En Sıcak Konular

Y. Murat YİĞİT

Köşe Yazarı
Y. Murat YİĞİT
6 Temmuz 2018

Kutuplaşmanın Anatomisi





Yönetici Özeti

Bu çalışmanın amacı, kamu düzenini tehdit eden sosyal tedirginlik ve toplumsal huzursuzluğun kuvvetli fikir ayrılıklarına, bu fikir ayrılıklarının da guruplar arasında silahlı çatışmalara varana kadar yüksek dozda şiddet eylemlerine evrilme süreçlerine dönüşmesinin ve bu süreçlerin de silahlı kuvvetler müdaheleleriyle, yani darbelerle sonlanma durumunun altında yatan en önemli sebep veya sebeplerin ortaya çıkarılması, bu sebeplerin incelenerek Türkiye’nin gündemindeki en öne çıkan konu olan seçim konjonktüründe, elde edilen gerçek veriler üzerinden değerlendirilerek risklerin saptanması ve bu risklerin ortadan kaldırılmasına yönelik birtakım çözüm önerileri getirilmesidir.

Bu hedef doğrultusunda, çalışma 4 ana bölümden oluşacak şekilde planlanmış ve uygulanmıştır:

1. Bölüm, Teorik Analiz: Düğmeleri en baştan yanlış iliklememek adına, eldeki çözümlenmeye çalışılacak problemin teorik kavramsal altyapısı, sosyal bilimler bazında irdelenerek hangi noktadan harekete geçilmesi gerektiği saptanmıştır. Bu nokta çok önemlidir; zira bir santimlik hatayla başlayan, hedeften kilometrelerce uzakta bitirir.

2. Bölüm, Sosyal Analiz: Bu bölümde, problemin çözümüyle ilgili bir önceki teorik bölümde saptanmış olan kavramların bileşenleri ve bu bileşenlerin çalışmanın pratik bölümünde kullanılacak olan gerçek veriler arasındaki ilişkileri, genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu aşama, teori ve pratik arasındaki ilk geçiş noktasıdır.

3. Bölüm, Vaka Analizi: İkinci bölümde dikkat çekilen önemli saptamaların yönlendirmesiyle uluslararası bazda çeşitli ülkelere yönelik vaka analizleri seçilip incelenmiştir. Bu aşama, teori ve mühendislik, yani kendi yapacağımız saha analizi çalışması arasındaki ikinci ve son geçiş noktasıdır.

4. Bölüm, Saha Analizi: Eldeki problemin çözümüne yönelik dünyadan örnekler incelendikten sonra bu son kısımda, tüm Türkiye çapında birinci elden gerçek veriler toplanarak nitel ve nicel değerlendirilmeler yapılmış, bu değerlendirme sonuçları baz alınarak en başta çalışmanın ana amacı olarak belirtilen araştırma sorusu cevaplanmış ve son olarak da geliştirdiğimiz tez doğrultusunda çözüm önerileri sunulmuştur.


1. Bölüm: Teorik Analiz

Sosyal gerilimleri ve çatışmaları silahlı şiddet eylemlerine ve hatta iç savaşlara, son adım olarak da silahlı kuvvetler müdahelelerine kadar götüren sürecin altında yatan en önemli etken, “kutuplaşma”dır. Kutuplaşma kavramı, genelde “bölünme” kavramı ile aynı veya benzer manadaymış gibi algılansa da bu, doğru değildir. Bölünmede bir bütünün irili ufaklı fazla sayıda parçaya ayrılması durumu varken; kutuplaşmada bir bütün, birbiri ile kıyaslanabilecek oranda olan, kütlece birbirine yakın iki veya çok az sayıda ana parçaya ayrılmaktadır.  Gurup sayısı bölünmede artarken, kutuplaşmanın en kuvvetli olduğu anda iki guruba kadar düşmektedir. Dolayısıyla toplumdaki kutuplaşma, toplumun birbiriyle aynı büyüklükteki iki eşit guruba ayrıldığı anda en yüksek seviyededir.

Sosyal kutuplaşma kavramının, kendi içinde tekrardan detaylı bir incelemeye tabi tutulduğunda, kamu düzenini tehdit eder hale gelebilmesi için şu 3 gereksinimi sağlamak durumunda olduğu görülecektir:

1) Ortada az sayıda kaydadeğer ölçekte olan guruplar olmalıdır.
2) Gurupların herhangi birine ait olan bir birey, aynı guruptaki diğer bireylerle arasında güçlü bir özdeşleşme veya gurup içi tek türlülük hissine sahip olmalıdır.
3) Aynı guruba ait olan bireyler, diğer guruptaki bireylere karşı belli seviyede bir uzaklık veya guruplar arası çok türlülük hissine sahip olmalıdır.

Nobel ödüllü Hint ekonomist Amartya Sen, “Kimlik ve Şiddet” adlı eserinde kutuplaşma kavramının temelindeki iki önemli öge olan “gurup içi tek türlülük” ve “gruplar arası çok türlülük” hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Kimlik algısı, bireye gurur ve keyif verebileceği gibi diğer yandan güven ve dayanıklılık hissi oluşturarak kaygısız bir şekilde öldürme yönelimini besleyebilmektedir. Bir guruba seçkin ve ayrıcalıklı bir şekilde bağlı olunduğu hissi, çoğu zaman diğer guruplar ile araya mesafe koyma ve bu gurupların tam tersi istikamette yol alma ile sonuçlanabilmektedir. Gurup içi dayanışma, guruplar arası ihtilafı şiddetlendirebilmektedir.”

Bireyi veya toplumları, sahip oldukları tekil görüşler ve yönelimler temelinde tanımlayan indirgemeci ideolojiler, grup içi tek türlülüğü ve guruplar arası fikir ayrılığını destekleyecek şekilde kullanılabilmekte ve bu durumun sosyal bir çıktısı olarak da çatışma olgusu teşvik edilmiş olmaktadır. Bu teorilerdeki temel sıkıntı ise, çok boyutlu bir problemi, tek boyutlu olarak ele alma yaklaşımıdır.

Bu duruma önemli bir örnek, medeniyetler arasındaki çatışmayı sadece tek bir kavramla, din kavramıyla açıklamaya çalışan ve Abd’nin de devlet doktrini haline getirip dünyanın başına türlü belalar sardırdığı Huntington’ın “medeniyetler çatışması” teorisidir. İnsanları Batı medeniyetine veya İslam medeniyetine ait olacak şekilde iki gurup şeklinde sınıflandırmak, diğer farklı konulardaki yönelimlerini yok sayıp gözardı ederek her guruptaki bireylerin diğer guruptaki bireylere yönelik husumet ve kin duymasına sebebiyet verecektir. Aslında her birey, tek bir sosyal guruba ait değildir; bireyin birden çok yönelimi sonucu birden çok kimliği de ortaya çıkmaktadır. Mesela anne, baba, kardeş, eş, vb. gibi aile içindeki rolü, hangi spor dalına ilgi duyduğu, hangi müzik türlerini dinlemekten hoşlandığı, hangi meslekten olduğu, hangi politik görüşü savunduğu,vs.

Huntington’ın medeniyetler çatışması teorisinin omurgasını oluşturan ve sosyal çatışmalara yol açan indirgemeci ideojinin uygulama alanlarına dünyanın farklı coğrafyalarında da rastlamak mümkündür. Bir Afrika ülkesi olan Ruanda’da bireylerin sadece Hutu veya Tutsi kabilelerinden birine ait olabileceğini öne süren, etnisite temelli inşa adilmiş olan bu algı, ülkeyi iç savaşlara sürüklemiş ve 1995 yılında da birkaç gün içinde bir milyondan fazla Afrikalı’nın ölümü ile sonuçlanan bir katliama sebep olmuştur. Halbuki Hutu veya Tutsi kabilelerine ait olma ayrımının dışında, birbirini kıran bu insanların hepsi en başta Afrikalı’dır, sonra hepsi Ruanda vatandaşıdır ve Kigali bölgesinde ikamet etmektedir, yani birbirinin hemşehrisidirler. Hepsinin sosyoekonomik durumu hemen hemen birbiriyle aynıdır. Ortak yönleri çok daha fazlayken, kabile temelli ayrımcılığa tabi tutulmuş ve birbirlerine kırdırılmıştır. Suriye’de savaşın 2011’deki başlangıcından itibaren uygulanan “Esad karşıtı” ve “Esad destekçisi” şeklindeki indirgemeci ideoji örneği, çatışmalara yüksek oranda ivme kazandırmış ve 2016 yılı verilerine göre 400 binden fazla kişinin ölümüne sebep olan etkenlerden biri olmuştur.

Dolayısıyla bireylerin birden fazla yönelimi olduğu gerçeğinin hatırda tutulması, insanlar arasındaki ortak yanların ve karşılıklı yapıcı ilişkilerin oluşmasına sebebiyet verecek ve karşılıklı kin ve husumet yönelimlerini azaltacaktır. Diğer yandan bu çok yönlü bakış açısıyla, bazı uzmanların sosyal şiddet ve çatışmaların esas nedeni olarak gösterdiği kutuplaşmanın sosyoekonomik modeli gibi indirgemeci yaklaşımların da sığ görüşlülüğü ortadan kaldırılabilecektir. Kaynağını Marksist ideolojiden alan ve sosyoekonomik sınıf temeline dayanan bu tezde kutuplaşmanın ana nedeni olarak gelir dağılımı eşitisizliği gösterilmektedir. Her ne kadar bu yaklaşım tamamen yanlış olmasa da, zayıf bir yaklaşımdır. Çünkü her birey kendi sosyal çevresinden de birinci elden tecrübe etmiştir ki; ekonomik güç olarak aynı durumda olmadığı diğer bireylerle, farklı hususlarda aynı durumda ise anlaşabilmekte, bir arada çatışma olmadan yaşayabilmekte, ancak farklı hususlarda aynı durumda olmadığı, ekonomik olarak aynı durumda olduğu bireylerle arasında çok daha kuvvetle muhtemel çatışmalar çıkabilmektedir. Mesela bir birey ekonomik olarak gelir düzeyi düşük olsa da, gelir düzeyi yüksek diğer bireylerle aynı kültürel, politik, dini, vs. eğilimlere sahip olduğu takdirde bir arada çatışma çıkmadan yaşayabilir; ancak gelir düzeyi düşük veya tam tersi yüsek iki kişi, farklı kültürel, dini, politik, vs. eğilimlere sahip olduğu takdirde arada çatışma olma riski daha fazla olacaktır. Bundan dolayı bireyin sosyoekonomik durumu, kutuplaşmanın altında yatan nedenler sıralamasında kültürel, dini, etnik, politik nedenlerin çok daha gerisindedir. Biz de bu çalışmamızda, yapılacak saha analizindeki veri elde etme imkanlarını göz önünde bulundurarak “politik kutuplaşma”yı ele alacağız.


2. Bölüm: Sosyal Analiz

Kutuplaşmanın en kritik yöntemlerinden ikisi propaganda(bir fikrin başkalarına benimsetilmek amacıyla yayılması) ve dezenformasyondur (bir gerçeğin yanlış algılanmasına sebep olunması). Bu eylemlerin düzgün bir şekilde yerine getirilmesi için de kullanılcak araç veya araçların uygun şekilde seçilmesi büyük önem taşımaktadır. Sosyal medya, günümüz teknolojisinin sunduğu imkan ve kolaylıklarla bu araçlardan en öne çıkanlardan biridir.

Sosyal medyanın dezenformasyon amacıyla kullanılması, dezenformasyonun da sosyal medya ortamında daha etkin hale gelmesi, bu iki unsur arasında birbirini destekleyici ve besleyici bir ilişki olduğunu mu göstermektedir? Diğer yandan bu ikisinin, politik kutuplaşmayla ne gibi bir bağı vardır? Sosyal medya, eğer politik kutuplaşmayı artırıcı bir etkiye sahipse, o zaman dolaylı olarak toplumdaki kamu düzeni ve demokrasi kalitesini zayıflatıcı bir konumda mı durmaktadır? Partizan elitin, yani politikacıların bu denklemde yeri nedir? Politikacılar dezenformasyon üretebilmekte ve başka kaynakların ürettiği dezenformasyonların etkisini artırabilmektedir. Dezenformasyonla temelde amaçlanan ise destekçileri harekete geçirmek, karşıt görüşte olanları ise hareketsiz kılmaktır.

Politik kutuplaşmanın en etkin kullanıldığı sosyal medya platformu olan Twitter’da, retweet etme (RT@kullanıcı_adı) fonksiyonu ile yayılan politik bilginin, mention (@kullanıcı_adı) fonksiyonu ile yayılan politik bilgiden çok daha kuvvetli kutuplaşmalarla sonuçlandığı tespit edilmiştir. Retweet tartışma ağları, yüksek derecede politik kutuplaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan içlerindeki tek tip sesin etkisini artırarak güçlendiği bir nevi “yankı odaları”na dönüşmektedir. Uluslararası bir spor müsabakasında, bilim ödülünde veya kültürel bir temsil durumunda üretilen içeriklerin oluşturduğu retweet ağlarında ise politik içeriğin retweet edilmesi örneğindeki gibi benzer kutuplaşmalar olmamakta; toplum, bu durumlarda milli birlik ve beraberlik çatısı altında birleşebilmektedir. Peki bu nasıl olmaktadır? Neden toplum bazı konularda birbirine cephe alacak şekilde karşı karşıya geliyorken, bazılarında bir araya gelmektedir? Bu sorunun cevabı, “kutuplaşma” kavramının temelinde yatmaktadır. Kutuplaşma, baskın şekilde iki farklı guruba bölünme durumudur: artı ve eksi kutup, sağ ve sol kutup, kuzey ve güney kutup, dost ve düşman kutup vs. Karşılıklı iki cephe halinde gerçekleşen bu tip bir bölünmede arada elektrik oluşması, bu elektriğin beslenerek artırıldığı takdirde cepheler birbirine fiziksel olarak değmese de tıpkı elektrik yüklerinde olduğu gibi yüksek elektrik potansiyelden dolayı arada önce az sayıda ark ve kıvılcımın oluşması, karşıt yük müktarlarının artırılmaya devam edildiğinde ve/veya kutuplar arası mesafe kısaltıldığında da karşılıklı elektrik boşalmaları, yani toplum içi silahlı çatışmalara ve iç savaşlara gidecek kadar şiddet dozu yüksek eylemlerle sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, uluslarararası bir spor müsabakası veya bilim ödülü söz konusu olduğunda bu konular, politik konular gibi iki kutuplu yarıştırılmaya müsait değildirler. Politik savlarda “ya bizdensin, ya onlardan” propagandası etkin bir şekilde yapılmaya müsaitken; uluslararası bir spor müsabakasında “ya bizim takımdan yana olursun, ya da diğerlerinden” propagandası yapılamaz. Toplumdaki her fert, görüşü ne olursa olsun mensubu olduğu ulusu her şekilde destekleyecektir, diğer türlü bir davranış içine girdiğinde zaten o ulusun ve milletin ferdi olamaz, kendi kendi ile çelişmiş olur. Dolayısıyla toplum bazında yıkıcı ve ağır sonuçlara götürebilecek yönde gerçekleştirilebilecek politik kutuplaşmanın bir panzehiri de toplumun her ferdinin ortak olarak az veya çok bir şekilde birleşebileceği değerleri öne çıkararak bu değerlerin geliştirilmesini sağlamaktır.

Üzerinde durulması gereken diğer bir husus da kutuplaşma denkleminin önemli bir parçası olan dezenformasyonun hangi aktörler tarafından üretildiğidir. Bunlardan ilki bağımsız trollerdir. Trol, insanları kasten kışkırtıp yem atarak bunun karşılığında duygusal tepkiler almaya çalışan aktör demektir. Bağımsız troller, genelde sosyal medyada kendi kendilerini eğlendirme amacıyla ve klasik medyanın genel sansasyonel tavrına tepki üretecek şekilde kendini konumlamakta ve politik olmadıklarını iddia etmektedir. Her ne kadar bağımsız olduklarını iddia etseler de veya gerçekten bağımsız olsalar da, eylemleriyle  fikir ayrılıklarını kışkırtarak toplumda duygusal endişe ve sıkıntı oluşturmak suretiyle kutuplaşmaya sebebiyet verebilmekte ve doğal olarak kutupsal tarafların herhangi birine hizmet eder hale gelebilmektedir. Mesela dinci, cinsiyetçi, vb. içeriği saldırgan bir şekilde yayarak toplumda buna karşılık bir karşıt kutup oluşturabilmekte ve aslında bu karşıt kutup da trolün hizmet ettiği diğer kutbun politik çıkarları doğrultusunda fonksiyonlarını yerine getirebilmesine olanak sağlayacak şekilde meydana gelmiş olmaktadır. Böylece karşıt kutup net ve keskin bir şekilde inşa edilerek hazır hale getirildiğinden, trolün hizmet ettiği taraftaki kutup, rahatlıkla tek ağızdan çıkan seslerin tekrarlanarak şiddetinin yükseldiği “yankı odaları”na dönüşebilecektir.

İkinci tip troller maaşlı trollerdir. Bu troller, birinci tipteki karşı tarafta duygusal tepki oluşturarak haz duyma amacıyla bu işi yapanlardan farklı olarak siyasi partilerin, politikacıların ve şirketlerin belli bir ücret karşılığı kiraladığı ve sahte içerik üretmekle görevlendirdiği kişilerdir. Mesela çalışanları özel eğitimlerden geçirilen ve bölgesel, ulusal ve uluslararası konuların tartışıldığı ortamlara sızıp kitleleri etkilemekle görevlendirilen, bu görev için de herbirine üstleri tarafından tıpkı bir ürünün satış hedeflerine yönelik satış temsilcilerine satış kotası hedefi konması gibi kutuplaştırma kotası konan Rus “trol çiftlikleri” vardır. Rus hükümeti, hem kendi vatandaşlarını hem de diğer dünya milletlerinin vatandaşlarını, trol çiftliklerinde eğittiği ve görevlendirdiği elemanlarını kullanarak Rusya yanlısı ve Abd ve Nato müttefiki ülkeler karşıtı görüşlere kaydırma politikasını, bilinçli bir strateji olarak uygulamaktadır.

Üçüncü trol tipi, sosyal medyada otomatik olarak içerik üreten yazılımlar, yani “bot”lardır. Botlar, politik amaçlarla yanıltma fonksiyonunu gerçekleştirmek üzere birtakım uygulamalarda zemin bulabilmektedir: Politikacıların takipçi ve beğeni sayılarında, politik söylemleri etkilemede, muhaliflere karşı saldırılarda, kamuoyunu yanıltmada ve arama motorlarının önemli haber listelerindeki sıralamalarla oynanmasında. 2016 yılı Abd başkanlık seçimleri ile ilgili twitter platformu üzerinde yapılan bir çalışmada, seçim kampanyasının son bir ayında yazılmış olan twitlerin beşte birinin bot hesaplar tarafından üretildiği tespit edilmiştir. Başka bir çalışmada ise botların dönüşümlü kullanabildiği saptanmıştır: 2016 Amerikan seçimlerinde sağ görüşü destekleyen botlar, seçim kampanyalarının artık sona erdiği 8 Kasım 2016’da birden ortadan kaybolmuş, aynı botlar bu sefer 2017 Fransa seçimlerinde Macron karşıtı içerik üreterek yeniden ortaya çıkmıştır.

Dördüncü trol tipi ise sahte içerik üreten haber siteleridir. Bu haber sitelerine link veren sahte içerikler sosyal medyada ne kadar yayılırsa, siteye gidip haberleri tıklayan kişi sayısı o kadar artmakta ve o oranda da artan şekilde reklam geliri elde edilmektedir. 2016 Abd seçimlerine yönelik yapılan bir araştırmada, seçim kampanyaları boyunca yüzden fazla sahte içerik üreten haber sitesinin Makedonya’nın küçük bir kasabasındaki yirmi yaş altı gençler tarafından kurulup işletildiği saptanmıştır. Abd halkının dikkatini çekecek web sitesi isimleri altında seçimin iki kutbu olan Hillary Clinton ve Donald Trump hakkında sahte hikayeler ve haberler üretmişler ve 2017 yılında yapılan inceleme sonucu bu işten onbinlerce dolar kazandıkları tespit edilmiştir.

Beşinci trol tipi, kontrolün ve statünün kaybolmasına yönelik evham ve kaygı üreten, güçlü bir elit gurubun eylemlerini gizleyerek toplumu manipule ettiğine inanan komplo teorisyenleridir. Komplo teorileri, medya organlarının da yaymayı tercih ettiği haber tiplerindendir. 2011 yılında Trump’un, Obama hakkında Abd doğumlu olmadığı için Abd başkanı olamayacağı inancına yönelik ortaya attığı “birther komplosu”, Abd basınındaki tüm haber kanallarında geniş yankı bulmuştur.

Altıncı trol tipi, partizan medyadır. Siyasal partilerin güdümündeki bu medya organlarının temel işleyişi, birbiri ile alakalı olmayan durumların alakalıymış gibi gösterilmesini, gerçekdışılıkların tekrar edilmesini ve mevcut mantık boşluklarını bir araya getirip olaylar hakkında yanıltıcı görüşler oluşturma şeklinde olmaktadır. Bu tip medya organları dedikoduları, komplo teorilerini, dezenformasyonları ve diğer medya organlarına yöneltilen saldırıları platformlarında yaymaktadır.

Yedinci trol tipi, politikacılardır. Politikacılar, kendi konumlarını destekleyecek şekilde içerik üretip paylaşarak popülarite ve destek elde etmektedir. Bir politikacının olmazsa olmaz iki gereksinimi vitrinde olmak ve destek görmektir. Bu bağlamda politikacılar, sosyal medyada çok fazla sayıda takipçi sayısına ulaşabilmekte, edindikleri bu büyük kitlenin destek merkezine yerleşerek dezenformasyon üretip yayma yoluyla bu kitleyi tek tip içeriğin yankılandığı yankı odalarına çevirebilmekte ve vitrin yüzü olma hedeflerini daha rahat gerçekleştirebilmektedir. Burda belirtilmesi gereken önemli bir nokta da politikacıların yazdığı her içeriğin sosyal medyada direkt olarak normal insanlar üzerinde hızlı bir yayılım göstermediğidir. Politikacıların ürettiği içerikler, kititleler arasında hızlı ve geniş bir şekilde kendilerinin direkt etkisi veya çabasıyla değil, mevcut ağlarında öne çıkan ve “köprü” görevi gören diğer etkin kişiler aracılığıyla yayılmaktadır. Yani politikacılar kendi fikirleri doğrultusunda ürettikleri içeriklerle, “kanaat önderi” diye de adlandırılabilen kendine yakın bu kişileri etkilemekte, esas hızlı ve etkili yayılım ise bu kanaat önderlerinin ve köprülerin politikacıların gösterdiği istikamette içerik üretip yaymasıyla gerçekleşmektedir.   

Sekizinci trol tipi, yabancı hükümetlerdir. Son yıllarda özellikle Rusya, Çin, İran ve Venezüella hükümetlerinin kendi otoriter rejimlerini destekleyici ve demokratik rejimlerin ise karşısında olacak şekilde dezenformasyon stratejileri uyguladıkları göze çarpmaktadır. 2017 yılında Abd resmi kurumlarının CIA, FBI ve NSA istihbarat servislerinin sağladığı veriler üzerinde yaptığı bir çalışmada Rusya devlet başkanı Putin’in 2016 Abd seçim kampanyalarına yönelik şu iki ana hedefin gerçekleştirilmesi üzerine talimat verdiği ortaya çıkarılmıştır: Amerikan halkının Abd’ye ve demokratik sürece olan inancını zayıflatmak, Clinton’ı kötülemek ve seçilme şansını baltalamak.


3. Bölüm: Vaka Analizi

3.1 Politik Kutuplaşmada Venezüella Örneği: Bu çalışmada, Twitter platformu üzerinde Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’in ölüm haberinin yayılmasıyla halk arasında oluşan kutuplaşma yapısı incelenmiştir. 04.02.2013 ve 04.05.2013 tarihleri arasında, Chavez’in ölümünden bir ay öncesinden itibaren olmak üzere yeni seçim tarihinin belirlenmesine kadar olan 3 aylık süre içindeki, 3.173.090 kişinin yazdığı 16.383.490 adet twit toplanarak analiz edilmiştir. Bireylerin birbirini etkileme parametresi olarak, retweet parametresi kullanılmıştır. İlk etapta, kutuplaşmaya sebebiyet verecek, etki gücü kuvvetli “elit” kişiler tespit edilmiştir:

  


İki farklı ideolojiye ait bu az sayıdaki etkin kişi (toplam kişi sayısının % 0.02’si), sosyal ağdaki konumlarında mavi ve kırmızı noktacıklar olacak şekilde şekil A’da işaretlenmiştir. Şekil B’de ağın etkin kişiler ideolojilerini yaymaya başlamadan önceki hali görülmektedir. Şekil C ve D’de etkin kişilerin ideolojilerini ilk yayma anından toplam zamanın yarısına kadar olan sürede meydana getirdikleri etki gözlemlenmektedir. Şekil D’de ise ağın son hali gösterilmiştir. En sağ tarafta ise, Venezüella halkında kutuplaşmanın olmadığı günlerdeki ağın durumu ile (Şekil F), etkin kişilerin ideolojilerini yayarak halkın kutuplaşmasına sebebiyet verdiği günlerdeki durumun (Şekil G) karşılaştırılması verilmiştir. Görüleceği üzere halkın kutuplaşmasında birbirine yakın kütlelerde iki karşıt kutup oluşmuştur. Kutuplaşmanın olmadığı durumda ise gurup kütleleri birbirine yakın oranda değildir ve aralarında keskin bir sınır çizgisi yoktur, guruplar birbirleri ile çok daha fazla iç içedir. Grafikler baştan sona değerlendirildiğinde tüm süreç, adeta canlı bir organizmanın kılcal kan damarları ağına çok küçük miktarda enjekte edilen bir maddenin, zamanla tüm vücudu sararak ele geçirmesine benzemektedir.

