En Sıcak Konular

Kambala-7 - Altın Post Efsanesi

25 Eylül 2020 14:39 tsi
Kambala-7 - Altın Post Efsanesi Kadir Sevencan Yazdı...



Kambala-7 - Altın Post Efsanesi


Altın Post bilgisi ilk kez İdris As ile özdeşleşmiştir. Yani bilginin kökeni, oluşturulması, yayılması O’nun sayesinde olmuştur diyebiliriz. Bilginin yayılmasını sağlayan açık araçlardan Enok’un Kitabı, Hermes ve Metinler Kitabı, Tevrat’ın içinde ki Zebur bölümleri ve nihayetinde Kuran-ı Kerim en bilinenleridir. Kapalı araçlara örnek tabletler, semboller, rivayetler, söylenceler, destanlar, mitolojiyi söyleyebiliriz. Tabi ondan önce de bu bilgi vardı. Adem As’da bu bilgiyi kullanmıştır. Bilgi zamanla Nuh As, Süleyman As, İbrahim As, Yusuf As kanalıyla Mısır’a gelmiş ve daha sonra ki nesiller bunu mitleştirmiştir. Musa As ve Harun As zamanında da firavun ve Karun kullanmaya çalışmıştır. Yaşamın içinde canlı bir hikayedir. Mit, destan, efsane değildir. Ne demek istediğimizi anlayabilmek için mitolojiyi iyi bilmek gerekir. Mitolojisini analiz etmeden önce Deruni Devlet kitabında ki Alim As kanlı gömleğinin ve Yusuf As’ın babasına yolladığı gömleğin “Altın Post” bilgisini kodladığını aklımızın bir kenarında tutmamız gerekir. Bilginin saklayıcıları Türklerdir fakat zamanla şeytanilerde bilginin varlığını bilmişlerdir ama derinliğine ve tasarrufuna vakıf olamamışlardır. Çünkü firavunun bazı şeyleri doğru yorumlayamaması dolayısıyla kaybedenlerden olmasından vakıf olamadılar diyebiliyoruz. Firavun bilgi olarak bunların en tepesindedir diyebiliriz.


 Mitolojiyi kısaca analiz edersek;


Yunanistan’da İason isminde birisi Altın postu ele geçirmek için Argonotlarla Argo isminde bir gemi yapar ve Kolhida’ya (Kolhis) gelir. Kral Aetes’ten Koçtan alınmış olan Altın postu kendisine vermesini ister. Kralda onu alabilmesi için şart koşar. Bunlar, Ateş püskürten öküzleri boyunduruğa alıp tarlayı sürecek, sonra bir ejderhanın dişlerini söküp toprağa ekip savaşçılar çıktıktan sonra onlarla savaşıp onları yenmesi halinde verebileceğini söyler. İason bu şartları yapamayacağını anlar ancak kralın kızı Medea İason’a aşık olduğu için ona yardım eder ve onun sayesinde şartları yerine getirip postu ister. Kral ona kimin yardım ettiğini anlar ve yardım aldığı için postu vermez. Bu sefer Medea postu bekleyen ejderhayı uyutur ve İason postu alıp kızıyla birlikte kaçar. Kız, abisini gemisiyle onları kaçırmaya ikna eder sonra denizde giderken abisini de öldürürler. Çok kısaltarak yazdık internette birkaç versiyonu vardır ve hepsi aşağı yukarı aynı kapıya çıkar. Biz burayı aldık olayın özünü yansıtması bakımından bu yeterlidir.

 

İngilizce öğrenirken Thanks kelimesini telaffuz ederken TH harflerini söylerken dilin ucunu üst ön dişlerin tam ortasına koyarak söylemeye başlanması gerektiği öğretilir. Ses T ile S harfinin birleşiminden oluşan bir ses gibi çıkar. Nebati ve Fenike dilinden ihraç olan Yunanca da bu ses kimi yerde T gibi gözükür kimi yerde S gözükür. Bu Arapçada ki Sad, Dad (Dhat), peltek Se seslerinin Yunancaya gelmesi ile oluşmuştur. İason ismini anlamak için bunu bilmek gerekir. İason aslında Eaton, Homeros’un İlyada Destanında sık sık söylediği Etion İli (Hitit, Eti, Etana, Devletin kurucusu Süleyman. AS’dır) Odysseus’ta söylediği Eetes’tir. Altın postun İason versiyonu Süleyman As’ın zamanının bitiminden sonra yani asayı kurdun yemesi ardından onun vefat ettiğini anlaşıldığı dönemin bitişi ve yeni başlangıç olarak Firavun ve Karun’un dönemine geçiştir. Süleyman As vefat ettiği zaman cinler onun yaşadığını sanıyorlardı. Bastonu kurt yiyip vefat ettiğini anladıkları zaman Süleyman AS’ın mülkü gibi bir mülk edinmek istediler. Onu edinmek içinde Süleyman As onlara ne verdiyse, ne öğrettiyse aynılarını yapınca o mülkü edineceklerini sandılar. Çok zaman sonra bu bilgiyi anlayan biri çıktı işte bu kişinin ismi de İason ya da Eaton idi. Ondan dolayı mitteki isim birbirine benzemiştir. 


Herakles (Herkül) versiyonu ise Oğuz Kağan zamanını anlatır. Herakles’in 12 görevi diye bilinen, çocuklarını katlettiği için günahlarından arınmak için yerine getirmesi gereken görevler diye mitolojide geçer. Konumuzla ilgili olan bölüm birinci görevi olan Nemea Aslanını öldürmektir. Destanı anlamak için iki şey akılda tutmak gerekir. Birincisi Herakles’in söylendiği mit İason’un söylencesinden daha eskidir. İkincisi İason’un hikayesi, Herakles’in görevlerinden sadece birincisi olan Nemea Aslanını yenmekle olan bölümü anlatıyoruz. Öteki konuları karıştırmamak gerekir. Onlara burada değinmedik bile. Amacımız Altın Post bilgisinin ne olduğunu anlamaya çalışırken, bununla beraber konunun dağılmamasına gayret etmektir. Herakles, Nemea Aslanına oklarını fırlatır fakat derisi o kadar kalındır ki bu şekilde onu yenemeyeceğini anlar. Bu sefer kollarıyla aslanı boğar, bıçağıyla derisini aslandan ayıramadığı için Athena’nın hatırlatmasıyla aslanın kendi pençesiyle derisini yüzer. Dönüş yolundayken çocuğu Aslan tarafından yemek olarak yenilmiş Orthus, Herakles’i evinde ağırlamış otuz gün geçince Zeus’a bir Koç kurban etmişler. İason ve Herakles hikayelerinin birbirlerine benzer ortak noktaları vardır. O dönemlerde yaşayan insanlar aynı bizler gibi nasıl tarihi çağlara böldüysek onlarda bölmüşlerdir. Herakles mitinde Aslan çağına vurgu vardır. Anlıyoruz ki Oğuz Kağan Aslan Çağında yaşamıştır yani günümüzden yaklaşık 18.000 yıl önceye denk gelmektedir. Koç’un kurban olması yani Koç altın post (Bilgi) döneminin, Koç Çağında Süleyman As’a vurgu yaptığını bu da günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesi olduğunu anlarız.   


İki mitte de çıkarılabilecek oldukça fazla dersler vardır. Biz bir iki tanesine değineceğiz.                     


İason’a ejderhayı uyutmasıyla Medea yardımcı olmuştur, Herakles’e Athena Aslan’ın derisini yüzmesi gerektiği konusunda hatırlatma yapmıştır. Bunun okuması, ejderha Medea’nın babasıdır. Artık onun dönemi bitmiş aradan 1500 yıl geçmiş artık Karun ile Firavun dönemine gelinmiştir. Bunu Homeros Odysseus adlı eserinde ve İlyada Destanı eserinde anlatmıştır. İlyada Destanında Firavun’un yani Nestor’un Aslan postuna girdiğini 10.bölümün 20 ile 25.satırı aralığında, Diomedes’in yine 10.bölümün 175 ile 180.satır aralığında, Odysseus’un 10.bölümün 295.satırında Aslan postu giydiklerini söylemiştir. Kambala-7’de Oktan Abi’nin söylediği Odysseus eserinde de İason’un giydiğini söylemiştir. Eetes’in döneminin bitmesi demek 1500 yıllık zaman bitti demektir. Bu bilgiyi şöyle algılamalıyız. Tasavvufta velayet diye bir şey vardır. Münir Derman Hazretleri birçok sohbetinde ne olduğuyla ilgili dinleyenleri aydınlatmaya çalışmıştır. Mesela hatırladığım kadarıyla Hz. Hacı Bektaş Veli’nin velayetinin hala devam ettiğini söylemişlerdir. 1200’lü yıllarda yaşadığını bilmekteyiz. 820 yıldır velayetinin devam etmesi demek O’nun öğretisinin insanlara tesir ettiği dönem şeklinde düşünülmelidir. Eti devletinin kurucu Etana yani Süleyman AS, Sümer Krallar Listesinde 1500 yıl yaşadığı yazılmıştır. 1500 yıl onun şeriatının süresi şeklindedir. Sümer tabletlerinde Alulim 28.000 yıl yaşamış öteki krallar yine aynı tarihler aralığında yaşadığı belirtilmesi, tabletleri okuyan Sümerologların, Kuran Dilini ve Kutsal Metinlerin içeriğini bilmediklerindendir. O tabletleri okumanın anahtarları Kuran-ı Kerim’de, eski destanlarda saklıdır. Çünkü o tabletleri yazanlar aynı zamanda o destanları oluşturan kişilerdir. O zamanın algısının, yaşayışın nasıl şekillendirildiği tabletlerden, söylencelerden ve destanlardan anlaşılabilir. Kuran-ı Kerimde


 Nuh Suresi 14. Ayet;


Ve celâlim hakkı için Nuhu kavmine gönderdik de içlerinde elli yılı müstesna bin sene durdu derken onları tufan yakalayıverdi hep zulmediyorlardı.


 Ayete düz baktığımız zaman Nuh As. kavmiyle 950 yıl kalmış. Bakınız yaşadı değil! Kalmış. Bu ayet Türkçeye tercüme edilirken “ilâ kavmihi felebiśe” fe takısı burada geniş zaman ifade eder. Fi denilseydi geçmiş zaman olacak. Ayet cümleyi bitirmeden “feeḣażehumu-ttûfânu vehum zâlimûn” şeklinde sona eriyor. Yani bu ayette iki cümle yoktur. 950 yıl kaldı denildikten sonra yine “fe” takısı ile yani geniş zaman eklenerek bu devletin yaşadığı 950 yıl aralığı devam ederken “zulmedenleri tufan aldı” şeklinde cümle bitmektedir. 950 yıl yaşamış olduğu söylenmiyor “lebise, geniş zaman felebise” durdu, kaldı anlamına gelmekte, “feeḣażehumu”, (ehaze): almak tufanın (hum): onları (fe): o dönem içinde şeklindedir. Toparlarsak aslında toplamda 1000 sene kaldı denilmektedir. Nuh As tufanın olduğu bölgede 50 yaşına kadar bunlarla mücadele etmiştir. Sonra tufanın olacağı bilgisi gelince gemiyi yapmış ve ona inananlarla birlikte yeni geldikleri coğrafya da töresi, şeriatı, kurduğu devletin yıl aralığı 950 sene daha kalmış sonucu çıkarılabilir. Önceki dönemde kalan 50 yıl artık o bölge sular ve volkanik lavlar altında kaldığı için toprak üzerinde hüküm bulunmuyordu. Öyle bir bölge kalmamıştı.


 Şimdi konuyu çok dağıtmadan Oğuz Kağan’ın neden Herakles olduğunu Herodot’tan ispatla açıklayalım. Herodot Tarihi 1. Kitabının 7.parafrafında şöyle yazar;


 Heraklesoğullarının elinde bulunan devlet zamanla Mermnadlar denilen Kroisos (Karun) soyunun eline geçmiş. (Nasıl geçmiş olduğunu açıklarken;) Yunanlıların Myrsilos dedikleri


Kandaules adında bir kral vardı. Sardes kralıydı ve Heraklesoğlu Alkaios soyundan geliyordu (zira Alkaios'un oğlu Belos, onun oğlu Ninos, onun oğlu Argon, Sardes'te hüküm süren Herakleslerin birincisiydi, Myrsos oğlu Kandaules de sonuncusu oluyordu.


Paragrafın buraya kadar olan bölümünde Herakles yani Oğuz Kağan’ın elinde bulunan devlet aslında Hitit Devletinin önce ki ismi M.Ö. 3000’lerde olan Gutti Devleti idi. Bu devlet daha sonra Anadolu’da Hitit Devleti, Suriye’de kurulan Ugarit Devletinin de öncülüdür. Herodot devletin Mermnadlardan  Kroisos’un (Karun) eline nasıl geçtiğini açıklar. Mermnad denilen bölge aslında Homeros’un İlyada Destanın da söylediği Myrmidonlar ile aynı şeydir. Mermnad kelimesi, Myrmnad’ın zamanla evrilmiş halidir. Bunların atalarının Amurru Uygarlığı ile bağlantısı vardır. Myrmidonlar Hitit Devletinde İzmir ve Antalya’ya kadar olan Myra yani Mira bölgesinin eski ismi idi. Yunanlıların Myrsilos dedikleri kişi Hitit İmparatoru 2. Murşili idi. Burada Herodot eskiyi anlatmaktadır. Bu dönemde daha imparator olmamış Tigin olarak Sardes Bölgesinin sancağını koruduğunda o bölgeye Murşili’nin isminden türetilen Myrmidon yani Mira bölgesi denilmiştir. Sardes’i de içine alan Sancağın ilk kurusunun Kambala-7’de Oktan Abi’nin söylediği kişi İason yani Argon (Süleyman As) olduğunu ve son hükümdarının 2. Mürşili olduğunu Herodot söylemiştir. Son hükümdarı olması Hitit devletinin yıkıldığı için değildir. Alttaki linkte anlattığımız gibi göktaşının bütün egeyi ve Sardes sancağını tamamen yok ettiği içindir.


https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8015/musa-as-donemi-ve-ilyada-destani


 “ Rabbim olan Güçlü Fırtına Tanrısı ilahi adaletini gösterdi ve bir şimşek yolladı. Bu şimşeği benimle beraber askerlerim, bütün Arzawa ülkesi gördü. Geçti Arzawa ülkesini vurdu, Uḫḫa-Ziti'nin (başkent) Apaša'yı (İzmir " Efes) vurdu. Uḫḫa-Ziti'nin ayaklarına yerleşti ve hastalandı.” diye yazmıştır.


 Ayaklarına yerleşti ve hastalandı demek salgının bütün kenti kuşattığını anlatmak istemiştir. Yani lavlar ve seller kenti altüst etmiştir. Uḫḫa-Ziti'nin öldüğü yere Puranda demişler Puranda günümüzde Pruva demek yani geminin ön tarafı demektir.


 Önceki makalemizde söylediğimiz 2. Murşili’nin göktaşının Karun’un egemenlik alanını yok ettiği zaman ettiği dua.


 7 paragrafın devamına baktığımız zaman;


Buralarda Argon'dan önce hüküm sürmüş olanlar, eskiden Maionialılar denilen Lydia halkına kendi adını vermiş olan Atys oğlu Lydos'un soyundan üremişlerdir. Herakles ile İardanos'un bir kölesinden


üreyerek Myrsos oğlu Kandaules'e kadar, yirmi iki nesil, beş yüz beş yıl babadan oğula hüküm sürmüş olan Heraklesoğullarına egemenliğini, tanrısal yanıta uyarak bunlar bırakmışlardır).


 Süleyman As’dan (Argon) önce Lidya Bölgesinde ki halka Maionialı deniliyormuş. Atys oğlu Lydos’un soyundan geldikleri için bunlar Lydialılar denilmiştir. Maionia, kıyı bölgesi demektir. Ege Bölgeleri kastedilmiştir. Atys, kelimesi telaffuz edilirken Hatys yani Kğatus diye söylenir. Ses ağızdan çıkarken sert H ile yumuşak G (Ğ) arası bir ses verir. Buradan anlarız ki Hitit devletinden önce olan Gutilerin de önceli yine Hattuşlardır. Yani asırlardır bu bölgeye Etiler, Gutiler denilmiştir. Lydos demek bizim Türkçemizde kullandığımız Lodos’tur. Yani Güney-Batı demektir. Zaten Lidyalılarda bu bölgede ilk kez kurulmuştur. Zaman olarak Herodot, Argon’dan (Süleyman As.) önce 22 nesil 505 yıl bu hanedanın tahtta kaldığını belirtmiştir. Her bir kral ortalama 23 yıl hüküm sürmüştür. 22 nesil ortalama 68 yıl yaşadığını düşünürsek Atys’dan Süleyman As’a kadar geçen süre 1500 yıldır. M.Ö. 3000 yılında Süleyman As’ın devri olduğuna göre Anadolu’da Türklerin varlığı bu şekilde M.Ö.4500 yılına kadar yani günümüzden 6500 yıl önceye gitmiş oldu. Çatalhöyük (M.Ö.6500) ve Alaca Höyüğü (M.Ö.3300) aslında Türklerin kurmuş olduğunun ispatını bu şekilde Herodot yapmış oluyor. Anadolu en az günümüzden 8500 yıldır ispatlı olarak Türk yurdudur. Daha eskiden beri aslında Türk yurdudur.

 Tekrar Altın Post bilgisine dönersek Medea ejderhayı uyutup İason’un Altın Postu almasını sağlamıştı. Medea’nın babasının (Baba Devlettir) da Eti Devletinin kurucusu Eetes yani Süleyman As olduğunu söylemiştik. Süleyman As. vefat edince ( Ejderhanın uyuması, Süleyman As, cinlere Anıtını inşa ettirdiği zaman asasını kurt yediğinde yere düşünce bir deprem olmuştur ve Anıtın inşa olan yeri kaybolmuştur.) aradan geçen dönemde Altın post sırrı bu şekilde M.Ö 1500 dolaylarında Lydia’ya yani Karun dönemine geçmiştir.

 



https://www.youtube.com/watch?v=bop-I60luF8&feature=youtu.be


Sağdaki resim 48:20.dakikası Arkeoloji Haberin Alman Arkeolog Prof. Dr. Rainer M. Czichon yapmış olduğu röportajdan bir resim. Oymaağaç yani Samsun’da Hititlere ait yaklaşık M.Ö 1500’lerden kalma bir su deposu olarak yorumlanmış. Suyun taşması halinde fazla suyu boşaltmak için bir tıpa açıldığı düşünülmüş fakat o devirde kurşun ile kaplanmasına anlam verememiş. İason’un Nerik’ten almış olduğun post aslında budur. Karun kendini zehirleyerek ve transa geçerek gelecek hakkında bilgi edinmeye çalışıyordu. Samsun Hititlerin kutsal şehriydi. Bu boynuzu Mısır Deltasında daha önce Platon’un da bahsettiği Atlantis şehrine yani sular altında kalan Heraclion Kentine dikmişti. Gemisi Argo, gemide ki kişiler Argonotlar tabiri de bu element argon gazı yayıyor olabilir. Argon, endüstride ampul, floresan yapımlarında kullanılır. Aydınlanmayla alakalı olması trans halinde süreklilik katmış olabilir.


 https://www.onaltiyildiz.com/?haber,4281


Soldaki resimde Gizlenen Hakasya Raporundan


Tarihin aydınlanması açısından Kolkhis ya da Kolhida ve Medea’nın ne olduğunun bilinmesi gerekir. Genel kanı ve inanış Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiğidir. Bu söylem tamamen dini pencereden bakılıp söylenmiş siyasi bir söylemdir. İşin aslı Oğuz Kağan Atamız Tek Tengri inanışını Anadolu’dan, İstanbul’dan başlatarak nesli ilk önce Ankara, Trabzon Bölgesine yerleşmiş daha sonra bu inanış Güneye ve Kuzeye doğru büyümüştür. Aradan geçen yıllar sonra O’nun neslinden Süleyman As gelmiş ve Dünya’da Türk Birliğini kurmuştur. İason Mitinde ki Medea yani kızı bizim günümüzde Amuderya dediğimiz Türkistan bölgesinin o zaman ki ismidir. Süleyman As oraya ulaşmış Tek Tengri inancını anlatmış olduğunu anlarız. Devlet Eti Devleti idi toprak ise Eti’ye bağlı toprak Medea ya da Amudia, Amuderya bölgesidir. Efsanede anlatılmak istenen Eetes (Süleyman As.) döneminde Amuderya Bölgesi fethedilmiş ve Türklerin hükümdarlığında Kolkhis Devleti kurulmuştu. Amuderya denilen yer günümüzde Özbekistan’ın biraz daha Güneyi diye gösterilir gerçekte Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin Türbesinin bulunduğu yerdir. Amuderya (Medea) denilmesinin nedeni Herodot’un bahsettiği Herakles Sütunlarıyla alakalıdır. Medea’nın yardımcı olması Karun’un dedesi İlos, Hititlere Mısır’ın Kolkhis’e saldırdığı dönemde yardımcı olmuştu. Bu dönemde Karun’un da mensup olduğu akrabaları yönetime geçmişti. Karun döneminde Hititler zayıflamış, vassalı olan birçok devlet onlara saldırmıştı. Bunları Karun idare ediyordu. Bununla beraber Kommagene krallığı da saldırmıştı. Aslında Kolkhis, Türklerdi bir strateji de uygulamış olabilirler. Çünkü İskitler tarihi biliyorlardı ve nereye gideceklerinden emindi.


 


Herakles Sütunları denilen şey coğrafi yönlerdir. Bunlar Dünya’nın belirli yerlerinde hesaplanmıştır. Piri Reis’in kullandığı Kartografya denilen haritacılık biliminin ilk nüveleridir. Üstteki resimde M.Ö. 3300’ler bulunduğu söylenen yıldız haritası, astronomi ile ilgili olduğu söylenen aslında ilk coğrafi bölgenin kartografya ilmiyle hesaplanmasını gösteren haritadır. Diğeri Piri Reis’in Dünya Haritasıdır. Harran diye yazdığımız resim eski resimdir ve anlatabilmek için yazdık onu. Aslında orası Diyarbakır yani Amid, Amed, Amud diye bilinen yerdir. Bunun anlamı da Amu yani Kamu, Devlet demektir. Derya ise İda Dağından gelir. “Kamu Direği” demektir. Yunanlılar bunlara Herakles Sütunları demiştir. Herakles Sütunları Kamu diye başlar. Diyarbakır- Amud, Türkistan- Amuderya, Uygur Bölgesi- Kumul, Cebelitarık Boğazının dışında bir ada vardır Madeira, Amerika- Bermuda, Amerika’da Missisipi Eyaletinde Meridian bir de Arizona’da vardır. Bunların hepsi Süleyman As zamanında hesaplanmıştır. Amuderya’da Yunanlıların Kolkhis dediği Türklerin İskit-Saka dediğimiz devlet kurulmuştur. Bu devlete Hititologlar Kaşkalar demektedir. Kaşka Okuş-Oğuş yani Oğuzlar demektir. Kaşkalar-Kolhis, M.Ö. 1500’lerde Hititlere saldırmış ve Trabzon, Gümüşhane, Ordu, Samsun ve Erzurum’a kadar ilerlemişlerdir. Oktan Abi’nin dediği İason Efsanesinin çıkış tarihi burasıdır. 


Altın Post Bilgisi zaman bilgisidir. Yazdıklarımıza dikkat ederseniz Altın post sahibi kişilerin hayatlarından kesitlerle yazdık. Oğuz Kağan ve Süleyman As zaman bilgisine vakıf “Altın Post” giymiş insanlardı. Zaman bilgisini anlayabilmek için mekana bakmak gerekir. Mekan dediğimiz şey zamanın somutlaşmış, vücuda gelmiş halidir. Yani mekan aslında zamandır dersek yanlış olmaz. Düşünün ki bir çocuk yeni doğuyor ve güçleniyor, kemikleri olgunlaşıyor, organları oturuyor derken 20 yaşına geliyor. Sonunda ona baktığınız zaman 20 yılı görürsünüz. İnsan ve bütün mahlukat zamandır. İşte bu Münir Derman Hazretlerinin demiş olduğu Suyun Sırrıdır.


Enbiya 30. Ayet

O nankörler görmediler mi ki göklerle yer bitişik idi, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık? Hala inanmıyorlar mı?                               

                                    
Adem As. topraktan yaratıldı denilebilir. Adem As’da canlı değil midir? O zaman o da sudan yaratılmıştır. Yani bu şu demek oluyor; toprakta sudan yaratılmıştır. Arada ki fark iki aşama varsa ilk aşamada toprak yaratılıyor sonra ikinci aşamada Adem As yaratılıyor. Burası öyle bir yerdir ki Hünkar Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin baş kesmek diye verildiği yer bu noktadır. Buradan önce asla kimseye baş kesilmez. Bunun ilk oluşumu Azrail As. Adem As yaratılacağı zaman Allah’ın emriyle topraktan bir avuç aldığı zaman, aslında toprak orada baş kesmişti ve toprak bu noktada kutsandı ve onun varlığından Adem As’ın yaratılması ile toprak adeta taçlandı. Adem As’ın yaratılması ile de Onun vücudunda tekrar canlanmış oldu. İşte bu ölmeden önce ölmek diye tabir edilen anlatımın ilk başında nasıl olacağının anlatımıdır. Bu da Adem As’ın, Altın Post’u giydiği andır. Anlattığımız yaratılış fenomeninin bizim dünyamızda ölmeden önce ölmek deyiminde ki karşılığı bu olmuş oldu. Toprakta belli bir dönem yaşadı ne zaman ki Azrail As toprağın başını aldı o zaman toprakta ölmüş oldu. Yani toprağa bir kader yazıldı. Bu kader, yaşarken ve ölüm arasında ki olayların aynı şekilde Adem As’da da cereyan etmesiyle geleceğin bilgisi de anlaşılmış oldu. Bu Gaybı bilmek değil, insan sahip olduğu donanıma bir takviye denilebilir. İşte bu Hızıri bilgidir. Kehf Suresinde Musa As ile yolculuk yaparlarken gelecekteki olayları nasıl bilip önlem alması Altın Postun sahibinin o olduğunu gösterir. Hızır As ile yolculuğundan sonra Musa As’da post sahibi olmuştur. 

 

Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri zamanında bir menkıbe anlatılır. Doğrudur ya da yanlıştır diyemeyiz ama yaşandığı söylenir. İnternetten bulamadım sanıyorum Münir Derman Hazretlerinin bir ses kaydından dinlemiş olabilirim. Zamanın padişahı bir ziyafet vermiştir ve Hz. Aziz Mahmut Hüdayi’de davetlidir. Ziyafette herkes yemeğini yerken padişah içeri girer ve herkes ayağa kalkıp padişaha saygısını gösterir. Fakat bir kişi yemeğine devam eder. Padişah içinden içerler ama tatsızlık çıkmasın diye görmemezlikten gelir. Padişah devletin büyüğü olduğu için Hz. Aziz Mahmut Hüdayi onun arkasından salona girmiş, padişah salona girdiğinde yemeğini istifini bozmadan yiyen zat yerinden kalkıp Hz. Aziz Mahmut Hüdayi’nin önüne gelip ona secde etmiş ardından yine yemeğini yediği yere gelmiştir. Sonra aynı şekilde Hz. Aziz Mahmut Hüdayi’de secde eden zatın yanına gelip aynı şekilde ona secde etmiştir. Padişah bu olayın hikmeti ne ola diye sorduğu zaman Hz. Aziz Mahmut Hüdayi ben ona değil esmasına secde ettim demiştir. Buradan anlıyoruz ki secde eden şahısta esmaya secde etmiştir. İşte burada o şahıs ne padişahı görmüş, ne devleti, ne de nüfuzu, ne şöhreti, ne şanı sadece kardeşini görmüştür. Altın post sahipleri birbirlerinin kardeşidir nerede olursa olsun birbirlerini tanır ve saygılarını göstermekten padişah bile olsa çekinmezler. Baş kesmek selamı böyle verilir.                                      

 

Çalıştaylardan birinde bir olay anlatılmıştı. Hz. Aziz Mahmut Hüdayi zamanında Balkanlarda bir kaleye kuşatma yapılmış ve haber verilmesi imkansız bir durummuş. O sırada kalede bir müridi varmış ve rüya yoluyla Hz. Aziz Mahmut Hüdayi ile bağlantı kurmuş ve kaleye yardımcı birlikler bu şekilde gönderilip kuşatma kaldırılmış. Bu rüya değildi elbet Hz. Aziz Mahmut Hüdayi Altın post bilgisi ile temas etmiştir. Yukarıda yazmıştık Hızıri bilgidir diye onu kullanmıştır.


 Son olarak Homeros’un Firavun’un ve Karun’un da bu postu giydiğini yazdığını söylemiştik. Nasıl olur o zaman boğulacaklarını anlamadılar? Birisi boğulmuş diğeri yerin dibine girmiştir.


 Kasas 78. Ayette Karun derki;

O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi.


 Karun ve Firavun büyük bir ilme vakıf idi. Altın Post ilmi, tasavvufta nefsin kademleri diye tabir edilen Nefsi Mutmaine de verilir sanıyorum. Bundan önce ilham alınır fakat tam anlamıyla mutmainlik olmadığı için vehimden de insan kurtulamaz. Yani zan, Hakk’ı perdeleyebilir. Bu durumda insan zannettiğini Hakk olarak görüp yanlış yorumlarını doğru olarak kabul ettiği için ve zamanla düşüşler çok fazlalaşacağı ve insan bu düşüşleri de Hakk zannedeceği için yanlışlar büyüyüp çoğalıp doğru neticeye ulaşılamayacaktır. Burası bizi aşan bir konu olduğu için bu kadarla bırakmak istiyorum. Ama demek istediğim onlar bir şeyler gördü ve kendi çıkarlarına göre yorumladıkları için gerçeği çarpıtmış oldular ve felaketin Musa As’ın başına geleceklerine inandılar. Kendi kazdıkları kuyuya düşmüş oldular.


 Altın Post İlminde ne gibi değişiklikler oluyor insan neyi nasıl görüp yorumlamalı diye düşünürsek bunu da Onaltıyıldız’da Kam Ayininde Neler Yaşandı Videosunda küçük bir parça hissedebiliriz.


https://www.onaltiyildiz.com/?haber,6704


 İnsan vücudu ya da beyni bir takım enerjileri görüntüye dönüştürüyor. Işık yansıdığı zaman beyin sinirleri onu görüntüye çevirip gördüğümüzü yorumluyoruz. Burada önemli olan ne kadar Hakk’ı gözetip yaşıyoruz. Yani doğru olanı ne kadar kendimizle eşleştiriyoruz. Aldanmalar Hakk olanı benimsemediğimiz için oluyor. Dolayısıyla yanlış kararlar verip doğru olandan uzaklaşmamız neticesinde görüntüleri nefsimizin istek ve arzularına göre yorumluyoruz. İşte bu da Hakk tan uzaklaşmamız demek oluyor.


 Antik Yunancada Khruso mallon Deras, Altın Saçlı Post anlamına gelir. Dikkat edersek sonunda Deras aslında İdris As’ın isminden üretilerek elbise, post anlamına gelmiş. Sadece üstümüze giydiğimiz elbise değildir. Yukarıda bahsettiğimiz Altın Post bilgisini içinde taşıması yanında çok daha derin anlamları vardır. Bundan daha derin ne olabilir ki diye düşünmeyiniz ama vardır.


 Saf Suresi:


17. Ayet: Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti.


18. ayet: Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.


19. ayet: Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.


 

62. Hikmet.


Hâlık'ımı ararım gece gündüz cihan içinde;


Hz. Hoca Ahmet Yesevi.


 Altın Post Bilgisinin en güzel ve net açıklaması budur. Halifelik Makamıdır. Hüdhüd’den biraz bahsetmek gerekiyor. Çünkü bu kuş halifelik makamında belirir. Dikkat edersek Hüdhüd, Süleyman As’ın bilgisi olmayan bir şeyi söylüyor. Anlıyoruz ki, bilinmeyen olayların kişide belirmesi söz konusu oluyor. Burada ki ince nüansa dikkat etmek gerekir yine gayb hakkında bilgi verilmemiştir ama geçmiş ile geleceğin iç içe olduğunu bize anlatır.


 Neml 42. Ayet:


Gelince (ona): "Senin tahtın da böyle mi?" dendi, "Tıpkı o, dedi, zaten bize daha önce bilgi verilmişti. ve biz müslüman olmuştuk."


Burada ki anahtarlar “Tıpkı o” ve biz Müslüman olmuştuk” sözleridir. Yani yolda gelirken mi Müslüman oldular da bu kadar kısa zamanda tahtının nasıl olduğunu unutup onun gibi diyor. Belkıs’da çok bilgili insandı.


Bu tefekkürü yazmama neden olan Orkun Arkadaşımıza teşekkür ederim. Bu tefekkürü kendisine hediye etmek isterim. Videoda Altın Post kadar enteresan bir şey daha var. Orada Oktan Abi diyor ki; Bakır Türklere verildi ve başka bir millete hiçbir şey verilmedi. O millette insanı maden gibi kullanmak istiyor. O millet insanı maden gibi kullanmayı nereden görmüş olabilir? Aslında bu da çok enteresan.                                           

                                              

Kadir Sevencan

                
     




Bu haber 4,146 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,281 µs