Son yıllarda harıl harıl sürdürülen Sümer çalışmalarının lanse edilmesinin altında yatan gerçek sebep Büyük İsrail Projesidir. Daha önce Sümeroloji ile ilgili yine netpano'da kısa bir yazı yazmıştım.Dayanamadım kısa bir yazı daha yazıyorum. Sözde Sümeroloji Sümer uygarlığını meydana çıkarma amacını taşımakta. Her tarihin net bir gerçekliği olmadığı gibi Sümer tarihinde de çıkan binlerce kalıntı ve tabletlerle, böyle bir medeniyetin nasıl şaşalı bir şekilde parladığının reklamı yapılmaktadır.
Daha önceki yazımızda bu medeniyetin buğday tarımına dayalı gelişim ile parladığını "Hadid" suresinden örnek vererek kısada olsa açıklamıştık. Evet asıl maksadı tekrar açıklamaya çalışalım. Sümerologlar şu iddiadırlar: Sümerler bir anda buğdaya dayalı tarımla zenginleşmiş, ordular kurmuş ve devrin bilim sanat vs. her alanında süper bir medeniyet haline gelmişlerdir. Bizde bu parlayışın kodlarını araştırıp bugün yeni bir medeniyete ışık tutacak örnekler arıyoruz. Kodlar arıyoruz. Oysa durum böyle değildir. Durum iddia edilenlerin tam tersidir. Bir medeniyet buğdaya dayalı tarımla nasıl yok edilir onun kodlarını aramaktadırlar. Örnek: Sümerlerin parladığı dönemlerde çevre medeniyetlere bir şeyler olmuştur. Çevre medeniyetlerin halkları anormal şekilde şişmanlamış ve birer yağ kütlesi haline gelmişlerdir. Öyle ki savaş meydanlarında sırım gibi askerlerler yerine hımbıl ve mongol kitleler kalmıştır. Bu bir askeri stratejidir. Sümerler Yahudi sihirbazlarla işbirliği yaparak, diğer medeniyetleri, tarıma dayalı besinler üreterek, hamur işlerini yaygınlaştırıp, besin haline getirip, diğer et ve sebze ürünlerini unutturarak bu hale sokmuşlardır.
Bu medeniyetler öyle bir konuma gelmişlerdir ki, kralları bile şişmanlıklarından tahtlarından kalkamamışlardır. Çoğu erkek nüfus hastalanıp yerlerine şişman kraliçeler oturtulmuştur. Oturtulmuş diyoruz ama bu bir mecazdır. Şişmanlıktan zaten kalkacak halleri yoktu. Böylelikle Sümerliler diğer medeniyetleri sömürge olarak kullanmışlardı. Mezopotamya ve Anadolu'da yapılan kazılarda bulunmuş şişman kadın heykelleri aslında o devirde obez olmuş insanların figürleridir. Fakat arkeoloji ilmi ile uğraşan yahudi bilim adamlarının ve özellikle çağımızda Mossad'ın tarihi saptırmalarından dolayı bu konu olduğundan farklı lanse edilmiştir. Örneğin MÖ 6000 yıllarına ait Çatalhöyük'te bulunan (Konya) ana tanrıça formatında, şişmanlıktan yağları sarkmış iri kadın heykellerinin doğurganlığı ve bereketi sembolize ettiğini söylemişler ve şöyle bir açıklama getirmişlerdir: "O günkü insan neslinin tarıma bağlı endişe taşıması, dolayısı ile tarım alanlarına işçi yetiştirmenin çok önemli olmasından kadınların doğurganlığı özellikle bu şekilde vurgulanmıştır." diye yazılmıştır. Bu strateji o kadar yayılmıştır ki Graviteyen kültürüne ait Fransa, Avusturya ve Rusya'da, göğüsleri, kalçaları ve kaba etleri aşırı derecede şişman olarak yapılmış, birbirine benzeyen heykeller bulunmuştur. Yine Obeid çağına ait şişman kadın heykelleri İran, Suriye, Makedonya ve Samara'da bulunmuştur. Sırım gibi kadın hayal olmuş ve nadir olarak bulunan bu tipteki kadınlar bir özenti olarak ilahlaştırılmışlardır. İşin aslı o dönemde bir strateji olarak, bugünkü ismi ile bir obez toplum meydana getirmişlerdir. Öyle ki, bu durum çevre komutanlarının ve ülke krallarının korkulu rüyası haline gelmiştir.
Bundan Türkler'de nasibini almıştır. Zira Bilge Kağan, Orhun kitabelerinde şöyle bir cümle sarf ederek duada bulunmuştu: "Tengri (Tek tanrı) türkün karnını tok tutma ki savaşta cengaver olsunlar." Kitabeyi çözenler bu ibareyi yıllardır şöyle yorumladılar: "Türkün karnı doyarsa rehavete kapılırlar." Oysa işin aslı anlattığımız gibi. Bir başka örnekte milattan önceki döneme ait Grek ve İskender paralarındaki buğday başaklı sembollerdir. Bu paraların manası şudur: O dönemde bunlar özel para olarak basılmıştı(Buğday başaklı paralar). Bu paralardan halka belirli sayıda veriliyordu. Adeta ekmek karnesi gibi. Görevli kişilere bu paralar verilip komutanların takdir ettiği kadar buğday ve ekmek malzemesi halka ölçülü şekilde veriliyordu. Eski Mısırlılar birayı çok seviyorlardı. Bu paraların dışında buğday ürünü almak idamla cezalandırılıyordu. Böylelikle kontrollü beslenme sağlanıyor ve obeziteden uzak durulmuş oluyordu. Fakat bizim arkeoloji tarihimiz bu bilgileri belirtmezler. (Not: Ekmek parası tabiri buradan doğmadır.)
Şimdi gelelim günümüze. İsrail tarafından dünya halkları obez bir nesil haline dönüştürülmek isteniyor. ABD'de obezite %67, İngiltere'de %43, Almanya'da %70'lere varmıştır. (Almanlara bira ile alakalı özel bir uygulama yapılmıştır.) Bugün obezite operasyonu sümerlerin stratejisinden farklı olarak yalnızca insan fiziğine yönelik değil aynı zamanda insan zihni ve beynide hedeflenmiş bir operasyondur. Bugünkü tıp ilmi şunu söyler: "Obezlerin %90'ı mongol beyinlidir." Obeziteyi tetikleyen yan yöntemlerden biri de Köln Üniversitesi'nin 1000 çocuk üzerinde yaptığı bir araştırmayla ortaya çıkmıştır. Geceleri yatmadan önce, sadece bir saat bilgisayar başında duran çocuklar hem bildiklerini unutuyorlar hem de obez oluyorlar.
Bugün yurdumuzda da ekmeklerimizin içine katılan bazı maddeler obeziteye yol açıyor. Aynı zamanda İsrail'in genleri ile oynanmış hormonlu tohumları da aynı etkiyi meydana getiriyor. Duyurulur !!!! Tüm bunlara deli saçması diyenlere küçük bir hatırlatma: Üç ay önce Vatikan tapınak sövalyeleri ve gizemli tarikatlar belgelerini dünyaya açarak bir itirafta bulunmuş oldular. O güne kadar pek çok kişi bunlara fantezi ve komplo teorisi gözü ile bakıyordu. Birgün bütün bunlarda açıklandığı zaman umarım geç olmaz. (Not: İtalya'da bulunan Pizza kulesi bir obezite anıtıdır. Bu yapı bilinçli bir şekilde dikilmiştir. Bu konularla ilgili bilgiler ileride çıkmasını düşündüğümüz dördüncü kitabımızda verilecektir. İtalyanlar hamur işi ve makarna ile meşhur olduklarından bu operasyonu İtalya'dan başlatıp bu anıtıda bunların bir sembolü olarak yapmışlardır.)
Oktan Keleş
Not: Bu yazı, 24 Ocak 2008 tarihinde Netpano sitesinde yayınlanmıştır.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle