En Sıcak Konular

Dilin İktidarı II

14 Eylül 2011 08:42 tsi
     Dilin İktidarı II Mustafa Everdi, Dilin iktidarını anlatmaya devam ediyor...

 

Birinci Bölüm için: http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=861

 

                                                                        Dilin İktidarı II

                                                                                                             Mustafa EVERDİ

 

Peygamberlerin genelde Ortadoğu bölgesindeki milletlere gelmesi bir tesadüf müdür?

Mezopotamya, birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de insanlığın medeni gelişimine ve atılımlarına sahne olan bir bölgedir. Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet(ler) Beşiği olarak da anılmıştır. Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir. Bölgenin önemi, dinlerin doğuş merkezi olmasıdır.

İbni Haldun’a göre Ortadoğu; merkezinde Mezepotomya olan bölgeye peygamberlerin gelmesi dünyanın orta kuşağında bulunan ortalama insanlar nedeniyledir. Genelde semavî dinler Sami dilleri ile kendilerini ifade etmişlerdir. Bu Sami dilinin metafizik âlemi ifade etme gücünden kaynaklandığı gibi Sami diline mensup milletler dünya halklarının ortalamasıdır. Bu nedenle peygamberlerin hep aynı bölgeye gelmesini; insanların soğuk iklimlerde yaşayanlar gibi ilgisiz, sıcak iklimlerde yaşayanlar gibi ani reflekslerle hareket etmeyen makul ve sağduyu sahibi olmalarına bağlamıştır İbn-i Haldun.

Bence bu bir faktör ama esas neden Sami dilinin tanrısal bir özden kaynaklanmasıdır. Hz. İbrahim milletlerin II. atası gösterilir. Bu aynı zamanda Arapça ve İbranice’nin atası anlamına gelir. Hz. İbrahim’in Sara’dan olan oğlu İshak’la İbranice; Hacer’den olan oğlu İsmail üzerinden Arapça dili doğmuştur.

Bu dillerin alfabesinin Mezepotomya dilleri Sümerce, Babilce, Aramice gibi alfabelerle benzerliği dikkate alınmalıdır.

Arapça El eki Hint Aryan dillerinde ‘-la, -le, -the diye kendini sürdürür. El aynı zamanda Tanrı demektir. Babil’in; “Tanrının kapısı” anlamına geldiğini öğrendiğimizde; İstanbul Babıâli’ye kadar bu dilin nasıl bir yaygınlık kazandığını, her devirde kendini ifade etme gücüne sahip olduğunu idrak ederiz.

Allah; kendi meramını en güçlü şekilde ifade etmelidir. Öyle ki; insanlar/ müşrikler ifade gücü ve belagatta ona yaklaşamasınlar bile. Nitekim Kur’an-ı Kerim meydan okumasına rağmen 15 yüzyıldır Kur’an ayetlerine benzer bir söz ve söylem oluşturulamamıştır. Kur’an’ın mucizesi buradadır ve halen devam etmektedir.  Kaynağının Tanrısal olmasının bir yönü sözün gücü yani dilin iktidarı üzerine kurulmasıdır.

Bu üstünlük İlahi irade ile insan tanrılar arasındaki bir iktidar ilişkisini de gösterir. Ademoğulları Tanrı’ya tabii olurken aslında  tanrısal dilin örüntülediği bir kavramlar dünyasına girerler. İbadet dediğimiz; bu ilişkinin temelinin dil iktidar; iktidar dil ilişkisi olduğunu gösterir. Her ibadette her din mensubu tanrısal olduğuna inandığı sözleri tekrarlar. Bu tanrının sözlerinin tanrıya iade edilmesi değildir.  Tanrısal dilin iktidarını kabul eden bir teslimiyet ve bunu örnek alan bir yükselmedir.

  İncildeki “Önce Söz vardı” ayetinin anlamı budur. Dünya-öte dünya; yeryüzü gökyüzü, helal haram, cennet-cehennem bir kavramlar dünyasıdır. Bu dilin kavram ve anlamlarla kurduğu bir üstünlük ortadadır. Kutsal kitaplar bunun metinleridir.

Tanrısal dilin oluşturduğu bir zihniyet, algı dünyası ve kafa yapısı vardır. Batı dilleri ile bir din, orijinal olarak ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle Batı maddi dünyanın insanıdır ve dilleri maddiyatın, bencilliğin, zihniyetin inşasına dönüşmüştür. Adalet ancak kendisi için ve kendi aralarında vardır. Dünyevi her kavramı ve anlamı ifade etme gücü kazanmış; bu alanda yetkinleşmiştir. Bu nedenle Batılı diller, iktidarının zirvesine zihniyetini taşıyan bir unsur olarak görülür. İnsanlığın iyiliğini değil kendi menfaatlerini korumanın bir aracı haline getirilmiştir. Batılı diller algı dünyasını inşa ederken başka dile mensup olanlardaki etkileri ile gerçek gücünü göstermektedir. Batılı dil öğrenmenin üstünlüğünü kendi milletleri, kavimleri, aşiretleri için bir zaafa, ihanete çevirenler son iki yüzyılın Şark Meselesini sürdürmeye alet olanlardır.

Bilindiği gibi mantığın, merhametsizliğe, iffetsizlik ve zulme bile bulamayacağı mazeret yoktur. Zira vicdani donanımı bulunmayan aklın ne merhameti ne iffeti vardır; sadece yarar-zarar bilir.

Batının üstünlüğü; dilini internet dahil uluslar arası bütün ilişkilerde egemen bir dil haline getirirken bütün dünyanın zihniyetini ve algı dünyasını da kendisine benzetmektedir.

Yeryüzündeki zulüm; Tanrısal bir dilden yoksun batı dünyasının dilinin inşa ettiği bu zihniyetin eseridir. Bu dile aşina olmaya çalışanlar bu zihniyeti, algı dünyasını ve zulmünü olumlayan bir süreçte bulurlar kendilerini.

Bu nedenle Batı dilleri ile gelen bir peygamber olsaydı; ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın tanrısal özden yoksun dillerine “adalet, rahman ve rahim” sıfatlarını kazandırır; zihniyetlerini değiştirir ve sahip oldukları güce rağmen dünyada bu kadar zulüm, kendine hayat alanı bulamazdı. Olmadığı içindir ki bugün yeryüzünde zülmun failleri bu millet/devletlerdir.

Dilin iktidarı dünyada zulme mi yoksa adalete mi hizmet ediyor; o dil mensuplarının eylemlerinde ve kelimelerinde kendilerini ele verir.

O zaman sorunun bir halkın Doğulu-Batılı olup olmadığı, Felsefi-etik geleneğinin bulunup bulunmadığı sorunu olmayıp ister istemez bir dilin inşa ettiği zihniyet sorunu olduğu iddiasındayım.

Türkçe’nin yeri burada nerede diyenlere Türkçe’de “zalimlik, zulüm, işkence, gasp” gibi kelimeler var mı? Yoksa bir Türkün zihniyeti nasıl inşa edilir: algı dünyası nasıl oluşur sorularının cevaplarını Türkçe’nin tanrısal özündeki işaretleri arayarak verebiliriz. Gelecek yazı da bu imkanı araştıracağız inşallah.

 



Bu haber 4,856 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,597 µs