Söz konusu vatan, millet ve yüce TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ olunca meseleyi her açıdan değerlendirmek, farenin deliklerini gözlemek, aysız gecede yürüyen karıncanın ayak seslerini duymak gerekir.
Tarihin notlarına bakınca görüyoruz ki Türk topraklarına halifelik geldiğinden beri, tarihsel ve realitik konuma göre, konjektüre göre ismi değişen keferelerin, haçlıların, Siyonistlerin, emperyalistlerin, dış güçlerin, üst akıllıların kısacası tüm bu kadim düşmanların ortak emelleri devam etmektedir. Hedefleri siyasi halifeliği Türk himayesinden alıp böylece kendi strateji ve emelleri doğrultusunda dünyadaki önemli coğrafyalarda, yer altının ve yer üstünün, bugünün ve gelecek çağın madenlerinin üzerinde yaşayan 1,5 milyar Müslüman insanı sömürerek yönetmek ve onlar üzerinde nüfuz elde etmektir.
Bu hedefin önündeki tek engel Türk aklı, Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası ve milletine emanet ettiği T.B.M.M.’dir. Hakkında oldukça uzun ve detaylı yüzlerce tarihi anekdot ve belgesi olan bu konu ile ilgili belki üzerinde ciddiyetle düşünülüp araştırılır diye tarihe not düşmek üzere çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. Bu konuda Tv’de bir sunum yapmıştım.Ona bakılabilir.
http://www.kalpoder.com/2017/03/08/mustafa-sagir-olayi/
Yüce Türk milletinin basiretine, ilgisine, bilgisine arz edeceğim bu konu incelenirse İngilizlerin Lawrence ile, Şerif Hüseyin alçağı üzerinden Osmanlıda isyan çıkarttırıp halife ilan etme vakasının ve Abdülhamit Han’ın her defasında “Korkuyorum ki İngilizler bir gün Kureyş asıllı olduğunu iddia eden birini karşımıza çıkaracak ve halifeliği bizden isteyecektir.” diyerek tarihe not düştüğü bu açıklamanın sebebi anlaşılacaktır.
Kureyş asıllı olma mevzusu İslam dünyasının ekseri görüşüne, algılamasına göre teolojik açıdan peygamber halifesi olacak kişinin yine peygamber kabilesi Kureyş’ten olmalı inanışının algılamasına dayalıdır. Burada halifeliği teolojik açıdan ele almıyoruz, söz konusu ettiğimiz husus halifeliğin siyasi gücüdür. Ancak tabi ki siyasi halifeliği ele geçirebilmek için teolojik argümanlar da gereklidir. Fetvalar, şeyhler, basiretsiz sözde İslamcı siyasiler olmazsa olmaz piyonlardır. Tarihe bakın göreceksiniz ki bu mevzu ile ilgili hep böyle olmuştur.
Şerif Hüseyin operasyonu başarılı olmayınca Gazi Paşa’nın muvaffakiyet kazanmasıyla yeni devleti kurma alametleri belirdiğinde İngilizler yine halifelik planlarını uygulamaya girişmişlerdir. Atatürk’e düzenlenen yaklaşık 10 suikast girişiminin açığa çıkması ile bu olaylarda İngilizlerin parmağı olduğunu ve gayelerinin ne olduğunu yakalanan suikastçılar açıkça itiraf etmişlerdir. İngilizler de bunu açıktan kabul etmişlerdir. Bazıları idamla cezalandırılan suikast girişimcilerinin boy boy fotoğrafları, bilgi ve belgeleri, mahkeme itirafları devrin gazetelerinde dahi teşhir edilmiştir.
Atatürk’e suikast denilince akla hep İzmir suikastı gelir. Oysa İngilizlerin unutturmaya çalıştığı en büyük suikast fiyaskosu halifelik gayesi üzerine faaliyete geçirilmiş alçak MUSTAFA SAGIR vakasıdır.
Bu alçak şahıs Hintli sözde bir Müslüman’dır ama aslında Türk ve İngiliz belgelerinde de açığa çıkmış olan çok iyi bir casustur. Atatürk’le görüşmüştür. Gazi Paşa bu görüşmeden sonra buna dikkat edin, bu casustur diyerek bahsettiği bir İngiliz casusudur.
(İlk defa yayınlanan Mustafa Sagir'in resmi)
Konuyu kısaca açıklamak istiyorum. İngiliz istihbaratı halifelikle ilgili Halife Abdülmecit Efendi ile görüşür, bir takım hususları yeterli görmezler ve yeni planı devreye koyarlar. Bu plan doğrultusunda Mustafa Sagir’e 1921 yılında TÜRK HİNT UHUVVETİ İSLAMİYE CEMİYETİ’Nİ kurdururlar. Mustafa Sagir, bu referansla Karakol Cemiyeti’ne sızmaya çalışır, önemli kişilerle yakınlık kurar. Ancak biri vardır ki TÜRK istihbaratına bu şahıs hakkında rapor vermiştir. O ulunun ismi MEHMET AKİF ERSOY HAZRETLERİDİR. Mehmet Akif Hazretleri, TACEDDİN DERGÂHI’NDA gördüğü bu şahsın çeşitli kısa notlar tutarak bir takım şifreli yazılar yazdığını fark etmiştir. İstihbaratımız olayı inceleyip takibe alır ve bu şahsın görünmez mürekkeplerle İngilizlere bilgi aktardığını tespit eder. En hayret edilecek olay ise bu şahıs posta adresi olarak Akif’in ev adresini kullanmıştır.
Mustafa Sagir’in yanında bulunan bir Hintli yardımcısı çatışmada öldürülür, Mustafa Sagir de yakalanır. Taceddin Dergâhı’nda bulunan su kuyusuna atılmış notları çıkarılır. Ayrıca delil niteliğinde birçok şey bulunur. Neler çıkar neler? Bu ilginç belgelerden en önemlisi DAMAT MAHMUT CELALETTİN PAŞA’NIN ÖLÜM FOTOĞRAFIDIR ki insana ne alaka dedirtir.
(Bu ölüm fotoğrafı ilk defa yayınlanmaktadır.)
Damat Mahmut Celalettin kimdir? Padişah Abdülmecit’in damadıdır ayrıca Avrupa’ya kaçmıştır vs.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Damat_Mahmud_Celaleddin_Pa%C5%9Fa_(1853-1903
Mustafa Sagır’ın bu fotoğrafları birilerine şantaj ve sonun böyle olur mesajı olarak gösterdiği yargı itiraflarında açığa çıkmıştır. Yine ilginçtir üzerinden çıkan fotoğraf Hintli Ağa Hanlardan olan bir başka alçak İngiliz’e köpeklik yapan III. Ağa Han Sultan Sır Muhammet Şah’tır. https://tr.wikipedia.org/wiki/III._A%C4%9Fa_Han
(3.Ağa Han)
(Bugün İngiltere'de yaşayan 3.Ağa Han'nın torunu)
Kısaca bu şahıs hakkında da bilgi verelim. III. Ağa Han Sultan Sır Muhammet Şah, Britanya İngiliz Hint yönetimince HİNDİSTAN HİLAFET HAREKETİ’Nİ KURAN, OSMANLIYA KARŞI İTİLAF DEVLETLERİNİ DESTEKLEYEN, 1923’TE HİNDİSTAN İNGİLTERE adına Hilafet Cemiyeti hareketiyle birçok faaliyette bulunan suikastların finansörüdür. Aynı zamanda başbakanlık arşivinde bulunan, İsmet İnönü’ye gönderdiği hilafetin kaldırılmasıyla ilgili mektupların içeriğinde halifeliğin TBMM’ nin şahsi manevisinden alınmasının isterse önce kendisinin halife olmasının sonra da ehil soylara geçmesinin teklifi vardır.
(Ağa Han'ın ismet İnönü'ye hilafet ile ilgili gönderdiği mektup)
Dikkat Şerif Hüseyin Vahabi Sünni hareketle İngiliz piyonu olarak hilafet hareketinde bulunmuştu. Ağa Han İsmailiye Şii ekolüyle İngiliz piyonu idi. Hintli olan Mustafa Sagir’in de bu Hintli İngiliz köpeğinin aile müridi olduğu ortaya çıkmıştı. Bu ailenin bir suikastı da Afganistan BİRİTANYA HİNDİSTANIYLA yakın ilişkiler kurmuş HABİBULLAH HAN VAKASI’DIR.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Habibullah_Han
Kısaca MUSTAFA SAGİR, KILIÇ ALİ PAŞA BAŞKANLIĞINDAKİ İSTİKLAL MAHKEMESİNDE YARGILANMIŞ VE HER ŞEYİ İTİRAF ETMİŞTİR. Mahkeme beyanlarında Abdülmecit Efendi’yi öldürerek halifeliği ortada bırakacağını, Mustafa Kemal’in halifeliği üstlenirse onu da öldürüp egemen güç olarak İngilizlerin bir şekilde şeyhler, fetvalar, basiretsiz etkin kişiliklerle halifeliği ele geçirme hatta Kraliçeyi bile halife ilan etme planlarını anlatmıştır.
(İngilizlerin planları tutsaydı halife kraliçenin kucağındaki çocuk mu olacaktı?)
Sagir, nedamet getirmiş İngilizler bu şahsı istemiş, onun için müzakereler yapmışlardır. Fakat 24 Mayıs 1921 tarihinde Ulus Meydanı’nda idamını engelleyememişlerdir.
(Dönemin gazetelerinde çıkan Sagir'in idamı)
Gazi Paşa’nın dehası ile halifeliğin varlığı bir kişiden alınmış yani ilga edilmiştir. Atatürk, “TBMM’nin kurumsal şahsı manevisine mündemiçtir.” Kanun maddesi ile uluslararası bütün anlaşmalarda TBMM’nin kurumsal tüm tanımını kabul ettirmiş, Abdülmecit Efendinin hayatını kurtarmış ve yöneticiler halifelik varisi olmasın böylece halifelik başka milletlerin eline geçmesin diyerek dehasını konuşturup halifeliği TBMM’nin koruması altına almıştır. Böylelikle yöneticilere suikast düzenlenirse veya hak vaki olduğu zaman halifelik ortada kalmayacaktır. Dış güçler konjektürel güçlerini kullanarak hile ile ağacın kurdu ağaçta düsturuyla halifeliği ele geçiremeyecek, emperyaller siyasi halifeliği İslam ülkeleri üzerinde kullanamayacaklardı.
Hükümet, Fetullah Gülen’i halife planlarıyla Vatikan ve emparyel güçlerin kullandığını defaatle dile getirmiştir. Referandumda evet çıkarsa TBMM’nin tüm yetkileri bir kişiye verilirse, uluslararası anlaşmalarda TBMM’nin içinde halifelik maddesinin de olduğu tüm yetkileri bir başkana verilirse bir düşünelim. Bu durumun sonucunda bir gün hak vaki olduğunda halifelik yine TBMM’nin ve milletin eliyle bir kişiye pasifte olsa geçerek ortada kalırsa bu yetkiye sahip olmak için dış güçler, emperyaller, Vatikan vs neler yapmaz düşünün ve araştırın lütfen. İlgili tüm belgeler başbakanlık arşivinde mevcuttur.
Böyle şey olmaz demeyin. Eski Dışişleri Bakanı Davutoğlu sözde Osmanlı açılımı diye halifelik rengi pirinç yeşili olan Türkiye Cumhuriyetinin dış işleri logosunu değiştirmiş ve mecliste sorulan soru üzerine de bunu Suudilere yönelik Osmanlı açılımı sempatisi için yaptığını söylemişti.
Tepkiler üzerine logo aslına döndürüldü.
Aklıselimlere arz ederim.
Oktan Keleş
oktankeles@gmail.com
onaltiyildiz@gmail.com
Twitter:@oktankeles
10 Mart 2017
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle