Kambaba 3-4 Işığında

KAMBABA " 3 ve 4 IŞIĞINDA

“YAKLAŞAN YAKLAŞMAKTA…” (Necm Suresi 57. Ayet)

Değerli Kambabamızın son videosunda anlattığı Tanrı katında bir gemi bilgisi yine, yeniden şaşırmamıza sebep oldu. Kendilerinden Allah razı olsun.

Öncelikle, sultan babamın ellerinden öper. Tüm Onaltıyıldız, kalperen ailesine sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.

Kuran-ı Kerim de şuan ki sıralamaya göre, sona yakın surelerin ismi; KAMER (AY), ŞEMS (GÜNEŞ) ve NECM (YILDIZ) olarak isimlendirilmiştir. (Burada enteresan bir tefavuk daha ortaya çıkıyor. Bu isimlerde OĞUZ KAĞANIN çocukları bulunmakta!..)

Başlıkta kullandığım ayet genelde kıyamet ile ilişkilendirilir. Ayetin devamı da sultan babamın anlattığı ayetlerin açıklaması gibi

Necm suresi 57, 58, 59 ayetler şu şekilde…

“Yaklaşan yaklaştı.(57) Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur. Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.(58) Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz? (59)”

Aynı şekilde

Kamer suresi; 1,2,3,4,5 ayetler…

1 - Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.

2 - Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.

3 - Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.

4 - Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.

5 - Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.

Ayetler her iki surede çok açık. Kambaba sadece açımızı değiştirerek, görmemiz gerekeni bize gösteriyor.

Necm suresinde bir şeyin yaklaştığına net bir vurgu var. Herkes yok oluş kıyameti olarak anlıyor. Oysa sohbette anlatılan Tanrı katındaki gemi yaklaşıyor. Bilgi, hikmet, seyir defteri olan Furkan ile açığa çıkıyor ve insanlık KIYAM ediyor. AYAĞA kalkıyor ve insaniyetine mi? Dönüyor. Tüm şerre, TÜRK önderliğinde bir başkaldırı ve isyan! (Özgürlük ateşini yeniden harlamak için)

Bir dönem, ERGENEKON-dan Türkler çıktı. Şimdi ise tüm insanlığı, TÜRK önderliğinde, bu çemberden, ahlaksızlık, adaletsizlikten ve tüm olumsuzluk vadisinden, sıkıldığı, sömürüldüğü cendereden çıkartacak olan TÜRK-tür, inşallah.

KAMER suresinde ise, “Ay yarıldı …”  diye başlayan ayetlerde bildiğimiz mana olduğu gibi açık.

Lakin bir şeyin yarılması; içindeki gerçeğin, özün ve değerin ortaya çıkmasına da işaret eder. Meyve ve sebzeler kabuğun içindedir. Öze ulaşmak için onu kırmak ya da yarmak gerekir. Maden ve defineleri elde etmek içinde yeri yarmak gerekir. Bir değerin ortaya çıkması için bir şeyler yarılmalı. Ayın yarılması ile büyük bir hakikat ortaya çıkacak ve kıyamın başlamasına sebep olacaktır. İnşallah.

Kamer suresi 2. Ayette çok ilginç! Neden büyü diyorlar acaba kendileri her türlü büyüyü yaptıkları için mi? Tıpkı Musa a.s.’ın sihirbazları firavun karşısında mağlup ettiği gibimi? Kendileri az ve basit büyüleri yaparken herkesi etkilerken, bundan güç, servet, iktidar devşirirken bu üstünlük göstergesi oluyor. Karşılarına Tanrısal destek ile verilen güce ise sihir büyü demeleri enteresan! Kendileri yalan, sihir, kandırma üzerine bir sistem inşa ederek, insanları bu göz aldatmacası ile kandırırken gerçek güç karşısında hemen yaptıklarını karşı tarafa “büyücü” diyerek yaftalıyorlar. Aslında gerçeği en iyi onlar biliyor. Çünkü, kendileri sahte, sahtekar! Zıddı ise, hakikat ve gerçek.

Yalanlamaları onları kurtaramayacaktır!

Bu ayetler ışığında daha çok tefekkürler yapılabilir.

Sevgili YESEVİ SULTAN türbesinin bir gemiye benzemesi acaba?! Bize geleceğe bir uyarı mıydı? Ya da ehil olanlara bırakılan hakikat ya da uyarı mıydı? Bence her ikisi de.

Çok eski kavim ve ilkel dediğimiz topluluklarda gemi ve uçan araçlar motifi efsanelerinde çoktur. Aztek, Maya, İnka, ilkel dediğimiz Dagonlarda ki bilgi. Kadim Hint ve Sümer’de ki gök ve uzay bilgileri gibi.

Hepsi çok sarsıcı; Avrupa dediğimiz halkın geçmişi ile alakalı bu tür pek bir bilgi yok acaba Avrupalı dediğimiz ırk en son meydana çıkan türlerden bir tür mü? Yunan mitolojisi de aslında bu güç sahibi kişilerimi anlatıyordu? Zaman içinde dejenere olarak tanrısallık mı atfedildi?

Videonun altına yazdığımız yorumlarda da değişik olaylara ve zamanlara vurgu yapmaya çalıştım. İnsanın aklına ara ara bazı şeyler geliyor. Bir olay, bir ufacık şey insanda hemen bir ışık yakıyor. Çok küçük dediğimiz bir olay bir yığın açılım sağlıyor.

Son olarak Türk boylarının, (24 Oğuz boyunun her birinin bir tamga ve ongunu vardır.) ONGUNLARI genelde bir KUŞ türüdür. Hepsi de yırtıcı kuşlardır.

Acaba! Bu kuşlar o gemilerden miydi? Acaba o kuşlar, hak edene EBABİL kuşları gibi (sihalar gibi)  düşmanlık edene; ölüm, zulüm, yok oluş muydu? Uğursuz saymaları bu yüzden olmasın şer 9’un!

Büyüklerimiz, Gazi ATATÜRK-ümüz boşuna “İstkbal göklerdedir.” Dememiş.

Harbiye marşında yine bu sırlanmış; “…Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:”

 Yazacak o kadar şey var ki; lakin diğer kardeş, koldaş ve balalara da söz kalsın.   Mutlaka aynı şeyleri düşündük. Belki de benden daha iyi düşünüp kaleme alan olacak,   haklarına girmeden burada yazıma son veriyorum.   Son söz; Marduk, Niburu gibi kayıp gezegen denilenlerde, acaba dünya yörüngesine   uzun bir zaman sürecinde ve zulüm ayyuka çıkınca ortaya çıkan TENGRİ gemisi mi?    Kuranda helak olan topluluklar; Ad, Semud gibi kavimlerin helaki çok üstün bir teknoloji   ve nükleer saldırı gibi ayetlerde anlatılmış. Acaba bu gemiler haddi aşana, haddi çok dehşet   bir biçimde mi bildiriyor? Buda ZULKARNEYN (OĞUZ KAĞAN) a.s mı hatırlatıyor.     KEHF SURESİ 86. AYET “Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir   suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin,   iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.”    Okumaya katlanan herkese çok teşekkür ediyorum. Diğer balaların tefekkürlerini heyecanla   bekliyorum.    Kambabama, Eren babalara, Erol abime ve tüm Onaltıyıldız, kalperen ailesine, takipçilerine   hayırlı bayramlar diliyor. Büyüklerimin ellerinden öpüyorum. Küçüklerimi de sosyal mesafe ile   kucaklıyorum.       Saygı, sevgi ve dualarımla…     Bekir öztürk