Teknolojik dünya hakimiyetinin ana unsuru olan dijital teknolojinin 1’lerinden ve 0’larından oluşan 2’lik sayı sistemi, köken olarak 18. yüzyılda Leibniz’in yaptığı çalışmalara kadar uzanmaktadır. Leibniz bu sistemi kurgularken Doğu’nun YinYang ve I-Ching felsefelerini temel referans kaynağı olarak kullanmıştır. Zira 1703’te yayımladığı ‘İkilik Sayı Sisteminin İzahı’ adlı makalesinde sadece 1’lerin ve 0’ların kullanıldığı bir aritmetik sisteminin ne kadar sade ve bir o kadar da verimli olacağını detayıyla açıklamış, Doğu felsefesindeki birbirini tamamlayıcı YinYang zıt kutupluluğundan ve bu zıt kutupluluğun 1 ve 0 sembolleriyle temelini oluşturduğu I-Ching sayı sisteminden etkilenerek bunların üzerinde düşünüp ikilik sayı sistemini kurguladığını belirtmiştir.
Soldaki sembol YinYang, sağdaki sembol ise YinYang felsefesini merkezine alarak türetilmiş Bagua’dır ki I-Ching de Bagua’nın tekrardan kendi içinde kendiyle kodlanmasından türetilmiştir. YinYang’daki eril-dişil, artı-eksi, gece-gündüz, vs. birbirini tamamlayıcı zıt kutupluluğu I-Ching sayı sisteminde düz çubuk " kırık çubuk çifti şeklinde kodlanmıştır. Düz çubuk, eril Yang’ı ve 2’lik sistemde 1 sayısını; kırık çubuk ise dişil Yin’i ve 2’lik sistemde 0 sayısını temsil eder. Şekilde görülen her üçlü çubuk gurubu (trigram) bizim günlük hayatta kullandığımız 10’luk sayı sisteminde 0 ve 7 arası 8 adet sayıya denk gelir. Burdaki mantığı biraz daha açalım:
Soldaki tek bir kırık ve düz çubuktan oluşan sistem, Yin ve Yang’ı temsil ettiği gibi tüm I-Ching’in alfabesidir. Günümüz Türkçe’sinde tüm kelimelerin ve kavramların 29 harflik alfabeden oluşması gibi I-Ching’deki tüm sayılar ve ifade ettiği kavramlar da bu 2 sembollük alfabeden oluşur. Ortadaki şekilde örnek bir sayı kodlaması vardır. Üç çubuk bir araya gelerek bir trigram oluştururlar. Sağda ise bir trigram, diğer bir trigramla birleşerek altılı çubuk çeklinde bir hexagramı oluştururlar. Bu sembollerin 2’lik ve 10’luk sayı sistemine çevrilmesi ise saat yönünde 90 derece döndürülmesiyle elde edilir. Üstteki üç sembol de sırayla saat yönünde 90 derece çevrildiğinde ve kodlaması önce 2’lik, sonra 10’luk sayı sistemine göre yapıldığında şu şekilde bir sonuç çıkar:
| ¦ = 10 (2’lik sistem) = 0 x 1 + 1 x 2 = 0 + 2 = 2 (10’luk sistem)
| | ¦ = 110 (2’lik sistem) = 0 x 1 + 1 x 2 + 1 x 4 = 0 + 2 + 4 = 6 (10’luk sistem)
¦ ¦ | | | ¦ = 001110 (2’lik sistem) = 0 x 1 + 1 x 2 + 1 x 4 + 1 x 8 + 0 x 16 + 0 x 32 = 0 + 2 + 4 + 8 + 0 + 0 = 14 (10’luk sistem)
Bu 8 adet trigram kendi içinde tekrardan bir Yin-Yang eşleşmesine benzer şekilde kendileriyle eşleştirilerek 8 x 8 matrise vurulduğunda ortaya 64 adet sayı ve her sayının I-Ching’de ifade ettiği 64 adet felsefik kavramla beraber I-Ching seti tamamlanmaktadır:
I-Ching’in temel mantığı ve insan genetik kodu DNA arasında birebir eşleşme vardır. DNA, 4 değişik harften (A, T, G, C) oluşan ve kodon adı verilen 3’lü harf birliktelikleri ile kodlanır. 4 harflik DNA alfabesindeki tüm kodonlar, 4 x 4 x 4 = 64 adettir. Bu harfler, tek ve uzun bir molekül içinde 3’lü guruplar halinde dizilidir: AAA, AAC, ACG, ATA, vs. gibi. DNA’nın oluşması esnasında aminoasitlerin aldığı form ve meydana getirilen sarmal yapının inşaası da I-Ching’deki 6 çubuklu hexagramların oluşturulması sırasında uygulanan matematiksel operasyonlarla eşleşme göstermektedir. Dr. Martin Schonberger’in 1973’te yayımladığı ‘I-Ching ve Genetik Kod" Yaşamın Saklı Anahtarı’ adlı kitapta I-Ching’in 64 hexagramı ile DNA’nın 64 kodonunun birebir eşleştiği aşağıdaki gibi resmedilmiştir:
Peki insanlardan hayvanlara, bitkilerden tek hücrelilere ve diğer tüm canlılara kadar oluşan yaşam çeşitliliği yelpazesini bu sade 64 parçalık birliktelik kodu nasıl oluşturabilmektedir?.. Bu sorunun cevabı, değil tek bir araştırma yazısının bir bölümüne, kendi başına bir araştırma yazısı serisine bile zor sığacak kadar geniştir. Çünkü bu konu, çekirdeği karmaşık matematik (complex calculus) olan fraktal geometrinin ve kaos biliminin konusudur. Üniversitelerin Moleküler Biyoloji ve Genetik ve Fizik bölümleri lisans dersleri incelediğinde iki bölümde de karmaşık matematiğin, DNA’yı ve kuantum fiziğini anlayabilmede en önemli önkoşul olduğu görülecektir. Karmaşık matematik bilmeyen bir fizikçi silikon mikroçip üretemez ve geliştiremez, genetikçi ise DNA’yı inceleyemez ve bu konuda üretken olamaz. Şu kadarını belirtelim ki karmaşık matematiğin de temeli, negatif sayıların kareköklerine dayanır. 4 sayısının karekökü 2 ve -2 sayılarıdır; 2 x 2 ve -2 x -2, 4 eder. Diğer tüm sayıların da karekökleri benzer şekilde çıkarılır, negatif sayılar hariç. -1 sayısının karekökü yoktur. Daha doğrusu insan zihninin sağlıklı bir şekilde modelleyebileceği bir karekökü yoktur. Hangi iki aynı sayıyı birbiri ile çarpalım ki bize -1 sayısını versin?.. Böyle bir sayı yoktur. Bu olmayan sayı, ‘i’ harfi ile sembolize edilmiş ve -1 sayısının karekökü i ve -i sembolleriyle betimlenmiştir. Bu, insana hayali bir şeyle uğraşıyor hissi verse de (zaten bu sayıların ismi hayali sayılardır: imaginary numbers) içine girdikleri matematiksel işlemlerle beton gibi somut bilimsel çıktıların yapıtaşlarını oluşturmaktadır. Hayali sayılar olmadan ne genetik bilim ne de kuantum bilimi olur.
Hayali sayılar, belki şu şekilde özetlenebilir: ‘Bu kapıdan giren nice olmazlar olur, nice olurlar da olmaz çıkar...’
Kitaplara sığmayan ve insan zihnini önemli ölçüde zorlayan bu husus ve oluşturduğu fraktal geometri kavramı da Yunus Emre’nin tek cümlesine sığmaktadır:
‘Bir ben vardır benden içeru...’
Son olarak DNA ve I-Ching benzeşmesinde ikisinde de ortak olan 3 temel işlevi ele alalım:
1. İkisi de kendi özelinde bir muhafaza kabıdır: DNA, tüm canlıların genetik kodunu ve bu kodun işlevselliğini muhafaza eder. I-Ching ise insan zihninin ve ruhunun değişken ve dönüşken psikolojik ve felsefik süreçlerini muhafaza eder.
2. İkisi de kendi içinde iletişim olarak 2’lik sayı sistemini kullanır: DNA ve hexagramlar kendi içlerinde 0’lardan ve 1’lerden oluşan ve birbirini tamamlayan zıt kutupluluğu barındırır. 0’ın ve 1’in kendi içinde 00, 01, 10, 11 şeklinde 4 adet birlikte olma durumu mümkündür ve bu da DNA’daki T, C, G, A alfabesiyle eşleşmektedir. DNA’daki iç mesajlaşmaya örnek olarak da ‘dur’ genetik kimyasal mesajını taşıyan bir kodonun sayısal yapısının I-Ching’deki 63 kodlu hexagrama benzediği, birleşme sonrası ‘devam et’ mesajını taşıyan kodonların ise I-Ching matrisinde 63’ün tam karşısında simetrisi olan 64 kodlu hexagrama denk geldiği ortaya çıkarılmıştır. Yukardaki 8 x 8 matriste 63 ve 64 sayılarının matrisin köşegen simetrisinde eşleştiği görülecektir.
3. İkisinde de birbirini tamamlayıcı zıtkutupluluk süreci vardır: DNA, hücrelerin proteini nasıl üretecekleri bilgisini barındıran bir reçetedir. RNA ise protein üretimi için DNA’nın reçetesini uygulayan DNA’nın ters kopyasıdır. DNA dişil, RNA erildir. Bu durum da dişil Yin ve eril Yang ile eşleşmektedir:
Üçlü çubuk birlikteliklerinin toplam 8 adet trigramı oluşturarak Bagua’yı meydana getirdiğini belirtmiştik. Bagua, Doğu felsefesinde 8 adet sembol demektir ve Tao kozmolojisinde birbirleriyle ilişki içinde olan, gerçeğin 8 temel prensibini betimlemektedir. Batı dünyası tarafından I-Ching’i Çin’lilerin icat ettiği savunulmaktadır. Çinli bir ressamın 1800’lü yıllarda Tibet’te aşağıdaki gibi resmettiği figürler dikkatli incelendiğinde I-Ching’in Çin işi gibi durmadığı kolaylıkla anlaşılacaktır.
Ortada 12 hayvanlı Türk takvimi vardır ve bu takvimin Çin değil Türk takvimi olduğu Başbuğ’um Sayın Namık Kemal Zeybek ve Komutan’ım Sayın Oktan Keleş’in birlikte sundukları Gönül Mimarları tv programının 3. sezon 6. programında açıkça görülebilir:
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4589
I-Ching’in çekirdeğini oluşturan YinYang’ın bu takvimin de çekirdeğini oluşturduğu görülmektedir ve M.Ö. 2367 yılında bu takvimin Türkler tarafından aktif olarak kullanıldığı bilgisi verilmektedir.
Üstteki Tibet tabletindeki resme bakıldığında en içte 12 hayvanlı Türk takvimi, bunun dışında 8 adet I-Ching trigramı ve bunun dışında da 8 adet Oz tamgası vardır. Oz tamgasının da kadim Türk tamgalarından olduğunu Komutan bir çok kez açıklamıştır. Şimdi ortadaki takvim Türk takvimi, dıştaki Oz tamgası Türk tamgası, ortadaki I-Ching nasıl Çin’li oluyor?… Hem de I-Ching’in çekirdeği olan YinYang’ı Türkler kadim bir şekilde kullanmışken…
Dolayısıyla YinYang gibi I-Ching de bir Türk sistemidir…
YinYang’daki birbirini tamamlayıcı zıt kutupları içinde barındırma durumu, Türk kozmolojisinde OkYay ve AyYıldız sembolleri ile de mevcuttur. Kayı boyunun tamgası olan IYI sembolünde de ok ve yay vardır. Ok eril, yay ise dişildir. OkYay sembolü, Türk kozmolojisinde Türkler’in YinYang’ı olarak geçmektedir.
Türk Bayrağı’ndaki AyYıldız’da ise Ay dişil ve ışığı alıcı, Yıldız ise eril ve ışığı verici olarak yine bir OkYay ve YinYang durumu oluşturmaktadır.
"Düşünüp ibret alırsınız diye her şeyden çiftler yarattık." (Zariyat, 51/49)
Kuran’daki bu ifade belki sadece erkek ve dişi olarak değil, daha metafizik bir taslakta kavram modellemesiyle erkek-dişi çiftini de içine alacak şekilde ‘zıt kutupların tamamlayıcı birlikteliği’ olarak da anlaşılabilir: erkek-dişi, gece-gündüz, artı-eksi, elektron-proton, madde-antimadde, vs.
Bu durum, bizi bilimin gerçek köküne götürmektedir. Tüm evrende en küçük parçadan en büyük parçaya kadar her varlık, kendi tamamlayıcı zıddıyla beraberdir. Ama acı olan şudur ki Kuran’daki bu ayeti farkında olarak veya olmayarak düşünüp ibret alanlar ve bilime yön verenlerin büyük çoğunluğu, 16.yüzyıldan itibaren Nikola Tesla’lar, Albert Einstein’lar, Niels Bohr’lar gibi batılılar olmuştur.
‘Elektriğin Efendisi’ adlı biyografik belgeselde Tesla’nın şu an günümüzde kullandığımız elektriği nasıl keşfettiği 10:10’dan itibaren seyredilebilir: https://www.youtube.com/watch?v=6FDVJ5sZNSk
Tesla parkta bir akşamüstü gezintiye çıkar ve Güneş’in batışını seyrederken aklına Goethe’nin Faust adlı eserinden bir pasaj gelir. Güneş’in doğuşu ve batışı, yani gece-gündüz zıtkutupluluğu fikrine dayalı bir şemayı parktaki kuma çizer. Böylece zıt manyetik kutuplar arasında sürekli gidip gelerek dönme hareketini oluşturan döner manyetik motorunu icat etmiş olur.
Kuantum fiziğinin kurucularından Danimarka’lı fizikçi Nels Bohr, Danimarka devlet nişanını alırken YinYang sembolünü kendisine arma olarak seçmiş ve bu armayı da kendi dizayn etmiştir. Armada Latince yazan ‘contraria sunt complementa’ yazısının manası ise ‘zıt kutuplar birbirinin tamamlayıcısıdır’ şeklindedir.
Kuantum fiziğinde parçacıkların hem dalga hem de parçacık olarak davranma durumu vardır. Dolayısıyla bu bir zıt kutupluluktur. Ama parçacıklar bu zıt kutupları kendi içinde birbirini tamamlayıcı bir biçimde muhafaza eder.
Einstein da görelilik kuramının ve kuantum kuramının aslında birbiriyle çatışmadığını, birbirlerini tamamlaması gereken tamamlayıcı zıt kutuplar olduğunu belirtmiştir.
Bilimin bu denli birbirini tamamlayıcı zıt kutupluluk içinde yapılması gerektiği batılı bilimadamları tarafından yeni keşfedilirken ve hala da bu durumu kabullenememe ve direnç gösterme hali sürerken, bilimin nasıl yapılması gerektiği Türk bilgelerce tek resim karesinde yüzyıllar önce anlatılmaktaydı:
Hacı Bektaş Veli’nin aslan ve ceylan simgeleriyle av-avcı zıt kutupluluğunu birbirini tamamlayıcı bir uyum içinde beraber tuttuğu bu resim karesi, düzinelerce bilimsel yöntem kitabına bedeldir...
Tüm kainatın ve yaradılmışlığın kodlarında zıt kutupluluğun birbirini tamamlayıcı bir şekilde bir arada olması durumu vardır. Bu kod da dünya üzerinde sadece tek bir milletin simgesine ayrılmamak üzere dikişlenmiştir: Türk Milleti’nin simgesi AyYıldız’a...
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3292
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3056
Bu koda sahip bir millet nasıl korksun?.. Allah, tüm yaradılmışlığın içine koyduğu bu çekirdek değeri Türk Milleti’yle birlemiştir. Tüm kainat bir araya gelse de AyYıldız’ı söndürmeye muktedir değildir. Bu kodla kodlanan Türk Milleti, korkunun kendisini dahi korkutacak bir millet olmuştur...
Murat Yiğit
ymuratyigit@gmail
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle