Bu bilgiyi uzun yazmayacağım. Haftalardan beri korona salgını ile ilgili, birçok bilinçli ve bilinçsiz dünyaya verilen bilgilerin hepsi maksatlı. Kontrollü, bir “Korona Küresel Salgın Operasyonu” dünyada sergilenmektedir. Bu daha önce, yıllar önce yazdığım kitabımdaki, (Melekler Ağlarken, 2008 Yılı Sh. 459) * Tanrı ve Tanrısızlar arasındaki savaşın, ya da Tanrı ve Tanrılar arasındaki Titanlar, arasındaki savaşın başlangıcıdır. Start verilmiştir.
Uzun yıllardır üzerinde çalışılan projenin provaları ve deneyleri, tüm dünya insanlığı üzerinde ve insanlığın ilk seçilen hedefi, “psikolojisi” üzerine saldırı başlamıştır. Dünyada ve bizim ülkemizde de bilip bilmeyen, konu üzerinde kendilerinin bile haberi olmadan, zihinleri ele geçirilmiş bir şekilde, sözler sarf etmektedirler. Sarf ettikleri sözlerin hepsi, tek bir merkezin işine yaramaktadır. Zaten zihinsel operasyonları da bu merkez, küresel olarak yönetmektedir. Şimdi kalkıp bizim yıllar önce yazdığımız, çizdiğimiz, anlattığımızın tekrarını yapmak, yok efendim “Yeni Dünya Düzeni” kurulacak, dünya sistemi evirilecek, dijital sisteme geçilecek, falanlar filanlar… Bu bilgiler, yıllar önce anlattığımızda değerliydi. Artık zaten birçoğu Dünya’nın gözü önünde gerçekleşmektedir. Şimdi bu gerçekleşen üzerine, sert olacak ama, analiz yapmanın geyiğini yapmanın hiçbir anlamı yoktur.
Çözüm ne? Çözüm formülünü sunuyorum. Çözüm bundan sonraki planların, küresel şeytanilerin yapacaklarını şimdiden deşifre edip, bu deşifre üzerinden engelleme, çözümü buna göre uyarlama, gardı buna göre almadır. Yoksa planları gerçekleştirdikten sonra, oynanmış maçın kritiğini yapmak bir işe yaramaz.
Bütün dünya korkutuldu, gözle görülmeyen, mahiyeti tam bilinmeyen, ölü bir virüs tarafından.
22 Haziran 2018, Amerika, Rusya, Çin ve Vatikan üst düzey temsilcileri, bir araya geldiler. Alınan karar, “Dünya Sisteminin” evrilmesi değil, altını çiziyorum, paylaşılmasıydı. Diğer ülkeler, piramidin altında sayılarak ya kısmen bilgilendirilecek ya da hiç bilgilendirilmeyecekti. Mesala İngiltere devre dışı bırakılmıştı. İsrail ise kısmen işin içindeydi. Vatikan’ın bulunması, Avrupa’nın ne kadar işin içinde olacağını, zaten Papa’nın insafına bırakmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan devre dışıydı. Ancak bu devre dışı bırakılmalar aslında bir oyun stratejisiydi.
Bu planın tek zorlayıcı noktası Türkiye ve Türk Dünyasıydı, yani Türkler. Şimdi geçmiş yirmi yıla dönelim: GDO’lu tohumlar, organik yiyecek kaynaklarının terki, tarım alanlarının, meraların imara açılması, hayvancılığın üretimsel bazdan, kültürel baza çekilmesi, kısır tohumlar, su havzalarının tahribatı, ormanların katliamı... Tüm bunların insanlığın hizmetine bahanesiyle, Dünya’da yasalaşması ve daha birçok verilecek örnek. Sezeryanla doğum, tüp bebek modası (zaruri olmadığı hallerde) doğal fıtratın bilimsel olarak tahribatı, enerji yatakları paylaşımı, bölgesel küresel terör örgütleri oluşturulması, nükleer denemeler ve daha birçok örnekler… İlaç sektörünün kabuk değiştirmesi, bölgesel insanlık kobayları, küresel insanlık kobayları haline dönüşmesi vs. Borsa hareketlenmeleri, altın stokçuluğu, ekonomik kıyamet senaryoları, hızlı bilgisayar teknolojisi, tablet üretimi ve teknolojilerinin, insanlığa sunulması. Dikkat! gerekli olan insanlığı yönetebilecek teknolojiyi sürmeleri ve tam tersine bulunmuş, şu anda var olan, mevcut, keşfedilmiş prototipleri yapılmış her alanda "teknolojiyi" insanlığın hizmetine sürmemeleri.
Şimdi gelelim dörtlü toplantıya; alınan kararlar geçmişte oluşturulan bir plan üzerineydi. Fakat tekrar altını çiziyorum, evrilen evrilecek olan sistemin paylaşımında sorun çıktı. Bu planı basit görmeyin. Dünyayı ilgilendiren sosyoekonomik, kültürel, inanç, bilimsel, enerjisel ve birçok parametreleri olan bir plandı, fakat paylaşım yapılamadı. Gelecekten kasıt, mahşerin dört atlısının düğmeye basmasıyla oluşacak yeni sistemde, bu çok yakın zamandı, gelecek sistemi paylaşılamadı. Mahşerin dört atlısı, ortak planı bildikleri için birbirlerine sardılar. Denizaltı boşuna batırılmadı. Yeni atılan uzay uyduları boşuna imha olmadı. 22 ülkenin sınır projeleri üzerinden mızıkçılık boşuna yapılmadı...
Planlar gelip Türkiye duvarına tosladı. Türkiye üzerinde birçok plan olan proje kadimden gelen düşmanlıklar haricinde, konjonktürel olarak şer odaklarınca boşuna sahnelenmedi! Türkiye duvarına toslayanlar bütün planlarına rağmen Türk duvarını yıkamayacağını anlayınca, bu pis planlardan kısmen Türkiye’yi de bilgilendirdiler. Sanki yüce Türk devletinin bunların şer planlarından haberi yokmuş gibi. Türkiye başka bir oyunun içine çekilmek istendi. Türk Devletinin kadimden gelen basireti, oyunu gördü ve çok zekice bu oyuna alet olmadı. Fakat ehiller bilir bir oyundan haberdar ediliyorsan, dolaylı veya dolaysız, sende artık oyuna dâhil edilmiş bir parçasısındır. Çünkü dünya sisteminde racon böyledir. Oyunu yok saymadan, ki sayman mümkün değildir artık, kendi oyununu oyun içinde kurarsın. Yüce Türk Devleti bu oyunu kurdu. Oyun içinde oyun kurdu. Ve bunu bekası saydı. Bu kurduğu oyun Suudi gazetecinin ölümünden tutunda, Suriye, Libya birçok alanda kendini hissettirdi. Yüce Türk Devletinin hamlelerinin tabii ki herkes tarafından anlaşılması mümkün değildir. Anlamayanlar, küçük politika manevralarına alet ettiler. İçteki basiretsiz siyasetçiler ve yöneticiler, istisnaları azda olsa hariç, maalesef ki birçok konuda bilerek veya bilmeyerek mahşerin dört atlısının paylaşamadıkları sistem entegrasyonuna, planlarına alet oldular. Olmaya da devam ediyorlar.
Eskimiş küresel sistemin ucuz, deforme olmuş, hatta delik deşik olmuş sistemin, “körler sağırlar birbirlerini ağırlar” misali sözde kavgasını veriyorlar. Bir laf vardır, “filler tepişir, olan çimenlere olur.” Hemen hemen tüm dünyada eski sistemin bu tiyatrosu uygulanmaktadır. Şimdi gelelim ana konuya, ülkemizde ve dünyadaki tıp alimleri, tv programlarında şöyle diyor; "hayret verici gelişmedir ki, bu korona virüsüyle alakalı bazı aşılar çok çabuk bulundu." Normal şartlarda aylar ve senelere ihtiyaç var. Demek ki büyük bir tıbbi gelişme, bizim bilmediğimiz bir teknoloji, bilimsel çığır atlatıldı.
Şimdi dikkat!
Korona: Taç hale, ışık huzmesi
Kronos: Kronometre, kendi çocuklarını yiyen eski Yunan Titanı, sembolü; “Orak.”
Mitolojide ki karşılığı ve anlatımı; biçici, soy kırıcı. Araştırın, yazmayacağım, göreceksiniz. Testis kesen, üremeyi durduran, ilaç yapıp içtiren, sonra kusturan, bir taşı bir kayayı yutturan titanlar ailesinin kronos hikâyesi. Orak sembolü, Azrail ölüm meleği içinde kullanılan bir semboldür. Çocuk doğurmaktan bıkan, annesi babasından öç alan, kronosun hikâyesi.
Korona virüsünün ismi de sıradan seçilmiş bir isim değil. Korana, İsa ikonlarının, Hristiyan azizlerinin başları üzerinde betimlenen yuvarlak ışık halesi. Bu yüzden Papa planladıkları korona virüsünün aşısını, “Aziz Korona” Hristiyan teolojisinden isim vermek istedi. Diğerleri ise çıkacak aşıya orak sembolüyle RHEA bir diğer titan ismi, “CHRONOS.” Oğuz Kağan torunları, tabii ki buna rıza gösterecek değildi. Çift ışıklı, çift boynuzlu Zülkarneyn dururken. “Chron” kelimesinin yani ışık, Latinceden İncil’e, yanlış tercümesi gün gibi ortada.
Şimdi gelelim ana plana. Neden bunlar bulunacak aşıya isim takmak yarışındalar ve kavgasındalar? Yeni küresel sistemde bu aşının formülü, yapay zekâya yaptırılıyor, plan bu! Böylelikle insanlığı kurtaran, insan olmayan ayrı bir zekâ. İşte bu “Tanrı”nın adını koymaya çalışıyorlar. Tıpkı robot, yapay zekâ “Sophia” gibi. Hristiyanlıkta Tanrı’nın isimlerinden biridir. Tanrının kadınsal yönünü vurgular. (Bir anekdot, Sophia’ya ilk vatandaşlığı veren Suudi Arabistan) Yeni sistem dijital olacak diye ahkam kesenler yıllar önce yazdığım kitaplarda şöyle bir göz atsınlar. Dijital Tanrılara baksınlar, mesala Google Chrome’da enteresan bir isim değil mi?
İnsanlık soyunu kıracak, insanlık nüfusunu azaltacak bu virüsün aşısı, tabii ki dünyada tüm kutsalların işe yaramadığı bir ortamda (anekdot bu virüs Kabe’de tavafı durdurdu, camileri kapattı, ezan okuyan imam, haydin felaha deyip, Allah çağırıyor ilanını yaptıktan sonra, yani ezanı bitirince hemen anons ediyor. Allah çağırıyor ama siz gelmeyin, virüs var.) Maazallah virüs Allah’ın çağrısının önüne geçmiş ise, Korona virüsü kimin Tanrısı?
Oysa İslam tüm bunlardan münezzehtir. Aşı Ayeti; Bakara 73; Bunun için de: “Ona (cesede kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun” demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız!
Dünyada da durum farklı değil, kiliseler, havralar ibadethaneler kapanıyor, Vatikan da iflas etti. Yani insanın inancının üzerinde kabul ettirilen, sanal bir Tanrı, “Korona Virüs”, sözde tanrısı bunun çaresini bulacak, yani aşıyı formülüze edecek formül insanlık aleminin çoğunda kutsal bir metin kabul edilecek. Bu metni yani formülü üreten yapay zekâda ilk vahyini, insanlığa vermiş olacak.
Tabii ki bunlar bir plandı. Dua etsinler ki, yeryüzünde yüce Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Bütün bu planları önceden biliyor. Tıkır tıkır da bozuyordu. Şimdi Bill Gates’in en son açıklamasına ve tarihine göz atalım. 19 Mart 2020, “...bir antiviral veya antikorlar, iyileşen insanlardan alınan kanı, plazmayı, sıvıyı kullanmak da olabilir.” Dedi. Bu çalışmalar “test parçacığı” ...”- bu salgın kontrol altına alındıktan sonra, hükümetler bir sonrakine hazır olacaktır” vs. Küresel iş birliği, zarar görecekler vs., virüs ulusal sınırları tanımıyor vs. Bill Gates’ in parçacık dediği, reseptör ne demek diyenler olabilir, protein kenetli reseptör. Bu çiptir çip!
Açıklamalar için bu linke bakılabilir:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bill-gatesin-korkunc-itiraflari-55275yy.htm
Şimdi burada ahkâm kesenlere ve şeytanilere kapak olarak gelsin.
https://www.onaltiyildiz.com/?haber,3811/kulbak-bilge-17
“Kulbak Bilge” Romanın’da sır ve deşifreleri ilk kez On Altı Yıldız’da yayınlamaya başladığımızda tarih 09 Ocak 2014 idi. Kulbak Bilge Romanı daha sonra 2017 yılında kitaplaştırılmıştı. Yani Bill Gates’in açıklamalarının 6 yıl öncesi. Resimli bir şekilde, açıklamalı. Günaydın Bili, günaydın şeytaniler.
Yüce Türk Devleti size, gel bili bili demekte, iyi yemlendiniz. Ama bu ne aceleniz. Dört mahşerin atlısı şunu gördü. Tengri dağından, kır ata binmişler Türkler, bütün planlarınızı bozmak (zaten şu anda birçoğu bozulmuş durumda) için can atarlar. Sahte tanrılarınızı da alın münasip bir yerinize koleksiyon yapın.
Yeni sistem; “Türk Çağı”dır. Bugünler geçecek biliyoruz ki, şeytaniler boş durmayacak, Türk’e uğraş gerek. Havada, karada, denizde, istediğiniz boyutta yine bekleriz.
Kimse endişelenmesin çok kısa sürede her şey yoluna girecek. Ama bu olup bitenden ibret almak esastır.
Yüce Türk Devleti’ne, Yüce Türk Ordusuna, Yüce Türk Milletine dünyanın çok ihtiyacı var.
Saygılarımla.
Oktan KELEŞ
oktankeles@gmail.com
onaltiyildiz@gmail.com
Twitter:@oktankeles
* Melekler Ağlarken, 2008 Yılı Sh. 459
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle