Suret ve Suretsizlik Üzerine Bir Deneme

6 Mayıs 2020 09:50 tsi
Volga Ayhan Yazdı:Suret ve Suretsizlik Üzerine Bir Deneme

Suret ve Suretsizlik Üzerine Bir Deneme

 

İnsan yaradılışının her anından kopup gelen bir anlamlar bütünü vardır.  Bu doğaya dokunur, yıldızlara dokunur. Kalemimize ve hissimize dokunur ve bir atmosfer yaratır. En kabiliyetli hakikat adamları olan bu biliş unsurları bu atmosfere yön verir. Bu atmosfer yaradılanın kendi içinde ki ilim hazinesince her kulda ki insan olma hazinesinde farklı yansır. Bu ilim hazinesini insana bir Hakikat ilim kapısı olarak Ay’dan yararlandırılır. Yani Ay yaradılışı gereği Dünyanın belirleyicisi bir ilim kapısıdır. Her şey öyle ama... Ay’ın  özelliği nasılsa bir kavmin özellikle o hazine o ayın hayatlandırdığı canda ilim dünyasının bir türevi olarak canlanır. Güneş Ay ilmin kendi değerleriyle bir yansıtıcısıdırlar. Her şey öyle ama onların temelinde başka hayat temelleri vardır. Böyle her sistemin bir değer tanımlayıcı temel araçları vardır. İşte Ay başka suretlendirişte Güneş başka suretlendirişte. Beni elde et diyor adeta. 

Oktan Keleş hocamdan öğrendiğim şekilde gizli bir hazineydim bilinmek istedim sözünün asıl demek istediğinin ilmimde gizli bir hazineydiniz size bildirdim. Melami Savaşları Kitabında geçiyor. Kâinat şuurları hep hadiseleri yaşatır ve moleküllerin içini açtırarak bir ilim yaradılış gerçeği açığa çıkartır. Bu hakikat, kainatın her şuurunun bir hadiseyi yönlendirmesidir ki; anlar bu şekilde insanın var oluşunda ki yönelimlere can verir.

Her çağın ilmi onun suretinden alır gücü… Ancak bu suret her nur halinde hakikatinde olur. Bu halde hangi boyutta olursa olsun bir suret boyutunu insana çizilen suretle canlandırır. Suret kabulünde söylediğim ilimde manadır. Suret der iken insana çizilen hakikatin canlandığı genel görgülerdir. İlmi vs. Bu görgülerin derinliği manalı olması yönünden her şeyi kapsayan bir hakikat çizer insana. Genel ilim, his derinliği ve yönergeleri suret iken. Aslında her mana suret yaratacağından ona da manadan gelen suret denir. Böylece sınırsız suretten kurtuluş vardır.

Suretler insanı söyleyendir. Söyleyeni yaradan ise kalbidir , aşkıdır. Yeryüzünün hafızası zerre aşktan yaratıldı. Bu yaradılanın içinde ki gizli hazinesi olan ilmi de aşktan yaratıldı. Zerre aşksızlık yok hayatta. En kötü insan bile aşk sırrından yaratıldı.. Çünkü o aşksızlıkta bile hafıza var. Hafızada da Allah var. Allah aşksız değil demek ki o kişide de henüz okunmamış ulaşılmamış bir aşk var. Hakikatine aşk nüfuz etti. Aynı zamanda ihtimaller diyarı var olmalar diyarının bekçisidir. Allah her şeye Kadir ise kötü insanlarda bile o ihtimaller diyarının olduğudur bir bakımda da. Bekçiliğin var olduğu bir yaradılış varlığı da var etmiştir. O boyutu bilebilmeliyiz. Onda aşkı görünmese bile o kişinin hakikatinde bir aşk var.

Bazı çağlar vardır insanlar ve hakikat , suretinden kurtulur. O zamanın ruhunu canlandıran direnç mekanizmasına yazılmakla alakalıdır. Bir mekanizma kurulur iken öbür şer mekanizma veya eksik olan mekanizmanın direnci kırılır.  Mananın kaleme döküldüğü an doğanın dengesinin bir anı yaşadığı andır. Anları Allah tekrar tekrar yazar. Allah her an yaratmadadır. Ayeti gereğince.. Allah kutbiyeti gönüllere söyleyendir. Bu söylence anı yaratanın anahtarı bilmesi gerekendir. Çünkü zaman gönle tabi aslında. Akıl ise bunun takdim edici anahtarıdır… Akıl akılla kaim değildir aklı söyleyene tabidir. Onun merkezini ve diğer bileşenlerini bulmak lazımdır. Yaradan’a tabidir der iken bu sonsuz arkasına giden silsileyi algılamaya giden yolu görmemiz gerekir. Bu düzlemde sonsuz işlem aracı vardır ki hakikat bunu genişletir.  

İnsan bir bilinmez ise.. Bu bilinmez canla örtülmüş ise İçerisinde ki ruhu bulmak lazımdır. O da yine araçlarıyla kalbiyle , aklıyla vb. mümkündür.  Bu bilinmezin harekete geçirici gücü Kadrini bilmektir. Kadrini bilen nesneye önyargısız bakar. Suretin manasına suretsiz bakar. Şekilsizlikten gerçek şekillerin ve suretlerin değişkenliğini kayganlığını görür. İşte burada ki suret artık bir surete sığmaz. Yani suret der iken bu anlamda bir sureti tam anlamıyla kastetmiyordum. Suretler de sınırsızdır. Yaradan’ın ilminde ki gizli hazine surete söz söylemek ister.. Nerede doğacağını hep kâinat dengesine yansıyan denge ötesi belirler.  Denge ötesi kıymet bilenlerin doğasının yansıdığı bir ruhaniyetin fizikle birleşmesinin ilmi.  Unutulmamalı ilmi hazine gibi yapan onun nerde konuşup nerde susacağını bildiren edebi ve dengelerinin toplamıdır. Edepte denge de vardır. Dengede edep… Şahsen kıymet bilenlerden olduğumu sanmıyorum..

Bazı dengeler , hisler her anı bir eder iken bazı bir olanlar o birliğin hakikatini kıymetini bilmenin de özel ilimlerini bildiklerinden her an ne yapacaklarını bilirler. Bu kişisinden kişisine değişen bir bilgeliktir. Herkesin ölçüsü bilinci farklı… Tabi bu çok çeşitli bilgelik türleri ve kabiliyetler gerektirebilir… Birliğin sırrına varmış olanlar. Çokluğa söylediği bir sözle herkesin içinde ki bir ateşi yakabilecek olanlardır. Herkesin bir eksikliğini bir sözle tabir edenler o birliğin çoklukta ki sırrına erenlerdir.

Surete bakanlar ise her hal durumunun suret algısı ve mana algısı farklı olacağından farklı suretler ve manalar algılayacaklardır. Farklı değerlendireceklerdir. Hak yoluna girmeyenlerin suret bakması ilimde tepki aramak gibidir.  Oysa kâinat batında zahirde her daim tepki algısına sığmayacak tepkimelerle doludur. Her şeyin o canlanan simyası batının canlanan iletişimi gibi… Tepkisiz ilmi boş bulmanın farklı çehreleri vardır.  Onlarca tepkisidir bu ilimler. Kimisi felsefe diyerek özü değil kullanımlarında veya bir takım bilgi kutularında sınırlı tutar. Burada duvarlar vardır. Esnemez, canlanmaz, ruhlanmaz…Sadece kendi algı mezbasında  kendisince resmedilmiş mantık arayışları sınırlı mantık ilkeleri vardır. Yani kuantum fiziği bile yoktur… Kimileri kuantum okur kuantumdan uzaktır. İlkeleri hep kendi algısında sabit tutar.

Volga Ayhan

 

  

Bu haber 2,335 defa okundu.