https://www.youtube.com/watch?v=F_VbRwW7d1M
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8039/kambaba-4 ll
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8039/kambaba-4
Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)
Hayırdır Balam! Ne düşünüyorsun? Kam Babam, düşünüyorum taşınıyorum. Bir türlü doğrusunu bulamadım. Bu ördekler mi yumurtadan çıkmış, yoksa ördekten mi yumurta çıkmış. He he, he. Düşünüyorsan, öyle ise yoksun. Boş ver. Hepsi ördekten çıktı. Evet, yine bir Kambaba videosu çekelim. Balalarla, Beglerimizle beraberiz. Arkamızda güzel bir göl var. Onun arkasında orman var. Güneş arkadan aldığı için herhalde tam net çekmeyecek, karanlık çıkacağız. Ama önemli olan bizler değil, konuştuklarımız olsun. Sohbet ettik. Sorular geldi yine bize biraz daha. Bizde dağdaydık. Zirveyi zorladık gece sabaha kadar. Orada da çekimler yaptık. Kam bilgilerinden, Türk bilgilerinden dem vurduk ve devam ediyoruz. Bu arada, Orkun Beg'im soru sordu. Bir konu üzerine. Bizlerde not aldık. Diğer Beglerde dedi ki, bunu çekelim ve en azından bir fikir oluşsun. Balalara bir pas atalım. Güzel balalara, yiğit balalara. Evet Orkun’um. Kam babam. Kuranımız da baktığımızda bazı konularda sanki bir çelişki varmış gibi görünüyor. Ateist çevrelerin bu konularda, malum literatürü konuşan insanları, tabiri caizse sıkıştırdıklarını, hepimiz biliyoruz. Bunların da cevap veremedikleri. -Veremediğini, kıvrandığını (kıvrandığını) , sanki Allah'ın dininin aciz olduğu gibi. Haşa! bir durum çıkıyor. Çekimden önce konuştuğumuz üzere. Bu soruyu müsaadenizle arz etmek istiyorum Kam Babam. Meryem annemiz ve Meryem oğlu İsa'nın doğumuyla ilgili ayetler var. Üç tane ayetimiz var. Ömer Bey, ben soruyu sorduktan sonra o ayetleri söyleyecek. Sanki burada, üç farklı ayette aynı olayı anlatırken; olayı gerçekleştiren failler, yani olayı yapan kişiler diyeyim. Farklı, farklıymış gibi algılanıyor. Yani buradan da soruluyor. Ya arkadaş, ( -farklı da ) farklı da, yani işin açıkçası. Metinde, lafızda farklı. Ve diyorlar, ya arkadaş konu aynı; ateistler ağzı ile konuşuyorum. Ya! aynı konuyu anlatıyorsunuz. Ama farklı farklı failleri kullanarak anlatıyorsunuz. Bu bir çelişki değil mi? diyorlar. Ben de Kam Babama, Kam Babam konuyu açacak. Ömer Bey'im ayetleri bi söylesin, oradan insanlarda bir baksın istiyoruz. Meryem Suresi 19. ayet. Bismillah. "Ruh dedi, ben sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan başlamak için buradayım." Şimdi burada, tekil bir, Cebrail olduğunu söylenilen ya da Ruh denen. Allah diyor ki. "İşte ruhumdan birini insan şeklinde gönderdim." Kısaca, mealen anlatalım. Bakmak isteyenler, ayetlerin numaralarını veriyoruz. Baksınlar. Diyor ki; Meryem'e geldi, insan şekilde gözüktü. Tekil bir şahıs. Tekil, ister Cebrail de, ister Ruh de, ister insan şeklinde biri, melek de. Ama tekil biri. Fakat, diğer Ali İmran 45 mi? Onu oku. Açıp okuyayım. Şeyde açık, Cenk Beyde açık. Bismillahirrahmanirrahim. "Hani melekler, ey Meryem doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir." Tamam, burada da çoğul melekler var. Yani ne Cebrail var, ne bir kişi var. Aynı olayı anlatırken melekler kavramı, "melâ-iketu", yani çoğul kullanıyor. Ayetin orijinalinde de. Üçüncüsü de, Ali İmran 47. Okursanız. "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. Burada da Meryem direkt Allah ile konuşuyor. Şimdi aynı olay, aynı durumda üç fail var. Bir ruh Cebrail veya işte bir kişi, melek insan şeklinde. İkincisinde "melekler". Çoğul. Üçüncüsünde direkt Allah'a, aynı olayı söylüyor. Tabi şimdi bunu Kur'an okuma ve bakış açısına göre değerlendirmezsen, Furkan'dan haberiniz olmazsa, bunu çelişki gibi, ateistler veya art niyetliler, hatta bizdeki, bilmek için soranlar, bir çelişki olduğunu, çok net bir şekilde bizlere söyler. Şimdi gelelim meselenin özüne. Furkan nedir? Furkan ayetlerini bi aç bakalım. Furkan’la ilgili ayetlere bakacak olursak. Bakara suresi 53. ayette "ve hidayete ereseniz diye Musa’ya kitabı ve Furkan’ı verdik." Şimdi Musa'ya bizim bildiğimiz Tevrat verilmiştir. On emir hatta, daha ötesi. Bir de Furkan verilmiş, demek Furkan ayrı bir şey. Evet. Ali İmran suresi 4.ayette "Bundan önce de insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran, Furkan'ı da indirdi." Evet. Burada da indirilme, "ünzile" yani doğruyu, yanlıştan ayıran. Kuran'ın bir adının da Furkan olduğu yanlıştır, yani. Doğruyu ayırt etme fiili farklı bir kavram. Adının (Kuran'ın) öyle olduğu ki; "Furkan Suresi" diye bir sure var. -Başlı başına (Kendi) "başına", bir sure var. Ama burada da indirilme var. Furkan diye bir şey var, ama bu ne Kuran, ne Zebur, ne Tevrat, ne sahifeler, işte ne İncil vs. Değil mi? Furkan diye indirilen, verilen bazen verilen bazen indirilen. İndirildiği zaman, ondan bazı sayfalar; "doğruyu veya yanlışı ayırt etsin diye veriliyor." Mesela Kuran'da bir ayet geçiyor. Fakat "Furkan" verilirse, verilmişse o ayet tesfir edilenebilir. Meal edilenebilir, anlamı da çıkıyor. Yani, doğruyu yanlıştan ayırma yetisi, bilgisi. Devam edelim. Furkân Suresi - 1 . Ayet "Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkān’ı indiren Allah ne yücedir". Bir de kuluna diyor, herhangi bir peygambere şuna buna demiyor. Seçtiği bir kula da, Furkan ayırt edici şekilde indiriliyor, veriliyormuş. Doğru mu? -Kesinlikle. Şimdi geçtiğimiz, Kam Baba videosunda, bir uğursuzluk kuşundan bahsettik. Yayınlandı o. Neml (suresi) 47 olacak. Salih diyor ki işte, Semud kavmine şunu şunu yapmayın. O da diyor ki; sen geldin başımıza uğursuzluk getirdin. Senle beraber, bu işler geliyor. Hatta, orada da Allah'ı önce inkar ediyorlar, sonra Allah'a yemin ederek iş yapıyorlar. Diyerek anlattık. O videoya baksın, tenezzül edenler. Bir uğursuzluk kuşu var diyor, o da diyor; "Tanrı'nın yanında, Allah'ın yanında" diyor. "Tengri'nin Türkü", orada açıkladık o meseleyi. Orada, resimli, hatta, "Tuğrak Kuşu", Dîvânu Lugâti't-Türk'te geçen, İşte "Tuğrul Kuşu" da denilen. "Doğrul", "Toğrul", "Dumrul" kelimesi de oradan üretirler. O kuşun ne manaya geldiğini orada söyledik ama. Bir kuşun olduğu, "Kuşun", gemi olduğunu, Tengri'nin yanında olduğunu ki, ayet öyle diyor. Allah'ın yanındadır, diyor. "siz, uğursuzluk kuşu.." , çünkü o geldiği zaman biriyle geliyor. Geldiği zaman, gelen kavimde onu uğursuzluk kabul ediyor. Çünkü alt edilmiş oluyor. Gelen, onun sebebiyle gelenlere de büyücü, falan filan işte, oda gelişi, bilenler anlayanlar, birazcık bu işlere kafa yoranlar göreceklerdir, falan. Fazla vakit almasın. Şimdi bu, Meryem meselesin de anlatılan şey; İmran kızı Meryem. "Harun'un kız kardeşi olarak anlatılır Meryem", diye bilgiler anlatılır ama. Beşikte bir çocuktan bahsedilir. Bana tertemizim, dokunan olmadı. Ama, oğlum insan şeklinde gelecek. Birçok mesele söylenmiştir. Değil mi? Hristiyan lügatinde da vardır. Onlara inanmayanları da kafir addettikleri için. Onların teolojisinde. İşte Meryem bakire değildir. Şöyledir, dokunmuştur vs. Çünkü, Kuran ayetini baz aldık şimdi. Dolayısıyla da diyor ki orada; "Bana kimse dokunmamıştır." Bir beşikteki, çocuğa sor diyor. Bu bildiğimiz bebek gibi düşünülse de beşikte bir çocuk, emaneti getirilmiş. Başka kültürlerde ve dinlerde ve inançlarda da, öyle mi Hamdi? Hindistan’da vs., Babil'de hatırlayan var mı? Diğer kültürlerde de, hep böyle bir bakire figürü var. (-var) Ya İslam öncesi, hatta Tevrat öncesi Habirular öyle. Şimdi İmran kızı Meryem ayrı bir soy. Meryem başka biri. Meryem oğlu İsa dediğin zaman başka biri zaten, Kuran diyor ki; O çocuğa sor, İsa'ya sor da demiyor. Bunlar birbirine karıştırılan meseleler. Biz şimdi buralara girmeyeceğiz. Daha sonra irdeleriz bunları. Bu üç ayetin çelişki olması meselesine girelim. Ademoğlu diye bir kavram var. Ademoğlu Ahmet, Ademoğlu Mehmet, Ademoğlu Hüseyin, atası Adem. Meryem oğlu denince de, sanki onun doğurduğu bir çocuk gibi algılanıyor. Meryem oğlu bir soy. Meryem bir soy, onun soyundan biri, İsa. Bizzat anası mı olduğu, Araplardaki, işte Arap terminolojisinde, Nebatice den gelip, Fenike’ce vs. İşte bunlar uzun mesele ama şöyle düşünelim. Meryem de ayrı bir soy. Mitokondrialin bulunmaması.. öyle mi? Doktor. Evet, bir manada ne anlama geliyor. Çünkü Adem'in soyu bir yerde kesilmiş, Meryem'in soyu devam etmiş. Falanın soyu devam etmiş. Irklar Şimdi yayınlanacak olan videoda, buna bakarlarsa dağda çektiğimiz. Ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacak. Konuları daha da açacağız. Ayet bazlı gideceğiz. Aynı zamanda, burada da ifade ediyoruz. Şimdi mesele, demek ki "Meryem oğlu" diye de bir soy var. "Ademoğlu" gibi, şimdi sadece İsa, o çocuğa atfedilmemesi lazım. "Beşik" 'te, bir emanet aslında veriliyor. Fakat bu hadiseyi yaşayan, mucize mukabilinden yaşayan, bir Meryem meselesi de var. Bir kadın, temiz bir kadından da bahsediyor. İmran kızı, acaba Meryem mi? Farklı mı? Mesela doğu yüzüne gitti diyor. Doğuya gitti. Değil mi? Kuran tabiriyle, o kişi çekildi. Ee babasının peygamber olduğu söyleniyor. Tefekkür ve bilgi edinmek için gidiyorsa, "babasının dizinin dibinde dursaydı." dedi. İşte Harun'un kız kardeşi ki, bu aile falan karıştırıldığı için. Birçok şey.. Şimdi ama Kuran terminolojisinden okuyalım. Hz. Peygamber'e diyor ki Kuran ayetinde yaratıcı ; Sen diyor, "Bizim indirdiklerimizi dosdoğru söylemeseydin şahdamarını keserdik." (Hakka-45.ayet, mealen) Bir tehdit var. Vahyi, aynı şekilde diyor anlat. Şimdi burada verilen bir şey var, vahy var, bilgi var. Onu diyor aynı şekilde, nasıl sana verildiyse. (-nasıl söylenirse birebir.) Fakat, Meryem meselesi ne diyor, 14'de miydi 16'da mıydı? Bir okur musun? (-Meryem’de) Meryem 16 olacak, herhalde, yanılmıyorsam, (-Evet, Meryem 16). Okur musun? "Ey Muhammed kitapta Meryem'i de an", şimdi dur. Kitaptan kasıt Kuran, değil mi? Çünkü bir çok kitap meselesi var bizde, işte "Ana Kitap" var, "Levh-i Mahfûz" var, işte diğer kitaplar falan, kitap konusu farklı bir kavram. Onu daha önce çalıştaylarda falan da incelemiştik. Ama burada ne diyor, "Ey Muhammed Kitapta, (yani Kuran'da) Meryem'ide an." Meryem'i an diyor. Sonra devam et. "Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş." "Ve onlarla arasında bir perde germişti." "An" derken. Peygambere hatırlatıyor, "hani diyor, böyle böyle olmuştu." , "An" Şimdi burada peygamberin bir, "an"daki, anması için, o olayı görmesi lazım. Ve inisiyatif kullanıyor. Birinci anlattığı mesele neydi? "Verdiğimizi dosdoğrun anlat."( vahiy) Bunu böyle anlatacaksın, ama burada Peygambere bir inisiyatif alanı var. Gördüğün kadarını "an". Hani de şöyle diyerek, hatırlatarak olayı, üç ayrı versiyonda anlatılıyor olay. İşte Cebrail, Melekler, (-Allah) yaratıcı Rabbi. Şimdi bu anlatımlar böyle. Kur'anın da okuma bakış açısı, korktukları için bu meseleleri anlatmakta, bu vahy olmaktan çıkmıyor. Peygamber kendisinden söz söylemez. Gördüğünü söyler. Yani yine kendi bilgisinden söylemiyor. Kendi heva ve hevesinden, nefsinden söylemiyor. Gösteriler bir şeyden. "Ha! diyor, bakıyor görüyor." "Gördüğü kadarını anlatıyor ve Kur'ana vahiy olarak düşüyor." Fakat diğer "..Şah damarını kesme.." ayetinde; Allah bizzat elçisine; bunu böyle tebliğ edeceksin. Vahiylere bakış açısı. Anlatabildim mi buradaki kavramları? (kesinlikle) Anlayan bi anlatsın bu meseleyi. Orkun'um mesela ne anladın? "Şöyle anlatayım, şöyle Sultanım, ee ayrım, dediğiniz buyurduğunuz gibi Kam Babam, Çok net. Hüküm, nas bildiren, hüküm bildiren vahy olanları diyor, eksiksiz, noktasına virgülüne, birebir an. Yorum katma. -Tebliğ et. (pardon) Vahiy et. Ama anmak, bir örnekle verecek olursam. Mesela ben şuana tanık oluyorum. Şu anı ileriki zamanda, farklı farklı topluluklar da anıcam. İşte o gün; "Kam Babamla göle karşı oturduk." "Orada işte Recep Bey'im vardı." "Cenk Bey'im vardı, Ömer Bey'im vardı." diye anlattım. Başka bir topluluğa başka bir zamanda, "bu an" aklıma gelince; Hee! orada, işte saydıklarından başka, işte Özlem Hanım vardı. Bir de Özlemi kattım. ( Ağaçlar, gök) - Evet ayrıntıları kattım. Başka bir yerde andığımda daha değişik kişileri de andım. Yani anıyorum. O anki aklımda kaldığı kadarıyla. (-Ama olanı anıyorsun.) Olanı anıyorum. (Onu da tebliğ et diyor o da vahy anlamına geliyor.) -Oda vahy anlamına gelir. ("O da vahiydir zaten diyor.") Eyvallah Kam Babam. Ama bir direkt, "bunu söyle" dediği var, Ama bir de gördüğün inisiyatif, "anlat onu ben kabul edicem", "çünkü sen üh, heva ve hevesinden uydurmuyorsun (-söylemezsin), mecnun değilsin, deli değilsin, manası var. Şimdi bunu da ilk defa söylemiş oluyoruz. Kur'ana böyle, Vahye böyle baksınlar. Sünni anlayış ve ya Şii anlayış vs. diğer ekoller falan baktığın zaman. Kısırlaştırılmış, ilkel bir beyinle bakıyorlar. Geçtiğimiz videoyu izlerlerse ne demek istediğimiz anlaşılacak. Ve böyle olunca da her şey kısırlaşmış oluyor. O zaman ateistler dedi ki; "burada böyle demiş" burada şöyle demiş" Tabi ki bunun başka anlamları da var. Orada, "Cebrail geliyor ve ya Ruh" ki, o öyle değil aslında ama, e şöyle diyelim. Onu söylerken, melekler topluluğu da, ayrı bir meseleyi anlatıyor. Meleklerle olan konuşması, daha sonra Allah'la direkt, ya bunlar böyledir, bu böyledir, diye, bir de Allah'a münacaat ediyor. O temiz kadın. Şimdi tabi Meryem, çeşitli Süryanicede eski ahitte, isimleri; Meri (Mary), Meriam, (Mariam) vs. birçok anlama, Meryem falan diye anılır. "Meryem Suresi" vardır, bir de "İmran Suresi" vardır. Değil mi? Âl-i İmrân (Âl-i İmrân Suresi) Ee İki ayrı ayette anılmıştır. Karıştırılan konular; "İmran kızı", "Meryem" aynı şahıslar mı bunlar düşünülmelidir. Buraya girmeyeceğim. Şimdi başka bir mesele çıkıyor burada. Neml Suresi 47 deki; o "Uğursuzluk Kuşu" Gemiydi, Tengri'nin, Allah'ın yanındadır diyor. Kuran'daki ayettir bu. Geçtiğimiz videoda açıkladık, ayetide okuduk. Zaman fazla almasın. Şimdi o gemi, çeşitli yalvaçlara, peygamberlere; Tengri’nin yanında, Türk’tü. Büyük bir gemiden bahsediyoruz. Ee geliyor, Tengri’nin yanındadır diyor, Salih de. Çünkü daha önceki yalvaçlara da gelmiş. Geldiği zaman ya bir afad, bir musibet bir felakete sebep olduğu için. Kavimi diyor ki; " bak bu da senle geldi. Yine bu uğursuzluk kuşu geldi." (-Başımıza neler gelecek?) O kuş diyor, yani gemi çünkü; "tayyer" kelimesi geçiyor, "tayyernâ. Sıklıkla oraya atıf edeceğim. Yani kuştan, ogünkü anlayacak adam kuş zannediyor. Fakat "gemi", ya niye kelebek, böcek, yusufçuk değil diye de söylemiştim, Yine ördekleri verebiliriz. Bu gemi Allah'ın yanında, Kuran meselesi ama, ön Türkçede de Tengri'nin yanında duran gemi geliyor. Gemide bilginler var, bilgeler var. Zaman ve mekan boyutunu aşan bir gemi tabi. Onun yanında olduğuna göre. "Ya şimdi, Tengri'nin, Tanrı'nın, Allah'ın bir gemisi mi olur?(!)" Evet, peki gemiyi kim inşaa etmişti? İşte Nuh Aleyhisselam'ın, dedikleri hani gemi inşaa eder falan. Melekler bir isim verir, vesiledir tabi ki, şudur budur. Oraya girmeyeceğiz. O konuyu daha sonra Türk bilgilerinden yine anlatacağız. Kur'anı tesfir etmek adına, aynı şey mi? Karşılaştırmalı. Şöyle söyleyeyim. Furkan’dan bahsettik. Peki Furkan ne? Ayrı bir kitap olduğu çok açık. Kur'andan ayrı.( -ayetlerle göre) Furkan’da, o geminin sinyal defteri işte. O defterden bazen bir parça veriliyor. Hangi çağda, hangi zamanda, hangi mekânda, hangi hadiseye binaen olacak, yalvaç, peygamber, bu kişi falan olaya binaen, bir bilgi, bilgiler veriliyor. Bazen tümü veriliyor. İşte belki yalvaça da gidiliyor vs. Mesela, Musa’ya kitabı da verdik, Furkan’ı da verdik. Şimdi bunu böyle, basite indirgeyip, ayırt edici bilmem ne diyeceksin? Sonra Kur’an’ın adına "Furkan" diyeceksin. Bu doğru, "Kur'an doğruyu yanlışı ayırt eden bir kitaptır." anlamında mecazen verebilirsin ama; Furkan ayrı bir şeydir. O geminin "Seyir Defteri" Furkan denilen kitap. Türk'ün elinde. Türklerin elinde. Kaptanı çünkü o geminin Türklerdir. Daha önceki videoda, biraz açtık. Peki; "Tanrı, Tengri, gemiyle ne işi var." falan dersen. Evet, şimdi not aldık yazıyor. 12-14 okur musun? (Zuhruf Suresi 12-14. Ayet) Neyse o? "Bütün çiftleri yaratan, bineceğiniz gemileri, hayvanları var edende O'dur." Tamam. Gemi var edilmiş mi ya da yapılmış mı? (-Var mıymış gerçekten?) Var edilmiş. (Gerçekten var edilmiş) Gemici tersaneleri ne için? He he he.. Şimdi yapan ayrı, yaratan ayrı. Bi gemiden gemiye de fark var. Peki, Yasin 42, Yasin 42' yi bulsunlar, Ömer Hocam. Öyle mi? Doktor Ömer'de Yasin. Bi açalım. Bismillah. "Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık." Kur'an ayeti değil mi? (-direkt) Evet, şimdi bu soruyu soran ahmaklar, Kur'an okumuş mu? Yoksa başka bir şey mi önlerine, Kur' an diye örtmüş. İşte Furkan burada devreye giriyor. Demek ki Tengri'nin yanında bir gemi var. Var edilen gemiler var. Bir de onun "Seyir Defteri" var. "Furkan" Sayfadan bakıyor zaman ve çağ boyutunu mekân boyutunu aştığı için, Kaptanları, "bilgeleri" diyelim. Biz tabi birazda, ironik konuşuyoruz falan. Çıktı yola. Şimdi ön Türk kültüründen, Türk bilgilerinden, Kam bilgilerinden, demek ki baktığın zaman, kutsal metinlerde de net görüyorsun. Müslümanlar tekrar bu konuya eğilsin. Şimdi ee bu konu anlaşıldı mı? (-anlaşıldı Kam Babam) Peki beşikte ki çocuğa, meselesini okursak. Beşikteki çocuk ayeti. (-Meryem) Meryem Suresi 29. ayet. Okur musun? Okuyorum. (Hz. Meryem) Bunun üzerine ona (kucağındaki çocuğa) işaret edip (gerçeği ondan dinlemelerini belirtince) : "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" diye (şaşırmışlardı). Evet burada bir beşik var. "Emanet beşikle, gelen bir emanet" Alın siz, bu soruyu devam ettirin, yürütün bu çocuktan.. Fakat bir başka ayeti kerime vardı. Hatırlarsanız. Açın İsa ile ilgili veya işte aynı çocuktan bahsederken. Bu çocuğa, çocuk konuşunca ne diyor? Hemen sonrasında ki ayet olabilir. "Bana Allah Allah, bir kitap verildi. Bir bebek peygamberlik mi yaptı? Çocuk muydu bu? İşte buradaki kitap ne? Söylenmiyor. İncil demiyor. İsa çocukken mi İncil indi ona? Geldi ona. Tabi ben şimdi onu eski ahitten yeni ahitten de bahsedebilirim. Ama biz İslam terminolojisinden bahsediyoruz. Buyur; (O esnada Hz. İsa bebek halinde dile gelip dedi ki:) , “Ben, şüphesiz Allah'ın kuluyum, bana Kitap verdi ve beni Peygamber yaptı” (Meryem Suresi 30. Ayet) ..Gerek yok. Bebekken kitap verilmiş. Buradaki mesele İncil'den bahsetmiyor. "Furkan" Furkan dediğin zaman, beyine hitap eden, nöronlara, atomlara öyle mi? Yani ileride sayfa olmasına gerek yok. "Seyir Defteri" 'nden bilgiyi öyle bir zeka alması gerekir ki, o anlayacak, diyor ki; "bana bir bilgi geldi ben bu zekamla onu anlıyorum Allah tarafından verildi." İşte o geminin seyir defterinden bir bilgi verildi ve ben o bilgiyi anlayacak beyinle yaratıldım, zekayla yaratıldım. Bu yoksa, İncil değil. Mesele bu. Şimdi tabi bu, Arapçasını tam çevirdiğin zamanda mealcilerin nasıl foyaları meydana çıkacak. Nasıl yanlış söyledikleri. Konu uzamasın. Demek ki Tengri'nin yanında Türk Gemisi, kaptanı Türk olan, Türkler olan, ve zaman zamanda, o gemi gönderiliyor. Zaman zaman gemiden de belki, işte uzayın dışında da var. Bazıları o Furkan’dan, yani "Seyir Defteri"nden bilgiler veya komplesi. Tengri'nin onayıyla verilir. "Gönderdik." Çoğul konuşuyor. Veriliyor ve olaylara hadiselere binaen bu yapılıyor. Şimdiki çağımızda da, "Furkan Seyir Defteri" Türklerin elinde.. gibi, zaten kaptanı onlar. Tengri’nin yanında. Kur'ana da ters bir şey değilmiş. Buna açık, ispat. Gemiyi de Allah yarattığını söylüyor. Bizim tersanelerden bahsediyor olsa değil mi? "Ve ona benzer binekler yarattık." diyor, falan. Demek ki bunlar roman hikâye değilmiş. Onu böyle görmek lazım. Bu gemi orada bekliyor. Artık uğursuzluk mu sayarlar. Kavimler, yoksa hayır mı sayarlar, bunun kararını da verecek olan insanlardır. Tengri Türkleri tekrar birleştirecek. Ve insanları Türk'ün sancağı Türkün bayrağı etrafında toplamaya davet ediyor. Dolayısıyla da bu sarf ettiklerimiz, Kur'ana İslam’a aykırı cümleler değilmiş. Kur’an’ı tekrar irdelesinler. Vahy meselesini tabi, konu bu kadar anlatıldığı zaman, açmak gerekiyor. Biliyorsunuz saatlerce konuştuk biraz önce, bu video teklifinizden önce vs. demek ki konu çok geniş. Ama bir sır söyleyeyim. Türkler, Türkler, Türkler buralara, şimdi çok abes bir şey olacak, uzay yokken gelmişlerdir. Bunu da balalar düşünsünler. ( eyvallah) Zaman ve mekan boyutunda. Teşekkür ediyorum. Tengri Biz Menen, Tengri yüzümüze Bolsun.
Not: Videoyu yayına hazırlayan ve konuşmayı deşifre eden Fatih Erdoğan'a teşekkür ederiz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle