En Sıcak Konular

Şifreyi Oktan Keleş Çözmüştü

27 Mart 2011 09:58 tsi
Şifreyi Oktan Keleş Çözmüştü Oktan Keleş'in yapmış olduğu analizi şimdi herkes dile getirmektedir.

 

Oktan Keleş, "Sürpriz Yok, Piri Reis’in Haritasının Rotasına Devam"  başlıklı analizi ile yaşanan olayların arka planına ışık tutmuştu.  http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=538

Oktan Keleş'in analizinde öne çıkardığı bir madde  vardı: "Avrupa ve ABD’nin en önemli sorunlarının başında GÖÇ gelmektedir.  

Her yıl Meksika’dan 15 bin kişi ABD’ye göç etmektedir. Cia, (mafyayı kullanarak) bu göç eden insanlardan bazılarını öldürüp, tecavüz etmektedir. Nedeni ise, korksunlar, ABD’ye göç etmesinler! İnsan hakları raporlarını incelediğimizde bu konunun ayrıntılarını daha iyi görürsünüz.

 Avrupalılar, ülkelerine kaçak mülteci girmesin diye, tekneleri bilerek batırmaktadırlar. Avrupa, Orta Doğu’dan ülkelerine göç olmasın diye, o ülkelerde yeni bir orta sınıf oluşturulmasına destek vermektedir. Bir taşla, birçok kuş vurma hadisesi… Meselenin bir yönü de GÖÇÜ DURDURMADIR." demişti Oktan Keleş.

Libya'ya 19 Mart'ta askeri müdahale olunca, Kaddafi şu açıklamayı yaptı:

 Avrupa'ya göçü engellemeyeceğiz!


Libya'nın Avrupa'ya yasadışı göçe engel olmayacağı bildirildi.

Libya devlet televizyonu, Muammer Kaddafi'nin Batılı devletlerin ülkeye yönelik operasyonunu "Haçlı saldırısı" olarak nitelendirdiği konuşmasının ardından bir güvenlik yetkilisine dayanarak, "Libya'nın, Avrupa'ya yasadışı göçü engellemeye yönelik çabalarına son verme kararı aldığını" duyurdu.

Oktan Keleş'in bu analizinden sonra benzer analizler de herkesimden gelmeye başladı. işte o analizlerden biri:

"Kaddafi'nin 'tuhaf' tehdidinin şifresini Nilüfer Göle çözdü.


Bundan iki hafta önce, Libya lideri Muammer Kaddafi, Fransa önderliğindeki batılı koalisyonun Libya'ya karşı askeri müdahalesi başladığında, operasyonun başını çeken Avrupa ülkelerini daha önce eşi benzeri olmayan bir şekilde "tehdit" etmişti. Libya'nın resmi Jana ajansının haberine göre Kaddafi şöyle demişti:

"Avrupa, Libya'nın göçle mücadelede ve Kuzey Afrika ile tüm Afrika'daki istikrarın garantisi gibi etkin rolüne destek vermeyip bunu gözardı ederse, Libya terörle mücadele çabalarından vazgeçmek ve El Kaide konusundaki izlediği politikayı tamamen değiştirmek zorunda kalır"

Kaddafi, gönderdiği mesajda, milyonlarca göçmenin Avrupa'ya akın etmesi için yasa dışı göçle mücadeleye son verme tehdidinde de bulundu.

Türk basını ve kamuoyu bu açıklamanın üzerinde pek durmadı. Oysa söz konusu "tehdidin" özellikle son kısmı yabana atılır cinsten değil: Avrupa'ya akın etmesi beklenen milyonlarca insanın göç dalgasına izin vermek.

Bu "tehdit" bilhassa önemli, çünkü Libya'ya müdahalede başı çeken batılı koalisyon güçlerinin, İslam medeniyetini kapsayan coğrafyaya olan bakış açısını yalın bir şekilde tanımlıyor, batılı devletlerin, toplumlarına empoze ettiği "korkularına" sesleniyor.

Akın edecek göç dalgası...

Bu göç dalgası lafının içinde neyin kast edildiği çok açık: Avrupa topraklarına ayak basacak, orada yaşama hakkı talep edecek daha çok insan. 

Kaddafi'ye atfedilen söz konusu açıklama hemen hemen tüm Avrupa coğrafyasını hedefliyor. Başta Akdeniz'e kıyısı olan ve tam da korkulan "göç akının" kaynağıyla ilgili emperyalist ve kanlı bir geçmişe sahip olan İtalya, İspanya, Portekiz ve pek tabii Libya'ya müdahale eden askeri koalisyonun başını çeken Fransa...

Biraz geriye gitmek gerekiyor ki Kaddafi'nin "tehdidinin", bu ülkeler nezlinde, bilhassa Fransa'nın toplumsal belleğinde nasıl bir korkuyu hedeflediğini açıkça görebilelim.

Sene 2005.

Fransa'da yaşayan iki Afrikalı'nın polisten kaçmaya çalışırken elektrik akımına kapılarak ölmesi, bir Türkün'de yaralanması sonucu ortaya çıkmış olan "isyanı" hatırlayalım.

Bugün o "tehdidin" bir numaralı muhattapı olan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, kaderin cilvesine bakın ki, o zamanlar İç İşleri Bakanı konumundaydı. Kontrol altına alınamayan olaylar, Fransız polisinin sert müdahalesi sonucu tüm Fransa'ya yayılmış, başkent Paris savaş alanına dönmüştü.

Olayların merkezinde, yıllar önce aileleri Fransa'ya göç etmiş mağrib kökenli gençler bulunuyordu.

Sarkozy, bu gençler için "Racaille", yani serseri veya ayaktakımı tabirini kullanmıştı.

(O günlerde Hürriyet gazetesinin yayın yönetmeni koltuğunda oturan, üniversiteyi Fransa'da okumuş Ertuğrul Özkök de konuya bir sene sonra değindiği yazısında, göçmenlere karşı sert tavrı yüzünden eleştirilen Sarkozy'i şu şekilde övecekti:

"Sarkozy'yi, Türkiye konusundaki görüşleri ve davranışları nedeniyle hiç beğenmem...Ama bir yanı var ki, onu çok beğendim ve yüzde yüz aynı fikirdeyim...Özellikle Fransa'yı Fransa yapan bazı kavramlara bakışı...Mesela, cumhuriyetin eşitlik ilkesini farklı yorumlayışı...Bir de sokak serseriliğini, vandalizmi varoş başkaldırısı diye yutturmaya kalkan Mağrip şımarıklığına karşı duruşu.")

İlerleyen günlerde olaylar, Fransa'nın sınırlarını aşacak, Almanya ve Belçika'ya sıçrayacaktı.

İşte "göç akınını durdurmam" tehdidi, aslında bu "korku dolu" hatıranın toplumsal bellekte uyarılmasını hedefliyor. O gün geldikleri topraklar yüzünden "ayaktakımı" olarak tanımlanan, ve bir çoğu Müslüman olanlar, 6 yıl sonra tekrar "tehlike" olarak tarihin sahnesine konumlandırılmaya çalışılıyor. Ve Kaddafi bu tehdidi yaparken, karşılığında nasıl bir tepki alacağını çok iyi biliyor. Çünkü o ve muhattabı Sarkozy aslında birbirlerine çok benziyorlar. Sarkozy, o gün ayaklanan kitleleri, inançları ve kimlikleri yüzünden "ayak takımı" ilan ederken, Kaddafi de kendi otoriter rejimine başkaldıranları benzer aşşağılamalar ile damgalıyor. Batı'nın algısında İslamla özdeşleştirilen El Kaide olarak ilan ediyor. Çanakkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner'in söylediği gibi aslında her iki liderin birbirlerine ne kadar benzedikleri de bu vesileyle ortaya çıkıyor:

"Bana sorarsanız Sarkozy'le Kaddafi arasında hiçbir fark yok. Tek fark, farklı ülkelerde doğmuş olmaları. Sarkozy, Libya'da doğmuş olsa ve bu şartlarda olsaydı böyle davranırdı. Kaddafi'de Fransa'da doğmuş olsaydı bu şekilde davranırdı. Çoğulcu, demokrat bir Fransa'da Kaddafi'de ancak Sarkozy kadar olabilirdi."

İşte bu noktada, yani Avrupa'nın "göçmen" korkusu ve bunun üzerinden kendisine yer açılan İslamofobiyi tekrar düşünmek gerekiyor. Bu korku kimlerin işine yarıyor. Korku üzerinden iktidar nasıl oluşturuluyor. Yıllardır buna benzer soruları yakından inceleyen bir akademisyen var karşımızda Fransa'nın en prestijli üniversitelerinden EHEES'de öğretim görevlisi olan, hem Türkiye'de hem de Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde kamusal alan ve İslam arasındaki ilişkiyi incelemiş, sosyolojinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Nilüfer Göle'nin hedefi onikiden vuran tespitlerine bakalım. Geçtiğimiz ay Hayykitap'tan çıkmış, gazeteci Ayşe Çavdar ile Nilüfer Göle'nin söyleşi kitabı "Mahremin Göçü"nde, Prof. Göle'nin sözlerine kulak verelim:

"Avrupa uzmanları, araştırmacıları hiçbir şekilde İslam meselesini Avrupa'nın bir parçası olarak görmüyorlar. Onlara göre Avrupa, Avrupa'dır, mesele de yalnızca göçmenlikle ilgili bir meseledir. Ben bir kere İslam'la göçmenliği kırdım. Göçmenlik meselesinin bu kadar önemli olmasının sebebi, Avrupa'yı kendi kimliğini bir kez daha tanımlamaya zorlamasından kaynaklanıyor...İslam, Avrupa'nın sınırlarını yeniden düşündürüyor.."

Kaddafi'nin göçmen tehdidi ile Avrupa'da yankılanan esas şeyin ne olduğunu kısa ve öz şekilde bu alıntıda açıkça görebiliyoruz.

Kaddafi güçlerine karşı başlatılan operasyonun tarihi 8 Mart. Tesadüfe bakın ki, bundan tam sekiz sene önce, 8 Mart günü koalisyon güçleri Irak'ı işgal etmişti. Her ne kadar batı koalisyonu, Libya için "karadan bir işgalin" söz konusu olmadığında ısrar etse de, Ortadoğu'nun kanla yazılmış tarihinde, bu "tesadüf", "göç akımına" kaynaklık etmesi beklenen coğrafyadaki toplumsal belleğe Irak'ın makus talihini hatırlattı. Irak ve Libya arasında işgal durumu üzerinden kurulan bu bellek köprüsü, çok manidar. Keza o işgal, daha sonra batının, söz konusu İslam olduğunda, ne derece "barbarlaşabildiğini" göstermişti. Sarkozy'nin "ayak takımı", Kaddafi'nin "göçmen akını"...Aslında hepsinin özü aynı: Barbarlar. Barbar artık "Yunan olmayan" değil: Batılı olmayan.

Nihayetinde "Barbar korkusundan" dolayı barbarlaşmak...

'Mahremin Göçü'nde bu fenomen şöyle açıklanıyor:

Ayşe Çavdar soruyor:

"İşgalin başlamasından sonra Bağdat'ın başına gelenler, ondan önce Kosova'da ve Bosna'da olanlar düşünüldüğünde sadece Avrupa'nın değil aslında Batı'nın İslam'la karşı karşıya kaldığında ortaya çıkardığı suret pek görmek istediği bir yüze tekabül etmiyor sanki. Batı, İslam'la karşılaştığında barbarlaşıyor mu?"

Nilüfer Göle'nin cevabı:

"Yüzde yüz. Ama bunu görmüyor. Bunu görmemek için aynaya bakmıyor. İç içe girişler kitabımda en çok referans verdiğim hikayelerden biri Mostar Köprüsü'ydü...Mostar Köprüsü kimsenin belleğinde değil bugün. Arşivlerde var, ama bellekte değil. Bir Berlin Duvarı, Avrupa'yı oluşturdu. Halbuki Berlin Duvarı çöktüğünde, komünizm yoktu artık. Fakat Mostar Körpüsü'nün yıkılması, Yugoslavya'nın dağılması, takip eden o soykırım. Avrupa'nın bugününü belirleyen ilk taşlar o zaman konuldu yerlerine."

İyibilgi



Bu haber 5,383 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,334 µs