En Sıcak Konular

Maneviyat Bahçesinden

27 Mayıs 2011 11:06 tsi
Maneviyat Bahçesinden Dr. Münir Derman Anlatıyor: Maneviyat Bahçesinden

Maneviyat Bahçesinden

 

Sonsuz semaları masmavi bir nur ile dolduran ALLAH’a hamd ederim... Ruhu, nur âleminin ebediliği içinde aziz olan Allah’ın Resûlüne ve O’na inananlara selat-u selam ederim...

Allah’a secde ettiğin yüzü, başkalarına karşı zillete düşürmemeğe gayret et; aziz olursun.

Hakkın nimetlerinin şükrünü eda et... Nimet gelir, şükrü göremezse gider...

Sakın kimseye hakaret gözüyle bakayım deme. Unutma ki Allah’ın dostları binbir şekil, kıyafet içinde gizlidirler.

Halkın seni methetmesiyle zevk duyma, zemmetmesinden de acı çekme...

Hak kuvvetlidedir derler; sakın inanma. Bu laf cahil sözüdür. Kuvvet “Hak” tadır, unutma.

Hak için zahmet çek... Allah buyuruyor: “Benim namıma zahmet çeken kulun seyyiatını izzetim hakkı için mahvederim.”

İlmi var, ameli yok...

Ameli var, ihlâsı yok. Allah dostlarının yüzünü görmek nimetine ermiş de, onlara bağlanmasını bilmez... Denizin dalgası bazen kabarır da sahile vururken, “Ben varım” diye mırıldanır... Deniz de ona, “Sen yoksun, ben varım.” der.

Aman, gurura kapılıp da gönül kırma; yanarsın.

Sana bir dua öğreteyim:

Gözlerinde göz yaşından, Allah pazarında satılan inciler peyda olurken, söyleyeceksin:

“Sonsuz salavat incilerinin dizileriyle, nihâyetsiz selam cevherleri Muhammed Mustafa’nın feyizlere açık ruhuna, hikmetlere açık göğsüne saçılsın... Gündüz parladıkça, güneş âlemi aydınlattıkça, ruhu rahmet ve semalara gark olsun... Tertemiz ehl-i beyt’e selam olsun.”

Bu dua İmânın zevkine yükselenler içindir. Henüz maddenin kesafetinde mahcup kalanlar, hayatta harikulade hadiselere tesadüf etmeyenlere ait değildir.

Vücut gözünün görmediği âlemle her an irtibatı olan mübarek bir zat, kalabalık bir kitleye ders ve öğüt veriyordu.

Herkes huşu içinde güzel sözlerin tesiriyle adeta ruhani bir mi’rac halinde idiler; bir aralık dinleyenlerden temiz yüzlü, biraz mahcup birisi uyumaya başlıyor... Mübarek zat derhal susuyor. Herkes uyuyan adama kızmaya başlıyor. Yarım saat derin bir sükût. Uyuyan uyanıyor, hatasından dolayı yüzü kızarıyor... Mübarek zat tekrar konuşmaya başlıyor... Ders bittikten sonra, uyuyan adam mübarek zatın yanına yaklaşarak hatasından dolayı af dilemeğe hazırlanırken mübarek zat:

- Oğlum, üzülme... Ben senin uyumana kızmadım; yarım saat bekledim... Rüyanda gördüğün mübarek zatın ruhaniyetine hürmet ve muhabbetim dolayısıyla susmaya mecburdum.

Meğer uyuyan adam rüyasında Hazret-i Resul-ü Ekrem’i görüyormuş...

Cebel-i Azamet’e: Aklı koy, orada nurdan yapılmış libası giysin,

Cebel-i Kibriya’ya: Kâlbi bağla, orada nur-u muhabbet libasını kuşansın,

Cebel-i İzzet’e: Nefsi bırak, orada ubudiyyet libasına. sarılsın, Cebel-i Ezel’e: Ruhu çıkar, orada nuru’l-nur libasını alsın, sonra da aşk narasiyle bağır, bunların derhal toplandığını görürsün...

O zaman fetih başlar ve (Bizden olursun).

Hızır, iki gözü kör bir adama rastladı.

- “Sana dua edeyim de gözlerin açılsın.” dedi. Ama gülerek ona:

- “Geç baba işine... Ben kaza-yı ilâhiyi gözlerimden fazla severim. Onun kazasını gözümün açılmasına değişmem.” diyerek yoluna devam etti.

“Uyku, gözlerini kapamadıkça yatmağa heves etme...

Yedi saatten fazla uyku hamakati davet eder...

Çok acıkmadıkça da yeme, fazla yemek hastalık getirir...”

Tam otuz yıl arkasını ne bir duvara, ne bir yastığa ve ne de mindere dayadı. Ne de diz üstü oturmaktan başka bir tavır takındı...

- “Ne diye kendini meşakkate sokuyorsun?” dediler.

- “Allah’ımı görürken başka ne türlü durabilirim.” dedi.

Tren gecenin karanlığında homurdanarak süratle gidiyordu. Birinci mevki kompartımanlarından birinde, iki kişi aralarında konuşuyorlardı. Biri, diğerine:

“Birader, on bin lira vererek, işimi yaptırabildim. Vermesem yüz bin liralık fabrikam mahvolacaktı.” Diğeri onu tasdik etti:

“Ne yaparsın kardeşim, geçim için bugün böyle.” diye mırıldandı. Kompartımanın bir köşesinde, gözleri hafif yumuk, yakaza halinde bulunan nur yüzlü bir ihtiyar, gözlerini açarak söze karıştı:

“Oğlum hareketiniz asla doğru değildir. Sizde biraz Allah korkusu olsa bu parayı vermez, fabrikanızın mahvolmasını tercih ederdiniz.” Ve şöyle devam etti:

“İnsan harbe gidiyor, ateşler içine atılıyor, sizin yüzbin liralık fabrikanızdan daha kıymetli olan canını veriyor... Siz ise bu hareketinizle rüşvete yol açıyor ve Allah korkusunu fabrikanız uğruna feda ediyorsunuz...” dedi ve yine nurlu yüzünü çevirerek kendi âlemine daldı...

Yıldızlı bir gecede secdeye kapanmış dua ediyordu:

Yarabbi... Sen mutlak ve ezeli merhametsin... Bu ezeli merhametini, diyar diyar gezip, herkese anlatmak istiyorum.

Fakat korkuyorum: Merhametinin büyüklüğünü anlarlar da, Sana kimse ibadet etmez... Beni affet... Rahmetinle yoğur...

Yirmi gün yemez içmez, hayran bir halde bir köşede otururdu. Birgün dedi ki: “Benim ölümüm sizinkilere benzemez. Benim ölümüm Hak’tan davet ve kendimden kabuldür.”

Nitekim birgün, bir meclis içinde otururken, “Evet, baş üstüne” diye ani olarak bağırdığı duyuldu... Ruhunu teslim etmişti.

Biri onun yanına sokuldu:

- Biraz param var, dedi. Sana vermek istiyorum, verirsem ne olur? Cevap verdi:

- Verirsen senin için iyi olur, vermezsen benim için iyi olur. Dilediğini yap...

Sadaka Allah namınadır... Sadakada nefsin haz duymasın... Yuvarlanırsın. Aman dikkat et...

Kendini o kadar çok maddeye verme, kaptırma. Maddi hesap ruh dünyasının eşiğinden bir adım ileri gidemez.

Hayatın en güzel günü, bu gündür, bu andır. Hazırlığını derhal yap. Yarın belki kıyamet kopacaktır. Bu sözümü yabana atma... Bunu anlamayan zaten hayattan birşey anlamış değildir.

Doğruluktan sakın ayrılma. Unutma ki, suyun bir karış altında veya denizin binlerce metre derinliğinde boğulmak arasında fark yoktur.

Acz içinde kıvranan, bir mikrobun tesiriyle yuvarlanan, anahtar deliğinden geçen ince bir rüzgarla tepelenen insan... Dikkat et... Bu mikrop, dünya hayatını tehdit eder, manevi maraz ise ebedi hayatı mahveder.


Eser: Yusuf Coşkun Benefşe


İnsanoğlu binlerce yıl hayvanlar gibi yaşadı. Nihâyet Allah’ı, merhameti buldu. Bundan da medeniyet doğdu. Bugün Allah’ı unuttu; merhameti, sevgiyi, işlerine gelmiyor diye terk etti. Bugünün insanı, ebedi hayata kıymet vermeyen üstün zekaları ile şöyle haykırıyor;

- Sonumuz yokluktur, insan tekrar dirilir mi?

Günah işleyip de duyulmasını istemeyen kimse, Meleğin vücudunu elbette inkara bahane arar.. Dünyanın bugünkü haline bakın:

Aç kurtlar gibi birbirlerini yiyorlar, öldürüyorlar. Bunlar hep öğündükleri üstün zekalarının işleri...

Yetmiş kere yaya hacca gitti. Uçsuz bucaksız çöllerde, çenesi göğsünde ve gözleri adımlarında, yetmiş kere hac yolu... Kolay değil... Son haccında, çölde bir köpek gördü; susuzluktan dili sarkmış; nefes nefese çırpınmakta... Haykırdı:

- Yetmiş kere yaya hac sevabını bir içim suya kim satın alır? Bana bir içim su!..

Bir adam, ona bir içim su verdi. O da köpeğe içirdi ve dedi ki:

- İşte bütün haclarım kadar sevaplı bir iş. Zira Allah’ın Resul’ü, “Kim olursa olsun her ciğeri yanana su vermekte ecir vardır.” buyurdu.

Dalga dalga hacca gidenlere bakarak mırıldandı:

- Şu hacca gidenlerin hali ne garip... Dereler, tepeler, çöller, denizler, dağlar, diyarlar aşıp geliyorlar... Allah evini, Resullerinin eserlerini görmek için... Halbuki, kendi nefs sahralarını aşabilselerdi, orada doğrudan doğruya Allah’ın eserlerini göreceklerdi...

Çöllerde gezerken bir zenci gördük. Yanında Allah dendiği zaman simsiyah yüzü bembeyaz oluyor, sonra tekrar yerli yerine dönüyordu...

Rahmet, Resûlullah’ın kâlb-i pakine ve ruh-u muallalarına mütealliktir. Onun için Cenab-ı Hak Kitab-ı Celil’inde (mealen); “Ben ve Melaikeler Nebi’ye selat-u selam getiriyoruz. Ne duruyorsunuz, siz de selat-u selam getirin, acabasız teslim olun.” buyuruyor...

Rahmet-i ilâhiye bu makamdan tevzi olunur. İlâhi rahmet hakikat-ı Muhammediye’ye nazil olmadıkça onun parçaları olan hakikatlere nail olunamaz.

Selat-u selam getirmek, herkesin nefsi için rahmet talep etmektir. Bunu anlayan insanda basiret başlar... Basiret; Evliyaya makam-ı fuatta fetih buyurulan ruh gözüdür. Onun için bu işlerde yürümek isteyen Allah’a inanır ve mü’min olur. Kendini Allah’a teslim eder, İslâm olur...

Hakk’a teslim olmak demek, kısmet-i ezeliyesinden razi ve hoşnut olmaktır. Kulun teslimiyetini Hak görünce ünsiyet başlar... O vakit Adem insan olur. Ve derhal davet-i ilâhiye vaki olur... O davete namaz denir... Hak buyuruyor: “Namazın yarısı benim için, yarısı kulum içindir...”

İbadet, azanın ıslahı içindir... Yalan yanlış şekil ile Allah’a, Peygamber’e yaklaşılmaz... Gözünü dört aç... Bu yüzden ibadet yapıyorum diye gaflette olanlar sayısızdır...

Hazret-i Ömer (R.A.) gözleri yaşlarla dolar, haykırarak Resul’e selat-u selam getirir. Kendisine soruldukta:

“Ben Hazret-i Resûl’de erimeden evvel kaskatı bir şaki idim... Resul’ün nazarı benim kesafetimi eritti... Daima gözümün önüne gelir: İslâm nuruna kavuşmadan evvel, cahiliyet adetleri üzere minimini yavrum, ciğerparem kızımı, diri diri gömmek için çukur kazarken, sakalıma toprak bulaşmıştı. Yavrum, ufacık elleriyle sakalımdaki toprakları silerken ben de kocaman ellerimle onu, sevgili yavrumu çukura tıkıyordum... İşte, şimdi o sahne gözümün önüne gelir, durmadan ağlarım. Nur-u Nübüvvet’le eriyip insan olduğumdan dolayı da Resûlullah’a selat-u selam getiririm.”

Ne yaparsan yap ah alma, can yakma, gönül kırma... Hayvana (bile) eziyet etme, nur içinde haşrolunursun... Canını yakmak istediğin hayvan veya insan bazan o anda kendinde olmaz, o zaman işe asıl sahibi karışır, gücüne gider, derhal tepelenirsin...

Çirkin yüzün aynaya zarar vermediğini bil... Şefkat ve merhamet sahibi insanlar, Allah’ın sevgili kullarıdır.

Hakk’a ermiş haykırıyor:

- Ey adalet ile uğraşanlar! Bana cevap veriniz:

Dış görünüşüyle namuslu, fakat ruhu ile hırsız olan bir adamı hangi cezaya çarparsınız?

Gövdesi ile katil olan, ruhuyla maktul olan bir kimse hakkında nasıl hüküm verirsiniz?

Hareketleriyle aldatıcı ve zalim olduğu halde, aynı derecede aldatılan ve zulme uğrayan kimse hakkında ne dersiniz?

Sonra, nedametleri suçlarından daha büyük olanlar hakkındaki hükmünüz nedir? Nedamet, sizin hizmet ettiğiniz kanunun tatbik etmek istediği adaletin hedefi değil midir? Fakat siz suçluya nedamet aşılayamadığınız gibi onu masumun kâlbinden de çıkaramazsınız:

Mabeddeki köşe taşının, temelindeki taştan daha yüksek olmadığını bir anlasanız. Fakat nerede...

Deniz kenarında oynayan ve kumdan kuleler yapmak için uğraşan, sonra güle güle yıkan çocuklar gibisiniz... Fakat siz o kuleleri yaparken deniz, sahile daha fazla kum yığıyor ve siz kulenizi yıktığınız zaman deniz size gülüyor. Zaten deniz daima masumlara güler... Gülerim o topallara ki, rakkaselere haset ederler.

Gülerim o öküzlere ki, boyunduruğunu sever ve ormanın içinde gezen geyikleri sürüden ayrılmış zavallı sayarlar...

Gölgelerini görürler, güneş bir gölge kaynağı sanırlar...

 Dr. Münir Derman

 

NOT: Yukarıdaki yazı:  Münir Derman'ın "ALLAH DOSTU DER Kİ...YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ YAZILACAK SIRLARIN SONU 3. CİLT" eserinden alınmıştır.

buulkem@gmail.com



Bu haber 6,034 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,102 µs