22 Şubat 2015 tarihinde yayınlanmış olan, Atatürk’e atılan iftiraların belgeler ışığında çürütüldüğü, Başbuğ Zeybek Bey ve Komutanım Oktan Keleş’in beraber sundukları ‘Gönül Mimarları’ tv programının başlarında Zeybek Bey, On Altı Yıldız’ın anlamını açıkladıktan sonra Karahanlı Devleti’nin öneminden şu şekilde bahsetmektedir:
“...Bu arada Osman Gazi’nin oğlu Orhan’a şiirle bir vasiyeti var, malum; çok ilginçtir o da. Diyor ki şurayı al, burayı al diye sayıyor, bu arada diyor ki:
Ertuğrul Osman oğlusun,
Oğuz Karahan neslisin.
Hakk’ın bir kemter kulusun,
İslambol’u al, gülzar yap.
Bu şiirin gün ışığına çıktığı zaman, 1440 Tevarih-i Al-i Selçuk (Oğuzname " Selçuklu Tarihi), II.Murat zamanı daha İstanbul alınmamış; ama Osman Gazi oğluna söylüyor. Yani Bilecik’i, şurayı burayı sayıyor, sonra da İstanbul’u al, gülzar yap diyor. Burdan bir bilgi söyleyeyim, tarihçilerimiz araştırsınlar: Osmanlı, kendisini Oğuz Karahan neslinden görüyordu. Burdaki Karahan, bildiğiniz Karahanlılar Devleti ve soyudur. Evet. Durun üzerinde bakalım ne çıkacak. Osmanlı, kendisini coğrafya olarak Selçuklu’nun devamı olarak görüyordu, ama bilinç olarak Karahanlılar’ın devamıydı; bilinç ve kültür olarak. O yüzden Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli kültürü üzerine kurulmuştur Osmanlı Devleti; çünkü Karahanlılar’dan gelen o bilinç dolayısıyla. Tarihin iyi incelenmemiş yerlerinden birisi budur; buna tarih felsefesi denir. Felsefe nasıl bilimlere yol gösterir ve konu verirse ben de şimdi bir tarih felsefesi bakış açısından bilginlere bir şey söyledim. Bunu birileri araştıracak, biliyorum. Birileri araştıracak ve bunu ortaya koyacaklar. Ne anlamıştınız siz, yani Osman ya da Orkun ya da Otman Alperenin oğlu Orhan’a söylediği sözlerden? Evet, Oğuz Karahan neslisin. Efendim o Karahanlılar acaba tarihteki o Karahan Tanrı, vs. yok böyle bir şey, uydurmayın yahu. Oğuz, bildiğin Oğuz Karahan neslisin; yani Oğuz’un Karahanlılar Devleti. Karahanlılar Devleti de bir Oğuz Devleti’dir; çok ilginçtir yani. Bunları bir araştırın bakın, neler göreceksiniz. Karahanlı Devleti, Türklük ile İslamın yoğrulup çok üstün bir uygarlık ortaya çıkardığı bir dönemdir. Ahmet Yesevi, o oluşumun bilincini ortaya koymuştur. Kutadgu Bilig, o dönemde yazılmıştır; Atabetü’l - Hakayık ve daha neler neler, elimize geçmemiş neler neler. Divanü Lugati’t Türk, o dönemin bir ürünüdür. Dolayısıyla Karahanlı dönemi çok iyi araştırılmalıdır, ey tarihçiler. Ey tarihçi olmayı düşünen Kalperenler, içinizden biriniz hayatının hedefi haline getirsin bunu. Hayatınızın hedefi haline getirin. Yahu olur mu, bir insanın hayatının hedefi, bir devleti araştırmak olur mu? Olur. Bir şeyi unutmayalım, milliyetimizin banilerinden, Türklerin müslüman olmasında büyük rolü olan Hüseyin bin Mansur’u Massignon araştırdı ama Massignon bütün hayatını ona vakfetti. Yani Massignon denilen kişi bütün hayatını, iki bin küsur kaynağı okuyup değerlendirerek iki bin dört yüz sayfalık bir kitap yazmak suretiyle Hallac-ı Mansur’a adadı. Bilim işleri böyle işlerdir değerli yoldaşlar, kardeşler. Onun için, değerli Oktan Keleş de başıyla işaret ederek Kalperenlerden birilerinin, tarihçilerin bu işe kendilerini adamaları teklifini onayladığını söylüyor. Bunu yapalım, çok ilginç şeyler bulacaksınız. Yani Karahanlılar dönemini ve Osmanlılar’ın Karahanlılar’ın fikri ve ideolojik devamçısı olmalarının anlamını araştırdığınız zaman çok ilginç şeyler bulacaksınız... “
Video bağlantısı: https://www.youtube.com/watch?v=dkXQt1nMaB4
14:40 " 19:40 arası.
Türk Dil Kurumu’nun ilk genel sekreteri olan, 1935 yılında Türkçe ile yapmış olduğu çalışmalarından ötürü Atatürk tarafından kendisine ‘Dilaçar’ soyadı verilen dilbilimci Agop Dilaçar’ın ‘Kutadgu Bilig İncelemesi’ adlı eserinde, Karahanlı Devleti ile ilgili kısımda ‘Karahan’ kelimesinin bir anlamı da şu şekilde açıklanmıştır:
“...Karahan sanının duygusal bir yorumu da vardır. Ben bunu, 1932’deki 1. Türk Dil Kurultayı’nın açılışından bir gün önce Atatürk’ün yüce katında işittim. 25 Eylül günü öğleden sonra Dolmabahçe Sarayı’nın üst katı salonunda hazırlayıcı kuruldan birkaç kişi Atatürk’ü çevrelemiş, ertesi günkü Kurultayın düzenini görüşüyorduk. Biraz sonra, Kurultayın birinci söylevini yapacak olan Samih Rıfat Bey, hasta olduğundan sendeleye sendeleye odacıların yardımıyla içeriye girdi. Ertesi günkü söylevini bir kez Atatürk’e okumak istiyordu. Oturdu, okumaya başladı, birkaç satır sonra Kutadgu Bilig’den söz ederek Karahan sanını şöyle açıkladı: ‘Karahan adı, Türkler arasında hükümdar hanedanlarına mensup olmayan ve halk içerisinden yetişen devlet başkanlarına verilen bir sandır. Bildiğimiz Oğuz Destanı, Oğuz’un babasını işte böyle bir Karahan’da bulur. Osmanlı padişahlarına eskiden
Osman Kayıhan oğlusun,
Oğuz Karahan neslisin
derlerdi.’
Atatürk, ‘hanedana mensup olmayan ve halk içerisinden yetişen’ sözünü işitince gözleri parladı, bize baktı. Prof. Ragıp Hulusi, Kutadgu Bilig’de halk tabakasına ‘kara budun’ denmiş olduğunu hatırlattı, ben de Carlyle ve Emerson kahramanları arasındaki farkı kısaca şöyle anlattım: ‘Kahramanlar ve Kahraman Kültü’ (İng. ‘On Heroes, Hero-Worship and the Heroic in History’, 1841; Reşat Nuri Güntekin bu yapıtı Kahramanlar başlığıyla Türkçeye çevirmiştir, 1943) adlı kitabında İskoçyalı Carlyle kahramanlarını, koyun sürülerine benzettiği halkı gütmek üzere gökten indirilmiş birer aristokrat kahraman olarak şekillendirmiştir. Amerikalı Emerson ise ‘Temsilci İnsanlar’ (İng. ‘Representative Men’, 1850) adlı kitabında kahramanları, bunalım günlerinde ulusun bütün gücünü bir odak gibi kendi özünde toplayan ve bu güçle şaha kalkan, ulusun bağrından doğmuş demokrat bir kahraman olarak tanıtmıştır. Gerek Samih Rıfat Bey’in, gerek Prof.Ragıp Hulusi’nin anlattıkları Karahan, bu tipte bir kahraman olsa gerek” dedim. Atatürk’ün gözleri yine parladı, gerçekte kendisi de bu tipte ve anlamda bir Karahan’dı...”
Yasin Murat Yiğit
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle