En Sıcak Konular

Oktan Keleş



Oktan Keleş
10 Nisan 2020

Kambaladan Selamlar




 https://www.youtube.com/watch?v=OCR4Fpp-2os

 

 

Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)


Kambala’dan selamlar,

Kıymetli Takipçiler, Yüce Türk Milleti; saygı ve sevgiyle hepinizi selamlıyorum.

Kısa bilgilendirmeler yapacağız. Yazılarımızı takip ediyorsunuzdur Onaltiyildiz.com’dan gündemle ilgili. Özellikle de tüm dünyayı korona virüsü biliyorsunuz ki kasıp kavuruyor. Bir panik havası, bir korku havası, ne olacak, belirsizlik, kaygı ve bu atmosferde geleceğin ne olacağı, tasarlanmaların ne olduğu, ekonomik, sosyokültürel anlamda birçok meselenin nereye varacağıyla ilgili tabii ki birçok yayınlar yapılmakta. Yıllar önce yazdığımız kitaplarımızda olan bütün meseleler bugün tahakkuk etmekte. Kıymetli takipçilerimizde bunu tespit etmiş durumdalar. O zaman “Bir Meczubun Rüyası” ile başlamıştı 2006 yılında. 1988’den beri yazılar yazmaktayım medya âleminde vs. takip edenler iyi bilirler. Dolayısıyla da yıllardan beri yazdığımıza, çizdiğimize komplo diyen kişiler tarafından bugün programlar yapılıyor. Akademisyenlerde -istisnaları tenzih ediyorum- bunların içerisinde. Kısaca gündemi hızlı bir şekilde, özür dileyerek cevaplamak istiyorum. Birçok mail ve mesaj var. Evet, öncelikle vizyonumuzu söyledik. Yüce Türk Milletinin, Devletinin daha yükseklere ve dünyadaki konumunun en üstlerde olması için uğraşmaktayız. Bir millet olarak, milletin bir bireyi olarak bütün meselemiz buydu. Hala bunun için çalışacağız ve Büyük Türk Birliğini ve Büyük Turan Birliğini kurmak adına da bütün faaliyetlerimiz gücümüzün yettiği kadarıyla devam edecektir.

Evet, arkadaşlar sorulara hemen geçiyorum. Avrupa Birliği çöküyor mu? Hayır. Şu anda Avrupa Birliği çökmüyor, çatırdadı. Avrupa Birliği öz eleştiri yapacak, çünkü biliyorsunuz ki bu korona virüsüyle ilgili birçok meselede Avrupa vatandaşlığı, Avrupa birliği vatandaşları Fransa İtalya’da, İtalya Almanya’da vs. vs Avrupa Birliği ülkeleri birbirleri arasında tedavi olması, serbest geçiş vs. birçok haklara sahip olmaları gerekiyordu. Fakat bunun böyle olmadığı realite de görüldü. Herkes sınırlarını kapattı. Bir gözle görülmeyen virüs bunları birbirinden ayırdı. Böyle bir birlik olmadığını, söylemlerin romantik, politik ve ütopik olduğunu gösterdi. Fakat her şeye rağmen Avrupa Birliği şu anda çökmüyor, çatırdadı. Tabii ki bu korona virüs meselesi gündemden düştüğü zaman öz eleştiriler ve İngiltere’nin özellikle birlikten çekilme meselesiyle zaten bu başlamıştı. Bu çatırdama daha da derinleşecek. Ama şu anda çökme diye bir şey söz konusu değil. Şu an için birçok kişi televizyonda yazar, çizer bakıyorum ki bilip bilmeden birçok meseleleri konuşuyorlar, büyük planı göremiyorlar.

Evet, peki ABD çöküyor mu? Evet, arkadaşlar ABD’nin de falan şu anda çöktüğü yok. Yazdık, çizdik Onaltilyildiz.com’a  referans göstererek söylüyorum çünkü vakit almasın diye. Kasım ayında Amerika da seçimler var. Trump, bu seçimlere hazırlanıyor. Trump, Amerikan derin devleti ve sermaye, yani dünyada kürsel ekonomiyi elinde tutan aileler arasında büyük bir savaş var. Trump’ı istemeyenler var, kendi iç meseleleri. Bu yüzden, bu mesele şu anda Amerika’da devam etmekte. Sanki korona virüsten etkileniyormuş gibi bir mesele ve kurtarıcı olma rolüne bürünmek istiyor. Aşıyı bulacak sözde işte bu mücadeleden Amerikan vatandaşlarını korkutuyor, binlerce Amerikan vatandaşı ölecek vs. Ölecek doğru; ama iç yüzünü biz yazdık, çizdik devam edelim.

Kıymetli izleyenler; ABD, PKK’ya yardım ediyor. E nasıl bir can havline düşmüş bir ABD? Ama medyamızda öyle bir şey gösteriliyor ki: ABD çöküyor, ABD kendi haliyle… Özellikle de birtakım medya. Bunlar içerisinde de İslamcı medya vs. var. Ve şöyle düşünüyorlar diyorlar ki “ABD’de bakın görüyorsunuz koskoca bir devletti, dünyayı yöneten büyük bir işte dünya jandarmasıydı” bu hallerde falan değil arkadaşlar. İşi New York’a zoomlatarak bakın. Amerika da sadece New York yok, birçok şehirleri var. Dolayısıyla da sadece New York’ta bazı medyatik görüntüler, tanklar yürüyor vs. henüz bir sıkıyönetim, olağanüstü hal uygulanmıyor. Amerika’da asker ve askeri ekipmanla vatandaşlarına yardım ediyor seferberlik adı altında. Dışarıdaki ekonomik ve sosyal işleyişi, kültürel işleyişi devam ettirmeye yardımcı olmaya yönelik faaliyetlerde bulunuyor ki deklareleri de bu. Fakat, bütün mesele New York üzerine sanki Amerika New York’dan mütevellit gibi. Onlara birazdan değineceğiz.

Kıymetli izleyenler; Amerika da ki bu mesele, sanki “dünya yeniden değişiyor, dijital âleme geçiliyor” vs. gibi söylemler var. Kıymetli izleyenler, zaten dijital âleme biz çoktan geçtik. E-devlet sistemleri, dijital âlemden internet bankacılığı, öğrencilerin dahi notlarını internet âleminden, bilgisayar üzerinden yapılması ve sistemin buna göre oluşturulması, birçok yönde bilet alınması uçak, turizm vs. Birçok meselede zaten dijital âleme epeyden beri geçmiştik. Bu kadar büyük, abartılacak bir mesele mi? Kitaplarımızda tabii daha ilerisini de anlattık, abartılacak mesele. Fakat şu anda oraya birden mi geçiş yapılacak? Hayır. Böyle bir algı oluşturuluyor. Bilip bilmeyen herkes konuşuyor. İşin aslı böyle değil. Birazdan onlara da değineceğiz.

Kıymetli izleyenler; Dünya değişiyor mu? İşte 11 Eylül olaylarını hatırlayın. Amerika da ikiz kuleler vuruldu. “Dünya artık eskisi gibi olmayacak”, “dünya felaketler halinde şu olacak, bu olacak ve doktrinler olacak” denmişti ki burada da tabii ki doktrinler olacak. Dünya eskisi gibi olmayacak, ne olacak arkadaşlar? 11 Eylül olaylarında da böyle söylenmişti “dünya eskisi gibi olmayacak” evet. Dünyanın çeşitli kültürel sıçrama hadiseleri vardır. Rönesans’tan Fransız devriminden vs. oralardan dem vurmaya gerek yok. Teknolojinin, özellikle sanayileşmenin insanlık gelişim sürecinde bu güne kadar olan ve uzay çağı, bilgi çağı ve şu anki yasadığımız meselelerle alakalı birçok meselede tabii ki sıçramalar, birçok değişiklikler, buna göre kültürel, sosyal alışkanlıkların değişmesi ve insanlık algısının buna endeksli olarak farklı yaşam sistemini sürdürmesi çok doğal. Şimdi ben onlardan da örnek vereceğim. Kısa kısa geçiyorum.

Arkadaşlar bakın Tengri’nin Türk’ü kitabında yazmıştık, altın rekor kırdı. Evet, sürpriz değil. 2020’den bir görünüm yazmıştım, çizmiştim. Resmini de bizzat ben resim romanı yapmıştım. Malumaliniz takipçiler bilir, bugünleri birazcık yazmıştık. Televizyonlardan görünüm aynı. O televizyon görünümü de daha önce çıktığı için kitap bir sene öncesi vs. hatta yazılımı daha 2 sene önceye dönük. Eskiye dönük olduğu için. Bunların hepsi bir şekilde tahakkuk ediyor; fakat biz bunları yıllardan beri yazıp çiziyoruz.

Şimdi soruyorlar: “ABD askerlerinde de Korona virüsü çıktı” diye. Arkadaşlar, Korona virüsü çıkabilir. Askerlerin birçoğu Almanya’ya indiği zaman tatbikat meselesi ki Onaltiyildiz.com’da yazmıştık, oraya atfediyorum konuyu. Amerikan askerleri sokakta dolaşırken herkes içerlerdeydi, dediler ki “bunlara korona virüsü bulaşmıyor mu?” Tabii ki bulaşmıyordu; çünkü aşılıydı. Aşısız olanları da var. Büyük bir program, büyük bir proje var kıymetli izleyenler dolayısıyla da bu, bu kadar basit değil. Tabii ki de kendi askerlerinde de çıkacak. Sormazlar mı adama? Ya biz de çıkmıyor? Ama aşılanmış askerleri farklı aşılanmamışları farklı bu çok önemli. Bu aynı zamanda diğer kurumlarıyla da alakalı bir mesele.

Yine önümüzdeki notlara bakıyorum. Soruyorlar “Türkiye’de bu mesele ne zaman bitecek, ne zaman son bulacak” diye. Arkadaşlar, bana göre bu mesele çoktan bitti. Peki, bu olay ne? Proje büyük. Amerikan seçimlerine endeksli. Yine yazdığım yazıda vardı. Kasım ayında ki seçimler dua edilsin ki dünya tarafından ertelenmesin. Amerika şu anda Çin’den bu virüs meselesini alarak Amerika’ya taşıdı. Yani algısını Amerika’ya taşıdı ki Çin neredeyse tamamıyla kontrol altına aldı ve bir tek bile ölen olmadığını deklare etti. Ne kadar sağlıklı bilgiler geliyor, ne kadar gelmiyor biz bazı konulara vakıfız ama bu iş böyle. Şimdi, mesele şu: bu iş burada da bitti ve global anlamda bir proje uygulanıyor kıymetli izleyenler. İşte yüzlerce kişi korona virüse yakalanıyor, yüzlerce kişi tedavi ediliyor, kurtuldu deniyor, yendi deniyor falan. E demek ki tamamen öldürücü bir şey değil. Kronik hastalığı olanlar, yaşı ilerlemiş olanlar, işte bu hastalıklarında kategorizesini yapıyorlar, bunları uzmanlarımız söylüyor. Fakat ben başka bir konuya dem vuracağım. Bilim kurulu her gün televizyonda. Çeşitli profesörlerimiz çıkıyorlar ve bunların bir kısmı gerçekten bilgi vermek amaçlı çıkarken bir kısmı da bakıyorum ki, yani sorulan soruların hepsi haftalardan beri aynı, programcılar aynı, konuklar aynı bunlar profesör, akademisyen -tekrar tenzih ediyorum istisnaları-. Bazı hanımefendiler geliyor bacak bacak üzerine atmış bir şekilde -bunlarda akademisyen- işte gülerek vs. falan bilim tavrına yakışmayacak şekilde magazinsel bir şeye döndü. Hatırlayın deprem profesörlerini. 1999’u bizle beraber İstanbul’da geçirenler iyi bilirler o günleri. O zaman da Mete Işıkara’ydı, ışıklar içinde yatsın. Onu da en seksi erkek falan seçmişlerdi medyamızda. Günlerce deprem profesörleri çıkıyordu ve artık iş iyice lakayıtleşti, lakayıtleşmiş idi. Hatırlayacaksınız yok bulut şöyle oldu, Güneş şöyle gitti, deprem olur mu vs. her şey konuşuluyordu. Bütün bu televizyon kanalları vs. bu programcılar, bu kişileri çıkartıyor ve bir şekilde deniyordu ki bilgi alıyoruz. Şimdi aynı şekilde maalesef ki bir müddet sonra halkımız şu anda panik ve kaygıya sevk edildi. Korku içerisinde dışarıda bunu görüyoruz, herkes söylüyor. Çünkü birçok alışkanlık şu anda terk edildi birdenbire eve kapanıldı. Onla ilgili de birkaç şey söyleyeceğim. Arkadaşlar 1984-1986’da kardan dolayı İstanbul’da aylarca dışarı çıkamadık. “Ne zaman dışarı çıkacağız” dedik. Depremi gördük 1999’da günlerce, haftalarca da “ne zaman içeri gireceğiz” dedik toplum olarak. Ben bu konularda fazla etkilenmiyorum psikolojik olarak. Ve şimdi de tekrar “ne zaman dışarı çıkacağız”, “ne zaman içeri gireceğiz”, “ne zaman dışarı çıkacağız”… Bakın Türk milleti psikolojisini, soğukkanlılığını korumak zorundadır arkadaşlarım. Bu madem ki global, küresel anlamda plan, proje var. Türk Milleti bu dünyada yerini alması gerektiğinden dolayı psikolojisini ve soğukkanlılığını koruyacaktır, uyanık olacaktır. Evet, kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz, bunu unutmayın bir tarafınıza not edin. Arkadaşlar, bu bilim kurulu veya bu profesörlerde bir müddet sonra halkımız tarafından, güven bakımından sorgulanmaya başlayacak. Çünkü soru aynı: “efendim bu virüs neden? “bilmiyoruz.” “efendim bu virüse ne iyi gelir?” “bilmiyoruz.” Henüz bir ilaç yok, henüz bir tedavi edecek bir şeyimiz yok. O zaman ne çıkıyorsun, konuşuyorsun? Saatlerce konu aynı, sorular aynı, cevaplar aynı, bilmiyoruz, bilmiyoruz... Bugün dahi akşam gelirken bir yerde, televizyonda -ismini vermeyim o kanalların biliyorsunuz.- Soruyorlar: “Efendim kalbe bir şey yapar mı?” “henüz bir fikrim yok.” Bunu söyleyen bir profesör. Devamlı aynı şekilde… Bilmiyorsan yani senin bizim şu bakkal Bahattin abiyle ne farkın olabilir? Dolayısıyla da bilmiyorsun, demek ki bilmiyorsun. Bu da projedeki söylemlerden bir tanesi. Bilinmeyen bir virüs, efsanevi virüs gözle görülmüyor. Biri diyor ki “cansız diyor senin proteinlerle harekete geçiyor” vs falan. Onu eve gittiğim zaman buradan söyleyeceğim, göstereceğim belgeler falan olacak. Dolayısıyla da geçmişe dayalı belgeler.

Tamam bilim adamlarımız profesörümüz özellikle de bu işin en büyük emektarı sağlık çalışanlarımızı tebrik ediyoruz. Onlar sahadalar. Hemşiresinden, hiyerarşik olarak en altından en üstüne kadar hepsine minnettarlarımızı, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Fakat sahada olmayıp da böyle ahkâm kesenlere benim eleştirim. Halkın psikolojisine yönelik bir açıklama yaptığım içinde şunu söylüyorum. Çünkü bilgi alacağı nokta yok halkın. Nereye bakıyor televizyona “aa profesör çıkmış bakalım” falan bir şey söylemiyor bunlar. Madem bilim adamı bugüne kadar bilimde ne yapmışlar? Dünya bilimine katkıları ne? Profesörlüklerindeki meselelerin hepsini bir sorgulayalım bakalım. Tekrar altını çiziyorum, istisnaları tenzih ediyorum. Ben burada şunu söylemeye çalışıyorum -bunların saygınlığını vs sorgulamıyorum ya da yaptıkları işleri değil.- Daha aklı başında yayınlar yapılmalı, kişiler seçilmeli. Bunu devletimiz belirler. Dolayısıyla da her kafadan bir ses çıkmamalı; çünkü halk artık psikolojikman bir delik arıyor, kaçış arıyor. Bu arada da hainler, vatan hainleri, ülkemiz üzerinde bazı emelleri olan namussuzlar da fırsat kollayıp nerde kaos çıkartırız, nerde yaparız, sokağı nasıl hareketlendiririz falan filan işlerine dönüyor. Arkadaşlar şundan söylüyorum, bu mesele siyaset, politika meselesi değildir. Bugünleri atlatmamız şarttır ve birlik, beraberlik, dayanışmamız kesinlikle elzemdir. Bir kere bunu, bu süreci atlatana kadar Türk Milleti; vatansa -Gazi Paşamızın dediği gibi- mesele her şey teferruattır, demesi gerekir. Dolayısıyla da bunu diyeceğiz. Bu günler geçtikten sonra da kaldığımız yerden birbirimizi yemeye devam edebiliriz ve yiyeceğiz de.  Dediğim gibi bugün ki eksiklikleri sorgulayacağız tabii ki;  ama bugün değil. O gün gerekli platformlarda, işte unutmayın dediğim Atasözünü, “kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” unutmadığını dillendirir, hesabını da sorar. Ama o gün, bu gün değildir. Bugün birlik, beraberlik, dayanışma günüdür. Türk milletinin de karakteri de buna müsaittir.

Evet, kıymetli izleyenler yine sormuşlar: “Günde 76, 80 bugün itibarıyla 87 falandı, belirli bir istatistik sunuyorlar. Aslında ölüm vakaları çok çok yüksekte, Sağlık bakanlığı veya hükümet bunları az söylüyor.” Hayır, arkadaşlar öyle değil doğrusunu söylüyorlar. Hatta ben başka bir şey söylüyorum ki Bunlar ileride konuşulacak. Şimdi her şeyi de anlatamıyoruz, konuşamıyoruz. Ben birçok ölümün Korona’dan olduğuna inanmıyorum. Bunu da yine yazdık, çizdik. Lütfen tekrar Onaltiyildiz.com da yazılarımıza baksınlar. Ama tabii ki profesör diyor ki “bilmiyoruz.” E bilmiyorsun. Adam 80-90 yasında çoklu organ yetmezliği var, kanser hastası, hastanede tedavi görürken virüste bulaşmış. Deniyor ki “Korona virüsü tespit edilen bir hastamız hayatını kaybetti.” 90 yasındaki bir vatandaş. Ama Korona’dan vefat etti demiyor. Yani bu esnada kanser ve çoklu organlığından tedavi gören vatandaşımızda bir sivilce çıksa, sivilceden mi ölmüş oluyor? Hayır. Sivilce tedavisi de görürken öldü. Kelime oyunlarına gerek yok. Tabii ki korona’yı küçültmüyorum vs. ama biraz sonra geleceğiz o meselelere.

Şimdi bakıyorum önümdeki mevzuya. Arkadaşlar, bu virüsün salgını  ilk Çin’den çıktı. Artık bu Çin gribi, Çin virüsü değil. Bakın biz bunun Onaltıyıldız olarak aylar önce tweetini attık. Amerika’dan bu biyolojik savaş olarak oraya gidecek falan filan gibi. Bu melanetin kaynağı Amerika’dır. Çin değildir. Çinlilerin kültürü; yeme, içme vs. birçok pisliği vardır “ki tarihsel düşmanlığımız içerisindedir” ben şahsen söyleyeyim. Çinli falan filan asla tasvip ettiğim mesele değildir ama Emperyalizm’in de su andaki çıbanbaşı Amerika’dır. Amerika, “bunlar çıkacaktır ileride” bu tweeti de biz aylar önce atmıştık, sonra gerçekleşti. İşte bugün yine gündem oldu Amerika’da, “bu virüsü Amerikalılar çıkardı biyolojiktir vs.” diye. Meselenin özü bu değil. Çin’den şöyle dünya haritasını gözünüzün önüne getirin. Çin atmosferini yani coğrafyasından gele gele İtalyalara kadar Avrupa’ya geliyor, Türkiye’yi atlıyor vs. işte İran falan ortada Kore’leri falan saymıyoruz. Bu virüsün doğal bir salgın hali. Şimdi dikkat edin bir de bulaştırılma, bulaşıcı olma hali var. Bu virüs bize çoktan geldi. Çünkü bunlar Eylül, Ekim’den beri virüs var, virüs var Kasım, Aralık. Ocak’ta özellikle Türkiye’de birçok kişi hastalandı, ben dahil olmak üzere. İzmir’deyim o zaman buradan yanımda olanlar doktor arkadaşlar falan da vardı yani beraber dostlarımızla beraber bir gezideydik. Bu virüsün tavrıyla dünyayı dolaşıyor. Birde işte “lejyoner hastalığı” deniyor. Dünyada, uçaklarla seyahat imkânları artmasıyla, artık herkes herkese bir şekilde gittikleri alanda bu virüsü bulaştırıyor. Bu da bulaşıcı etkisi. Şimdi virüs bir taradı, tararken -biyolojiyle ilgilenenler bilir ki- birçok virüs değişikliğe uğrayarak gidiyor. Artık bu Çin değil, Amerikan virüsü haline geldi. Mutasyon ve evrilmeye doğru gitti. Onun için aşı bulundu buna. Aşı bulundu, zaten bir doktor da Amerika’dan teyit etti işte falan falan dedi burada var bende kaydı da yayınladık onu da. Televizyonlarda da söyledi zaten. Aşıyı yaptı falan geliyor falan. Aşı tabii ki var yani ama aşının da genel manada mutasyona uğraması virüsün, yeni bir aşıya sevk etmesi genel kontrol altına alıyor. Bu bilinmeyen bir virüs değildi işte 19 dediler, Korona 19. Demek ki bundan önce de 18 tanesi var bunun. Yani çok açık bilinen bir virüs. Bu bulaşıcı meselelerden şu anda da olan şeyler birbirine bulaşan, enfekte olanlar var. İtalya’nın yaşlı nüfusu, bizim genç nüfusumuz fazla. Dolayısıyla da hakikaten ciddi anlamda şu anda -çok şükür- ülkemizde korkulacak bir mesele de dünyadaki gibi değil. Panik atmosferindeki gibi meseleler değil. “New York batıyor” hemen Hollywood filmleri aklınıza geliyor demi? Yıllarca TV programları yaptığımda gülüyorlardı. Şimdi “ya doğruymuşsun üstad” diyorlar. Evet, çünkü zihinlere yerleştirildi o korkular. İşte Amerika sular altında kalıyor, gökdelenler yıkılıyor insan kendi ülkesinde düşünüyor bunu. Gece yatıyor onla, gündüz kalkıyor o baskı, oraya da geleceğim.  

