1.bölüm için : http://www.onaltiyildiz.com/?haber,7210/ay-daki-turbegokteki-sir
Ay'a yaptığımız yolculuk geçen bölüm , bizi en son Mars gezegenine indirmişti...
En son fotoğrafı hatırlayalım mı? Linki şurada:
https://mars.nasa.gov/msl/multimedia/raw/?rawid=0551MR0022330090303842E01_DXXX&s=551
Fotoğrafa dikkatle bakarsak en alta doğru,ortanın solunda bir kaya bulunuyor...Sanki oraya bilinçli bir şekilde bırakılmış gibi orada öylece duruyor.Yakınlaşıp bakalım...
Bu kayanın bize bakan yüzü,adeta dümdüz,sadece tam ortasında,gölgesinden belli olan bir çıkıntılı alan var. Düz yüzeyin üstünde semboller,tamgalar buradan bile gözüküyor!
Mars gezegeninde ; üzerinde resmen yazılar olan bir kaya bulduk! Bu kayanın üzerine ,bir önceki bölümde anlattığım teknikler ile yaklaşıyoruz...Buradan neler neler çıkacak inşallah.
7 adet tamga bulduk. Hemen tamga kitaplarımızı açarak çalışmaya başlayalım.
Malumunuz; Ön Türkçe sağdan sola doğru okunur, o yüzden en sağdaki tamgadan başlıyoruz:
1-
AT tamgası
2 -
O tamgası
3-
OK tamgası
4-
US tamgası
5-
ON tamgası
6 -
UB tamgası
7 -
ÖG tamgası
Görüldüğü üzere,yazı sağdan sola okunursa şu tamga okunuşları ortaya çıkacaktır :
AT- O- OK US -ON -UB- ÖG
veya
ATA-O-OK US-ON -UB- ÖG
Daha önceki çalışmamızda yaptığımız gibi ; Kazım Mirşan,Haluk Tarcan,Turgay Tüfekçioğlu,Tuncer Gülensoy,Selahi Diker gibi araştırmacıların kitaplarındaki tamga okunuş anlamlarını birleştirmeye çalışacağız. Yukarıdaki tamgaların verdiği anlamı duyunca şaşıracaksınız!
Hemen birleştirmeye başlayalım.Önce bu tamga seslerinin anlamlarını yazarak işe başlayalım.
AT: Tanrıya erişmiş,erişmek için ruhun tenden atılması. Namlı kişi,Ata.
O: O,zamir.kişi
OK: Savaşçı,ok.Günahsız olan.Okuma,tefsir etme,eski OK milletinden Türkler
US: Usta,baş,akıl.En yüce.Gök,Allah. Baş.
ON: Kozmos(uzay).Başarılı.eski ON milletinden Türkler
UB: Yüce,muhteşem
ÖG: Kral,lider. Düşünme yeteneği,bilinç,düşünce.
Bu tamgaların anlamları için ; 6 kitabı birleştirip,şimdiye kadar Türkoloji araştırmacıları tarafından bulunan, elimde var olan tüm anlamları yazdım.Altayca Türkçe sözlükten de ilaveler yaptım.En doğrusunu Allah bilir,biz yukarıdaki okunuşların en olası olanını cümle haline getirmeye çalışalım...
Tüm kombineleri çalıştıktan sonra sizin için ÜÇ mantıklı cümleyi seçerek yazdım.İsteyenler,yukarıda vermiş olduğum manaları inceleyerek,kendi çevirilerini oluşturabilirler.
TANRIYA ERİŞMİŞ OLAN O KİŞİ,ALLAHIN SAVAŞÇISI ON MİLLETİNDEN OLAN YÜCE KRALDIR.
veya
TANRIYA ERİŞMİŞ OLAN O KİŞİ,OKUS(Z)'UN ON MİLLETİNDEN OLAN YÜCE KRALDIR.
veya
OKUS(Z) ' UN ATASI OLAN O KİŞİ, eski ON MİLLETİNDEN YÜCE KRALDIR.
Dilbilimciler ; kayalar üstündeki bir yazıtı incelerken,elbette o bölgenin coğrafik ve sosyolojik özelliklerinden de yararlanırlar.Bizim; Ay ile ilgili böyle bir referansımız vardı.Kuran...Ancak , Mars ile ilgili olarak şu ayetler dışında bir referans bulamadım,incelemeye devam ediyorum.
Yusuf 105: Ve keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ mu’ridûn
Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.
Evet,bizler de bir delil üzerinde ilerlemeye çalışıyoruz.
Nihayetinde şu soru da akıllara gelebilir. Bu fotoğrafın orijinalliğinden ne kadar eminiz?
Her şeyden önce, bu fotoğraf bir kaç nasa orijinli siteden teyit edilebilinir.Yani fotoğraf gerçekten var.
Peki,nasa; fotoğraf üstünde oynama yapıp da ortaya bırakmış olamaz mı? Olabilir,ancak bıraka bıraka neden Türk tamgalarını koyarlar ki ? Şerlilerin kontrolünden geçmeden; Türklerin kainat orijinli Gök Soylu bir ırk olduğunun delili olan bir fotoğraf nasıl olur da sitelerde yer alabilir? -Cevap: Hakikate giden yola,Hak Erleri müdahale eder! Hızır Ata ve Erenler, Gökteki Atalar artık zamanın yaklaştığına işaret olan bu delilleri bizim daha rahat bulabilmemiz için ,yardım ediyor "olabilir".
Mars gezegeninde de ; araştırılmayı bekleyen daha pek çok taze fotoğraf var.Her gün,siteleri karıştırıp ilginç olanları ayırıyorum.Zamanla ve Allah'ın yardımı ile inşallah oradan ,bir Türk gönül/bilim adamı,araştırılacak şeyler bulacaktır.
Biz,tekrar odak konumuz olan AY'a geri dönelim...
Tam da ben "yeniden Ay konusuna dönmüşken" yazarken , Buğra kardeşim bir mesaj attı...
Tam da aradığım ama unuttuğum bir ayeti hatırlattı gönlü var olsun."Müddesir 32. "
Bu ayet ve onu takip eden ayetlerde farklı bir mana mı var? Önce hepsini okuyalım sonra yorum yaparız.
Müddesir 32: Kellâ vel kamer
Hayır, andolsun aya
Müddesir 33: Vel leyli iz edber
Dönüp gitmekte olan geceye
Müddesir 34: Ves subhı izâ esfer
Ağarmakta olan sabaha andolsun ki
Müddesir 35: İnnehâ le ıhdel kuber
şüphesiz ki o biridir büyüklerden
Müddesir 36: Nezîren lil beşer
uyarıcıdır insanlar için
Müddesir 37: Li men şâe minkum en yetekaddeme ev yeteahhar
İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri..
Müddesir 38: Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh
her nefis kazandığıyla rehin alınmıştır
Müddesir 39: İllâ ashâbel yemîn
yemin adamları(ashabel yemin) hariç!
İlginç değil mi?
Bu ayetlerde,diyanet ve çeşitli çeviriciler ,bazı yerlerde,çok daha önceki ayette geçen anlam ve kelimelere ithaflar yapmışlar. Ben ; ayet çevirilerinde direkt Arapça kelimelerin Türkçe anlamlarını yazarak işe başladım.
Aya içilen ant ile başlıyor Müddesir 32.ayet. Ant, Türklerde çok kadim bir kelimedir. Tamgası şudur:
Ayette ; KAMER yani AY zikrediliyor...Sureyi kadim dil olan Ön Türkçe ile okumaya çalışalım mı?
Allahualem,yine ilginç bir mana ortaya çıktı.
Ayet AY'a ant içilerek başlamıştı. 33.ayette de "dönüp gitmekte olan geceye" deniyor. Acaba , burada dönüp gitmekte olan gece,dünyadaki bir gece midir? Yoksa AY'ın bize uzak olan ,karanlık olduğunu sandığımız ama aslında aydınlık(nurlu) olan tarafı mı kast edilmek istenmiştir?
Hatamız varsa bana aittir.Amacım ; Kuran'da AY ile ilgili ant içilen ayetin hemen sonrasındaki ayeti anlamaya çalışmaktır.
34.ayette de " ağarmakta olan sabaha ant olsun ki" denilir. Peş peşe ant içilmektedir.Burada her ne kast ediliyorsa,çok önemli olduğu kesindir.
Müddesir suresinde; sekar adlı cehennemin ve onu bekleyen 19 görevlinin zikredildiği ayetlerin hemen sonrasında bu konu geçer...Elbette ; insanlığın uyarıldığı sekar cehennemi önemlidir.Ancak; cehennem tasvirinden hemen sonra neden AY'a ant içilmektedir. Bu cehennem; bizim bildiğimiz bir cehennem değil midir yoksa? Kıyamet koptuysa ve günahkar insanlardan affedilmeyenler sekara yani cehenneme sokulduysa,AY'a ant içmenin ne önemi kalmış olabilir ki? Bu soruyu sordum.İnşallah ,Allah katında bir hata yapmıyorumdur diyerek devam edeceğim...
35. ayette " şüphesiz ki o biridir büyüklerden" ve 36'da " uyarıcıdır insanlar için" diyerek,diyanete göre sekarın insanlar için önemli olan uyarıcılardan biri olduğuna değinilir.O zaman bu ayetleri bu manasıyla kabul edersek şu sonuç çıkar:
Sekar cehennemi her ne ise; kainatın kıyameti henüz kopmamış olacak ki,hala insanlar için bir UYARICIDIR! Yani bu uyarıyı dikkate alıp,hala hatasından dönecek olanlar olabilir anlamında...
O zaman; "elmayı armutu neden ayırmadınız?" diye sorasım geliyor bu eski çeviricilere.
Gelecekte bir zamanda; AY öyle önemli bir halde ki, sekar adı verilen bela her ne ise,dünyadaki yaşamı da tehdit eder hale gelecek ki,insanlardan bazıları(belki çok azı) hata yaptıklarını anlayıp, sürekli ant içilen AY'daki bir şeyi /yeri/kişiyi dikkate alacak!!!
37.ayet:" İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri"
Bir dakika! Geride kalmayı istemek mi? İleri gitmeyi istemek mi?
Geride kalanlar Sekara, ileri gidenler de kurtuluşa mı gitmiş olacaklar?
Ayette "Şae" yani "dilemek" fiili kullanılmış. Bu bir tercih mi olacak yani? Tamam; hayatımız tercihler ile ve sevap/günahlarla dolu bir imtihan.Ama ya başka bir şey kast ediliyor ise?
O devrin insanları; sekarda zor da olsa bir yaşam olabileceğini bilecekler ve bazıları yine de geride kalmayı mı tercih edecek?
Sekar her ne ise,derileri kavuruyor yakıyor ancak kalanlar için hayat devam mı ediyor yoksa yaşam mı demeliydim
? Hayat; ileriye gitmeyi tercih edecek olan kurtulmuşlar için başlayacak belki de...
38.ayet: " her nefis kazandığıyla rehin alınmıştır" ... kazanmak için kullanılmış olan fiil kesebe fiilidir.Mal ,mülk ve para kazanmak anlamları taşır.
Burada geride kalan diyerek ,sekar'da yaşamak zorunda kalacak olan nefisler/canlar kast ediliyor! Bu kişiler bunu HAK etmek için PARA,MAL kazanmışlar. Bu HAKKI,PARA ile KAZANMIŞLAR!!! Ayrıcalıklı insanlar bunlar!!! Aynen kıyamet filmlerindeki; çok parası olup da o kıyameti atlatmak için hazırlanan çok özel yerleri satın alabilen kişiler gibi!
Şimdi anlayabiliyorum neden, bu geride kalmayı,parayla tercih eden kişiler,sekar gibi bir belanın olduğu bir yerde kalmayı tercih edecekler.Tercih edecekler ; çünkü o kadar eminler ki onlara vaat edilecek olan yaşamdan, tereddüt bile etmeyecekler.Şeytan; onlara bu sığınakları süslü gösterecek. Kıyameti(!) atlatacaklarından eminler.Kainatın kıyameti değil,dünya ve çevresinde olabilecek bir şey kast ediliyor olabilir.Ne diyeyim,şeytan da ancak bu kadar kör edebilirdi insanlığı!
Şimdi gelelim,gerçek kurtuluşa erecek olanlara...
Müddesir 39: " yemin adamları(ashabel yemin) hariç! "
Pek çok çevirici burada kast edilen şeyin amel defteri sağdan verilecek olanlar olduğu konusunda hemfikir olmuş.
Peki yemin; ant demek değil mi? Türkler nasıl ant içerler/içerlerdi?
SAĞ EL İLE ANT KADEHİ TUTARAK ANT İÇERİZ/İÇERDİK! Amel defterinin sağdan verilecek olması şimdi bir mana kazandı mı? Yukarıda ayette geçen Yemin adamları/arkadaşlarına daha sonra yine geri döneceğiz!
Şimdi bana, gerçekten demli bir çay ve inşallah Erenler'den bir nefes lazım.Selam olsun günümüzde ve gönlümüzde bizlere Yol gösteren ,Sultanımız Oktan Keleş'e!
Elbette ; AY'da yaşadığını bildiğimiz uygarlıklar,kendilerini bizim teleskoplarımızdan veya uydularımızdan gizleyecek aygıtlara sahiptirler.Onlar istemedikçe varlıklarını hissedip görebilmemiz zor.Teknoloji öylesine ilerliyor ki dünyamızda,askeri olarak görünmezlik pelerini adı verilen cihazlar şu anda bile kullanıma hazırlar.
Optik kamuflaj adı verilen bu sistemlerde; gizlenmesini istediğiniz cismin üzerine, çevreden alınan görüntü yansıtılarak,gizlenen cisim üzerinde optik bir örtü oluşturulur.
Yukarıdaki fotoğraflarda da gördüğünüz üzere,günümüzde artık avama kadar inmiş olan bu teknolojinin kat ve katı ,elbette göklerdeki akıllı varlıklarda da mevcut olmalıdır.Ay ile ilgili bazı uydu fotoğraflarından ve bazı nasa videolarından anladığımız kadarıyla,eğer karşı taraf görünmek istiyorsa,bizim görsel algılayıcılarımızda görünür hale geçiyorlar.Aşağıdaki videoyu da inceleyelim.Nasa'nın uzay mekiği ve uzay istasyonundan alınmış karma görüntüler:
https://www.youtube.com/watch?v=Zzlt60zNsfE
Videodaki bazı görüntülerin sahte olduğunu ben bile anlayabildim,ancak çoğunluğu gerçek.
Bu nedenle; ister Ay'ın yüzey altındaki şehirlerde olsun ,isterse yüzeydeki yerleşim yerleri olsun.Biz; ancak onlar görünmek isterse veya onların oluşturduğu optik kamuflajın içine altına girebilirsek,onları göz ile görebiliriz.Ki bu da ancak onların müsaadesiyle gerçekleşebilir.
Geçenlerde, çin denen şerli ülkenin change4 adlı iniş modülü aya Yutu2 adında bir araştırma robotu bıraktı...Ayın öte tarafına(karanlık yüzü) inmişti...Oraya nasıl bir izin alıp indi bilemiyorum ya da gerçekten indi mi? Onu da bilemiyorum. Şeytana verilen "mühlet" ayetini düşünecek olursak;
Hicr 37: Kâle fe inneke minel munzarîn -Allah buyurdu ki: «Sen mühlet verilenlerdensin.»
Ayette geçtiği şekliyle düşünürsek,iblis gibi başka varlıklara da belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir...
Munzerine kelimesi başındaki "mu" önekinden de anlayacağınız üzere,belirli bir fiilin faili anlamı taşır. Yani Nun-Zı-Ra fiilinin faili...
Nun-Zı-Ra ن ظ ر
Nazar kelimesi ile aynı köklerde...Bakmak seyretmek, yakından incelemek,ertelemek,izin-mühlet vermek,düşünmek,saygı göstermek,sabırla beklemek vb. anlamlarına geliyor.
Bu ayette geçen "mühlet verilmişlerdensin" ifadesini iyice incelemek gerekir diye düşünüyorum.Önceki bölümde de dediğim gibi,bize şerlilerin tüm dünya dışı organizasyon şeması gerekli!
Şöyle diyebilirsiniz: "eeey Cenk!, sen kimsin ki ,boyundan büyük işleri sorguluyorsun?"
Benim boyum belli olabilir,ama Türk Devleti , her şerlinin boyunun ölçüsünü almaya muktedirdir. Bu yüzden ,ben Hz.Süleyman'ın ordusundaki karınca misali,haddimce düşünmeye ve sorgulamaya devam edeceğim!
Bu ayeti yukarıda sayılmış çeşitli fiiller ile tekrar okuyalım sonra da bu fiilin Ön Türkçe tamga anlamlarına bakacağız!
Allah buyurdu ki:" Sen,seyredilenlerdensin,incelenenlerdensin"
Allah buyurdu ki: "Sen, izin verilip,şimdilik sabırla beklenenlerdensin"
Allah buyurdu ki:" Sen, hakkında düşünülenlerdensin(henüz hüküm verilmemişlerdensin)"
Allah buyurdu ki:" Sen, hükmü ertelenmiş,mühlet yani izin verilenlerdensin"
Görüldüğü üzere; hangi kelimeyi koyarsak koyalım, ortada ,beklenilen bir süre var,hüküm verilmeden önce beklenilen bir süre!
Yüce ve Tek olan Allah'ın; iblis ve benzerleri için ne hüküm verdiğini/vereceğini(zaman yok) ben bilemem. Tengri ; iblisi ,bizim ile birlikte ,bizim zaman dilimimize ve zaman düzenimize koymuş,bizi de onunla imtihana tutmuştur. Bu şeytan, eskiyi(arkaik dönemi) de bildiği için, Oktan Keleş'in kitaplarında bahsettiği üzere,insanı yoldan çıkarabilecek teknik,ilmi,duygusal olanaklara sahiptir. İnsan ; süse aldanıp,yoldan çıkmaya görsün,yüce insanlığını, beşerliği ile takas etmektedir!
Tengri ; bu haksız rekabet karşısında,bir görevinde OkYay Kağan'ın yardımına kimi yollamıştı hatırladınız mı? Kopuz Ata 3.bölümden bir kısım:
Şimdi hatırladık mı? Güzel. Toparlayalım. Belli bir vakte kadar verilen mühlet dolana kadar,Tengri , Türklere rehber olsun hatırlatıcı olsun diye ,arkaik çağlardan günümüze geçen her olayı kayıt etmiş/eden OD Ata'yı yollamış. Arkaik bilgilerin önemi şu açıdan çok önemli; şeytanın eski bilgileri kullanarak yaptığı yapacağı bilgi kirliliğini yok etmek engellemek için,Türkler de her çağda hakikat kaynağından gelen arkaik bilgiler ile donanmak zorundalar!
Atatürk ne demişti? " Hayatta en hakiki yok gösterici ilimdir(bilimdir)"
Biz ne yaptık,yapıyoruz? Her geçen dakikamızı saniyemizi gözden geçirmemiz gerekir. Üniversitelerde,kürsü başkanlıklarında,araştırma kuruluşlarında ,yer "işgal" edip, ilerlemeye engel olanların , çok büyük bir "titreme" ile kendilerine gelmeleri gerekir!
Şimdi konumuza dönelim,bir çay alalım,yukarıda gösterdiğimiz, nun - zı- ra kelime kökünün , Ön Türkçe'de nasıl okunabildiğini inceleyelim...
6 adet okunuş olasılığı var.Her birisini yazıp,tamga anlamlarıyla günümüz Türkçesine çevirelim.Tamgaların cümle içine , başlarına gelen sesli harflerin değişebileceğini ve söz gelimi EN'in NE olarak da okunabileceğini unutmayalım...
Önce bu tamga okunuşlarının genel anlamlarını yazacağım sonra 6 okunuşu da ayrı ayrı değerlendireceğiz.
EN : en,çok.(günümüz Anadolu Türkçesi gibi) -en eki, yapan eden gibi... Hayvanlara ya da eşyaya vurulan damga, işaret. Parmağın ek yeri, eklem. El ayası. Çatı.
ANT: Yemin,ant.
UÇ: Tanrıya uçmak.Uç, son,nihayet.Lider.Sınır boyundaki yer.Ortaya çıkmak,belirmek,gelişmek.
AT: ad,isim.Ün,şan.At hayvanı.Atmak,atılmak.Ateş etmek. Tanrıya erişmiş,erişmek için ruhun tenden atılması. Namlı kişi,Ata.
OK: Savaşçı,ok.Günahsız olan.Okuma,tefsir etme,eski OK milletinden Türkler
US: İdareci,başkan.Akıl. Usta.En yüce.Gök,Allah. Baş.
ON: Kozmos(uzay).Başarılı.eski ON milletinden Türkler
= En eki-Tanrıya uçmak/varmak-Başarılı = Başarıyla Tanrıya uçan/varan/varmak
= En eki- Tanrıya erişmek-Başarılı = Başarıyla Tanrıya erişen/erişmek
= Ant verip-Tanrıya uçmak/varmak-Başarılı = Ant verip Tanrıya başarıyla varan .Verdiği ant üzerine başarıyla Tanrıya varan/varmak.
= Ant verip- Tanrıya erişmek- Başarılı = Ant verip Tanrıya başarıyla erişen.Verdiği ant üzerine başarıyla Tanrıya varan/varmak.
= En eki-Günahsız olmak-Allah-Başarılı = Başarıp,günahsız Allah'a varan/varmak.
= Ant verip- Günahsız olmak-Allah-Başarılı = Ant verip,günahsız olarak,başarıyla Allah'a varan/varmak.
Biz,Kuran'daki mühlet/izin/erteleme anlamında kullanılan ve Nazar kökünden gelen anlamı arıyorduk. Bulduğumuz anlam da 6 farklı okunuşunda bile aşağı yukarıya aynı anlama geliyor.
Özetlersek; Ön Türkçedeki anlamı:
Ant verip,günahsız olarak,imtihanı başarıp Allah' varmak...
olarak bulunabilir! Mühlet verilmesinin de bir nedeni bu değil midir? İmtihanı başarıyla geçecek olgunluğa ulaşmak...Mühlet sonunda başarısız olanlar da iblis ve taraftarları olacak, bunun da cezasını Allah'tan bulacaklardır.Çünkü; başarısız olanlar OKlaşamayacak yani günahsız olamayacaklar,Allah'a uçamayacaklardır. Görsay'ın OKOZ'dan kovulması ve Körmez haline gelmesi de bu başarısızlığın sonucudur.Aslında biz ona verilen mühletin bitmesini beklerken onun mühleti çoktan dolmuş mudur? Allahualem.
Oktan Keleş Sultanımız ; Tengrinin Türkü adlı eserinde bu körmezlik durumunu yukarıdaki gibi resmetmiştir.
Peki bu verilen Mühlet/erteleme bittiğinde ne olacak ? Cevabı aynı surede(Hicr) ama daha önce geçiyor dersek ?
Hicr 7- 8: Lev mâ te’tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkîn
Mâ nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarîn
«Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin.»
Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.
Melek ile kodlanmış olan görevli varlıklar; her çağdaki insanlar tarafından bilinmektedir.Öyle ki; müşrikler bile onları sormaktadır. Ancak,Allah'ın cevabı çok nettir: Eğer; melek adı ile kodlanmış olan varlıklar inerlerse, kimseye mühlet/erteleme verilmez. Hesap kesilir!
Yani bir diğer deyiş ile ; Eğer mühlet ,bir yer için dolmuşsa,oraya Melekler iner ve hesabı keserler!
Biz; mühleti dolmuşlardan da,mühlet verilenlerden de olmayalım, ashabel Yemin'den olalım inşallah!
Ashabel Yemin : Ant,yemin adamları/arkadaşları
Müddesir 39: İllâ ashâbel yemîn
yemin adamları(ashabel yemin) hariç!
Arapça Yemin kelimesinin,Ön Türkçedeki anlamı: Ancak Allah'a verilen ant'tır diyor.
Türkler ; hangi çağda yaşarlarsa yaşasınlar, yalnız Tengriyi bilir ve yalnız O'na Ant verirler!
Öyleyse; Müddesir 39.ayette anlatılan,kurtuluşa erecek olanlar,Allah'a ant verip,sözlerini tutanlar olacaktır!
Müddesir suresinin devamında,kurtulmuş olanlar ile ,sekar'da kalmış olanların konuşması var ki, o kısımları ve dahasını da inşallah 3.bölümde inceleyeceğiz...
Apollo 15'in görev armasında 3 adet kuşa/uçan nesneye benzeyen figür var demiştik.Orkun Atabeyime selam olsun , dikkat çekti buraya...
Fil suresi 3.ayet: Ve ersele aleyhim tayren ebâbîl
Ve gönderdi üzerlerine ebabil kuşlarını...
Selam ve Dua ile...
Dr.Hamdi Cenk Düzgit
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7220/ay-daki-turbegokteki-sir-2
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle