https://www.youtube.com/watch?v=K-aQaW6TK9E
Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)
Evet, yüce Türk milletini ve Kalperen camiasını en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Kalperen Ocağındayız ve gündemle ilgi birkaç açıklama yapmak için bu çekimi gerçekleştiriyoruz. Açıklama dememin sebebi birçok sorular, mailler ve mesajlar gelmekte şu anda da malum-u âliniz dünyada bir Corona virüsü paniği yaşanmakta. Bununla ilgili onaltiyildiz.com sitemizde daha önce birçok makale yayınladık. Hatta aylar önce bu virüsün haberini ilk defa Dünyada ve Türkiye de onaltiyildiz.com bir tweet ile duyurmuştu. Şimdi gelinen noktada karantinalar ve virüsün etkileri itibariyle çeşitli vakalar meydana çıktı. Biz öncelikle ülkemiz ve ülkemizin iç dizaynını ilgilendiren meselelerle ilgili konuşmak istiyoruz. Daha sonra dünya ölçeğine girelim. Sorular ve bizlerle ilgili bilgi paylaşımı isteyen takipçilerimizin bazı soruları şu anda önümde: “Ne olacak, ne bitecek? diye. Kısaca değinmek istiyorum.
Evet, korona virüs. En son makalem Hz. Corona (r.a)’dı.
https://www.onaltiyildiz.com/?artikel,565/hz-corona-ra/oktan-keles
Bununla ilgili merak edenler, eleştirilerimizi ve düşüncelerimizi bu makaleden okuyarak edinebilirler. Dünyada bir panik havası var, dolayısıyla ülkemizde de bir panik havası var. Bu korona virüsü meselesiyle ilgili çıkarmamız gereken dersler meydana çıktı. Evet, nedir o dersler? Neden panik oluyoruz? Bir panik havası pompalanıyor. “Yeni bir dünya düzeni” geliyor. “Dijital kıyamet, dijital sisteme geçiş” işte dünyanın önceki sistematik bütün enerji sektörlerinden tutalım d, yönetim ve idari tüm dinamiklerinin değişeceğine, evrileceğine tek bir dünya düzeni, yeni dünya düzeni adı altında sistemle geçiş ve evrilme sürecini yaşadığımızı iddia edenler var -ki biz bunları yıllardan beri kitaplarımızda, TV programlarımızda bahsetmiştik-. Plan ve programları bizler bahsettiğimiz zaman gülenler, dalga geçenler, komplo teorisi bunlar diyenler -ki bu biraz daha nazik bir dildi- şimdilerde bizim yıllar önce yaptığımız çalışmaları vs. üzerine abartılarla ve bilgisizce ekleyerek programlar, kitaplar, yayınlar yazmaktalar. İstisnaları tenzih ederek bunu söylüyorum. Bunu özellikle şundan zikrettim: Mesele bunlara bir serzeniş değil ki en çok serzenişi yapmaya hakkı olan Türkiye’de yazarlardan biriyim diye düşünüyorum. Mesele şu: Yaptıkları bilgisizce programlar, yazdıkları makaleler ve bizden bir kısmını aşırıp üstüne eklemeler, işte Avrupa’da ki, Dünya’da ki Hollywood’un dizilerden, filmlerden fragmanları kâğıda dökmeleri, Türk milletinde ve dünyada ayrı bir panik havası gerçekleştiriyor; çünkü bilgisizce anlatılıyor.
Şimdi çıkartacağımız dersler nelerdir? Demek ki Türk töresi çok önemlidir. Her türlü musibete, savaşa, kıtlığa, doğal afete işte bunlar içerisinde bugün ki anlamda virüs salgını, biyolojik olur, doğal olur vs. her türlü zorluğa karşı koyacağımız, dayanışma içinde bulunacağımız ilke töredir. Türk’ün bir töresi vardır. Bu törenin içeriği de açıktır. Dayanışmayı gerektirir. Türk milleti birbiriyle dayanışma açısından dünyadaki tek örnektir. Her koşulda. Fakat ülkemizde son günlerde son zamanlarda hatta son yıllarda yapılan maalesef ki politikacıların siyasi atmosferdeki birtakım yanlış ve siyasi istikbal uğruna yapmış oldukları politik hamleleri ülkemizdeki milleti bölme noktasına getirmişti. İkiye kutuplaşarak bölünme meselelerini anlatmayacağım, zaten biliyorsunuz. İşte o zamandan beri çıktığımız tüm platformlarda “yapmayın bu ülkeyi, milletin zihni muhtevasını ve dayanışma noktasını kendi direncini bindiği dalı kesiyorsunuz” diye haykırmıştık. Bakınız zaman bizi haklı çıkardı. Şimdi Türk milletinin birçok yayılmış ülkemizdeki temsilcileri; bizler bu olay karşısında ne yaptık? Marketlere alışveriş merkezlerine hücum ettik, yiyecekler stokladık. Ben bunların da çok böyle Türk bilincinde olduğunu düşünmüyorum. Fakat gelinen süreçte insanları bu korku ve panik nereye sürükledi? Yakışmayan, Türk milletine yakışmayan, örfüne, töresine, geleneğine ve tarihine yakışmayan, maalesef ki hareketlerde bulunuldu. Tabii bunda sadece bu milletin payı değil, bu milleti yönetenlerin payı ve algılatması çok büyüktür diye düşünüyorum. Politika, siyaset yapmayacağım.
Şimdi bundan çıkarılacak dersler neymiş diye soranlara hemen söyleyelim. Üretim, yıllarca bas bas bağırdık. Tarım ve hayvancılık ülkesiyiz fakat tarımı öldürdüler, hayvancılığı yok ettiler. Yurtdışından anguslar -ki en meşhur ismiyle- birçok büyükbaş, küçükbaş hayvan ithalatı yapıldı ve hala yapılmakta. Tabi şu anda düştü o kota. Aynı şekilde patates, soğan bu ülkenin, bu toprakların asli yiyecek ürünleri olan, kendi sebzelerimiz, meyvelerimiz olan besinlerimizi üretmeyip, yurtdışından yanlış siyasi ve politikacıların stratejileri yüzünden ithalat yapmak zorunda kaldık. Patatessiz, soğansız kaldık. Tabii ki bir takım medya bunları işte “stokladılar da ondan patates sorunu yaşadık, soğan sorunu yaşadık” falan göstermelik tedbirlerle, göstermelik tanzim satışlarıyla halkın bir an olsun gazını aldılar. Nerede şimdi o tanzim satışları?
Çıkaracağımız dersler: Tarım ülkesiyiz, hayvancılık ülkesiyiz. Kendi kendimize yeterli şekilde bu üretimlere derhal, biran önce yaptığımız hataları telafi ederek ivedilikle geçmektir. Bakınız ithalatı yaparken bu konuda -tarım ve hayvancılık meselesinde- şunu söylüyorlardı siyasilerimiz. Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar. Biz, Türk milletiyiz bunu sorgulamakla mükellefiz. Ancak şu zor günlerde derdimiz sen şunu yaptın, ben bunu yaptım, öteki şunu yaptı değil. Ders çıkartalım, milletçe ders çıkartalım. Bu konuştuklarımızı bugün de konuşuyor değilim. Yıllardan beri kitaplarımda, programlarda, çeşitli konferanslarda bazen dozajı arttırarak, bazen anlayacağı kitleye anlayacağı şekilde anlatarak defaatle dillendirdik. Fakat bugün bu sorun kapımıza geldi dayandı ve büyük bir çığ gibi bizi tehdit eder duruma geldi.
Evet, ithalatı yapanlar ne diyorlardı? Dedikleri şey şuydu: “ya daha ucuz üretiliyor bu dolayısıyla biz üretsek pahalıya mal ediyoruz yurtdışından almamız ekonomik açıdan daha mantıklı, daha hesaplı, daha kitaplı.” Şimdi veriyorlar mı? Bakın demek ki pahalı da olsa üretim, Türk çiftçisi ve hayvancılığı nasıl desteklenmeliymiş. Şu anda yaratıcı deyin, kozmos deyin, dünyanın falan filan meselelerinden başka inançların ne ad takıyorsa vs. dayattığı gözle görülmeyen bu virüs bize bu sözlerimizin ne kadar doğru olduğunu hatırlattı. Evet, üretimi kestin daha ucuza alıyorum bahanesiyle. Nereden alıyordun Avrupa ülkelerinden, çeşitli Asya ve birazcık daha dünyanın öte ucundan –ki ithalatımız sınırlıdır- oralardan. Şimdi vermiyorlar. 2 kat, 3 kat para teklif etsen de vermiyorlar; çünkü virüs bahanesiyle sınırlar kapandı, üretim durdu. Herkes kendi stokunu tüketmekle, kendi ülkesini yönetmekle şu anda canhıraş halde uğraşıyorlar. Demek ki neymiş üretime ivedilikle hayvancılık, tarım ve bu politikalara hızlı bir şekilde geçmişteki hatalarımızı telafi ederek geçmemiz gerekiyor.
Bu milleti aç bırakmayacaksınız! Bu millet düşmandan, savaştan, göktaşından, uzaylısından, şundan, bundan korkan bir millet değildir. Ancak imparatorluk döneminin gensel açlık, kıtlık, hastalık görmüş atalarımızın bize aktara aktara gelen söylenceleri, tarihin kültürel bizde oluşturduğu zihni muhteviyatla biz aç kalmayı sevmiyoruz. Ve bu milleti de açlıkla içimizdeki birtakım insanların yanlış idare ve irade zaaflarıyla terbiye etmeye hakkı yoktur. Bahaneler üretmeye de hakkı yoktur.
Herkesin şimdi bahanesi gözle görülmeyen ölü olan bir virüs. Corona-19 adını verdikleri bir virüs. Bahaneye bakın gözle görülmeyen bir virüse bütün yapılan yanlışlıklar, zaaflar her şey yükleniyor. Tabii ki çalışan akıl, insan beyni bunu sorgulayacaktır. Bu zor günlerde -tekrar altını çiziyorum- derslerimizi çıkaralım diye serzenişte bulunuyoruz, siyaset yapmıyoruz. Bakıyoruz ki yine bu mesele de virüs ne kadar gidecek ne kadar etkisini sürdürecek herkes bunu merak ediyor. Bizlerde çeşitli uzmanlardan, çeşitli bilgi kaynaklarından -ki bunlar bilimsel bilgi kaynakları- edindiğimiz bilgilere göre bu mesele geçecektir. Yakın bir zamanda geçecektir. Fakat bu meselenin geçtiği günden itibaren geride bıraktığı izler nasıl telafi edilir mesele budur. Nedir o izler? Toplumsal kültürel ekonomiyi bir kenara bırakıyorum, çöküntü.
Şimdi dünya ölçeğine dönelim. Deniyor ki: Petrol fiyatları dünyada yarı yarıya düştü. Dezenformasyon haberler efendim Amerika bütün petrollerini satıyor yeni bir enerji kaynağı buldu böylelikle de dünya yeni bir sisteme geçiyor. Bakın arkadaşlar araştırdığınız zaman evet birçok yeni enerji kaynakları bulundu. Yine bunları da yıllar önce âcizane bendeniz kitaplarımda -yine sıklıkla söylemek hoşuma gitmiyor ama- defaatle programlarda filan anlattık. Fakat bu sistemi yani bu enerjiyi, bulunan enerjileri yeni teknolojik enerjileri, dünya ölçeğine uyarlamak için ayrı bir sistem gerektiriyor. Nereye bağlayacaksın trafoları? İşte güç kaynaklarına? Bu bir sistem gerektiren bir mevzudur. Yani bugün işte petrolü bırakıyoruz eee? Petrolün devri geçti falan filan bunların hepsi dezenformasyon haberlerdir. Bu konuda da Türk Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi kanalları haricindeki sosyal medyada, hatta ve hatta televizyonda maalesef ki cahil cühelanın bazı üflemelerine kanmayınız. Resmi bilgilendirme dışında lütfen hareket tarzınızı belirlemeyiniz. Böyle bir şey yok. Evet, petrol fiyatları virüs sebebiyle bütün dünyada duran ve kısmen yavaşlayan üretim sebebiyle düştü; çünkü kullanılmıyor, yavaşladı. Dolayısıyla da elde stok bulunduran ülkelerin başında Amerika geliyor. İşte OPEC, OECD ülkeleri buralara girmeyeceğiz. Bunların depoları boşaltılıyor ve ucuzlatılıyor. Ülkemizde de bu ucuzlamıyor ayrıca yani 20kuruş, 50 kuruş bilmem ne falan filan. Dünyada yarı yarıya düşüyor; çünkü sokaklarda insanlar kalmadı araçlarıyla dahi -ki petrol sadece trafikle alakalı değil geniş bir mesele- toplu taşımacılık Dünyada, Avrupa ülkelerinin bazılarında tamamen durdu. Petrole şu anda ihtiyaç yok. Dolayısıyla da petrol fiyatları düştü. Fakat depolanan petroller de elden çıkartılıyor. Bu devir geçtiği zaman -ki yakında geçecek göreceksiniz bunları yaşayacağız- şimdi ucuzlayan petrolün acısını bir müddet sonra rezervleri yani depo rezervlerini toprak altındaki rezervlerden bahsetmiyorum Boşalttıktan sonra tekrar çıkarma maliyetini dünyanın üzerine yükleyecekler. Bakın o zaman nasıl artıyor ve o zaman yine güzel bir bahane Corona virüsünün üzerine yükleyecekler.
Evet, şimdi demek ki arkadaşlar ülkemizde de önümde de bu aralar sorulara vs bakıyorum. Sosyal bir problem haline geldi bu panik. Duyuyoruz: hastalıkta ve sağlıkta bir ömür boyu seninle aynı yastığa bas koyacağım diyen eşler: öksürüyorsun, tıksırıyorsun, uzak dur! Annemin evine gidiyim, babamın evine gidiyim diyenler, bu bizlere yakışan mevzular değildir. Sağlıkla tedbir almak elbette ki bilimseldir. Fakat şu anda ülkemizde özellikle oluşturulmuş paniğin -altını çiziyorum- oluşturulmuş panik havasının karşılığında alınan tedbirler çok düşük. Hani diyeceksiniz ki abartı yapıyorsunuz. Bakın tekrar ediyorum öyle bir panik, kaos pompalanıyor ki sosyal medyadan_ üstelikte bu yandaş denilen basının televizyon programlarında “Deccal çıkıyor, bilmem ne geliyor, şöyle oluyor, Avrupa’dan haberler geliyor insanlar Zombi gibi sokakta ölüyor” falan devamlı bir psikolojik enformasyon var. Bu Türk milletinin zaafına karşı yapılmış ki zaafından kastım korkaklık falan değildir. Can korkusu çoluğunu, çocuğunu, eşini, annesini, babasını sevmek insani bir duygudur. Türk milletinin can damarıdır bu. Her insanda olduğu gibi bizde biraz daha fazladır. Bu korkuyu pompalamak ve haddinden fazla tıp üzerinden, bilimsellik üzerinden bir pompalama yok. Yani deyin ki arkadaşlar bakın durum çok ciddi, Ona yönelik yayınlar yapılsın, Elinizi yıkayın, şunu yapın falan filan birçok parametresi anlatılabilir. Bunu kastetmiyorum. Öyle bir panik havası var ki kimisi din adına yapıyor, kimisi bilgisizce yapıyor kimisi vs. vs. vs. ve toplum şu anda belirsizlik yaşıyor. Belirsizlik kaygıyı, kaygı korkuyu getirir. Bir kaotik ortam oluşturulmak isteniyor gibi bu kadar abartılan, panik havası verilen tedbirlerin karşılığı -altını çizdiğim nokta buydu- bu olmamalı o zaman. Bu kadar durum çok ciddiyse sıkıyönetim ilan edilsin. Evet, şimdilerde o konuşuluyor. Her gün değişik bir uygulama geliyor İçişleri Bakanlığı genelgesiyle. Efendim 65 yaş üstündeki kişilerin dışarı çıkmaması, 150 TL para cezası, idari ceza uygulanacağı söyleniyor. Şimdi 65 yasındaki insanlar sokağa çıkmayacaksa sıkıntı. Bu ülkeyi 65 yasında insanlar yönetiyor. Onların da fazla çıkmamaları gerekiyor diye düşünüyorum sağa, sola, dışarı değil mi?
Evet bir devlet, milletini korumakla mükelleftir; fakat bu bilimsel ve samimi olmalıdır. Bu kadar panik havasının karşılığı ekonomik tedbirler açıklanıyor: şu kadar indirildi, bu kadar ötelendi, vergi şöyle oldu bilmem ne oldu. Bir süreç devam ediliyor gösteriliyor ki devlet tabii ki bunu yapmakla mükellef. Ama öte yandan hükümet medyası ve ona bağlı yayın organlarının o kadar absürt panik havası oluşturan programları corona ile yatıp, corona ile kalkıp onun üzerine hadisler uydurmaklar dini terminolojiden mesnetler bulmaya çalışmaklar, şunlar, bunlar vs. toplumu belirsizlik, kaygı ve korku atmosferine sokmuştur. Madem öyle sıkıyönetim ilan edilsin. Asker aşağı insin ki onu da söylüyorlar “istemiyoruz asker aşağı insin” diye bir takım yandaş meczuplar. Neden? Asker iner ama geri gider mi? kışlasına çekilir mi? Arkadaş can derdinde misiniz başka bir dertte misiniz? Madem bu kadar panik var onu mu düşünüyorsun? Şimdi tabii ki bu işin başka bir bölümü maksat Mehmetçik senin Mehmet’in, benim Mehmet’imdir. Hepimizin askeridir. Bu kadar panik havası ciddi ise bu lakaytlık ne? Ülkemizdeki lakaytlık ne? Ama biz araştırıyoruz, bakıyoruz Avrupa’dan da örnekleri görüyoruz bizlere üflendiği gibi sokakta adamın videolarını yaymışlar: fake videolar, sahte videolar. Adam gidiyor gidiyor düşüyor birden, öbürü gidiyor onun üzerine düşüyor birden…
Evet, dünyada bir corona virüs salgını var. Fakat bu dünyayı yok edecek, kasıp kavuracak bir mesele değil şu anda. Yarın da olmayacak. Yarın başka bir virüsle bu işi yapmaya çalışacaklar. O noktaya kısaca değineceğim.
Asker meselesi. Yüz bin kişilik ordumuz var. Şöyle bir düşünün. Çok ciddiyse bu kadar abartıldığı, pompalandığı gibi ise bu mesele; Abartıldığından daha ciddidir bakın bunu tekrar edeyim. Benim burada maksadım meseleyi küçültmek değil. Fakat dezenformasyon ve enformasyon yanlış bilgilendirme, empoze adeta 5. Kol faaliyetine dönüşmüştür. Binlerce mail geliyor. Efendim şu ne olacak, bu ne olacak şurada şunu söylediler, burada bunu söylediler. Bu milleti bu hale psikolojisini sokmaya hakkınız yok. Yetkilileri de buradan uyaralım. Ki onlardan bazıları ile istişare halinde bulunduk, fikirlerimizi beyan da ettik. Meselenin özü toplumumuz bu gibi bilgilere kanmasın, devletin resmi organlarının açıklamalarına baksın. Evet, Türk silahlı kuvvetleri askeri sahaya inerse bundan niye gocunalım ki. Asker bizim askerimiz değil mi? Eğer ki iş O noktaya gelirse zaten inecektir. Milletvekilleri mi inecek? Sokakları onlar mı tutacak? Nerede bu dindarlar? Üç gün önce kahve baskını yapıldı. Bütün o yandaş diye tabir edilen ki bu kelimeyi de kullanmayalım. Medyada ulusal basında görsel olarak da videosunu bulursunuz kahvede oyun oynuyorlar vesaire. Deniyor ki yasaktan haberiniz yok mu? Salgından haberimiz yoktu diyorlar. Tabii ki bu işin trajikomik meselesi. Anlatmak istediğim nokta şu kahve cemaati kahvesine sahip çıkıyor, cami cemaati nerede? Camiler kapandı, ezan okunuyor. Ezan çağırmaktır: “Allahuekber” gel diyor giden var mı? Bunun karşısında hadisler salgın olursa çıkmayın demiş. Efendimiz (sav) çıkan da gelmesin falan. Ne güzel. Allah çağırıyor, Resulullah gitmeyin diyor. Bakın mantık ve felsefeyi bu ülkede ötelerseniz bir çok absürt mesele çıkar. Konumuz bu değil. Elbette ki tedbir amaçlı yapılması gerekeni devlet düşünmüş, genelgeyle de tebliğ etmiştir. Bunda bir beis yoktur. Dindarların samimiyetsizliğinden bahsediyorum istisnaları tenzih ederim. Camiler ahıra döndü kapatıldı falan komple kapatıldı. Kâbe de tavaf bitti. Yıllarca “Kâbe’yi Las Vegas'a çevirdiniz” deyip televizyon programları yaptığımda bir sürü üzerime geldiniz, şimdi ne oldu. Bir virüsten sebep yaratıcı Kâbe’de tavafı durdurdu. Bunlar işin hikmet bölümleri ders bölümlerini konuşuyoruz.
Evet, asker meselesini söyledik. Askerimiz sahaya inerse can baş üstüne, hepimiz askeriz. Türk milleti asker doğmuştur, asker ölecektir. Ama yok kıymetli milletvekillerimiz ve hükümet derse ki biz hallederiz 550 kişi milletvekilimiz var. Mecliste işte şu kadar teşkilatlarımız var. Biz bütün Türkiye'ye yayılırız bu işi organize ederiz. Onlarında can baş göz üzerine. Tabii biraz ironik oldu.
Arkadaşlar devam edelim. Toplumsal dayanışmadan bahsettik ve şimdi gelelim dijital âleme evirilme var mı? Konunun başında biraz girmiştik. Elbette bir sistem değişecek. Bakın bu dünyada bu bir prova halini aldı bu virüs meselesi. Bütün toplumların hareket tarzları şu anda gözlemleniyor. Dünyadaki bazı güçler tarafından. Türkiye nasıl davranıyor, Yunanistan nasıl davranıyor işte Hindistan nasıl davranıyor oranın milleti, oranın halkı nasıl davranıyor bu olay karşısındaki refleksi nedir gözlemleniyor ve buna göre bir plan hazırlanıyor. Ve söylemiştik, “bütün dünyada 1 günde dünya sistemi değişir” diye. Alay etmişlerdi. Bakın dünya insanı şu anda ikna oldu. Korkuyor, panik içerisinde. Çok çabuk değişiyormuş değil mi? Çok şükür Türk milleti ve Türk devleti dimdik ayakta. Böyle de olacak. Bakın Vatikan da Papa boş meydanları eliyle iki selamlıyor kaçıyor içeri. Kraliçe İngiltere'de yok. Amerika'da başka filmler var. Kontrollü bir virüs operasyonu dünyada sürdürülüyor ve deneye dönüştürülüyor. Şimdi asıl mesele bu prova esnasında alınan notlarla acaba birkaç sene sonra veya 10 sene sonra bizim daha önce yazdığımız çizdiğimiz o büyük mesele nasıl yapılacak buna odaklanmak lazım. 1 ay sonra bu mesele geçecek göreceksiniz. Sonra da bir takım dindarlar çıkacak, bizim hocamız okudu üfledi de ondan geçti, şundan geçti, bundan geçti ahkâm keserler. Bırakmak lazım bu kafayı. İslam dini de aklı, bilimi ön plana çıkaran bir dindir. Ülkedeki tarikatlar, cemaatler toplumun işte bu zihin muhtevasını boza boza psikolojisini boza boza ki söylemeye gerek yok bu hale getirdi. Bunun üzerine de bir takım cahiller virüs şöyle olacak, böyle olacak toplumsal şu oluyor, bu oluyor. Yağmalamalar Türk milletinin örfüne töresine yakışmayan hareketler. Evet, tarikat ve cemaatler de şu anda bakın her şey kapandı. Camiler kapandı, Kur'an kursları kapandı. İşlevi bloke oldu değil mi? Bunlardan da ibret almak gerekiyor. Şimdi Bir takım insanlar yine görüyorum o dinci basın, hükümeti pohpohlayacak. Hükümet de bunların tuzağına gelmemeli. Bunların hepsi menfaatçi ve yarın öbür gün ilk hükümeti terk edecek münafık takımı, istisnaları tenzih ediyoruz. Hükümet de uyanık olsun. İkide bir çıkıp bize aldatıldık aldatıldık demesin. Diyor ki bu kadar duyarsızlık mı olur bütün basının vizyoner manşetleri Türk toplumunu suçluyor. Efendim yaşlı bir adam çıkmış banka oturmuş da. Ya oraya gelene kadar o yaşlı dedeye gelene kadar siz toplumda ne tahribatlar yaptınız onun hesabını verin! Ve vereceksiniz. Öyle kaçış yok. Bunların hesabını tek tek bir gün Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk önünde vereceksiniz ve alınacak bu hesap. Ama konumuz bu değil, gündem bu değil. Bu toplumu bu hale sizler getirdiniz. Şimdi düşmanın istediği pozisyona da gelmesin diye de bizler de diyoruz ki bu toplumun psikolojisi ile oynamayın. Madem deden böyle yaptı böyle sorumsuzluk mu olur bizi de etkiliyor çocuklarımızı da etkileyecek diyen dindar. Sen bilimden hiç bahsetmiyordun bugüne kadar. Tıptan bahsetmiyordun. Sana şifa ayetleri kitabı yetiyordu. Açın evinizde o şifa ayetleri kitabını okuyun topluma da üfleyin. Sana ne tıptan, bilimden, bilmem neyden? Okuyun birtakım kuşlar dirilsin. Sana ne tıptan, bilimden, ilimden. Aynı odaklara söylüyorum istisnaları tenzih ediyorum. Genele hitap etmiyorum bu konuda. Anlayan anladı. Falan hoca'nın terkibi, okusana. Çık hadi. Niye şimdi o da dedeyi suçluyorsun. O genci suçluyorsun. Çıkmış balık yakalıyormuş oltayla. Böyle sorumsuzluk mu olur diye adamın resmini çekip ortaya koymuşlar. Konu o balık tutan adam mı dede mi? Niye korkuyorsunuz virüsten. Ama eminim şimdi hastanelerde o en üstte sırça saraylı maddi tuzu kuruların hepsi hastanelerde hastanelerdeki yeri bellidir onların. Bir şey olursa hemen oraya gideceklerdir değil mi? Alo telefon hatları çalışıyordur. Gariban milletle uğraşmayın. İşte çıkartılacak dersler ibretler bunlardır. Bugün gelinen nokta ne? İşte yaratıcı, bilim ne dersen de bizlere bu olaydan ders çıkarmamız gerektiğini gösteriyor ve öğütlüyor. Bilim-teknoloji inanmayan adamlar şimdi efendim yine kendi milletini suçluyor dışarıda geziyormuş da bilmem ne oluyormuş.
Yapın arkadaş sıkıyönetim gelsin. Yapın. Asker insin. Yaşasın Türk askeri yaşasın Türk Ordusu. Niye korkuyorsunuz? Ona buna cihat ilan edecek bilmem ne diyen Müslümanlar neredesiniz? Bir virüse bile cihat açamadınız. Hepiniz kaçtınız korkaklar. İstisnaları tenzih ediyorum tekrar. Bu toplumu böyle din algısıyla psikolojisi ile oynadınız. Şimdi kaçtınız. Bir de vatandaşa kızıyorsunuz değil mi? Balık tutuyormuş, dede bankta oturuyormuş, öbürü bilmem nerede geziyormuş. Kumarhane işletenler, kumarhane cemaati, kumarhanesini sahip çıktı siz caminize bile sahip çıkmadınız. Efendim virüs yayılır bilmem ne falan.
Allahümmesalli ala seyyidina Muhammed, esselamualeyküm eyvallah diyerek şu hareketi yapıyorduk ya. Bizimde Kalperen ocaklarının duruşudur Türk tarihinden gelen bir duruştur bu. Bir zaman bunları masonlar yapıyor denmişti. Onunla ilgili bilimsel makale yayınlamıştım. Şimdi o adet bile değişiyor farkında mısınız? İbret alalım diye söylüyorum (elini kalbine götürerek) Corona diyor. Kim başlattı bu işi Corona. Ya önceden esselamualeyküm denirdi Allahümmesalli ala seyyidinamuhammed denirdi şu el böyle somutla gelir miydi? Eyvallah denirdi.Şimdi yaşadık. Dışarıdayım birkaç tane hacı hoca takımı ile karşılaştık eski dostlarımdan adam elini uzatıyorsun (elini göğsüne götürerek) Corona diyor. Yeni bir ilah çıkmış Corona. Onun için ben Hz. Corona (r.a) yazdım. Corona değil mi?
Peki, gömülme adetleri. Hristiyan tabutu ile gömülmeye eviriliyor farkında mısınız? Allah adetlerinizi dini teamüllerinizin kıymetini bilmediğimizden dolayı onları daha çekip alıyor elimizden. Tabutla gömülecek genelge bu. Peki, bu hikmeti görmüyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Yaratıcı daha ne göstersin. Ölülerimizi 5 kişi taşıyor sanki uzaylılar gibi kıyafetler giyinmişler. Defnediyorlar böyle. İmam nerde? Hani cenaze namazına katılacak cemaat? Şöyle feyzi vardı, böyle feyzi vardı hani. Çöp poşetine koy at. Ceset torbasına. Ve şimdilerde tabut Hristiyan tabut âdeti gibi gömülme. Tabii ki iş oraya gelirse ölüler yakılabilir bile. Bilimsel tıbbi bulgular ne söylüyorsa o yapılır. Benim maksadım o değil. İbret ve hikmet alalım diye böyle konuşuyorum.
Efendim deccal falan filan henüz daha erken. Dünyanın şu anki konjonktürel meselesi deneme sistemleri yapıyorlar. Yıllarca yazdık çizdik. O günleri yaşıyoruz. Şimdi binlerce mail geliyor. Şu dediğiniz şöyle çıktı, bu dediğiniz böyle çıktı, hakikaten şöyle demiştiniz gülmüştük de bilmem ne. Olabilir çıkar çıkmaz konu ben değilim. Şu andaki prova Türk milleti bu sınavı soğukkanlılıkla geçmek zorundadır. Tüm dünyaya örnek olmak zorundadır. Market talanına son verilmesi gerekir. Neden? Bu Provayla ilerdeki günlerin yılların dünya sisteminin evirilmesinin parametreleri hazırlanıyor. Bakıyorlar kim, nasıl davranıyor. Ve dünya insanı çok çabuk teslim oldu. Ama bu Türk milletinden beklenilmez. Zaten Türk milleti de gerçek Türk misyonunu kabul eden bir Türk de bunlar gibi davranmaz ve davranmıyor da çok şükür. Dimdik bu millet ayaktadır. Ama bu milleti sersemleten din adına veya tam tersi antisi dinsizlik adına sadece dindarları suçlamayalım. Atatürkçülük adına, şuculuk adına, buculuk adına sersem hale getirdiniz. Şimdi de corona virüs bilmem ne. Ya daha büyük felaketler olsa baştan teslim olacağız demek ki. Böyle bir şey var mı? Ki bu millet teslim olmaz.
Kaos çıkmasını isteyen bazı vatan hainleri alçaklarda işte bugünlerde ki böyle fırsatları ararlar. Nereden delik açayım, nereden sızayım, nasıl kaos çıkartayım meselesi gündeme gelir. Evet, şimdi birlik olma zamanı. Dayanışma zamanında ve ders çıkarma zamanı.
Yine şuradan birkaç notlara bakalım. Hemen hemen hepsine birer cevap verdik. Önemli olan mesele Türk milleti, Türk Devleti'nin resmi kurumlarından aldığı bilgiye göre hayatını tanzim etsinler. Tıbbi ve bilimsel uyarılara dikkat etsinler. Fakat korkmasınlar. Hele Müslümanlar. Hani Azrail geliyordu insanın canını alıyordu. Allah dilemediği zaman hiç kimse alamaz falan böyle bir iman yok mu? Niye bu kadar korkuyorsunuz ya? Makarnayla kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? İstediğin kadar depola.
Toplumsal hareketlenmelerin tarihini incelemiş biri olarak söylüyorum, sizde araştırın. Bu salgın hastalıkları dünyaya da yeni yayılmıyor. Bizans döneminde İstanbul'da veba salgını falan var araştırırsanız görürsünüz binlerce kişi ölüyor günde 10.000 kişi ölüyor. Avrupa'da yine ona keza vesaire. Kolera salgınları falan filan bu tarihe girmeyeceğim.
İstediğin kadar stok yap. Bir kaosta düşünebiliyor musunuz? Bu stokçuluğu kim yaptırıyor diye hiç sordunuz mu? Bir kaotik ortamda E ben de makarna yok, ekmek yok, un yok, tuz yok, şeker yok. Evdekiler bekliyor fakat marketçiler kimin ne aldığını çok iyi biliyor. Falan yerde var depolamış. Ben o adamın kapısına gitmeyecek miyim? Kurt kanunu uygulanmayacak mı? Bu kanunu da en iyi kurtlar yani Türkler uygular. Tedbir almak başka bir şeydir kaotik töreye yakışmayan Türk milletine yakışmayan mevzular başka bir şeydir. Zaten bilincinde olan insanların da bunu yaptığını düşünmüyorum. Benim buradaki serzenişim sosyal medyada aşırı derecede dezenformanist haber, psikolojik harp yağıyor. Zaten toplumun psikolojisi bozuk. Bu kimin işine yarar sorusunu soruyorum. Devletimizin bir an önce bu sosyal medya ve kendi yine televizyon medyasına bir el atması gerekli; fakat ayrımsız. Senin adamın, benim adamım değil. Benim zurna mı çalana ben ses etmem değil. Dolayısıyla da kastım buydu teşekkür ediyorum. Biraz dozajı bazen arttırıyorum. Fakat söylediğim gibi bu öncelikle kendimizin içsel ders çıkartmak ibret almak adına yapmış olduğum bir serzenişti. Yoksa Devletimizde dimdik ayaktadır, Türk Silahlı Kuvvetleri dimdik ayaktadır. Abartılacak korku, panik havasının karşılığı tedbirler bu değildir düşünülsün diye söylüyorum. Küçültmüyorum meseleyi yanlış anlaşılmasın.
Yine bir soru sorayım dört buçuk milyon Suriyeli mülteci var bunların içerisinde Corona yok mu? Bir hafta önceye kadar Yunanistan kapılarında binlerce insan vardı nerede bunlar? Yani Bir tek benim o balık tutan gencime, yaşlı bankta oturan dedem mi bulaştırıyor bu işleri? Sorgulayalım diye söylüyorum.
Çok şükür Türk ordusu var Türk Silahlı Kuvvetleri var. Yüce Türk devleti var. Ve onun kıymetini bilen yüce Türk Milleti de var. Şunu da son söz olarak ifade edeyim. Bütün bu meseleler geçecektir. Ama ileriki yıllarda büyük bir proje vardır. Onları yazdık çizdik gerekirse daha da anlatacağız. Fakat bu onların bakış açısı. Bize göre de madalyonun ters yüzünde şu gözüküyor.
TÜRK ÇAĞINA GİRİLMİŞTİR.
HAYIRLI UĞURLU OLSUN.
Daha fazla irdelemiyorum teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
22.03.2020
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle