Bu yazı Yüce Türk Ordusunun Kahraman Komutanlarından birisi olan Deruni Babama ithaf edilmiştir…
Şubat 2020
Cumartesi
Soğuk bir cumartesi sabahına uyanmıştım. Her hafta sonu olduğu gibi bu haftasonuda ocağa gidecektim. Deruni Baba’yı görebildiğim ve onun muhabbetinde bulunabildiğim için haftasonlarının ve tatillerin önemi gönlümde bir başka idi. Üstelik bu hafta sonu ikizim Baran’ında derneğe gelecek olması ile sevincim ikiye katlanacaktı.
Cumartesi 16:00’da Baran ile Darıca otogarda buluşup, beraber derneğe geçmiştik. Derneğe vardığımızda her zaman ki sevecenliği ile Deruni Baba ve Yener Başkan bizleri karşılamıştı. O gün sabaha kadar Deruni Baba bizleri deruni konular ile nefeslemişti. Ocağımızın ateşinin sırrı işte bu nefeslerdeydi.
Gece boyu süren muhabbet Pazar sabahı olmasına rağmen devam ediyordu. Toplu sohbet olmadığı zamanlarda ise Kalperenler özel sorularını sormak için, Deruni Baba’nın yanına giderek sorularını ona yöneltiyorlardı. Kısacası o yüce gönüllü insandan yol göstermesini ve tavsiye vermesini bekliyorlardı.
Bende o gün aklıma takılan sorulardan birkaç tanesini sormak için Deruni Baba’nın yanına gitmiştim. Deruni Baba gülümseyerek ‘’Gel bakalım gel, sizin sorularınız hiç bitmez.’’ diyerek espri yapmıştı.
Deruni Baba’ya telefonumdan bir kaç resim göstererek bir soru yöneltmiştim. Sorduğum soruya karşılık ‘’Oğlum, Nekronomikon adlı bir kitap var. Bu kitabı duydun mu?’’ demişti. Bende konuya hakim olmadığımı belli edercesine ‘’Baba duydum fakat kimileri bu kitabın varlığına inanıyor kimileride inanmıyor’’diyebilmiştim. Deruni Baba bana doğru dönerek ‘’Oğlum o kitabın aslı bizim elimizde olduğu için şuan bu kitabı bulamıyorlar. Bulamadıkları içinde kitap hakkında sahte rivayetler uyduruyorlar. Şuan kitap bizim elimizde.’’ demişti. Ben ise içimden hayret etmiştim. Neredeyse bin yıllardan günümüze kadar gelinen süreçte efsaneleşmiş bir kitap nasıl muhafaza edilebilmiş ve nasıl korunabilmişti?
Kendi kendimle konuşurken Deruni Baba gülümseyerek ‘’Baran’ı da al benimle beraber odaya gelin.’’ Diyerek, ocakta oturduğu yerden ayağa kalmıştı. Ayaktayken çantasına doğru yönelerek çantasından özenle çok değerli olduğu anlaşılan eski bir yazma (kitap) çıkarmıştı. Deruni Baba kitabı eline alarak dernekte ki odalardan birine yönelirken Baran ve bende onu takip etmiştik.
Oda’ya en son ben girmiştim ve odanın kapısını yavaşça kapatmıştım. Deruni Baba’nın yüzü sevecen halinden birden komutan edasına dönüşmüştü. Böyle zamanlarda yüzünün çehresi değişiyor ve Deruni Baba’nın gözlerinden sanki Türk Ata’nın baktığını hissediyordum.
Deruni Baba eski kitabı eline almış ve ön yüzünü göstererek ‘’Bakın bakalım burada ne yazıyor?’’ demişti. Baran ve ben yazıyı incelemeye koyulmuşken Deruni Baba’da anlatmaya başlamıştı...
Nekronomikon
Sayfa 1 Deruni Baba:
*Burada Nekronomikon yazıyor. Yazı çok eski bir alfabe ile yazılmış. Şuan bu alfabe kayıp alfabeler arasında sayılıyor. Dünya’da bu yazıyı çözümleyebilecek yalnızca bir ya da iki kişi var.
*Herşey doğaya, havaya, suya ya da ateşe iz bırakır. Bu kitaba zamanın bir çok şeytanisinin eli dokunmuştur. Bazı yazılar ise kurbanların kanları ile yazılmıştır. Kara Yer denilen mekandan Efendilerini çağırmak için uyguladıkları ritüeller bu kitapda sırlanmıştır.
Sayfa 2 Deruni Baba:
*Bu sayfada görünen varlık Dünya’da her gün dolaşan en şerli varlıktır. Bu varlığa verilen mühlet içinde, bizim alemimizde dolaşma ve bazende alemimizde yaşanan olaylara müdahale izni vardır. Bu varlık ceninlerde bedenlenmek isteyen en büyük Deccal adayıdır.
* Alem içinde var olan Kara Yer denilen mekanda yaşar. O ve ona uyan şeytanları ŞİRA denilen delikler (Kara Yer’den Uzay-Zamanımıza açılan yasak kapılar) sisteminden bizim mekanımıza giriş yaparlar.
*Bu varlık bizim uzay zamanımızda Adem peygamberin daha önce ayak bastığı toprakların çoğunu ele geçirdi. Adem peygamberin ayak bastığı gezegenlerde ki işbirlikçileri ile bir olarak Kara Yer’den kapılar açtılar ve bu gezegenleri istila ettiler.
*Bir çok yıldız sistemi (Kurt takım yıldızı, Boğa takım yıldızı, Ejderha takım yıldızı vs) Kara Yer’den açılan kapılar ile istila edilmiştir. Kimisi kısmen istila olurken kimisi tam anlamıyla ele geçirilmiştir.
*Kara Yer’in varlıklarının istilası ile yıldız sistemlerinde ki yaşayanlara Kara Yer bilgisi ile hükmedilir. Bu bilgiler ile buralardaki yaşamlar düşünebileceğiniz en gelişmiş teknolojinin dahi ilerisindedir. Buralarda ki yaşam artık bilim ile izah ve tespit edilemez. Bu sistemlerde Melek dahi gelse inanmazlar ayetinin tecellileri vardır.
*Teozofist akımların taptığı yıldız Kurt takım yıldızında bulunan Sirius yıldızıdır. Bunlar Kuran’ı da amaçlarına uygun olarak yorumlayıp, Sirius yıldızı Şira’dır, derler. Halbuki bu doğru değildir. Şira, Kara Yer’den Uzay-Zamanımızı istila edebilmek amacı ile açılan delikler (kapılar) sisteminin tümüdür. Bu deliklerin sonuncusu Sirius’tadır.
*Sirius’un ve bazı gezegenlerin Ay ile kavuşumları ritüeller ve gözlemler için çok önemli.
Sayfa 3 Deruni Baba:
*Yıldızlardaki karanlık güçler ile Tengri Adamlarının yaptığı mücadele anlatılıyor.
*Şerlilinin elinde Sin’in sembolü hilal var.
*Asur tabletlerinde Şems devri, kamer devri geçer. Bir döngü var. Bu döngünün önemli noktalarında bu mücadele yaşanmış.
*Devri kamer ya da devri şems güneşin ya da ayın dönmesi değil. Bütün evrenin galaksinin eski konuma gelmesi. Devri kamer küçük devir. Devri Şems büyük devir.
Sayfa 4 Deruni Baba:
*Göksel bir kuş var. Dünya’da yaratılmamış bir kuş. 12 yılda bir 12 takvimi dolaşır ve Yılanı tutar. Bu yılan şerdir. Tutar onu etkisiz hale getirir. Buda belli döngülerde gerçekleşir. Devlet kuşu kavramı buradan doğmuştur.
*Devlet kuşu başına kondu kavramı. Anka’nın aslı simurgtur. Çağlar değiştikçe devirler farklılaştıkça Simurg Anka olmuş bazende Karga olmuştur. Ergenekon destanında Karga sırlanmıştır.
*Devlet kuşu devlet kuşu demek değil, devletlü kuş nereyi seçerse ilahi anlamda kut oraya konar demektir. O senenin bereketi, canlılığı orada olacak demektir.
*Karga Türklerde bilgedir. Kral karga fiziki olarak gözüktüğü zaman hayaleti, batıniyeti dolaşır. Fiziki alemde sadece kemikleri gözükür.
*Dünya’ya gelmek başka, doğmak başkadır. Dünya’ya geldi denir. Doğmadan ölenler, Dünya’ya gelmez başka yere gider.
*Karga bir kod. Dünya’da Adem ve çoçukları yokken karga kavmi vardı. Karga bildiğimiz kuş olarak karga değil yani. Karga metafizik anlamda Kara Yer’den istihbarat sağlayan kavmin adıdır. Karga gaybı eşeleyendir. Şeytaniler kargayı bu yüzden sevmez, kötü anarlar. Karga bugünde metefizik varlıklarla savaşan bir hayvan ve aynı zamanda bir kavimdir.
Deruni Baba kitabın son sayfasını kısaca analiz ettikten sonra ‘’Şimdilik bu kadar kafi ikizlerim. Sizden istediğim bu kitaptaki çizimlerden yola çıkarak kitabı analiz etmeniz. Unutmayın, akıncı olarak önden sizi gönderiyoruz daha sonrasında ise biz bu kitabı ayrıntısı ile analiz edeceğiz. Şimdilik şer odağa Deccal projesi için göz dağı vereceksiniz.’’ diyerek kitabı kapatmıştı.
Yaklaşık on beş dakikadan beri ocaktaki odadaydık. Deruni Baba yazmanın sadece kısa bir özetini geçmişti. Biz ise analiz etmek adına dikkatlice dinlemiş ve notlarımızı almıştık.
Deruni Baba’nın işareti ile hep beraber oturduğumuz sandalyelerden ayağa kalkarak birlikte tekrar ocakta ki incir ağacının altına dönmüştük…
Şubat 2020
Pazartesi
Haftasonu bütün negatif enerjimi incir ağacının altında bırakmıştım. Benim için başlayacak olan sanki yeni bir hafta değilde, ocak ateşi ile birlikte yeni bir hayattı adeta… Sönmeyen ocak ateşinin hakikati ile hala tinleri yeşertenler, yeni hayatın da kaynağıydı.
Yatağımdan doğrulmuş, yaşamın kaynağı olan güneşi penceremden izlerken düşüncelere dalmıştım. Fakat artık işe gitmek için hazırlanmam gerekiyordu.
Yaklaşık yarım saatte hazırlanıp işe gitmek üzere evden çıkmıştım. Yol boyunca Baran ile konuştuklarımızı düşünüyordum. Deruni Baba’nın tarihte ilk kez ifşa ettiği Nekronomikon adlı kitabı bir an önce analiz etmemiz gerekiyordu. İkimizde ilk buluştuğumuzda kitabı analiz etmek için sözleşmiştik. Bizi buluşturması için sebepleri bekleyecektik. Bu zaman boyunca çalışıp, çıkardığımız analizlerimizi düzenleyecek ve bir rapor haline getirecektik.
İşe vardığımda hemen gün içerisinde yapacağım toplantılar için hazırlıklara başlamıştım. Hazırlık kısmını bitirdiğimde saat 10:30 civarıydı. İş arkadaşlarıma ‘’Galiba bugün herşey planladığım gibi gidecek’’ derken telefonum çalmıştı.
Bakanlığın acil olarak düzenlediği toplantılardan birisi için Ankara’ya çağrılıyordum. Bu toplantıya muhakak katılmam gerekiyordu. Açıkcası aklımda bakanlığın düzenleyeceği toplantıdan daha çok Baran ile yapacağımız analiz vardı. Baran ile konuştuğumuz sebebin bu kadar çabuk ayağıma gelmesine şaşırmıştım. Hemen iş yerinde yola çıkacağım arabayı ayarlamıştım. Bilgisayar çantama gerekli olan eşyalarımı koyarak, otoparka doğru yürümeye başlamıştım.
Sakarya’dan Ankara’ya doğru yola çıktığımda saat 11:05’ti. Yolda Baran’ı arayıp, geleceğimi ona da haber vermiştim. O da benim geleceğimi duyunca hem sevinmiş hem de oldukça şaşırmıştı.
Ankara’ya vardığımda öncelikle Bakanlığın düzenlediği toplantıya katılmıştım. Toplantı yaklaşık olarak 17:09’da bitmişti. Baran’ı arayarak toplantımın bittiğini artık onu iş yerinden alabileceğimi söylemiştim. Baran iş yerine yakın bir yeri bana tarif ederek oraya gelmemi istemişti.
Buluşacağımız noktaya vardığımda Baran’a arabaya binmesi için işaret etmiştim. Hafta sonu ocaktan ayrıldıktan sonra bu kadar çabuk buluşacağımız aklımızın ucundan dahi geçmezdi. Baran arabaya bindiğinde olayın şaşkınlığı ile ister istemez gülüyordu. Baran’a ‘’Gülme gülme! Sabahtan beri çok yoruldum. Üstelik çokta açıktım, artık buraya geldiğime göre bana birşeyler ısmarlarsın’’ demiştim. Baran’da beni çok özel bir yere götüreceğini söyleyerek gideceğimiz yeri tarif etmişti.
Yemek yiyeceğimiz restorana nihayet varmıştık. Restorandan içeri girerken Baran bana doğru dönerek ‘’Burası Uygur yemekleri yapıyor. Beni buraya Dudu abla getirmişti. O yurt dışına gittikten sonra arada buraya gelip yemek yerim. Burada hem ortalık asya’yı hemde Dudu abla’yı anarım.’’ demişti. Deruni Baba’nın vesilesi ile tanıştığımız Dudu abla ikimiz içinde gerçekten çok değerli bir insandı. O bizim için hayatımızda sürekli iz bırakan ve özlediğimiz nadir insanlardan birisiydi.
Restoranın lezetli yemeklerini yerken; Baran ile ister istemez sosyal medyadaki güncel konuları konuşuyorduk. Sosyal medya denilen platformda o kadar çok stratejist üremişti ki artık strateji kavramı bile sıradanlaşmıştı. Bir tarafta kendini Çiftlikte sanarak konuşanlar, bir tarafda kendini Profesör X yerine koyarak olmayan üst aklın (Üst akıl yoktur, üst tasarım vardır.) borazanlığını yapanlar, bir tarafta foton çağı-sirius çağı-altın çağ geliyor diyerek insanların zihnini bloke etmeye çalışan bilimsel Ruhçu-Ufocular, kısacası sosyal medyada ne ararsanız vardı.
Günlük konuları konuşurken yemeklerimizi bitirmiştik. Uygur restoranından sonraki durağımız Hacı Bayram Veli cami olacaktı. Ankara’ya her geldiğimde muhakak Baran ile beraber Bayram Dede’yi ziyaret eder ve duasını alırdık.
Bayram Dedenin temsilgahına vardığımızda etrafta kimse yoktu. Baran ile önce avlunun içinde bulunan banklardan birine oturarak sessizliği dinlemiştik. Bir süre sonra ayağa kalkarak Bayram Dede’nin türbesine doğru yürümeye başladık.
Türbeye vardığımızda suskunlaşarak iç alemimize yönelip, dua etmiştik. Dua ettiğimiz sırada yanımıza yaklaşan Meczup Dedeyi fark edememiştik. İkimizde bir anlık ne olduğunu anlayamadığımız için irkilmiştik. Meczup Dede ‘’Duanız kabul olsun koçyiğitler, kalın sağlıcakla’’diyerek hızlıca yanımızdan uzaklaşmıştı.
Meczup dede tekrar gelir umudu ile bir süre avluda beklemiştik. Fakat artık buradan ayrılmamız gerekiyordu. Nekronomikon adlı kitabı analiz etmek üzere bir kafeye gidecektik. Yaşadığımız olayın şaşkınlığı ile Bayram Dede’nin temsilgahından ayrılmıştık.
Yol boyunca avluda karşılaştığımız Meczup Dede’yi ve yaptığımız duaları konuşmuştuk. Kafeye vardığımızda ise sakin bir yer bulup oturmuştuk. Artık analizimize başlayabilirdik…
Sayfa 1 Analiz:
*Orta çağda ölü çağırma ritüellerine ve bu ilme necromancy deniliyordu. Bu ilme sahip kişiler ölüler ile iletişime geçerek sözde gelecek hakkında kehanette bulunuyorlardı.
*Kabala ya da diğer gizli öğretilerden çok önce hatta Nuh tufanından önce tapınılan ve çağrılan eski çağlara ait güçler, yer altı varlıkları, boyut varlıkları vardı. Bu varlıklar sümer tabletlerinde, akad ve babil tabletlerinde sırlanmışlardı. Bu varlıkları çağırmak ve onları yönetmek için ehil olmak gerekmekteydi.
*Çağrılan varlığa nasıl bir canlının (insan, hayvan veya bitki) kurban edilmesi ya da varlığın hangi tılsımla çağrılması gerektiği gibi konular vardır. Çoğu insan bu metodları bilmediği için ve çağrılan varlığı yönetemedikleri için varlık o kişiye musallat oluyor ve kişinin akli dengesini yitirmesine ya da kendine zarar vermesine neden oluyordu.
*Ölüler ile iletişim kurma, onlardan bilgi alma, ölüleri canlandırma ritüelleri çeşitli kültürlerde yer almıştı. Bütün çağlar boyunca bu yasak bilgiler (ölüleri bedenlendirme ya da canlandırma, ölüler ile iletişim kurma, alemde yasak olan kara yere kapı açma ve çağrı ritüelleri vs) toplanıp tek bir kitap haline getirilmişti. Bazılarının uydurma dediği, bazılarının bir kaç nüshası vatikan arşivinde dedikleri ve ehil olmayanların okuduğunda onları delirttiğine inanılan bu kitapta yasak bilgilerin tümü toplanmıştı. Bu kitaba Nekronomikon adı verilmişti…
*Dünyanın her yanında Ötüken’in yansıması yazıtlar mevcuttu. Bu yazıtlara Orhun’da Orhun Yazıtları, Yenisey’de Yenisey Yazıtları, Meksika’da Maya Yazıtları vs. denmişti. Yani Ötüken’in sırrı yazıtlar dünya diye bildiğimiz mekanın her coğrafyasına aynı fikir farklı diller üzerinden iz bırakmıştı. Yazıtların kaynağı birdi, yani ÖTÜKEN! İşte tüm bu coğrafyalarda yer alan yazıtlarda, bilerek yanlış lanse edilen ‘Tanrı’ denilen varlıklar; geçmiş ve gelecek tarihte çağrılan şerli varlıklara karşı ademoğluna yardım için Tengri’nin sırrı ile tamgalanarak Gök’ten Yer’e indirilmişlerdi. Bu varlıklara örnek olarak Orhun’da ismi geçen Od Tengri verilebilirdi. Yazıtlarda ‘Od Tengri yasar’ ifadesi bile isteye bazı çevrelerce yanlış çevrilmekteydi. Yazıtlarda ki bu ifadenin Türkler Od ismi ile geçen bir Tanrının varlığına atıf yapıldığı dillendirilmekteydi. Oysa ki yazıtların birçok yerinde geçen ‘Tengri’ kelimesi aynı çevrelerce ‘GÖK/KÖK’ olarak çevrilmekteydi. Göktürklerin aynalı yazı sırrına binaen tüm Ötüken yazıtlarının sadece bir manası değil, birden çok deruni manası vardı. Yazıtlarda bahsi geçen cümlenin ilk doğru çevirisi ‘’Zamanı Tanrı yaşar.’’ idi. Ancak Tanrı kelimesi ile sırlanan ‘GÖK/KÖK’ idi. Yani daha deruni anlamı ile ‘’Zamanı GÖK/KÖK yaşar’ ya da ‘Zamanı GÖK/KÖK yasar (yasamak burada töreyi koymak anlamındadır.) ‘’ şeklinde olmalıydı. Peki ya OD kelimesi ile ne kastedilmişti? Od’un sırrı Yüce Gök / Arş’ta idi. İşin burası ise 7 mana yansıması olan Ötüken yazıtlarının manalarından daha derinlerde olanının kapısını açıyordu. Kısacası yazıtlarda geçen her ‘Tengri’ kelimesinde aslında Türklere geçmiş veya gelecekte kurulacak tuzağın çekirdeğinin ne olduğu ifade edilmişti. (Tengri gibi Umay’da buna dahildir.) Aynı zamanda Türklerin bu tuzağa karşı sağlayacağı ve edineceği Tengrisel gücün sırrı da aynı ifadelere sırlanmıştı. Şimdi soralım sayfa 1’de yer alan surete bürünmemiş ve şer ağaçların içerisinde yuvarlak bir göz (Tepegöz ifadesi tefekkür edilmeli) çukurdan geçerek surete bürünmeyi bekleyen varlık Türklere kurulacak hangi tuzak sonrası ortaya çıkacaktır? Tonyukuk yazıtlarını işaret eden devletlimize selam olsun.
Sayfa 2 Analiz:
*Kara Yer bir çok mitolojide yer alıyordu. Sümer, Akad, Babil, Yunan, Türk mitolojilerinde yer altı alemi ya da yer altına inme ritüelleri şeklinde mitolojilerde iz bırakmıştı.
*Yer altına inmek, bazı yasaklı ritüeller ile burada ki varlıklarla iletişim kurmak. Yasak olan bilgilere erişebilmek. Kara Yer’den bilgi alabilmek.
*Yılan ya da Ejderha Kara Yer deki Tini olmayan varlıkların kodudur. Ayrıca bu sayfadaki varlığın kanatlarına dikkat edilmelidir. Bu kanatlar ile meleklerin kanatlarını konu edinen ayetler tefekkür edilmelidir. Kulbak Bilge’de kanatların boyutlara ve zaman tayflarına ait olduğu ilk kez açıklanmıştı. Peki ya bu şerlilerin kanatları ne anlama gelmektedir? Mesela sadece şeytanın verilen mühlet zarfı içinde dolaşabileceği tayf ve boyutlar ile ilgili olabilir mi?
*Yer altına inme ritüelleri, ölü diriltme ritüellerinde kullanılan cenin ve kan ayinleri önemlidir. Bu sayfadaki varlıklar için özellikle cenine ait ‘Taze Kan’ kodu ile mühürlenmiş kanlar akıtılmaktadır.
*Kanın içindeki DNA’yı görmek için bir tür ışık kullanıyoruz. Işığın bize gösterdiği kısma DNA diyoruz. Fakat bize görünen şey hakikatin sadece küçük bir cüzzüdür. Bu küçük cüzze bakarak bütün canlıları ve canlılarda ki halleri (hastalık, enfeksiyon, virüs vs) tam anlamı ile çözmek mümkün değil. İnsan bedeni ile küçük bir çukura sığıyorken; manası ile kainatı kapsar denmiyor mu?
*Kanın içinde bulunan DNA’nın bir görünen yapısı birde görünmeyen alemlere, kainatın hafızasına dönük karanlık yapısı var. Bu kısım henüz tam anlamıyla keşfedilemiyor. Keşfetmek için özel frekanslar gerekiyor. DNA’nın karanlık kısmının çözülmesi çalışmaları ile ve insanlığın Kara Yer’in sırrına apaçık şahit olacağı zaman dilimi bir hikmete binaen birlikte yürümektedir.
*Kara Yer’e Yüce Kitabımızda nasıl işaret edilmiş olabilirdi? Bu konuda Derman Dede’nin kitapları yardımımıza koşmaktadır. Taha Suresi’nin altıncı ayetinde ‘’Göklerde, yerde, bu ikisi arasında ve TOPRAK ALTINDA ne varsa O’nundur’’ denilmişti. Yüce Kitabımız gök, yer, ikisi arasındakiler ve tüm bunlardan ayrı olarak sera aleminden bahsediyordu. Sera Alemi ‘Toprak altı’ şeklinde kodlanmıştı. Sera Aleminin sırrı Eski Dünya Tasviri ve Kambala ile dünya kamuoyuna deşifre edilerek sunulmuştur. Sayfa 2’de yer alan tinsiz varlık Sera Alemi’nden tüm insanlığı gözlemektedir. Sayfa 1’de yer alan varlığın sera aleminde kullandığı suret Sayfa 2’de yer alan varlıktır. Sayfa 2’de yer alan varlık Sera Alemi’nde bulunmaktadır dedik. Peki ya Sayfa 1’deki varlık hangi alemde yer almaktadır?
*Kalem suresi 16. Ayette ‘’Hortumunu damgalayacağız’’denilen şerli bu varlık olabilir mi? Yine bu konu ile bağlantılı olarak mesela Fil Ashabının gökyüzünde ki karşılığı hangi kavim? Ya da bir başka önemli deruni konu olan ebabil kuşları hangi istihbaratçı kavmi temsil ediyor?
*Bizim teknolojimiz ile takım yıldızlarda ki yaşamın var olup olmadığını tespit edemiyoruz. Ancak dünyanın karanlık tarafı (Bknz: Eski Dünya Tasviri) görüldüğü zaman buralarda ki yaşamın var olup olmadığının farkına varacağız. Dünyanın karanlık tarafının görülmesi için Ay’ın konumu ve karanlık yüzü ise çok büyük önem arz etmektedir.
*Gökyüzünde bazı yıldızların Ay ile kavuşumları önemlidir. Örneğin geçtiğimiz günlerde Sirius ile Ay kavuşumu vardı. Bazı gezegenler Ay ile hizalandığı zaman Ay’daki işaret fişeği ile buralarda ki yaşamlar gözlemlenebilir mi? Ay bir işaret fişeği ise, bu işaret edeni yok etmek ile amaçlananın ne olduğu daha açık ortaya çıkmıyor mu? Son olarak ashabım gökteki yıldızlar gibidir lafzı ve bu lafızdaki gökteki yıldızları işaret edenin Nuru-M’nin temsili Ay olması büyük bir hikmettir.
Sayfa 3 Analiz:
*Büyü aslında çift taraflıdır. Kadim kara büyülerde de bu durum böyledir. Büyü bir yandan hedefteki bedene Tek Tengri’nin nefeslediği ruhun girişini engellerken; bir diğer yandan da bedene ruhun bindirilmesinden önce var edilen muhafızları (Kuran’da gözetleyiciler olarak lanse edilen varlıklar) ekarte etmektedir.
*Deccali yaratmak için Ruh ile Beden bağlantısını kesip bedeni ele geçirmek için insanlara yapılan müdahaleler vardı. Bunun yanında henüz cenin aşamasında bile değilken, ruh nefeslenmeden önce yapılan özel müdahaleler yer almaktadır. Bunlar ister dıştan afak (bilim), ister içten enfüs (büyü) nasıl olduğu fark etmemektedir. Ana amaç Deccali bu alemde bedenlendirmektir. Şerlilerin deyişi ile taçlandırmaktır.
*Yılan kavmi asker toplamaya çalışmaktadır. Amaçları asker toplamak ve bu askerlerini bedenlendirmektir. Ölü diriltilmesi için Ay bir settir. Peygamberimiz bu kavmi manyetik kabre gömmüştür. Dikkat edilirse bu sayfada yer alan şerlinin asasında sadece Hilal temsili var. Neden yıldız yok? Çünkü ayın işaret ettiği yıldızlar yani gök ehli onlar için felaket demek. Oyunlarının bozulması demek. Yıldızı bu sebeple unutturmaya ve Ay’ı, yüzdüğü yörüngesinden çıkartmak için çabalıyorlar.
*Nazilere dünya dışı verilen teknolojik bilgiler arasında ölü diritlme bilgisi verildi mi? Hitlerin cesedinin hala İsrail’de saklanma nedeni bununla ilişkilidir. Üstelik Nazilere verilen bu bilgiler geçmiş veya gelecekte belirli takvimsel döngüler ile tekrar şerlilere üflenmektedir.
*Ateş topları, şihap topları mevzusu önemlidir. Davut’un kılıcı bu şihap toplarının sırrı ile yapılmıştır. Bu sayfada şerliye karşı duran bir kişinin eli kılıç halindedir. Allah’ın eli tabirleri bu konuda tefekkür edilerek; Davut’a ait kılıcın bu konu ile ilgili olan sırrı meydana çıkarılmalıdır. Bu sayfada anlatılan konu bu bilgiye ait sırrın mührüdür.
*8 kollu güneş 8 çift hayvan zamanı sayfa 3 için tefekkür edilmelidir. Dikkat edilirse ilgili sayfada Güneş 8 kollu ve Güneş ile kodlanan sistemin beşinci kolundan şihap topları çıkmaktadır. Neden beşinci kol? Beşinci kola ait sır ne olabilir? Beşinci kola ait hangi çağa atıf yapılmış olabilir? Mesela Avustralya’da öldürülen develer ile şerliler deve çağına geçildiğinin sırrını bildiklerini ilan etmiş ve bununla Türk Devletine mesaj vermiş olabilirler mi? Deve çağının sırrı nedir? Piriminiz ilk kez hikmetini dile getirdiği Hz. Ali ve Deve’nin kaybolma hadisesi tefekkür edilmelidir. Derman Hz. dediği gibi deve yaratılışın sırrını taşımaktadır. Deve çağında insanın doğal yaratılışı yani fıtratı tamamen bozulacak mıdır? Bunun sonucu 8 çift hayvan çağından kozmik çağa geçiş ile son bulabilir mi? Son olarak göğü taşıyan sekizlinin; sekiz çift hayvan çağı ile ilişkisi vardır.
*Kulak hırsızlığı için 8 kollu güneş adeta bir sistemdir. Yani şihap topları gökte oluşturulan bu sistem sayesinde atılmaktadır. Peki ya bu sistem kim tarafından kurulmuştur diye sorulabilir. Sorunun cevabı Zülkarneyn ile ilgili ayetlerdedir. Kısacası Ay’ın yarılmasından sonra ki set sırrıdır Güneş.
Sayfa 4 Analiz:
*Enam 38 ‘’Sizler gibi iki kanatlılarda bir ümmettir.’’
*Nahl 79. Ayette ’’Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşlar.’’ ifadesi geçmektedir. Boyun eğdirilmiş kuşlar olduğu gibi eğdirilmemiş olanlarda mı var? Bu kuş kodu ile kodlanan çeşitli sır kavimlerdir. Bu kavimlerin sırrı nedir? Bu durumda boyun eğdirilmiş kavimler olduğu gibi Gökte boyun eğmeyen kavimlerinde varlığının olduğu ortaya çıkmaktadır. Boyun eğdirilme hadisesi Oğuz Kağan ile olmuştur. Nitekim Oğuz Kağan’ın Kara Yer’den bilgi edindiği sır hayvanlarından biri karga olmuştur ki bu durum batı literatürüne de girmiştir.
Devamı: https://www.onaltiyildiz.com/?haber,8001/kara-yerin-sirri-nekronomikon-3
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle