En Sıcak Konular

Samiri'nin Eksik Bıraktığı Halka Bölüm -2-

21 Mayıs 2020 09:20 tsi
Samiri'nin Eksik Bıraktığı Halka  Bölüm -2- Okuyucu Tefekkürleri....

Samiri'nin Eksik Bıraktığı Halka  Bölüm -2-

 

Hangi konu olursa olsun, o konunun bizde ilk oluşturduğu olumlu veya olumsuz algılar, o konu hakkındaki yorumları çok etkiler. İlk algıların oluşmasında bizim daha önce kendimizi ait hissettiğimiz sosyolojik karakter çok önemli bir rol oynar. Ne kadar tarafsız, objektif olmaya çalışsak, maalesef işin bu yönü engellenmesi çok zor bir insani bir zafiyettir. Korkarım bende bu zafiyete diğerleri gibi sıklıkla düşüyorum.

Bu zafiyetin konumuzla ilgisi ne? Bakış açısı nerede durduğumuzla ilgilidir sonuçta. İlk algımız konuya veya kahramana ilişkin bir kötülükte ise, bütün argümanları o kahramanın kötü olmasına göre geliştiririz. İyi tarafta bulunuyorsak, (ki iyi veya kötü tarafta ayrı bir tartışma konusudur) bu defa kahramanımıza ilişkin yorumlar iyi yönlü olarak geliştirilecektir.

Konumuz Samiri denen şahsın, Şaban Hoca'nın tespiti ile eksik bıraktığı şey. Şaban hoca bu eksikliği dile getirdiği programlarda, eksik olan “sevgi” dendi, başka programda “empati” dendi Artık o toplumda eksik olan neyse, o tamamlanmalı gibi bir görüş anlaşıldı. İlk bölümde ise ben bu görüşleri biraz daha geliştirmiş, eksik olan her ne olursa olsun, bir tesbihin taneleri gibi dağılmaya neden olacağını yazmıştım. Bir anlamda “bölücülük” dediğimiz olayın ta kendisidir. Ancak daha sonra fark ettiğim bir şey var. Eğer bu yeni düşünceyi de dikkate alırsak, ortada bölücülük değil, eşitleme var. Yani tam tersine diğerleri ile birleştirme vardır. Üzerlerindeki kötü yükü atıp, ki onunla buzağı yapılıyordu, o kötülükten sonra diğerlerinin arasına eşit olarak karışmak var. Bu durum, ziynet eşyası olan kötülüğün yeni oluşturulmak istenen toplum düzenine taşınmasını engellemek olarak da düşünebiliriz. Bu mantığa göre eksiltilen, diğerlerinden fazla olandır. Kötülük ile sembollenen çalınmış altınlardır.

Samiri, bazı kabilelerin elinden çaldıkları ziynet eşyalarını almıştır. Yani bu kabilelerden ziynetleri eksiltmiştir.  Ellerinden ziynetler alınınca, somut bir gerçeklikten, soyut bir inanca dönen güç kalmıştır.

Daha sonra bu buzağı ne oldu bilmiyorum. Kırıldığı söyleniyor. Ama Samiri'nin yaptığı iş, kötülüğü taşıyan, birilerinden çaldıklarını, aslında güvendiklerini eksilterek, toplumları eşitlemek üzere bir davranış olarak da yorumlanabilir. Güvenlikleri eksilen toplum, güvenliği sadece manevi alanda arar. Bence bu noktada buzağı, çok güzel bir stratejik seçim gibi duruyor. Çünkü dağınık olan, herkesin kendinde olan güvenliği, bir araya toplayıp, buzağı yapıyor, sonra Tur'dan inen Musa ile onu geçersiz hale getiriyor. Bence mükemmel bir taktik.

Samiri'nin izlediği yolu daha iyi anlayabilmek için her zaman yapılması gereken bir sorgu metodunu kullanacağım. Hz. Musa kavmini firavunun zulmünden kurtarmak için görev almıştı değil mi? Olay zaten deniz'in yarılmasıyla bir anlamda, artık geri dönüşün olamayacağı noktada meydana geliyor. Ancak gelenlerden bir iki kabile, sürekli olarak firavun hanedanının elit kesimlerine hizmet verdiği için, onlar köleden daha çok efendi gibi yaşamaktadırlar. Bir anlamda bu kabile üyeleri kavimleri ile birlikte göç etmekle kendi rahatlıklarını da bozmuştur. Göç etmeleri, ilahi emirlere uymak değil, yeni ortamda gerçek efendiler olarak bulunmak içindir. Yani kendilerince kavimleri göç ettiğinde, ellerinde ki servetler onlara bir anlamda efendilik yapacaklar. Musa'nın eliyle firavun sistemi taşınmış olacak. Çok değil göçten 50-60 sene sonra bu sistem yerleşmiş olur. Kavim bir çukurdan çıkıp daha kötü bir çukura girmiş olur. Ama artık geri dönüşün mümkün olmadığı duruma gelindiğinde o zamana kadar Musa'nın da bilmediği ama Samiri'nin bildiği bu durum, Samiri'nin deha sayılacak bir taktiği ile engellenmiştir. Altın çalma olayını Hz. Musa bile bilmiş olsaydı, Samiri'nin ustalığı gibi güzel bir taktikle çözemezdi. Hz. Musa onların yanında altınları belki kendine alır, belki denize atmalarını emrederdi. Ama bu daha farklı karışıklığa yol açardı. Samiri, seveceği, tapacakları bir yol ile kendi elleriyle güzel bir şekilde ziynetleri almıştır.

Bu mantık üzere o halde sormak lazım. Samiri kim? Bazı kaynaklara göre kavimlere ait biri değil. Yani göç edenlerin arasında olan biri değil. Denizin yarılmasından sonra büyük bir ihtimal aralarına katıldı. Ve kabile mensupları onu daha önceden sözü geçen biri olarak tanıyor. Belki bir ruhani kişilik. Bu konuda kaynağa denk gelmedim. Ama bir kaç kabilenin ellerindeki ziynetleri sözü ile alabilecek güvenirlikte olan biri kişilik olduğunu düşünebiliriz. Çünkü ortada zorlama yoktur. Ruhani kişilik ise yaptığı şey rastgele bir heykel değildir. Göç ettikleri yerde bulunan bir kavmin taptığına benzer bir puttur. Açıkça onlardan ziynet eşyalarını put yapmak üzere aldığında, gerçekleşen olay, kavimler göçündeki mantığın korunması, ama onların zarar görmesidir. Samiri büyük bir ihtimal Allah'ın ilim verdiği bir kuldur. Belki Hızır diye nitelenen ve Musa'nın imtihana tabi tutulduğu ilim verilen kuldur. Veya Hızır bilgisine sahip birisidir. Belki bu olay, balığın canlanıp deniz dökülmesiyle devam eden kaderi değiştirme sürecinin bir parçasıdır. Sadece Musa artık sabredemeyeceği için, Musa o anda Tur dağına çağrılmış ve Samiri'de (ilim verilen kul) rahat bir şekilde Allah'ın ona verdiği ilmi kullanıyordur. Olması çok muhtemel bir senaryo. İlim verilen kul ve Samiri aynı kişidir. Eğer Musa varken put olayını yapmaya kalkarsa Musa kendi zamanına göre karar vereceği için başarılı olamayacak. Zira daha önce test edilmiştir. Allah bir şeyler için Musa'yı yanına alıp, ilim verdiği kuluna rahat bir çalışma alanı açınca, Samiri'de gerekeni yapıyor. Muhtemel ve tek kelime ile müthiş bir senaryo. Gerçek olup olmadığını bilemeyiz. Belki ayrıca bir tez konusu olabilir. Ama her halükarda dikkate alınması gereken görüş. Her halükarda kaderin değiştirilmesi gerçek olan bir olay var.

Toparlayacak olursak, 1. bölümde ki zincirin dağılması, 2. bölüme göre yanlış olmuyor. Tanelerin dağılması eşit olan şartlarda geçerlidir. Ve bu dağılma gerçekten bölünmenin ve yok edilmenin ilk adımıdır. Ancak 2. bölümdeki görüş ise tam tersine zaten eşit olmayan bir durumu eşitlemek üzeredir. Yani 12 kabilenin kaderini aynı hale getirmek, birleştirmektir.

Yılmaz Bağıran

 



Bu haber 2,065 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,899 µs