En Sıcak Konular

Oktan Keleş



Oktan Keleş
31 Aralık 2020

Kambala-8




https://www.youtube.com/watch?v=8rgYA-X4a9o   

 

l

 KAMBALA 8

 Konuşmanın Deşifresi: (Konuşma birbir deşifre edilmeye çalışılmıştır, ancak referans noktası konuşmanın kendidir.)

Noel Baba sene de bir kere emperyalizmin çocukların ağzından şeker çaldığı bir figürdür. Ayaz Ata ise kendi kavmini, budununu karda kışta dahi unutmayan ulu bir büyüktür. Gelmiş geçmiş bütün evliyaların yapmış olduğu ihtiyaçları karşılayan ve budununa da bunu öğreti olarak sunan bir figürdür. Sadece insanlara değil başka uluslara da yardım eden aynı zamanda yırtıcı hayvanları dahi karda kışta düşünen, ağaçlara et asan, yem koyan, yiyecek koyan bir figürdür. Bugün de Türk Milleti adeta bu figüre çok büyük ihtiyaç duymaktadır. Bugün maalesef ki Ayaz Ata rolünü başka figürler almıştır. Ayaz Ata yardımcı olsun diye başka uluslara dahi yardım ederken, ağaçlara yiyecek asarken rencide olmasın diye yardım ederken bugün Türk budununa Noel babayı eleştirenler askıda ekmek asmaktadırlar. Bu da düşünülmesi gereken bir konudur. Aynı zamanda aşı ile ilgili bir video çekeceğiz ve yine şunu söyleyelim;  Doğanıza, tabiatınıza böceğinize dahi sahip çıkın dedik Kambaba videolarında. Yıllardan beri tabiata, suya, denize, havaya her şeye. Sizi yaşatan her şey sizin kutsalınızdır. Türk Milleti, Türk budunu bunu bilmesi gerekmektedir. Çocuklarımıza bunu öğretmemiz gerekir. Bakın Dünya’da yaşam gitgide azalmaktadır. Aralık ayında kar yağması gereken yerlerde güneş açmış, kısa kollularla gezilmektedir. Evet aşı bölücülüğüne de gerek yok. Çünkü baskı olmadan, ikna edilmeden tüm bunlar bilinmeden aşı meselesini de gündeme getirmek büyük bir vebaldir. Bunları soruyorsunuz ama detaylı video çekeceğim. Bütün Balalara saygı ve sevgiler.

          KamBala‘dan sevgiler saygılar. Yüce Türk milletini ve Balaları tüm kalbi duygularımla selamlıyorum. Bir Kambala videosunda daha beraberiz. Kısa ve hızlıca bir video çekmek istiyoruz. Gündem ile alakalı çok soru geldi. Sorunun ana teması Aşı. Evet, kıymetli izleyenler şöyle bir geçmişe dönelim geçmişi derken dokuz ay önceye ve dokuz ay önceden bugünlere gelelim. Evet, hafızamızda bir seyir yapalım. Medyada, Dünya basınında ve söylenen olup biten hadiseler Corona Kovit 19 üzerine birçok toplantılar, programlar, sempozyumlar, deklarasyonlar, dezenformasyonlar, yalanlar dolanlar doğrular, çelişkiler bilim adamlarının, tıp doktorlarının, tıp adamlarının sağlık camiasının çekmiş olduğu cefalar vs. vs. ve milletin budunun maalesef ki bugünkü kafa karışıklığı. Evet, kısaca hemen geçelim. Dedik ki Corona aşısı Kasım Aralık ayının hemen başlarında senin aşın, benim aşım diyerek gel vatandaş benim aşım daha iyi diyerek işportaya dünya algı ve basınında düşeceğine söylemiştik ironi yaparak ve öyle de oldu. Tam Kasım ayında bütün dünyadan aşı haberleri geldi. Ülkeleri biliyorsunuz.En ünlü aşı konusunda Çinlilerin aşısı, işte iki gurur duyduk Türk bilim insanının Almanya’daki bulduğu aşı yine Amerikan aşısı, İngiliz aşısı vs. vs. saymaya gerek yok.Dünyada birçok aşı haberleri ve ilaç haberleri dediğimiz gibi geldi.Anlatmak istediğim konu şunu dedik, bunu dedik değil bütün o dokuz ay önceki videolara bakarsanız birçok çipçiler vardı Corona şöyle yapacak, böyle yapacak yaz ayında Corona bitti, plajlar doldu ki bu kelimeyi sıklıkla söylüyorum bilerek hafızalarımızı tazeleyelim ve turistik bölgelerde hiçbir önlem doğru düzgün alınmadan insanlar iç içe yaşadı ama bu arada büyükşehirlerde sıkı önlemler alındı ve kış ayında demişti ki tekrar sıkacaklar tekrar böyle yapacaklar bir korku pompalaması.Evet iki milyon insanın dünyada Corona’dan öldüğü söylenmekte.Dünyanın birçok ülkesinde, gelişmiş ülkesinde özellikle Almanya’da benim söylemim üzerine kanserli olan ve herhangi bir kronik hastalığı olup da ölen vakalara Corona bulaştığı zaman insanın sivilce çıksa Coronadan mı ölüyor, sivilceden mi ölüyor kanserli bir hastada sivilce peydahlansa ve ölse sivilceden mi ölüyor dediğim makalelere dökülmüş ve yumuşatarak Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul edeceğin normlarda evet demişler Alman doktorlardaki yakında bunlar paylaşılacak.Birkaç doktor bizi ziyarete geldi ve durumu anlattılar aynı söylediklerimizi tekrar ettiler fakat şu anda Dünya Sağlık Örgütü ve dünya medyası, dünya ilaç sektörünün baronları vs. aşı pompalaycıcıları çünkü bu milyarlarca dolarlık bir sektör korku pompalayacaklar ve final şu;Arı ve Aşı.Tekrar ediyoruz Arı ve Aşı.Lütfen bunu hafızalarımızda kafalarımızda kodlayalım açacağım. Aşı artık final dedik. Neden! Eğer bir aşı gelecekse, çıkacaksa diyorlardı ki yedi sene, sekiz sene, önce on sene önce bunun çalışması başlaması gerekir ki en erken aşı şöyle olması gerekir, böyle olması gerekir derken işte 2020’nin sonlarında çıkacak olan aşı çalışmalarını ve eğer bir virüs var ise aşısı da, ilacı da peşinden geleceğini söylemiştik. Hatırlayın çekirgeler istilası,arılar eşek arıları vs Çipçiler mecralarını değiştirdiler tabii ki söylem değiştiler aşı olmayacak normale dönülmeyecek, şu olmayacak, bu olmayacak. İnsanlar artık daha tahammüllerince normal sisteme de şöyle bir bakıyorlar aslında yani ne demek istiyoruz. Türkiye özelinde konuşmak gerekirse insanlık Türk milleti bu olup biten kısıtlamalar yasaklar ve çelişkiler ile dolu bilimin dışında ki söylemler nedir onlar notları aldım. Şimdi kısaca dedik videoyu gerçekten kısa çekmek istiyoruz.

          Evet, milyonlarca insana yapılacak bu biyolojik aşı güvenliği çok önemli. Evet fakat böyle bir güvenliğin bize garantisini verecek olan bir mercii yok. Şimdi sorular, sorular yüzlerce soru var bu sorulardan birkaç tanesini soralım.Aşı karşıtı değilim aşı yanlısı da değilim.Fikren bana soracak olursanız ben aşı yaptırmayacağım, direneceğim. Ama ne kadar direneceğiz göreceğiz. Neden içeriğini bilmediğimiz bir aşının vücudumuza enjekte edilmesini neden isteyelim insan haklarına aykırı bir konu bu. Birileri efendim işte devlet başkanları, profesörler, şunlar bunlar kameralar önünde aşı vurduruyorlar. Ne aşısı vurduruyorlar bilen var mı? Biri çıkıyor ben Çin aşısı vurdurdum, biri çıkıyor Alman aşısı vurdurdum. Ne bilelim ne vurduruyorsun vitamin mi vurduruyorsun başka bir şey mi vurduruyorsun, enjekte ediyorsun. Bunu milletin hafızasında zorlamayla değil, ikna yolu ile gerçekten ispat ederek ikna edeceksiniz ki biz göreceğiz o aşı ne aşısı, vurdurduğunuz nedir. Bu en doğal insanlık hakkıdır. Aşı karşıtı olarak bir video yapmıyorum ancak söylediğim gibi ben tamamı ile bu aşıyı vurdurmayacağımı söylüyorum, direneceğimi söylüyorum bu benim kendi kanaatim. Bilime karşı değiliz ancak bunca zaman dokuz aylık dedik ya seyir yapalım hafızalarımızda olan tiyatro, milyarlarca insanın ölmesi gerekirken insanlık nüfusu daha önce de Birleşmiş Milletlerin nüfus idarelerinin yayınlamış olduğu raporlara bakarsanız kat kat artıyor. Fakat öyle bir tablo çizilmişti ki Amerikan Hollywood filmlerindeki o virüsü salgınları vs. insanlık ölüyor, yok oluyor vs. her gün pompalanan ve her gün gazetelerde özellikle büyük gazetelere bakın belli başlı gazetelere. Bugün bir aşı veya Corona ile ilgili bir açıklama yapıyor biri şu pozu veriyor aşı ile bildiklerinizi unutun veya tüm Corona ile ilgili bildiklerinizi unutun yeni şeyler çıktı. Ertesi gün aynı haber yine poz aynı şekilde tüm bildiklerinizi unutun ya bir şey hatırlamadık ki unutalım. Dün ve her gün bakın gazetelerin,internet gazetelerinin özellikle o gazetelerin internet sayfalarına bakın her günkü başlık aynı. Corona ile ilgili tüm bildiklerinizi unutun. Dün bunu söylüyorsunuz, ertesi gün Corona ile ilgili tüm bildiklerinizi unutun bir şey bilmiyoruz ki tedavi yapıldığı söyleniyor madem bunun tedavisi ilaçları vardı tedavi bu ilaçlarla oluyor aşıya ne hacet sorular sorular çelişkiler.Evet bunları sormak bizim en doğal hakkımız.Öyle ya bir tedavisi yoktu bunun,fakat filyasyon veya eve bir şekilde karantina uygulamaları ile veya herhangi bir mekanda karantina uygulamaları ile atlatanlar,binler milyonlarca insan, e atlatılıyormuş. Verilen ilaçlar neye yarıyor ve özellikle de dedim ya dokuz ay önceki çekimlerde de söyledim periyodik olarak izlesinler şunu söyledim, bunu söyledim şu çıktı demeyeceğim. Kıymetli izleyenler, takip edenler biliyorlar Kambala serisini dolayısı ile de maalesef ki söylediklerimiz çıktı. Evet nedir onlar.İşte bugün yaşananlar final noktası aşı ve korkutmak. Üçüncü ve ikinci dünya ülkeleri özellikle ekonomisi kötü olan ülkelerde güzel bir korkutma aracı olacak, evlere tıkılma aracı olacak. Fakat dışarıda birçok bilimsel akla aykırı yaşam tarzı. Evet, aşılar geleceği söyleniyor sorular. Aşıları Sağlık Bakanlığı mı alacak yoksa Ticaret Bakanlığı mı alacak yoksa başka şirketler mi alacak. Şimdi mesela aşılar da deniyor ki %92 bilmem kaç %90 bilmem kaç %10 riski her zaman var ki mutasyona söyleyeceğim birazdan ama şimdi de söyleyebiliriz.Mutasyona uğruyor bu mutasyona uğradığı şekli ile bu gelecek aşılar ve piyasaya sürülecek aşılar faydalı olacak mı?Profesörlere soruyorlar isim isim not aldım.Özellikle bir hanım büyük kanallarından bir tanesinde TRT de yapmış olduğu programda bilmiyoruz dedi.Bilmediğim şeyi ben niye vurulayım arkadaş diye sorma hakkına sahip olduğumuzu düşünüyorum.İnsanlık hakkı için.Sen bilmiyorsan bu aşılar ne. Şimdi gelelim evet peki bu risk oluştuğu zaman aşıları Sağlık Bakanlığı almaz ise ki Sağlık Bakanlığı tabii ki bir şekilde aşıları alacak ancak ihale edeceği kurumlar Ticaret Bakanlığı’na mı paslayacak onlarda ihale yolu ile özel şirketlere mi bu aşıları temin ettirecek, ithal ettirecek? Peki sorumluluk kimin olacak.Yani şunu mu diyecek. Ticaret Bakanlığı’na açılan ihale sonucunda falan şirket bu aşıları getirdi biz sorumlu değil miyiz diyecek.Bu kabul edilebilir bir şey değil.Devlet bu aşıların arkasında olmak zorunda yani olabilecek en ufak risklerde devlet bu sorumluluğu almak zorundadır. Hiçbir şirketin, hiçbir kurumun kuruluşun ticaretle uğraşan ve adeta o sömürü düzeninin içerisinde olan o baronlara bu fırsatı tanımaması gerekmektedir. Yani yarın öbür gün olduki bu aşılar da çok kötü şeyler oluştu.Ne diyecek falan şirkete mi ceza kesilecek.Devlet, Sağlık Bakanlığı aşıların arkasında durması gerekir.Bu öncelikli soruydu yani yüklenecek olan belli olması lazım.

Bir başka haber Kök hücre merkezimiz hacklendi. Yani şu manaya geliyor. Türk geni çalındı. Hatırlarsınız bir zamanlar böyle kampanyalar açılmış ve daha önceki yıllarda işte kan verilmişti yurtdışına. Bu maalesef ki Türk araştırmaları kanları çıkmış ve o zaman da söylemiştik biyolojik bir silah yapabilirler, gene ait, kan grubuna ait, ırksal birçok konuda uyarmış yazmıştık çizmiş televizyonlarda anlatmıştık.İşte şimdi ise dijital anlamda kök hücre merkezimiz hacklendiğine göre kimler hackledi. Türk geni kimlerin elinde yani o bilgiler. Korkacak bir şey de olduğunu söylemiyorum. Devlet buna da bir açıklama getirmek konumuna girecek ki Sağlık Bakanlığı eminim ki bu konu ile ilgili medyada çok fazla haberlere yer verilmedi ama çok önemli yarın öbür gün herhangi bir biyolojik savaşta bu hacklenen bu kök hücreleri merkezindeki insanlarımızın bütün dna formülleri ve onlara karşı yapılabilecek olan hatta bir hastalığa karşı bizimkilerin üreteceği bir aşıya karşı başka bir ilaç, biyolojik bir etken, formülizasyon uygulanıp sürülemeyeceği ne malum. Dünya Sağlık Örgütü aşı formülünü vermesi lazım. Madem ki bu işi bu kadar ciddiye alıyorlar dünya insanlığı işte şu duruma gelecek, bu duruma gelecek diyerek biz insanlığın nesili düşünüyorlar sağlığını ve yaşam hakkını diyen Dünya Sağlık Örgütü aşı formüllerini neden vermiyorlar. Milyarlarca dolar birkaç para babası, dünya şirketlerinin elinde olan bu aşı sektörü neden parayla. Bütün bu gelişmiş ülkeler finansör olarak bu aşıları dünyaya bedava dağıtsalar ya ki onunda altını çizelim. Zaten bedava dağıtılıyorsa şüpheler daha da çok artar. Ancak burada anlatmak istediğim şu; Neden Dünya Sağlık Örgütü Daho anlaşması sözleşmesi olacak bazı ilaçların formülizasyonunu başka ülkelerde üretim için verme bu bir salgın, pandemi kendi anlatımları ile neden Dünya Sağlık Örgütü bu formülleri kendi üyeleri ve üye ülkelerinden alıp, çeşitli ülkelere sağlık kuruluşlarına veripte ürettirmiyorlar. Bu işin altından kalkacak ülkelere. İşin içinde yine para var. Bu da bir soruydu. Çin aşılarından bahsediyoruz. Çin’in aşıları şu dakikaya kadar gelmedi şu gün gelecek, bugün gelecek dendi gelmedi. Anlaşmalar mı var neler var. Karşılıklı herhangi bir istek mi var bilmiyoruz. Ancak, Çin aşılarını önce kendisi denemesi ve bu üçüncü faz formüllerini de, bütün raporlarını da dünyaya deklare etmesi gerekmektedir ki bu teknik konulara girmeyeceğim. Doktor arkadaşlarla devamlı konuştuğumuz mesele klasik anlamda aşı olduğu söyleniyor Çin aşısı fakat formüllerini bilmiyoruz. Önce kendileri yapsınlar ona göre bir bakalım diyoruz. Evet yine doktorlar başka başka konuşuyor dolayısıyla halkın bu konuda bir güveni yok. Anketler yapılıyor, yaptırılıyor.Aşı isteyenler oranı, aşı karşıtları oranı.Dediğim gibi bilime, sağlığa karşıtlık olmaz. Ancak halk güvenmiyor haklı olarak ben de onlar içerisinde yer alıyorum. Evet, güvenmeyenler içerisinde çünkü her gün televizyonlarda 4 5 kişi işte o malum kanallarda her konuda da uzman bunlar ekonomi, strateji siyasi Jeostrateji, jeopolitika, askeri konular, sağlık konuları ve dört beş kişi bakın dikkat edin Türkiye’nin iç ve dış bütün meseleleri bunlar konuşuyorlar ve Türk medyasını bunlar yönlendiriyorlar bunların içerisinde bazen de kısım kısım Atatürkçüyüm diyen bazı insanlarda var. Fakat demiyorlar ki arkadaş siz hangi konunun uzmanısınız. Sosyolog musunuz, psikolog musunuz, doktor musunuz işte tarihçi misiniz nesiniz siz ya entelektüel bilgi seviyesi bir yere kadardır. Evet, başka başka konuşuluyor aynı anda yayınlanan kanaldaki falan profesörler doktorlara derken, aynı anda başka kanalda aynı konu üzerinde Kovit üzerinde konuşan doktorlar başka başka konuşuyor ve medya yönlendiriliyor. Dikkatinizi çekerim.Mesela Ahmet Hakan geçtiğimiz günlerde yaptığımız programda diyor ki yani hocam umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyeceğiz öyle mi aşı konusunda. Evet evet tabi tabi falan. Yönlendirmeler algı operasyonları gibi geliyor. Halk buna güvenmiyor. Evet, bu meselede Kasım ayı söylemişti ki onlar çıkacak Biden’ın seçileceğini de söylemiştik Kambala videolarım da var daha önce çok önce hatta aday bile değildi adaylığa tekrar geleceğini söylemiştik ve nitekim onlarda gerçekleşti ama Kasım ayına çok dikkat edelim. Kasım ayı aşıların ayı onunla ilgili birkaç söz söyleyeceğiz. Bu arada Hemen Kasım ayı deyince bu aralık ayının içerisindeyiz. Birkaç gün sonra yeni yıl girecek. Yeni yıl Hıristiyanların falan kutladığı bir bayram değildir. Onların yortu bayramı farklıdır. Bizim bir Ayaz Atamız vardır kış atası denir. Daha önce de Habertürk programında yıllar önce Ayaz Ata’yı anlatmıştık Erol Elmas Bey ile. Dolayısıyla da Sayın Namık Kemal Zeybek beyefendi de vardı. Biz bunları işlemiştik. Ayaz Ata’dan bahsetmiştik. İlk defa belki de Türkiye medyasına ve kamuoyuna sunmuştuk. Ayaz Ata bir tanrı değildir. Azerbaycanlıların ayaz bolo veya Kırgızların dediği şekil veya kısaca Ayaz Baba. Ayaz kelimesi Kasım ayı dedik ya biraz sonra söyleyeceğim, balalara atacağım bir pas var onunla alakalı aşıların ilanı, ilaçların ilanı. Ayaz kelimesi Türkçe de keskin bıçak gibi kesen, ateş gibi yakan –Dikkat! Ateşi kodlayın lütfen özelliklerle balalara istirham ediyorum- ateş gibi yakan soğuğa denir. Bıçak gibi kesen, ateş gibi yakan soğuğa ayaz denir. Ateş kelimesi de bugün Türkçede de aynı şekilde ayazı öyle tarif ederler. Bir soğuk türüdür ancak keskin bir bıçak, keskin bir kılıç çok keskindir. Ateş gibi yakan soğuk. Ayaz Ata tanrı değildir. Ayaz ata bugün ki tabirle çevirelim onun programını yaptığımız için tekrar etmeyelim. Onaltıyıldız sitemizde de defaatle yayınladık. Yeni yıl bir takvim, hesap günüdür. Biz hicri. Rumi, miladi ki bugün miladi takvim dünyayla endeksli olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti bu takvimi kullanmaktadır. Bütün işler, güçler, yapılacak olan hadiseler, üretimler, antlaşmalar bu takvime göre uyarlandığı için bu bir takvim hesap yılıdır. Türklerde Ayaz Ata anlatıldığı gibi değildir. Çünkü daha önce Ayaz Ata “neymiş yav” diyenler yıllar önce bize şimdi bakıyorum internette videolarını çekmişler fakat yanlış! Bilen de konuşuyor bilmeyen de. Ayaz ata bir tanrı değildir.  Ayaz ata bugünkü tabirle adeta kışın darda kalmış insanlara yiyecek, dağdaki hayvanlara ki Akça ağaç, Akça çam, Ak çam dedikleri Öntürklerde de bu meşhurdur. Hunlar bunu Batı’ya, Avrupa’ya götürmüştür. Macaristan’dan Avrupa içlerine kadar gittikleri zaman bu adetleri Hristiyanlarda bunu almışlardır diyebiliriz. Onların yortusu filan farklı dedik kısaca geliyorum bu meseleye. Akça ağaç, akça çam, ak çam meselesi fakat Ayaz Ata olayı tamamıyla geyiklerle alakalı olan kısmı da düşünecek olursak soğuk iklimlerde olur. Yeni yılı, yeni günü kutlamak değildir. Güneşin tekrar gelmesi de değildir. Türklerde mevsimsel kutlamalar vardır onlardan bir kış kutlamasıdır. Kışın darda kalanları unutmamak, doğayı, tabiatı, hayvanları da unutmamak adına yola çıkan bir uludur. Bugün ki tabirle evliya diyelim. Bu aziz Nicholas Demreli Antalya da Noel Baba denen kısım biliyorsunuz ki onun tarihini anlatacak değilim. Demreli de değildir kendisi Muğla Fethiyelidir, Kınıklıdır. Kınıkta okumuştur, eğitimini yapmış sonra Kudüs’e gidip sonra Demre’ye yerleşmiştir. Onu bile yanlış söylüyorlar araştırılırsa yazılı kayıtları vardır. Onun üzerine çeşitli işte üç tane kıza altın atmışta bacadan filan. Ayaz Ata’nın bacayla falan alakası yoktur. Çok düzgün bir insandır, çok düzgün bir atadır. Karı ve kışı sembolize eder. Mit anlamında mitsel tabiî ki çeşitli öğretileri de vardır ama asıl amaç, maksat karda kışta beslenemeyen hayvanlar doğal tabiata yardımcı olmak için oralara yiyecekler atılır. Bugün de karda kışta eğer kar yağarsa, kış olursa işte hayvanları düşünelim. Yazın nasıl soğuk su koyalım işte sıcakta hayvanlar su bulamıyorlar yiyecek sokaklara dağıtalım diyoruz kam bilgilerince vs. kışın da aynı şekilde yiyeceğe ulaşamayan yaban hayvanlarına ve mezralarda, köylerde, obalarda bulunan çeşitli yoksul ve yiyeceği, içeceği olmayan, ulaşımı olmayan insanlara yardım götüren bir figürdür. Gerisini merak edenler baksınlar. Ayaz Ata dolayısıyla da 2021 yılınızı şimdiden tüm balaların önünde Türk budunun bu takvim yılını kutluyoruz. Türklerde Yeni Kün vardır baharı karşılar. Yani yeni yıl falan değil bu Ayaz Ata’nın yapmış olduğu onu anlatmaya çalıştım. Kar başka bir şeydir güneş çünkü güneş nedir işte ekinlerle hayvanların üremesi vs. için olan bir şeydir fakat mevsimsel olduğu için kışın da ona tekrar bir çağrı yaparlar vs. yeni yıl değildir takvim yılı başka bir şeydir. Türklerde yeni çağ vardır. Yeni yıllar değil yeni kün o da bahardır. Ekinlerin tekrar başak vermesi, yeşilenmesi, tabiatın uyanması ve o tohumların patlaması anlamıyla alakalıdır bunu karıştırıyorlar bunu söyleyelim dedik. Ayaz Ata, keskin bıçak, ateş, soğuk ve Kasım ayı kodlamıştık devam edeceğiz kıymetli izleyenler. Şimdi aşı bölücülüğü de çıktı yaptıranlar, yaptırmayanlar, yaptıracak olanlar, yaptırmayacak olanlar. Mesela bir Fatih Altaylı programda dedi ki aşı yaptırmayanlar gebersin gibi bir konu işte maskeyi takmayanları alacaksın evlerinde gebersin falan. Fatih Altaylı sen geber! Türk milletine bunu söyleyemezsiniz. Bir programında bunu açıkça söyledi “ya bunları alacaksın gebersinler, ne halleri varsa görsünler” falan sen geber! O Türk milletinin bir ferdi olarak bizde içinde olarak bunu söylüyoruz. Gebermek kelimesi de hoş bir şey değil iade ediyoruz. Şimdi dikkat edelim Çin’de virüs çıkıyor aşı da oradan geliyor. Çin’de virüs çıkmadı diyenlerde var değil mi? Evet, birazda teolojik konuşalım. Peygamber ne dedi: “Giydiğinden giydir, yediğinden yedir.” Kodamanlar, zenginler hangi aşıyı oluyorsanız millete de onu tavsiye edin. Birilerine farklı aşı, birilerine farklı aşı değil. Sen neyi yiyorsan neyi yediğini ispat edeceksin onun aynısını yedireceksin. Madem bir aşı var ortada bölüşülecek aşı bölücülüğü de olmayacak.

Hemen geçelim diğer sorulara. Bu aşı meselesini Fugger ailesi vardı bakın Ortaçağ’da frengi otu bunlar tekeli altına almışlardı. Bu ayak otu deniyor buna. Frengi hastalığı, Fransız hastalığı olduğu için frengi ismi konulan bir hastalığa iyi geldiği söyleniyordu o dönemlerde ve tekeline almıştı bu Fugger ailesi. Bugün de aynı şeyler oluyor. Aşıyı tekeline almak isteyen gerçi onlar zaten finansör olarakta aynı aileler, ortak aileler. Dünyada filan ülkede falan ülkede bunların çıkması çok önemli değil finansörleri önemli. Paracelsus diye bir doktor vardı o dönemde şarlatanlıkta itham edildi çünkü Fugger ailesinin bu Frengiye yaramadığını ispat etti bu ithal ettiği otun. Çünkü onlar Güney Amerika’dan getiriyorlardı ve tekelinde tutuyorlardı. Dolayısıyla da bu Paracelsus’u da şarlatanlıkla itham ederek tard ettiler. Fugger ailesi tekelinde tutuyordu bugün de aşı sektörünü dünya tekelinde tutanlar var. Bunlar kim bunlara bakmak gerekiyor.

Şimdi buraya kadar olan bölümde tabi ki sorular birçok konuda var. Mesela aşı algılamasını kimler bize yaptırabilir. İşte medya, basın, Hes kodu almayanlar devlet dairelerine giremeyecek, otobüslere binemeyecek bilmem şunu yapamayacak eee aşı yaptırmayanlar da uçağa binemeyecek, falan ülkeye seyahat edemeyecek bu insan haklarına aykırıdır. Şimdi gelelim algıları kim yaptırabilir? Şeyhlere yaptırabilirler, Diyanet işleri başkanlığına hutbe verdirebilirler, etkin kanaat önderleri aşı şovları yapabilirler Cuma hutbelerinde önemli kişiler vs. Zaten din adamları, din adamları… ülkemizde maalesef ki bu konuda çok büyük algı oluşacağı belli. Tanrıyı konuşturmayan din adamları… Kendi heva ve hevesinden konuşan din adamları… Tanrıyı konuşturmayan kendini konuşturan ama tanrı adına konuşan din adamları… Zaten din adamı tabirine karşıyız dinin adamı olur demiştik. Şimdi din adamlarından bahsettik. Din adamlarını dinden çıkarın sorun kalmayacaktır diye düşünüyorum. Dinden çıkarın derken ironik bir kelime oyunu gibi oldu ama dini konularda beyanat vermekten çıkartın problem kalmaz diye düşünüyorum. Evet, şimdi yine sorularımızda Kasım, ateş, Ayaz ata unutmayalım. Aşının Kasım ayında çıkması. Dünya insanlığı 2.5 milyar iken ki burada belgeleri de var. İnsanlık alemi nasıl beslenecek denip bir çok program, sempozyum yapılıyordu ve felaket telalığı yapıyorlardı dikkatinizi çekiyorum 2.5 milyar insan var iken. Şu anda 8 milyar insan var ve aynen şu söyleniyor: “ancak 3 milyar insan beslenir” diye. 2.5 milyar insan varken de aynısını söylüyordunuz. Yani o kadar çelişkili şeyler var ki notlarımızda bunları söylemeden edemiyoruz. Yine turiste test yok bu yanlış bir şey. Dini açıdan bakalım Kaf 29: “Ben kullarıma asla zulmedici değilim” diyor Kuranı Kerim yüce kitabımız. Dolayısıyla zaten yaratıcının, Tengrinin sisteminde şeytan yok. Şeytan bizim oluşturmuş olduğumuz, yarattığımız ki yaratma kelimesinin altını çiziyorum birazdan gireriz daha önce defaatle de bunun toplantılarını, çekimlerini yaptık açıkladık ama konuyla ilgili olduğu için. Bizim sistemimizde var. Yaratıcının sisteminde şeytan yok sisteminde yok yarattığı şeytan var sisteminde yok bu bizim sistemimiz, bizim yarattığımız, oluşturduğumuz, ekini ve nesli mahvettiğimiz denizlerdeki düzeni, ormanlardaki, tabiattaki, habitattaki düzeni bozduğumuz ve antisi olan bir sistemden bahsediyoruz. Dolayısıyla da şöyle düşünmek lazım bir bebek ile bir kuzunun durumu. Arasında bir fark var değil mi? İkisinde de akıl yok diyebiliriz ortak şeyler ararsak ikisinin de eti kemiği şuyu buyu var. İşte kuzu da aynı koyun da aynı bebekte doğduğu zaman aklı yok. Ancak o bebek yaşar ise akıl kabiliyeti oluşacaktır o kabiliyet vardır onun için büyük fark vardır. Yani işe sadece biyolojik olarak, et ve kemik olarak bakmak doğru değildir ki ruh, zeka, akıl ve melekelerle donatılmış, ayrı bir cevherle donatılmış bir insan yavrusundan bahsediyoruz değil mi? Neden bunları açıkladık? Evet, şimdi Arapça “tıflen” çocuk mümin 67, hac 5’de de tıfıl deriz ya tıfl Arapçası bunun. Kuranda böyle geçer bebek demez dikkat ederseniz nutfe yaptık işte şunu yaptık bunu yaptık der ve zamanı geldiği zaman çocuk olarak… Bebek demez çocuk der bu kavrama dikkat edelim.

Şimdi kıymetli izleyenler neden bu kadar giriş yaptık. Asıl konuya geleceğiz. Her çağın bilinci, idraki, anlamı, algılaması ve insanların bu bilinç düzeyi farklıdır. Her çağdaki insanlarda böyledir. Her çağda bilinci farklı olduğuna göre şimdi ana konuya gelelim. Acaba aşıyla ne yaptırılmak isteniyor? Ba’al tanrısı diye bir tanrı vardır, putu vardır Kuranda da bu geçer. Ba’al ne demektir? İşte put hayır. Kuranı kerimde söylenen Baal’i mi tercih ediyorsunuz yaratanların en güzeli var iken, yaratıcıların çoğul konuşuyor orada bakın. Yaratıcıların en güzeli Allahtır Baal’e mi tapıyorsunuz deniyor Kuranda. Baal’in de demek sanki put olmaktan gayri başka bir özelliği var yaratıcı kelamında ve adeta orada bir sarsıcı cümle ile Yaratıcıların en güzeli. Ba’al de bir şeyler yapıyor belli ki sıradan bir put değil. Şimdi oraya girelim Ba’al kelimesi koca, efendi, rahim, seyit anlamına geliyor bakın lütfen kelimelere. Saffat 125’De biraz önceki söylemiş olduğum ayeti kerime. Şimdi baktığımız zaman Baal’in koca kelimesi nerede geçiyor bunlar nur suresi 31’de mesela hud 72’de İbrahim peygamberin yaşlı, koca karısı tabiriyle koca kelimesi Ba’al diye geçiyor orijinalinde. Fakat diğer Saffat ayetindeki Baal’e mi tapıyorsunuz anlamıyla put falan değil. Oradaki koca anlamıda çok enteresan rahim anlamı, efendi anlamı. Yine nisa 128’de koca anlamına geliyor kocaları ba’al kelimesi. Neden bunları söylüyorum Meryem suresinde rahim, doğumla ilişkilendirdiğimiz zaman. Hatırlarsanız arı, bal, Ayaz Ata, keskin ateşten bahsetmiştik. Şimdi Fatır 11’e bakalım döllenmiş yumurtadan bahseder dikkat edelim. Rum suresi 40 ve 45’e kadar okuyalım. Rum suresi 40. Ayetten itibaren sayar: rızkları veren, sizi doğurtan, yaratan budur. Eş tuttuğunuz, eş zannettikleriniz bunları yapabilerler mi? Şimdi aşı, “insanlığı kurtaracağız, insanlığı dirilteceğiz, insanlığı şöyle yapacağız böyle yapacağız” deniyor. Teolojik anlamda bu bir adeta bilim karşıtı bir söylem değildir. Söylem ve iddia yanlıştır anlamında ciddi anlamda küfür var. Hem yaratıcıya eş tuttuklarınız insanlığa siz mi diyor rızkını verirsiniz, yaşatırsınız, yaşatırsınız bu şekilde yaparsınız biz mi? Birileri biz yapabiliriz diyor bu aşıyı %90 yapacağız deniyor. Peki aşı, salgın şu bu dinde yeri yok mu? Elbetteki var tedbir alacağız, şifanı arayacaksın, ilacını arayacaksın bunda bir beis yok. Şimdi devam edeceğiz dikkatinizi istirham ediyorum.

Evet, devam ediyoruz. Baal’den bahsettiğimiz gibi koca, rahim, efendi anlamına da geliyor Kuranda. Peki, aşıyla ne alakası var? Bir de İbrahim meselesine bakalım İbrahim peygamber meselesine. Şimdi İbrahim’in bir babası var Enam 74’de “Azer” diye geçiyor İbrahim’in babası. Diyanet tefsirinde Azer şüpheli deniyor hatta olur mu böyle deniyor eski bilgilerde özellikle Tevratta, eski ahitte, tarihi bilgilerde de Terah, Taruh diye geçiyor bir anlamı da Azer diye geçiyor. Tarihi kayıtlarda da Taruh diye geçiyor. Şimdi bunları böyle de kabul ediyorlar. Azer kelimesinin Aramice’deki anlamı aptal hatta bir vasıf yani isim değil. Azar, pers, fars kökeninde Farsça’da ateş anlamına geliyor. İbranicede kınanan anlamına geliyor. Hatta daha da pers kökenli olduğu bilgilerde iffetsiz, kıpkırmızı anlamına da geliyor kırmızı. Ateş. Neden ateşi, ayaz atayı aynı zamanda keskinliği ve kasım ayını söyledik? Mecusilerde de güneşe memur meleğin adı evet güneş, ateş yine aynı çağrıyı yapıyor. Şemsi takvimde de kasım ayını betimliyor Azer kelimesi Mecusilerde. Yani güneşe memur meleğin, bir varlığın adı ama şemsi takvimde de kasım ayı. Aşıların Kasım ayında neden çıktığını açıklamaya çalışmak için acaba bunlar tesadüf mü? Dedik ki her çağın bilinci farklıdır diye...

Şimdi bakalım başka bilgilere. Ateşin oğlu. “Ateş’e Atılmış” anlamına geliyor. Azer ateş deniyor hatta Azerbaycan Türklerine selam olsun gardaşlarımıza, Azerbaycan “Ateş Ülkesi” anlamına da geldiği yine o eski kadim bilgilerden sözlüklerine geçirilmiş. Adem kelimesi de enteresan, İbranicede de “Topraktan kırmızı olan” demektir, kırmızı. Şimdi dikkat edelim, İbrahim, Kasım ayı, aşı, arı, Ayaz Ata, keskin ateş, keskin soğuk, keskin bıçak, arı, ne alaka?

Bakara 258: İbrahim ile Nemrut olduğu söylenen ki Nimrot eski kayıtlarda da geçer, bunları lütfen araştırın bunlarla ilgili tabletler, kayıtlar her şey meydandadır, bilinir, eski söylencelerde de. Fakat Kuranda Nimrot kelimesi geçmez onu söyleyelim de baştan. Bakara 258’de Asıl senin Allah’ın güneşi Batı’dan getirseydi ya diyor. Yani İbrahim’e ayete bakarsanız kısa keseceğim. Ateşin oğlu ateşe atılmış, ateş onu yakmamış. Azer = Ateş. Bakara 258’de işte bu Nimrot ya da Nemrut diye bilinen Adıyaman’da da Nemrut timülüsü vesaireyi düşünün, diyor ki İbrahim’e “Senin Allah’ın güneşi Batı’dan getirseydi ya” diyor. Dikkat edin güneş, güneş aynı zamanda neydi? Mecusi inancında Azer, ateş güneşle ilgili bir melekti ve aynı zamanda Kasım, Şems takvimde Kasım’ı betimliyordu. Şimdi o ayete dikkat edin. Önce Bakara 258’de İbrahim diyor ki benim Allah’ım, hani o putları kırıyor vs. vs. Birçok şey var da bu ayette dikkat edilecek konulardan bir tanesi “Benim Rabbim öldürür ve diriltir.” Öldürme ve diriltme hani insanları diriltecekler ya. Aşı, Baal, dikkat sıradan bir put değil dedik. O Nemrut olduğu söylenen şahıs da diyor ki ya da Azer, ya da Taruh diye bilinen Nimrot “Ben de yapıyorum” dikkat edin “Ben de ölüleri diriltiyorum”. Hemen İbrahim ikinci meseleye geçiyor. İşte orada “Güneşi Batı’dan getirseydi ya” diyor. Ancak İbrahim ona itiraz etmiyor birinci söyleminde “Benim Rabbim ölüleri diriltiyor, o da diyor ben de diriltiyorum, o zaman şöyle yap” diyor İbrahim yani “Sen diriltemezsin” demiyor. Demek ki orada “Yaratanların en güzeli”

Saffat 125: “Baal’e mi tapıyorsunuz yaratıcıların en güzelini bırakıp da” meselesiyle ilişkilendirin. Yani birçok yaratıcı var ama bu yaratıcı fiili onun ilah, Allah, Tengri, Yaratıcı yapmıyor. Yaratmak fiili başka bir şey, yani ilk yaratmak gibi düşünülmesin. Yaratmak...

Burada da Bakara 258’de diyor ki “Ben de yapıyorum.” İbrahim buna itiraz etmiyor hemen devam ediyor ikinci şeyini söylüyor. Sonra şaşıp kalıyor ikinci şeyinden sonra falan. Demek ki sıradan bir Nimrot, Azer, Taruh bunlar sıradan, Ateş. Peki Ayaz Ata? Keskin soğuk, ayaz da denir aynı zamanda. Şahdar Azerbaycan Türkçesi’nde. Azer, Azar, Ateş ülkesinin Türkler’i. Yani soğuk aynı anlama geliyor, ayaz, keskin kılıçla kesen, keskin, yakan, ateş gibi olan soğuk. İşte Ayaz Ata. Ne yapıyor? İşte kesiyor bu işi. Evet kesiyor. Neyi kesiyor? Yakıyor, neyi yakıyor? Ateş ateşi yakar mı? Meselesine gireceğiz ama şimdi değil. Şöyle düşünün demek ki bu kişi kırmızı, ateş, güneş ve Kasım ayını betimleyen Azer, Nimrot...Peki arıyla, balla ne alakası var, aşıyla ne alakası var? Şimdi geleceğiz çünkü Semiramis’in oğludur Nimrot eski yazıtlarda. Semiramis bal arısı tanrıçası. Bir figürü de amblemi, ya da betimlendiği sembolü de bal arısıdır. Kuran’da da Nahl suresi vardır biliyorsunuz arı anlamında. Dişi arı, bal arısı diye betimlenmiştir. Orada da bu Baal, Baal balla ilişkilendirilmesin ama benzer bir fonetik yapmıyor değil. Ancak bu değil Semiramis-Nimrot ve Nemrut-İbrahim, arı, bal arısı, iğne, aşı ne anlama geliyor? Balalara buradan pas atıyorum.

Devam edelim...Ben de yaparım anlamında “Evet ben de yapıyorum diyor, ölüleri diriltiyorum.” Nasıl bir Nemrut bu Nimrot? Semiramis’in oğlu daha sonra Semiramis’in kocası diye geçiyor, Hristiyanlığa girdikten sonra, Meryem kültü. Onun için döllenmiş yumurta meselesini, bebek-kuzu ilişkisini söyledim. Geçtiğimiz günlerde hatırlayacaksınız bir Kambala çekiminde de aylar önce “Kafesteki Cenin” i çektik anlattık ve geçtiğimiz günlerde dünyaya özellikle Tıp ve bilim adamları bir deklarasyonda bulundular. Bebeklerin, yeni doğmuş bir bebeğin bütün DNA’sında ve bünyesinde plastik partiküllerinin, parçacıklarının bulunduğu, öyle doğduğu, artık evrimleşiyor falan dendi ki haberleştirdik onu da. İş yavaş yavaş oraya gidiyor bebek, bebeklere müdahale. Şimdi bu aşı, Semiramis, diriltirim iddiası, Rum suresi 40-45'e kadar okuyun. Eş tuttuklarınız, yapın bu aşıyı canım, yapmayanlar gebersin, insanlık için. Birçok ayette de geçer ya. Ayete de bu mana da çok gerek yoktur çünkü çağımızda yaşanan şeyler ıslah edici deriz, kurtarıcı diyerek emperyalizmin yapmış olduğu bütün fiiliyatlar ortadadır insanlığı ne hale getirdikleri. Bugün de bir tiyatro oynanmaktadır, tiyatro. Peki ben aşıya nasıl ikna olmam gerekir? İşte püf noktası burada. Korkutulmam gerekir.  “Öleceksin, toplum ölecek, sen kendin geberip gideceksin ama işte etrafındakilere de bulaştıracaksın” Ya hani maske, temizlik, mesafe. İnsanlar bu yeni normale bakıyorlar, deniyorlar Türkiye’de. Çok yedikleri yok, yutmuyorlar bu dolmaları. Çünkü olup biteni görüyorlar dünyada. İnsanlık nüfusu azalmadığı gibi üstüne üstelik milyonlarca artmış ve her hastalıktan ölene Corona ve birçok burada Tıp bilim adamının isimlerini saymayacağım vakit almasın girin basında takip edin internette, medyada, bilgi ağlarında. Her ölen Corona değildir diye ülkemizde de söylendi. Tamam bunu böyle kabul ettik, zaten Corona diye bir virüs var, Kambaba videolarında da belirttik ama abartıldığı gibi değil. Bir tiyatro var, çelişkilerle dolu, ikna edin bizi. İkna edemiyorsanız ne yapacaksınız? Kısıtlamalar, kısıtlamalar, ekonomik, sosyo-psikolojik, her anlamda kısıtlamalar, buhranlar “Olup da kurtulalım ya” dedirtecek an mı beklenmekte? Beni ikna edebilmen için korkutman lazım. Ama ne yazık ki korkmuyorum. Evet insanlığı korkutması lazım bu aşıyı satacak olanlar, para kazanacak olanlar, sömürecek olanlar. Bu işin ekonomik yönü. Peki bu Baal ile Nimrot’la, Nimrot-Nemrut, İbrahim’in dediği annesi bal arısı, Kasım ayı, baktığımız zaman diyeceksin ki ne alaka? Ama dedik ya her çağın bilinci farklıdır. Olup bitenleri görmüyor musunuz? Bu tiyatro üzerine yazıldı. İnsanlık nüfusu azalmadığı gibi birçok ülkede Güney yarım kürede plajlara giriyorlar milyonlarca insan. Yaza doğru bizde de yine aynısı olacak meraklanmayın. Ama aşıyı bize bir şekilde ne yapacaklar. Korkutarak ikna etmeleri gerekir. Şu anda da o evredeyiz evet “Corona korkutma evresi” yani finale doğru gidiliyor. Bir-iki ay sonra da tamamiyle mutasyon, bilmiyor, bilmiyor ama “Ona da iyi gelir, iyi geliyormuş”. Garantisi yok. Yani aşı karşıtlığı olarak bu videoyu çekmiyorum. Sorular, sorular ve cevaplanamayan çelişkili verilen cevaplar. Sorulara cevap olmayan cevaplar. İnsanlığın, Türk budununun kafası karışıktır ve ben şu anda ikna olmuş değilim. Aşı da olmayacağım, direneceğim. Bilime karşı veya aşıya karşı olduğumdan değil, elbette ki Kızamık aşılarında ülkemiz çok önemli bir adım attı, ileri bir seviyede pek çok hastalığı bitirdi. Bunların yapılması lazım. Sağlık çalışanlarına, sağlık camiasına da minnettarız ayrı bir konu. Ancak daha önceki çekimlerde de söylediğim gibi özellikle yaşlılar üzerinde dünyada oynanan bir oyun vardı, sağlık sigortası primleri artık ödenemiyordu ve belli bir nüfusun ortadan kaldırılması. Bu da işin başka bir bölümü. Aşı karşıtları ve aşı yanlıları. Aşı bölücülüğü. Ama iddia şu; diriltme. İnsanlığı kurtarma. İnsanlık batmadı ki. Maskeler takıldı geziliyor etrafta falan. Hafta sonları şimdi yine eve tıkılıyor ki söylemiştik bunu. Yazın her taraf serbest olacak kışın yine aynı. Çünkü final. Biden seçildi, işte aşılar Kasım ayında, Baal tanrısının yaptığı gibi, biz de diriltiriz iddiasında. Fakat peki bu aşılar yapılınca asıl soru şu. Acaba aşıların içinde ne var? Bu formülü bilecek miyiz? İkna olacak mıyız bilimsel olarak? İkna olursak tabi ki. Herhangi bir hastalık olduğumuz zaman bıçak altına yatıyoruz, sormuyoruz. Çok doğal olarak, ama insan hakları açısından da mühürlenip damgalanmak istemiyoruz. Ben o nano-çip meselesine inanmıyorum onu da söyleyeyim bu çipçiler de sustular zaten. Şimdi geri adım attılar tornistan saçma sapan meselelere girdiler. Çekirgeler basmayınca, eşek arıları da gelmeyince… Konunun orasında değiliz. Bu aşıyla ne yapılmaya çalışılıyor? Baal’in sistemi tekrar belli başlı insanlığın aşılanmış insanlığın gökyüzündeki uydular vasıtasıyla ve farklı galaksilerden alınacak sinyallerle insanların vücuduna enjekte edilmiş bazı parçacıklarla temas halinde olup, köleleştirmenin, ilk diriltilmenin, yeni bir insan türünün birkaç evre sonra yani kuşak sonra onlardan doğacak plastik, bünyesinde doğan bebeği söyledik az önce bakın araştırın, haberini de yaptık zaten bütün dünya basınında yer aldı yani marjinal bir basında değil bütün dünya basınında yer aldı ki biz bunu “Kafesteki Cenin” de daha önce söylemiştik ki olacak olan bir merhalenin bir bölümüydü. İletişim kuracaklar o parçacıklarla o aşılanmışlar. İlk olanlar mı, yeni bir planlama mı? Yani ekonomiden de vazgeçtik ne olacak canım. Cidden böyle bir salgın olsa ki aşı kim geliştirecek, hangi ülkeler geliştirecek? Kabiliyeti olanlar araştırılıyor, bir tatbikat yapılıyor demiştim daha dokuz-on ay önce. Gerçekten bir salgın olsaydı, ‘gerçekten salgın derken şimdi bu gerçek bir salgın değil diyemeyiz bu suçtur’ amma velakin gerçekten bir İspanyol gribi gibi vs. Veba salgını gibi bir salgın olsa idi insanlık şu anda yarısı gitmişti. Böyle bir şey de yok, çelişkiler. Evet çelişkiler.

Şimdi Fugger ailesinden bahsettik, Paracelcus’a yaptılar, o otlarla tedaviyi önemsiyordu vs. Ve Fugger ailesi Frengi hastalığına iyi gelen denilen guaiac otu meğerse iyi gelmiyormuş adamlar bunu tespit etmiş bugün ki bilim de diyor ki sadece romatizmal şeylerde falan, bugün aktarlarda da var. O günkü bilim adamları ve otorite Fugger ailesinin arkasında durmuştu. Bugün de işte bu aşı finansörleri ve emperyalizmin yanında duranlar. Bu egemen güçlerin yanında duranlar ve bunun arkasında durup bundan nemalanan yönetimler. Kusura bakmayın, biz insanız. Dediğim gibi aşı karşıtı değilim ama ben bu aşıyı olmayacağım. İkna edilmem gerekiyor. Baskılara mümkün mertebe dayanmak, direnmek isterim. İnsani bir hakkım, gerekçem olarak.

Şimdi tazeliyelim. Baal neydi? Yaratıcıların en güzelini bırakıp Baal’e mi? İbrahim Nemrut’a soruyor Bakara 258’de, lütfen Balalar, Baran, Ozan, Cenk, Orkun, Özlem, Yasin, Erol ve bütün diğerleri...Takipçilerimiz. Hepsinin gönlünün önünde eğiliyorum. Bir Kam’ın görevleri arasında otacılık, şifacılık değil de ruhsal birliği sağlamak da vardır. Budununun, kavminin, obasının ruhsal birliğini de sağlamak. Akli birlik, akla, bilime davet ederek ruhsal bağ da kurmaya çalışan bir kardeşiniz olarak. Önce kendi gönüldaşlarımız ve gönlümüzün açık olduğu kapıdan girmek isteyenlere sesleniyorum. Bilimden şaşmayalım ancak aklımızı da Fugger ailesinin 'araştırın göreceksiniz’ bugün belli başlı aynı temsilcilerinin yaptığı gibi Paracelcus şarlatandı, otlarla tedavi ediyordu ki onun tedavileri daha gerçekçiydi ki bugün de kabul edilir, bugün ki bilim adamları da aynı şekilde aynı savlarla hareket edip insanlığı etkiliyorlar. Oysaki Fugger ailesinin tekeli altında bulunan bu guaiac otu işte o meşhur frengiye iyi geldiğinden bahsedilir ki hiç alakası yokmuş bugün de bize bu aşıları yapmak isteyenler bizi ikna etmek zorundalar ama korkmuyoruz çünkü biz Türk’üz.  En büyük hata burada. Jonny’e Tonny’e uyan uymaz Ali’ye Veli’ye. Bu toprakların çocuklarına uymaz. İkna edin. Öncelikle medyada. Çelişkili cevaplar veren bilim heyetleri kendine bir çekidüzen versin. Çünkü benim bu videoyu çekme sebebim binlerce gelen soru, aynı minvalde sorular. Güvensizlik var. Korkuyla da ikna olmaz. Bir müddet sonra toplumda çeşitli patlamalara, toplumsal, sosyolojik, istenmeyen vakalara yol açılır. Bu durumu uyarmak zorundayım. Devletimin bütün kanunlarına elbette ki kayıtsız şartsız uyacağız. Hiç sıkıntı yok. Türk Devleti kutsaldır her zaman söyledik. Ancak insan olarak bir fert olarak, akıl sahibi, gönül sahibi biri olarak da aklımızı kiraya vermeyeceğiz. Sömürttürmeyeceğiz. Soru sormak hakkımız, cevap almak hakkımız da mahfuzdur.

Evet, ateşin oğlu, kırmızı, Ayaz Ata. Ayaz Ata bir bıçak gibi kesti. Ateş gibi yaktı. İşte o Nemrut bir vasıftı ateş Azer. Kuran’da ateşe atıldı ve ateşe atıldığı zaman “Ateşe dedik ki serinlet”. “Serinle ey ateş” dedik ayetlerine bakın. Balalara burada açmıyorum. Onlar biliyorlar bu ayetleri sizler de isteyenler tenezzül edenler bakarlar. Serinleten Ayaz Ata’ydı, Türklerin Ata’sıydı işte. Azer’in ateşini de. Azer’in babası, Azer bir vasıf, ateş, güneş söyledik. Kasım ayı aşıların ilanı, bal arısı, iğnesi. Bunları deli saçması olarak görmeyin. Düşünün ve bundan çok büyük tefekkürler çıkacağına inanıyorum.

Ayaz Ata Azer’in ateşini yakan soğuktu. Ayette geçen “Ateşe dedik ki ey ateş serinle”. Yani İbrahim’e, İbrahim’in babası o vasıftaydı. Güneş’e, güneş galaksisindeki bazı, işte diyor ya ben de diriltirim, ibrahim itiraz etmiyor ona başka bir konuya geçiyor, hangi ayetti, Bakara 258’e tekrar bakın. Öyle olsaydı derdi ki “Sen nasıl diriltiyorsun?” Demiyor ve işte o azer ateşe atıldı manası yani babası o vasıftaki insanların önüne atılıp ateş fonksiyonuna geçti ve dedik ki diyor ayette de diyor ki “Serinlet”. İşte serinleten Ayaz Ata’ydı. Ayaz Ata hakkında bilip bilmeden konuşanlara da bu ufak bir bilgi olsun. İlerleyen günlerde devam edeceğiz.

Şimdi demek ki neymiş her çağın ayrı idraki varmış. 2021’e takvim hesap gününe giriyoruz. Celali Takvim aslında daha önemli Cüce Denis’in takviminde işte 4 sene de bir atık var Şubat ayları değil mi? 28 çekme meselesi, 29 çekme meselesi.

Evet şimdi, şimdi dedik...Bizde Noel Babalar yok, zaten öyle birileri de yok. Bizde Kulbak Atalar, Ulu Atalar, Ayaz Atalar, misafir Atalar var. Onlar geceyi, karanlığı aydınlatırlar.

Tengri yüzünüze bolsun.

 

Videoyu yayına hazırlayan Fatih Erdoğan'a ve konuşmayı deşifre eden Fatih Yıldız'a, Ayşe Demet ve Kazım Kubilay'a teşekkür ederiz.

 

https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8274/kambala-8


Bu yazı 3,359 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ekim 2023 Necro: Dijital Büyü
    • 1 Temmuz 2023 GÖK TANRI İNANCININ KURANDAKİ İZLERİ
    • 2 Mayıs 2023 Nato Ezoterizmi
    • 23 Şubat 2023 NEKRO İSTİLA
    • 23 Eylül 2022 Adguk Öğretisi - Tanrının Gözü
    • 14 Eylül 2022 Kambaba-24 NATO-Yunan'la Savaş Olur mu? - Elizabeth Peygamber Soyu mu?
    • 28 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-2
    • 24 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-1
    • 23 Haziran 2022 KamBaba - Devler Uyanıyor - Bölüm 1
    • 17 Haziran 2022 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)
    • 7 Mayıs 2022 Kambaba Gündem, Mülteci Sorunu - ( Kambaba-22 )
    • 19 Mart 2022 Kambaba-21
    • 27 Ocak 2022 Oktan Keleş ile Gündem-1
    • 19 Ocak 2022 Kambaba-20 Gizlenen 2025 Güneş Patlamaları - OTAĞ - Doğal Yaşam
    • 4 Ocak 2022 Adguk Öğretisi
    • 23 Ekim 2021 Kambaba-19 Gündem
    • 26 Eylül 2021 Kambaba-18 (Yaşanan kimin sistemi ? - Kur'an da her şey var mı? - Balık avı)
    • 24 Eylül 2021 Kambaba-17 ( Cahiliye Devri ile Bugünün Farkı !)
    • 22 Eylül 2021 Kambaba-16 ( Dış Tehditler )
    • 19 Eylül 2021 Kambaba-15

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    12,535 µs