“Bu Bir Romandır” devam ediyor...
İlk yazıyı okumak için: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=704 ,
İkinci yazıyı okumak için: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=714
ABD, sahte resimler ve görüntüler yayınladığı sürece, biz de gerçek resimleri yayınlamaya devam edeceğiz.
İran İstihbarat Başkanı’nın, henüz çıkmayan romanımızı erken doğrulamasından sonra bu bölümü de yazmak elzem oldu.
Ladin’in cenazesi, İran topraklarına girdikten sonra, El-Kaide’nin elemanları, İran gizli servisi ile dağlık bir kırsalda buluştular. Ladin’in cenazesi küçük bir köy evinde, İran istihbarat yetkililerince teşhis edildi. İran gizli servisi, cenaze ile ilgili hazırladıkları raporlarda; Ladin’in 14-15 gün kadar önce öldüğünü rapor ettiler. (Hatırlayacağınız gibi Ladin’in öldüğü tarihi daha önceki yazımızda 6 Şubat 2009 olarak açıklamıştık.) Ölümün, ateşli bir hastalık neticesinde meydana geldiğini de rapora yazdılar.
Afganistan’dan İran’a kadar zorlu bir yolculuktan sonra getirilen cenaze, bozulmaya başlamıştı. Havanın çok soğuk olması bozulmayı geciktirse de, neticede bir insan cesediydi. Fazla dayanması mümkün değildi.
Yine İran istihbarat raporlarında ayrıca şunlar yer alıyordu:
Tahnitleme işlemi ile cenaze sprey ve jellerle bozulmaması için ilaçlandı. Özellikle yüz bölgesinin bozulmaması için hassas davranıldı. Bu işlemden önce cenaze, İslami usullere göre yıkanıp, tekrar kefenlendi. Ve Ladin’in adamlarına teslim edilerek, "yol verildi." Ladin’in adamları cenazeyi alıp, Kuzey Irak’ta irtibata geçtikleri adamları ile buluşmak için, Kuzey Irak’a doğru yola çıktılar.
İran, Ladin’in cenazesine el koymamıştır. CIA’nın ve onların işbirlikçisi Suudi Prens’in tuzağına düşmemişlerdir. (http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=714) İran, bir gün bütün bunların meydana çıkacağını bildiği için, bu konuda, birçok fotoğraf ve belge arşivlemiştir. İran’ın yapmış olduğu bu çalışmalar aslında takdire şayandır. İsteseydi cenazeyi elinde tutar ve siyasi amaçlar için kullanabilirdi. Ama İran, özellikle Şii-Sunni çatışmasına yer vermemek için, cenazeyi sahiplerine teslim etmiş ve daha önce de söylediğimiz gibi, duymamış gibi yapmıştı.
Bundan sonrası için neler planlanmaktadır:
1- ABD ve müttefikleri, Suriye’nin konumunu beklemektedirler.
2- Afganistan’daki Nato Komutanlığı’nın Türkiye’de olmasını çekemeyenlerin en büyük kıskançlıkları, Türk askerinin bölgede çok sevilmesiydi. Bu sevgiyi bozmak için ABD ve işbirlikçileri, sahte el-Kaide ve sahte Taliban kılığındaki kişileri Türk askerlerinin üzerine saldırtmıştır! ABD’nin bu oyununu, Türk ordusu o zaman da bozmuştur. Bütün bunlar bilinmektedir.
3- Ladin’in cesedini elinde bulunduran ABD, yeni tezgahlar peşindedir. Özellikle altını çizerek tekrar söylüyorum, Suriye ile ilgili planın tamamlanması ile gözler hızla İran’a çevrilecektir. Tabii ki, bunda sonra da asıl hedefleri olan Türkiye’ye sıra gelecektir. İran’a saldırmak için özellikle Şii-Sunni çatışmasını çıkarmak için ABD elinden geleni yapmaktadır. Mezhep savaşlarının olması için var gücüyle yüklenmektedir. ABD, bu konuda çok çeşitli planlar hazırlamış olup, zamanı geldikçe devreye sokmayı amaçlamaktadır.
Hatırlayacağınız gibi W. Bush, Irak’a saldırmak için "kimyasal kitle imha silahlarını" bahane etmişti. ABD’de, İran’ın "nükleer çalışmalarını" bahane etmektedir.
4- ABD’nin işbirlikçisi Barzani tarafından organize edilen ve Irak topraklarında barınan, İran’ın PKK’sı olarak adlandırılan PJAK, ABD desteği ve planı ile İran’ın içinde büyük bir eyleme hazırlanmaktadır. PJAK tarafından gerçekleştirilecek bu eylemden sonra İran da tepkisiz kalmayacak, Kuzey Irak’ta büyük bir operasyona kalkışacak böylelikle tuzağa çekilmiş olacaktır. İran, Kuzey Irak’a PJAK’ı yok etmek için sınırı geçecektir. Böylelikle, ABD ve Barzani tarafından, Irak topraklarına saldırdığı gerekçesi ve sivilleri öldürdüğü iddiası ile itham edilecektir. Neticede, ABD ve Barzani İran’a saldırı için meşruiyet zemini bulacaklardır. ABD ve Barzani’nin senaryosu budur. Bu konuda çok dikkatli olunmalıdır.
Aynı olayın benzeri muhtemel bir operasyonda Kuzey Irak’a geçecek olan Türkiye’ye karşı da uygulanacak mıdır?
5- Barzani, merhum bir Türk Cumhurbaşkanı adına, Irak’ta bir kent kurmayı planlamakta mıdır?
6-Hamas ve El-Fetih ne oldu da birden bire el sıkıştılar?
7- Obama, Ortadoğu ile ilgili yeni vizyon açıklayacağı zaman, İran’a saldırıyı da gündeme getirecek midir?
8-ABD, Türkiye’ye, PKK ile olan mücadelesinde günde bir milyon dolar verdiğini söylüyor. Peki, PKK’ya ne kadar veriyor?
Yeri geldiği zaman diğer planları da inşallah ifşa edeceğiz.
Şimdi gelelim Türkiye’nin durumuna:
Türkiye’de; dağ-taş, şehir eşkıya kaynamaktadır. Daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, Ortadoğu ülkelerinin, etnisite ve özgürlük üzerinden kaosa sürüklenmesini Türkiye’ye örnek gösterip, Türkiye tehdit mi edilmektedir?
Şehirlerimizde insanlar, belediye otobüslerinde canlı canlı yakılmakta, asker ve polislerimiz şehit edilmekte, Başbakan’ın konvoyuna dahi saldırı düzenlenebilmektedir. Türkiye’ye açıkça mesaj verilmektedir.
Her ne kadar bazı kendini uzman sananlar, Ortadoğuda’ki ayaklanmaların Türkiye ile aynı olmadığını söyleseler de, her şey apaçık meydandadır. Bunları görmemek için kör olmak gerekir. Birilerinin kızdığı zaman, İstanbul’un göbeğinde her yanı ateşe verme cüreti gösterdikleri bilinmektedir. Kaosun 15 Haziran’dan sonra alevleneceğini hainler açık açık söylemektedirler. Doğu ve Güneydoğu’daki görüntülerin, Ortadoğu’daki görüntülerden bir farkı yoktur.
Bölücülerin yanında, sözde aydınlarda, yüksek perdeden federasyonu tartışmaya açma cüreti göstermektedirler.
Geçtiğimiz günlerde Sabah Gazetesi yazarlarından Emre Aköz’ün, Samanyolu Haber isimli internet sitesinde: “Federasyonda ne var ki, niye hayret ediyorsunuz?” açıklamasını ve daha sonraki yazılarını okuyunca dehşete düşmemek elde değil. Bu tür seslendirmelerin; demokrasi ve özgürlük kapsamında yapıldığı iddia edilmektedir. Merhum Özal’ın açıklamaları da örnek gösterilmektedir. Sanki Özal’ın açıklamaları doğruymuş gibi. Unutulmamalıdır ki, söz konusu olan vatanının bütünlüğüdür. Örnekler durumun vahametini göstermek için daha da çoğaltılabilir.
Türkiye, seçim atmosferi sürecinde, özellikle altını çizerek söylüyorum ki, Libya’daki olaylar başlangıç olmak üzere, bölge ülkeleri üzerindeki sempatisini yitirmeye başlamıştır. Sayın Başbakan, “NATO’nun Libya’da ne işi var ?” demiş daha sonra da dolaylı olarak, NATO’nun yanında yer alma görüntüsü vermiştir. Arap halklarının liderliğine oynamak başka şey, BÜYÜK TÜRKİYE başka şeydir!
Türkiye’nin seçim atmosferine girdiği bir dönemde, Ortadoğu’nun alevlendirilmesi tesadüfî değildir!
Türkiye için plan şudur:
Seçim öncesi zaten kutuplaşan ülkede, özellikle milliyetçi gruplar birbirlerine düşürülüp, seçim sonrası yapılması düşünülen Anayasa değişikliğinde, özerkliğin önü mü açılmak istenmektedir?
Türkiye’de şu veya bu şekilde zaten bir kaos ortamı vardır. Basit, sıradan olaylar dahi infilak noktasına getirilmektedir. (Gürültü kirliliğine engel olmak için giden polislere halkın nasıl tepki verdiğine bakın lütfen.) Halk, güvenlik güçlerine: “Bizi niye alıyorsunuz, gidin Doğu’da askerimizi, polisimiz şehit edenleri alın, şehirlerde ayaklananları alın” demektedir. Bursaspor-Beşiktaş maçındaki olaylar bile işin bahanesidir. Bunlar çok tehlikeli gelişmelerdir. Hepimizin aklıselime ihtiyacı vardır.
BÜYÜK TÜRKİYE’ye kendim gibi inanmaktayım. Bütün bu saydıklarım, BÜYÜK TÜRKİYE’nin engellenmesi için yapılan tuzaklardır.
ABD ve müttefiklerinin, olası bir İran saldırısı öncesinde, Türkiye’deki kaosu derinleştireceği kanısındayım. Ordu, milliyetçi unsurlar, devlet dinamikleri, millet, ünsiyet ve mensubiyetler tahrik edilmektedir.
İktidar bu resmi iyi okumalıdır. Çünkü sorumluluk ülkeyi yönetenlerdedir.
Benim tanıdığım Başbakan, eskiden kendi söyler, etrafındakiler yapardı. Şimdi etrafındakiler söylüyor, Başbakan yapıyor.
Netice itibari ile; ABD, Siyonistler ve diğer müttefikleri ile yeni planlar yapmaktadır. Dün Kaddafi’nin elini öpenler, çok değil, 47 gün sonra, Kaddafi’nin çocuklarını ve torunlarını öldürdüler. "Haçlı seferi" diye bağırdılar! Bunlara ne kadar güvenileceği ortadadır.
İslam dünyası da, mezhebi ne olursa olsun bu tuzaklara düşmemelidirler. Bu oyun, birlik ve beraberlikle bozulur. Yeni işgaller, zulümler, toprak kayıpları olunmasın isteniyorsa, tüm İslam ülkeleri bir araya gelmeli ve bir İslam ülkesine saldırı olduğu zaman, kendine yapılmış kabul edip, birlikte hareket etmelidirler.
Bütün bunlardan Türk Devleti’nin haberi vardır. Romanımızn devamı inşallah kitabımızda yer alacak. Ancak, karşı tarafın atacağı adımlara göre, elimizde daha çok olan, fotoğrafları ve belgeleri yayınlamaya devam edeceğiz. Bu yayınladığımız son fotoğrafları şunun için yayınladık: İran, zaten bunları yayınlayacaktı, onlardan bir adım önde olduğumuzu göstermek amacıyla yayınladık.
Bu resimler stüdyo ortamına çekilmedi. Genelde cep telefonu ile çekildi. Bu yüzden işin uzmanları zaten bu fotoğrafların değerini biliyorlar. Fotoğraflar üzerinde tartışma yapmak gereksiz. Bilenler biliyor gerçekliğini. Gerekirse; "Varan-4, Varan-5" diye devamını da yayınlarız.
ABD, sahte resim yayınladıkça, biz de gerçek resimleri yayınlamaya devam edeceğiz.
Bazı aklı evveller bizi tehdit etmeye çalışıyorlar. Sitemize saldırı da bulunuyorlar. Tıpkı TVNET'te ki canlı yayında yaptıkları gibi.
Bir de sı sık kim olduğumu soruyorlar:
Cevap: Milli ve manevi değerlerine bağlı, “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyen Allah’ın bir kuluyum.
Saygılarımla.
(*) Tahnit: Ölüyü bozulmaması için muayyen formül dahilinde ilaçlama.Tahnit yapılan cesedin yüzü dümdüz olur, adeta yüzü kafatasına yapışır.
Oktan Keleş
13 Mayıs 2011
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle