İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Londra’daki bir müzayeden satın almış olduğu(https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/fatih-sultan-mehmetin-portresi-istanbula-donuyor/1889913) Fatih Sultan Mehmet Han'a ait Gentile Bellini’ye atfedilen tablo ile ilgili bilinmeyenleri yazalım.
Günlerdir medyada sansasyonel bir şekilde gündemde olan bu tablo ile alakalı; sanat tarihçisinden, gazetecisine, daha önce tablonun varlığından haberi olmayanlardan tutun da haberi olup da çelişkili bilgi verenine kadar birçok kişi yorumda bulundu. Tablo, siyasi tartışmalara da konu oldu. Öncelikle bu tablonun İstanbul'a kazandırılması takdire şayandır. Birkaç yorum da âcizane ben yapmak istiyorum. Fatih'in karşısındaki Cem Sultan mıydı? Bu muamma, günlerdir yüzlerce kişi tarafından medyada konuşuldu. Öncelikle bu tabloyu Gentile Bellini’nin bizzat yapmış olduğu konusunda kesinlikle bir bilgi yok. İmzası yok. Herhangi bir kayıt da yok. Sanat eleştirmenleri, üsluptan Gentile Bellini’ye ait olabileceğini iddia ediyorlar ya da onun atölyesindeki bir öğrencinin eseri olduğu konusunda da görüşler var. Gentile Bellini’nin kardeşi de o dönemin ünlü ressamlarından: Giovanni Bellini. Hatta bu kardeşlerin babaları Jacob (Yakop- Yakup) Bellini de Venedikli ressamlardandır. Gentile, İstanbul'a Fatih'in portresini yapmaya gelmiştir. 1479 yılında yanında bir heyetle 16 ay boyunca İstanbul'da kaldığı kayıtlarda mevcuttur. 1453 ve 1479 yılları arasında Venedik ile Osmanlı arasında birçok çatışma, cinayetler, husumetler meydana geldi. Venedik Senatosu, nihayetinde bir barış antlaşması imzalayarak, anlaşmanın maddeleri gereğince Bellini’yi de Fatih’in portresini yapması için bir heyetle İstanbul’a göndermiştir.
Yazılıp çizilmeyeni konu etmek istiyorum. Bu heyet içerisinde birçok casus ve Maran bulunmaktadır. Maranlar, gizli Yahudilerdir. Korkudan Hristiyanlığı kabul etmiş topluluk üyeleridir. Aynı zamanda Venedikli, Cenevizli, İtalyan asıllı zengin tüccarlar. Bunların 16 ay boyunca İstanbul’da neler yaptıkları ve neler yapabileceklerini tahmin etmek zor değil. Çünkü özellikle Venediklilerin ve Cenevizlilerin; İstanbul’un fethinden ve Galata’dan kuyruk acıları bulunmaktadır. Devrin Papaları, mesela Papa Pius, Fatih Han'a mektuplar yazar… Papa Pius’tan sonraki Papalar da Fatih döneminde İstanbul'u tekrar Türklerin elinden almayı hayal ediyorlardı. Papa Pius'tan sonra 1464-1471 tarihlerinde yine Venedikli Papa 2.Paulus, ki bu Papa’ya özellikle dikkatinizi çekiyorum. Yine 1471-1484 yılları arasında Cenevizli olan Sixtus Papa, Fransiscan tarikatı üyesi olarak seçilmişti.Vatikan’daki meşhur Sistina Şapelini
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sistina_%C5%9Eapeli yaptıran Michelangeloya ve birçok ünlü ressama tavan ve duvar resimlerini yaptırmıştı. Bunların hepsi tüm kaynaklarda mevcuttur. Vakit almasın diye ayrıntılara çok girmiyorum. Ancak konu ile alakalı olduğu için küçük bir anekdot: Lütfen bakınız, bütün kaynaklarda göreceksiniz, Michelangelo dahi Fransız ressamları sırlı resim yapma tekniğini kullanır ve göz yanılmasını sağlayarak, resim içinde resimler yaparlardı. Bu aslında kadim bir sanattır.
Sistine Şapeli ile ilgili birçok bilgi mevcuttur.
Şimdi konumuza dönelim. Fatih Sultan Mehmet'e en fazla kini de Venedikliler ve yanı sıra İstanbul’da Galata, Ceneviz Yahudi asıllı ve diğer ekaletler duyuyorlardı. Kendi aralarında da çekişmeler mevcuttu. Fetihte, Fatih Han'a yardım etmekle ve ihanetle birbirlerini suçluyorlardı. Fakat ittifak halindeydiler. Kimileri para, kimileri Roma derdindeydi. Galata Kulesi o dönemde Ayasofya’dan sonra şehrin en büyük binasıydı. Fatih Han Galata Kulesini Venedik ve Cenevizlilerden teslim alırken o dönemin kayıtlarında şu ibareler yazılır: Fatih, Galata Kulesi’nin anahtarını teslim aldı. Galata Kulesi’nin eski ismi; İsa Kulesi. Kayıtlara bakılırsa bu bilgiler mevcuttur, o yüzden uzun uzun yazmayacağım. Fatih Sultan Mehmet Han, Galata Kulesi’nin “Haçlı” sivri külahını yıktırdı. Not: 1509 depreminde sivri külah bir kere daha yıkıldı. 1494 yangınında kulenin külahı yandı. 1831 de yine yandı. 1875 yılında fırtına Galata Kulesinin sivri külahını yine uçurdu. Bu sefer külah mimarisi kalktı, teras yapıldı. Bugün yine külah mimarisi devam etmektedir. Çeşitli gravür ve fotoğraflarda da kayıtlar mevcuttur.
İstanbul'un en eski haritasında Galata ve Pera ayrı olarak betimlenmiştir. Galata Kulesi de sivri külah olarak resmedilmiştir.
Bunların hepsi konumuzla alakalı olduğu için verdiğim genel bilgiler. Bilindiği üzere Fatih Sultan Mehmet Han 1481 yılında vefat eder. Darıca’da Hünkar çayırında. Birçok iddia ortaya atılmıştır. Âşık Paşazade’nin şiirinden yola çıkarak zehirlendiği, gut hastalığından vefat ettiği, detaya girmeyeceğim bilinen konular. Jacop (Yakop-Yakup) Paşa Venedik ajanı Yahudi asıllı bir İtalyan’dır. Fatih’in hekimidir. Doğum yeri İtalya Gaeta şehri, doğum tarihi 1425-1430 yılları arasında olduğu kayıtlarda vardır. Şimdi dikkat! Gentile Bellini'nin babasının ismi de aynıdır. Ressam Giovanni Bellini doğum tarihi 1430, doğum yeri Venedik’tir, yani İtalya. Gentilla Bellini’nin doğum tarihi de 1429 İtalya’dır. Bunların bir kardeşi daha vardır: Nikolasya Bellini ve bunların bütün şecereleri bellidir. Babaları Jacob Bellini’nin dedesi veya babası Yahudi asıllı Hristiyan’dır. Detaylara girmiyorum. Fatih Sultan Mehmet Han’ı Yahudi hekim Jakob (Yakop-Yakup) Paşa’nın zehirlediği yaygın olarak söylenmektedir. Yakup Paşa’ya Venedik Senatosunun Fatih Han'ı zehirlemesi için birçok kez teklifte bulunduğu belgelidir. Fakat Yakup Paşa’nın bunları Fatih Han'a haber verdiği söylenir. Oğlu Beyazıt’ın da Fatih Sultan Mehmet Han'ı zehirlettirdiği fitnesi yaygındır. Tabi ki bu yaygarayı Yahudiler yapmışlardır. Fatih meçhul bir seferde vefat etmiştir. Kimisi Memlüklüler üzerine, kimi tarihçiler de Darıca’dan gemiye binerek İtalya-Roma üzerine gideceğini söylerler ki bu doğrudur. O devrin bütün kayıtları tutulmuştur, ama söz konusu Fatih Sultan Mehmet Han. Harekât planlarını en yakınından bile gizlerdi. Papa 2.Paulus 1464’ den 1471’e kadar Venedik Senatosunu Fatih'e karşı hep kışkırtmıştır. Fakat başarılı olamamıştır. Bu Papa’ya bir kez daha dikkat çekiyoruz. Ondan sonraki Papa IV. Sixtus, Haçlı Ordusunu toplamaya kalkmış, İzmir limanlarına deniz filosu göndermeye çalışmış, rezil rüsva olmuştur ve çok eleştirilmiştir. Bu yüzden Fatih'e devamlı ajanlar ve suikastçılar yollamış ve kendisi Ceneviz asıllı olduğundan İstanbul Galata'daki Ceneviz ve Venediklilerle devamlı irtibat halinde olmuştur. Tabii ki Galata'daki Venediklilerin kodamanları Yahudi asıllı tüccarlardı. Ajanlık faaliyetini, tüccar-denizci kılıklı suikastçılara yaptırıyorlardı. Bu bölge Osmanlı tarihinde hep vukuatlı bir bölge olmuştur. Çoğunluk Venedikliler ve Cenevizlilerden oluşmaktaydı. Rum, Ermeni ve Yahudiler burada ikamet etmekteydi. Kimisi kendini Romalı olarak tanımlardı. Tarihi kayıtlarda yeniçerilerle buranın ahalisi arasında zaman zaman kanlı maraza çıktığı, Yahudi tüccarlarının tazminat olarak Türklere para ödediği kayıtlıdır.
Şimdi dönelim Bellini ve heyetine. Yakup Paşa, Fatih'e uzun vadeli zehir verse dahi bir şekilde garantisi olmadığından linç edilerek öldürüleceğini bilirdi ve buna cesaret edemezdi. Saraya zehir sokmak da mümkün değildi. Fatih Sultan Mehmet, çok sıkı korunmaktaydı. Çeşnici başları, hekim başları saraya giren her ilaç ve yiyecekten sorumluydu. Hepsinin kellesi giderdi. Bu konu başlı başına bir konu, burada açmayacağım. Asıl konumuza devam edelim. O zaman saraya zehir sokmak şöyle dursun, padişaha bunu bir şekilde zerk etmek de çok büyük bir ihanet olurdu.
İşte asıl sır şimdi başlıyor. Bellini’nin 1479 yılında Fatih’in tablosunu yapma sözleşmesi ile geldiği kayıtlarda var. 16 ay boyunca 30'a yakın heyet İstanbul’a geliyor. Bu heyetin içerisinde suikast için özel yetiştirilmiş, ressam kisvesi altında, Bellini'nin çırakları olarak gözüken sözde ressam ve sanatkârlar… Venedik Senatosu ile Osmanlı arasındaki barış antlaşmasında; olağanüstü bir koşul olarak nitelendirilen Fatih Sultan Mehmet Han'ın portresini yapmak üzere, Venedik’in en yetenekli ressamlarından birinin ve ekibinin İstanbul'a gönderilmesi öngörülüyordu. Bellini'yi bu Senato onaylamış, ekibinden bazı suikastçıları da seçmişti. Özel yetiştirilmiş ve zehir konusunda uzman hekim bir suikastçı.
Bir not: 1400'lü yıllarda yaşamış Hollandalı ünlü Rönesans ressamı Jan Van Eyck, aynı zamanda casusluk ve diplomatlık yapmıştır. Yine 1790’da ressam Sergeyev Rus istihbaratına, Osmanlı topraklarından devamlı bilgi aktarmış ve bir kalemiz kaybedilmiştir. Teğmen rütbeli ressam Gavril Sergeyev Petersburg sanat akademisi mezunuydu… Yani ressam olup, casusluk yapan birçok örnekler bulunmaktadır.
Konumuza devam edelim. Saraya ancak resim yapılacak boyalarla zehir sokulabilirdi. O dönemin boyaları topraktan, bitkiden, taşlardan öğütülerek ve o dönemin çeşitli simyasal incelticileriyle yapılıyordu. Osmanlı'nın yumuşak karnı ise “resim yapmak günahtı.” Her ne kadar minyatür sanatı yapılsa da bu boyalar başka boyalardı. Hatta o dönemde bu boya karışımı ve renklerin yapılması da formülü de ticari bir sırdı ve kültürdü. Saraya rahatlıkla bu heyetteki suikastçı/ casus, zehirli malzemeleri sokabilirdi. Boya literatüründen bilgisi olmayan ve Osmanlıda uzmanı bulunmayan bu meslek, Osmanlı’nın yumuşak karnıydı. Çok detaya girmiyorum. Bellini’nin bu işin içinde olması mümkün değildi. 1479 yılında İstanbul'a gelmesine rağmen ancak 1480 yılının sonlarında kış ayında Fatih’in portresini yapmaya başlamıştır. Fatih'in ölümünden çok az bir süre önce resmi tamamladı. Kış ayları olduğu çok açıktı. Çünkü Fatih Sultan Mehmet Han bu portrede üzerinde kışlık kürk olarak resmedilmiştir.
Yani Bellini’nin İstanbul da soğuk saray odasında, salon mangallarıyla ısınıldığı kış ayında yaptığı resim. Bellini’nin yanındaki yardımcılarından zehir uzmanı, hekim casus hazırladığı karışımı bir şekilde Fatih'e solutsa bunu belli aralıklarda dahi yapsa plan tıkır tıkır işlerdi. Bundan Bellini etkilenmedi mi diye sormayın. Kadim zehir sanatının konusunu detaylı işlediğimiz zaman anlaşılacaktır.
Şimdi gelelim İBB'nin aldığı portreye. Bu portrenin Bellini ile uzaktan yakından alakası yoktur. Üslup olarak sanat tarihçileri benzetse de müzelerde değişik dönemlere ait benzer üslupta değişik ressamların onlarca tablosu görülebilir. Fatih’in fizyolojisine benzemesi şaşılacak bir şey değildir. Fatih’in birçok eskizi Avrupa saraylarında o dönemin casusluk ürünü olarak bol miktarda bulunmaktaydı. Bellini öldüğünde birçok resmi yarım kalmış, ölmeden önce de kendisi gibi ressam olan kardeşi Giovanni Bellini'ye yarım kalan resimlerini tamamlaması için vasiyette bulunmuştur. O dönemde birçok resmi Giovanni tamamlamıştır. Giovanni’nin de ölümünden sonra da birçok resmi yarım kalmıştır. Onları da atölyenin öğrencileri tamamlamış, bazı yarım kalan tuvaller de satılmıştır. İBB'nin aldığı tablo Giovanni’ye de ait olamaz. Bir öğrencinin yarım kalmış Fatih tablosu zamanla tamamlanmış ve Fatih’in karşısında bizzihati Osmanlı kıyafeti giymiş, Papalık destekli Venedik suikastçısı resmedilmiş ve bu tablo yıllarca gizli cemiyetlerin elinde kalmıştır. Ortaya çıktığında da aslında ehillerince bilinen bir tablodur bu tablo.
Şimdi gelelim resme; resimde birçok sır gizlenmiş veya daha sonra üzeri boyanmıştır. Şimdi resme bir bakalım...
Şimdi bir de tersten bakalım.
Galata Kulesi. Bitmedi, tekrar tersten bakalım.
Tersten bakınca Fatih'in karşısındaki figürün kolundaki düğme, bir göz gibi. Şahsın arkasındaki siyah boşluklara dikkat edin, o siyah boşlukların parçalarını bir puzzle olarak kabul edin şimdi ve bakın oraya neler yerleştirilmiş. Ama önce dikkat çektiğim Papa 2.Paulus’un portresine ve özellikle de kafasına ve burnuna dikkat edelim.
Şimdi bir de Galata Kulesine
Bir not; özellikle ortaçağ resim ve gravür portrelerinde önemli kişilerin ve imparatorların burunları kartal burun olarak betimlenir. Buna “emperyal veya Türk burnu” denir. Şimdi devam edelim. Nitekim Fatih Sultan Mehmet Han 1481 yılında vefat etmiştir. Bu suikastçının emeline ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Fatih'in vefatıyla Avrupa sevinmiş ve Yakup Paşa linç edilmiştir. Fakat anlaşılan o ki; bu resim bir müddet “Vatikan’ı ve Venedik’i emellerine ulaştı” diye sözde gururlandırmış bir resimdir. Şimdi dikkat!
Aşağıda 1914 tarihli Hotel de la Ville-Trieste’nin broşürleri veya otel-semt karikatürleri. Bu baskı çizimlerde gördüklerimiz: Papa 2.Paulus Pera, Galata Kulesi’nin şekli, iki tarafa bakan iki yüz, biri de aynı anda da bir elini kaldırmış. Galata Kulesi’nin yüzü gibi bir Papa silueti veya gizemli bir tacirin silueti. Bu resim piyasaya çıktıktan sonra 1800’li yılların sonu ve 1900’lü yılların başlarında popülermiş.
Şimdi şu resimlere bakalım... Ters düz ederek...
Galata Kulesinin düğme kısmına dikkat edin: Tek göz. Bu da bir mesaj...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı portrede birçok sır var. Bir yorum da biz yapalım dedik. Son söz de: Fatih Sultan Mehmet Han'ın torunları her daim ona layık olacaklardır.
Yaşasın Türk Milleti
Yaşasın Türk Devleti
Yaşasın Türk Ordusu
Yaşasın Kızıl Elma Ülküsü
Yaşasın Turan
Yaşasın Türk Birliği
Tengri Biz Menen
Saygılarımla…
Oktan Keleş
oktankeles@gmail.com
onaltiyildiz@gmail.com
Twitter:@oktankeles
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7995/portrenin-sirri
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle