En Sıcak Konular

Emir Yıldızdan

Köşe Yazısı
Emir Yıldızdan
30 Nisan 2011

İstanbul Kazılarında Saklananlar?



Marmararay Projesi kapsamındaki kazılarda bulunan iskeletler kaç yıl öncesine ait? Açıklanmayan iskeletler de var mıdır?

 

 

Başkalarını bilmiyorum  ama Oktan Keleş’in kitaplarında anlattıkları, benim için "hazine değerinde bilgiler." Üstelik Oktan Keleş’in kitaplar dışında anlattıkları ve yazılmamasını istediği bilgileri dinleyince, “tarihin derinliklerinde saklanmış bu kadar bilgi, neden şimdi yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor?” sorusunu kendime sormadan da edemiyorum. Demek ki ahir zaman ile İstanbul arasında çok sıkı bir bağ var...

 

Gerçekten de Oktan Keleş’in verdiği bazı bilgiler, tarihin yeniden yazılması konusunda ilk işaret fişeğidir. Ben bu işaretleri takip ederek pek çok bilgiye vakıf olduğumu söyleyebilirim.

 

Oktan Keleş’in kitaplarında İSTANBUL’a çok büyük önem verildiğini görmekteyiz. Neden acaba?

 

Bu sorunun cevabı da yine kitapta :

  

İlhami Abi yüzüme baktı ve:

 

-Bütün bunlar Şeytanî ve Haçlı konseyinin  planları. Bunların karşısında Hilâlîler mücadele vermektedir.Unutma! İstanbul İslam’ın  zahirî baş kentidir.Tüm kutsal emanetler İstanbul’da korunmaktadır. Sancak-ı Şerifte.Tüm savaşanların merkezi İstanbul’dur.Unutma!

 

Oktan Keleş'in kitaplarda sık sık dile getirdiği bir konu var: " İstanbul, tarihte görülmediği kadar önem kazanacak." diye.

Gerçekten de bugün gelinen nokta bir başlangıç olarak kabul edilse bile, İstanbul'un yavaş yavaş ön plana çıktığı görülmektedir. Dediğim gibi bu daha başlangıç...

 

Yine kitaplarda İlhami Abi'nin anlattığı bir konu var ki, bizim için çok önemli:

 

İstanbul Boğazı’nın dibi didik didik araştırılıyor. Çok sırlara vakıf olunuyor; ama gizleniyor. Tüp geçitte birçok medeniyetin tünelleri ve kalıntıları bulundu; ama unutturuldu ve gizlendi. İSTANBUL, BUGÜN TÜRK MİLLETİNİN ELİNDE VE KIYAMETE KADAR DA ÖYLE OLACAK.

 

O gece İlhami Abi’den Hüdâî Yolu’yla ilgili şu bilgileri edindim:

 

- Bilindiği üzere bir gün Aziz Mahmut Hüdâî Hazretleri Üsküdar’dan karşıya; Yeni Cami tarafına cuma namazını eda etmek için kayıkla geçmek ister. Lodos vardır ve hiç kimse hava bozuk diye teklifini kabul etmez. Sadece bir kayıkçı:

 

- Evliyanın elbet bir bildiği vardır diye geçirir içinden; teklifi kabul eder.

 

Deniz yolu yarılır, lodoslu denizde selametle karşıya geçerler. İşte bu keramet üzere açılan yola Hüdâî Yolu denir. Bu yol “Marmaray projesi”ne işarettir.”

 

Hüdai Yolu’nun güzergahı bugünkü Marmaray’ın güzergahıdır!

 

Kitapta pek çok olayın merkezinin İstanbul olduğunu görmekteyiz. Bu yazımıza konu olan ise, "Marmaray Projesi" ve onunla beraber gün yüzüne çıkarılanlar.

 


 


Kitapta İlhami Abi’nin anlattığı şu cümlelere dikkatlerinizi tekrar çekmek istiyorum:   

                                                                                    

İstanbul Boğazı’nın dibi didik didik araştırılıyor. Çok sırlara vakıf olunuyor; ama gizleniyor. Tüp geçitte birçok medeniyetin tünelleri ve kalıntıları bulundu; ama unutturuldu ve gizlendi.”

 

Şimdi acaba "Marmaray Projesi" kapsamında neler bulundu? Ne kadarı açıklandı?

 

Gazetelere yansıdığına göre:

 

Yenikapı'daki Marmaray arkeolojik kazılarında İstanbul'un tarihini değiştirecek yeni iki iskelet çıktı. Uzmanlar ilk kez 8 bin 500 yıl öncesine ait,  çok iyi korunmuş ve değişik mimarisi olan iki mezar bulmanın heyecanı içinde. Yenikapı'da iki yıl önce de aynı döneme ait mezarlar bulunmuştu. Ancak yeni mezarların yapısı ve çok korunaklı olmasından hareketle iskeletlerin varlıklı kişilere ait olduğu sanılıyor.

 

İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürlüğü'nde görevli ve 2004'ten bugüne Marmaray kazılarından sorumlu Sırrı Çömlekçi ile birlikte çadıra girdiğimde, Dr. Yasemin Yılmaz, büyük bir heyecanla daha birkaç saat önce mezarın altında yeni bir ahşap dikmenin bulunduğunu müjdeliyordu. Mimari açıdan ilk kez böyle bir mezarla karşılaştığını belirten Yasemin Yılmaz heyecanla anlattı:

 

"Ahşap kullanımı çok farklı. Büyük bir yekpare ahşap blok mezarın üzerine örtülmüş. Üç tarafında 70 santimetreye inen ahşap dikmeler var. Ve bu ahşaplar günümüze kadar korunarak gelmiş. Bu, mezarın çok derin açıldığını gösteriyor. Altında yeni buluntular da olabilir. Kazılarda böyle bir mezar daha önce bulunmadı. Bunlar Anadolu'nun en eski mezarları..."

 

*

 

Haber bu şekilde devam ediyor. Bulunan iskeletlerin yaklaşık 8.500 yıllık olduğu söyleniyor? Dikkat ederseniz, şimdiye kadar İstanbul’daki insan yerleşiminin 3.500 yıllık olduğu söyleniyordu. Bu rakam şimdi(lik) 8.500’e çıktı.

 

O halde asıl sorularımızı soralım:

 

Bir: Bulunan iskeletler gerçekten de 8.500 yıl öncesine mi ait? Yoksa daha mı eski. Mesela 17.000 yıl veya 20.000 yıl olabilir mi?

 

İki: Bulunan iskeletlerin hepsi açıklanmış mıdır? Yoksa açıklanmayan ve daha eski tarihe ait iskeletler de var mıdır?

 

Üç: Bulunan mezarlarda (20.000 yıl öncesine ait) Türklere ait: izler/ nişanlar/ motifler bulunmuş mudur?

 

"Soru sormak ilmin yarısıdır" derler, biz soralım, cevapları da buluruz inşallah…

 

Ve İlhami Abi'nin sözünü -bazılarına- tekrar hatırlatalım:

 

İSTANBUL, BUGÜN TÜRK MİLLETİNİN ELİNDE VE KIYAMETE KADAR DA ÖYLE OLACAK!

 

 

 

Erol Elmas

buulkem@gmail.com

 

25 Nisan 2011

 



Bu yazı 11,643 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 1 Aralık 2023 Discovery Skandalı
    • 26 Mayıs 2021 Kara Yöneticiler ve Yılanların Öcü
    • 13 Ocak 2021 30 Saat Savaşları
    • 4 Ocak 2021 Günümüzün Fuggerleri, Aşı ve Korku İmparatorları
    • 30 Mayıs 2020 Göktürklerden Hediye
    • 1 Nisan 2020 Kulbak Bilge İle Çağı Anlamak
    • 7 Aralık 2019 Turks ve Caicos Adaları
    • 19 Mayıs 2019 Barbarosun Sancağı
    • 12 Aralık 2018 NATO mu PESCO mu?
    • 17 Ağustos 2018 Papaz Kaçtı Oyunu
    • 17 Aralık 2017 Yüzyıllık İntikam
    • 13 Ağustos 2017 Gökteki Türklerle Yerdeki Türkler Birleşti!
    • 31 Temmuz 2017 Pentagon'un Planını 5 Yıl Evvel Deşifre Etmiştik
    • 21 Temmuz 2017 Gargad-DNA Görünmezliği Projesi ve Manyetik Biyoloji
    • 23 Haziran 2017 27 Uçağın Sırrı
    • 4 Mayıs 2017 LOLAN (LÜLEN)-ECE-AYSULU TÜRK'e Kavuştu!
    • 6 Şubat 2017 13 Ocak 16.40, Denktaş, İstanbul
    • 1 Ocak 2017 Tarikatlar-Cemaatler ve İstihbarat-1
    • 6 Aralık 2016 Ordu, Bütün Türk Milletidir!
    • 1 Kasım 2016 Sessiz Sözsüz Yaşananlar

    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    28,898 µs