Bu da bir romandır…
Bilindiği üzere, geçtiğimiz günlerde Hava Kuvvetleri'ne ait jetlerimiz, Uludere sınır kırsalında aldıkları istihbaratı değerlendirerek, terörist zannıyla 35 kaçakçıyı bombaladı.
Ondan sonra, başta malum medyanın görevlileri ve işbirlikçileri, DEVLETİ, tam da dış güçlerin planlarına paralel bir şekilde ağır suçlamalarla hedef aldılar. "İstihbaratı MİT’in verdiğini" söyleyip, Devletin hangi kurumunu da açıktan hedef aldıklarını açıkça dile getirirdiler. Hatta direkt Sayın Başbakan ile cüretkâr bir polemiğe bile girdiler. Sayın Başbakan, bu güçlere karşı çok ağır tespitlerde bulundu. Aynı zamanda bu güçlerin, arkalarındakilere yönelik cevaplar verdi. Özetle dedi ki: “DIŞ GÜÇLERİN TAŞORONLARI, CAMBAZLAR vs.”
Bu cevap, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın tespiti ve kimlerin ne olduğunun tescili idi. Yoksa koskoca Başbakan böyle açıkça malum cenahı itham eder mi? Bir bildiği vardı elbet. Kısaca bu hadise, elbette ki sıradan, basit bir hadise değil. Hem Hükümeti hem de Devleti sıkıntıya sokacak bir hadise idi. "İdi" diyorum, çünkü artık değil.
Neden mi? Organize şekilde saldırılan MİT, resmi bir açıklama yaptı; “istihbarat bizden değildir,” diyerek. Gözler ister istemez, organize bir biçimde saldırılan TSK’nin üzerine çevrildi. Ama dolaylı ama dolaysız. Tabi ki, taşeronların baş cambazının ağzı kulaklarına varmıştı.Devletin hassas tüm kurumlarına bir hücumun/saldırının olduğu da herkesçe malum.
"O olmasa, bu olmasa, şu olmasa" masalları anlatmaya başladılar. Devletin, mihenk noktalarına dokunmaya kalktılar. Hafizanallah, Devletin hassas noktalarına bir el dokunursa, altından kalkılamaz...Daha doğrusu o taşeronlar altında kalırlar...
Uludere olayı üzerine bir çok analiz veya komplo teorisi yazıldı, çizildi, anlatıldı. “Bari ben yazmayayım” diyordum ama ta ki beklediğim bir haber, bu gün medyaya düşene kadar. Uludere’de ölenlerin sayısı 35 değil, 34 olarak düzeltilmiş resmi açıklamaya göre. Yani toplam 35 kişi bombalanmış, biri kurtuldu malum,34 kişi öldü. Doğru sayı bu. http://gundem.milliyet.com.tr/sirnak-valiligi-uludere-de-35-degil-34-kisi-hayatini-kaybetti/gundem/gundemdetay/10.01.2012/1487172/default.htm
Şimdi neden F-35 CAMBAZIN İPİ, dedik
Her zaman söyledik, yazdık; dış güçler, bir operasyonu yaparlarken, bir taşla bir çok kuş vurmaya çalışırlar. Taşı bunun için atarlar. Uludere olayının istihbaratı, ABD tarafından NATO konsepti altında, müttefik güçlerce, onaylı istihbarat olarak verilmiştir. Bu terimlerin ne anlama geldiklerini detaylandırmıyorum, ehilleri anlar. Bu kod ile verilen istihbarat,en yüksek perdeden istihbarat cinsi olup, kesinliği sorgulanamaz derecededir. Buradaki "sorgulanamaz" cümlesine takılmayın. Müttefik istihbarat cinsi, savaş konseptini bilenler, şunu da bilirler; Müttefik. Adı üzerinde, kimler müttefik? Konsepte ise bu istihbaratı kısmen de olsa teknolojik olarak, dolaylı yönden paylaşırlar. Biri net görünür biri flu. Ama sonuç çıkaracak bir görüş, teknolojinin kadrinden kaçmaz.
TSK’ni suçlayanların, basında çıkan psikolojik söylemlerini hatırlayın: “Heronların ve bölgede uçan insansız hava araçlarının görüntülerini, ABD ve İSRAİL bizimle paylaşmasına rağmen, neden TSK kılını kıpırdatmıyor?” ABD her terör hadisesinden sonra resmi açıklama yapıyor ve şöyle diyordu: “Stratejik ortağımız Türkiye ile istihbarat paylaşımız kuvvetli bir şekilde sürüyor.” Yani demek istiyor ki, “biz veriyoruz, gereği yapılmıyor.” Bu mesaj, Türk Milleti'ne üfleniyordu, malum işbirlikçi borazancıları ile.
MÜTTEFİK konsept istihbarat, müttefikler arasındaki örtülü çekişmeler içinde bulunmaz bir nimettir. Sebebi şudur: Mesela iki müttefik arasında, silah satışı mücadelesi mi var, işte bir yanlış istihbarat, işleri ters yüz eder.
Şimdi işin asıl püf noktasına gelelim: Türkiye’nin İsrail’le ilgi başta Heron sorunu olmak üzere askeri bazı anlaşmalarda çok büyük sorunları var. "Heronların yazılımları verilmedi." Bu ifade bile Heronların aldığı görüntülerin; önce İsrail’e gittiğini sonra da onaylanmış istihbaratın Türkiye’ye verildiğinin açık delili. Zaten terör hadiselerinden sonra bazı gazeteler; “işte Heron görüntüleri” diye manşet atmıyorlar mıydı? Kimden aldıklarının deşifresini, İsrail ne güzel yaptırıyor değil mi? ABD’de de farklı bir hareket tarzına sahip değil. Ne güzel stratejik ortaklık (!)
Olayın püf noktasına dönelim: Türkiye 2002 yılında 11 milyar dolarlık bir projeye taahhütte bulundu, imza attı: F-35 UÇAKLARI ALIM ANLAŞMASI. Bu uçaklar, helikopter gibi hareket kabiliyetine ve bir çok özelliğe sahip. Ancak 2002’den bu güne kadar, bu anlaşmada başta yazılım olmak üzere sorunlar çıktı.Türk Hava Kuvvetleri modernizasyon planında kurulacak yeni filo, Türkiye’nin tüm iyi niyetli çabalarına karşın başta İsrail olmak üzere çeşitli güçlerce sabote ediliyordu. ABD’nin, “yazılımları vermeyiz” açıklamasından sonra niyetler iyice ortaya çıkmıştı.
“Heronları Al Başına Çal” mesajından sonra, ABD’nin predatorlerine yönelen Türkiye, İsrail’e bir tokat attı. Bu tokat aynı zamanda, uçuk rakamlarla karşımıza çıkan büyük silah şirketlerine, onların menfaatlerine idi. Lobi’ler “nasıl faaliyete geçiyor” diye merak edenler, meseleye bir de bu açıdan baksınlar.
Sanki ABD predatorleri sağlam pabuç mu? Sorusuna verilecek cevap Müttefik İstihbarat Konseptinde saklı. Teknolojik olarak predatorler aynı değil. ABD ordusu insansız bu hava araçlarına özellik ve standartlarına göre rütbe dahi vermiştir. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsans%C4%B1z_hava_arac%C4%B1
Yazılımları da çok gözde büyütmemek gerekir. Buna delil olarak da İran’ın ABD’ye ait insansız uçağını, korsan yazılımla yere indirmesi somut bir örnek. İsrail’le ABD silah şirketleri arasında da Heron ve predatorler yüzünden anlaşmazlık çıktı. Bu anlaşmazlığı, karı koca arasındaki maddi anlaşmazlık olarak düşünün. Yoksa farklı anlamlar yüklemeyin. Bu tür anlaşmazlıklarda, işler rayına otursun diye bir çok metot kullanılır. Sonuç alınamazsa; iş, “senin benim malım” olayına dönüştürülür ve taraflar sattıkları teknolojik silahlar üzerinden, birbirlerini karalamaya başlarlar. O silahlar üzerinde, zaaf algısı oluşturulur.
Evet, burada (Uludere’de) olan aynen budur. Bölgeyi gözetleyen müttefiklerin birbirine mesajıdır bu. İsrail, predatorler sebebi ile müttefiki ABD’ye yazılım oyunu oynamıştır. Yani predatorlerin görüntüsüne öyle bir şey yapmıştır ki; ABD, bunu farklı bir planla diğer müttefiki Türkiye’ye yönlendirmiş, yanıltmıştır!
Şimdi lütfen dikkat! Tarih 27 Aralık 2011. MHP Bursa milletvekili İSMET BÜYÜKATAMAN, Meclis’te yazılı bir soru önergesi veriyor. http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-2454s.pdf
Soru önergesinin, Milli Savunma Bakanı tarafından cevaplaması isteniyor. Soru önergesi özetle şu: “F-35 uçakları anlaşmasında 2002’den beri neden bir adım ilerlem yok?”
27 Aralık 2011 tarihli ilgili haberlere bir bakın, içeriği daha net görürsünüz. Şimdi şu tarihe lütfen dikkat! 28 Aralık 2011 Uludere’de Türk Hava Kuvvetleri 35 kaçakçıyı terörist zannıyla vuruyor. Bu yazıyı yazmak için; İşte resmi, doğru rakamı bunun için bekledim.
Türk jetlerinin bu olayı gerçekleştirmesi için orada 35 kişi olması gerekiyordu. Yani F- 35 mesajı için. Oradaki 35 kişiyi Mossad’ın, Pkk zannedilecek bir mizansenle uyarlaması gerekiyordu. Bunun için zorlanmayacağı da açıktı. O bölge, kaçakçılık cenneti olduğuna göre tek zorlanılacak konu, sayının 35 olarak tutturulmasıydı. Neden 30 değil, 38 değil mesela? Bu sorunun cevabını; o gün kaçakçılığa çıkacak olanların başındakiler verebilirler. Ancak o günkü olaydan sonra hayatta bir kişi kaldı,onun da bilgisi var mı, bilemiyorum. O gün sayıyı "35" kişi olması için organize eden kimdi?
Neden 35? Cevap F-35 mi ?
Nihayet 2 gün önce F-35 için adımlarda atıldı. Başlangıç 2 adet üzerinden. Şimdi İsrail ile ABD arasındaki karı koca anlaşmazlığı ve ABD’nin Türkiye’yi kendi çıkarları çerçevesinde yanıltması olayı gerçekleşmiştir. Buradaki ortaklık: Made in ABD and İsrail.
Dedik ya, onlar, bir kuşa bir taş atmazlar. Biz bu yazımızda sadece bir taştan bahsettik. Bu hadisenin ABD’ nin İran başta olmak üzere tüm bölgedeki çıkarlarını ve diğer konuları da başkaları anlatsın.
ABD, bu sefer, Türk Milli Kuvvetlerince fena yakalandı ve cambazları da, İsrail’li silah şirketi, MİT’i el altından hedef gösterdi. Ama bu plan, Başbakan tarafından bozuldu. Devletin arkasında durarak.
ABD, yakalanmışlığın psikolojisiyle Uludere olayından sonra hemen elçisiyle; “Biz Türk Hükümetinin yanındayız” diyerek medyada pozlar verdi. Tabi şunları ekleyerek: “Ne var canım, maalesef savaş alanların da bu tür yanlışlıklar olur. 1 ay önce Pakistan’da biz de yanlışlıkla sivilleri vurduk” diyerek.
Evet, ABD’nin insansız hava aracı ilk ateşi açtı Türk Genel Kurmayı’na; 35 kişiyi terörist tespiti ile iletti. Türk Genel Kurmayı’nın müttefiklerinden gelen üst düzey bu istihbarata dayanarak, uçakları kaldırmaktan başka çaresi yoktu. Çünkü ABD askeri istihbaratı şöyle demişti: “İnsansız hava aracımız ilk ateşi açtı.”
Şimdi düşünün, Türk uçakları kalkmasaydı, başka bir planın devreye sokulmayacağı ne malum? ABD “ilk atışı yaptık” diyor istihbaratında üstelik. Düşüne biliyor musunuz: TSK’ne neler ile itham ederlerdi? Uçaklar kalkmasa, ne derlerdi mesela: “Yine biz istihbarat verdik, TSK gereğini yapmadı!”
Çünkü o zamanda ilk ateşi açan ABD uçağı olduğuna göre, kim bilir hangi plan devreye girerdi. Hem de ne planlar…Dersimi gündeme getirip, ardından da “Devlet halkını bombaladı” diye manşetler atılmasına tesadüf diyenler olur mu, bilemem.
27 Aralık’taki soru önergesi F-35’lerle ilgili. 28 Aralık’ta 35 kişi hayatını kaybetti. Ama bu sefer onların istediği olmadı. TSK, Devlet ve tüm kurumlar kenetlendi. Sayın Başbakan bu kenetlenmeye destek verdi. Takke düştü kel göründü.
Biran önce Milli Silah Üretimi hızlanmalı. Sınır kanunu yeniden düzenlenmeli. Eskiden olduğu gibi en ufak tehlikeli unsur sınırda görüldü mü, vur emri olmalı. Bu hadise, terörle mücadeleyi etkilememeli. TSK, hava harekatlarını durdurmamalıdır.
Türk Ordusuna, Türk Devleti’ne, Milletine, Başbakanı’na güvenmeyenlere bir çift sözüm var:
Cambazların ipine değil, Allah’ın ipine sarılın!
Saygılarımla.
Oktan Keleş
NOT: Olayın çok daha detayı var. Ben meselenin sadece bir boyutunu ele aldım.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle