Ordan Burdan serisinin nicelik olarak küçük, nitelik olarak büyük tesbitleri -çoğu itibariyle- Tarık C.’ye değil, onun muhterem büyüğüne; yani Oktan Keleş’e aittir. Elbette ifadeler bir çok konunu sadece giriş kapısı mahiyetinde yada o kapının zili hükmündedir. Muğlaklık ve bazen şifreyi andıran kısa ifadeler, bu tesbitlerin sahibi olan Oktan Abi’nin kapısının zili -ehil olanlarca- çalınsın diyedir. “Ben sana sadece kapıyı gösteriyorum.” Morpheus
1) “Üç Çatallı Gölge”:
“Haydi gidin o üç çatallı gölgeye.” Mürselat / 30
“3 Çatallı gölge” ayetinin aslını İlhami Abi anlatmış:
Âdem ve eşi, yasak işi yapınca “inin” emri geliyor. Âdem ve İblis dünyaya düşüyorlar. Âdem düşerken çıplak. İblis ise düşerken o ağaca tutunuyor. Üç çatallı şey, o ağacın parçası. Zaten ne sihir yapıyorsa, o dal ile yapıyor. Kabalacılar bu yüzden asâ kullanırlar ve bunun kökenini bilirler. Abrakadabra bu asâ ile alakalı yani…
2) “Abrakadabra”dan bahsetmişken, çocukluğumuzdan beri çoğumuzun bildiği ve bolca kullandığı bu tehlikeli kelime ile alakalı olarak meşhur büyücü ve İngiliz ajanı Aleister Crowley bu kelimenin yeni çağ (aeon) kelimesi olduğunu ifade eder.*
3) Crowley’in çağın içindeki bazı umulmadık manevralarla ilgisi olup olmadığını merak ediyorum. Oğluna Atatürk ismini vermesinin acaba çağa yada bazı insanlara menfi bir etkisi olmuş mudur?
4) Douglas Rushkoff’un (ki iletişim konusunda ki ufuk açıcı eserlerini tavsiye ederim. Video belgeselleri de faydalı olur. Youtube’dan “Digital Nation” gibi belgesellerine ulaşabilirsiniz.) yayınlanan son kitabı (çizgi roman) “Aleister & Adolf”ta**(iğrenç tarafları olduğu için tavsiye etmiyorum.) 2. Dünya Savaşı’nın gidişatını etkileyen sembol savaşlarından; Hitler’in ters çevirilmiş svastika’sına (Kadim Türklerde aslı olan) karşı, Aliester Crowley’in bir proje büyüsü olarak, Churchill’in iki parmağı ile yaptığı meşhur “Zafer” (victory) işareti ile karşılık vermesi, “V is for Victory” kampanyası ve bununla savaşın yönünün değişmesi gibi konulardan bahsediyor.
5) “Svastika” çok kadim bir sembol. Oktan Abi bu sembolün aslını; yani “Oz-an” sembolünü, “Kulbak Bilge” kitabının 363. sayfasında açıkladı. Ayrıca, Ahmed Yesevî Hazretleri’nin türbesinin ana kapısının iki yanında da “svastika” yada daha doğru ifadesi ile “Oz tamgası” bulunmaktadır.
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3971
6) “İşaretin Nazi partisinin amblemi olması fikri ise diş hekimi Dr. Friedrich Krohn’a ait. Krohn Svastika’yı 45 derece döndürüp, kırmızı zemin üzerine, beyaz bir dairenin içine koydu. Hitler de 7 Ağustos 1920′deki Salzburg kongresinde bu sembolü partinin amblemi yaptı.” (alıntı)
Tabii bu önemli bir sembol üzerine bir tahriftir. Manası tahrif edildiği gibi şekli de tahrif edilmiştir. Şeytan’ın ve şeytanîlerin adeti de budur zaten. Kutsal kitapları, bazen harfleri bazen manaları ile tahrif etmediler mi? Kur’ân’da, bazı yahudilerin, Efendimiz’e (sav) alay eder gibi bazı tabirleri tahrif ederek, ağızlarını eze büze hitap etmelerinden dolayı, bize de bu konularda dikkat çekilmiyor mu?
“Ey iman edenler! “râina”(raina; kötü anlama gelebilecek söz) demeyin, “unzurna” (Bizi gözet)deyin ve iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.” Bakara / 104
“Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik.
Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik.” Bakara / 58-59
7) Menfaat için haram ayların yerlerini değiştirerek tahrif etmek de mevzumuzla alakadardır.
“O "Nesi'" (denilen bir haram ayı geciktirmek âdeti), olsa olsa küfürde fazlalıktır ki, kâfirler onunla şaşırtılır, onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allah'ın haram kıldığını helâl kılsınlar. İşte böylece kendilerine kötü işleri güzel gösterildi. Allah da kâfir olan bir kavmi doğru yola iletmez.” Tevbe / 37
Günümüzde şeytanîlerin yaptığı ve bazılarımızın tam olarak da farkıan vardığı “zaman atlatma” meselesi de bununla (bir nevi “nesi” yani) alakalı olabilir.
“Deccalin en çok korktuğu çağ Mehdi çağıdır. Böyle bir çağın olmasını asla istemez. Çünkü bu onun sonu olacaktır. Onun için bu çağı yaşamadan atlamak isteyecektir. Tüm insanlığa bir zaman atlatması yaşatmaya çalışacaktır. Zaman nasıl atlatılır derseniz: Bu sorunun cevabını AY’ın bombalanmasında arayınız.” (Derûnî Devlet / 45)
8) Bu “zaman atlatma” meselesi o kadar önemli ki, Mehdi’nin gelişine mani olma çabası bir tarafa, Türkiye ve Dünya ekonomisine zarar verip vermediği bile düşünülmelidir. Belirlenmiş rızıkların, o gün (yani atlatılan gün) sizi bekleyen iş/eş gibi fırsatların, aynı Afrika’daki rızıklarına mani olunmuş, sömürülmüş aç insanlar gibi olduğunu düşünün. Sadece maddi rızkınız değil, o gün sizi sevindirebilecek, yada kaderinizde (şartlı kader) yaşanması beklenen ve hatta rüyanızda önceden müşahade ettiğiniz hallerin olmaması ile olulan karanlık boşluk. Kopukluk… Eksiklik… Ruhunuzda bunun bir tesiri, karanlığı yok mudur acaba?
Bu konuyu öğrendiğimden beri hep düşündüğüm bir konu var. O da, bu “zaman atlatma” konusunun bir Milli Güvenlik meselesi olduğudur. Hatta bundan habersiz devlet başkanlarının bu konu ile alakalı oturumlar düzenleyip kararlar alması dahi düşünülmelidir. Yapılan bu “şeytanî zaman atlatma deneylerinin” insanlığa faturası hakkında şok olacak kadar şaşırabiliriz.
9) 6. Madde ile; yani söz ve sembol tahrifi ile alakalı olarak Asr-ı Saadet’ten bir hatıra paylaşalım:
Hz. Âişe (r.anhâ'dan rivayet edilmiştir:
Beş-on kişilik bir Yahudi heyeti, Resulullah (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. İçeri girerken:
“Es-Sâmu aleykum” dediler. Buna karşılık Aişe:
“Bel aleykumu's-Sâmu ve'1-la'netu” Bilakis ölüm ve lanet, sizin üzerinize olsun” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
“Ey Âişe! Doğrusu Allah, her hususta yumuşaklıkla muamele edilmesini sever” buyurdu. Bunun üzerine Aişe:
“Dediklerini işitmedin mi?” dedi. Resulullah (s.a.v.):
“Ben de, “Ve aleykum” sizîn üzerinize de olsun” dedim” buyurdu.
Açıklama:
“Es-Sâm” kelimesi, erken ölüm demektir. “Es-Sâmu aleykum” ise erken ölüm başınıza gelsin demektir.
Bütün melanet ve düşmanlıklarını sinsice yürüten yahudiler, asr-ı saaddette müslümanlarla karşılaştıkları zaman, selâm kelimesine çok yakın olan “Sâm” kelimesini kullanarak hem zehirlerini kusmuşlar ve hem de selâm vermiş gibi görünmeye çalışmışlardır. Fakat onların bu hali Resulullah'ın gözünden kaçmamış, ümmetini yahudilerin bu entrikalarına karşı da uyararak onların bu sözde selâmlarına karşı nasıl mukabele edeceklerini kendilerine öğretmiştir. Konumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte yahudilerin bu tutumlarına karşı müslümanların “Ve aleykum” diyerek cevap vermeleri emredilmektedir. http://www.ilimdunyasi.com/sahih-i-muslim-muhtasari/kitap-ehli-olanlara-once-muslumanin-selam-vermesinin-yasaklanmasi/?wap2
10) Küresel İnternet Büyüleri:
“Bir müddetbir sessizlik oldu. O sırada İlhami Abi ancak bizim duyacağımız bir sesle:
- Dabulyu bir cindir. Cinlilerin en şerlisi, Şeytan’ın sağ koludur. Binlerce yıl önce bir misyonda kuyunun dibini boyladı. İblis onu ahir zamanda bir kez daha çıkardı. Görevi her bilginin (zahirî) başında bulunurak onun doğruları yanında yanlışları, yasak bilgileri insanlığa sunmak. Bu nasıl oluyor diye aklınıza gelebilir. Âdem özellikle sen iyi dinle ve anla:
- Bu çağın internet denen bilgi kutusunun şifresi bu Dabulyu adıyla açılır ve sunulur. Bu şerli, İblis’in baş yardımcısı olan cindir. Ahir zamanda bu şifreyle bilgiler açılır. Dolayısıyla İblis adıyla açılmış olur. Dabulyu isminin harf sembolü W Türkçe’deki iki V harfinin iç içe belli oranda geçmesi gibidir. Kur’an bilgisi nasıl açılır? Euzu besmele ile. Neden? Nedenlerinden biri şu:
Her bilgiye İblis karışır, her bilginin başında oturur. Oturur ki insanoğlu doğru bilgiye doğru şekilde ulaşamasın. Bu yüzden Efendimiz Hz. Muhammed (sav):
“Besmelesiz her iş güdüktür.” buyurur.
Bu hadisi şifre olarak al. Bundan sonra, özellikle internet kutusundan bilgi almak isteyenler Besmele ile açsınlar bilgiyi. Yoksa İblis, Dabulyu unsuruyla kendi ismini andırır. Bunun bir çok tehlikesi var insan belleğinde.” Melekler Ağlarken / 198
11) Douglas Rushkoff kitabında enteresan bir şeye daha değiniyor. Bir başka büyüye… Bu, şeytanîlerin “W” işaretini; özellikle üç tanesini (“üç çatallı gölge” gibi) yanyana yerleştirerek yaptıkları küresel internet büyüsü gibi bir büyü… İnternetteki “like” (beğenme işareti) manasına da kullanılan meşhur “thumb-up” işareti. Rushkoff, bunun da bir büyü olduğunu ifade ediyor.
12) Sanki Eski Mısır’da; hiyeroglifler dönemine geri dönüyoruz. Emojiler ilede Eski Mısır’ın inşasına da yardım ediyoruz. Kitap ve kalemden uzaklaşarak da… Eeee, Deccal için de bir sebep lazım. Ama bu büyüler için de bir “Asâ” lazım.
13) “Asâ” demişken, en az 3 (yine 3) sene gecikme ile çıkan ve bundan dolayı belki de bazı şeylere zamanında mani olunamayan, Oktan Abi’nin “Asâ” kitabından bahsetmek istiyorum.
Öyle yıpratıcı bir 3-4 seneydi ki, kitap ile uğraşanların hayatını felç etti desek yeridir. Kitabın çıkışı ile alakalı yaşananları yazsak, roman olmasa da novella olacak kadar yer tutar. Zaten, kitabın bu kitaptan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bilgisayalar çöktü, baskı makinesi bozuldu, kitabın editörleri bunalıma girdi… Az değil, 3-4 sene geciken bir kitaptan bahsediyoruz. Oktan Abi’nin kendisi dahil etkilendi bu durumdan.
14) Sonradan Latif Baba gibi büyüklerden öğrenildi ki, Şeytanlar ve şeytanîler uğraşmışlar.
15) Ben, biraz da bu sebeplerden olsa gerek, bu kitabın diğerleri yanında biraz garip durduğunu ve tam olarak hakkının (ilgi ve okuma olarak) verilmediğini düşünürüm. Yanılıyor olabilirim tabii…
16) İlk baskının kapağının hazırlanması dahil bir başka sancı… Kapak üzerinde manevî/mübarek bir tasarruf olduğunu (tabii ki kapağı çizenin bundan bir haberi yok) sonradan öğrendik. O tasarruf enteresandır ki, Churchill’in “V”; yani “Victory” işaretini anımsatıyor bir hayli. Tabii ki, farklı bir manada… Daha doğrusu farklı iki manada…
17) Bir de benim hoşuma giden bir başka tevafuk var kitabın kapağında… O sene bir film vizyona girdi ki, kült filmlerden biri oldu. IMDB’ye göre, tarihin en başarılı 100 filminden 14.sü olan “Inception”… Filmin içindeki bir sahneden alınan yerin resmi, filmin posterlerinden birini oluşturuyor. Enteresan olan nokta ise bu posterdeki mekanın, aynı tarihte yayınlanan “Asâ” kitabının kapağındaki mekan ile benzeşmesi… Belki de kapağı çizen Ramazan bey, filmden esinlenmiştir; bilemiyorum.
18) Alester Crowley hakkında anlatılan bir başka enteresan anektot da, İskoçya’nın meşhur gizemi “Loch Ness” gölünde görüldüğü söylenen varlığın, Crowley’in Loch Ness gölü civarında yaptırdığı Boleskine House’da icra ettiği büyülerle, metafiziksel bir geçit açması sonucu, o -sözde- canavarın, bizim alemimize transfer edildiği hakkındadır.
Keşke Oktan Abi, bütün bu konular hakkında bizi bilgilendirse… Ne güzel olur…
* http://www.hermetics.org/abrahadabra.html#_ftn1
** http://www.rushkoff.com/books/aleister-adolf/
Tarık C.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle