https://www.youtube.com/watch?v=_fbnLS3yw8A&list=PLDBJRuE1AmRRlfQXDGKn4bhm2JeTFoKFc&index=7&t=0s
Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)
Kaplumbağa'ya Yardım
Evet evet üç bin metre yükseklikteyiz. Kaplumbağamızı yoldan çekelim. Buradan çok araç geçmez ama, şu anda zirvedeyiz Ötüken'de. Yine de biz kaplumbağamızı yoldan alıyoruz. Dostlar da geliyor arkadan. Evet Şenol, merhaba diyelim. (merhaba) Kam bilgisinde bütün tabiat, doğa bizle eşdeğerdir. Biz de onlarla eşdeğeriz. Varlığımız birbirine bağlı. Bu şimdi karşıya geçtiğine göre, muhtemelen buralara geçmek istiyordu, bırakıyoruz. Evet ! bu güzelliğe bak, güzelliğe bak.
Gergedan Böceği - Hayatın Sırrı Nedir?
Evet şimdi, bir gergedan böceği daha, bu böceğimizi de salıyoruz. Üçüncü oluyor, bu sene bolluk var. Şöyle gidelim, bunları böyle doğada satıyorlar, bunlar para ediyor falan diye daha önce ki, kambaba çekiminde, söylemiştim. Bunlar bizim dostlarımız. Bize katkıda bulunuyorlar hayata yaşama katkıda bulunuyorlar. Şöyle yakından çekelim, bak kocaman, bu da kocaman böyle. Çok da güzel bir hayvan hakikaten, değil mi? Gergedana çok benziyor İsmini hakkediyor yani, değil mi? Güzel dostumuzu, şimdi şuradan otun içerisine salacağız ki.. Güle güle dostum yolun açık olsun Bundan sonraki hayatında sana başarılar diliyoruz. Evet Hayatta ne güzel olaylar var. Evet Hayatta sırlar var, derler aslında hayatta sır yok. Sorarlar ya; " Hayatın sırrı nedir? " diye. Hayatın bir sırrı yoktur. Hayat olduğu gibi ortadadır. Her şey çağında, atmosferinde, konjonktüründe yaşanır. Hangi çağda olursa olsun insan; o çağın okunacak analiz edilecek, güzellikleri, müşahede edilecek güzellikleri vardır. Bulunması gereken keşfedilmesi gereken, ve birçok cevher bilgi vardır. Aslında bunlar "SIR" değildir. Bazıları çağında bulunur, bazıları ileri ki çağlarda bulunur. Bazıları daha önce hepsi bulunmuştu da tekrar dağıtılmıştır bu da ayrı bir mevzudur. Hayatın Sırrı şudur ; Hayatın Sırrı yoktur. Hayata sırrı sen katarsın. "SIR", sensin. Hayata kattığın şey, SIR'dır Kendindedir o sır. Sen hayata, katılımla o sırrını koyduktan sonra, benim için o, hayattaki "o" mesele SIR haline gelir. Hayatın kendisi değil. Sensin asıl "SIR" olan. Sırrını hayata katarsın. Bütün mesele budur. İnsan sırdır. Şuurlular sırdır. Vesaire. Kattığınız anlama sır denir. Yoksa hayat çok açıktır. Anlatabildin mi ?
(Var Olun! Kambabam) Anladın mı? Kemal'im. -Var Ol! Kambabam. Balalarım, Eyvallah.
Ağaç Kavuğu - Hayvanların Ruhu var mıdır?
Ahhh !! Ne yapıyorsun burada? Kam Ustam! Vallahi ağaçların arasında tek başıma dinleniyordum, istirahat ediyordum. Ama, bir anda sizi karşımda görünce, çok şaşırdım. Nereden çıktınız? Ağaç kavuğundan. Bak! ağacın kavuğuna bak. Şuradan alabilirsen. Dibini görüyor musun? Bir ev gibi. Türk biliyorsunuz mitolojilerinde de vardır. Bu devasa bir ağaç kavuğu. Şu anda içindeyim zaten. İstersen oradan da alabilirsin. Küçük bir tilki yavrusu var. Onu çıkartmaya çalışıyoruz bir de kaplumbağa girmiş. Herhalde yuvarlanmış olsa gerek. İşimiz bu. Peki bu tilkilerin, hayvanların ruhları olur mu? Kam ustam. Çok güzel bir soru. Evet. Müslümanlar der ki; dağ-taş canlı-cansız her şey Rabbini tesbih eder. Tesbih de bir manada ibadet gibidir. Değil mi? Balam!
Eyvallah Kam ustam.
Ama aynı Müslümanlar der ki hayvanların ruhu yoktur. Toprak olup gidecektir. Hani cennete mi gidecek? vs. meseleleridir. Oysa biz ön Türkler de, biliyoruz ki her şeyin dağın-taşın, hayvanın, nebatın doğanın, bulutun dahi, bir tini ruhu vardır. Ruhu olmasa, hiç ibadet olur mu? Tesbih eder mi? Robot mu bunlar? Ruhsuz suretler mi? Tesbih ediyor dağı-taşı hiç düşündün mü? Eyvallah. Dolayısıyla da hatta şu corana meselesinden, dem vuralım mı?
Vuralım Kam ustam!
virüsler göze gözükmüyor değil mi? Senin mesleğin doktorsun.
Eyvallah göremiyoruz sultanım.
Ama bunlar da bu inanca göre tesbih ediyor değil mi? Eyvallah. Virüsünde tesbihi varsa, bir ibadeti var ise. O frekansı yakalayıp, acaba tesbihatında hafif bir oynama yapılabilinir mi? Diye bir düşünsünler. Şimdi sen düşün bakalım, ya da söyle sence hayvanların ruhu var mıymış? Varmış, Kam ustamm!!! varmış. Eyvallah. Ya Tengri diyelim ! bakalım.
Ön Türklerde, Ezgilerde ki Hayvan Sesleri.
[Müzik] Eyvallah Kam Babam. Kurt'a, Ata gir!!! Eskinin sesini anladın mı? Kam ustam. Ön Türkler de hayvan seslerini ve ezgilerine eklemek suretiyle, şarkılarını çaldılar. Ve halada çalışıyorlar. Nedendir? Evet. Atalarımız tabiata olan minnetini, tinleriyle eş olan bütün yaratılışı, ezgilerine namelerine katıyorlar. Seslerine katıyorlar. Düşünün, atlar kurtlar, kuşlar, ağaçlar, nehirler. Bulutlar, gök olmasa biz aşkımızı nasıl çığıracağız. Onlarında bir hakkı var değil mi? Onlar diyoruz ama onlar bizler biriz. Türki inancında, Kam inancında biz bir bütünüz. Onları hiç dile getirmeyelim. Onlardan bir nağme hiç değilse, tınılarımıza eklemeyelim mi? Vefamızı göstermeyelim mi? [Müzik] Eyvallah Kam ustam.
Kurban Bayramı
Kam Babam, bu Kurban Bayramı, ne kadar bir bayram?
Ahh ! Balam Ah!, kurban başka bir şey. Bayram başka bir şey. Bayram var ama Kurban Bayramı diye bir bayram yok. İlkel beyinler eskiden Tanrılara, yanardağ patlar, Tanrı kızdı şunu kurban edelim. Onu verelim en değerli şeyleri nedir? O. Peki bunu bugünkü inançta nereye oturtacağız. Hayvanlara yapılan eziyet, ya da hayvanlara yapılan katliam, et bayramı. Tabii ki, Müslümanlığın Kurban Bayramına bakışı aslında; Kurban Bayramı diye bir bayram yok. Ee Kuranda var işte.. "Eski evde kurbanlarınızı kesin.." O dönemde tarım yok. Çöl, sürüler var. Hayvancılık, keçi, işte deve, koyun vs. bazı peygamberlerin çobanlık yaptığını da Ortadoğu’da düşünürsek. Adetler var. Tanrıda diyor ki ; keseceksiniz bir şey yapacaksınız, o meydanda kesin. İşte eski evin orada, ya da işte açık alanda fakir fukara faydalansın gibi. Efendim! Hacda kurban! Hacla kurbanın hiçbir alakası yok. Kurban kesmeden, yani Kurban kelimesi de "Kurbiyetten", yakınlıktan konu edilir. Ama, bu kurbanı kurbiyet derken, eğer Tanrı'ya et bayramı, et kesip çok yaklaşmak diye anlarsak. Kasaplar Allah'a en yakın olan insanlar olması lazım. Doğru mu? Eyvallah Kam Babam Et açısından. Hayvanlara çok büyük zülüm var. Evet. Bunun adı bayram olamaz. Bayram başka bir şey, tekrar söylüyorum. Kurban Bayramı diye bir bayram söz konusu değil. İşte efendim Kurban Bayramı; "İnnâ a’taynâ ke’l-kevser. Fesalli li-Rabbike ve’nhar. İnne şâni’eke huve’l-ebter." İşte oradaki "ve’nhar" kelimesi falan. Kardeşim koyun kesmek keçi kesmek, dediğim gibi eskiden tarımla uğraşılmıyor vesaire falan filan birçok mevzu var. Ve Türklerin de adetidir keçi, Toy yaparlar, ama Tengri'ye bir kurban sunmazlar. Kutsal kitapda, Kur'an'da da "sizin kurbanlarınızın kanları bana ulaşmaz". diyor. Eee.. Bu kurban başka bir şey olması lazım. Hayvanla kesimle alakalı bir şey değil. Hayvan kesebilirsin, usulune göre. Örneğin ön Türklerde bir adet var. Toy yapacakları zaman, Tengri dağlarına çıktıkları zaman "Toy" bayram işte. Dediğim gibi, tarım olmayan yerde en değerli şey "et", besin. Bunları bir birlerine sunmak. Bir birlerine Toyda ikram etmek başka bir şey, yiyecek için. Onun bayramını yapmak, Tengriye sunma diye bir şey söz konusu değil. Hele ki kan; zaten kurbanın biliyorsunuz ilkel toplumlardaki meselesi çok farklı. İşte büyük durumlar, insan kurban edilmeye kadar varılan şeyler bunlar. Değil mi? Hatta insanlardan da, işte bakireler, bebekler şunlar bunlar vs. oralara girmiyoruz. Fakat Tengrinin madem kurbana ihtiyacı yok, madem kanları ulaşmıyor. Niye sunuyorsunuz? Kardeşim kime sunuyorsunuz? O zaman bunun adına bayram deyin. Toy bayramı deyin vesaire. Tabii ki, bir örfi bir kurban kelimesi kalmış. Ama şurada görüyorsun yine bizim hayvanlarımız vesaire birçok mahlûkat falan. Ön Türkleri söyledim, Ön Türkler dağa çıkarken önce bir ot yediriyorlar. Bu ot hayvanlarda uyuşturucu etkisi yapıyor. (Eyvallah) Sen doktorsun bilirsin o meseleleri. Ben daha önce botanikçi ile de konuşmuştum Bir veteriner ile de. Onu yavaşlatıyor, zayıflatıyor sinir sistemlerini adeta felç ediyor. Böyle kesenleri var vs. Dediğim gibi bir et bayramı söz konusu değil. İşte kan akıtalım, kan akıtalım. Bu tamamen ilkel bir mesele işte cinler kan fesat döktüler. İnsanoğlu kan dökmesin diye hayvanın kanını akıtıyor vs. şunu yapıyor bunu.. hayır. Bu böyle değil. Fakat tabii ki, bir fakir fukaraya et yemeyenlere, o dönem içinde, bu dönem içinde de var. Dünyada İnsanlık halende açlık coğrafyaları var. Bu da aslında programlı olursa tabii ki güzel bir şey. Et yeniyor. Dolayısıyla birçok şey yeniyor. Fakat bunu dinsel bir anlama sokarsak; Kurban Tanrı'ya, Tengri'ye.. Böyle bir şey yok. Hem diyeceksin ki Tengri diyor ki, dünya boş şeydir. Eğlenceden oyundan ibarettir. Bazı yerde de değildir. Dikkat etmek lazım falan gibisinden birkaç meselede, ee Tengri'nin bile değer görmediği, O’nun yanında bir değeri yok ki birçok şeyin, yani hayal alemi gibi birşey uyandığınız zaman, rüya diyorlar ya. Gerçi biz Türklerde ölmek falan yok toprağa bedenini veriyorsun. Tinin başka bir yerde falan bu işler başka mevzuular. Onlara gireceğiz. Şimdi bu Kurbanla, bu Kurban Bayramı özellikle; hayvanlar ayaklarından asıyorlar, zulüm yapıyorlar. İşte kesimhaneleri görüyoruz vesaire birçok şey. Bu düzenlenmesi gereken bir konu, dini alandan bunu çıkarmak lazım. ( Eyvallah) Ha din adına, bi hayır adına bunlar yapılacaksa başka bir şey. Fakat adamın dolabı full dolu, trilyonluk adamlar. Yani zaten kasap yanında, özel eve servis yapıyor. Ondan sonra gidip oradan bir tane hayvanı kesiyor. Ne o ? Ben kurban kestim. Tabi şimdi çok, bu konuya da şey yapacaklar ama. Dediğim gibi kurbanın manası vs. Taa! o Adem'in iki çocukları falan meselesi, daha önce defaatle anlattığım için oralara girmiyorum. Meseleler böyle dinsel bir alanda incelenmemesi gerekiyor. Bunlar bize sunulan ikramlar, fakat yerli yerinde kullanmamız gerekiyor. Dolayısıyla da işte sünnet ve vacip denir. Farz bile denmez dememiş mezhepler; Hanbeli, Maliki Şafii ve Hanefi diğer Caferi ekolleri olsun, Zeydi olsun vesaire, birçok mezhep denilen o ekoller de bile farz değil. Ee siz neyin yarışındasınız. Hayvanları, zulüm yaparak vs. falan. Bir örf olmuş adet olmuş ve bugün de bakıyorum mesela kesilen hayvanların, hangisi nereye dağıtılıyor? Hangisi Görklü Muhammed'in dağıttığı gibi, yediye bölüp, üçe bölüp, birini kendisine, komşusuna akrabasına fakirlere dağıtıyor falan, bunlar sorgulanır. Dağıtmak, yardımlaşma dediğim gibi o dönemde tarım yok. En değerli şey, sürüler. O, kutsal kitapta da, bari meydanda getirin, "Beyt-i Atik" , eski evin orada. Bu işi yapıyorsunuz, bari orada fakir fukara meydanda kesin. Her tarafta bu işlemi yapmayın gibi. Bir mevzuu, yani Kur'an'da da Allah'a kanlar ulaşmıyor, Kurbanlar ulaşmıyor. Öyle bir, şunu da düşünmesi lazım Müslümanlar Ee Tanrının, Allah'ın tabi ki ihtiyacı yok! İhtiyacı yoksa, senin de ihtiyacın olmadığı halde; bu ameli yapmandan, hoşlanan bir tanrı var mı? Sormak lazım. Anlatabildin mi? Balam , Eyvallah Kam Babam, Teşekkür ederim.
Z kuşağı
Kam Babam, bu "Z" kuşağı son günlerde çok popüler oldu. Nedir bu "Z" kuşağının işi, aslı astarı nedir acaba?
Balam Z kuşağı dediğimiz. Şimdi teknolojiyi kullanan gençler, yeni nesil için söyleniyor. Aslında maalesef ki tembel bir nesil. Genel dünya nesli için söylüyorum bunu. Eskilerin çekmiş olduğu cefa, eza zorlukları hiçbirini görmemiş. Fakat işte cep telefonuydu, bilgisayardı şuydu buydu. Fakat zekiler, ancak hayatta karşılıkları fazla olmayan, hayat şartlarına karşı kendi, henüz daha tavırlarını ve gardlarını almamış bir kuşak. Bunları, bir söylem olarak moda haline getirmelerinin sebebi; anketçiler özellikle işte oy potansiyeli, "Z " kuşağı şöyle, böyle. Aslında maalesef ki, bunlar pohpohlanıyor. Çünkü bunlar aynı zamanda, siyasetten politikadan güncel birçok meseleden uzak nesil. Ellerindeki internet, bilgi ağları işte teknolojik bilgisayar, telefonların, dünyayı açılımları sadece birbirleriyle olan ilişkilerini dizayn ediyor. Çevrede olup biteni, maalesef ki bilmiyorlar. Şimdi böyle olunca, mesela bak şimdi şu ağacın güzelliğine, şuradan al böyle!. Etrafında olup bitenlerden çok fazla haberleri yok. Bir dünya oluşturulmuş. Adeta dijital bir dünya birçoğu obez oluyor bilgisayar başında, işte o "fast-food" türü denen yemekler yiyenler. Tabii ki bunların içerisinde istisnaları tenzih ederim. Pohpohluyorlar dedik, anketçiler işte onları harekete geçirmeye çalışıyor. Z kuşağı şöyle, Z kuşağı böyle, sanki bizim kuşak veya bizden önceki kuşak geri zekalı. Evet de, birçok hadisenin olayın, hala içerisinde olan, öncü olan kuşak. Şimdi bizim kuşaklar olmasaydı Z kuşağı olur muydu? Yani Z kuşağı nedir ? Dediğin zaman biraz da, latifeli konuşalım. Bizim çıkarttığımız kuşak. Fakat maalesef ki, iyi idare edemediğimiz bir kuşak. Bunlar işte olası seçimlerde, çeşitli atmosfer meydana getirsinler diye, siyasi görüşler. Siz şöyle siniz böylesiniz, işte sonuçta kandıralamazsınız falan, kandırılamaz değil. Aldatılamazlar diyelim. Dolayısıyla da bu nesilde bizim neslimiz. Fakat bütün mesele bir pohpohlanma üzerine gitmekte. Yani bir sorumluluğu olmayan, sorumluluk almaktan imtina eden, fakat onların kötü olduğu anlamına gelmiyor. Hayattaki karşılıklarını, daha doğrusu gelişen teknoloji ve kültüründe buna yansımasıyla, dünyanın bir manada ulaşılabilir bazı kültürel bilgilerinin çok basit olması sebebiyle, bir dünya oluşturuldu. O dünyanın içerisinde işte çeşitli kavramlar değil mi? Facebook'la başladı, işte instagram vs. şimdilerde, TikTok saçmalıkları Şunlar vesaire, yani akıl, o da saniyelik düşünceye ulaşıyorlar, ama saniyelik. Hiç düşündünüz mü? Üç saniyede çekeceğiz, onu. Tak tik, TikTok neyse. Kısacası beyinlerini de oraya angaje ediyorlar O kuşak böyle bir kuşak. Umarım ki bu kuşak zekidir ondan şüphem yok. Ve bu zekalarını vatanımızın milletimizin devletimizin insanlığın hayrına yönlendiririz. Yoksa abartılacak bir kuşak değil. Z kuşağı kısaca; ipiyle uşşağı...gökkuşağı... Güzeldir değil mi? Ya işte böyle doğanın içerisinde diyelim. Bilmem anlatabildim mi? Z-A-B-C-Ç diye bir şey yoktur. Türk nesli vardır. Titreyip kendine gelecek bir gençlik vardır. Selamlar.
Eyvallah Kam Babam.
Not: Videoyu yayına hazırlayan ve konuşmayı deşifre eden Fatih Erdoğan'a teşekkür ederiz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle