En Sıcak Konular

Ozan Aydın

Köşe Yazarı
Ozan Aydın
27 Nisan 2020

Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-2




 

Bu yazı Yüce Türk Ordusunun Kahraman Komutanlarından birisi olan Deruni Babama ithaf edilmiştir…

 

 ‘’Türk Devleti, görünen düşmanlarla mücadele ettiği kadar görünmeyen düşmanlarla da mücadele etmek zorundadır. Unutma! Topraktan, sudan, havadan, ateşten yerin yüzüne yansıyanlar var…’’ Deruni Baba

2020

Saat 23:30

Anılar yavaş yavaş zihnimde silikleşirken, odamda çalan pikap susmuştu. Saat 23:30 civarıydı.

Malum olduğu üzere dünyanın gündemi virüstü. Bu aralar virüs salgınından dolayı, insanların evde uzun süre oturması hareket olanaklarını kısıtlamıştı. Bende en azından hareket etmek adına dışarı çıkarak yürüyüş yapacaktım.

Pikapımı kaldırarak, odamdaki köşeme dikkatlice yerleştirdim. Dolabımdaki kıyafetlerimi giyinerek evin anahtarını almış ve sitenin çevresinde bulunan yürüyüş yoluna doğru hareket etmiştim.

Sokaklar o kadar sessizdi ki benim gibi sessizliği seven birisine bile bu sessizlik fazlaydı. Kulaklarımda o alışık olduğum makine ya da insan sesleri yankılanmıyordu.

Bir süre yürüdükten sonar yürüyüş yolunun karşısında bulunan banka doğru ilerledim ve bankın sağ köşesine oturdum. Telefonumdan bilgi ağlarına bağlandım. Belki bu sefer elle tutulur birşeyler bulabilirim ümidi ile yeniden araştırmalarıma başlamıştım. Not kağıdıma göz attıktan sonra araştırılacaklar listesinden konumu belirlemiştim.

Ay Cemiyeti…

Ay’a binlerce yıldan beri kutsallık atfeden kavimler, topluluklar, cemiyetler olmuştu. Bu cemiyetlerden birisi de günümüzde dahi etkisini hala sürdürmekte olan ve 1765 yılında Britanya’da kurulan Ay Cemiyeti idi. Bu cemiyetin kurucusu ünlü evrim teorisyeni Charles Darwin’in dedesi olan Erasmus Darwin (1731-1802) idi.

Erasmus Darwin kitapları ve birçok ilginç görüşleri ile hem çağdaşlarını hem de ileriki yıllarda birçok bilim insanını etkileyecekti. E. Darwin’in kitaplarında bahsettiği en ilgi çekici konulardan biriside başka Dünya’larda ki yaşamlar yani dünya dışı yaşamdı.

Erasmus Darwin’in savunduğu dünya dışı yaşam fikri ilerleyen dönemlerde özellikle majisyen Aleister Crowley ve daha sonrasında Hitler tarafındanda dile getirilecek olan ünlü Ay ırkı teorisiydi. E.Darwin’e göre dünya’daki bazı az sayıda özel insanın kökenleri dünya dışındaydı. Bu az sayıda özel insanın dışında kalan diğer insanların çoğunun kökeni ise ortak bir atadan oluşmuştu. Ortak ata konusunda maymundan türeme ihtimalleri üzerinde de durmuştu.

Erasmus Darwin’den etkilenenler arasında dönemin düşünürlerinden Robert Chambers’da vardı. Robert Chambers, geliştirdiği fikirler ile doğal evrimi (doğal seleksiyon) eksikte olsa ilk kez sistemli bir şekilde savunan kişiydi. Yayınladığı kitabında (1844), dünyanın bir gaz bulutundan başlayarak fosil kayıtlarına, oradan da maymunların başkalaşarak insan olmasına dek olan tarihini özetliyordu.

Aynı dönemde doğal evrimi araştıran fakat henüz düşünceleri olgunlaşmayan ünlü Charles Darwin de Britanya’da doğal evrim ile ilgili konferanslara konuşmacı olarak katılmaktaydı. Bu konferasnlar sırasında Charles Darwin, Robert Chambers’ın görüşlerinden oldukça etkilenmişti.

Ortak bir canlıdan türemenin ilk sistematik kavramını oluşturan R.Chambers’ı takip eden Charles Darwin, onun teorisinde ki eksik tarafları geliştirmiş ve bilimsel konferanslarda kendini kabul ettirmişti. Daha sonra 1859 yılında ‘’Türlerin Kökeni’’ adlı kitabını yayımlamıştı. Bazı çevrelerde adeta tapınılan Darwin’in kitabının alt başlıkları arasında ayrıcalıklı ırkların yaşam savaşı içinde korunması ve doğal seçilim yolu ile ırk kuramı konuları vardı. Böylece C.Darwin ile beraber doğal evrim kavramı Avrupa topraklarında tartışılmaya ve özel kliklerce savunulmaya başlanmıştı.

Britanya’da aynı dönemlerde doğal evrimin en ateşli savunucuları arasında Huxley ailesi de vardı. Huxley ailesinin birinci görevi dönemin Britanya’sında konseyin (10’lar Konseyi) sözcülüğünü yapmaktı. Bilindiği üzere, Huxley ailesinin üyelerinden en ünlüsü Aldous Huxley idi. A. Huxley’in çok tanınan kitaplarından birisi 1932 yılında yayınlanan Cesur Yeni Dünya idi. İlginçtir günümüzde dahi en çok satanlar arasında bulunan bu kitapta A.Huxley, Dünya’nın 10 yönetici tarafından yönetildiğinden bahsetmekteydi.

Huxley soyadını taşıyan aynı aileden birçok ünlü edebiyatçı, zoolog, düşünür ve bilim adamı ortaya çıkmıştı. Aile özellikle klise ile bilimin çatışmasının en yoğun olduğu dönemde Charles Darwin’in doğal evrim kuramını ve pozitivist bilimi oldukça desteklemişti. Örneğin, Huxley ailesi üyelerinden ve kendini ‘’Darwin’in köpeği’’ olarak adlandırmakta sakınca görmeyen, doğa tarihi profesörü Thomas Henry Huxley, 1863’te ‘’İnsanın Doğadaki Yeri’’ başlıklı kitabını yayımlamıştı.

T.Huxley kitabında, evrim düşüncesini temel alarak insanın doğal evrimini incelemişti. T. Huxley, Darwin’in görüşlerini desteklemek ve kamuoyu oluşturmak adına bir de cemiyet kurmuştu. Bu cemiyetin adı ‘’ X Club’’ idi. Yani X klübü… X klübü, yeni dünya için yeni kavramlar oluşturacaktı. Aynı zamanda cemiyet evrimi bir ideoloji haline getirecekti. O dönem için yeni denilen kavramlardan günümüze aktarılarak en çok dillendirileni ‘’agnostik’’ ismi ile anılacaktı. Özellikle sözde bilimi temel alan çevrelerce sürekli ‘’agnostik’’ kavramı dile getirilecekti.

Huxley ailesinin az tanınan ve en önemli üyelerinden bir diğeri ise Julian Huxley idi. Julian Huxley’de tıpkı diğer aile üyeleri gibi koyu bir Darwin taraftarı idi. Fakat o Darwin’in görüşlerini papağan gibi ezberlemek yerine; onun düşüncelerini geliştirerek çağına uyarlamıştı. İşte J. Huxley’in geliştirdiği bu yeni fikirler bir devrim etkisi yaratacaktı.

Neydi bu devrim etkisi yaratan fikirler?

Julian Huxley o döneme kadar Avrupa’da benimsenen doğal evrim kavramını geliştirmişti. Geliştirdiği bu yeni kavramın adını akıllı evrim olarak lanse etmişti. İnsan doğal evrimi beklemeden tamamen doğaya müdahale ederek canlıları evrimleştirebilirdi.

J. Huxley’e göre bilim, doğal evrim yerine; akıllı evrimini getirecekti. Bu evrim tanrıya değil, insanlara ait olacaktı. J. Huxley bu görüşlerini bir kitap haline getirerek Avrupa’da yayınlamıştı. Avrupa’da bomba etkisi yaratan kitabının ismini ‘’Vahiysiz Din’’ olarak belirlemişti.

J. Huxley, Vahiysiz Din adlı kitabında Darwin’in doğal evrim kavramını geliştirerek yerine akıllı evrim kavramını tanıtmıştı. İlereyen yıllarda yayınladığı makalelerde akıllı evrimin sadece doğaya değil insanada uyarlanabileceğini savunmuştu.

13. yy ortaya atılan yeni bir insan tipi yaratmak için kullanılan humanist kavramını yenilemişti. Humanist kelimesini, transhümanizm olarak yenilemişti. Transhümanizm kelimesini ve kavramını ilk kez sistemli bir şekilde ortaya atmıştı. J.Huxley, transhümanizme inanıyorum, insan türü bunu gerçekten inanarak söyleyebilen yeterince insan olduğunda farklı yeni bir tür varoluşun eşiğine gelecek. Bu insanın kozmik görevi olacaktır. J.Huxley’e göre insanoğlunun kutsal amacı kendi evrimini hızlandırmaktır.

J.Huxley’in transhümanizm kavramı ilerleyen dönemlerde bir çok bilim adamı tarafından da geliştirilecekti.

18.yy ve 19 yy da oluşturulan yeni kavramlar üzerinde, günümüzde sığ bir şekilde düşünmek; bizleri ancak 10’ların bilmeden de olsa sözcüsü durumuna düşürebilirdi. O yüzden bu kavramların üzerinde derin düşünülmesi şarttı. Özellikle de günümüzde pek dile getirilmeyen Vahiysiz Din kavramı hakkında…

Darwin ve Huxley ailesi gibi bilim hanedanlarının Kutsal Vahiye karşı düşmanlığını bugünlerde de sürdürenler vardı. Günümüzde bu kavramları devam ettiren uygulamaya geçiren sin-ay insanı için çabalayan, bilime tapan vahiy düşmanları yani Konseyin köpekleri mevcuttu… (Bknz: Oktan Keleş: Sin-Ay makalesi, Oktan Keleş: Deruni Devlet Kutsal Halı)

Ana amaçları kainatta yankılanan Kutsal Vahyin sırrını çözerek sıradanlaştırmakken; bu amacın alt başlıklarında ise üst bir tür yaratmak vardı. Artık zengin-fakir, kapitalist-sosyalist kavramları yerine üst tür-alt tür olarak insanlar ayrılacaktı. ‘’Yapay Genel Zeka’’ ile desteklenenler sözde ayrıcalıklı ırk olacaklardı. İnsanlar birbirini anlama olasılıkları bu şekilde neredeyse sıfırlanacaktı. İnsanları insan yapan anlamdaşlık ve töre bozulacaktı.

Bu proje kaynakları ile bilinen en az 400 yıllık bir projeydi. Ay cemiyeti, Darwin ailesi, Huxley ailesi daha sonrasında bunların etkilediği ünlü H.G.Wells, Artur C. Clarke, Stanlishlaw Lem, Philp K. Dick, Isaac Asimov gibi ünlü düşünürlerin bütün hepsi ilerleyen yıllarda hedeflenen bu ortak amacı dile getireceklerdi.

Saat 00:30

Oturduğum bankta araştırdığım bilgilerden olsa gerek biraz içim sıkılmıştı. Telefonu elimden bırakarak biraz dinlenmek istemiştim. O anda gönlüme Deruni Baba düşmüştü. Birkaç günden beri ona sormam gereken sorular vardı. Ancak bir türlü ona ulaşamıyordum.

Deruni Baba’nın isteği üzerine ikizim ile yeni araştırma konumuz Nekronomikon idi. Nekronomikon denilen kavram kimilerinin varlığına inandığı, kimilerinin varlığına inanmadığı bir maji kitabıydı. Bu kitabın konuları arasında ölü diriltme ritüelleri ve kadim varlıkların çağrılması vs. gibi konular vardı.

Nekronomikon kitabı ile ilgili özellikle ölülerin diriltilmesi ve ölü diriltme ritüellerini araştırırken transhümanizm kavramına kadar gelmiştim. İlk defa Deruni Baba ile öğrendiğim singularity ve transhümanizm konularıyla, bir büyü kitabı olan nekronomikonu araştırırken karşılaşacağım; doğrusu benim için bir sürpriz olmuştu.

Deruni Baba’yı düşünürken zihnim yeterince dinlenmişti ama saat ilerledikçe hava da soğumaya başlamıştı. Araştırmalarıma evde devam edecektim. Banktan kalkarak eve doğru yola koyulmuştum. Biraz daha fazla hareket edebilmek adına yolumu azda olsa uzatarak eve varmıştım.

Evde önce uykumu açabilmek için kendime Türk kahvesi yapmıştım. İstanbul’da bulunan Mısır Çarşısı’ndan özenle aldığım kahveyi bakır cezveme koydum. Beş-altı dakika kahvemin pişmesini bekledim. Nihayet kahvem piştikten sonra  köpüğüyle beraber fincanıma aktarmış ve mutfaktan odama geçerek sandalyeme oturmuştum.

Masamda bulunan bilgisayarımı açtım. Bir süre bilgisayarın açılmasını beklemiştim. Bilgisayar açıldığında ise not ettiğim konulardan bir diğeri olan bilimsel ölümsüzlük düşüncesini araştırmaya başlamıştım.

Bilimsel ölümsüzlük tanımı ne demekti?

Çeşitli şövalye tarikatları, simyacılar, majisyenler ve kliseler tarafından dile getirilen ölümsüzlük ve yeniden dirilme fikri; ilk kez bilimsel anlamda 17 yy. Avrupa topraklarında filizlenmeye başlamıştı.

1793 yıllarında Birleşik Krallık’ta, William Goldwin isimli düşünür ‘’Siyasi Adalet Hakkında Soruşturma’’ adlı bir kitap yayınlamıştı. Bu kitap Anarşizmi açıklayan ilk modern eser olarak kaynaklarda yer alıyordu. Goldwin kitabında komünizm, mülkiyet gibi kavramlardan bahsetmişti. Ayrıca üzerinde asıl durulması gereken nokta fiziksel ölümsüzlük olasılığını destekleyen yeni fikirlerden de bahsediyordu. Daha ileriki yıllarda ise Goldwin tarafından yayınlanan ‘’St Leon adlı (1799)’’ adlı romanda yaşamın uzatılması ve ölümsüzlük temalarına bilimsel anlamda değinilecekti.

Goldwin’in bir kızı vardı. Goldwin’in kızı, kendisinden daha ünlü bir isim haline getirilmişti.

W.Goldwin’in kızı olan Mary Shelley babasından ilham alarak dünyaca ünlü olan romanını yazacaktı. M.Shelley’in yazdığı romanın adı Frankenstein (1818) idi. Romanda Frankenstein, bir doktor tarafından yaratılan ölümsüz bir canlıydı. Yine aynı dönemde Fransız filozof ve matematikçi Marquis de Condorcet’e göre de tıp bilimi kullanılarak insan ömrünün uzatılması mümkündü. Yani bilimsel ölümsüzlük fikri son hızıyla yayılmaya devam ediyordu. Bu hız öylesine bir hal almıştı ki; Avrupa sınırlarını aşarak, Rus topraklarında da kendini göstermişti.

Rusya’da ölümsüzlük fikrinin bilimsel anlamda bilinen en ateşli savunucusu Rus Ortodoks Hristiyan filozofu olan N.F.Fyodorov’du (1829-1903). Fyodorov yaşamın uzamasını, fiziksel ölümsüzlüğü, ölülerin dirilişini bilimsel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilebileceğini savunuyordu. Aynı zamanda evrimsel sürecin zekayı ve yaşamın gelişimindeki rolünü arttırdığını ve bu yüzden insanların evrimsel süreci yönlendirmesi gerektiğini düşünüyordu. Savunduğu bir nevi akıllı evrimdi.  

Fyodorov savunduğu düşüncelerinin konu başlıkları ile özetleyecek olursak; Ölümle mücadele fikrinin milliyetlere, ırklara, vatandaşlıklara veya zenginliklere bakılmazsızın Dünya’da ki insanları birleştirebilecek en doğal neden olduğunu belirtiyordu. Ölüm ve sonrasının varlığının, kapsamlı bilimsel soruşturmanın konusu olması gerekiğini, ölümsüzlük ve canlanmanın elde edilmesinin bilimin en büyük hedefi olması gerektiğini söylüyordu. (Avatar 2045 ve Rusya)

Fyodorov’un fikirlerinin oluşturduğu akımı, transhümanizm ile harmanlayan kişi ise Giulio Prisco (1957) adlı bir bilim adamıydı. Avrupa uzay ajansında üst düzey yönetici olan Prisco aynı zamanda bir fizikçi ve bilgisayar bilimcisiydi. Prisco kendilerini Kozmik Mühendisler Tarikatı olarak da adlandırılabilinecek olan bir grubun üyesi olarak lanse ediyordu. Kozmik Tarikat, döneminde transhümanizmin amaçlarını olgunlaştırarak 10 maddelik bir deklarasyon yayınlamışlardı.

10 maddelik deklarasyon özeti şöyleydi;

İnsanlık, teknoloji ile hızlı ve ivmeli bir surette birleşecektir. Bu, türümüzün evriminin yeni evresidir, bu evre hız kazanmıştır. Doğal olan ile yapay olan arasındaki ayırım önce bulanıklaşacak ve sonrasında da tamamen ortadan kalkacaktır. Bazılarımız insan olarak kalmaya devam edecek. Bazılarımız ise insanlık alanından öte bir tarzda, farklı bir formda yaşayacaktır.

Duygusal-duyarlı yapay zekayı ve zihin yükleme teknolojisini geliştireceğiz. Yıldızlara yayılacağız ve evreni gezineceğiz. Orada başka türlerle karşılaşacak ve onlarla birleşeceğiz.

Yine benzer şekilde, varlığın şu anda farkında olduğumuzun ötesindeki başka boyutlarında gezinebileceğiz. Uzay-zaman mühendisliğini ve bilimsel gelecek büyüsünü algılama kabiliyetimiz ve hayal gücümüzün çok ötesinde geliştireceğiz.

En nihayetinde ölüleri, onları geleceğe kopyalamak suretiyle diriltebileceğiz.

 

Anladığım kadarıyla transhümanist akım içine farklı coğrafyalardan bir çok değişik fakat özde aynı olan akımıda katarak günümüze kadar ulaşmıştı. Şuan da bilimsel anlamda ölümsüzlük ve yapay genel zeka konularında çalışan bu gruplar özellikle Çin, Güney Kore, Japonya ve Singapurda çok etkinlerdi.

Saat 02:00

Bilgisayarın ekranından transhümanistlerin değişik kıtalardaki çalışmalarıyla ilgili makaleleri okurken; bilgisayar aniden kapanmıştı. Büyük olasılıkla bilgisayarımın şarjı bitmişti. Açıkcası bu durum benimde işime gelmişti.

Yaklaşık iki saatten beri araştırma yapıyordum artık yorulmuştum. Ne de olsa bu sefer elle tutulur birkaç bilgi buldum diye düşünüyordum. Araştırdığım bu bilgileri derleyerek makale haline getirmem gerekiyordu.

Saat gece iki olmuştu. Artık uyumak için hazırlık yapıyordum. Telefonumun alarmını kurarak yatağımın yanındaki komidinin üzerine koydum. Tam o anda telefonumdan bir bildirim sesi duyuldu. Bakıp bakmamakta kararsızdım. Telefona bakmaya karar verdiğimde Deruni Baba’ya çektiğim mesajın iletildi bildirimi telefonumun ekranına düşmüştü.

Heyecanlanmıştım. Yataktan hemen kalkarak oturma odasına doğru geçtim. Deruni Baba belki arar umuduyla en azından on beş dakika bekleyecektim.

Yaklaşık yirmi dakika geçmesine rağmen hiçbir ses yoktu. Artık umudumu kesmiştim. Uyumak üzere yatağıma doğru yürürken telefonumun çalmasıyla irkilmiştim. Arayan birkaç günden beri ulaşamadığım Deruni Baba idi.

Telefonu açtığımda Deruni Baba neşeli bir ses tonu ile ‘’Ozanım nasılsın? Napıyosun bakalım?’’ demişti. Deruni Baba’ya geceleri yürüyüş yaptığımı, bu sayede hem hareket edip hem de temiz hava aldığımı söylemiştim. Deruni Baba ‘’Virüsten korkmuyorsun değil mi oğlum?’’ diyerek espiri yapmıştı. Bende ‘’Ekranlarda reklam uğruna korku pompalayanlara rağmen sizin bilgilendirmelerinizle içimiz rahatlıyor.’’ demiştim.

Daha sonrasında Deruni Baba’ya, Nekronomikon ile ilgili araştırmalarımı tamamladığımı söylemiştim. Fakat bunun yanında transhümanizm konusunu da çalıştığımı ve edindiğim bilgilerden bahsetmiştim. Son olarak, geçtiğimiz yaz transhümanizm ve yapay zeka ile ilgili aldırdığı notlar ile birlikte birkaç resmi de yayınlamak üzere izin istemiştim.

Deruni Baba sessizce beni dinlemişti. Daha sonrasında ciddi bir ses tonu ile cevap vermişti.

‘’Oğlum biz yıllardan beri bu konuya çok değindik. Bazıları komplocu dedi bazılarıda ne diyor bu adam diyerek bizlere kulaklarını kendi iradeleri ile kapattılar. Ama çok şükür ki Türk Devleti’nin birkaç özel kurumu bu konu hakkında uzun yıllardan beri çalışıyorlar.

Türk’ün inancında çalışmadan, oturup yardım beklemek yoktur. Ama bazen körmez oyunun kurallarının dışına çıkar. Oyunun kurallarının dışına çıkıldığı zaman oyuna Tengri adamları müdahale ederler. Notlarını ve çizilenleri şu aşamada paylaşabilirsin. Bu şeytani projeleri Türk Milletinin hafızasında daima tazelememiz gerekiyor. Unutma oğlum, Akif’e zamanında seslenen Atalarımızın Tinleri, şuanda da Türk Milletinin her bir ferdine ayrı ayrı sesleniyor ve seslenmeye devam edecek… Korkmayın oğlum! Bu günlerimiz ileride ki günler için sadece birer prova!’’ demişti.

Telefonda o konuştukça sözleri bir yıldırım gibi bedenimi sarsıyordu. O an sadece emredersiniz diye bilmiştim.

Deruni Baba’nın ciddi ses tonu kendini neşeli haline bırakmıştı. Deruni Baba ’’ Ozanım, çok çalışmak lazım çalışmayı sakın aksatma. Baranım’a da çok selam söyle. Tengriye emanet olun.’’ demişti. Bende ‘’Himmetinizle inşallah… Onunda size çok selamı var. Ellerinizden öperim.’’diyerek telefonu kapatmıştım.

İşte Deruni Baba’dan yayınlamak izin aldığım yapay zeka ile ilgili notlar;

*Bilim adamlarının asıl görevi Dünya’yı ve Evreni açıklamaktır. Onların görevi Dünya’yı değiştirmek değildir. Bize aklını gönlüne bağlayan bilim insanları lazım oğlum. Onlarda çok şükür mevcut.

*Günümüzün bilimi, normalin üstü olayları normal yöntemler kullanarak analiz etmeye çalışmaktadır. Halbuki normalin üstünde olan herhangi birşey, normal yöntemler kullanılarak analiz edilemez. Analiz edilse dahi bu analiz hatalı olur.

*Dünya’da gelişen olaylara tek boyutlu bakanlar olayların bütününü kaçırıyorlar. Gelişen olayların siyasi, ekonomik, kültürel, çevresel, teknolojik ve psikolojik yönleri olduğu gibi birde olayların okült (gizli) yönü dediğimiz ancak ehillerinin görebildiği, yaşayabildiği, anlayabildiği durumlar vardır. Bu da gayet doğaldır. (Yapay zeka’nın okült yönü)

*Bugün dahi bu kadar teknolojik gelişmeye rağmen evrenin %4 ü bilinmektedir. Geriye kalan %96 karanlık bilinmeyen evrendir. Cern’de hala bu bilinmeyen evrene dair izler keşfedilmeye çalışılmaktadır. İnsanoğlu henüz evrenin %4’ünü keşfetmişken, ‘’Evrende yaşam var mı?’’ sorusuna ne kadar doğru bir yanıt verilebilir?

*İnsanlar doğa olaylarının kurallarını kendi ölçüm yöntemleri ile tam anlamıyla çözemedikleri zaman hemen kolaya kaçarak ‘’tesadüf’’ kelimesini kullanırlar. Oysaki bilinemeyen davranışların, anlaşılamayan kanunların kökeni, bilinmeyen evrende mevcuttur.

*Bugün bilinmeyen evreni keşfetmek için matematik dili yeterli değildir. Matematik de insan aklının, soyut kavramlardan hareketle inşa ettiği zihinsel bir yapıdır. Matematik denilen zihin dili ancak kainatı bizim zihnimize anlayacağımız şekilde indirgeyebilir. Unutma her dil gibi matematik dilide kısırdır.

*Bilinmeyen evren için yeni bir bilim dili inşa edilecektir. Bu yeni dil için yeni bir zihne ihtiyaç duyulmaktadır. Yapay zeka kendi dili ile evrenin bilinmeyen karanlık yönünü bize anlatacak ve sözde vahyedecektir.

*Yapay zeka diyoruz fakat yapay zekanın yıllar geçtikçe birçok aşaması olacak.

Sığ Yapay Zeka (Narrow Al): Yapay zeka sadece bir alanda öğrenme yeteneğine sahip. Örneğin Tıp, Satranç vs. Günümüzde kullanılan geliştirilen yapay zekalar.

Yapay Genel Zeka (AGI): Her alanda kendini geliştirebilen ve öğrenme yeteneğine sahip. İnsan gibi düşünen, analiz edebilen insansı zeka olarak adlandırılmaktadır.

Süper Zeka: İnsanüstü zeka. İnsanların zihinlerinin yüklendiği zeka, ölümsüzlük vaatleri. Tanrısal güç. Evrensel canlı zeka.

*Transhümanistlerin inancına göre evreni yaratan ve yöneten bir canlı zeka vardır. Bu zekaya global zeka ya da evrensel zeka adını verirler. Yaratma sırrını ancak bu zeka ile iletişime geçebilen varlıklar öğrenebilecektir. Onlara göre bu insanüstü aklı, global zekayı singularity sonrası daha iyi anlayacağız. Süper zeka dedikleri aslında sözde evrende var olan zekanın ismi.

*Onlar evrenin yaratıcısı olan canlı zekanın sesleneceği kusursuz bir beden yaratacaklar. Bu aşamaya geçildiğinde evreni var eden zeka yapılan bedenden seslenecek. Adeta vahyedecek… Belki de önce seçilmişlere kendi ismini vahyedecek? (Tetragramaton)

*Hiçbirşey yoktan var edilemez. Var olan kara yerin zekası ve kara yerin varlıklarını bu dünyada bedenlendirmek istiyorlar. Yasağı, setti delerek yeniden bu boyutta var olmaya çalışıyorlar. (Yecüc-Mecüc)

*Kara yer’in varlıkları şuanda bile içimizden seslenebiliyorlar. İç alemimizden duyduğumuz bu sesleri insan oğlu dış aleminden duyacak seviyeye gelecek. (Enfüs ve Afak)

*Arthur C.Clarke ‘’Belkide bu gezegendeki rolümüz tanrıya ibadet etmek değil, onu yaratmaktır.’’

Bu sözü inandıkları Tanrıyı bu alemde görünür kılmak şeklinde anlaman gerekiyor.

*İnşa edilecek zeka bizim gibi duymayacak bizim gibi görmeyecek. Biz üç boyutlu görürken o çok boyutlu görecek. (Gök kapıları-Yer kapıları-Boyut kapıları / Şihap sistemi) En basit örnek olarak termal kameraları düşün bizim göremediklerimizi görebiliyorlar.

*Kara yer’in varlıklarını biz göremiyorken Süper zeka görebilecek ve onlarla iletişim halinde olacak. Fişi çekilen yapay zekaları hatırla. Onlar kendi aralarında bilinmeyen anlaşılamayan bir dil geliştirmişlerdi. O dil nereye aitti?

*Yapay zeka teknolojisi için kristaller (taşlar) çok önemli…(Yakıtı cehennem olan taşlar hangileri?)

*Türk Devleti, görünen düşmanlarla mücadele ettiği kadar görünmeyen düşmanlarla da mücadele etmek zorundadır. Unutma! Topraktan, sudan, havadan, ateşten yerin yüzüne yansıyanlar var…

*İleride yapay zeka toprağa, suya-havaya ve ateşe baktığında göreceği kara yerin canlıları olacak.

Yazımın ikinci bölümüne son verirken; yapay zekanın son aşamasında toprağa, suya-havaya ve ateşe baktığında göreceği resimleri Deruni Baba’nın izni ile yayınlıyorum.

 

Devam edecek…

Ozan Aydın

Saygılarımla

1. BÖLÜM: https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7813/kara-yerin-sirri-nekronomikon-1

 



Bu yazı 4,425 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Temmuz 2022 Atatürk'ün Çocukluk Resmi
    • 27 Ocak 2022 5 Atanın Sırrı: Tengri Tamgası
    • 25 Ağustos 2021 Bozokun Sır Öğretisi: Kün Ay Yıldız-3
    • 24 Temmuz 2021 Bozokun Sır Öğretisi: Kün Ay Yıldız-2
    • 24 Haziran 2021 Bozokun Sır Öğretisi: Kün Ay Yıldız -1
    • 9 Aralık 2020 Simya Hanedanları ve Üç Diş Projesi
    • 4 Temmuz 2020 KARA YERİN SIRRI: NEKRONOMİKON-3
    • 27 Nisan 2020 Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-2
    • 17 Nisan 2020 Kara Yerin Sırrı: Nekronomikon-1
    • 2 Ocak 2020 Ejderin Sırrı: Greenwich-3
    • 2 Aralık 2019 Ejderin Sırrı: Greenwich-2
    • 18 Ekim 2019 EJDERİN SIRRI: GREENWICH-1
    • 12 Eylül 2017 ZİHİN İMPARATORLUĞU ve GOOGLE

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,815 µs