Arkadaşlar bir uyarım da buradan şu olacak: askerimize, polisimize, güvenlik kuvvetlerimize yardımcı olalım lütfen. Devletin vermiş olduğu kararlara uyalım. Global bir plan içerisinde, devletimiz de kendi planlarını uygulamaktadır. Bu yüzden sizlerin ve bizlerin bilmediği meseleler vardır devletimiz ne diyorsa ona kayıtsız şartsız uyacağız.

Burada insanlık evlere tıkılarak, internet üzerinden, dijital âlem üzerinden bir ayrı dünya isyanına da hazırlandırılıyor olabilir. Sivil itaatsizlikler şunlar, bunlar bir şekilde patlak verecek. İngiltere’de ki  Başbakan şu an da yoğun bakımda, kraliçe kaçıyor, öbür taraftaki o anlı şanlı ülkeler gidiyor. Hani “ben bu ülkede yaşamak istemiyorum” diyen içimizde bazı insanlar vardı. Paris’te, Eyfel kulesinde selfie çektirenler vardı. Gidip çektirsene, hadi. Almıyorlar, sınırlar kapandı. Yine, Türk topraklarının kıymetini bileceksiniz. Sözüm ona, onlara söylüyorum Türkler bunu çok iyi bilmekte. Dolayısıyla biz bu vatanda doğduk, bu vatanda ölürüz. Bakın demek ki muasır medeniyetten anladığımız mesele de yanlış anlaşılmış. Gazi Paşa ne diyor: Türk Milleti muasır medeniyetler seviyesine ve daha üstüne çıkacak ve taklitçi değildir. Taklidi maymunlar yapar, biz onları taklit etmeyeceğiz. Onları da alt edeceğimiz seviyeye çıkacağız.” Diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Dolayısıyla bugün ki meselelerde ders olsun bazılarına.

Efendim deniyor ki: “bu umreciler bunu bulaştırdı.” Evet, umreden dönenlerin hemen karantiya alınmaması büyük bir hataydı; fakat her şey umreciler değil. İtalya’dakiler, Fransa’dakiler umreye mi gitti? Tavaf mı yaptılar? E tabii ki bulaştırıcı unsuru falan filan… Evet umreciler şu anda ülkemizde ki köy kasaba giden herkes vs. o hurmaları dağıttı. Umrede topladığı hurmalar bugün -maalesef ki, görmüş olduğunuz gibi- karantina da kendilerini tırmalıyor.Ve ne biçim bir dervişlik, Müslümanlık sabrı uygulanıyor değil mi? Bu da enteresan. Bu noktayı uzun uzun anlattım video da, yayınlandı da ona girmeyeceğim. Müslüman sabırlı olmaz mı arkadaşlar? Bu nedir arkadaş? 14 gün duramıyorsun. Duracaksın kardeşim vebal altındasın. “Efendim kutsal topraklar…” Evet, kutsal topraklardan geldin ama o kutsaliyetin sana bir faydası olmadığını gördük. Şu anda Kâbe de, yetim gibi bomboş. Arkadaşlar, dünya da kutsaliyetin sorgulanma çağına girdik -ki ben bunu kitaplarımda yazmıştım.- Bazı şimdi ahkâm kesenler bizden esinlendiler üç beş sene önce bir şeyler şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz falan filan. Bir kaç tane işi bilenler var onlardan bahsetmiyorum. Dolayısıyla e bunları söylemiştik. Kutsaliyet şu anda sorgulanacak, ateizm hat safhaya gelecek. Plan, proje buydu. Şimdiki çalışmalarım: ateizme karşı bir savunma hattı oluşturan eserler hazırlıyorumÇünkü Ateizm çok büyük bir tehlike. Bakın neden tehlike Ateizm? Söyleyeyim. Sadece ya netice inanmış, inanmamış meselesi değil arkadaşlar. İnsanlık ailesi kendi bindiği dalı kesiyor. İnanç minanç oralara girmeyeceğim; çünkü kitabı hazırladım az bir bölüm kaldı. Arkadaşlar, inançlar; kültürü belirler, yaşantıyı belirler. Yaşantı da mikroorganizma biyolojik ve ruhu, tini olan insanlık âlemindeki herkesi tetikleyerek etkiler. Çin’de olan inanç Türkiye’yi, Amerika’yı etkiler. Amerika’da olan inanç, bir Kızılderili’nin bir Eskimo’nun o alay ettiğiniz Tengri Dağlarındaki Türklerin inançları bütün dünyayı etkiler, nasıl mı? Taocu ve Budist olan Çin, bugüne kadar hep savunmacı bir politika uygulamıştır. Çünkü inancı ona saldırıyı değil de, “diyeceksiniz ki Budistler saldırmıyor mu?” İşin orasıyla ilgilenmiyorum. İnancın, insanlık âlemine faydasından bahsedeceğim yanlış anlaşılmasın. Budist, Taocu tinsel yani ruhi özellikte doğa ve tabiat ilişkisi ile alakalı inançlarından dolayı kültürünü etkilemiştir Çin’in ve savunmacı bir politika uyguladı. Ne zaman ki ateist eğilimler orada başladı ve dolayısıyla da Varyag gemisini aldılar, bugüne kadar bu şekilde dünyanın en büyük savaş gemisini inşa ettiler. Savaş gemileri ne için alınır? İşgal için alınır. Yani savunma stratejisinden artık saldırı politikasına gitmişti. İşte ateizm düşünü en ufak nüansı veriyorum -ki o eserde çok fazla nüanslar verdim.- Yayınlandığı zaman inşallah göreceksiniz. Herkesi etkiliyor yani savunma politikasından inancını savunmaya, kendi yağında kavrulmaya çekerken bir anda ateizmi şu bu bazı izm’ler gelip bu inançları yok ettiği zaman biz o inançlara inandığımızı söylemiyoruz yanlış anlaşılmasın. İnsanlık ailesine etkisinden bahsediyoruz psikolojisine, yaşantısına, kültürüne. Ve ne oldu? Ateizm bu inançları bu meselede yok ederse insanlık kendi bindiği dalı kesecek ve saldırıya açık bir vahşi bir döneme doğru gidecek. Dolayısıyla bunlar planlanmış, programlanmış meselelerdi.

Demek ki umreciler hata’ydı ama sadece umrecilere yüklemeyelim. Burada dediğim gibi İtalya, Fransa, İngiltere umreye mi gitti? Öyle bir şey değil. Virüsün tavrı salgın ayrı, bulaştırma ayrı. Virüs şu anda salgını bitti, mutasyona uğradı Amerikan virüsü haline geldi. Su anda bulaştırıcı özellikleri dünyada var. Ve ne zaman bitecek? Sık sık söyleyeceğim bitti bu. Bana göre bitti. Ama o projenin içerisindeki oyuna göre de Türk Devleti kendine göre bir oyun kurmuştur, onu uyguluyor. Sakin olun, sabırlı olun. Bakın göreceksiniz “hiçbir şey dünyada eskisi gibi olmayacak” diyenler utanacaklar. Korku, panik havasında program yapanları, yazanları, çizenleri o zaman siz sorgulayın. Çünkü yıllardan beri ben bunlara şahit oluyorum. Şöyle olacak, böyle olacak… Arkadaşlar olacakta, bugün değil. Yine değineceğiz ona. Her şey eskisi gibi olacak. Olmayan şey şu ekonomik yönden çok zorlanılacak, tabii ki çeşitli ülkelerde ihtilal vs olur. Tabi bu da dünyanın çok tınında olmaz. Dolayısıyla sosyal, kültürel, ekonomik alanda zorlanılacak. Bazı birliktelikler tekrar olacak. Fakat böyle işte robotik falan filan daha değil daha değil. Onların sebeplerini anlatacağım.

Bu arada tabiatta bizden intikamını alıyor. Geçen bir istatistik vardı 60 yılda 60 tane göl Türkiye’de kurudu. 60 yılda 60 gölü kurutmuşuz. Gediz deltası, Eymir gölü, Sapanca gölü de şu anda alarm veriyor. Bakın tabiat ne diyor? Eski Türk inancı ama hala bizim inancımız Kam bilgisine göre, bizi uyarıyor. Ondan sonra da virüse şöyle mi yapalım? Böyle mi yapalım vs.

Evet, arkadaşlar bu mesele nasıl oldu GDO’lu tohumlarla ekini ve nesli mahvedeceksiniz diye ilahi kitapta, Kuran’da vardı değil mi? Bugünküler de -Kuran’ı çok sevdiğini söyleyenler- bu anlaşmalara GDO, tohum meselelerine imza atanlar kimlerdi? Bütün bunlar bir planın parçası arkadaşlar. Şimdi ah! Vah! etmenin anlamı yok. Tarım politikalarına geçelim dedik geçen yine devlet büyükleriyle bir aradaydık onlarda �"teşekkür ediyoruz- ilgilendiler. Cumhurbaşkanımızda şimdi diyor ki tarım politikalarıyla hızlıca üretime geçeceğiz vs. Söylediğimiz meselelere şu anda kulak kabartıyorlar inşallah devam edilir.

Bir de şöyle bir şey söyleniyor dindarlar tarafından. Efendim “dinsizler varda, Allah bize o yüzden mi bu musibeti veriyor, Ateistler var da…” arkadaşlar ne saçmalıyorsunuz siz ya? Ateistin bir mabedi yok ki, tapınağı yok ki adam inanmıyor. Mabedi, tapınağı olan sizsiniz, inançlılar. Onlar kendilerini sorgulasın. Bak onların tapınakları kapatıldı, camiler kapatıldı, kiliseler kapatıldı, havralar kapatıldı. Hatta biraz önce söylediğim semavi dinler dışında, literatür dışında -teolojik anlamda söylüyorum- olan dinlerin de mabetleri kapatıldı. Her yer bomboş. Yani ateistleri, dinsizleri ne suçluyorsunuz? Dinliler kendini bir sigaya çeksin. Camiler kapatıldı. Kendi ülkemiz üzerinde konuşalım, dinimiz üzerinde. Dinsizin bir mabedi yoktu ki. Onların bir şeyi kapatılmadığına göre, herhangi bir şey olmadığına göre, bizim olduğumuza göre biz düşüneceğiz arkadaşlar değil mi?

Evet, gelelim tabi bu evlere kapanınca birçok boşanma olayları %25 filan Çin’de Japonya’da arttığına yönelik istatistikler geliyor. Türkiye’de de duyuyoruz bunları kavgalar filan. Hani hastalıkta, sağlıkta diye vardı ya bundan sonra ne değişebilir? Nikâh memuru şöyle yapsın: “hastalıkta, sağlıkta bir ömür boyu ama Korona hariç” diyebilir. Bu da biraz komik olsun.

Evet, arkadaşlar alışkanlıklarımız değişiyor. Ne demek istiyorum? Uzay çağına geliyoruz. Uzay çağındayız, bilgi çağındayız. Biz, siyah beyaz kuşak televizyon, lambalı radyoların çocuğuyum ben şahsen yaşımız itibariyle. Bizim yaşıtlarımız ve bizden büyükler iyi bilirler, mekanik çağın insanıyız; zor bulurduk bazı şeyleri. Şimdi dijital âleme çoktan geçildi. Ama onun kültürel anlamda tekrar hâkim olması için ayrı bir altyapı olması gerekiyor. İşte bankacılık sistemi şu bu filan, çocukların elinde cep telefonları bunları biliyorsunuz, bunları anlatmaya gerek yok. Alışkanlıklarımız değişince korku, panik daha da artıyor. Bir elektrikler kesiliyor, internet gidiyor benim için hiçbir şey değişmiyor. Neden? Ben internet yokken doğdum, öyle büyüdüm. Misket oynadım, çelik çomak oynadım, birdirbir oynadım, saklambaç oynadık, mahalle savaşları yaptık. İnternet filan bilgisi de yoktu. Ama birden elimizden gidince... Sanki bunla mı doğduk arkadaşlar. Zihninizi, psikolojinizi Türk olarak, tabiatla birlikte yaşayıp, kendinizi ona göre dünyada konumlandırın. Hele ki bizim jenerasyonumuz. “Elektrik kesildi” e kesilsin ben gaz lambasında çok ders çalıştım çok oturduk. Hem de İstanbul Fatih gibi yerde. Köyde de yaşadık da...İstanbul Fatih doğumluyum ben. Fatih’de gaz lambasında oturduk.

Şimdi arkadaşlar yine kısa keselim. Demek ki “Her şey eskisi gibi olmayacak” diyorlar ne diyorsunuz? Evet her şey eskisi gibi dünyada olmayacak çünkü birçok marka ne demek istiyorlar biliyor musunuz ekonomik anlamda olmayacak arkadaşlar başka bir şey olmuyor bakın rahat olun. Ekonomik anlamda “Melanet çıkarsa da her şey olur o da ayrı bir şey de” Şimdi işin felsefesine girmeyeceğim. Herkes Çin’de yaptırıyordu bu büyük markalar işte insan gücü iş gücünün ucuzundan dolayı. Bütün fason işlerinin imalatını falan filan. Avrupa’da ki koca koca büyük markalar dünyadaki büyük markalar. Şimdi Çin de bu hale gelince Çin’le Amerika arasında dünya arasında bir ayrım çıkacak. Çin’den tazminat istenecek Amerika’dan da istememiz lazım. Bakın Amerika hiç sıyırmasın kendini. Hatta Avrupa Birliği o kadar atıp tutuyordunuz Mars’a gidiyordunuz, bir virüsle uğraşamıyorsunuz yaa. Allah Allah bak sen! Bak sen şu Tengri’nin işine... Evet...Dolayısıyla hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şirketler küçülecek, markalar küçülecek çünkü Çin’de iş yaptıramayacak, maliyet artacak. Bir de bu Corona’nın da vurmuş olduğu, Corona’dan önceki dünya ekonomik krizinin çıkmazının ülkelere dağıldığı zamanki ekonomik pozisyonunun da dar boğazlığından dolayı ve bugün ki eklemiyle beraber tabi ki hiçbir şey ekonomik olarak eskisi gibi olmayacak. Markalar küçülecek, şunlar olacak, bunlar olacak, biraz daha savurganlıktan uzaklaşacak. İsraf politikasından belki biraz daha vazgeçilerek tutumluluğa geçilecek. Evet... O manada arkadaşlar... Mesela telaş şimdi bundan kaynaklı. Çin’le araları açılırsa, Amerika’nın dünyanın, biz işimizi nerde yaptıracağız büyük markalardan. O büyük ülkeler işte Trump’la kavga eden o para babaları o aileler bundan dolayı dem vuruyorlar “Bir an öce Trump gitsin” falan filan. Trump’ın da canı cehenneme, Çin’inin de Rusya’sının da...Efendim dünya da Türkler hariç. Ben ırkçı değilim ama insanlık ailesinde de bunların Emperyal zihniyetini gördük. Görüyorsunuz işte. Bizim şu Müslüman denilen Arapların rezilliğini görüyorsunuz. Arap ülkelerinin. Dolayısıyla da tabi ki halkları ve vatandaşlarıyla hiçbir ilişkimiz yok.

Arkadaşlar iki de bir böyle toplum bir bütündür bunu unutmamak lazım. Bugün biz sağlık elemanlarını pohpohluyoruz onlara “Efendim şöylesiniz, böylesiniz.” alkışlıyoruz. Her zaman bunu yapacağız. Toplum bir bütündür. Bir savaşta bir komanda on bin profesör eder. Ama savaşta...Bir asker yüz bin öğretmen edebilir. Ama savaşta. Ama hazarda yani barışta. Bir profesör tam tersi. 1000 ordu edebilir. Bir öğretmen galaksiler edebilir. İmkân ve zaman. Toplum da bir bütündür arkadaşlar ayırmayacağız. Bütün devlet memurlarımıza, akademisyenlere, işçilerimize, işsizlerimize...Hepsini saygıyla anacağız. Ayırım yok.

Şimdi arkadaşlar bu virüs istihbaratına gelelim. Bu virüs istihbaratında hiç mi örgütler bunu görmedi. İstihbarat örgütleri. Biz bile onaltıyıldız olarak aylar önce bir tweet attık. Duruyor işte. Hatta biri belgesel yapmış onu falan. Geziniyor. Yurt dışı menşeli. İşte “Türkiye’den atılmış böyle bir tweet vardı” gibisinden. Evet, biz attık. Daha da atacağımız tweetler olacak meraklanmayın. Zamanı geldikçe çok acıtmadan. Şimdi arkadaşlar, istihbarat örgütleri bunu nasıl ıskaladılar? İnanıyor musunuz ha? Projeye dikkat çekin.

Şimdi gelelim Sağlık Bakanlığımızın 2015 yılındaki sitede Corona’yla ilgili pek çok bilgi verilmiş, Türkiye’de. Takip ediliyor. Yani bu virüs takip ediliyor.  Haa “Kutsaliyet gidiyor dikkat edin” dedik Ateistlerin mabetleri kapatılmadı. Şimdi anlı şanlı cübbeli, sarıklı bizim bir hocamız var ya geçenlerde siyah eldivenlerle sohbet veriyor. Herhalde tepki geldi sonra beyaz eldivenler giydi. Arkasında birçok din kitapları var, şifa ayetleri kitapları var. Elinde  Kuran, hadis vs. din kitapları ve onları tutarken eldivenlerle tutuyor. Zaten izolasyon bir ortamda iş yapıyor. Kardeşim hani, hani? Yani niye eldivenle tutuyorsun? Şifa ayetleri, şifa duaları hepsini yok etmesi gerekirken sen eldiven takıyorsun. “Kitabın komplesi şifadan bahsederken o kitaba bile eldivenle dokunuyorsun” derler adama. İşte içimizde böyle düşünemeyen insanların artık vizyoner alanı daraldı arkadaşlar. Ama biz maneviyattan Hoca Ahmet Yesevi’den vazgeçmeyeceğiz. Fakat tabi bilimden Atatürk’ten asla vazgeçmeyeceğiz. Dolayısıyla Türklük’ten ve Türk töresinden Türk’ün inancından da asla vazgeçmeyeceğiz. Türk’ün inancı din filan değildir biz onları defaatle programlarını yaptık konferanslarını verdik. İn başka inanç başka vs. Otacı Kam olunabilir, Müslüman da olunabilir. Bunun dinle alakası yok. Metafizik varlıklarla mücadele eden her türlü inanca sahip insanlar vardır.  Bununla alakası yok. Tabi konular birbirine karıştı konumuz bu değil. Bunları geçiştirelim. Bakalım başka ne not vermişler?

Arkadaşlar, şimdi ben size çok enteresan şeyler de söyleyeceğim kısaca. Mesela biraz evvel gelen bir bilgiyi söyleyeyim. Her şey New York'da. New York, New York … Bütün her şey New York’da. Amerika’da başka şehir kalmadı. Ülke hatta Amerika kıtasına bakarsak. Mesela Chicago’da belirtmişler bugün toplam 98 ölüm varmış. New York’da binlerce Chicago’da 98. Fakat hemen istatistik yapmışlar. Bunların yüzde 72’si Afrika kökenli. Arkadaşlar Zenciler. Bunun tabi ki sosyal, kültürel, ekonomik bir izahı var dır. Nedir o? Adamlarda sağlık sigortası sıkıntılı vs. Öteleştirilmiş, ötekileştirilmiş bir toplum onlar Zenciler, siyahiler onların deyimiyle. Irkçıdır Amerikan namussuzu ve bu adamlarla ilgilenmediği için yüzde 72’si 98 kişinin Afrika kökenliymiş. Bakın bu proje. Kelimelerimim arasında sıklıkla değineceğim. Küresel bir proje. Yaşlı nüfusu vs. filan ama bunların hepsi prova, kaç sene sonra bunları aslı çıkacak bakalım.

Şimdi başka notlardan söylüyorum. Arkadaşlar mesela telefon takibi geldi “Virüs kontrol, karantina.” Telefonlara program uygulanacak, karantinada evde olan bir insan ev dışına çıktığı zaman telefonuna hemen mesaj gelecek. Teknolojide de zaten bu yaşanıyor. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı da bunu deklare etti dünyada da bu böyle. “Digital hale mi geçilecek?” zaten geçmişiz ama neden daha henüz geçmedik? Onu da söyleyeceğim. 5G ile de ilgili bir mesele var onu da söyleyelim. Arkadaşlar bakın 2009 yılındaki meşhur Domuz Gribi. O zaman da dünya korktu işte “Yüzde 80’i gidecek yüzde 70’i gidecek” falan. Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret Chan 2009’daki Domuz Gribi için 2010’da açıklama yapıyor. Diyor ki “Domuz Gribi korku provasıydı.” “Maalesef ki korku pompaladık ve bu bir provaydı” diyor ve bu itiraf olarak dünya medyasında yer aldı arkadaşlar. Bugünler için de ilerde bunları duyacaksınız. Bu kadar abartılan, gözle görünmeyen bir virüs. Tabi gözle görünmeyen virüsler var, eskiden de vardı, gözle görüneni de var.

Arkadaşlar devlet sağlık kuruluşları da aynı şeyi söylüyor, Dünya Sağlık Örgütü de. “Virüsü tanımıyorsunuz” falan filan. Amerika çökecek mi? Bakın başta da söyledik Amerika Irak’a tekrar geri dönüyor arkadaşlar. Yakında duyarsınız, bu ne zaman yayınlanacak birkaç gün sürer. Ama bu esnada da duyabilirsiniz Amerika tekrar Irak’a dönecek, yerleşecek. Hani Amerika çöküyordu, dünya çekiyordu? Herkes politikasına devam ediyor. Dünya eskisi gibi bir dünya. Maalesef ki böyle bir süreç geçecek ama merak etmeyin herkes yazdan sonra kaldığı yerden devam eder. Plajlar dolar, turizm falan filan. “Oh be yaa” falan. Ama üç dört sene sonra ki tam tarihini vermiyorum, “Bu bir provaydı, insanlığın hareket tarzı, psikoloji tarzı vs. ülkelerine coğrafyalarına göre yapıldı” denir. Bakın Barnei Sanders bugün Trump karşısındaki rakipliğini askıya aldığını söylüyor. Joe Biden kalmış oluyor Trump’ın karşısında. Bu Amerika’ya bağlı, Kasım ayına bağlı meseleler, vizyonlar.

Şimdi gelelim 5G meselesi...Zararlı mı? Tabi ki zararlı arkadaşlar. 5G insan yaratımına, fıtratına zararlı bir teknoloji ama şu anda. Çünkü teknoloji tam mahiyetiyle oturtulmadığı için. Tıpkı 4G de zararlı olduğu gibi. Tıpkı 2G de zararlı olduğu gibi 5G de zararlı. Kanserojen, radyasyonel, birçok şu Baz istasyonları falan. Yani hiçbirinin birbirinden farkı yok. Yani 5G’ye farklı fazla bir anlam yüklemenin bir anlamı yok. Zaten Çin “Ben bunu daha ucuza üreteceğim” dedi İtalya “Ben alacağım” dedi. İtalya’yı cezalandırdılar, Amerika. Amerika’nın şu anda Echelon programı vardı dünyayı dinliyordu. 5G bunu gölgeleyecek. Çin de daha erkenden adım attı. Bakın. Dünyada pek çok teknolojik gelişme vardır. Fakat insanları yönetebilecek, kontrol altına alabilecek teknoloji üretirler. Bazıları zaman zaman bunun dışına çıkar, 5G de bunlardan bir tanesidir. Zararlıdır arkadaşlar ama olmasın mı? Daha ilerde olacak. Daha ilerisi olacak 5G falan daha ilkel olacak. Fakat şu anda insan bünyesine bu teknoloji dokunuyor, robotik insanlar olması gerekiyor. 3D yazılımı değil mi? Çeşitli organlar yapılacak. Makineleşmiş insan falan. Şu andaki fizyolojimize uygun değil birden çıkarıldı bunlar. Birbiriyle savaşan aileler onların alt yapısı var.

Evet arkadaşlar, Orta Çağ’da da veba meselesi vardı. Bu Kambala meselesine girelim. Kambala çizgi romanını yazıyorum biliyorsunuz. Birçok çalışmalarım var bunu görsel olarak sunalım. Bu Orta Çağ’da bir maske. Bu maskeler deriden yapılıyor, kafaya takıyorlar o dönemde. Karga gagası gibi. İnternette bunların taklitlerini satarlar. Cadılar bayramında falan takıyorlar. Bu deriden. Şimdi aslında niye karga? Eskimoğlar’da, Türkler’de karga aslında kutsal bir hayvandır. Aklı, bilgiyi temsil eder. “Karga elimize bolmadı ki” derler hala Türkler’de Kazakistan’da, Türkmenistan’da bir deyimdir. “Karga elimize bolsun ki” ya da “konmadı ki”, “değmedi ki” vs. Karga çok önemli bir hayvandır. O dönemde buraya otlar filan koyuyorlar arkadaşlar. Soludukları zaman hepsi de gitti bunlar. Özellikle papazlar ve rahipler vardı o dönemde. Şimdi niye bunu gösteriyorum? Bu öyle. Şimdi maske takma meselesi var ya. Ülkemizde de “maske takılsın mı takılmasın mı? Bir kısım “Takılmasına gerek yok arkadaş senden ona geçecek” falan filan. “Takılsın” diye birbirlerini yediler. Dünya Sağlık Örgütü de bu arada aynı şeyi yaptı, bunlar plan proje. Dolayısıyla da sonunda dendi ki “Takılsın” hatta “Ceza alacaksınız” toplu taşımalarda falan. Doğru, takılsın! Şimdi arkadaşlar ilerde şu görmüş olduğunuz gaz maskelerine benzer maskelerle gezilecek. İlerde... Yakın bir zamandan bahsetmiyorum ha yanlış anlaşılmasın. Bunları yazacağım ben. Çünkü ben bu maske olayını yazmıştım. Neden şimdi ben bunları gösteriyorum biliyor musunuz? Şimdi Orta Çağ’da bunları giyen adamlar vardı. Halka da giydiriyorlardı bunları taktırıyorlardı böyle pis şeyleri falan da. Şimdi maske. İnsan fizyolojisine, vücuduna ayrı bir şey entegre etmeye çalışıyorlar. Yakında kasklar takılacak. Yakın bir zamanda değil.  O kask da şu anda şurada duruyor fakat onu göstermeyeceğim ilerdeMaske bunun alıştırması. Insan bunu taşıyor mu taşımıyor mu? Yavaş yavaş şekil şemal değiştirecek kılık kıyafet de moda da falan filan böyle. Hava soluyan hortumlu ki ben bunu Deruni Devlet’te, Kulbak Bilge kitabımda irdelemiştim, resim olarak da yapmıştım çocuklara falan. Bunlara toplumsal, fizyolojik alışmalar var. Onun için bunu gösterdim. Yani şimdi buradan yakında bunlara gelirsek göreceksiniz, yani şu maske iyi günlerimiz. İnsanlık açısından söylüyorum, ülkemiz açısından değil. Türk Milleti Türk Devleti ilelebet payidar kalacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Ne zaman bitecek bu? Hani erken demiştiniz? Haa size özel yazacağım değil mi şu gün bugün? Arkadaşlar size söyleyeyim. Bu iş bitti. Bu iş Amerika’ya bakıyor. Amerika’nın küresel güçlerinin birbirini yemesine. Filler tepişecek olan çimenlere olacak falan. Türk Devleti de buna göre kurgu yaptı “Ama bu Corona virüsü yok mu?” Henüz daha o profesörler var ya? Bakın ben evde bir çekim daha yaparsam göstereceğim. Corona virüsü nasıl? Bakmış mı görmüş mü şeklini şemalini falan? Soruyorsun “Bilmiyorum.” Soruyorsun “Henüz daha bilmiyorum. Bilinmeyen bir virüs” Bilmiyorum demek için mi ordasın? Ve bilime katkın ne kardeşim? İstisnaları tenzih ediyorum Bakın Aziz Sancar Hoca. Buradan selamlıyoruz kendisini. Çok istisna, o da yurtdışında falan. Dolayısıyla bizim profesörlerimiz de kendilerini sigaya çekerek bilime artık, bilimin dedikodusuna değil... Aristoteles bunu demiş Platon bunu demiş hani felsefecilerin böyle geyikleri vardır. Magazinel şeyinden çıkıp da bu adam hakikaten ne demiş doğru mu değil mi, zamanımıza uyarlayabilir miyiz? Ya da bilimi de falan “Newton şunu buldu Pisagor bunu yaptı işte Pasteur...” Arkadaşlar tabi ki benim de hocalarım bir sürü profesör var. Hepsine saygılarımı gönderiyorum. Ellerinden öpüyorum. Özellikle Prof. Atilla Murathan Hocam’ın ellerinden öpüyorum selamlarımı gönderiyorum. Muhterem eşlerine de o da Profesör kendileri. Dolayısıyla onları tenzih edelim zaten. Anlatmak istediğim bilime yönelelim. Bilimin dedikodusu magazinel yönü değil. Böyle akademisyenlik, böyle doçentlik, profesörlük olmaz. İstisnaları tenzih ettiğimi defaatla söyledim. Dolayısıyla artık bizi bilgilendirici...Virüsü tanımıyorsan tanıyan gelsin kardeşim. Evet bu virüs görünmüyor, yaşıyor mu? Ölü mü? Nerde? Evet tehlikeli, akciğerlere şunu yapıyor, bunu yapıyor...Bir ay önce söylediklerinin tam tersini söylüyorlar maske konusunda da. Ama bu taa DSÖ’den (Dünya Sağlık Örgütü) başlıyor insanların alışkanlıkları, psikolojisi dünya şartlarına göre uyarlanıyor ve buradan da vatan hainleri boldur yani dünyada değil mi? Kendi vatanlarına hainlik yaptıkları gibi bizim vatanımızda da kaotik bir şeyler olsa da...

Şunu herkes çok iyi bilsin. Yüce Türk ordusu her zaman dimdik ayaktadır. Yüce Türk Devleti dimdik ayaktadır. Dediğim gibi politik, siyasi işleri biraz sümen altı yapalım, şu dar günlerden bir geçelim, sonra birbirimizi yemeye kaldığımız yerden devam ederiz. Tabi ki demokratik ortamda vs. Ne zaman bitecek bu? Bu bitti Amerika’nın olayı, her an bu olayı bitirebilirler. Hatta şöyle bir şey bile derlerse şaşırmayın. “Aaa bak aşı da bulduk.” Zaten aşı bulundu da. Tabi dünyaya sürecekler bunu. Tabi bunun ilaçlarını da sürecekler piyasaya. Bu büyük bir sektör arkadaşlar. Planı yaparken bir taşı bir kuşa atmazlar on tane kuşa bir taş atarlar ki o on tanesini seke seke vursun diye. Yani dolayısıyla da şunu düşünüyorlar “Mutasyona uğradı artık kurtulduk” da diyebilirler. Ama Kasım’a endeksli bir mesele bu yani Amerika’nın seçimlerine, oradaki birbirlerini yiyişlerinin sonuçlarına, anlaşma olacak mı olmayacak mı? Mesele bununla alakalı.

Hepinizi en içten duygularımla tekrar saygıyla selamlıyorum ve fırsat buldukça çeşitli platformlarda bu videoları yaparız, yazılarımızı yazacağız. Arkadaşlar az kaldı, herkes kaldığı yerden devam edecek ama inşallah ders almışızdır, ibret almışızdır diyelim. Bu hiçbir şey değil. Bunların hepsi birer provadır, insanlık adına prova. Fakat böyle bir hastalık vardır tabi ki yok değildir. Devletimize uyalım, ne diyorlarsa onu yapalım, Eyvallah hiç sıkıntı yok. Sabırlı olalım, soğukkanlı olalım, psikolojimizi diri tutalım. Korkmayın dünyanın sonu filan gelmiyor. O insana doğru gidildiği zaman 5G’lerden sonraki teknolojilerde ki biz belki muhtemelen görürüz yaşantımızın içerisindeki pek çok gelişmeyi. Çocuklarımız torunlarımız görecektir onları. Onları da yazdık çizdik. Konu ben değilim yazdık çizdik derken beni tanıyanlar bilirler ben reklam falan yapmam. Dolayısıyla da konu ben değilim, konu insanlık. Oraya doğru gideceğiz. Öyle robotik insanlar, Sin insanları olacak ki... Derun-i Devlet’te yazdığımız gibi. Bunları yaşayacağız ama şu anda değil. Bazıları endişe ediyor, anlıyorum onları rahatları bozuldu değil mi? Rahatları bozuldu... İnşallah bu süreçten sonra, çok yakında çıkacağız, bitti bu iş bitti. İlanı gerekiyor. Kaldığımız yerden ibret ve ders almış olarak çıkarız.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bala’lara, tüm takipçilere ve bütün “Bu adam ne diyor?” diyen, tenezzül edip bakanlara da saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum.

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7790/kambaladan-selamlar

Bu yazı 4,085 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Mayıs 2024 Görü
    • 30 Ekim 2023 Necro: Dijital Büyü
    • 1 Temmuz 2023 GÖK TANRI İNANCININ KURANDAKİ İZLERİ
    • 2 Mayıs 2023 Nato Ezoterizmi
    • 23 Şubat 2023 NEKRO İSTİLA
    • 23 Eylül 2022 Adguk Öğretisi - Tanrının Gözü
    • 14 Eylül 2022 Kambaba-24 NATO-Yunan'la Savaş Olur mu? - Elizabeth Peygamber Soyu mu?
    • 28 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-2
    • 24 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-1
    • 23 Haziran 2022 KamBaba - Devler Uyanıyor - Bölüm 1
    • 17 Haziran 2022 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)
    • 7 Mayıs 2022 Kambaba Gündem, Mülteci Sorunu - ( Kambaba-22 )
    • 19 Mart 2022 Kambaba-21
    • 27 Ocak 2022 Oktan Keleş ile Gündem-1
    • 19 Ocak 2022 Kambaba-20 Gizlenen 2025 Güneş Patlamaları - OTAĞ - Doğal Yaşam
    • 4 Ocak 2022 Adguk Öğretisi
    • 23 Ekim 2021 Kambaba-19 Gündem
    • 26 Eylül 2021 Kambaba-18 (Yaşanan kimin sistemi ? - Kur'an da her şey var mı? - Balık avı)
    • 24 Eylül 2021 Kambaba-17 ( Cahiliye Devri ile Bugünün Farkı !)
    • 22 Eylül 2021 Kambaba-16 ( Dış Tehditler )

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    11,994 µs