3.2 Abd Kongre Ara Seçimlerinde Politik Kutuplaşma Örneği: 2010 Amerikan Kongre Ara Seçimleri’ne yönelik twitter platformunda 6 haftalık bir süreci içermek üzere ortalama 45.000 kişinin yazdığı toplam 250.000 twit toplanmıştır. Twitler ağ haritası haline getirilip incelendiğinde sağ görüş ve sol görüş destekçileri olmak üzere iki ayrı keskin kutup oluştuğu tespit edilmiştir.


Kırmızı kutup, sağ görüş ağırlıklı guruptur. Burda toplam 7.115 kişinin %1.19’unun sol görüşlü, %93.4’ünün ise sağ görüşlü olduğu tespit edilmiştir. %5.36’sı ise kararsızdır. Sol görüş ağırlıklı mavi kutupta ise toplam 11.355 kişinin %80.1’i sol görüşlü, %8.71’i sağ görüşlü, %11.1’i ise kararsızdır.

3.3 Abd Başkanlık Seçimlerine Rus Trolleri Operasyonu: 2016 Abd Başkanlık Seçimleri’ne yönelik sosyal medyadaki  Rus müdahelesi spekülasyonlarına istinaden Twitter, yaptığı incelemelerde 2.752 adet hesabın Rus propaganda faaliyetleri ile ilişkili olduğunu saptamıştır. Bu hesaplar RU-IRA adlı, otomatik sosyal medya hesaplarını kullanarak kitleler arasında ihtilaf ve şiddet tohumları ekmesiyle bilinen bir Rus trol çiftliği ile ilişkilendirilmiştir. RU-IRA’nın Abd seçimlerine yönelik gerçekleştirdiği sosyal medya eylemlerini hem otomatik hesaplarla hem de normal hesaplarla yaptığı ve ürettiği twitlerin %9’unun seçimlerle ilgili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Rus troller, sadece kutuplaştırma faaliyetlerinde bulunmamış, kutuplaşma sağlandıktan sonraki süreçte de bu durumdan daha fazla yararlanabilmek adına Abd halkının ulusal ölçekte gerçekleştirdiği sosyal medya iletişimine, farklı etnik guruplara yönelik polisin silah kullanması konusu odağında içerden fişekleme ve kışkırtma hamleleri düzenlemişlerdir. Bu çalışmada, halk içinde kolaylık kutuplaşmaya sebebiyet verebilecek, polisin farklı etnik guruplara karşı silah kullanma konusunun tartışıldığı, 160.217 kişinin yazdığı toplam 248.719 twit toplanarak analiz edilmiş ve halkın %48.5 ve %43.2 oranında iki ana kutba ayrıldığı görülmüştür.


Mor kutupta sol görüşlüler, yeşil kutupta ise sağ görüşlüler vardır. Ayrıca bu tartışmaya twitter’ın 2.752 kişilik RU-IRA trol çiftliği hesap listesinde yer alan 29 hesabın da aktif olarak katıldığı tespit edilmiştir. Bunlardan 22 tanesi sol görüşlü kutba, 7 tanesi de sağ görüşlü kutba sızmıştır. Kutupları içerden fişekleme ve kışkırtma durumları aşağıdaki ağ haritasında görselleştirilmiştir.



4.Bölüm: Saha Analizi

19 Mayıs 2018 ve 26 Mayıs 2018 arasındaki 1 haftalık süre boyunca, twitter’daki tt’ler (trendy topicler, popüler konular) incelenmiş ve genel olarak en baskın ana konunun 24 Haziran’da yapılacak olan seçimler olduğu görülmüştür. “seçim” anahtar kelimesi ile belirlenen tarih aralığında tüm Türkiye’de  209.164 twitter hesabı tarafından yazılmış olan toplam 716.543 twit toplanarak veritabanlarımıza kaydedilmiştir. Saha analizimizin ana amacı, çalışmamızın en başındaki temel araştırma sorusuna somut kanıtlar ve bulgularla cevap verebilmektir: Türk halkı, bu seçim atfosmerinde kutuplaşmış mıdır? Kutuplaştıysa veya kutuplaşmadıysa bu durum somut kanıtlarla nasıl ispat edilebilir? Eğer kutuplaştıysa bu kutuplaşmanın yapısal özellikleri nelerdir? Kutuplarda kimler vardır ve kutupları etkisi altına alan ögeler hangi savlarla kutuptaki diğer kişileri etkilemeye çalışmaktadır?

Bu bağlamda, bir önceki bölümde ele aldığımız vaka analizleri kısmında neden yüzlerce örnek çalışma içinden birbirine benzer yöntemlerle yapılan o üç çalışmayı seçtiğimiz de bu bölümde netlik kazanacaktır. Dünyada, kutuplaşmayı ortaya çıkarmaya yönelik kullanılan yöntemler arasında en yüksek başarı sağlama oranı bu yöntemlerdedir. Ve bu tip bir analizi yapmanın iki yolu vardır: Ya belirlenmiş birtakım konular (#hashtag’ler) veya kişiler etrafındaki twitler toplanır ya da genel manada bizim yaptığımız gibi genel bir konu belirlenip o konu hakkında yazılan twitler toplanır. Birinci yoldan gidildiğinde daha net sonuçlar çıkar, peki biz neden birinci yolu değil de daha çetrefilli olan ikinci yolu seçtik? Çünkü birinci yoldan gittiğimizde, siyasi parti bazında belirleyeceğimiz kişi ve kurum hesaplarındaki propaganda hashtag’lerinin etrafında toplanan diğer kişiler ve konular analiz edildiğinde her ne kadar net sonuçlar verecek olsa da ikinci yola nazaran daha az doğal bir ortamın analiz edilmesi durumu ortaya çıkacaktır. Diğer taraftan “bir bakalım bakalım bu seçim gündemiyle ilgili millet ne demiş” diye işe başladığımızda daha doğal bir veri toplama süreci yaşanacak, ancak bu sefer de halkın seçim konusu dışındaki başka gündemleri de bu verilere karışıp verinin kalitesini olumsuz etkileyecektir. Burda mesele, daha doğal olan bu ikinci  yoldan gidilip, birinci yoldaki kadar kaliteli ve net, temiz bir somut sonucu tüm belirsizlik ve karışıklıklara rağmen nasıl elde edebiliriz meselesidir. Bu probleme yönelik farklı bir çözüm geliştirilmiş ve çözüm çok genel hatları ile herkesin anlayabileceği şekilde “buz kristalleri metaforu” metaforuyla ileriki sayfalarda açıklanmıştır. Öncelikle en  başta, genel durumu bir gözlemleyelim:

209.164 twitter hesabı içinde en fazla twit atan 10 kişi, twit atma sayısı ile birlikte yatay bar grafiğinde gösterilmiştir:



En tepedeki bu 10 twitter hesabı, belirtilen zaman aralığında içinde “seçim” kelimesi geçmek suretiyle üretilmiş olan ortalama 717 bin twitin içinde en fazla içerik üretmiş olanlar, yani en fazla twit atmış olanlardır. “Seçim” kavramı etrafında en fazla çalışkanlık gösteren bu hesaplar incelendiğinde ilk etapta göze çarpan en önemli husus, 1. gelen ahval_tr adlı hesabın bir anomalite oluşturması, 2. ve 10. hesaplar arasındakilerin ise bir trend eğrisi şeklinde normal bir dağılımla devam etmesidir.  ahval_tr, içinde seçim kelimesi geçen yazdığı 466 adet twit ile kendinden bir sonra gelen ve 317 twit yazmış olan 1a030be96b2f48f adlı ve muhtemelen de trollük için sahte bir hesap olarak kurgulanmış olan hesabın ortalama 1,5 katı propagandif çaba göstermiştir. Diğer hesapların kendi aralarında benzer şekilde bir anomalitesi yoktur, propagandif çaba dağılımı bir trend eğirisi olarak beklenen şekilde çıkmıştır. ahval_tr’nin bu bağlamda ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulması yerinde olacaktır. Kimdir bu ahval_tr?



Öncelikle bu hesap, takip edilen ve takip ettiği kişi sayısı oranından ve belirttiği haber sitesinin sahte bir adres olmamasından dolayı diğer kimliksiz trollerden ayrı bir yerdedir. İlk göze çarpan detay haber siteleri olarak gösterdikleri ahvalnews.com olan internet adresine erişim sağlanamıyor olduğudur, çünkü Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, sakıncalı içerik ürettiği gerekçesiyle bu haber sitesinin web adresini Türkiye içinden erişime yasaklamıştır. Haber sitesi incelendiğinde ise ilk etapta Tayyip Erdoğan karşıtı bir mualiflik gibi bir durum gözükse de detaylara dikkat edildiğinde bunun böyle olmadığı, öyle gösterip aslında Türk Devleti’ne ve Türk Ordusu’na karşı propaganda yapan bir yayın organı olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır. Sitedeki en baskın iki unsur, Türk Ordusu’nun  yalan haberlerle itibarını zedeleyecek haberler yapılması ve Selahattin Demirtaş’ın parlatılmasıyla Hdp üzerinden Kürtçülük yapılmasıdır. Haber sitesi, Türkçe’nin yanında İngilizce ve Arapça da yayın yapmaktadır, yönetici kadro ise şu şekildedir:



Web sitesinin “hakkımızda” kısmında verilen bilgilere göre Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar, Ahval İngilizce Editörü İlhan  Tanır, Ahval Türkçe Editörü Ergun Babahan ve Ahval Arapça Editörü Ghassan İbrahim’dir. Suriye’li Arap gazeteci hariç, diğer üç gazetecinin de ortak özelliği, fetö soruşturmaları nedeniyle firari olmalarıdır. Yavuz Baydar, fetö’nün finansörü Akın İpek’in sahibi olduğu Bugün gazetesinde, Ergun Babahan da aynı medya gurubunun diğer bir gazetesi olan Millet’te yazarlık yapmıştır. İlhan Tanır ise fetö ile ilişkili Haberdar internet sitesinin Washington temsilciliğini yürütmüştür. Ahwalnews haber sitesini, The Arab Weekly yayın gurubu, yani kısaca Türkiye’ye her fırsatta, tıpkı Medine Müdafili Fahreddin Paşa üzerinden saldırdıkları gibi, açık bir şekilde düşmanlık yapan BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) soysuzları finanse etmektedir. Diğer yandan sitenin ingilizce haber yazarlarına ve içeriklerine bakıldığında bazı yazarların kimliksiz, bazılarının da Türkiye’de gazetecilik yapmış ve aslında gazeteci kamuflajıyla bir nevi Amerikan ajanlığı yapmış, ve hala da Türkiye karşıtı kara proganadalarını sürdürüyor olduğu görülecek ve bu sitenin hem ABD, hem de BAE desteğiyle, içindeki amerikan ajanı yabancı yazarları, fetö firarisi yazarları ve Türk Ordusu’na saldırarak Kürtçülük propagandası yapmaya çalışan içeriğiyle tiynetinin ve amacının ne olduğu açıkça anlaşılacaktır. Ahvalnews’in twitter’da da takip ettiği 37 kişiden biri olan, İngilizce haber yazarlarından Amerikalı Vanessa H. Larson’un 4 Şubat 2018 tarihli yazısı “Türkiye, Dersim katliamı ile gerçekten hesaplaşabilecek mi?” başlığıyla servis edilmiştir:



Larson, İstanbul’da 7 yıl gazeteci kimliğiyle kalmıştır. Özellikle twitter hesabında 31 Mayıs’ta paylaştığı ve 15 Temmuz kalkışmasıyla alakalı bulunan 30 yabancının tutuklanması ve 9 tanesinin hala Türk hapishanelerinde mahkum olarak tutulmasını eleştiren FDD’nin twiti de manidardır:

 



Tabi görüleceği üzere propaganda sadece sözel olarak yapılmamaktadır, görsel propaganda sözel olandan daha etkilidir. Benim Ay-Yıldız’ımı kelepçe şekline sokmaya cüret etme kalleşliğini sergileyen, bu görselin sahibi, İsrail’in savunucularından Amerikalı milyarder Sheldon Adelson tarafından fonlanan, neocon kimliği ve Türkiye karşıtı söylemleriyle bilinen FDD’dir (Foundation for Defense of Democracies, Demokrasileri Savunma Vakfı).15 Temmuz kalkışmasının yaşandığı haftanın başında FDD ve Birleşik Arap Emirlikleri, aralarında “Türkiye’deki gelişmelerin değerlendirilmesi, Erdoğan’ın genişleyen cumhurbaşkanlığının sonuçları” gibi konuların ele alındığı üç günlük bir program düzenlemişlerdir. Dolayısıyla bu ilişki ve şer dairesinin nasıl bir yapıda olduğu az çok ortadadır. Bizim analizimiz özelinde kritik olan kısım ise amacının ne olduğu belli olan bu ABD-BAE destekli Ahvalnews adlı haber sitesinin, 24 Haziran seçimlerine giden zaman sürecinde, toplumu kendi fikir düzlemine çekmeye çalışma adına propagandif olarak en fazla çaba sarfeden twitter hesabı olmasıdır.

Yukarıdaki bar grafiğinde ilk 10’daki diğer hesaplarını incelediğimizde genel manada Akp ve Hdp propagandası önde gitmekte, Chp propagandası daha geriden gelmektedir. Hesapların büyük bölümü de kimliksiz trol hesaplarıdır.

Peki Ahvalnews, bu kadar çalışıp çaba göstermesine rağmen başarılı olmuş mudur? Toplumu etkileyebilmiş midir? Başarılı olduysa ne oranda olabilmiştir? Esas iş, tam da bu noktadan sonra başlamaktadır. Bu noktadan sonraki kısımlar, çalışmanın en can alıcı bölümünü oluşturacak, yazılan twitlerin toplumdaki kitleler arasında RT (retweet) edilerek yayılım ağları desenleri tespit edilecek ve kimlerin hangi yöntemlerle, hangi savlarla topluma yön vermek istediği su yüzüne çıkarılacaktır.

Toplanan 716.543 twit içindeki toplam retweet kütlesi, 573.133 adet rt edilmiş twittir. Bu da toplam twit kütlesinin tamı tamına %80’ine tekamül etmektedir. 80/20 pareto kuralı, burda da önemli bir örneğini icra etmiştir. Retweet olmayan mention’lı toplam twit kütlesi ise 54.450 adettir (%7,6). Geriye kalan 88.960 twitte (%12,4) ise ne RT@ ne de @mention ibaresi vardır, bunlar kullanıcıların başka kimselerle direkt etkileşime girme amacı gütmeden, kendi twitter sayfalarında paylaştıkları fikirleridir.

573.133 adet retweet kütlesi, 179.715 adet twitter hesabının kendi aralarındaki retweet etme ve edilme ilişkisi ile oluşmuştur. Bu kişilerin kendi aralarında rt etme ve edilme ilişkisi sayısı, yani aralarında oluşan tekil bağ sayısı toplamı 491.598’dir. Peki aradaki fark nerden kaynaklanmaktadır?   573.133 -  491.598 = 81.535 adet retweet, kişilerin rt ettikleri kişilerden birden fazla twiti rt etmeleriyle oluşmuştur. Bu veri de, kim kimden ne kadar fazla oranda rt ettiyse, bağ kuvveti parametresi olarak tüm rt ağındaki ikili ilişkilere işlenmiştir.

Bu noktadan sonra açıklamasını yapacağımız analiz yelpazesindeki teknikler oldukça karmaşık olduğundan, tüm analiz sürecini herkes tarafından daha rahat anlaşılması adına buna uygun bir metafor kullarak anlatacağız: Bu metafor, “buz kristalleri metaforu” olacaktır. Su, sıvı halden katı buz haline, kristalize olarak geçmektedir. Kristaller, birbirlerine değme noktalarından el ele tutuşur gibi uç uca kaynayarak katı buz kütlesinin geometrisini oluştururlar. Kristallerin birbirine daha sıkı bir şekilde kaynadığı bölgeler, buzdaki diğer bölgelere nazaran daha serttir ve kırılması daha zordur. Şimdi önümüzde donmuş bir göl olduğunu düşünelim. Bu göl, her bağımsız buz kristalinin kendisine en yakın kristalle bir araya gelip kaynaşmasıyla donmuş bir göl haline gelmiştir. İşte bizim elimizdeki tüm Türkiye çapında topladığımız 179.715 kişi, buz kristallerinin sayısını ifade etmektedir, aralarındaki  491.598 adet rt etme ve edilme ilişkisi ile de, buz kristallerinin birbirlerine değip kaynayarak oluşturduğu nihai donmuş göl elde edilmiştir… Bu göl, belirtilen tarih aralığındaki 1 haftalık süre içinde “seçim” kavramını twitter’da tartışan tüm Türkiye’nin etkileşim ağının katılaşmış, maddeleşmiş halidir… Tabi önümüzdeki bu göl, sıvı halden katı buz haline geçerken kalıptan çıkmış gibi %100 kayıpsız geçmeyecektir. Pratikte çok küçük bir hacim, ağırlık, parçacık,vs. oranı da olsa bu işlem sırasında sağa sola sıçrayacak, ufalanıp gidecek ve yok olacaktır. Önümüzdeki göl, donarak büyük ve yekpare bir buz parçasına dönüşürken, toplam su hacminden bu yekpare büyük parçanın yanında önemsiz hacme sahip toplam 2.018 adet ufak tefek buz parçası daha oluşmuştur. Yani  179.715 kişi arasında rt ilişkisi ile büyük ve yekpare bir şekilde oluşan ana etkileşim ağı 174.460 kişiyi içermekte, geriye kalan  179.715 -  174.460 = 5.255 kişi ise irili ufaklı, birkaç kişilik arkadaş guruplarının oluşturduğu ve ana etkilişim ağı ile alakaları bulunmayan 2.018 adet küçük rt guruplarını ifade etmektedir. Bu ufak gurupları eleyip çıkararak artık ana buz kütlesi üzerinden analize devam edebiliriz.

Bu noktada, tüm çalışmanın belkemiğini oluşturacak ve elimizdeki hedef olan “Türk toplumunda politik kutuplaşma var mıdır? Varsa bu kutuplaşmanın yapısı nasıldır?” sorusuna cevap olacak senaryoyu kurguluyoruz: Önümüzdeki bu donmuş göle kademeli olarak, küçük bir miktardan başlayıp yavaş yavaş git gide artan bir şekilde kuvvet uyguladığımızı farz edelim, bu kuvveti sadece tek veya bazı noktalara değil, özel yöntemlerle her buz kristalinin tepesine gidip hepsine eşit oranda uyguluyoruz. Göl, ilk olarak hangi bölgelerden çatırdayıp parçalanır? Bu çatırdayıp parçalanma geometrisi nasıldır? Bu ilk parçalanmada kaç parçaya ayrılır? İki mi, üç mü, beş mi, daha fazla mı? Ve ayrılan parçalar arasında büyüklük oranı nasıldır? Parçaların hacimleri birbirine yakın mıdır, yoksa arada çok büyük oran farklılıkları var mıdır?

Gerçekleştirdiğimiz testlerde göl, ilk çatırdamada tam olarak hacimleri birbirine oldukça yakın iki ana kütleye ayrılmıştır. Genel vaziyetin coğrafyası; parçalara farklı renkler atanması, çatırdama sınırının tespiti ve çevresindeki diğer buz kristalleri ile en güçlü bağlara sahip olan merkez kristallerin, yani buzun en sert ve mukavemetli noktalarının kimler olduğu ve nerede bulunduğu bilgileriyle aşağıdaki haritaya işlenerek ortaya çıkarılmıştır.



Bu rt ağ haritasında ortalama 175 bin kişi ve bunların arasındaki 490 bin rt etme ve edilme ilişkisi vardır. Her dairecik bir twitter hesabıdır, aradaki çizgiler rt etme ve edilme durumunu gösterir. twitleri en fazla rt edilen, yani en etkin kişilerin daire çapları, bu durumla orantılı olarak büyük gösterilmiştir. Renkler, tüm kişilerin birbiri ile ilişkilerinin eş zamanlı olarak hesaplanıp değerlendirilmesi ile oluşturulan doğal segmentleri ifade etmektedir.

Görüldüğü gibi iki karşıt kutup oluşmuştur. Kırmızı gurup Akp ve destekçilerinin olduğu kutbu, yeşil gurup ise Akp muhaliflerinin olduğu kutbu tanımlamaktadır. Şekildeki kırmızı kutbun daha hacimli ve büyükmüş gibi görünmesi okuyucuyu yanıltmamalıdır, zira yeşil gurup kendi içinde daha sıkı bağlarla daha konsantre olduğu için kırmızıdan daha küçükmüş gibi görünmektedir, esasen durum tam tersidir; yani yeşil kutbun kütlesi, kırmızı kutuptan daha büyüktür: Yeşil kutup, tüm kütlenin %57’sini, kırmızı kutup ise tüm kütlenin %42’sini oluşturmaktadır. Kutupları detaylı olarak incelemeye geçmeden öncelikle haritada da göze çarpan önemli bir tuhaflığı, yani anomaliteyi çözümleyeceğiz.


Normalde daire içinde gösterdiğimiz kırmızı kısım, yani Akp destekçisi kitlenin kırmızı tarafa yakın bir bölgede çıkması gerekirdi, ancak karşıt kutba yakın bir yerde kendini konumlamış, neden? Gidip bir ziyaret edelim bakalım kimmiş bunlar.



Bu kitle, Hüdapar Genel Başkan Vekili Mehmet Yavuz ve parti resmi hesabının öne çıktığı Hüdapar gurubudur. Seçimlerde Cumhur İttifakı’na destek vereceklerini açıklayan bu partinin kitlesi haritada doğal olarak Akp ana kutbuyla aynı renkte çıkmıştır, ancak gerçek jeopolitiği farklıdır:


Hüdapar kitlesinin, Akp karşıtı yeşil kutbun merkezine olan coğrafik mesafesi, Akp’nin merkezine olan coğrafik mesafeden çok daha kısadır, bu da bu kitlenin kendini aslında Akp karşıtı guruba daha yakın gördüğünün göstergesidir. Neden kendilerini Akp karşıtı guruba daha yakın görmektedirler? Çünkü Hdp ve Hdp’nin Kürtçülük yapan kanaat önderleri de Akp mualifi olan bu yeşil gurubun içindedir. Hüdapar kitlesi, önemli oranda Selahattin Demirtaş’ın olduğu bölgeden üretilmiş olan twiti retweet ederek destek vermiştir, bu durum haritada iki bölge arasındaki yoğun yeşil renkli bağlardan rahatlıkla anlaşılabilir. Hüdapar, Akp’yi desteklediğini söylese de ayaklarının üstünde durduğu yer, beraber Kürtçülük yaptıkları Demirtaş’a yakın olan yerdir… Bu durum da harita üzerinde anormal bir durum örneği olarak karşımıza çıkmıştır. Bu noktada belirtmemiz gereken önemli bir husus da aynı renk içindeki kişilerin hepsinin arasında can ciğer kuzu sarması şeklinde, birbirlerini destekleyici ilişkiler olması zorunluluğu yoktur. Bu konumlar coğrafik konumlardır, Muharrem İnce ve Selahattin Demirtaş’ın ikisi de Akp mualifi olduğu için konum olarak aynı renkteki segmentte yan yana çıkmışlardır. 

Şimdi genel manada bu büyük haritada en çok öne çıkan savları, yani kitleler nezdinde en fazla ilgi gören içerikleri inceleyelim:

En fazla rt edilen ilk 10 twit, 175 bin kişi içinde toplam kaç kişi tarafından rt edildiğini belirten rt edilme sayıları ve kimlerden rt edildiği bilgisiyle aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

 


İlk göze çarpan detay, en fazla ilgi gören ve desteklenen ilk 10 twitin içinde Akp destekçisi guruptan kimsenin twiti olmadığıdır. Tüm twitler, Akp karşıtı gurup üyeleri tarafından üretilmiş ve yüksek oranda da yayılımı sağlanmıştır.

Okuyucunun dikkatinden kaçmayacak ve vaka analizleri bölümündeki Abd başkanlık seçimlerine Rus trollerinin sızması örneğini hatırlatacak diğer bir detay da tablonun tam ortasından bize göz kırpmaktadır…


Devam Edecek...

Yasin Murat  Yiğit




Bu yazı 1,984 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Mayıs 2023 CIA Psikolojik Harp El Kitabı 2.Bölüm: Silahlı Propaganda
    • 21 Mayıs 2023 CIA Psikolojik Harp El Kitabı
    • 7 Eylül 2022 Siber Operasyon: ?Amtrak Joe
    • 3 Temmuz 2022 Bozkırın Mübarekleri: Temuçin 1
    • 26 Mart 2022 İstihbarat Araştırmaları
    • 2 Ocak 2021 Atatürk, geometri ve Subutay
    • 25 Mayıs 2020 Bilim Bilinci ve Türk Töresi
    • 20 Nisan 2020 Algoritma: Koddaki Kod - 1
    • 3 Nisan 2020 Hangi Yapay Zeka?
    • 15 Mart 2020 Kara Talım - 2
    • 1 Mart 2020 Kara Talım - 1
    • 9 Kasım 2019 Sosyal Medyada Yapay Zeka
    • 12 Temmuz 2019 Kur'an Kurultayı - 1
    • 6 Haziran 2019 Türk Bilim - 2
    • 27 Mart 2019 Türk Bilim - 1
    • 22 Ekim 2018 Atatürk, Karahandır
    • 28 Eylül 2018 TÜRKÇE DÜŞÜNMEK - 3
    • 14 Eylül 2018 TÜRKÇE DÜŞÜNMEK - 2
    • 7 Eylül 2018 TÜRKÇE DÜŞÜNMEK - 1
    • 11 Temmuz 2018 Kutuplaşmanın Anatomisi: 2

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,717 µs