En Sıcak Konular

Kara Yerin Sırrı Nekronomicon Üzerine Çıkarımlar 2-Lovecraft’ın Çarpıtmaları

9 Temmuz 2020 18:47 tsi
Kara Yerin Sırrı Nekronomicon Üzerine Çıkarımlar 2-Lovecraft’ın Çarpıtmaları Buğra Ayyıldız Yazdı: Kara Yerin Sırrı Nekronomicon Üzerine Çıkarımlar 2-Lovecraft’ın Çarpıtmaları

Kara Yerin Sırrı Nekronomicon Üzerine Çıkarımlar 2-Lovecraft’ın Çarpıtmaları

Gönülden saygılarımla, sevgilerimle başlarım. Çıkarımların ilk bölümünde Sultan Babanın öğrettiği Kur’anı anlama yoluyla Şuara 95.ayetteki cund-ul iblis İblis’in ordusu kavramını yine Sultan Babanın eserleri ve nefeslediği yazılarla anlamaya çalışmış, çıkarımlar da bulunmaya çalışmıştım. Bu konu hakkında Deruni Babanın açıklamalarının bu kavramın en önemli noktalarını açıkladığı çıkarımında bulunmuştum. Çıkarımlarda bulunmaya devam ettim. Muhakkak eksikliklerim, yanlışlılarım vardır. Bunlar için özür dilerim.

Cund-ul İblis İblisin ordusu kavramını eskiden düşünürken düşmanı uzakta, muğlak şekilde düşünürdüm. Sultanımızın yükselttiği bilinç düzeyiyle bakmaya çalışayım. Sultanımız “şeytan yeryüzünde fesadı bizzat yönetir” demişti. Melekler Ağlarken eserinde ayrıca şeytanın varlığını unutturma, belirsizleştirme taktiklerine başvurduğunu yazmıştı.Böylelikle insan soyu en tehlikeli düşmanlarını bilemeyecek ve tuzaklarına düşecekti. Amaçları buydu. Ayrıca kadimden gelip insanların içine işlemiş büyük insanları kötü göstermeye,kötü olanları iyi göstermeye çalıştıkları da ortada.Sultanımızın eserleri,açıklamaları ve buradaki tefekkür yazıları üzerinden bakınca sanat eseri kamuflajlı sözde yazılı,görsel eserlerin altında yatan gerçek görülüyor.İblisin ordusu kavramında ise insanların bilinçaltlarına  en tehlikeli olan ve/veya olanları unutturulması yada yenilmez gösterilmesi amaçlanıyor diye çıkarımda bulundum.Çünkü son yazıda Deruni Baba cund-ul iblisin/İblisin Ordusunun en şerli kısmını açıkladı.Bu şerli yaratık grubunu ise okuyucularına onların yenilmez olduğu görüşünü sinsice vererek Cthulhu mitosu türeten Lovecraft’ın çarpıtmlarını kendimce bulmaya çalışmıştım. Howard Philips Lovecraft’ın en meşhur birkaç öyküsünü Sultan Babanın kitapları,anlattıkları ve nefeslediği Kara Yerin Sırrı Nekronomikon üzerinden yorumladım.

Dayanak noktası olan doğru bilgileri Melekler Ağlarken, Kulbak Bilge, Kopuz Ata, Tengrinin Türkü eserleri, 25.Çalıştay (Yapay Zeka Kulak Hırsızlığı kısmı),Kara Yerin Sırrı Nekronomikon serisinden aldım.İnşaAllah doğru yerlerden bağlantı kurmuşumdur.

Lovecraft’ın ise Randolp Carter’ın İfadesi,Pickman’ın Modeli,Yabancı,Erich Zann’ın Müziği,Duvarlardaki Fareler ve Herbert West-Diriltici öykülerini yorumlamaya,çözümlemeye çalıştım.Kendisinin de kullanıldığını,bahsettiği konularda gerçek bilgiler sahibi olmadığını düşünüyorum.Ayrıca kendisi açıkça Asyalı milletleri-aslında bizim milletimizi isim vermeden-ve siyahları küçük gören bir düşünce yapısına sahip olduğu için iyi bir insan olmadığını düşünüyorum.

Önce Lovecraft’ın üslubundan biraz bahsedeyim.Sıkıcı,tekdüze bir üslubu vardır.Fakat aslında çok kurnazdır.Adım adım okuyucu öyküsünün sonuna hazırlar.Öykülerinin sonunda peş peşe şok edici korkutucu olaylar olur.Bu şok etkisi ile öykü,roman sona erer.Vermek istediği mesajlar okuyucuya ulaşmış,okuyucu ise şok etkisi altında bunları düşünemez hale gelmiştir.

Şimdi öykülerine bakalım.Yazarın kurgusunu olduğu gibi değil bozarak vermeye çalışmamın sebebi çarpıtmalarını ortaya koymaya çalışmaktır.

Randolp Carter’ın İfadesi

Randolp Carter isimli kurgusal karakterin ağzından anlatılan olay kısaca şudur:Carter’ın Harley Warren isimli bir yakın arkadaşı gayet ilginç,garip bir konuyu araştırmaktadır.Bu konu yazar tarafından açıklanmaz.(Burada yazarın bir tuzağı var)Warren bazı cesetlerin neden asla çürümediğini binlerce yıl öyle kaldıklarını açıklayan bir teoriye sahiptir.Bu teori de açıklanmaz.Carter ve Warren birlikte eski bir mezarlığa giderler.Carter yukarda kalır,Warren mezar odasına iner.Aralarında konuşmak için kablo ile telefon çekerler.Warren telefon ile Carter’a kaçmasını söyler ve sesi kesilir.Sonra telefondan ürkütücü bir ses Warren’ın öldüğünü söyler ve öykü biter.Sultanımızın Kopuz Ata eserinde bizler bazı naaşların neden çürümediğini öğrenmiştik.Tin Uçmağı yapanların naaşları çürümüyordu.Şeytaniler/Körmezler de bunu yapmaya çalışıyor bedensiz körmezler olarak yeryüzünde geziyordu.Yazarın tuzağı Warren’ın hangi konuda araştırma yapmadığını söylememesi ve öykünün sonunda korku şoku ile bu konuyu da unutturması.Harley Warren ile temsil edilenler Tin Uçmağı yapmaya çalışanlar yada yapanları kontrol edebileceğini sananlar kanımca.Öyküde de kendisi aslında mezar odasına bu tarz bir ritüel için inip,bedensiz körmezce öldürülüyor.Belki de Kara Yerin Sırrı yazı serisindeki gibi çağırdığı varlığı yönetemeyip,öldürülenler anlatılıyordur.

Yazarın çarpıtmalarına karşı gerçekler

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,5950

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,6102/kopuz-ata-5

sayfa 69

Pickman’ın Modeli

Sultanımızın Melekler Ağlarken kitabında Adem Bey,Latif Baba,İlhami Ağbi önderliğinde Hilali grup mana aleminde Gönül Dağına giderken bir yerden geçiyorlardı.Orada yarı insan yarı hayvan gibi yaratıklar korkutucu sesler ile onlara saldırıyor fakat Felak,Nas sureleri okununca korkuyla kaçıyorlardı.Bu kitapta Kur’anda geçen vesvese kavramını öğrenmiştik.Yani o yarı insan yarı hayvan yaratıklar vesveseydi.Kur’an her ana hitap eder diye öğretmişti Sultanımız.Elbette her çağın vesvesisi farklı farklı olabilir,ayette geçen vesvese kavramının bir açıklamasının da bunlar olduğunu öğrenmiştik.Eski Yunanda da daimon diye bilinen korkutucu yaratıklar vardır.İngilizce demon sözcüğü bu daimon sözcüğünden gelir.Eski yunan,iran masallarında yarı insan yarı hayvan yaratıkların kol gezdiği hikayeler,masallar vardır.Melekler Ağlarken’i okurken bu vesveselerin Efendiler Efendisi Mu-Han-Met’e bildirilen Felak,Nas sureleri ile ve gene Efendimiz tarafından dünya üzerinden kovulduğunu düşünmüştüm.Fakat Nas suresiyle insanlardan ve cinlerden oluşan vesvese diye bir grup var ve ne olduklarını Sultanımızın eseri Melekler Ağlarken’de öğrenmiştik.Lovecraft ise bu öyküsünde bu vesveleri anlatıyor fakat çarpıtmalar içinde.Gene belirteyim kendisini de kullanılarak.Çıkarımım bu

Öyküye gelirsek öyküde ismi verilmeyen bir ressam garip resimler çizen Pickman isimli bir ressamla tanışır.Bulundukları kentin terk edilmiş çok eski bir mahallesinde Pickman’ın evine oturmaya giderler.Öykünün kahramanı olan ressam köpeğimsi kafalı yarı insan-yarı hayvan bir yaratığının /vesvesenin gerçek fotoğrafını görür.Yazara göre bunlar insanlardan türemiştir.(Gerçi ayete göre vesveseler insanlardan ve cinlerden oluşur dediği için bu kısma çarpıtma diyemeyiz ) İnsanların bebeklerini kaçırıp kendi bebeklerini onların yerine koymaktadırlar.Pickman’da bunlardan biridir öyküde.Yazarın çarpıtması vesveselerin korkutuculuğunun reklamını yapmak ve hala dünya üzerinde etkin olduklarına inandırmak.Fakat Melekler Ağlarken’de öğrendik ki vesveseler mana aleminin kapalı bir yerinde ve Allah’a inananlara zarar,korku veremezler

Yabancı

Sultanımızın Kulbak Bilge isimli seçkin eserinde hortlak kavramının aslı,gerçeği açıklanmıştı.Kulbak Bilge sayfa 69-70  https://www.onaltiyildiz.com/?haber,3013/kulbak-bilge-8

Eserden 69.sayfadan alıntı:Ay ışığı mezar taşına vuruyordu.Taşın gölgesi vardı ancak yanındaki suretin yoktu.Bir çokları onlara hayalet veya hortlak derdi.Azgınlıkları artsın diye onlardan gölge alınmıştır.Boyun eğmezler Rad 15.ayet sırrı.Senin onlardan birini görmen korkulacak bir durum değil o zamanı görmen Rabbinden ibret alınacak bir durumdur.Zamanı görsen sırrı (onların halini o anını)

Eserden 70.sayfadan alıntı:Ölü olduklarından azgınlıkları artsın diye dünya hayatının zaman aralarında şeytanın hizmetinde bedensiz dolaştırılırlar.

Bu öykü ise bir hortlağın kendi ağzından anlatılmaktadır.Yazarın kurgusunu bozdum çünkü bu gerçek sonda açıklanıyor.Yıkık bir şatoda kim olduğunu,nerden geldiğini bilmeyen bu hortlak yaşamaktadır.Bir gün şatonun duvarlarını tırmanıp kaçar.Gide gide başka bir şatoya varır aslında aynı şatonun başka bir zamandaki haline gitmiştir.Burada teozofist olduğu ima edilen bir topluluk vardır.Hortlak içeri girer herkes kaçar.Hortlak kendisinin ne olduğunun farkında değildir.Karşısında bir aynada kim olduğunu görür ve hafızası yerine gelir.Oradan ayrılıp Antik Mısırdaki gizli Hadoth vadisine gider.Nephien-Ko yer altı mezarlarında diğer şeytanın uşakları ile buluşur.Büyük Piramit Keops’a gidip Nitoksis ziyafeti diye adlandırılan şeytani ritüellere katılır.Yazarın öyküsünde aslında şeytanın hizmetinde amel defterine durmadan şer yazdıranlar hüzünlü,yalnızlar olarak gösteriliyor.Antik Mısırın insanlara zulüm yağdırmasına rağmen övücülüğünün yapılmasının şeytani bir algı operasyonu olduğunu da Sultanımızın Asa kitabında okumuştuk.

Duvarlardaki Fareler

İlk olarak Sultanımızın öncülüğünde yapılan Kur’an dersleri Çalıştaylardan 25.Çalıştaydan bahsetmek istiyorum .Bu çalıştayda bugün İzmir Efes müzesinde bulunan 40 memeli Artemis/Kibele heykelinin aslında eskiden var olmuş yapay zekaların ürettiği bir tür prototipin temsili olduğunu Sultanımız söylemişti.Bu hikayede de işin ucu  Magna Mater/Yüce Anne diye adlandırılan Artemis/Kibele’ye varıyor.Ayrıca cennetmekan Aytunç Altındal Hocamızı okuyanlar Kibele’nin Fransa’nın güneyinde büyücülerin lideri Black Maria/Kara Meryem kültü olarak yaşatıldığını okumuştur.

Öyküde İngiltere’den ABD’ye göçmüş De La Poer ailesinin son ferdi dedelerinden kalma Exham manastırına geri döner.Aslında öyküde üstü örtülmüş olsa  Kibele kültünü tapan bir adamdır bu kişi.Çünkü öykünün sonunda Kibele’yi çağıran sözler söyler.Bunu da sayıklama kisvesi altına saklamıştır Yazar.Öykünün kahramanı son De La Poer 1917 yılında bir arkadaşının vesilesiyle Exham’a dönmeye karar verir.16 temmuz 1923’te oraya yerleşir.Manastır,soyunun dedeleri hakkında korkutucu söylentiler duyar.(Yazar gerilim arttırmak için bunu yapmaktadır yoksa öykünün kahramanı zaten aslında kötü biridir,gerilim artışı bunu saklar).Manastırın altında geniş bir alan vardır.Romalılara orayı ele geçirince yanlarında getirdikleri Frigyalı bir Kibele rahibi orada ayinler düzenler.Saksonlar,Normanlar zamanında da oradakiler zamana uyum sağlayıp oradaki işlerine devam ederler.Manastır ve altındaki yer De La Poer soyuna geçer ama yöre halkı kaybolan insanların çoğalmasından dolayı bu aileyi öldürür,şatolarını yıkar.Öykünün kahramanı olan son De La Poer bir grup araştırmacıyla manastırın altına iner.Orası Nuh Tufanından önce var olmuş bir grup tarafından insanlar ve hayvanlar üzerinde iğrenç deneyler yapılan bir yerdir.Onlar yok olmuş sonra Druidler orayı devralıp bu deneyleri devam ettirmiş.Sonra Romalılar Kibele rahipleriyle gelip devam etmiş.Oradaki şeytani grup bir kaza sonucu yok olana kadar orada bu işe devam etmiştir.Vahşileştirilmiş 4 ayaklı hayvanlar,yarı zekalı insanlar,yarı insan-yarı hayvan iskeletleri ile doludur içerisi.Öyküye ismin veren farelerde böyle dna’sı oynanmış aslından uzaklaşmış,vahşi farelerdir.Sultanımızın Asa kitabında hayvanlar üzerine ahlak dışı deneyler yapıldığını okumuştuk.Kitapta şeytanilerden biri Latif Babamıza üzerinde deneyler yaptıkları hayvanlardan bahsetmişti.Kambala 5 Kafesteki Ceninde de bu konudan bahsetmişti Sultanımız.Yazarın bahsettiği yıllarda bu tarz deneyler yapılmış mıdır bilmem fakat günümüzde yapıldığı öğrendik Asa kitabıyla,yine bu seçkin eserde H. G. Wells’in Dr.Moreau’nun Adası romanı ve bu romanda bir adada bu tarz ahlak dışı deneyler yapan bir sözde doktordan bahsedilmişti.

Yazarı manipüle edenler ahlakdışı ,insanlık düşmanı bu tarz deneyler,çalışmaları gizem havası katarak sanki kökü kesilmiş işler gibi gösterme amacı gütmüş te olabilir.Sultanımızın Asa kitabındaki gerçeklere göre aslında devam ediyor.

Erich Zann’ın Müziği

Aslında bu öyküyü atlayacaktım fakat Kara Yerin Sırrı yazı serisinin son bölümü ile fikrimi değiştirdim.Öykü Fransa’da geçer.Fakir kalmış bir öğrenci Auseil isimli bir sokağa taşınır.Aslında böyle bir sokak yoktur.Bu başka bir boyutta olan sokağa taşınan genç öğrencinin bulunduğu evin çatında dilsiz  kemancı Erich Zann yaşamaktadır.Öğrenci kemancının her akşam çaldığı besteyi dinleyip durur.Sonra kemancıyla arkadaş olur.Kemancı onu cama sırtını döndürüp bestesini öyle dinletir.Bir gün genç öğrenci merakına dayanamayıp camdan bakar ve camın dışarısında kapkara,insana korku veren bir dünya görür.Besteci Erich Zann’ın bestesi,çıkardığı sesler o boyuta kapı açmaktadır.Kara Yere nasıl kapı açılır bilgim yok ama yazar kendisi de işin aslını bilmeden kara yere kapı açmak konusunu işin ciddiyetinden kopararak gizemli,biraz ürkütücü bir hale sokuyor.Gerçeklerin üstünü ört,örtemezsen manipüle et,manipüle edemezsen basitleştir,sulandır taktiği belirledim yazarda genel olarak.Böyle düşünmeme sebep olansa Deruni Baba’nın Asa kitabında yazdığı ‘tarihi gerçekler Rahmaniler ve şeytanilerce gizlenir’ cümlesiydi.Gerçekler Rahmanilerce korunmak ve zamanı gelince açıklanmak için saklanıyor.Sultanımızın Eski Dünya Tasviri,Türkün Kırmızı kitabı,en son Göbeklitepe makalesi ve daha onlarca ilk kez açıkladığı belgeler,gerçekler var çok şükür.  Şeytanilerse gerçekleri çarpıtıp  kötüye kullanmak,kullanamazlarsa unutturmak,unutturamazlarsa sulandırmak gibi sinsi,alçak amaçlar için bu işi yaptıklarını öğrenmiştik.

Herbert West Diriltici

Ölü diriltme konusu Kara Yerin Sırrı Nekronomicon 2 ve 3’te ele alnımıştı. Yazıdan alıntı *Ölüler ile iletişim kurma, onlardan bilgi alma, ölüleri canlandırma ritüelleri çeşitli kültürlerde yer almıştı. Bütün çağlar boyunca bu yasak bilgiler (ölüleri bedenlendirme ya da canlandırma, ölüler ile iletişim kurma, alemde yasak olan kara yere kapı açma ve çağrı ritüelleri vs) toplanıp tek bir kitap haline getirilmişti. Bazılarının uydurma dediği, bazılarının bir kaç nüshası vatikan arşivinde dedikleri ve ehil olmayanların okuduğunda onları delirttiğine inanılan bu kitapta yasak bilgilerin tümü toplanmıştı. Bu kitaba Nekronomikon adı verilmişti.

Lovecraft ise bu öyküsünde ölü diriltme çalışmalarını başka bir şekilde anlatıyor.İşin bedeni diriltme kısmına okuyucuyu yönlendiriyor.Bir tür ilk zombi öykülerinden birisi sayılabilir bu öykü.

Öyküye ismini veren doktor Herbert West ve öyküyü kendi ağzından aktaran doktor arkadaşı şeytani karakterliler veya şeytaniler.Öyküye ismini veren Dr.West 1908’de öğrenci iken nerden kafasına esti ise ölmüş insan ve hayvanları diriltme fikrine kapılır.(Bu fikre nereden kapıldığı öyküde hiç anlatılmaz)

Dr.West ruh kavramına inanmayıp içeriği kitapta hiç değinilmeyen bir iksir ile henüz ölmüş bir hayvan veya insan bedenini diriltebileceği düşüncesindedir.Öykü 1908’te başlayıp 1925’te biter.Dr.West  ve arkadaşı (öykü bu isimsiz arkadaşın ağzında anlatılmaktadır) yenice gömülmüş bir ölünün bedenini canlandırırlar.Fakat ölü aynı zombi filmlerindeki akılsız,saldırgandır.Onların elinden kaçar kaybolur.Yazar Lovecraft birkaç defa ‘bu olaydan sonra 16 yıl korkuyla yaşadık’ ‘bundan 17 yıl önce ‘ gibi ifadeler kullanır(.Bu onun bilinçli bir göndermesi mi başka bir durum mu tam anlayamadım.Okuyanlar daha iyi anlar).Dr.West ilk deneyinden sonra bulundukları kentte tifüs salgını ortaya çıkar.Bu sayede Dr.West’in eline pek çok ölü geçer.(Acaba zamanında olan bazı salgın hastalıklarda  hastalık bahanesiyle  ahlakdışı deneylere denek sağlandı mı? Peki günümüzün yapay salgını covid-19’ta böyle ahlakdışı amaçlar var mıdır diye düşünüyor insan) Dr.West deneylerinin hepsinde başarısız olur.Biri hariç bu kişi okulda hocası olup onu ölü diriltme fikrinden vazgeçirmeye çalışan kişidir.Tifüsten ölen hocasının bedeni dirilir ama ellerinden kaçar insanları öldülür.Girdiği evlerden tifüsten ölmüş 3 zombileşmiş adamın saldırısından ölmüş 14 toplamda 17 ölü çıkar.Yakalanan zombileşmiş adam akıl hastanesine kapatılır.Dr.West deneylerinde diriltmeyi başardığı bedenler insan eti yiyen zombilere dönüşmektedir.1.Dünya Savaşı başladığında Dr.West şeytani deneyleri için cepheye sözde gönüllü doktor olarak gider.Pek çok defa beden diriltmeye çalışır başarısız olur (Yine insan acaba dünya savaşlarında ahlakdışı deneyler çokça yapıldı mı diye düşünüyor).Bu arada nerden bulduğu öyküde söylenmeyen bir tür sürüngen deri dokusu bulmuştur.Bu doku kendine kendine büyümektedir.Bedenlerde  bozulmaları bu deri dokusunu naklederek çözmektedir.

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7992/daha-neler-var

Sitemizde bu haberi görünce aklıma bu öykü gelmişti. Dr.West öykünün sonunda kendi türettiği zombilerce öldürülür ve öykü biter.Şimdi Lovecraft burada bildiğimiz zombi filmlerindeki zombileri anlatıyor. Sultan Baba Kambala 5 Kafesteki Cenin’de deccalin ‘Öldüren de dirilten de Allahtır’ (Necm suresi ve pek çok sure daha var) ayetini taklit etmek için ölü diriltme numarasına kalkışacağını söylemişti. Yıllar içerisinde sitemizde konu ile ilgili yazılar

https://www.onaltiyildiz.com/?artikel,573/virus-ile-ilgili-tefekkur/dr-hamdi-cenk-duzgit

Cenk Hamdi Bey kısaca zombi olarak simgelenenlerin zamanında helak olmuş sapkın bir topluluk olduğu tefekküründe bulunmuştu.

Sayın Erol Elmas Ağabeyin zombi konusu hakkında üç yazısı

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,1802

https://www.onaltiyildiz.com/?artikel,287

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,1910

Zombi konusunda bu yazılardan ilkinden alıntı ile gerçekler: Zombilerin nasıl çıkacağı  Oktan Keleş’in  “Derûnî Devlet-Kutsal Halı Kitabı”nda anlatılmıştı:

Bu yarı uyuma yarı ölüm hali kaç yıl sürer bilinmez. Bu insanlar artık yaşayan kadavralardır. Gazın tesiri ilahi kadere bağlı olarak ortadan kalksa yani Singularitycilerin deneyi sekteye uğrasa, bu yarı ölüler tekrar topraktan ayağa kalkarlar. Yani mezardan çıkan zombilerdir bunlar artık. (Sanırım şimdi anlaşılmıştır zombi üzerinde neden bu kadar yaygara yapılıyor?)” Deruni Devlet Kutsal Halı sayfa 31

Eğer yanılmadıysam Lovecraft bu yaygaranın başlamasına sebep olanlardan çünkü dünya edebiyatında ilk zombi öykülerinden biri Herbert West-Diriltici.

Yazımın sonuna geldim çok eksik ve yanlış vardır.Hepsi için özür dilerim.Elden geldiğince Lovecraft’ın çarpıtmalarını,yönlendirmelerini bulmaya çalıştım.Son olarak demesi içimden geldi Tarık C. Ağabey yazısında ‘ Lovecraft  ve Oktan Keleş düellosu’ demişti hani bence iki yazarın da yazdıklarına bakınca Sayın Oktan Keleş’in Gönül Hünkarımın hem bilgi hem dürüstlük ve tüm yazarlık yönleriyle bu düellonun kazananı olduğu kanısındayım.

Saygılarımla

Buğra Ayyıldız

Not:Ayrıca Merhum Tamburi Ercüment Batanay’ın bu eserini de açizane öneririm https://www.youtube.com/watch?v=1adgkOHCQf0&list=RD1adgkOHCQf0&index=1

 

 



Bu haber 2,912 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,730 µs