Bengü Dönüş
Sema’dan gelen, döner semaya
Buhar suya döner, su toprağa
Kainat döner
Önü de BİR Sonu da BİR
Sema sonsuz birliğe ulaşmaya dönen bir sonsuzluktur.
Ve her şey döner
Bir’den başlar dönmeye ve yeniden Bir’leşene kadar döner.
Hz. Mevlana
Doğum ve ölüm arasında insanı tabiata bağlayan bir döngüsellik bulunmaktaydı.Güneş doğuyor batıyor, toprak ağaçlar yapraklar sonbaharda solarak, kışın ölüyor ve baharla birlikte tekrar doğuyor ve yıldızlar gece doğuyor gün ağarınca kayboluyorlar. İnsan doğanın dönüşümünü büyümesini ve gelişimini kendi dünyasında buluyor, böylelikle insanda doğanın kendisi gibi ölüp, tekrar dirilerek bir anlamda sonsuzluğu kucaklıyordu. Bu manada döngüsel olan, sonsuz olan, doğan, ölen, tekrar dirilen kutsaldı ve sürekli tekerrür etmekteydi.
Bu durum aynı zamanda “zamansal bir döngüye” de işaret ediyordu. Arkaik düşüncede her doğum yeşerme canllılık törenlerle bayramlarla karşılanıyor bir şükür, sevinç, karşılama vesilesi veya kutsal ibadetler şeklinde sistemli bir kutlama döngüsü meydana geliyordu. Nevruz Yeni gün bayramı Hıdırellez, Hasat şenlikleri vb.Yeni doğumun kutlaması sevinci olan bu durum ölümün, bir son olmadığının anlaşılması, yeni başlangıç için yapılan törenlerdi.
Bakara suresi 28. Ayet: Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.
İnanç coğrafyamız içinde Türkler bu döngünün farkında, içinde onunla bütünleşerek, Güneşin doğuşu, baharın gelişi, gece ve gündüzün eşitlenmesi, Ay döngüleri, doğada büyüyen gelişen yeşeren, canlılık, insanın yaşamında ki evrelerde erginleme törenleri ile kişinin yaşam yolculuğunda olgunlaştırma törenleri ile yapılıyordu. "Zira kozmos ve insan durmaksızın her türlü araçla yeniden doğrulmakta, geçmiş yok edilmekte, kötülük ve günahlar ortadan kaldırılmaktadır. Formülleri değişse de bu yeni doğum araçlarının hepsi aynı hedefe yönelir; geçmiş zamanı ilga etmek, sürekli bir dönüşle, kozmogonik eylemin tekrarıyla tarihi yok etmek." (Mircea Eliade, Ebedi Dönüş Mitosu) Her doğum ister maddi olarak olsun, ister mana olarak bilinç düzeyinde olsun, eskinin yıpranan yorulan formundan ayrılarak saf bir şekilde doğmaktadır.
Rum suresi 54. Ayet:Allah O'dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
Sözel anlatılarımız olan Masallarda bu konu döngüsel zaman anlayışı içinde olağanüstü biçimde kodlanmıştır. Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken ifadelerinde zaman, kesinliğe ve ilerlemeci anlayışa sahip değildir. Yani bu anlatılarda doğrusal bir zaman algısı yoktur. Masallarda zaman bükülebilen, içinde hareket edilebilen, başı sonu olmayan, bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde, zamanın birinde kodlarıyla gidip gelinen canlı bir muhtevaya sahiptir. Masallar yanlış bir inanç olan toplumu uyutmak değil uyandırmak içindir. Kuran ifadesiyle eskilerin hikayeleri (masalları) konusu çok yönlü olmaları yanında bir yönüyle zamanın döngüselliğini ifade eden anlatımlardır diyebiliriz.
Dinler, inanç sistemleri veya öğretiler içinde insanlara ulaştırılan İlahi bilgiler doğada durmaksızın tekerrür eden zamansallık ve döngüsellik ile varoluş sorunsalının cevabı oluyor. Kutsal ibadet, Ayin-oyun, ritüellerde insanın kendi etrafında veya karşılıklı birbirinin etrafında dönmesi şeklinde formüllerle, geleneksel oyunlar karşılamalar ve kutlamalar şeklinde toplumsal ifadelerle kuşaktan kuşağa aktarılan bir işlev üstlenmiştir. Öte yandan inanç ekolleri içinde, Alevi bektaşilikte Semahlar, Mevlevilikte Sema'lar, Türklerin kadimden beri sürdüre geldikleri ayinlerinin özünü taşıyan nitelikte derin manalar taşıyan ibadet, Bir olma biçimleridir.
Gönül coğrafyamızın zenginliğini yansıtan bu ibadet biçimlerinin kökenleri o kadar eskidir ki Çin kaynaklarında yer alan Türklerle ilgili iki satırlık ifade son derece çarpıcıdır.
"Davulu durmaz döverler
Güneş doğana dek dönerler"
Bazı Türk boylarında Oyun kamların adı olması ile en köklü kavramlardan biridir. Yakutlarda oyung oyug, kamlara verilen ad ve yaptıkları ritüelin adıdır.Hem özneyi hem eylemi ifade etmektedir. Yine Çin yıllıklarında Göktürklerin küre şeklinde bir topun üzerinde kollarını yanlara açarak sol ayaklarını yerde sürüterek saatlerce döndükleri ile ilgili kayıtlar bulunmaktadır. Oyug-oyuk çukur manasında bir yerde oluşturulan oyuntudur. Bu oyuntunun oluşması harekete dolayısı ile doğrusal değil dairesel bir harekete muhtaçtır. Fizik bilimine göre her madde dönüş hızına ve kültesine göre evrende bir çukur oluşturmakta uzayı bükmektedir. Einstein'in meşhur çarşaf deneyi. Öte yandan spiral dönüşle birlikte ortaya çıkan hareket enerjisinin oluşturduğu manyetik alan uzaya etki etmektedir.
Her şey dönmede, döne döne özünü bulmada varlık bilincinde hiçliği bulma bu yönüyle Sema ve Semahlarda bir bilinç inşası değil midir? Çarka girmek bilincin inisiyasyonu yani dönüşümü yeni bir bilinç inşası bir nevi.. Vecde gelmek eski deyimle esrime, ruh göçü yeni bilince taşınma zamanın kaydından bilinçaltı kayıtlarından kurtulma arınma Yunmağ.. Ab-ı Hayat suyundan içmek.Çarka girebilecek miyiz An bilgisine ulaşmada engellere takılıp suretlerde oyalanacak mıyız?
Zaman dönenlerindir
Çarka girenlerindir.(Nefes)
Kalperen ocağında Tin ayininde kimler çarka girdi neler yaşandı kim bilir? Bu dönüşler kendinden arınma gölge benliğini yakarak ölmeden evvel ölme bilincine ulaşmayı temsil eder. Semah ve Sema kavramları insanın tekamül yolculuğunda devir ve döngü süreçlerini ibadet olarak sembolleştirmekte ve Ritüel boyutuyla insanın manevi yolculuğunda bilincini An bilincini oluşturmaktadır. Devir devaran evren felek kavramları döngüselliğe işaret eder, bu anlayış kadim kültürümüzde bengü dönüş koduyla ebediliği temsil etmektedir.
Muhabbetin kadehini içip rakseyleyen
Divanelik makamına girdi dostlar.
Aç ve tokluk, kâr ve zarar hiç bilmeyen
Sarhoş olup raks ve sema yaptı dostlar.
Ahmed Yesevi Hazretleri (88. Hikmet)
(Semanın riya ile yapılamayacağı belirtilir Erenlerce, divanelik makamı ile kastedilen budur. )
Onlarca kişinin bir arada ritmik hareketlerle meydana getirdikleri kol kola tutuşarak ortaya çıkardıkları oyun dediğimiz alanda dönerek oluşturdukları enerjiyi ve bu enerjinin etkilerini anlayacak veya bu alanda oluşan manyetizmayı görüntüleyebilecek teknoloji sınırlı ancak bu sınırlı bilgilerle bile ortaya çıkan kadim bilgiler ve gerçekler insanı hayrete düşürmektedir.
Ortaya bir enerji çıkıyor ve bu enerji nerede kimler tarafından toplanıyor? En basit şekliyle evrende enerji hiçbir şekilde kaybolmuyor farklı boyutlarda ve uygun koşullarda formu değişerek başka bir nitelik kazanıyor. Kambala 7 videosunda https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8102/kambala-7 insanın bazı türler için kaynak-maden olması konusunu bu minvalde düşünebiliriz. Bazı Enerji avcıları için insanın enerjisi onların yaşam kaynağı olabilir. Demek oluyor ki bazı türler bu enerjiden yoksun veya onu üretemiyorlar insanla beslenip var olabiliyorlar. Bu nedenle korunma-kalkan-zırh konuları ayrı bir önem kazanıyor.Atalar bu bilgilere sahipti toplu ibadetler, zikirler veya ilahi danslar (kam ayinleri, sema,semahlar) çember ve daireseldir. yanyana ibadet halkaları ile oluşan enerji çemberleri hem bireysel hem toplumsal bir güç ve evrensel bir sistemin figüratif yansımalarını oluşturmaktadır. Birçok kadim öğreti yaşam çiçeği (lotus) denen bu figüratif ifadenin sonsuz yaşam, uyanış yüksek bilinçlilik olduğunu söyler.Merkezde tek bir noktadan başlayan ve İç içe geçen enerji çemberleriyle oluşan bir figür. Bu figür insanların birarada yaptıkları bengü dönüşleriyle enerji boyutunda ortaya çıkan bir enerji alanı meydana getiriyor.
Dünya’nın manyetik alanı, çekirdekte erimiş halde ve hareketli olarak bulunan demirden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. İnsan için Aura, denilen enerji alanı da bedeninizin içindeki artı ve eksi yüklerin akşından kaynaklı bir kalkan görevi gören manyetik alandır.
Kadim çift başlı kartal motifini eksi-artı kutupların uyumu olarak enerji bağlamında da düşünebiliriz.
Tıpkı dünyamızı zararlı ışın ve radyasyonlardan koruyan manyetik alan gibi insanın manyetik alanı da içinde bulunan bedeni koruyan bir kalkan yada zırh gibidir.Bu zırh artı ve eksi kutupların akışında oluşan bir manyetik alandır. Sırat-ı müstakıym orta yolda olmak bu kutupların dengesi olarak düşünülebilir.
Nahl suresi 81.Ayet'e bir yönüyle manyetik alan elbisesi veya eterik beden yada astral beden denen manyetik zırh koruyucu anlamıyla da bakabiliriz. Bu elbisenin yırtılması manyetik alanı zayıflayan insanın çeşitli enerji varlıkların manipilasyonuna açık hale gelmesi mankurtlaşması veya besin-maden olması anlamına gelebilir. Elbise veya zırh kavramı kutsal kitabımızda nimet olarak anılmakta ve hatırlatılmaktadır.
Nahl suresi 81.Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
Sonuç olarak; Sema, Semahlar ve Kadim Bengü dönüşler, hem bir son bulmanın hem de yeni bir başlangıcın ifade gücüne tekabül eder. Bu bilince erişmek ve sonsuzlukta tınglamak bu olsa gerek.
Kadim zamanlardan beri insanların bir ararada üretebildikleri oyun dans veya raks adı altındaki tüm eylemlerin döngüsel kökeninde, büyük bir enerji olduğunu ve bu ilkelerde bu eylemlerin özünün bir dengeleme, uyanış, bilinç açıklığı ile yapılan hareketler bütünü olduğunu var sayabiliriz. Merkeze insanı alan, onu koruyan, dengeleyen, birlik beraberlik olgusunu pekiştiren Oyun (vecd hali) kavramı topluma dayatılan basit algı müdahalelerinin ötesinde Kamlık bilgilerindendir. Bu bilgiler, Baş Kam olan Kıymetli Sultanımızın teveccühleri ile pratikte, Kalperen Ocağında birçok koldaşımızın Bengü dönüşe katılımıyla (değişen bilinç ve enerji farkındalığı) deneyimlenmiştir. Bizleri Bir'leyen o yüce Gönüle, Onaltıyıldız ailesine tüm koldaşlarıma kalbi sevgi ve sayglarımla...
Fatma KIZIK
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle