Pişmişin halinden ne anlar ham, söz kısa gerektir imdü vesselam” diyelim. Küçük bir ara verip başlayacağız.

‘Pişmişin halinden ne anlar ham’ derken hani ‘Çiğ’ Türkçe’deki pişmemiş anlamına da gelir, ‘çiğ’ yağan bir şeydir onda hayat enerjisi vardır bu da Türk Kam bilgilerindendir, sırlarındandır. Çiğ’in donmuş, karlanmış haline de ‘Kırağı’ denir. Nedir bu? Şimdi ‘Gönül Madenciliği’ Tin ile ilişkilendireceğim. Balalar onu genişletsinler daha sonra programlarını yaparız sadece bu konu ile alakalı. Aynı zamanda gündemimiz ile alakalı, işte bu çip meseleleri ile alakalı. Çiğ yağar ve o çiğ tabiatın işte fizyolojik, fiziki anlatımını bir kenara bırakalım yeni bir enerji üzerimize atar. İlk yağan çiğin altında durun ondan faydalanın. Bütün tabiata ayrı bir aşılamadır o Türk Kam bilgisiyle. Aslında bunları Kambaba da anlatmak gerekir ama uzun meseleler orada biraz daha kısaltıyoruz olayı Kambala’nın da konusu. Çiğ yağan Kam bilgilerinde de Ak enerji, Kara enerji diye kavramlar vardır. Genişletmeyeceğim şimdi daha önce programlarını yaptık bunların. Ak çiğ, Kara çiğ. Ak çiğ, Kara çiğ, Çiğ yer, Akciğer, Karaciğer. Biri solur havayı teneffüs eder biri dimi insülini şekeri depo eder birçok şeyi de vardır doğru mu. İçsel bir fizikten giren bir çiğin içerisinde saklı olan bir enerji vücuduna zerk eder o enerji anlaşılacak şekilde söylüyorum fizikten metafizik tinine geçer. İncir de böyledir. İncirin içerisinde birçok vitamin, mineraller falan geçtik enerji vardır birçok meyvede olduğu gibi ama onu kaplar incir onun için cennet meyvesi kutsal meyve falan, tabi kutsal metinlerde geçtiği için böyle söylenir hikmeti farklıdır. Orada bir sembol vardır. İnsan vücuduna da bu, bu şekilde çiği geçerek o yağan ilk çiğ, kırağı değil kırağı da üşürsünüz çiğ de genellikle gecenin sabaha karşı kısımlarında olur, bir enerjidir. Çiğ düşen meyveleri aldığınız zaman eğer zamanında olmuş ise daha farklıdır. Kainata bir aşıdır Türk Kam bilgisinde. Şimdi buraya geleceğiz. Şimdi tabi insanlar bilginin dışında, kendi bilgilerinin dışında, verilen sistematik bilgilerin dışında dünya şerlileri öyle yaptı hiçbir şeye inanmamayı ilke edindirdi değil mi. Örtüyorlar çünkü asıl bilginin üzerini Türk bilgisinin üzerini örtüyorlar. Neden? Sen şimdi bilmem ne adamından daha mı iyi bileceksin. Bilmem ne adamı şimdi bizim söylediklerimizi üstelikte 20 yıl önce söylediklerimizi söylemeye başladı ki bizde bunları daha eskilerden dinledik. Bize vahiy falan gelmiyor, kutsal kişilik değiliz değil mi birilerinin ki gibi. İnsanlar da böyle bilginin dışında bir başka bilgi olabileceğini inanmıyorlar kapatmışlar kendilerini Ey Türk Budunu. Oysa ki Atalarının tarihinde bu günler ve bundan sonraki günlerin bütün şifası bütün problemlerin çözümü mevcut. Türk Töresi. Yeter ki sen bilimsel olarak da bir şey söyleyelim. Plasebo etkisi vardır değil mi. Doktora gidersin kronik bir şeymiş gibi özelikle psikolojik hastalara verirler bunu. Hatta fiziki hastaların psikolojik hastalığa dönen bazı kısımları vardır kronikleşir. Kandırmak için şeker gibi haplar verir. İşte renkli falan onlar der ki idrarına çıktığın zaman yeşil ya da sarı renklerini söyler kırmızı idrar yapıyorsan iyileştin kabul edilir. Çünkü boyasından dolayı içerisindeki hapın. Dikkatinizi istirham ediyorum hasta buna inanır, alır kullanır ve şöyle bir şey yapar. Doktora gelir sevinçle iyileştim sizin dediğiniz oldu. Ne oldu idrarımdan kırmızı renk, yeşil renk, sarı renk çıktı. Hâlbuki gıda boyası hap zannettiği şey, şeker hap olmayan madde ile doktor bunu kandırmıştır. Tabi bu kandırmayı aldatma olarak düşünmeyin buda bilimsel iyi bir şeydir. Bilimin içerisindedir değil mi? Şimdi soralım.1-Böyle bir hasta doktora gittiğinde doktora inandığı için mi iyileşmiştir?2-Doktorun sözünün gerçekleştiği için mi inanmıştır? 3-İlaca mı inanıyordur o ilacın ona iyi geldi bak başka doktorlara gittim böyle bir ilaç vermedi bana ama bu gittim verdi falan deyipte ilacın üstünlüğüne inanarak iyileştiğini kabul etmiştir, ikna olmuştur tini mutmain olmuştur? Yoksa inanmak istediği için mi içinden gelen iyileşme isteği mi tini ile dış alemdeki çiği buluşturma meselesi mayayı. Türkler de ‘Maya Çalmak’ terimi vardır değil mi. ‘Yogrut’ binyıl önce kullanılan isim ‘yogrut’ hatta en az beş bin yılda yazılı kayıtlarda öyle mesela Kutatgu Bilig’de var değil mi, Divanı Lügatit Türk’te var öyle mi evet yogurt, yoğurmak yoğunluk, yoğurt kelimesi. Şimdi ona da sahip çıkmaya çalışıyorlar. Türkler maya çalma Kam bilgisi ile buna ulaşmışlardır. Yoksa biri bu mayayı nereden biliyor bakmışlardır ki tabiata bir şeyler maya çalıyor işte ‘çiğ’ denilen şey tabiatı mayalıyor. Yüce bilgiler tabi. Yoksa bunlarda bilimsel olarak belli bir süre zarfında olan araştırılıp, gözlemlenmiş şeyler değil. Keçileri kesip tulum çıkarmışlardır ki bugün hala kullanılır değil mi Erzincanlı hemşerilerimize selam olsun ben Trabzonluyum ama onlarda bizim kardeşlerimiz Türk milletinin ferdi hepsine kurban olalım. Hala tulum peyniri var değil mi. Olay şu keçiyi kesiyorlar, fazla sütlerini saklamak için bu tulum denilen kırba eskiden kullanılan hala peynir için kullanılan şeylere dolduruyorlar, ağzını bağlıyorlar ve saklıyorlardı. Daha sonra bu katılaşıyor kimi peynir oluyor değil mi, yogrut, Uygurların kullandığı gibi yogrut, cukrot, cukrüt dedikleri çokrat dedikleri Moğollarında vardır yogrut yoğurt kelimesi değil mi böylelikle dilimizde. Şimdi bakıyoruz Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde yer alıyor tarihi belli 1072 değil mi. Nüsha Ali Emiri Efendinin bulduğu Büyük Türk Sözlüğü yazılı eski söylencelerde, eski yazıtlarda var. Peki nedir olay niye bunu anlatıyorum, nereden nereye geldin çipten, mayadan, tinden, incirden işte uzun olduğu için meseleleri harmanlayıp balalara sunacağımdan dolayı daha sonra onlarla büyük bir toyda bunları anlatacağımızdan dolayı bağırsaklara doldurulan doktorlarımız Ömer’e, Hamdi’ye, Özlem’e, Adil Can’a, Halil Can’a, Adem’e, Savaş’a, Fatih’e bir çok doktorumuz var onların hepsine selamlarımı ileteyim. Sunumlarda yapmışlardı. Yayınlamıştık onları. Bağırsakta çeşitli bakteriler var, keçi bağırsağında da var sütle buluşunca dışarıdan sağılmış sütü koyuyorlar, mikro organizmalar birbiri ile iletişime girerken, etkileşime girerken peyniri oluşturuyor, yoğurdu oluşturuyor ve saklayıp kuru tarhana da öyledir, kuru yiyeceklerin birçoğunu Türkler, Atalarımız yapmışlardır. Adeta paketleme gibi değil mi. Bugün marketlerde sahtesini aldığımız sütlerin, peynirlerin gerçeğinden bahsediyorum. Kefirde öyledir bir mayalamadır bakteriyi.Bugün insan bağırsağında da çocuk kakası enjekte ediliyor ki bazı bağırsak hastalarımıza çocuğun kakasında ki bakteriler yetişkinin bağırsağında etkileşime girerek onu iyileştiriyor. Bakınız araştırınız bunları biz doktorlardan öğreniyoruz. Keçi bağırsağı, Keçi tulumu, keçi midesi içerisine oradaki bakterinin içerisine konan süt mayalanıp değil mi? Önümüze yiyecek besin adeta tabiatın bir ilacı ama bütün mesele tabiatın mayalanma sırrı kam bilgisiyle geliyor. İşte tinimizde bana söyleyen rica eden takipçimizi de buradan selamlayalım. Bir maya çalınıyor bize dışarıdan fizik âlemden geliyor gibi görünüp metafizik âlemimize tinimize ulaşan şeyler. Yiyeceklerimiz içeceklerimiz içerisinde bunlar var. İncirle kodlanmasının başka bir meselesi daha var. Onu da her ruhun, tinin, kâinatın, tabiatın bir tini vardır ve bu tinden de bize mayalama yapar tabiat ve yaratıcı. Nasıl yapar? Yağmuruyla, çiğiyle, karıyla, tabiattaki yiyecek, içeceklerle. Şimdi meyvelerin içerisindeki o ruh, tin saklanması için üzerinde bir kabuk oluşur. Fiziki âlemde çok anlatılır değil mi jelatin gibi bir saklama kabı gibidir tasarımdır ama aslında arının ballarında da aynı şey vardır. Tin mayalanır bizlere tinimize tin mayalanır. Dikkat edin fiziğimize değil fiziğimiz mineraller, vitaminler başka şeylerden o mayalanan şeyinin suretinden suretle hemhal olur. Tinimiz, yaratılışımız yaratılıştaki tinimiz yani bizde mevcut olan tinimiz kâinatın, tabiatın ve diğer bütün varlıkların tiniyle yani ruh ruhla mayalanır. Şimdi bu mayalanmadan yola çıkarak bilgisayar teknolojisi beyinle ilişki gönül madenciliği dediğimiz şey buydu. Daha önceki şeylere atıf edeceğiz. Hemen onları burada analım. Ha burada da tabi bunlar işte ilk insan Âdem Havva. Havva da yoktu defaatle de kitaplarda da yazdık, çizdik, anlattık. Bu kelimeleri şundan tekrar ediyorum çünkü sanki yeni izleyenler bizi bazı konuları bilmiyormuşuz gibi mail atıyorlar zaten okuyamıyorum da kusura bakmayın çok azını cevaplandırabiliyorum binlerce mail geliyor. İşte âdem ata geldi dünyaya indirildi falan filan Havva ila baktılar bir ortama geldiler değil mi? Allah Allah bilinmeyen bir yer. Daha önce işte kutsal metinde cennetteydi, şuradaydı yeme içme serbestti ta ki şeytan falan işte onu yoldan çıkardı falan falan. Ama dünyaya bir indiler aaa! Ağaçlar, tabiat vs. hiçbir şey bilmiyor bu doğru mu? Bilim mi yaptı bunlar? Bilim, deney, gözlemleme vs. vardır ya. Buradan şuradan gireceğim bilimle din çatışır mı, çelişir mi? Kısmen çelişir çünkü bilim daha kesinlik arz etmediği için hakikatin daha doğrusu hakikate ulaşabilmesi için bir zaman zarfı gerekmektedir bir emek gerekmektedir. Siz o zamanın ve emeğin neresinde bilim diyorsanız daha ulaşmadığı için bilim hakikatte çelişmiş gibi gözükür hâlbuki onun için Gazi Paşa demiştir ki: “Hayattaki en hakiki mürşit, İlimdir” yani bilimdir. İşte enine sonunda hakikatle hemhal olacaktır. Âdem, Havva e şimdi baktı deneyimledi şu ağaç şöyle, bu ağaç Böyle aaa toprak var, aaa su var falan öyle mi deney yaptılar ne yapalım şimdi 2 kişiyiz de koca dünyada hadi gel birbirimizi kurcalayalım, birbirimizi deneyimleyim öyle mi yapılar? Daha sonra deneyimledir birbirlerini çıkan sonuçlara baktılar aaa şunu kaydedelim böyle oluyor. Sonra sıkıldılar hadi kendimizi de kurcalayalım oramızı buramızı falan böyle mi oldu bu işler? Demek ki Tengri, Yaratıcı işte ayette de var ya Karga meselesi, karga yüzümüze bolsun, elimize bolsun meselelerini anlatmıştım daha önce. Mezarcılığı falan öğretiyor, toprağı örtmeyi öğretiyor değil mi? Bir bilgi veriliyor. Şimdi ona vahiy diyorsunuz değil mi diyoruz. Bir bilgi ama ilahi bir bilgi. İşte bu bilginin sureti kısmını sunuyorlar onu da yarım yamalak, tinsel kısmını o kabuğun içindeki asıl tinimize ilaç olacak meselesini örtüyorlar öyle mi? Evet. Şimdi işte bilgisayar madenciliği ben gönül madenciliği dediğim ne? Fizikten metafiziğe bilinç kodlarına evreni müşahede eden insanın bilincine müdahale ederek makineye aktarma meseleleri var o safhadalar daha ilerlemediler “Sin insanına” doğru gitmek için Bunu burada söyleyelim.

Altın meselesini daha önce uyarmıştım işte neden? Şimdi bu altını niye topluyorlar? Madencilikte bununla alakalı bakın. Maya çalmak meselesi Türklerdeki mevzuyu anlattık ya bir bilgiden yola çıkarak bu noktaya ulaştıklarını. Yoğurdu, peyniri filan bakteriyi neyin faydalı olabileceğini bakteriyoloji ilmini biliyordu ki bağırsağın içerisine sütü dolduruyor etkileşim yapıyor. Madencilikte böyle. Madencilik sırrı daha dünyada, dünya kurulmuş ama değil keratalarımız ve bazı ırklar orada Tengri buyruğuyla galaksi, evren diyelim payedildi. Yüce Türk atalara, Yüce Türklere, Türk Ulularına pay edildiği cevherler yalnız şuna dikkat çekmek istiyorum her şey maden işte altın, gümüş, bronz, nikel, demir bundan bahsetmiyoruz. Tabiatta bir madendir, balıkta bir madendir değil mi. Mineraller zaten taş demek vs. anlamına da geliyor. Birçok cevher pay edildi de Türklere dünyaya indirildiği zaman demir madenleri, demirin ehilleştirilmesi verildi. Bazılarına altın verildi. Bakın mesela Anadolu’daki madenciliğe bazı medeniyetlerin hatta bunları ne diye söylüyorlar işte “Demir Çağı”, “Bakır Çağı”, “Tunç Çağı”, Taş devri falan filan daha gerisi. Birçok medeniyet ırkının dünyadaki torunları pay edilen atalarındaki bu sırla madencilik sırrı. Gönül madenciliği işte tin, çip bakın ilişki kurun balalar diye bunları söylüyorum ve tin meselesi geleceğim oraya. Pay edildi sen medeniyetini yükseltmek istiyorsan sadece demirle yükselteceksin, sen altın madenleriyle, sen gümüş madeniyle, sen günümüzde petrolle, sen doğalgazla, sen kaya gazıyla. Şimdi altın olayına bakalım. Küçük bilgiler verelim not aldım. Altın çağımızda 7000 yıla gidiyor falan bilinir. Luksor’da bulunduğu İsrail’in kuzeyinde o kavmin çok uğraştığı İsrail’den bahsetmiyorum o zamanki kavimlerin. Mesela daha sonra bakır M.Ö. 4500 kim? Hititler. Bakın tablette ne yazıyor 1. Hattuşil tabletinde Hayrettin balaya da selamlar olsun oranın bekçisi o Hattuşa’nın. M.Ö. 1600 yıllarındaki 1.Hattuşil tablet: “Gümüş ve altının ne başı vardı ne sonu vardı” deniyor tablette yazılı. Fakat buna rağmen bakır, en eski maden Çorum’da M.Ö. 4500 yıllarında Derekutuğun’da tespit ediliyor bakın bakır madeni. Niye bunları anlatıyorum sanki konudan konuya geçmiş gibi üslubumu bilenler bilir. İşte tunç çağı, bakır çağı kalay salaşımından olan M.Ö. 1200’lü yıllarda Hitit ilk defa demir sanayisini bakın Türkler demircidir, demiri ehilleştirir, kızdırır onun sırrını da söyledik. kayaya saplanan kılıç dediğimiz meteordur, kayaya düşmüş onları madenciliğini biliyor bunlar atalarımız ama Hititler daha sonraki kavimler sanayileştiriyor ve eriterek zırhlar, kılıçlar, pusatlar yaparak süper güç haline geliyor Anadolu’da ve Mısır’a kafa tut firavunlara değil mi? 2.Ramses ile savaşları vardır. 2.Ramses sahtekârı hiyerogliflere kendinin yendiğini falan filan Kadeş antlaşması ki Suriye’de ilk defa bize veba salgınını, Anadolu’ya biyolojik salgını salanlar bunlardır tarihte yazılıdır tabletlerde müzelerdedir. Hatta “Anitta’nın laneti” diye bir tablet vardır ki tütün eken ilk defa tütün ot bitmez otu öldürecek otlar Anadolu’ya diktiğini söyler o tabletlerde biyolojik bir saldırı. Vebayı yayar Ramses’in halkı Hititler Suriye’den geçerken Suriye’den dikkat edin Suriye’den tarihin tekerrürü gibi. Suriye’den Anadolu topraklarına veba gelir ve yıllarca sürer açın lütfen bakın göreceksiniz yıllarca sürer ve Hititleri bitiren şeydir o. Bugün de çocuk felci, veremle savaş Türk milletinde tifo değil mi? Bunların hepsi kazanılmıştı Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin getirmiş olduğu sağlık politikaları ve ciddiye almayla. Fakat Suriyeler içeri girdikten sonra birçok hastalığı tekrar ülkemizde maalesef ki yaygınlaştırdılar. Şark çıbanı en basiti araştırın şimdi demeyin ki şunlar bunlar e gerçek, gerçi bahsediyoruz burada gerçeği anlatıyoruz realite bu ne diyelim. 

Bitmedi. Şimdi bu Mısır’ın bir Turin papirüsü vardır Turin, İtalya’nın Torino şehrindendir Turin kelimesi nedir biliyor musunuz? Bakıyım burada bu binlerce yıl önceki bir define haritası müzede sergilenir Turin haritası, Turin papirüsü diye. Define haritasının kaynağı bu papirüstür müzede sergilenir. Maden haritasıdır, madeni gösteren -bilge ağlarına girerseniz göreceksiniz- bu arada da define haritasının çıkışını da oradan, Mısır’dan geldiğini görmüş olacaksınız neler olduğunu konu çok geniş kısa keseceğim özür dileyerek. 

Peki, daha sonra ne oluyor? Lidya’lılar altını para olarak basıyor. Geçtiğimiz gün Karun’un mezarına girmiştik Lidya harabelerine balalarla yayınlamıştık onu. Onlarda elektron paradır daha alaşımı ayırmamış altını gümüşü filan içinde birçok maden var onu para haline getiriyor. Altın daha önce kullanılan bir metaa ama o 2 videoya atıf ediyorum. Yusuf kuyusu, Altın elbiseli adam, Süleyman mabedi ve altın konusu çok önemli altının bir yere gidip bir yerden geldiğiyle ilgili orada net bilgiler veriyoruz. Lütfen bu konuda ne demek istiyor bu adam diyenler oraya bi başvursunlar. Ama ben bu konuyu başka bir konuyla harmanlayacağım birazda konjonktürel. Kroisos M.Ö. 560’lı yıllarda işte Lidya kralı biliniyor elektron paraları yapıyor altın. İran, Darius daha sonra altını ayırıyor falan Mısır’da bunu yapıyor falan. Madenciliğin maya çalmakla bir alakası olduğu için mayaya da girdik hem tinsel hem suretsel altın olunca bilinç gidiyor değil mi? Azamet, şan, şöhret. Kutsal metinlerde bile altından cennetler filan kaplar, kapaklar, kacaklar neyse o köşkler değil mi? Bir anda zihni kaybediyor değil mi insan. Tini de etkiliyor mu acaba? Bilinci etkilediği kesin. Bilincin de etkileme safhaları var bir dış etkileşim bir iç etkileşim. Tine henüz daha girilmiyor. Bilinçten girilecek gönül madenciliği dedim ya madenciliğin sırrı da maya çalma, çiği kâinatın tinimize mayası dolayısıyla da Lidyalıları anlattık ve bir madencilik çıkıyor ki mesela Gümüşhane madenlerinde Kanuni’nin 1504’te bastırdığı “canca” adında bir altın ismi takmış paraları vardır müzelerde Gümüşhane madenlerinden bahsediyoruz. Homeros’un altın post hikâyesi tinle alakalı. Altın postu çalmak için M.Ö. 1700’de Argonlar doğu Karadeniz’de Kolis* araştırırsanız göreceksiniz efsaneleri hatta tarihi yazılı efsane ötesini. Altın zenginliğini dillere destan olarak anlatır. Argonlar bunlar gelirler ama gelme sebebi altın postu çalmaktır. Odyssea’da da geçer bu Homeros anlatır. Altın post savaşı. Hani deriz ya altından post sereriz filan. Bu hem bir bilgi hem bir bilinç bilgisidir. İşte bugün yapılan şeylerden bir tanesi bu dış bilinçle iç bilinci birleştirerek bilgi çalmak. Şimdi oraya gireceğim neden böyle yapıyorlar. Altın post, altın postta aslında eskiden dere yataklarına postlara kıllı olduğu için altın yatakları akan derelere sererek çekerler postu parçacıklar takılıp kaldığı için altından bir post olduğu söylenir ama altın post bir aynı zamanda bir sembolizmadır balalar. Tarihi de var bunun Homeros’a bir bakın bunun için savaşlar yapılmıştır. Altın post sadece böyle bir enstrüman kullanılan bir altın argümanı değildir bir bilgidir. Savaşlar zannedildiği gibi aslında madenler, güçler, enerjiler için yapılmamıştır tarihte sadece. Bir ilgiyi elde edebilmek için yapılmıştır. Bugün de coğrafyamız işte büyük bir bilginin savaşındadır açmıyorum. Petrol, doğalgaz ama şimdi dönelim paylaşımlar yapıldı gökten senin kavmin Ata sensin torunların medeniyetini bakırla yüceltecek bir örnek verelim. Hititlerden bahsettik Hititler Mısırlılarla savaşıyor ki Mısırlılar altınla haşır neşir tabutları maskeleri kılık kıyafetleri altın olmasına rağmen Hititlerdeki Hattuşa’da ki başkentin kazılarında altın yok. 

 Devamı: https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8102/kambala-7

 



Bu yazı 3,916 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ekim 2023 Necro: Dijital Büyü
    • 1 Temmuz 2023 GÖK TANRI İNANCININ KURANDAKİ İZLERİ
    • 2 Mayıs 2023 Nato Ezoterizmi
    • 23 Şubat 2023 NEKRO İSTİLA
    • 23 Eylül 2022 Adguk Öğretisi - Tanrının Gözü
    • 14 Eylül 2022 Kambaba-24 NATO-Yunan'la Savaş Olur mu? - Elizabeth Peygamber Soyu mu?
    • 28 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-2
    • 24 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-1
    • 23 Haziran 2022 KamBaba - Devler Uyanıyor - Bölüm 1
    • 17 Haziran 2022 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)
    • 7 Mayıs 2022 Kambaba Gündem, Mülteci Sorunu - ( Kambaba-22 )
    • 19 Mart 2022 Kambaba-21
    • 27 Ocak 2022 Oktan Keleş ile Gündem-1
    • 19 Ocak 2022 Kambaba-20 Gizlenen 2025 Güneş Patlamaları - OTAĞ - Doğal Yaşam
    • 4 Ocak 2022 Adguk Öğretisi
    • 23 Ekim 2021 Kambaba-19 Gündem
    • 26 Eylül 2021 Kambaba-18 (Yaşanan kimin sistemi ? - Kur'an da her şey var mı? - Balık avı)
    • 24 Eylül 2021 Kambaba-17 ( Cahiliye Devri ile Bugünün Farkı !)
    • 22 Eylül 2021 Kambaba-16 ( Dış Tehditler )
    • 19 Eylül 2021 Kambaba-15

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,306 µs