En Sıcak Konular

Dr. Özlem Genç

Köşe Yazarı
Dr. Özlem Genç
26 Mart 2020

Korku ve Umut



Korku; gerçek bir tehlikenin ya da bir tehlike olasılığının, düşüncesinin uyandırdığı kaygı duygusu olarak tanımlanır. Belli seviyeyi aşmadığı sürece yaşama içgüdüsünü destekler ve kişinin hayatta kalmasını sağlar. Korkuyu akıldan silmek zordur, çünkü belli tecrübeler sonucunda oluşan ve bilinçaltına kazınan içgüdüsel bir duygudur.  Ancak onu yönetmeyi iyi bilenler kendi avantajlarına kullanıp içinde bulunduğu istenmeyen durumdan rahatça çıkabilirler. Korku aşırı olduğu durumlarda panik haline dönüşür ve bu ruhsal durum artık insanın fizyolojisini de etkiler. Başlangıçta adrenalin, kortizol gibi çeşitli hormonlar salgılanır, kan basıncı, kalp hızı ve solunum sayısı artar, hücre metabolizması hızlanır, kanda glikoz düzeyi artar, zihin daha aktif hale gelir, kalp kaçmak veya savaşmak için yeterli kanı vücudun büyük kaslarına yönlendirir. Buraya kadar normal fizyolojik yasalar işler. Ancak korku ve kaygı arttıkça ve uzadıkça bağışıklık sistemi bozulur, bilinçsizce davranışlar artar, zihin çalışamaz hale gelir, kişi normalde yapması gerekenleri bile yapamaz. İşin tabi ki sosyolojik, kitlesel, siyasi yönleri de mevcut. Kitleleri korku ile yönetenler insanların bu zayıf karnına dokunup, tepkilerini ölçer ve bu tepkilere göre geleceği şekillendirmeye teşebbüs ederler. Korku; bazen terör olur, bazen açlık, bazen de son birkaç aydır mevcut olan virüse bağlı hastalık ve ölüm korkusu.

Ne yazık ki her an yeryüzünde bozgunculuk yapanlar ile karşı karşıyayız. Bakara/204-205: “İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır. Yanından ayrıldığında yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez.” Bunlar; mikroorganizmaların genleri ile oynayarak salgınlara/iyileşemeyen enfeksiyon hastalıklarına ve besinlerin genlerini değiştirerek nesli bozma gayretindirler. Araf/56: “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” der bize. Islah kelimesi; daha iyi duruma getirme, düzeltme, iyileştirme veya bir hayvan ya da bitki türünden daha iyi verim alabilmek için yapılan işlem anlamındadır. Araf/55. ayette gece ve gündüzün ahenginden, Araf/57’de rahmetinin önünden gelen rüzgarlar, yağmur sonrası toprakta biten meyvelerden bahsedilir. Görüyoruz ki Hakk’tan yarattığı her şey bir ahenk içinde, her şey yerli yerinde ve zaten bizim için en iyisi ve verimlisi. Bu güruhun bize bilim diye pazarladıklarının hepsi; doğayı ve ahengi bozarak imal ettikleri mahsullerdir. Alim ve Zalim’in hikayesini hatırlatalım. Alim, Zalim’in kendini öldüreceğini anlayınca ona şöyle seslenir: “Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan bile ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım (Maide/28)”. Yani; gerçek ilim sahibi, gerçek âlim öldürmez, yaşatmaya içsel olarak programlıdır.

Sosyal medyada, TV’lerde salgın haberleri sürekli dönüyor ve korkumuz gittikçe artıyor ve paniğe dönüşüyor değil mi? Kendimizi bir yoklayalım. Peki bu haberleri duyunca eğer bu konularda bilgi sahibi değilsek, hepsine inanalım mı yoksa işinin ehli ve yetki sahibi olanlara mı soralım? Bu aşamada bize gereken bir öğüt: Nisa/83: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.” Gayet açık.

Peki, içimizdeki bu korku karşısında ne yapmalıyız? “GEVŞEMEYİN, TASALANMAYIN. EĞER İNANIYORSANIZ ÜSTÜN OLAN SİZSİNİZ. Eğer siz bir acıya uğradınızsa, o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz.  Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez (Ali İmran/139-140).”  Gevşemek ve panik rüzgârlarına kapılıp gitmek pek iyi bir davranış değil emek ki.

Yaşadıklarımız maalesef insanların kendi eli ile yaptıkları yüzünden olsa da bu günlerde korkularımıza karşı sabır en büyük silahımız olabilir. Bakara 155-156: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma ile deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir musibet geldiği zaman: Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz, derler.” Dönüş sadece ona, yeter ki deneme sınavlarını ve başımıza gelen korona musibetini sabırla atlatmayı becerelim. Ali İmran/175: “Şeytan ve yardakçıları ancak dostlarını korkutur. Eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.” Hepimiz şu durumumuzda şeytandan ve yardakçılarından korkuyor olabilir miyiz acaba? Bizi korkutup ürkütmüşler ve bizim onları göremediğimiz bir yerden gözetleyip virüs salgınına karşı tepkimizi izliyor, kıs kıs gülüyor olmasınlar. Hz.İbrahim bir hanif olarak Allah’a yüzünü döndürerek şöyle seslenir kavmine: Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam (Enam/79-80). İlginç bir şey daha var. İnsanlara işlerini süslü gösteren şeytan bile Allah’tan ve azabından korkuyor iken (Enfal/48, Haşr/16), bu küresel bozguncuların Allah korkusu hiç olmadı. Yeryüzünde büyüklük taslayan ve haddi aşan Firavunlardan korkanların iman etme olasılığı da biraz zayıf (Yunus/83). Herkes birinden/bir şeyden korkuyor, ancak acaba biz kimden ve nelerden korkuyoruz? Kendimize sormanın vakti geldi galiba. “Allah kuluna kafidir, seni O’ndan başkasıyla korkutmasınlar (Zümer/36).”

Korku ve panik iklimini kendi çıkarına kullananlar da var elbet. Onları iyi tanıyalım: Azhab/18-19: “Allah, içinizden hem tembellik edip hem de başkalarını geri bırakanları ve kardeşlerine, "Hadi bize gelin!" diyenleri biliyor. Zaten onlar savaşa/zora çok az gelirler. Size karşı pek cimridirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” Onların yaptıkları stokçuluk, aç gözlülük ve savaştan kaçma eylemleri boşa çıkacak ve ortalık sakinleşince gerekli yanıtı alacaklar TÜRK milletinden. 

Korkumuzu yenmenin diğer bir yolu umudumuzu yeniden canlandırmak. “O, size korku ve umut içinde şimşeği gösteren ve ağır bulutları meydana getirendir (Rad/12). Gök gürültüsü O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürperir ve bu arada yıldırımlar gönderip dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlüdür (Rad/13). Şu anda yaşadıklarımızı bir şimşek ve gök gürültüsü olarak düşünürsek; önce ürpermemiz ve toplum olarak neyi nerde yanlış yaptık ve yapıyoruz diye düşünüp doğru olanı yapabilmeyi becermemiz gerekir (Rad/11: …Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez…). Tuzak kuranların sonunda cezalarını alacaklarını bilmemiz gerekir değil mi? “Kötülükleri yapmak için tuzak kuranlar, Allah'ın kendilerini yere geçirmeyeceğinden yahut hiç fark edemeyecekleri bir yerden azabın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular (Nahl/47)?”. Üstümüze yağan şiddetli yağmurdan sonra toprağın canlandığını ve bize envai çeşit meyve ve sebzeyi verdiğini de unutmasak iyi olur. Her yağmur bir bereket, bir umuttur. Şimşeklerden sonra gökten inen su ile ölümün ardından arz tekrar dirilmekte ve bunda aklını kullanan milletler için ayetler mevcut (Rum/24) değil mi?

Yeniden dirilmeyi, ayağa kalkmayı isteyip, ona göre üzerimize düşeni yapmalıyız ki Allah’a bakacak yüzümüz olsun ve korku içinde yaşamaya devam etmeyelim. Bakara/112: “Bilâkis, kim Muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler .”  Küfre sapanlara karşı gücümüz yettiğince kuvvet hazırlayacağız. Şöyle söyler Allah kelamında: Küfre sapanlar sakın öne geçtiklerini düşünmesinler. Onlar bizi âciz bırakamazlar. Onlara karşı, gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Ordugâhlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah'ın düşmanını hem kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz (Enfal/59-60).” Burada kuvvet;  “TÜRK’ün gücü” ve atlar ise “ilim yolu” olursa kimse bizi aciz bırakamaz.

Korku döneminden sonra mutlaka güven içinde olacağımız dönemler de gelecektir. Yeter ki iyi işler yapmak için bir çabamız olsun: “Allah; sizin, iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur: Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka halef kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine onlar için güç kaynağı yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene ulaştıracak. Bana kulluk/ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Bundan sonra nankörlük edenlerse, yoldan sapanların ta kendileridir (Nur/55)”

Dönüş sadece O’na. Bu durumda neden panik olalım ki? “Her ümmet için belirlenmiş bir süre (ecel) vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler. Ey Âdem oğulları! Size kendi içinizden ayetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim sakınır ve kendini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir (Araf/34-35).” Korku ve panik hissetmek yerine güzel bir seçenek: Kendimizi ıslah etmek ve verimli hale getirmek, bireysel veya kitlesel bazda tüketen değil üreten olmak. Şu zaman için bu virüs salgınından çıkaracağımız çok ders var. Öncelikle milletçe özellikle gıda ve sağlık konusunda dışa bağımlı olmadan kendimize yetebilmeyi öğrenmemiz gerekli.

Kısacası «Rabbimiz Allah'tır» deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir (Ahkâf/13)”. O yüzden bu zor günlerde korkmadan ve umut ederek yolunu, dostunu ve yardımcını iyi seç: “BİLMEDİN Mİ Kİ GÖKLERİN DE YERİN DE MÜLK VE SALTANATI YALNIZ ALLAH'INDIR. SİZİN İÇİN ALLAH'TAN BAŞKA NE BİR DOST VARDIR, NE DE BİR YARDIMCI (Bakara/107).

Saygılarımla.

Özlem Genç

 drozlemg@gmail.com 

 https://www.onaltiyildiz.com/?haber,7748/korku-ve-umut



Bu yazı 1,267 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 2 Haziran 2022 Simülasyon Teorisi ve Adguk Öğretisi
    • 25 Mayıs 2022 Monkey Pox; Maymunların Suçu Ne?
    • 22 Haziran 2021 Suyun Hafızası
    • 21 Aralık 2020 Can Suyum-2
    • 16 Aralık 2020 Can Suyum
    • 20 Haziran 2020 Kafesdeki Zihinler
    • 11 Mayıs 2020 Simbiyotik Yaşama Hazır mısınız?
    • 1 Mayıs 2020 Maskeli Bir Dünya mı?
    • 9 Nisan 2020 Sözde Kutsal Korona Aşısı
    • 6 Nisan 2020 Kök Börü - Mavi Kurt ve Göklerin Bilgisi
    • 26 Mart 2020 Korku ve Umut
    • 22 Mart 2020 Covid-19 Hakkında Küresel Gerçekler
    • 7 Mart 2020 Tek Nefes,Tek Nefis
    • 23 Ağustos 2019 Selam Olsun Bizlere
    • 11 Kasım 2018 Türk, Öğün, Çalış, Güven
    • 7 Eylül 2018 Şarbon Nedir?
    • 6 Temmuz 2018 Hatırla
    • 19 Mart 2018 Ah Bu Gönül
    • 4 Ocak 2018 Kimiz Biz?
    • 28 Ekim 2017 Çok Mu Meşgulsün? Şimdi Dinle Sana Anlatacaklarım Var

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    16,113 µs