En Sıcak Konular

Oktan Keleş



Oktan Keleş
19 Şubat 2019

ESKİ DÜNYA TASVİRİ




 

14.yy Tepet-Tüpüt-Tibet yazması. Tibet’te bulunan Türk boyları bilgelerince kaleme alınmış bilgiler. Tibet ve Göktürk alfabesi ortak yazı dili kullanılmış. Çin’in Tibet’i işgali sırasında yağmalanan ve kaçırılan yazmaların büyük bir bölümü başta Vatikan olmak üzere ya müzelerde ya da koleksiyonerler de bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi çok önem taşımakta. Bir benzeri Uygur Türklerinin elinde bulunan Yertinç(Dünya) Tüngür Bezemesi. Tüngür Bezemesi=Kamların davullara işlediği resimler. Bu bezeme bir Türk bezemesidir. Üzerinde Göktürkçe ve Tibet harflerinin bulunması Tibet coğrafyasında yaşayan o dönemin Türk ulularından Tibetlilerin de etkilendiğinin bir kanıtıdır. Önceleri bu bezeme bir harita zannedildi.

 

Aslında kısmen doğruydu. Fakat restorasyon sırasında daha dikkatli incelendiğinde bunun Dünya'yı betimlediği anlaşıldı. Üzerinde yuvarlak, içinde bir yuvarlak daha resimler şok etkisi yarattı. Orta yuvarlakta 9 kıta biri mavi renkle işlenmişti. 3 kıtanın üzerine denk gelecek şekilde Mavi Gökbörü, Gökbörünün ortasında yuvarlak yerin göbeği betimlenmişti. Börünün 3 kıta veya kara parçası üzerinde bezenmesi o dönemde Aşina Türk inancının ya da Türk boylarının 3 kıtada hâkimiyetini temsil ediyordu. Yine orta yuvarlağın kenarında kale surlarını andıran bezeme arkasında beyaz buzullar betimlenmişti. Buzulların arkasında da yine kırmızı renkte 7 tane kara parçası çizilmişti ve 4 mavi renkte 4 adet kapı bezenmişti. Bu kapılar ne işe yarıyordu?

 

İşte asıl heyecan verici nokta burasıydı. Siyah olan daire kısım aslında Dünya'nın görünmeyen kısmıydı. Bu kapılardan bu bölüme giriliyordu. Burası için birçok yorum yapılabilir. Karanlık dünya, görülmeyen Dünya vs. Görülen ortadaki yuvarlak dokuz kıtanın bölündüğü bölüm ise Öz Dünya. Öz Dünya yani bugün uzaydan da bakıldığında görülen Dünya idi. Bugün görülen bildiğimiz Dünya. Yani aslında görülebilen Dünya. Belki de eski mitlerde "Orta Dünya" tabiri ile kastedilen yer. Bu bezemeden anlaşılıyordu ki aslında Dünya gezegeni bugün görünen ve bilinenden çok daha büyüktü. Fakat görülen ve bilinen kısmı asıl hakikatinden en az 5 kat daha küçüktü. Yani aslında Dünya bildiğimizden daha büyük fakat biz tümünü göremiyorduk. Bir kısmını sınırlıyorduk. Görülmeyen kısmı karanlıkta veya siyah bezenmiş diye yok demek değildi. Görülmeyen kısımda da 4 tasvir bulunmakta. At, Şahin, Ejderha ve tuhaf yaratık. Tuhaf yaratığın gözleri Güneş’e bakıyor.

 

Yorumlanması: Bu tuhaf yaratık, böylelikle öz Dünya'yı görmüyor gözleri kamaşıyor. Bu bir sembolizma. Belki de öz Dünya'da ki yaşama zararı bu sayede olmuyor. Bu tuhaf yaratık hem metafizik hem de fizik varlıkları temsil ediyor. Cinler, başka dünyalardan varlıklar vs. At tasviri; bir ülkeyi, kavmi temsil ediyor. Ejderha da aynı şekilde. Şahin veya 

 

Simurg-Tuğrul kuşu. 

 

Burada enteresan betimleme kuşun gözünden geçen Güneş'ten, yere, yerden Ay'a vuran ışık çizgisinin geçmesi belki de Horus efsanesinin aslında Türklerden alınmış ve dezenformasyona uğramıştır. Ejderhanın başı ve elleri ile görünen dünyadan uzanan hayat ağacının köklerini yediği bezenmiştir. Dört tasvir, dört kavim imparatorluğunun gücünü temsil ediyor.

 

Siyah olan ara kısımlarda da buzulların arkasındaki kara parçasında başka ırkların yaşadığı betimlenmiş. Yine Çarkıfelek ve uçlarında en tepede Temir Kazık Yıldızı, Güneş, Ay ve boşluk, evren betimlenmiş. 

 

Diğer gezegenlerden gelenler 4 kavmin bulunduğu yerlere iniyorlar. 

 

Savaşıyorlar. Zaman zaman müttefik oluyorlar, 4 kapıdan bilinen dünyaya sızıyorlar. 

 

Bilinen Dünya'dan da buralara girip çıkanlar belli anlaşmalarla oluyor. Kapılara ulaşması için bilinen buzulların altından yani setlerden, surlardan geçilmesi gerekiyor. Ondan sonra yedi kara parçasından birine,

 

ordan da karanlık diye bilinen topraklara giriliyor. Öz Dünya'da yani bugünkü bilinen dünyada Mavi kıta denizler altındaki uygarlığı, bir kıta Dünya'nın altındaki uygarlığı betimliyor. 

 

Diğer kalan 7 parça, biri denizleri, diğerleri ise bugünkü kıtaları betimliyor diyebiliriz. Tabii ki hangi jeolojik dönemi kapsadığını bilmiyoruz. Fakat bugünkü bilge kamlar Hakasya bölgesi ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan az sayıdaki ulular bu bilgiyi gerçek kabul ediyorlar. Birçok arkeolojik bulgu, belge, medeniyetler, mitler benzer şeyleri yorumlatıyor. Bezeklik mağarası tapınak duvar resimleri başta levha 19 olmakla beraber incelendiğinde bu bezemeye benzer birçok resimler, 

 

yazılar gün ışığında ve müzelerde bulunmaktadır. 

 

Tibetçe 1283 No’lu Pelliot yazmaları büyük bölümde çevrilmiş. İncelendiğinde Türk dünyasının birçok bilinmeyenleriyle karşılanacaktır. 

 

Yine Türk atalar yönleri betimlerken Doğu (İlgerü) = İleri. Oğuz Kağan destanından bir bölüm “İlgerü kiddiler.” Bugünkü Türkçemizde bu kelime ileri gittiler anlamında bilinse de aslında doğuya gittiler, yön tayini manasındadır. Kuzey (Yırgaru), Batı (Kurıgaru), Güney (Birgeru) diye adlandırılmıştır. Yine Türk atalar tıpkı bu bezemedeki gibi yönleri renkler ve hayvanlarla betimlemişlerdir. Siyah=Kuzey, Yaban domuzu; Kırmızı=Güney, Çaylak-Yırtıcı kuş; Beyaz=Batı, Köpek; Mavi=Doğu, Koyun. Diğer Asya kavimleri de Kaplan, Ejderha, Geyik ve birçok hayvanı tasvir ettiği gibi Türk ataları araştırılırsa görülecektir ki taklit etmişlerdir. Bazı Türk boylarında hayvanlar Pars, Kurt, Dağ keçisi vs. değişiklik gösterse de binlerce yıllık Türk tarihi içerisinde bunlar doğaldır. Mesela sarı rengi yön olarak değil, yönlere giden yer olarak betimlemişlerdir. Bu tarihi bezemede kara yerdeki At ve Şahin tasvirindeki Öz Dünya'daki Kurtla yani Türklerle soy birliği, müttefik birliği içerisinde olduğu yazılıdır. Kim bilir Öz Dünya'da olacak olası bir kaotik savaşta Türklere ve insanlığa dört kapılardan ikisini tutan bu kadim iki millet karanlık yerden yardıma geleceklerdir. Kara yer=Kara sancaklılar.

Bu bezeme sembolleri ve yazıları Türk-İslam tasavvufunun ve tarihinin sembolizmalarını da anımsatmaktadır: Set, sur kavramı bezemesi Oğuz Ata=Zülkarneyn, 4 kapı bezemesi; Yesevilik ve Bektaşilikte, tuhaf yaratık gözünün kamaşması geçince belki seti aşacak Yecüc-Mecüc vs. tabii ki çok detay var, hepsini yazmıyorum, geri kalanı Tengri'nin Türk’ü resimli romanında. Tarihi bezemede şu ibare dikkat çekici: “Görenlerden duydum, duyandan dinledim, dinleyenden bezedim.” Her ne kadar 14. yy’a ait olsa da binlerce yıllık kadim bir geçmişi olduğu ortada. Kara dünyada cinler, çeşitli varlıklar, müttefik uzaylılar, Göktürkler (Köktürkler, Ilduz’dan gelen Türkler) öz Dünya ile mücadeleleri, cin diye bilinenlerin öz Dünyadakilere musallatlarının nasıl olduğu, kapılardan geçiş, daha birçoğu. Şimdi gelelim bu bezemeyi bugüne projeksiyon tutarak anlamaya ve gerçek mi, değil mi? Sorusuna cevap vermeye.

Dünya tabi ki küremsi, düz değil! Ancak bugün anlatıldığı gibi de göründüğü gibi de olmayabilir mi? Dünya'nın bir kısmı da görülmüyor olabilir mi?

 

Siyaha boyadığımız topun üst kısmını hafifçe çukurlaştırdık. Tıpkı bezemedeki kara parçalarını, 

 

buzulları, buzulların dışındaki kara parçalarını boyadık, hatta tümseğin içine su bile koyduk ki denizlerin mantığını anlayabilelim. Yuvarlak camdan tıpkı bezemedeki projeksiyona uygun görülmeyen kalkan 

 

beyaz fon, ve siyah fonda ışığı hiç oynatmadan içindeki yani Dünya'yı eğik kendi ekseni etrafında döndürdük. 

 

Topun siyah kısmını Dünya'nın görünmeyen kısmı olarak düşünün. Siyah fon üzerine konunca topun siyah kısmı, siyah fonla birleşip yarım metreden dahi görülmedi. 

 

Sular dökülmedi, kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünürsek yarım cam fanusun içinde ışığı Güneş gibi (feneri) tutunca ilizyonik bugünkü Dünya'nın görünen kısmı meydana çıktı. Topun siyah kısmıysa uzayın siyahlığını düşünürsek adeta kayboldu, görülmedi. Oysa topun siyah kısmı var ve görülen Dünya'dan daha büyük bir yer tutmakta. Yine ışığı Dünya'nın yörüngesel hareketi gibi döndürdüğümüzde Güneş ve Ay tutulmalarının gölgeleri oluştu. Hilal ve daireler oluştu üstelik doğrusal yörüngede. Işığı hafifçe geri çektiğimizde siyah topun üzerindeki Dünya'nın görünen kısmının biraz daha küçüldüğünü, buzullarında gözükmediği görüldü. Fener ışığını siyah kartona tutun, odaklanın. Roketler neden düzlem olarak kalkmıyor da önce yükseliyor? Yoksa görünmeyen yere çarpma riski mi var? Ya uçakların uçuş rotaları, yasak rotalar ve yüksek rotalar?

 

 

 

Yuvarlak ışık görünen dünya, kartonunun diğer kısmı ise karanlıkta kalan dünya.

 

 

 

 

 

 

 

 

Feneri biraz kartondan kaldırdığımız zaman kartona odaklanan dairesel ışığın küçüldüğünü göreceksiniz. Yani görülen Dünya'nın da küçüldüğünü, kenarlarından eksildiğini tıpkı Kur’an ayetindeki “Dünya'yı kenarlarından eksiltiyoruz (Enbiya 44)” gibi. Tarihi bezemedeki şahinin gözünden Ay’a uzanan ışık çizgisi belki de bütün bu sırların Ay'dan görülebileceğini betimliyor. Belki Ay'ın karanlık yüzü, arkası değil de, görülmeyen kısmıdır. Tıpkı Dünya'nın görülmeyen karanlık kısmı gibi. Bu yüzden “Ay'dır bizim sırrımız” diyorum. Belki NASA, şeytani projeksiyonlarla kendi tezlerine karşıymış gibi birçok teoriler üretip yaydırıyordur. Neden mi? Hakikate bir adım kalmıştır belki. Vatikan, Galileo’nun da bazı sırların ortaya çıkmasından, korkmasından engellemeye çalışmıştır. Türk atalar, Dünya'nın, evrenin şeklini de şemalini de binlerce yıldan beri bilmektedir. Önemli olan torunlarının atalarının bilgilerine ulaşmasıdır.

Şahsen beni düşmanın ne yaptığı şaşırtmıyor, düşmanın yaptıkları şaşırtmıyor. Bizim yapamadıklarımız şaşırtıyor. Kadimden Ata Kamlarımız bu bezemeyi davullarına işleyip tokmakla çalmışlar ama anlamayana davul zurna az. 

 

TENGRİ BİZ MENEN

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Saygılarımla.

OKTAN KELEŞ 

    

oktankeles@gmail.com 

onaltiyildiz@gmail.com

Twitter:@oktankeles




Bu yazı 7,090 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Aralık 2024 Arnavutluk Tiranda Bektaşi Devleti Baba Mondi Esrarı
    • 8 Mayıs 2024 Görü
    • 30 Ekim 2023 Necro: Dijital Büyü
    • 1 Temmuz 2023 GÖK TANRI İNANCININ KURANDAKİ İZLERİ
    • 2 Mayıs 2023 Nato Ezoterizmi
    • 23 Şubat 2023 NEKRO İSTİLA
    • 23 Eylül 2022 Adguk Öğretisi - Tanrının Gözü
    • 14 Eylül 2022 Kambaba-24 NATO-Yunan'la Savaş Olur mu? - Elizabeth Peygamber Soyu mu?
    • 28 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-2
    • 24 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-1
    • 23 Haziran 2022 KamBaba - Devler Uyanıyor - Bölüm 1
    • 17 Haziran 2022 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)
    • 7 Mayıs 2022 Kambaba Gündem, Mülteci Sorunu - ( Kambaba-22 )
    • 19 Mart 2022 Kambaba-21
    • 27 Ocak 2022 Oktan Keleş ile Gündem-1
    • 19 Ocak 2022 Kambaba-20 Gizlenen 2025 Güneş Patlamaları - OTAĞ - Doğal Yaşam
    • 4 Ocak 2022 Adguk Öğretisi
    • 23 Ekim 2021 Kambaba-19 Gündem
    • 26 Eylül 2021 Kambaba-18 (Yaşanan kimin sistemi ? - Kur'an da her şey var mı? - Balık avı)
    • 24 Eylül 2021 Kambaba-17 ( Cahiliye Devri ile Bugünün Farkı !)

    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,606 µs