En Sıcak Konular

Sahte Reçete Spiritüalizm ve Dalay Lama’nın Kerametleri

6 Şubat 2013 09:27 tsi
Sahte Reçete Spiritüalizm ve Dalay Lama’nın Kerametleri Sahte Reçete Spiritüalizm ve Dalay Lama’nın Kerametleri

Sahte Reçete Spiritüalizm ve Dalay Lama’nın Kerametleri

Dalay Lama

Dalay Lama


Zamanımızın kasıp kavurucu bir maddeye düşkünlük ve maddecilik çağı olduğunu söyleyebiliriz. Aklı gözüne inen, maneviyata kör tek gözlü bir dehanın yaptığı keşifler önümüze başdöndürücü bir “ilerleme çağı”nın alametleri olarak sunuluyor. Aydınlanmanın ve rönesansın hortlattığı putlar bugün tekrar parlatılıp piyasaya sürülüyor. Yeni pozitivizm ve yeni ateizm dalgalar halinde teknolojik araç ve enstrümanlar (özellikle de televizyondan sosyal medyaya, cep telefonundan uyduya değişik medya aygıtları) ile etrafa yayılıyor, sirayet ediyor. Adeta dünya hayatına, bırakılsa 1000 sene yaşamak isteyecek kadar hırsla bağlı insanların pereştiş ettiği “yaşam” putu, gerçek hayatın yerini almış; yaşama ihtirası ukba endişesi unutturmuş. Her şey artık nicelikle ölçülüyor, “değer” artık kemmi bir şey.

Bu “bilim çağı”nın acayip tarafların bir diğeri, (adeta “ilim bir nokta idi onu cahiller çoğalttı” sözünü tefsir edercesine) cehaletin ve şahsi/sübjektif yaklaşımların egemenliği. Bilgiye ulaşma imkanlarının artması ve insanlar arası iletişim olanaklarının hızla genişlemesi, daha derin düşünen insanların değil, her şeye çok daha yüzeysel bakan bir zihniyet yapısının (ve bunun beraberinde getirdiği burada tafsilatına girmeyeceğimiz bir sürü problemin) ortaya çıkmasına sebep oldu. İnsanlar onları asli hakikatlerden uzaklaştıran (ki bugünün insanı artık “hakikat”in varlığından bile şüphe etmektedir), katman katman bir sahte gerçeklik seviyeleri dünyası (iç içe zindanlar mı diyelim) içinde yaşıyor, iktisadi-ailevi seviyeden aktüaliteye, kültür-sanattan televizyon-dizi-sinema dünyasına, sosyal medyadan oyunlara, spordan magazine hayatımızı işgal eden parçasal ve katmanlı, şişirilmiş ve kof o kadar çok şey var ki “ne için yaşıyoruz”, “hayatın anlamı ne”, “üzerimize ne düşüyor” gibi sorular artık arka fonda birer yankı haline dönüşmüş.

Ama bu yankılar, istediğiniz kadar su yüzüne çıkmalarına fırsat vermeseniz, başka gürültülerle boğmaya çalışsanız da orada esas sorular olarak, tabir-i caizse varoluşsal endişenin işaretçileri olarak duruyorlar. Gaflet ve kendini uyuşturma bu meseleleri çözemiyor (birçok yönden insanı çok daha karanlık bir dünyaya ittikleri ayrı bir yazının konusu olabilir), işte bu yüzden modernite (ya da nifakı daha da galebe çalan post-modernite) size bu problemler için de sahte ilaçlar sunuyor (belki insan vicdan sahibi olmaya devam ettiği müddetçe sunmaya mahkum oluyor). Bu reçete, sahte maneviyat. Yanlış anlaşılmasın, insanın arayışının bugün belki hayatındaki en gerçek şey olduğunu ifade etmeye çalıştık. Meselenin sahteliği hem bugünün tek gözlü ve yüzeysel idrakinin maneviyatı güdükleştirmesi, adeta kendi algı seviyesine indirmesi (bu hakikatinden yoksun maneviyata bu yazıda spiritüalizm diyelim isterseniz), ama bundan daha da tehlikelisi insana negatif maneviyatçılık dediğimiz şeylerin de bu arada yutturulmasıdır (hem melekler hem şeytanlar olduğu gibi maneviyatın/varlığın metafizik boyutunun da müspet ve menfi yönleri vardır). İspiritizmadan ruhçuluğun türlerine bu negatif maneviyatçılığın envai çeşit akımları genelde en fazla bir iki yüz senelik mazisi olan nevzuhur öğretilerdir.  Yani bunlar da maddecilik ve niceliğin egemenliği çağının bir parçasını oluştururlar (bunların ve hatta yeni ortaya çıkan “din”lerin [Mormonluk bu sahte din meselesinin çok iyi bir örneğidir] başlı başına bir inceleme mevzuu olduğunu takdir edersiniz). İdealizm ve materyalizm bu noktada aslında (René Guenon’un tabiriyle) bir elmanın iki yarısı gibidirler. İdealizmden burada kastedilen zaten artık yüksek hakikatler değil, insanın sözde iç dünyasındaki bir takım hisler, duygulardır.

Dalay Lama’nın Bilim Adamlarından Menkul Kerametleri

Böyle uzun bir mukaddimeyi birkaç gün önce  (17-22 Ocak’ta) Hindistan’da bir tapınakta yapılan bir programdan bahsetmek için yaptık: “Mind and Life XXVI: Mind, Brain and Matter – Critical Conversations Between Buddhist Thought and Science” (Zihin ve Hayat 25: Zihin, Beyin ve Madde: Budist Düşünce ve Bilim Arasında Can Alıcı Konuşmalar). Budistlerin (bir kesiminin) ruhani lideri kabul edilen Dalay Lama’nın liderliğinde, (Harvard’dan MIT’ye, CNRS’ten McGill’e) dört bir taraftan dünyaca ünlü 25 bilim adamının katıldığı programda bilimin buluşları ve Budizm’in zihne yaklaşımı arasında bir birleşim noktası bulunmaya çalışılıyor. Programın bir kısmı da bilim adamlarının tapınaktaki Budist rahiplerine kendi alanlarında yaptıkları sunumlardan oluşuyor. Program birkaç dakika süren bir nevi zikir seansıyla başlıyor, Dalay Lama’nın “yeni materyalistler” dediği bilim adamlarının maneviyata saygıları, Dalay Lama’ya hürmet ve ihtiramları göze çarpıyor. Kendisine adeta bir yol gösterici, ihsan edici gibi davranıyorlar.

Organizasyonu düzenleyen, Dalay Lama’nın kurdurduğu enstitü, Mind and Life Institute. 25 yıldır bilimle spiritualizm arasında bir diyalog kurmaya çalıştıklarını iddia ediyor; maddeyi/beyni bilim keşfediyor, Budizm ise zihni (mind) kontrol etme tekniklerini kullanıyor, ikisini birleştirirsek kim bilir neler olur, diyorlar. Dalay Lama bu bakımdan Batılıların dikkate aldığı önemli bir manevi otorite, üzerine bir sürü kitap yazılmış.

Tabii bunun daha ötesi de var, bundan birkaç ay önce Dalay Lama’nın Facebook’da yaptığı birkaç açıklama epey ses getirdi, tartışıldı. Huffington Post’ta açıklamayla çıkan haberi okuyalım:

Dalay Lama Facebook arkadaşlarına “Din artık yeterli değil” dedi

Pazartesi günü [10.09.2012], Dalai Lama Hazretleri  4 milyon arkadaşına “Din artık yeterli değil” mesajını göndermek için Facebook’u kullandı.


 


Dalay Lamanın Facebook üzerinden paylaştığı mesaj

Dalay Lama’nın Facebook üzerinden paylaştığı mesaj


(Mesajın tercümesi:)

“Bütün büyük dünya dinleri, sevgi, merhamet, sabır, hoşgörü ve affa vurgularıyla, manevi/deruni/iç değerleri geliştirebilirler ve geliştiriyorlar. Ama günümüz dünyasının gerçekliği karşısında, etiği dini bir zeminde temellendirmek artık yeterli değil. İşte bu yüzden artık maneviyat ve etik üzerine düşünmenin dinin tamamen ötesinde yeni bir yolunun bulunmasının zamanının geldiğine gittikçe daha da kani oluyorum.”

Tibetli dini lider, geçen sene basılan, artık kendi başına dinin dünyanın dertlerine tatmin edici bir çözüm teşkil etmediğini öne sürdüğü kitabı Beyond Religion:  Ethics for a Whole World (Dinin Ötesinde: Bütün bir Dünya İçin Ahlak) adlı kitabından da alıntı yapıyordu:

“Manevi değerlerin ihmal edilmesi sorununa verilen din temelli hiçbir cevap evrensel olamaz, bu yüzden de bunlar yetersiz olmaya mahkumdur. Bugün ihtiyacımız olan, inançlıların da inançsızların da kabul edebileceği, din kaynaklı olmayan bir etik anlayışı: Seküler bir etik.”

Diğer taraftan Dalai Lama’nın eseriyle alakalı, Los Angeles Times’ta çıkan bir incelemede, 77 yaşındaki Budist rahibin kesinlikle “inancın aleyhinde olmadığı”, fakat modern çağa uygun, herkes tarafından paylaşılan, merhamete dayalı yeni bir etosa olan ihtiyacın altını çizdiği ifade ediliyordu:

“Dalai Lama’nın kullanmaktan hoşlandığı benzetmelerden biri şudur:  Etikle din arasındaki fark çayla şeker arasındaki farka gibidir. Dini içeriği olmayan etik su gibidir: hayatın devamı ve sağlık için zaruri bir ihtiyaç. Dine dayalı etik ise çay gibidir: Su, çay yaprakları, baharatlar ve (Tibet’te) bir tutam tuzun besleyici ve hoş kokulu bir karışımı.  ‘Ama çay nasıl hazırlanırsa hazırlansın asli unsuru daima sudur.’ diyor Dalai Lama, ‘Çaysız yaşamamız mümkün ama susuz yaşayamayız.  Aynı şekilde dinden bağımsız bir şekilde doğarız, ama merhamete ihtiyaçtan azade değiliz.’”

1989’da Nobel Barış Ödülü’nü alan Dalai Lama çağımızda çekilen acılara karşı maneviyat ve bilimin bir araya getirilmesinin, dini hoşgörünün ve merhametin uzun süredir öne çıkan savunucularından biri oldu.

2005’de çıkan kitabı The Universe in a Single Atom:  The Convergence of Science and Spirituality (Tek Bir Atomdaki Evren: Bilim ve Maneviyatın Birbirine Yakınlaşması) adlı kitabında şöyle yazıyordu:

“Bilimin büyük faydası, maddi seviyede acının kaldırılmasına yapabileceği muazzam katkıdır. Ama ancak hallerimizin dönüşümünün ve insan kalbinin özelliklerinin işlenmesi vasıtasıyla zihni ıstırabımızın ortadan kaldırılmasına çalışabiliriz… Acının her iki seviyede de, hem fiziki hem de psikolojik seviyelerde, ortadan kaldırılması gerektiği için, ikisine de ihtiyacımız var.”

Bilime (özellikle de nöröbilime) ve bilimin dünyada (hem maddi hem de manevi olarak) müspet kullanımına olan bağlılığından/adanmışlığından dolayı Dalai Lama bu sene Templeton ödülüne layık görüldü.

[Huffington Post’un haberi burada bitiyor.]

Ne güzel, din ve bilim elele! Burada açıkça günümüzdeki saldırgan atezimin en şiddetli savunucularından Richard Dawkins’in hissiyatına tercüman olduğunu görebilirsiniz Dalay Lama’nın. Dawkins’e göre din, çiçek hastalığı gibi zararlı ve yok edilmesi gereken bir şey, ama çok daha tehlikeli çünkü fikri olduğu için kendini fark ettirmiyor. O da dinlerin yok olup yerini seküler bir etiğe (bu da ne demekse) bıraktığı günleri hayal ediyor.

Ama bunun da ötesine gideceğiz. Reenkarnasyonun Budizmin rükünlerinden olduğunu bilirsiniz. İşte hali hazırdaki Tenzin Gyatso’nun da Dalay Lama’nın 14. reenakarnasyonu olduğuna inanılıyor. (Kendisi bundan sonra tekrar reenakarne olup olmamak konusunda tam bir karara varmadığını söylüyormuş.) Dalay Lama’nın bu meselede transhumanistler için çok önemli bir referans olması ise ruhların bilgisayarlarda reenkarne olması imkan dahilinde açıklaması.

Geçenlerde Rusya’daki en önemli transhumanist hareket diyebileceğimiz GF2045’in lideri Dimitry Itskov, Dalay Lama’yı ziyaret etti. Dalay Lama da projeyi kutsayıp destekledi. Resimde GF2045 başkanı Dimitry Itskov ve Dalai Lama, Avatar Projesi’nin köşetaşlarını anlatan şablonla poz veriyor:


 

Dalay Lama, GF2045in lideri Dmitry Itskov ile birlikte

Dalay Lama, GF2045′in lideri Dmitry Itskov ile birlikte


Global Forum 2045 ilk kez geçen sene Moskova’da Global Future 2045 Kongresi’ni düzenledi. Bir sürü uzman (bilim adamlarından din adamları ve spiritüalistlere kadar) insanlığın geleceğini tartıştılar. GF2045 kendince 2045’de ulaşılacak 4 aşamalı bir takvim geliştirdi, neo-humantity (yeni-insanlık) için. Bir süre önce de Evolution 2045 diye bir parti kurdular. Bu projenin takvimine biraz daha yakından bakalım:


 

2045 Avatar Projesi

2045 Avatar Projesi

 


Avatar A (2015-20): İnsan bedenin beyin-bilgisayar arayüzüyle uzaktan kontrol edilen robotik bir kopyasının geliştirilmesi

Avatar B (2020-25): Birinin hayatının sonunda insan beyninin aktarılabileceği bir avatar

Avatar C (2030-35): İnsan şahsiyetinin kopyalanarak aktarıldığı yapay beyne sahip bir avatar

Avatar D (2040-45): Hologram gibi bir avatarın geliştirilmesi

Yani, materyalistler açık açık ruhu geliştirmeye/yaratmaya çalışıyorlar kendilerince. Esas mevzumuz bu olmadığı için (bu konuyu ayrı bir yazıya bırakıp) tekrar Budizm’e dönelim. Bilimden kaynaklanan insanlık düşmanı akımlarla Budizm’in bu güncel formları gibi tanrısız dinler arasında enteresan bir doku uyumluluğu olduğunu görüyoruz. Geçenlerde Tayland Budist Dini Otoritesinin sekreteri, New York Times’a verdiği bir açıklamada “İnsanlar bugün çok hızlı şeylerden hoşlanıyorlar, geçmişte hazır erişteler yoktu, ama bugün insanlar bunlara bayılıyor. İnsanlara sunabilmek için bizim de Budizm’i öğretme tarzımızı değiştirmemiz lazım, insanlar için kolay ve hazır erişte gibi sindirilebilir hale getirmemiz lazım.” diyordu. İşte Batı’da sahte din akımlarıyla birlikte, dinin bu sulandırılmış ve tanrısızlaşmış tarzları maneviyat arayışına reçete olarak sunuluyor onyıllardır.

Sonuç olarak bilim ve din/maneviyat arası ilişkinin çok dikkatli değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizelim. Maalesef kendi asli kaynaklarına yabancı ve meseleleri başkalarının kurduğu çerçeveler içinden gören insanların gelişmeleri doğru okuması çok zor. Derinliksiz değerlendirmelerle bazen olmadık şeylerde bir din-bilim kucaklaşması görüyor, bazen de bilimin ortaya attığı her şeye karşı tepkisel bir tutuculukla karşılık verebiliyoruz. Eşyanın hakiki yüzünü görebilmek için belki de evvela hadiseleri gazete okur gibi okumaktan vazgeçmemiz gerekiyor.



Bu haber 8,051 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,870 µs